25 Nisan 2024

Gergerlioğlu: “KHK meselesi çok önemli. Yüz binlerce kişinin işinden ihraç edildiği sorgusuz sualsiz bir şekilde sivil ölüme mahkum edildiği bu zulme karşı duran bir gazeteci Ahmet Erkan Yiğitsözlü’nün 30 Nisan 2024’te Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir mahkemesi var, bu mahkemeye gereken duyarlılığı herkesin göstermesi gerektiğini düşünüyorum. KHK TV tüm medyanın görmek istemediği, göstermek istemediği zulümleri binlerce kez yaptığı yayınlar ile duyurdu. Çok onurlu, şerefli ve medya özgürlüğüne uygun bir iş yaptı. Zalimin zulmünden korkmadı ve hiç kimsenin görmeye cesaret edemediği gerçekleri göstermeye devam etti. Bu duyarlılığın oluşmasını ve devam etmesini istiyorum medya özgürlüğü konusunda.

Çok önemli bir konu; 9. Yargı Paketi! Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu konuyu gündeme getirdi ve milyonlarca kişi 9. Yargı Paketi’nde ne var bunu merak ediyor! Çeşitli yargı paketleri çıkartıldı ve bu yargı paketlerinde kesinlikle tatminkar bir şey görmedik. İndirim yerine bindirim geldi, cezalar artırıldı ve temel hak ve özgürlükler kısıtlandı. 7. Yargı Paketi, 8. Yargı Paketi görüşmelerine katıldık ve maalesef umduğumuzu bulamadık çünkü cezaevlerini yakından takip ediyorum, her kesimden adil olmayan yargılamalarla yargılanan yüz binlerce insan var ve bunların mahpus yakınları var ve her açıdan devam eden haksızlıklar, hukuksuzluklar var.

Cezaevleri devlet adına kamu görevlilerinin en ağır insan hakları ihlalleri yapabildikleri yerler ve cezaevlerinde ağır insan hakları sorunları yaşanıyor. Temel hak ve özgürlükler kısıtlanıyor, insanların özgürlüğünü kısıtlayabilirsiniz ama insan haklarını kısıtlayamazsınız. İnsanların görüş hakları sohbet hakları spor hakları kitap edinme hakları, hepsi kısıtlanıyor bunları dışarıya iletmek istediklerine bir milletvekiline, bana yazmak istediklerinde de kimisinin mektupları engelleniyor. Düşünün böyle bir ortamda yargı paketlerine gerçekten çok ihtiyaç var ama adalet ve hukukun olduğu yargı paketlerine ihtiyacımız var.

9. Yargı Paketi’nde ne var ne yok şu anda bilmiyoruz ama bizim bildiğimiz acilen cezaevlerinde 500’ü aşkın annesi ile beraber duran bebek ve çocuklara yönelik birtakım yeni gelişmeler olması gerekiyor. Cezaevleri bebek ve çocuklara değil. Yetişkinlere göre yapılmış ve çocuklar orada çok büyük zorluklar çekiyor. Gidip görüyoruz yakinen müşahede ediyoruz, buna bir formül bulunması gerekiyor, denetimli serbestlik sürelerinin annelerde artırılması gerekiyor. Engelli çocuğu olan mahpuslar için denetimli serbestlik sürelerinin artırılması gerekiyor. Hasta mahpuslar ile ilgili yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor. Uyduruk genelgeler ile düzeltilmesi uygun değil. Hasta mahpuslar büyük bir çile çekiyor, çile çeke çeke ya ölüm döşeğinde tahliye ediliyor ya da tabut ile tahliye ediliyor. Çok büyük sıkıntılar çekiyorlar. Bütün bunlara yönelik ciddi gelişmeler olması lazım.

9. Yargı Paketi şu anda büyük bir beklenti oluşturdu. 8. Yargı Paketi’nde de bu beklenti vardı. 4/4’ler büyük merakla bekliyor çünkü 8. Yargı Paketi’nde adalet bekliyordu 4/4 indirim bekleyenleri biz gündeme getirmiştik ama umduklarını bulamadılar.

