2011-01-21 00:00:00

Tunus'ta hiç kimsenin beklemediği oldu ve tezgahı elinden alınan üniversite mezunu bir işsizin kendini yakması sonucu toplumsal patlama yaşandı. Ülkeyi 23 yıldır demir yumruk politikası ile yöneten diktatör Zeynel Abidin Bin Ali çalıp çırptığı servetini de alarak Suudi Arabistan'a kaçtı. Daha sonra klasik hadiseler yaşandı. Halkın Saddam yıkıldığında sarayları yağmalaması gibi Bin Ali'nin yakınlarının villaları yağmalandı. Uzun süredir Arap ülkelerinde böyle bir ayaklanma görmeyen bizler de buna şaşırdık. Ancak anlaşıldı ki artık kimse zulmünde serbest değil artık sivil toplumun vicdanı zulümleri kabullenmiyor. İlkönce tavizler vererek halkı kandırabileceğini sanan Bin Ali bunlarla halkı kandıramayacağını anladı ve kaçarak canını zor kurtardı.

Aslında Tunus halkını herkes takdir ediyor ama bir zalime 23 yıl ses çıkarmamak ve vicdanı çok sızlatan bir olay sonrası ancak reaksiyon göstermek de eleştirilmesi gereken bir husustur. Toplumların bıçağın kemiğe bu kadar dayandığı bir ana kadar duyarsız kalması doğru bir hadise değildir. Neyse ki genel olarak artık yeni dünya iyiye gidiyor ve zalimlere yaptıklarının yanlarına kar kalmayacağını hissettiriyor.

Türkiye'de neler oluyor? Ergenekonun engerek yılanları itiraflarına devam ediyor. Jitem kurucusu Albay Arif Doğan 90'lı yıllarda neler yaptıklarını ömrünün son günlerinde olduğunu hissederek yapıyor. Bir köyde 78 kişiyi öldürdüğünü söyleyen Doğan bir çok fail-i meçhulün faili olduğunu ifade ediyor. Albay Arif Doğan anlaşılan birilerine kızmış ve gemileri yakarak her şeyi itiraf etmeye karar vermiş. Türkiye'nin 1990'lı yıllarını karartan birçok fail'i meçhulüne imza atanlar şimdi itiraflarda bulunuyor ve karartılan gerçekler çorap söküğü gibi gün yüzüne çıkıyor. Jitem'in marifetleri Türkiye'de nasıl karşılanacak? Totaliter yöntemlerle sorunları çözmenin ülkeyi idare etmenin sonucu bu. Bir taraftan gayet kolay bir şekilde çözülebilecek Kürt sorununu kendi ideolojisine uygun gelmeyeceği için baskıcı yöntemlerle çözmeye çalışan bir yönetim oldu. Diğer taraftanda Hrant Dink'i vuran Ogün Samastın sırtını bir astsubay sıvazladı cinayet sonrası da “gel aslanım hatıra fotoğrafı çektirelim” dedi bir başka astsubay. Türkiye bütün bunlara ne diyecek? Bıçağın kemiğe dayanmasını mı bekleyecek yoksa halk adına devlet tarafından işlenen bu cinayetlerin hesabını soracak mı? Bu konuda çok karamsar değiliz zira Dünya ve Türkiye artık eski değil yeni halleri ile karşımızdadır. Zulmedenin yaptığının yanına kar kaldığı günler yavaş yavaş ta olsa geride kalmakta ve demokrasi ve insan hakları alanında olumlu gelişmeler yaşanmaktadır.

Eleştiriye açık olmak bütün bu sorunların çözüm yolu gibi durmaktadır. Yöneticiler eleştiriyi düşman görmemeli. Kendisini eleştirenlere çok bozulan Tayyip Erdoğan da bilmeli ki Türkiye'de demokrasi ancak eleştiri kültürünün oluşması ile yerleşecektir. Ergenekon’un marifetlerini ortaya çıkarmak için nasıl ileri demokrasiye ihtiyaç olduğu söyleniyorsa kendinize dokununca da eleştiriye mütehammil olmak bir zorunluluktur. En adil yöneticiler bile eleştiri kültürünün yokluğundan dolayı diktatörleşme eğilimine girerler. Aslında yöneticileri eleştirerek onlara yardım edebilirsiniz. Zira sürekli pofpoflanan bir lider ne kadar samimi olursa olsun bir müddet sonra kendisinde üstün özelikler olduğunu ve başkalarının sorgusuz sualsiz kendisine boyun eğmesini istemektedir. Sonunda en ufak bir eleştiriye tahammülsüzlük genel bir yönetici tavrı halini almakta ve despotizm başlamaktadır. İyi bir idareciye halkın yardımı ancak ve ancak iyi niyetli ama keskin eleştiriler iledir. Kötü idareciye ise korkusuzca dik durabilmek iledir.

Yeni Türkiye birçok ülkeye örnek olacak. Yasakçılık, 3.dünya özlemi içinde bulunmak halkı zorba yöntemlerle yönetmek artık yeni Türkiye’de var olamayacak olgulardır. Zalimler nasıl bir inkılap ile tepetaklak devrilivereceklerini gördüler ve görecekler. Ne zalim olsun ne de mazlum. Bu da ancak eleştiri kültürünün içselleştirilmesi ile olabilecektir.

Yorumlar