2013-09-29 00:00:00

“Savaş ve Barış Arasında İslam” başlıklı konferans veren Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Güler; İslam dünyasındaki şiddetin sebebinin teolojik değil, psikolojik ve politik olduğunu söyledi.

Barış sürecine katkı sağlamak için farklı yapılara sahip sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Kocaeli Barış Platformu’nun sürdürdüğü aktiviteler çerçevesinde, platformun bileşenlerinden İDEBİR (İnsani Değerler Birliği)’in davetlisi olarak Prof. Dr. İlhami Güler, “Savaş ve Barış Arasında İslam” başlıklı konferans ile Kocaelilerle buluştu.  Kocaeli Sivil Toplum Merkezinde yapılan konferansa Kocaeli Barış Platformu kurucularından olan platform sözcüsü Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, İDEBİR Genel Sekreteri Yusuf Aygün, Mazlumder Kocaeli Şube Başkanı Medine Küçük, Ensar Vakfı Kocaeli Şube Başkanı Musa Taşçı, Abdullah Bülbül, İsmail LÜLECİ ve STK temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

ESİRCİ: “SONRADAN AH VAH ETMEK MANTIKLI DEĞİL

Konferansın açılış konuşmasını yapan İDEBİR Genel Başkanı Nazır Esirci, “Barışın kıymetini, ülkemizden başlayarak dünyaya nasıl anlatabiliriz, kendi içimizde nasıl kavrayabiliriz, barış ortamı ile daha yaşanabilir bir dünya kurabilmek ve insani değerleri konuşmak için bir araya geldik. Katkı vermediğiniz, değer vermediğiniz, sahiplenmediğiniz bir şey için sonradan ah vah etmenin çok mantıklı olmadığını düşünüyoruz. O nedenle bu yıl ki konuşmalarımız ve programlarımızın çoğu barış eksenli olacaktır. Umarım bu konferans faydalı olur.” Dedi.

DR. GERGERLİOĞLU: “HER KESİMDEN BİRARAYA GELEREK BARIŞ İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Kocaeli Barış Platformu sözcüsü Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu da barış için yapılan çalışmaları anlattı. Dr. Gergerlioğlu, “Sağcısı solcusuyla, alevisi sünnisiyle, Türkü Kürdüyle bir araya geldik. Bir ekip çalışması halinde barışa Kocaeli’de destek vermeye çalışıyoruz. Yıllardır oluşan hem ülkemizde hem de İslam dünyasında yaşanan kin ve nefretin ortadan kaldırılması için bir nebze olsa katkıda bulunmaya çalışıyoruz.” diye konuştu.

PROF. DR. GÜLER: “İSLAM’IN DAVASI ADALET VE MERHAMETTİR”

Konuşmasına  “İslam Dini; sevgi ve barış dini değil, adalet ve merhamet dinidir.” diyerek başlayan Güler, “Müslümanlık başından itibaren 23 sene boyunca tamamen politik bir talep olarak doğmuştur. Bu da yargılamayı zorunlu kılmıştır ve dolayısıyla adalet davası gütmüştür. Barışın İslam’ın davası olduğunu söyleyemem ama adalet ve merhamet, İslam’ın davasıdır.” dedi.

İSLAM DÜNYASINDAKİ ŞİDDET TEOLOJİK DEĞİL

İslam, sürekli savaş ortamının hâkim olduğu bir coğrafyada gelmiş, fakat yayılmak için barış ortamının sağlanmasını istemiştir. İslam tarihinin Medine dönemi ciddi bir savaş dönemidir. Bu dönemde savaşla ilgili pek çok ayet gelmiş, Müslümanlar savaşa teşvik edilmiş ve Müslümanlar da kendilerini korumak ve yok olmamak için savaşmışlardır.

Şiddetin psikolojisi ile ilgili olarak da Güler şu değerlendirmeyi yaptı: “Üç yoksulluk insanı radikalleştirir: Özgürlük yoksulluğu, ekonomik yoksulluk ve zihinsel yoksulluk. Bu üç yoksulluğun giderilmesiyle ancak şiddetin önlenebileceğini düşünüyorum.”

Ortadoğu’da şiddetin kaynağı teolojik değil, psikolojik ve politiktir. Din, insani zaaflar ve coğrafi şartların etkisiyle şekillenen insan karakterleri ile şiddeti meşrulaştıran bir rol üstlenebilmektedir. Ortadoğu halklarının bir yandan batılıların kültürel saldırısı ve baskısı, diğer yandan kendi totaliter iktidarlarının baskısı altında hareket alanları daraltıldığı için şiddet görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Bu baskılar altında insanların şiddete başvurmaları, cihad ayetlerini savaş olarak okumaları normaldir. Konvansiyonel silahların olmadığı ve demokratik mekanizmaların bulunmadığı ortamda cihat=terör olmaktadır. Sorunlarına hukuki ve demokratik kanallarla çözüm üretemeyen insanlar üzerlerindeki baskılardan ancak şiddet kullanarak kurtulmayı seçerler. Bu gün intihar bombacılarının ortaya çıkışının izahı budur. Cihadın terör olarak ortaya çıkışındaki ana sebep de budur. Doğu kültüründe “kurum kültürü” yerine “kişi kültü”nün egemen olması karizmatik liderlerin oluşmasına ve özgüveni yok edilen, boyun eğen itaatkâr bireylerin üretilmesine zemin hazırlamaktadır.

TÜRKİYE’DE ÜÇ FAY HATTI

Güler, ülkemizde de şiddet üretme potansiyeli olan üç fay hattı olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “İdeolojik, dini ve etnik fay hatları ülkemizde şiddet üretme potansiyeli taşımaktadır. Ülkemizde adaletli bir barışın sağlanması için bu potansiyellerin sabırla, ahlâki kaygıyla ve estetikle çözülmesi gerekmektedir. Ülkemizde üzerinde çok durulan “birlik” yerine “beraberlik” kavramını öne çıkarmalıyız. Birlikteliği din kolaylaştırabilir. Dinin toleransını modern dünyaya aktarırsak etnik unsurlar rahatlar. Bu topraklarda 1000 sene beraber yaşama tecrübemiz var. Balkanlarda, Anadolu’da, Kafkasya’da milliyetçilik yapmak aptallıktır. Çünkü tarihsel kaynaşmamız var. Köklerimiz derin ortaklıklara sahip. Sünnilerle aleviler Türk, Türklerle Kürtler sünnidir.” Herkesin, her etnik ve dini grubun kendini özgürce ifade ettiği, temel insan hakları, hukuk devleti, batının tecrübesiyle ifade edilen toplumsal sözleşme ve kendi tarihimizde uygulanan farklılıklarla beraber yaşama tecrübelerinden yararlanarak çözüm üretebiliriz.”

Konferansın sonunda katılımcıların sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. İlhami Güler, “barış için atılan adımları önemsediğini” de kaydetti. Konferans, Güler’in kitaplarını imzalaması ile son buldu.

Yorumlar