2006-05-30 00:00:00

EN ÇOK  MUHTAÇ   OLDUĞUNU SOPA İLE KOVALAMAK?

 

Son günlerde liselerde  gençler  ile gençler arasında,  gençler ile  aileleri  arasında  yaşadıkları  önümüzde  çok önemli bir  sorun olarak  duruyor.

 

Eğitim  ve  öğretim  alanında  uzun  yıllardır  birçok önemli konuyu tartışırız.Sürekli eğitimin  her şeyin  başı  olduğunu  ifade  eden  beylik sözler sarfedilir  ülkemizde.

Bugün okullara  baktığımız  zaman  öğretmen, öğrenci ilişkilerinde  bir çok  açıdan  yozlaşma  öğrenci , öğrenci  ilişkilerinde birçok  çarpıklık  olduğunu  görürüz.Uyuşturucunun  önlenemeyen  bir  salgın  halini  aldığını  görürüz.

Öğrencilerin ileri derecede  bir  başıboşluk  ve  boşvermişlik  ruh halinde olduğunu  görürüz.

Eğitim  sistemi  sınıf  geçme  veya  geçmeme üzerine kurulduğundan  uzun yıllar  ezbercilik hakim  oldu. Son  yıllarda  anlamaya , üretmeye  önem verilecek  şekilde  değişiklikler yapıldığı iddia  ediliyor. Bunun,  ne  derece  yılların  getirdiği  alışkanlıkları  değiştireceği  ise bir soru işareti  olarak  önümüzde  duruyor.

 

Son  günlerde  meydana  gelen olaylar üzerinden yola çıkarak bazı tespitlerde bulunmak istiyorum. Bilindiği  gibi  geçtiğimiz  günlerde Samsun’da   bir  liseli genç tarafından  diğer liseli  arkadaşlarına  kız  arkadaşlığı   meselesi yüzünden  bir  silahlı saldırı  gerçekleştirilmişti. Bunun şokunu üzerimizden  atamamıştık ki Ankara’da  liseli  iki  aşığın  beraberliklerine izin vermeyen  aile  fertlerini hunharca  katlettiği haberi  ile  dehşetle  sarsıldık. Bir  genç kız  erkek arkadaşı  ile  birlikte önceden  planlayarak  kendisini yıllarca  büyütüp  besleyen, koruyan kollayan  aile  fertlerini  öldürdü.Bu  katliamı da  arzu ettikleri  bir evliliğin  sonucu   kurulmasını   düşündükleri  bir  aile yapısı  için  yapmaları   son derece  trajiktir.İnsanın  midesini kaldıracak tarzda  bu  cinayetleri  işleten  sebep  nedir diye mutlaka  araştırmak gerekir.Olayı  psikopat ruh hali taşıyan  kişilerin yaptığını  söylemek  ve  bu yargı üzerinden  hareket etmek bize hiç birşey kazandırmayacaktır.Önceki yıllarda da satanist  gençlerin cinayetleri  böyle açıklanmaya  çalışılmıştı.

Hiç  şüphesiz  bir  insan,  en  vahşi  hale  bir anda  gelmez. Bu  hal  belli  bir  süreci gerektirir.

İçgüdülerin tatminini hayatın amacı olarak ortaya  koyan bir sistem insanları bu tatmine güdüleyerek  yetiştirir. İçgüdülerinin emrettiği  yolda yürümeyi hayatının temel  gayesi edinmiş bir insan  ise,  zamanla  hayatı mekanikleştirir. Bu insan  için artık hayatın  tadını çıkarmanın  tek yolu,  içgüdüleri yeterli  oranda  tatmin etmektir. Daha  fazla  tüketmek, daha  fazla  konfor,  daha  fazla  cinsel serbestlik  hayatın  vazgeçilmez  hedefleri  olur. Bunları  ele  geçiren ise  diğer  insanlar üzerinde  büyükleştiğini sanır.Bu  büyüklük  sanrısı  ile de  diğer  insanları  küçük  görerek   zulmetmeye  başlar.Bu  ister  gençlerin  dayanılmaz   haylazlığı ile olsun,  ister  büyüklerin umarsız  rahatlığı ile  olsun  fark etmez.Bu  hal  bazen  öylesine yaygın  bir  hal alır ki  uluslar arası ilişkilere yansır.Büyük,    güçlü devletler  zayıf devletlere  en akıl almaz  büyüklenmeleri yaparlar.En  akıl  almaz  zulümleri  yaparlar.Tek  bireydeki  patoloji  sirayet  ederek  tüm  toplumu  hatta  tüm  Dünyayı  bozabilir.

