2009-03-24 00:00:00

Ergenekon  soruşturması  Türkiye'yi  sarsan  tüm  gelişmeleri  ile  devam  ediyor. Türkiye'nin  bir  hukuk  devleti  olma  yolunda en önemli  umudu  olan  bu  dava  ile son  derece  önemli  gelişmeler  yaşanıyor.  Mustafa Balbay'ın  günlüklerinin  Özden Örnek'in  günlükleri  ile  örtüşmesinden  sonra  şüpheli  paşalarla ilgili internet  sitelerine  düşen  yeni  ses  kayıtları  bazı  şeylerin  daha bir  gün  ışına  çıkmasını  sağladı.

 

İsmail  Hakkı  Karadayı'nın ses  kayıtlarına  göre  “cahil  olan halk  Cumhurbaşkanını  seçemez  ona  demokrasi  fazladır”. Bu  sözler  yeni değil  tanıdık  geliyor  bize.  Bu  anlayış  eskiden beri  duyduğumuz  söylemlerin  sadece  kayıtlanmış halidir Ergenekon  ile  ortaya  çıkan Türkiye'nin hukuksuzluğu  legalleştiren yönüdür. Ergenekon  ile  ortaya  çıkan,  tüm  gücü  hukuksuz bir şekilde  elinde  tutan bir  canavarın yaralanmış bir halde  olduğudur. Yaralı bir  canavar daha  tehlikelidir. Onu  yaralı halde  bırakmamak  gerekir. Zira  gözünü kırpmadan komplolar  tertipleyen,  darbe  suçu işleyerek  büyük  hukuksuzlukları  yapmayı  göze almış  bir  çetenin  devam  etme ihtimali çok daha  vahim  bir durumdur. Yaralı  bir şekilde  zincirlerini  kıran  bir  canavarın  ne  kadar kindar  ve  vahşi  olduğunu bilirsiniz. Ya  Ergenekon'u  imha  edeceğiz  ve  Türkiye insan hak  ve özgürlüklerinin  her  kesim  için sağlanabileceği  bir ülke  olacak  ya da  daha  illegal  ve hukuksuz  bir  devlet  anlayışına doğru  gideceğiz.

 

Türkiye  sorunlarından kurulmaya  çalışan ve  Ortadoğuda önemli bir  güç  haline  gelmeye çalışan bir  ülke. Buna  gücü  yeteceği  gibi  hakkı da  var. Türkiye  artık  halkı  ezilecek böcek  gibi  gören elitist  anlayıştan  kurtulmalıdır. Bu  anlayış  halkı  kendi  kafasına  göre dizayn etmek  için  her  türlü  hukuksuzluğu  meşru görmektedir. Her  geçen gün   şok  edici  yeni  gelişmeler  yaşanıyor. Darbeciliği  veya  fail'i  meçhul  işler  yapmayı  meşru gören  bir  anlayış  kendisine  yasal  kılıflar bulmaya  çalışıyor ama artık nafile. Kayseri  il  jandarma  komutanı  tutuklanan Cizre  belediye  başkanı  Kamil  Atak'ın   yeğeninin ifadelerinden  dolayı  gözaltına  alınarak     Diyarbakır'a  götürüldü. Silopi'de ortaya  çıkan  meçhul  kemiklerin  orada  olmasının herhalde  bir  faili  var. O  cesetleri  oraya atan  birileri  olduğu ortadadır. İtirafçı Abdülkadir   Aygan'ın ifadeleri ile  örtüşen ifadeler   Kayseri  il  jandarma komutanı  Albay  Cemal  Temizöz'ü   işaret  ediyor. Temizöz'ün 1993-1996  yılları  arasında  Diyarbakır  Askeri  istihbaratta  olduğu  ve  şu  anda  Ergenekon  tutuklusu  Levent  Ersöz  paşanın yardımcısı olduğu  akla gelirse  çorap  söküğünün  sonuna    doğru gelmeye başlarsınız 

 

Ergenekon'un  Türkiye'deki  devletin  ürettiği  insan  hakları  ihlallerini istismar  ederek  fiiller  işlediğini  bildiğiniz  zaman    hak  ihlallerini önlemeden   Ergenekon'un  bitirilemeyeceğini  de anlarsınız. Kürt  sorununun  çözümsüzlüğünü  istismar  eden  ve  konuyu  fail'i  meçhullerle  çözmeye  çalışan  bir  anlayış  var  karşımızda. Darbe  yaparak  seçilmiş bir  hükümeti yıkmaya  çalışan  bir Ergenekon  yapılanması   var  karşımızda. Başörtüsü  yasağını  devam  ettirmek için   bu  yasak  üzerinden  toplumsal  kaos  oluşturmaya çalışan bir  Ergenekon  var  karşımızda. Alevi  önderlere  suikast düzenleyerek   Alevi Sünni  çatışması  organize  etmek  suretiyle   irtica adını  verdiği  dine  olan  teveccühü kırmaya çalışan  bir   Ergenekon  var  karşımızda. Alevileri  bir  oyuncak  gibi  kullanmaya  çalışan  bir  Ergenekon  var karşımızda.

