09 Aralık 2020
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında zulmen cezaevinde tutulan partili arkadaşlarıma, tüm mazlumlara
selamlar, saygılar sunuyorum, (…)(x) diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz cezaevleriyle ilgili sorunları
Sayın Adalet Bakanına defalarca yazılı soru önergeleriyle götürdük, doğru
dürüst cevap vermediler. Peki, o zaman makamınızda sizi ziyaret ederek
birebir… Belki ulaşmamıştır. İki yıl öncesinde Bakanlıkta Sayın Abdulhamit
Gül’ü ziyaret ettim ve sorunları ayrıntılı bir şekilde anlattım. Cezaevinde
ölen hasta mahpuslar, hamile kadınlar; ayrıntılı bir şekilde anlattım. Ben
sorunlara bir çözüm beklerken Sayın Bakan bana unutamayacağım bir cevap verdi,
her şeyi ortaya koyan bir cevaptı bu: “Ömer Bey, sen cezaevlerini beş
yıldızlı otel mi sanıyorsun?” Ben inanılmaz ihlaller anlatıyorum, kendisi
bana bunu söylüyor. Peki, o zaman biz kendisine o beş yıldızlı otellerden bazı
örnekler verelim. Bakın, dün burada anlatmıştım Muhammed Ali Taş’ı, bugün savcı
açıklama yaptı. Anneyle ve avukatla saatlerce konuşan birisi olarak savcının
yeni bir yalanıyla karşılaştım. Bunlar araştırılmıyor arkadaşlar.
Bakın, başka ne araştırılmıyor? Biz savcı yalanı diye
niye rahatlıkla söylüyoruz? Bakın, size bir fotoğraf, daha önceden de
göstermiştim; skandal bir fotoğraftı bu, tüm Türkiye bu fotoğrafı konuşmuştu.
Gümüşhane Cezaevinden Mustafa Kabakçıoğlu karantina hücresinde tek başına
plastik beyaz bir hücrede ölüsü bulunmuştu. Biz bunu Gümüşhane Savcılığına
sormuştuk, kırk sekiz gün açıklama yapmamıştı. Bu fotoğraf ortaya çıktığında
yalan yanlış bir açıklama yapmıştı. Arkadaşlar, açıklamasına Adalet Bakanı da
inanmamıştı. 2 müfettiş görevlendirdi ama o da aradan üç buçuk ay geçti ölümün
üzerinden, hâlen bir açıklama yapmıyor. Bakanın yüzüne 2 defa söyledim, üçüncü
defa da burada söylüyorum, hâlâ bir açıklama yapmıyor.
Bakın, bitmedi, Keskin Cezaevinden Hüsamettin Uğur,
yine aynı savcı ve yönetim yalanları. Kızı göndermiş bana, “17 Şubat
tarihinde talebi olmamasına rağmen baş memur görüşmesine çağrılıyor, mevcut 4
gardiyan tarafından bir saat boyunca dövülüyor, tehdit ediliyor; yere yıkılan,
hâli kalmayan babamı bıraktıklarında baş gardiyan ‘Buradan cesedin çıkacak.’
diyor.” Ben bunun için yazılı soru önergesi verdim, verdiğimin ertesi günü
Cezaevi tüm kamera görüntülerini silmiş. O yüzden bir cevap gelmiyor.
Bitmedi, bakın, Balıkesir Kepsut Cezaevi -size
söylemiştim- oradan gelen bir mektubu okuyayım, inanılmaz bir mektup, dikkatle
dinleyin. “45 kişiyiz, lağım tıkanıyor, ortalık pislik, sular kesik, fare
çok. Koğuşta 25 fare öldürdük, infaz koruma memurlarına bunu söyleyince bizimle
dalga geçerek diyorlar ki: ‘Niye öldürüyorsunuz? Besleyin.’ Doktor yok,
hastalık inleyerek geçiyor, herkese bulaşıyor, yemekler kötü, çıldırmak
üzereyiz.” Ben bunu kamuoyuna deklare ettim, sonra ne oldu biliyor
musunuz? Bana mektup gönderen Harun Çümen’in mektup gönderme hakkı kısıtlandı
Cezaevi tarafından. Yargı reformu yapacak Adalet Bakanlığının cezaevlerindeki
hâli bu arkadaşlar.