Bu  yanlış  gidişatı  değiştirmek  gerekir. Bu  gidişatı okulların  önüne  polis koymayı arttırarak sağlayamazsınız. Bu  gidişatı  mafya  dizilerini ortadan kaldırarak değiştiremezsiniz.Bu gidişatı  cezaları artırarak  değiştiremezsiniz.Bu  gidişatı  ancak hayatın  anlamını öğreterek ve  bunu  doğru yolda  giderek yapabilirsiniz.

Kalbi  içgüdüsel  duygulardan  başkasını görmeyerek  kararmış  bir insana  kendisi  için istediğini bir  başkası için de  istemesi gerektiğini bir  ahlak okulu  çerçevesinde  öğretebilirsiniz. Bunu    sadece kuru bir  ahlak bilgisi olarak  öğretmekte yetersiz kalır. Baştan  çıkarıcı  bir hayatın  çekiciliklerine ulaşanları  üstün  bir  model  olarak  gençliğe sunarsanız,  bu  ahlak bilgisinde de   başarılı olamazsınız.Ancak  bütüncül  bir anlayış  çerçevesinde,  örnek alınması  gereken modeli  doğru  yansıtıp  kalpleri  kararmışlıktan kurtarıcı bir  eğitim verirseniz  o  zaman   başarılı olursunuz..

Kararmış  kalpleri  güzelliklere  kavuşturmak  zor  değildir. Nefis  tatmini  basamaklarında  en  üste  kavuşmuş  olup  orada  insanlığını  öldürmekten  başka  bir  zorunlu  sonuçla  karşılaşmayacak  olan gençlerin  hatta  tüm

 İnsanların  kurtulma umudu  çaresiz de  değildir. İnsanlığın  en  umutsuz  en karanlık  dönemlerinde  Dünya’ya  lütfedilmiş peygamber efendimiz  bunun  nasıl gerçekleştirileceğinin  en  bariz  örneğidir. En acımasız  vahşi  katliamların  yapıldığı  kapkara  kalplerle dolu  bir  dünyayı,  insanlık  aleminin ahlak  ve  somut  davranışlar alanında  en  üstün  durumuna  getiren insan  ve hayat anlayışı  iyi  incelenmelidir.Binlerce  yıldır  insaniyetin  yükselen  basamaklarını ifade  eden  bu  örneklere  günümüzde  ulaşmak hiçte  zor değildir.

Yeterki  hayata bakış  açısı  ilkönce eğiticinin kafayapısında doğru hale gelsin.

Bugünkü  eğitim sisteminde  başörtülü  kızlara  karşı bir cadı avı  savaşı  devam ettirilirken bu nasıl  olacak  diye   sorduğunuzu  görür  gibi  oluyorum. Ama  bu  dışlayıcı ,klişeleşmiş anlayışlar değişmeden bir yere varılamayacağını herkes  görüyor.

Herkesin  olduğu gibi   istediği  gibi yaşaması  özgürleştirilsin  gerekmektedir.Önemli sorunlar ortadayken başörtüsünü yasaklamayı en büyük marifetmiş  gibi gören  zihniyet   en başta engel olmaktan vazgeçmelidir.. Tepeden inmeci  dinden  uzaklaştırıcı muameleler bitsin.Sadece başörtü  yasağının  kalkması ile çözüm olacağını söylemiyorum.Ama  bu ilk adımdır.Aslında  hayata  bakış açısı  , insani kaliteyi  yükseltecek  şekilde  değiştirilsin diyorum.

Yoksa   insanlığın  en çok  muhtaç olduğunu  sopa  ile  kovalamasının  trajikomikliği  hala  anlaşılmadı mı?

gergerlioglu@hotmail.com

Yorumlar