2007-03-11 00:00:00

İFADE  ÖZGÜRLÜĞÜ  DOĞRU ANLAŞILMAZSA  NE  HALE DÜŞÜLÜR?

 

Günümüzde  insanların kendilerini  ifade  etmesinde  medya  organlarının yeri  tartışılmaz  bir  önem  arz  etmektedir. Yandaş veya karşıt olduğunuz  bir  konudaki  söyleminiz  önemli  toplumsal çalkantılara sebep  olabilmektedir.

 

Gücü  elinde  bulunduranlar  tarih boyunca  kendilerinin  eleştirilmesinden rahatsız olmuşlardır. Bu  uğurda  nice  düşünce  adamının,  hicivcinin  kafası  koparılmıştır.Tarihe  damgasını  vuran  peygamberler,  kahraman  ve  idealist önderler  ise  zorba yönetimlere  karşı en  çok  düşünsel  muhalefeti  gerçekleştirenlerdir.İşin   doğrusu,   yanlış yapmak  insana mahsus  bir özelliktir.Bir  konuda  olumlu  bir şeyler  yapma  çabası  içinde  iseniz  bile  yanlışlıklar  yapabilirsiniz.İstemeden  yaptığınız bu  yanlışlıkların eleştirilmesi  ile  doğru  bir   yönelişe  evrilmeniz  iyi niyetinize  kalmıştır.Ya “her  şeyi  ben  bilirim  kimse beni  eleştiremez,  eleştirenler  ancak  kötü niyetlidir”  diyebilirsiniz  ya da  “yanlış da  yapabilirim,  eleştiriler ile  durup  düşünme   fırsatı  buldum”  da diyebilirsiniz.

Tüm  bunları  geçtiğimiz hafta düşünce ve  ifade  özgürlüğü  ile  ilgili  olan  iki  olay  üzerine  doğru sonuçlara  varabilmek  isin  yazıyorum. Bildiğiniz  gibi  Genelkurmay Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü'nce hazırlanıp Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Salih Zeki Çolak'ın onayıyla Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'a gönderilen, 'Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi' konulu üç sayfalık andıçta önce, akreditasyon, Türkçesiyle “güvenilirlik” uygulamasının 1997 yılında başlatıldığı hatırlatılıyor. Devamla da “bazılarının güvenilir olduğu, bazılarının güvenilir olmadığı sonucundan hareketle güvenilir basın – yayın kuruluşlarının yer aldığı bir 'Akreditasyon Listesi' oluşturulmuştur” deniliyor. Bu andıc’ın   medyaya  yansıması ise  Türk  silahlı  kuvvetleri’nin   en ufak  bir eleştiriyi  bile  “yandaşlık   veya    karşıtlık”  düzleminde  ele aldığını  gösteriyor.Muhakkakki  kim ne derse  desin  gücü  elinde  bulunduranların  bir  takım  gazetecileri  kategorilendirmesi  önemli  tedirginliklere yol  açacaktır.Zira 28 şubat sürecinde  bu  şekilde  andıçlanan  gazeteci  ve  sivil  toplum  temsilcilerinin  önemli  saldırılara maruz kaldığı  halen hafızalarda yerini  korumaktadır.

Yine bir farklı  olay  ise  tüm  Dünya tarafından yoğun  bir  şekilde  izlenen  youtube  internet  sitesinin    Atatürk’e  hakaret  içerikli  görüntüleri  yayınlaması idi.Bu  görüntülerin  yayınlanması  üzerine  Türk  mahkemeleri kanalıyla  youtube’a  erişim engellendi.Tabiiki  düşünce ve ifade  özgürlüğü  hakaret  ve  şiddet  davetiyesi  içermemekle  sınırlıdır.Hakaret  ve  şiddet çağrısı  düşünce  değildir.Ama  şu  da  bilinmeliki  bu  yayın  sadece  Türkiye’de durdurulabilmişti.Tüm    Dünya bu  görüntüleri izleyebiliyordu.Bazen    düşünceye  sınır getireyim  derken  Dünya  ölçeğindeki  yapılanmalar  ile  baş edemez  ve  zor  duruma  düşebilirsiniz.

Türkiye  artık  silkinmeli  ve 3.  Dünyacı  reflekslerden  kurtulmalıdır. Ülkemiz  büyük  bir medeniyet  bakiyesi olması  nedeniyle    Dünya’da   halen  büyük  bir   önem arz etmektedir.Yıllardı  yaşadığımız  aşağılanmaları   kompleksli  bir  ruh hali  ile  yenmemiz mümkün  görünmemektedir.Aksine  her  geçen  gün  yeniden  şekillenen  Dünya’da  daha  fazla  önem arz  eden bir ülke olduğumuzu  anlamak  zorundayız.Yaşamın  zorunlu  sonucu olan  her  an   oluşan yeni  şartlara uyum  göstermeye   çalışmamız gerekir.Bu  uyum  için  ilkönce  kendimizi  ve  yeni  oluşumları  doğru  görmemiz  gerekir.Dokunulunca  içine  kapanan  ilkel  bir refleks yerine  tüm değişik  varyasyonları  düşünebilen ve alternatiflere  açık bir  durumda olmalıyız.Bu  bireyler  için de toplum  için de   geçerlidir.

Zaten eleştiriyi  algılamada  problemli  iseniz  doğru  bir çizgide  gitme  ihtimaliniz  zayıflamıştır. Eleştiri  karşısında  “dostlar  ve düşmanlar”  ikileminden  başka  bir   alternatif göremiyorsanız,   kendinizi yenileme  ihtimali de ortadan kaybolmuştur. Bu  tutuk  ve dışa  kapalı  ruh  hali  ile  haksızlığa uğratıldığınız zaman ise ne  yapacağınızı  bilemez bir  duruma düşebilirsiniz.Zira  Dünya  ölçeğinde  artık sizin  müdahale  edemeyeceğiniz  mekanizmalar  devreye  girmiş ve  eliniz kolunuz bağlanmış  olabilir.Özeleştiri  geleneği  oluşturamamış iseniz,  sonunda   oluşan  yeni  gelişmeler sizi  şapkanızı önünüze  koyup düşünmeye sevk  eder  ister  istemez.

Yüzleşeceğiniz gerçekler  ve  eleştiriler  mutlaka  olacaktır. Tarihin gerisinde  kalmamak  için “zararın  neresinden  dönersek dönelim,  kardır”  denmeli  ve  bir hasbihal  geleneği  başlatılmalıdır. İnsanlar, kurumlar  hata  yapabilir ama  hatasını  görmemek  asıl  tehlikeli   olandır.

Dünyanın  küçük bir  köy halini  aldığı  günümüzde  eleştiri  içerikli yazılar  yazdığı  için  bazı  gazetecileri  “vatan haini”   olarak ilan  edebilirsiniz  ama   unutmayın  Dünya  yine   de  dönmektedir!..

 

 

 

 

Yorumlar