2011-12-09 00:00:00

Dolmabahçe’de  rektörlerle  toplantı  yapan başbakan’ın  yanına  girmek isteyen öğrencilerin  polisler tarafından  engellenmesi  gündemin zirvesine  oturmayı  başardı. Herkes  toplantı  ve  gösteri  hakkı  ve  ve  devlet  büyüklerinin korunması  ile  ilgili  sınırı  tartışmaya  başladı.

 

Toplantı  ve  gösteri  hakkı   bir  devletin  modern bir  hukuk  devleti  olup  olmadığı  ile ilgili  önemli  kanıtlar sunmasına  yol  açar. Vatandaşların  kendisini  ifade  etmesi  sadece  seçimlerde vuku  bulan  bir hadise  olmamalıdır. Devletin   kararları  ile   ilgili olarak vatandaşlar  istedikleri  sivil tepkiyi  vermeli  ve  protestolarını  hiç  bir baskı  hissetmeden  gerçekleştirebilmelidir. Bu  anayasada da  açıkça belirtilmiştir. T.C anayasası  34.  madde  her  vatandaşın  önceden emniyet birimlerine haber  vermeksizin toplantı  ve  gösteri  yürüyüşü  yapma hakkı  bulunduğunu    net  bir  şekilde  vurgulamıştır.  Yasalarda da  bu  daha  detaylandırılarak  anlatılmıştır. 2911  sayılı  toplantı  ve gösteri yürüyüşleri  yasası   konunun  teferruatı  ile  ilgili  bilgileri  sunmaktadır. Yasaların  anayasanın  üstünde  olamayacağı  ise açık  bir  gerçektir. Yasa  bahane edilerek  anayasal  hakları  devlet  gasp  edemez. Ama  medya  bunu  böyle  sunmaz. İşine  gelmeyen bir gösteriye  polis  müdahalesi olduğu  zaman  haberi  “izinsiz  gösteri yapan  topluluğu  polis  haklı  bir  şekilde  dağıttı” vb  haberler  yaparlar. Oysa anayasal  bir  hak  olan toplantı  ve gösteri hakkına izinsiz gösteri  demek en  büyük  haksızlıktır. 2911  sayılı  yasa    gösterilerin kamu  güvenliğini,  sağlığını  ihlal  edip  etmediğine  bakar. Gösteri  yapılırken  trafik  aksıyor mu, başka  insanların hakkı  çiğneniyor  mu  buna düzenler.Yoksa  verilmiş  bir  gösteri  hakkını  kimsenin  elinden  almaz.

Polis  devleti anlayışı ile  yönetilen  ülkelerde  bilhassa  toplantı ve  gösteri  hakkı  çok  kısıtlanmıştır  ve  bu ülkelerin demokratikleşme ölçütü  gösteri  hakkı  konusundaki  yumuşamalardır.

 

Somut olayda  toplantıya  girmek  isteyen  öğrenci topluluğu  polis tarafından engellenmiştir. Polise  mukavemet  eden  topluluk  fiili müdahale  ile  etkisiz  hale  getirilmiştir. Kaba  ve  aşırı   kuvvet kullanılmıştır. Polisin  güç kullanma yetkisi  vardır.Ancak  bu orantılı  olmalıdır. Elinde silah  olmayan  bir  topluluğa  karşı  silah  kullanılması  veya  sivil  topluluğu  darp  edecek  tarzda  aşırı  güç  kullanılması  orantısız güç kullanımıdır  ve  hukuk  bunu  doğru  bulmaz.  Ancak pratiğe  baktığınızda  Türk  polisi  gücü  genellikle  orantısız kullanır  ve göstericilerin  son  durağı  hastane  ve cezaevi  olur. Polis  bu  son  olayda  orantısız  güç  kullanmıştır. Göstericilerin  girmeleri  yasak  olan bir  toplantıya  girmek  istemeleri  veya  polise  mukavemet  etmesi orantısız  güç kullanımının  mazereti  olamaz.  Sivil  topluluğa müdahale yapılacaksa   onların gücü  ile  ilgili  orantılı  bir  müdahale  yapılmalıydı. İçişleri  bakanlığı  ne de başbakanlık  olayı  sümenaltı  etmemelidir. Sorumlular  hakkında  soruşturma  başlatılıp  gereken  cezalar verilmelidir. Demokratik  toplumlarda soruşturma açmayı  beklemeden  görevliler  istifa edebilmektedir. Hatta  Japonya’da  ağır kusuru  olduğunu  düşünen  devlet  büyükleri intihar yolunu  bile seçebilmektedir. Kimse  intihar etsin  vb  demiyoruz ancak  istediğini  yapıp  eden ve  bunu  pişkinlikle sümenaltı  eden  bir devlet hukuk  devleti  olamaz.

