2006-08-07 00:00:00

FİLİSTİN’İN  GERÇEK  DOSTU   OLMAYANLARA   DİKKAT  EDELİM 

 

Siyonist  İsrail’in  saldırıları  devam  ediyor. Bu  saldırılar  Dünyanın her  tarafındaki  vicdan sahibi  insanlar tarafından kınanıyor.Bu  kınamayı  sadece  bir  avuç  insanlıktan ve merhametten  nasibi  bulunmayan  güçler  yapmıyor.

Lübnan’da  birçok  dinden,  mezhep’ten ve ırk’tan  insan yaşıyor. Son  kamuoyu  araştırmaları  şu  anda  İsrail’e  karşı direnen  Hizbullah’a  her  dinden  ve mezhepten insanın  desteğinin  arttığını  gösteriyor.İsrail’e  karşı  sadece  Müslümanlar  değil  her  dinden  vicdan  sahibi  insan  artık  ortak  cephe  oluşturmaya  başladı.

Bu  ortak  cephe’nin  oluşması  çok  önceden  olmalıydı. Bu  kadar bebe  cesedinden  sonra  bu ortak  payda  kaçınılmazdı.Fakat  halen  karşımızda  yaptığını  yeterli  görmeyen  vahşi bir  Siyonist  güç  var.Katliamlarını  yeterli  bulmayan   ve  arz’ı  mev’’udu  hedefleyen bir vahşi  güç  var  karşımızda.

Batıda  Nilden  başlayıp  doğuda  Fırat’a  uzanan , kuzeyde  Türkiye’nin  güneydoğusundan başlayan  ve güneyde   Arabistan’da   Mekkeye  kadar  uzanan  bir  haritaya  sahip  olma  hülyası  var  siyonistlerin.

Şu  an  öfke  ve  tepki  selinin  A.B.D  ve    İsrail’e  karşı  olması  yeterli  değil.Zira  yıllardır  İsrail   karşısında  çaresizliği  kabullenmiş  Arap  rejimlerini  ilk  olarak  gözden  geçirmek  gerekir.Çaresizlik  kelimesini  iyi niyetle  söylemiş  durumdayız.Aslında  çoğunun  başında  batıya  satılmış  devlet  başkanlarının  bulunduğu  Arap  rejimleri  halen  büyük  bir  rahatlık  içinde  Filistin  sorununu  görmezden  gelmeye  çalışıyor.Hatta  kendilerine  muhalif olarak  gördükleri  Filistinli  ve  Lübnan’lı  oluşumların  belinin kırılmasını  bekliyorlar.İsrail’in  kendilerini de muhaliflerinden  kurtarmalarını  bekliyorlar.Arap  rejimlerinden  İslam  alemi kurtulmadığı  müddetçe  “kahrolsun  A.B.D  ve  İsrail” demeye  kimsenin  hakkı  yoktur.

Aynı  zamanda  Türkiye’de  muhaliflik  yapan  bazı  siyasi  partilere de  söyleyecek  bir  çift  sözümüz  vardır.Katliamlar  bu  denli  zirveye  çıkmamışken  İsrail’in  Türkiye’deki  sözcüleri  olan  bazı  siyasi  partiler  şu  anda israil’e  karşı  mitinglerde boy  göstermeye  başladı.Uğursuz  28  şubat  darbesinin  mimarı olan  askerler  ve  onlara  o  günlerde  yardakçılık  eden  siyasi  parti  liderleri  ve  medya  organları  utanmadan  bu günlerde  timsah  göz  yaşları  döküyor.Bilindiği  üzere  28  şubat  post modern  darbesi  ile  İsrail  ile  işbirliği  yönünde çok  kuvvetli  adımlar  atılmıştı.İsrail  ile  askeri  antlaşmalar 28  şubat  sonrası  pik  yapmış.Bu  askeri  antlaşmalara  hatta  her  iki  ülkeden  önemli  yetkililerin adı  yolsuzluk  söylentilerine karışmıştı.Ülkeyi  28 şubat  karanlığına ve  İsrail’in  kucağına  iten  gelişmelere  karşı  alkış  tutanlar şimdi  geçmişin  hesabını  vermeye  hiç  yanaşmıyor.Gündem  biraz  değişse  İsrail  yandaşı  yüzlerinin  ortaya  çıkacağı  aslında  bellidir.Daha  düne kadar  Filistin’de  demokratik bir  seçimle  işbaşına  gelmiş  Hamas’tan  yana  rahatsızlıklarını  gizlemeyen  siyasi  parti  temsilcilerinin  şapkalarını  önüne  koyup  düşünmeleri  gerekir  aslında  her   kesimden  gaflet içinde  bulunan  iinsanların  artık  Dünya  üzerindeki  global  gerçekleri  görüp din  farkı  ayırtetmeksizin  antiemperyalist bir  çizgide buluşması  gerekir.Yalnız  bu  çizgi  ülkemizdeki  ulusalcıların    sahte  antiemperyalist  çizgisi  değildir.Zira onlar  antiemperyalist  bir  çizgi  diyerek  ülkedeki  kokuşmuş  geleneği  bozacak  her  yeni  fikre saldırmaktadır.Onların  kurtarmaya  çalıştıkları  ülkenin  bağımsızlığı  değil  bağnaz  baskıcı  çizgidir.

 

Filistin  ve  Lübnan’da  çok  kan  akıyor. Yürekler  yakan  çok  acı yaşanıyor.Ama  bu  olayla   gaflet  içinde  bulunan  her  kesimden  insanın  gözünün  açılıp  doğru  bir  antiemperyalist  çizginin  oluşmasına  hizmet  edecek  gibi  görünüyor.

Yorumlar