2008-04-11 00:00:00

ULUSALCILIĞIN HAZİN  SONU

Ulusalcılar…İlk temsilcileri  hem  sol  hem  milliyetçi  kimliği  ile  bilinen  Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt’tu. Dönemin   Ulusalcı  anlayışını  izah  eden sözlerini  çeşitli  kitaplarda  ve  gazetelerde  görüyoruz.

“Türk’ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir”.. (Atatürk İhtilali.. sf.160)

“Biz Türkiye denen dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz. Meb’usumuz inançlarından samimiyetle bahsetmek için buradan daha müsait bir ortam bulamazdı. Onun için hislerimi saklamayacağım. Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları, vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler.” (Cumhuriyet, 19 eylül 1930)

 

Bu   akılalmaz  ifadelerin  nasıl  söylenebildiğini  sormayın. İstanbul Barosu  birkaç  yıldır  Mahmut   Esat  Bozkurt  hukuk  ödülü  dağıtıyor.Demek ki  ulusalcılarımız hala  bu  sözlerin arkasındadır!..Yıllar  geçti  ama  ulusalcılarımız bununla da  kalmadı. Türkiye’nin  demokratikleşme  adımlarını  hazmedemediler.2003’lerde  yeni  bir  taktik  geliştirdiler. Bir  çok  değer ile  demokratikleşme  adımlarını  vuracaklardı. Rahşan  Ecevit  başlatmıştı.Ulusalcı  koronun  sıkı  ekibi  devam ettirdi. “Din  elden  gidiyor” diyorlardı.Misyonerler  cirit  atıyormuş, kilise  evler on binlerce  olmuş  vb. Garip  olanı  kamuoyu’nca dini hassasiyetlerinin  olmadığı  bilinen,  camide  cemaatte  görünmeyen  sözkonusu  şahısların,  bu  denli  dini  koruma  aşkı  nerden  çıkmıştı?Sonraları  anlaşılacaktı ki  aslında  demokratikleşmeyi  hazmedemeyenler  dindarları  kışkırtarak  demokratikleşme  adımlarını  baltalamak istiyorlardı.Önceden tahmin  edilebileceği  gibi  gizli  mekanlarda  tasarlanan  bir taktik  olduğu  belli  oluyordu  zaten.Bu  maksatlı ve  fakat  sorumsuz  beyanlar  sonucu  kiliseler  bombalanıyor ve  ilkönce Trabzon’da  Rahip  Santaro  ardından  Ermeni    gazeteci  Hrant  Dink  katlediliyordu.Malatya’da  3  misyoner  insanlık  dışı  bir  vahşet  ile  katlediliyor ve yakalanan kişilerin  ulusalcı  Ergenekon  çetesi  ile  bağları  ispatlanıyordu.Ulusalcı  yaygaralar  sonunda  can  alıyordu.Dolduruşa  gelenler  Türk  milliyetçiliği  adına  cinayetleri işlediklerini  belirtiyorlardı.Korkunç  olanı askeri  erkan içindeki  ulusalcıların  olayları  haber  aldıkları halde  gereken işlemleri  yapmadığıydı.Yıllar  sonra geçtiğimiz günlerde   Albay  Ali  Öz ancak  görevden  alınıyordu.Bu  satırların  yazarı  Din  elden gidiyor” diyen  timsah  gözyaşlıları ilk duyduğunda  tepkisini ortaya  koyuyor ve İzmit  Protestan Kilisesi’ne 2003  yılında  Molotof  kokteyli atılıp taşlandığında   hiçbir  çifte  standart  yapmadan saldırıya şiddetle  tepki  gösteriyordu.Fakat  bu tezgahı  organize  edenler  ve  birçok kişinin  ölmesine  yol  açanlar   Bu  cinayetler Ülkemizdeki  dinci yükselişin ne kadar  tehlikeli  boyutlara geldiğini vb.” söylüyorlardı  hiç  utanmadan.Ulusalcı  yöneliş  son  zamanlarda  dehşet  verici boyutları ile   ortaya  çıktığında da  hala  kafasını  kuma  gömmeye  çalışanlar  var.Gladio türü örgütlenmeleri tezgahları  ve  bunu  STK’lar,  partiler  üzerinden  yapmaya  çalışanların hali her geçen  gün daha  bir net olarak ortaya  çıkıyor.Mesai dışı başörtülü  öğretmeni’nin  uğradığı  haksızlığı  normal gören   yerel mahkemenin  kararını ”Dışarıda başörtülü  olan  öğretmen,  çocuklar  için    kötü örnektir”yorumu ile  onayan  Danıştay’ın  kararı sonrası  Alpaslan  Aslan isimli bir  kişi  Danıştay’a  saldırarak bir hakimi  öldürmüştü.İlk  başta failin  dindarlar  olduğunu  sananlar      daha sonra  Susurluk’tan  beri  sorgulanamayan  Veli  Küçük’ün  bombaları  katil’e verdiğini  öğreniyordu.Ulusalcı  kimliği  ile  tanınan  Veli  Küçük’ün  sicili  iyi  değildi  ama   bu kadar  esrarengiz  işleri  düzenlediği de   tahmin  edilemiyordu.Ama  Ergenekon çetesi  orta  çıkınca  bazı manevi   değerleri  kullanarak politika yapanların  uslanmadıkları  ve son  derece  acımasız  olduklarını  anladık.Ulusalcı  geçinen  Veli  Küçük’ün  yeni  bir marifeti ulusalcıların yıllardan  beridir  gelen  hallerini  tekrar  gözler önüne  seriyordu. 'Ülke toprakları yabancılara peşkeş çekiliyor,Vatan  satılıyor' diyerek propaganda yapan ve Ergenekon terör örgütü operasyonu kapsamında tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün yabancılara, emlak satışı konusunda danışmanlık yaptığı ortaya çıkıyordu.(Radikal,28-3-2008)Bir başkası da  Doğu Perinçek.1980 öncesini  yaşayanlar  hatırlar. Bu  kişi  Fraksiyon farkından dolayı Türkiye Komünist Partisi İlericiler Kolu, MLSB, Maden-İş Sendikası, TöBDER, DİSK ve Köy-Koop ’u hedef tahtasına oturtuyor  ve  gazetesinde tam 45 gün süren bir yazı dizisiyle sözkonusu grupları açık hedef haline getiriyordu. TKP ve Maden – İş yöneticilerinin boy boy fotoğraflarını, ev ve büro krokilerini yayınlayarak kişileri hedef gösteren kışkırtıcı yayınlar yapıyordu. Daha sonra  birçok  fail’i  meçhul  tabii.1980  sonrası   Abdullah  Öcalan ile  Bekaa’da  samimi  pozlar  veriyor  ve  daha  sonra  yine  saf  değiştiriyor,  ulusalcılığa  soyunuyordu. Sonunda    darbe tezgahlayan,  cinayetler  işletip  başkalarının  üstüne  atan  bir  çetenin  üst  düzey yetkilisi olma   iddiasıyla tutuklanıyordu. Ayrıca  Ergenekon  soruşturması  çerçevesinde  ele  geçirilen  Ergenekon  tüzüğüne  göre;

