2015-10-03 00:00:00

“Bir gazetecinin yediği yumruk, kaç şehide bedel?” demiş Kurtuluş Tayiz. Ülkenin durumunu mazeret göstererek bir gazeteci yumruklanmasına ulusal ve uluslararası tepkiyi abartılı ve maksatlı bulmuş. Ya ifade özgürlüğüne atılan bir yumruk, kaç zorbalığın hükümranlığına bedel Tayiz? Ya saldırıyı meşrulaştırmaya çalışmak kaç düşünürü katletmeye bedel Tayiz? Bunu dememen için onun  Hrant gibi öldürülmesi mi gerekecekti Tayiz? Demokrat bakabilmeyi bırakmak, otomatik taraftar olabilmek bu kadar mı kolay Tayiz? Bir de ağzını bozarak aynı cümleyi, anlamı  sarf eden var ama ismini ve yayın organını anma lüzumsuzluğuna  gerek yok. 

 
İfade özgürlüğüne yönelik bir saldırıyı masumlaştırma çabalarını hayretle izliyoruz. Ahmet Hakan acaba  öldürülse mi susacaklar, utanacaklardı? “Hrant Dink  cinayetine biz de üzülüyoruz” derler bir de. Farkı nerede? Demek Hrant ölmese bunun benzeri cümleleri sarf edecektiniz? Çatışmada ölen askerlerle karşılaştırarak gazeteciye tetikçilerin saldırmasını meşru göstereceksiniz ve vicdanınız sızlamayacak, öyle mi? 
 
Bir saldırıya karşı olmak için saldırılanla aynı düşünmek zorunda değilsiniz. Birazcık ehli vicdan olsanız bunun yanlış olduğunu anlayabilirsiniz. İfade özgürlüğü sizin gibi düşünmeyenlerin de özgürlüğüne sahip çıkabilmenizdir. Yüzyıllar öncesinde söylenmiş Voltaire'nin önemli bir sözü vardır, “düşüncelerine katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim” ancak belli ki çağımızda bile bu cümle anlaşılmamış, daha kötüsü anlaşılsa bile güçlü taraftarlık duyguları tavsiyenin tersini yapmaya çalışıyor. Zaman bazıları için ileriye, erdeme  değil geriye doğru gidiyor anlaşılan.
 
Ülkedeki çatışmaların durmasını isteyenlerin, ölümlerin kahrediciliğini sürekli gündem edenlerin uğradığı saldırıya sevinenlerin sokak fedailerini temize çıkarmaya uğraşması kahredicidir. “Bu kadar kişi şehit olurken yapılan bir saldırıyı dünya çapında büyütmenin ne gereği var” diyenler ifade özgürlüğü kavramını hazmedememiş, içselleştirememiştir. 
 
İfade özgürlüğünün evrensel sınırları vardır ve bunlara göre yasalar karar verir. İfade özgürlüğünü savunmak yerine saldırıya mazeret bulmaya, meşrulaştırmaya çalışmak  bir tekmeyi de insanoğlunun bu en önemli özgürlüğüne atmak demektir. 
 
Bazı gazeteler saldıranların HDP üyesi olduğunu alelacele ilan etti ama Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik'in “saldırganların üçü parti üyemiz ve onları ihraç ediyoruz” sözünü haberleştirmedi bile, işte medya gücünün ahlakı nasıl bozduğunun bir başka belgesi daha. Kim olursa olsun saldıran kınanmalı ve kim olursa olsun  saldırılanın yanında durulmalı değil miydi?
 
Ahmet Kekeç ise Ahmet Hakan'ın tehdit edenlere meydan okuyarak dayak atanlara davetiye çıkardığını yazmış. Utanç verici bir şekilde “gel dersen gelirler” demiş gevrek gevrek gülerek. Basın özgürlüğünü  “kafa ütülemek” olarak niteleyenler  inşaallah basın özgürlüğü söylemine muhtaç kalmaz diyelim yine de. Bu ülkede devirler sık sık değişir,  dindarların “basın özgürlüğü” diyerek yeri göğü inlettiği zamanlar çok eskilerde değildi. İlerde de olmayacak anlamına gelmiyor bu. Olmayacaksa da bu erdeme ayrımsız sahiplenmeyi becerebilmek bu kadar mı zordu? İktidarı ele geçirmek miydi yıllardır tüm kriterimiz. Şu lanetli ittihatçı hastalığını gel yıllardır eleştir, sonra da bu menhus hastalığa gel sen  tutul, olacak iş mi? Hakaret, küfür, saldırı kimden ve ne gerekçeyle olursa olsun karşı çıkılması gereken bir düşüklük değil miydi?
 
Ahmet Hakan yanlış cümleler sarf etmiş, sosyal medya kabadayılığı yanlışını da yapmış olabilir ama bu, fiili bir saldırıya mazeret bulma yarışını haklı çıkarmıyor. Bu ülkede yargı var, hukuk var, yasalar önünde gereğini yaparsınız, burun kırmayı alkışlamak mı gereken?  Bırakalım vicdanı,  “aynı meslekteniz bizim de başımıza gelebilir” diyerek bir empati yapmayı da başaramıyorlar. Yüreklerine serin sular dökülmüş ya, başka türlü düşünmelerine imkan yok. 
 
Saldırı basın özgürlüğüne yönelik değilmiş, “psikopat vakasıymış, jiletçi işiymiş”. Psikopat olmayanlar yapınca mı basın özgürlüğüne yönelik olacaktı? Yılların usta  polemikçisine bakınız. Bu kabiliyetinizi biraz da hakka, hakikate ışık tutmak için kullansanız? Saldırana “dur kardeşim sana bir psikolojik test yapalım ona göre kınama yaparız” demek mi istiyorsunuz? İktidar korumacılığı ve ve muarızlık gözümüzü, aklımızı, insafımızı, iz'anımızı bu kadar kör etmesin. Aynısını iktidar karşıtlığı için de söylüyorum, biline. Kekeç..! sana yapılan küfürü de saldırıyı da lanetliyorum,  ilk karşı çıkan olurum, yeter ki insafımızı kaybetmeyelim hiçbirimiz.
Mağdurun hatası vb. hususlarla saldırı fiilini birbirine karıştırmamayı zor öğreneceğiz sanırım. Kamplaşma ve kutuplaşmanın alabildiğine arttığı bu dönemde aklı selim sesler duyabilmek gittikçe azalıyor ama duyamasak da yapmamız gereken ehli vicdan olabilmektir.
@gergerliogluof

Yorumlar