Yine, bakın, Kayseri’de Ferhat Demirbaş, bir Kürt
mahpus bana mektup göndermiş, ertesi gün disiplin cezası, bir daha mektup
gönderemiyor, görüşler yasak.
Aslıhan Gençay, bir gazeteci. Bakın, Sivas Cezaevine
girerken açık cezaevine giriyordu, çıplak aramaya maruz kaldı, reddetti, bunun
üzerine kapalı cezaevine gönderildi ve hakaretlere uğradı, itiraz etti, itirazı
da kabul edilmedi. Bitmedi ama bu çıplak arama meseleleri. Uşak Emniyet
Müdürlüğünde ne oldu biliyor musunuz? 30 üniversite öğrencisi genç kadın çıplak
aramaya maruz tutuldu. Açık söyleyeyim, emniyette “Külotunuzu çıkarın,
oturun kalkın bakalım.” dendi ve yaptırdılar, yazıklar olsun.
Bitmedi, bakın, devam ediyoruz; şu anda Diyarbakır
Barosunun “web” sitesine bakın, dünkü açıklaması var. Mehmet Sıddık
Meşe… Bu dün Diyarbakır’da yaşandı, falakaya çekmişler, her tarafı mosmor
durumda, kremlerle gidermeye çalışmışlar. Bir haftadır adli rapor alınmıyor,
bir haftadır mahpusun ifadesi alınmıyor ve Diyarbakır Barosu açıklama yaptı,
hiç kimse bir açıklama yapmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, Türkiye
böyle bir yer arkadaşlar.
Bakın, şunu gösteriyorum, Anayasa Mahkemesi Başkanı
Zühtü Arslan’ın da arasında olduğu “İfade Özgürlüğü” kitabı
Diyarbakır Cezaevine alınmadı, biliyor musunuz. 2006 yılında çözüm süreci
sırasında el üstünde tutulan bir kitaptı, 2020’de terörist kitabı oldu.
Gerekçeye baktım, cezaevi gözlem kurulu diyor ki: “Bu terörist bir
kitaptır, yasalara göre de terörist kitaplar cezaevine giremez.” Ee, o
zaman 2010’da nasıl terörist kitabı değildi? Şu saçmalığa bakın.
Bakın, arkadaşlar, cezaevlerinde yüzlerce çocuk var,
çocuk; görün bunları. Bu Şakran Cezaevinden bir fotoğraf, 13 anne var ve bir
koğuşta 12 çocuk var. Bitmedi… Yüzlerce anne bu durumda bakın, o annelerden
birisinin mesajı “311 gündür mahpusum kızımı 2 defa gördüm, çok ağlıyordu,
camın arkasından beni görüyor ama dokunamıyordu, ikimizin de psikoloji bozuldu
üç buçuk yaşındaki kızıma psikiyatri ilaçları başlanmış, yemiyormuş çok çaresiz
ve acılıyım.” diyor, Hülya Bayden.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İşte boynu bükük bıraktığınız çocuklar, iktidarınızın
çocukları bunlar.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yine, son olarak
bakın, şunu da göstermek isterim, Aydın Mahkemesinin skandal bir kararıdır. Şu
yirmi sekiz yaşındaki genç kız yüzde 96 engellidir ve…
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ediyorum.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – …mahkeme ona 6-3
terör örgütü üyeliğinden ceza vermiş. Bu kız diyor ki: “Ben işimi yapacak
durumda değilim, ben nasıl terör örgütü üyesi olurum.”
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ediyorum.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – İşte böyle
skandallarla dolu bir Bakanlık var. Adalet yerini bulmadı ve kıyamet koptu
diyorum Sayın Bakana. (HDP sıralarından alkışlar)
Yorumlar