2008-12-01 00:00:00

Türkiye’nin gündeminde tezkere var. Muhtemelen meclisten geçecek olan tezkere ile sonu kestirilemez bir savaşın eşiğine geleceğimiz gün gibi aşikar bir hal aldı.

 

Artan teröre karşı durmak için şu ana kadar defalardır denenmiş askeri harekata sıcak  bakmaya başlayan başta hükümet milletvekilleri nasıl bir ateş girdabının  kıyısında bulunduğumuzun farkında mı acaba? Mutlaka kör terörü yok etmek gerekiyor. Ama bu kürt sorunu konusunda sadece ve sadece militer yöntemlerle başarı sağlanacağı anlamına gelmez. Daha dün denecek bir zaman diliminde bu ülkenin evlatları Çanakkale’de omuz omuza çarpışıp şehit  düştüler. Onlar Türktü, Kürttü, Araptı.Halen de bu ülke insanının kalbi ortak  bir tını ile çarpar. İzmit’te olan depremde Tüm Türkiye ayağa kalkmış ve devletten önce  değişik bölgelerden ve ırktan da olsa herkes yardıma koşmuştu. Bunun gibi bir çok örnek verilebilir.

Var olan ve yıllardır T.C  devletinin yanlış politikaları ile kronikleşen bir yaranın  mevcudiyetini görmezden gelmek mümkün değildir. Tektipleştirici, sun’i kalıplarda toplumu dondurmayı hedefleyen projenin iflas ettiği yıllardan beri ortadadır. Daha bir çok konuda ortaya çıkan ve yeni bir Anayasanın gerekliliğinin her kesim tarafından teslim edildiği bir ortamda Kürt sorununun varlığını kabul etmemek mümkün değildir. Şu ana kadar bölgedeki problemi çözmek isteyen bir çok metod olmuştur.Hassas yarayı şefkatli ellerin tedavi etme girişimleri bölge halkı tarafından olumlu karşılık bulmuştur. Ancak terörü ve Kürd’ü  birbirine eşitleyen klasik yaklaşımlar bölge halkının çocuklarının PKK’ya gidişini  hızlandırmaktan  başka bir şeye yaramamıştır. Bu yöneliş çok kötü bir şekilde kullanan PKK ise topluma şiddetin ve kör terörün artmasından başka bir şey veremeyeceğini açıkça göstermiştir. Hangi tahrik olursa olsun bölge insanını kazanmanın kucaklamanın öz kardeş muamelesi yapmanın tek çözüm yolu olduğu ortaya çıkmışken öfke ile ayağa kalkmak ve sorunu bitireceğini düşünmekte nedir?

 

Bölgede hakim güç olan A.B.D’nin dahli olmadan son cinayetlerin terör olaylarının tezgahlanmadığını düşünmek mümkün müdür?. Türkiye’ye karşı PKK kartını sürekli kullanan bir A.B.D’nin varlığını bilmeyenimiz var mıdır.? Artan terör artan şiddete mukabil artan şiddetçi çözümlerin bir kar getirmeyeceğini halen görmüyor muyuz?.Yaralı bir bünye ile her türlü hastalığın bulunduğu bir bölgeye girmemizin bizde yeni hastalıklar  oluşturmayacağını anlamamakta bu ısrar niye  ?

 

Tezkere geçecek ve askeri harekat düzenlenecektir belki. Fakat oradan nasıl ve ne zaman çekilebileceğimizi bilen var mıdır? Veya Çekilme seçeneğinin artık bizim elimizde kalabileceğinin garantisi kimde vardır? Bölge halkları arasında şimdiye kadar oluşturulan sun’i  sorunların kalıcıhale gelmeyeceğini düşünen var mıdır Yoksa “bize ne başkasından Türk’ün Türkten başka dostu yoktur’ nakaratlı şarkısını daha koyu bir tonla söyleyenlerin yaygaraları baskın karakter olmaya devam mı edecektir?

 

Bu soruları sormalıyız ve bölgeye bela saçmaktan başka bir marifeti olmayan hastalıklı ruhlu Ramboların kuklası olmamaya azami dikkat sarfetmeliyiz. Irak tezkeresinde olduğu gibi sorgulayan ve ileriyi gören bir bilinç siyasi iradeye hakim olmalıdır. Abdullah Öcalan’ı bile asamamış ve itina ile baktığını sık sık dışarı bildiren bir devlet hangi akılla tek başına meseleleri çözebileceğini düşünmektedir. A.B.D ve yandaşlarını asıl dize getirecek olan  Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla bölgedeki  farklı ırkların ortak paydalarda buluşmasıdır.

Yorumlar