Terörle ilişki: terör grupları mutlaka kontrol altında tutulmalı, gerektiğinde ''''naylon terör grupları'''' oluşturularak terör dünyasına yön verilmeli ve güçlü istihbarat örgütlerinin kurguladığı oyun içerisinde mutlaka yer alınmalıdır.…'Sivil' örgütlenme: Ergenekon'un kendi kuracağı sivil toplum örgütlerine ihtiyacı vardır. sivil toplum örgütleri aracılığı ile dünya kamuoyu kolayca etki altına alınarak yönlendirilebilir. Ergenekon, Türkiye'de faaliyet gösteren tüm sivil toplum örgütlerini kontrol altına almalıdır.…Tek yol suikast: Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise; iki yolu vardır: 1- Suikast 2- Dez-enformasyondur… Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mubah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için; geriye kalan tek yol suikasttır.…Merhametsiz ajanlar: … Kontrol Dairesinde görevlendirilecek ajanlar, mutlaka TSK bünyesinden ve özel operasyon ünitelerinden çok dürüst, güvenilir kişilerden seçilmelidir. Bu ajanlar merhametsiz olmalı ve bağımsız görev yapabilmelidir. Emirleri doğrudan Ergenekon Komutanı 'ndan almalıdırlar, üst düzey yöneticiler ve örgüt personeli ile ajanları tarafından bilinmemelidirler…Kullanılacak her ajan eğitimden geçirilmelidir.(Radikal,4-4-2008)

 

Yer  darlığı  nedeniyle hepsi  sayılamayacak dehşet  verici  ulusalcı  niyetler, tezgahlar…

2003 ve   2004  yıllarında  Özden  Örnek’in artık teknik olarak da  ispatlanan  günlüklerinde ulusalcı  kimlikleri ile  öne  çıkan  kişilerin  darbe  hazırlıkları  içinde  olduğu ortaya  çıktı. Özden Örnek  Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur'un daima bir ihtilal özlemi içinde olduğunu” günlüğünde  yazıyor. Eruygur  geçen sene  Cumhuriyet  mitingi  yapıyordu. Bu  sene de  yapacakmış.Fakat  geçen sene  yanında yer  alan  ünlü ulusalcı  Tuncay  Özkan  bu  sefer  yanında  olmayacakmış.Birbirlerini  istismarcılıkla  suçluyorlarmış…Bize  ikisi de haklı demekten başka  bir  şey düşmüyor!..Ulusalcılığın içyüzü ve   hazin  sonu  ortaya  çıkıyor.Güneş balçıkla  sıvanmıyor  görüldüğü gibi…Her şeye rağmen   biz,  bu ülkeyi   asla   her  sabah  bir  darbe  ile  uyanılan  bir  3.  dünya  ülkesi yaptırmayacağız.

 

 

Yorumlar