2011-03-23 00:00:00
12 Haziran seçimlerine giderken yıllardır bu toplumun çektiği sancının tam olarak bitmemesinden dolayı önemli bir konu gündeme geliyor. Partilerin başörtülü aday gösterip göstermeyeceği konusu. Dokunanı yakan bir husus gibi gösterilen bu yaralı konuya bakalım kim değebilecek?
Merve Kavakçı’nın Meclis’teki meşhur olayından sonra başörtülü hanımlar uzun bir süre hadlerini bildiler!.. Konu uzun bir süre sonra halledilir düşüncesiyle derin dondurucuya kaldırıldı. Fakat sorun bitmemişti. Bir başörtüsü Türkiye’de kıyametler koparmaya devam etti. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde de konu çok çatışmalı bir şekilde gündeme geldi. Başörtüsü yüzünden muhtıra verildi. Fakat bu sefer 10 yıl önceki gibi değildi. Hükümet Türk demokrasi tarihine geçecek eşsiz bir duruşla 27 Nisan’da bu muhtırayı çöpe attı. Sununda da halk seçimlerde bu ilkeli duruştan dolayı sersemleyerek grogi durumuna düşmüş muhtıracılara son darbeyi vurdu. Dik duranlar kazandı. Halkın gücüne yaslananlar kazandı. “Cumhurbaşkanı'nın eşi bari başı açık olsun da biz de gerginliği düşürelim” mantığı hükümet te olsa idi sonra farklı konulardaki bir çok adım da atılamayacaktı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son derece içten, her kesime karşı saygı ve sevgi ile yaklaşan tavrı da bu seçimin ne kadar doğru olduğunu daha sonra herkese ispatlandı. Uzun bir süre bazı kesimler kendisine “Cumhurbaşkanım” bile demedi. “Cumhurbaşkanı” dedi. Hayrünnisa hanıma her türlü aşağılama, istiskal yapıldı. Ama sonunda geri adım atanlar başörtüsünden rahatsız olanlardı. Hayrünnisa hanım da sadece başörtülü kimliği ile değil toplumun her kesimine yönelik müşfik yaklaşımı ile gerçek bir hanımefendi olduğunu herkese ispatladı.
“Başörtülü aday yoksa oy da yok” şeklinde bir kampanya başlatmış buluşan kadınlar platformu. İlk imzacılarından biri de ben oldum. Buluşan kadınları da bu insiyatif alma tavrından dolayı kutluyorum. İnsiyatif zaten stratejik zamanlarda alınırsa önemlidir. İyi niyetli iseniz hiç bir şeyden korkmayınız. Tüm partilere yönelik yapılan bu çağrının yılların sorununu çözme yolunda çok iyi niyetli bir çaba olduğu ortadadır. Zaten insiyatif iyi niyetle alınmışsa iyi sonuca hizmet edecektir. “Bekleyelim, daha zamanı değil, şuna hizmet eder, buna hizmet eder” tavrı ise insan hakları ihlali dediğimiz bu mağduriyeti aslında siyasi bir mantığa dökmek demektir. Tüm ilerlemeler, tüm buluşlar, keşifler insiyatif alınarak gerçekleştirilebilmiştir. Eğer bu toplumda halen kötüye gitme potansiyeli olan bir yara varsa bu konuda iyi niyetli bir insiyatif almaktan başka çare yoktur. Zira insiyatif almadan korkup konuyu çözümsüzlüğe ve insafa havale ederseniz daha sonra Fillerin çokluğundan şikayet etme hakkınız olmaz. Nasrettin hoca’dan beri hesapçı bir toplum olsak da bu huyun zarardan başka bir şey getirmeyeceğini bilmeyenimiz yoktur. Fillerin artmasını istemiyorsak Fillerden şikayetçi olma medeni cesaretini ve gerçek sivil toplumculuk anlayışını gösterebilmeliyiz. Bu konu bir imtihandır şu an ve kişiler itibariyle. Partiler “bu konu bir başka bahara kalsın” derse Karınca’nın hac yolundaki yürüyüşünün hatırlanması en iyisidir.
Başörtülü hanımlar da bu toplumun önemli bir kesimini oluşturmakta. Hem de giderek artan bir kemmiyet ve keyfiyette. Birlikte uzun süre insan hakları mücadelesi verdiğimiz kendisini yetiştirmiş sadece kadınları değil tüm toplumu erkeklerden daha iyi temsil edecek birçok başörtülü arkadaşımız oldu. Bu insanlar hep bir köşede durmaya mahkum değildir. Çok iyi bir temsiliyet gösterecek bu hanımların tüm partiler tarafından aday gösterilme şansları mevcuttur. CHP’nin bile başörtüsü konusunda Kılıçdaroğlu ile başlattığı yumuşama atağı varken durup !function(e,n,t){var o,c=e.getElementsByTagName(n)[0];e.getElementById(t)||(o=e.createElement(n),o.id=t,o.src="//connect.facebook.net/tr_TR/sdk.js#xfbml=1&version=v19.0",c.parentNode.insertBefore(o,c))}(document,"script","facebook-jssdk");