 

Bugünlerde  Kürt  sorunu  konusunda  tarihi  gelişmeler  yaşanıyor. Cumhurbaşkanı  Gül'ün  Irak ziyareti  ve  Kürdistan  bölgesel  yönetimini  tanıyan  komşumuz ile  dostane ilişkilerin  artmasının  bölgede  Türk,Kürt, Arap  herkesin mutlu  olacağı  bir   gelişme olacağını  vurgulaması  önemlidir. Bu  gelişme  önemlidir. Zira bu  ve  benzeri  gelişmeler  Ergenekon  benzeri  yapılanmaların hoşuna gitmeyecek  gelişmelerdir. Halen  tedavi  edilememiş  bir  yaraya bulunacak  somut  çözümler ,  korkusuz adımlar  Ergenekon'u  rahatsız  edecek  adımlardır. Ama atılması gerekli  olan adımlardır. Kürt sorununun çözümü olmadan  Türkiye'nin  demokratikleşmesini  beklemek  hayaldir. Kürt  sorunu  çözülmeden Türkiye'de  yeni  Ergenekonların  çıkmayacağının teminatını  kimse veremez. Zira  son  derece  büyük gerginlikler  oluşturmaya aday    etnik milliyetçilik  alerjileri,  şiddet  olayları veya  askeri  operasyonlar sonucu Türkiye'nin  demokratikleşmesine  büyük  darbe  vuracak toplumsal  çalkantılar  olabiliyor. MİT  üst  düzey  yetkililerinin  Balbay  günlüklerine  yansıyan  Abdullah Öcalan'ın asılmasının  engellenmesi  gerektiğine    yönelik söylemleri  ne kadar hassas  bir  zeminde  durduğumuzu  gösteriyor. Toplumsal   çalkantılara  bir  yerde  müdahale  edilmezse büyük  sosyal  patlamalar  olabileceğini  düşünen bir  anlayış kalıcı  çözüme  odaklanmadan kısa  vadeli  geçici  çözümlerin  bir  çare  olmadığını  anlamalıdır. Çözüm  fail'i  meçhul  değildir. Çözüm  anlaşma  ile  Öcalan'ı  alıp  seçim malzemesi yapmak  sonrada  onu ne yapacağını  bilememek  değildir . Çözüm  tamamen insani  gayeler edinerek sorunları  çözmeye  çalışmaktır. “Kürt    sorununu   çözersek  bölgede  İslami bir  yükseliş  olabilir  o  halde  çözümsüz  bir şekilde durması  daha  iyidir”  diye  düşünenler  varsa  akıntıya  kürek  çektiklerini söyleyelim.  Ergenekon  zihniyetinde olanların böyle bir  düşünce ile   yıllardır  hareket  ettiğini de   biliyoruz. Bilerek  sorunu  çözümsüz  bırakmanın ne  denli  bir  cinayet  olduğu  ortadadır. Zira  şu  veya  bu kaygılarla  insan hakları  sorunlarını ertelemek  Türkiye  toplumuna  yapılabilecek  en  büyük bir  haksızlıktır.

 

Ergenekon'un  bu  kadar  köşeye  sıkıştırıldığı  bir  ülkede  tam  ümitvar olacakken bir  bakıyorsunuz Ergenekoncuların yaptıklarına  rahmet  okutacak kararları  bu  ülkenin önemli kurumları  alabiliyor. YSK  seçimlere    2 hafta kala  seçim  sistemi  ile  tüm yasal  kuralları çiğneyerek  T.C.  kimlik no  şartı  getiriyor.10  gün kala  “başörtülü  müşahit  sandık  başında görev  alamaz”   diyor. Oysa   araştırdığınızda  26.2.2009  tarihinde   seçim  genelgesi  yayınlayarak  “artık   kesin   karar”   diyerek  aldığı   kararını  kendisi  çiğneyerek  19.3.2009  tarihi  itibariyle  “başörtülü  müşahit  olamaz”  kararı  alıyor. Oysa  seçim kanunları  ve siyasi  parti  kanunlarında  böyle  bir  madde  yok. Hem  idari usulsüzlük  yapıyor  hem de  gerekçe  olarak  gösterdiği  yasa  maddeleri de  başörtüsü ile  ilgili  maddeler içermemesine  rağmen böyle  bir karar  alabiliyor. Ya  sandık kurulu  düzenini  bozma  veya  siyasi  partiler  kanununun   “Siyasi  partiler  Atatürk  ilkelerine  uymak  zorundadır”  mealindeki  maddelerine  sığınıyor. Bu  kararın alınması  ile  ilgili  son  derce  mesnedsiz  dayanaklar  bunlar. Amaç  Türkiye'yi  yine  hukukdışı  dayatmalara  boyun  eğmek  zorunda  bırakmaktır. Ama  bunlara  boyun  eğmemek de  her  insanın  en  doğal  hakkıdır. Zira  kanunlar  hukuka  uygun olmak  zorundadır. Ama  YSK  bırakın  hukuka  uymayı  yasaya  uymayı  bile  düşünmüyor   ve  “ben  yaptım oldu”  diyor.

 

Türkiye'nin  bir  Ergenekon'dan kurtulması  yetmiyor. Askeri  darbelerin  bitirilmesi, yetmiyor. Bürokratik  elitin  tamamen  keyfi  davranışları da  Türkiye'yi  hukuksuzluk  girdabına  sürüklemeye  çalışıyor. Ama  buna  karşılık  hukuki  mücadeleyi  bırakmamak da  bizlerin  boynunun  borcudur.

Yorumlar