 

Burada asıl  üstünde durulması  gereken  husus  çifte standartçılıktır. Medya veya  siyasetçiler  siyaseten  kendilerine  yakın bir  gösteriye  müdahale edilmişse  “gösteri  hakkı  çiğneniyor”  der,    siyaseten  sevmediği  bir  göstericiler topluluğuna  müdahale edilmişse  “izinsiz  gösteri  yapan  terörist  topluluğu  kahraman polisimiz  dağıttı”   yollu  haberler  yapar.

 

Pazartesi  günü   CNNTURK  televizyonunda  Tarafsız  bölge programında  bu konu  konuşuluyordu. Hukukçu ve  gazetecilerin  katıldığı  toplantıda  Mahmut  Celal  Bozkurt  gibi  ırkçılığın   baş  temsilcisi  olan  bir kişi  adına  hukuk  ödülü veren  İstanbul  barosunun  başkanı  başörtüsü  ve Gazze gösterilerinde göstericilere müdahale olmadığını ancak sol  görüşlü  gösterilere    hep müdahale olduğundan   bahsediyordu. Daha  ilk  cümlesinde hukuktan uzaklaşan  baro  başkanı olayı siyasi  bir  gözlükle yorumlamaktan kurtulsa  hiç  kimseye  müdahale  edilmesin  demesi  gerektiğini bilecekti. Ancak  tarafgirlik  duygusu  ile   başörtüsü  ve Gazze  gösterilerine  müdahaleye  teşvik  etmeye  çalışmaktaydı. Nisan  2007  yılında  İzmit’te  MAZLUMDER  tarafından  organize edilen  başörtüsü  yürüyüşüne  orantısız  bir  polis  müdahalesi olmuştu. Birçok göstericinin  yaralandığı müdahale,  önceden resmi  dilekçe ile bildirim  yapıldığı  halde  bile yapılmıştı. En  temel  vatandaşlık hakkı  gasp edilmiş  ve  kadın  ve  çocukların da bulunduğu  bir  topluluğa  orantısız  güç  kullanılmıştı. O  zaman  yerel  ve ulusal  medya “izinsiz gösteriye haklı  polis müdahalesi”  yaklaşımı ile konuyu  haberleştirmişti. Şimdi ise  aynı  medya   polise  sopalı  saldırı  yapan  öğrenci  topluluğuna yapılan saldırıyı   şiddetle eleştirmektedir.Bu çifte standarttır.Hak  gibi  kutsal  bir kavramın iğdiş  edilmesini   medya  ve   İstanbul  barosu  gibi hukuk  kurumları  bile  meşru  görmektedir. Başörtüsü  ve  Gazze  gösterisine  müdahale  edilmiyor  diyen  İstanbul  baro başkanlığı  İzmit’teki  başörtüsüne  polis  müdahalesi  olduğu  zaman  gıkını  çıkarmamıştı. Bir  hukuk  kuruluşunun  başkanından  bile  bu  çifte  standardı  duymak  insanı  yaralıyor.

 

Ak  Parti  hükümeti de  aynı  hukuk dışılığı  onaylamaya  devam etmektedir.İzmit’teki  başörtüsü  gösterisine  müdahale  eden  dönemin  emniyet  müdürü Hüseyin  Namal’ı Emniyet  genel  müdür  yardımcısı  yapan  hükümet  bu  olayda da polisin  şiddetini  savunmaktadır. Yaranılacak yer  bürokrasi  değil  hukuk  ve  kamu  vicdanı  olmalıdır.

 

Keşke  ülkemizde herkes  hakkı tam  teslim edebilse. Karşıtı  olduğu  görüştekilerin  gösteri  hakkını  yüksek  sesle  ifade edebilse. Ama ne yazıkki bu  konuda  istisnasız her  kesim  kötü 

bir  sınav vermekte.

Yorumlar