Cezaevlerinde denetimli serbestliklerin ve şartlı tahliyelerin kasti bir şekilde engellendiğini görüyoruz. Acımasızca engellendiğini görüyoruz. Bu da 2020 yılındaki infaz indirim yasası sonrası çıkan 30 Aralık 2020 yönetmeliği nedeniyle 2021’den dolayı keyfi bir şekilde denetimli serbestlik ve şartlı tahliyeler acımasızca engelleniyor. Kimi kanser hastasının çıkışına izin verilmiyor. Kimisi çoluk çocuğu var, engelli çocuğu var, hastaları var, maddi manevi büyük zorluklar çekiyor, aile açısından büyük sarsıntılar yaşıyor fakat acımasızca insanlar uyduruk gerekçelerle, “Toplum ile uyuşmayacağı düşünüldü.” “Bana isim vermedi.” Gibi gözlem kurullarını ikinci mahkeme ilan ederek verilen değerlendirmeler var. Bunların apaçık hukuksuzluk olduğu ortada. Kimi cezaevlerinde bu konu daha ağırlıklı bir şekilde yaşatılıyor. Onlardan birisi; Sincan Cezaevi! Ziyaret de ediyoruz. Sincan Cezaevleri Kampüsünde birçok cezaevinde denetimli serbestlik ve şartlı tahliye verilmiyor. Oysa ziyaret ettiğimiz diğer bazı cezaevlerinde işler bu kadar yokuşa sürülmüyor ve bunlar veriliyor. Demek ki Sincan Cezaevi bir pilot cezaevi olarak kabul edilmiş. Denetimli serbestlik ve şartlı tahliye vermek istemediklerini oradan göndermek istemiyorlar! İşte bunun gibi abuk sabuk birtakım yöntemler ile ilgili düzenlemeler yapılması gerekiyor. Veyahut da insanların en basit ifade özgürlüğünün terör örgütü propagandası veya örgüt üyeliği gibi nitelenmesi veya 8. Yargı Paketi’nde bu yapıldı! Öncesinde Anayasa Mahkemesi iptal etmişti ama “terör örgütüne üye olmamakla beraber terör örgütüne yardım” gibi bir maddeyi yeniden koyarak insanları durup dururken uyduruk gerekçelerle “terörist” ilan etmeyi başarmışlardı 8. Yargı Paketi’nde. Düşünün adalet beklerken Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bir maddeyi tekrar yasaya sokmayı başardılar. 9. Yargı Paketi’nde de böyle işler yapabilirler. İnsanlar adalet hukuk demokrasi beklerken tam tersine zulüm haksızlık ve eşitsizlik sunabilirler, bilemiyoruz daha paketin içini ama böyle bir iddia varsa biz bu konunu en adil bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz. 9. Yargı Paketi gelirse komisyon görüşmelerine inşallah katılacağım, genel kurulda etkin rol alacağım. Cezaevlerini yakından takip ediyorum Adalet Bakanlığı’na en çok soru önergesi veren milletvekiliyim. En yoğun şekilde hukuksuzluklara karşı mücadele veriyoruz ve 9. Yargı paketi ile ilgili gelişmeleri de çok dikkatli bir şekilde takip edeceğiz. Umarım müjdelerimiz olur tüm mazlumlara ayrım gözetmeksizin adli ve siyasi mahpuslara yönelik bir genel af olması gerektiğini en baştan söylüyoruz. Eğer ki böyle bir genel af olmazsa da birtakım iyileştirmeler olması gerektiğini söylüyoruz. Cezaevleri insanların belki öyle veya böyle özgürlüğünün kısıtlandığı bir yerdir. İnim inim inletildiği, gözyaşlarının döküldüğü bir yer olmamalıdır. İnsanların devletten umudunu kestiği, hukuktan umudunu kestiği bir yer olmamalıdır cezaevleri. Ben bunları boşuna söylemiyorum. Binlerce mahpus ziyaret ediyorum ve onlardan aldığımız bilgiler, cezaevi yönetimi ile yaptığımız görüşmeler bizi maalesef karamsarlaştırıyor. Adalet Bakanı Sn. Yılmaz Tunç’a buradan defalarca sesleniyoruz; bizim kadar gidip görmüyorsunuz o cezaevlerini onu çok açık söyleyeyim Sn. Yılmaz Tun. Yakinen biliyoruz cezaevlerinde neler olup neler bittiğini ve 9. Yargı Paketi’nde bu yüzden cezaları artıran zulmeden yeni maddeler olmasın hakkı hukuku ayağa kaldıran maddeler olsun diyoruz.

Önemli hak ihlalleri var ve biz ayrım gözetmeksizin her hafta bunları gündeme getiriyoruz bizim için tüm vatandaşlar eşittir ve onlardan gelen tüm başvurular en adil bir şekilde burada gündem edilir. Burada gündem ettiğimiz hak ihlalleri havaya uçup gitmemekte hepsi ile ilgili bakanlığa soru önergeleri sunmaktayız, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na dilekçe sunmaktayız ve sosyal medyadan da gündem etmekteyiz yerine göre Cezaevleri ve Bakanlığı arayarak hepsi ile ilgili adalet talebimizi gündem etmeliyiz. Ben milletvekiliyim, milletimizin her ferdinden 85 milyonundan gelen başvuruları ayrımsız bir şekilde yetkili makamlara iletiyoruz ve adalet bekliyoruz.

22 Nisan 2024 tarihinde Kocaeli Gebze Kirazpınar Mahallesi’nde bulunan sağlık ocağına gitmiş. Bebek 33 günlükmüş, “Ben aşıya getirdim.” demiş. “Hayır aşı yapmıyoruz.” “Niye?” “Taşınıyoruz efendim özel hastaneye git.” Çocuğun aşı günü geçecek. Baba da özel hastaneye gidiyor. 950 TL para ödüyor, özel hastane diyor ki: “Muayene ettik ama kusura bakma biz aşı yapamıyoruz.” Dönüp gidiyor başka sağlık ocağına orada da yapılmıyor. Bu sefer geliyor sağlık ocağına diyor ki: “Ben bir sürü para ödedim aşımı da yaptıramadım. Bu ne iştir? Taşınıyorsunuz diye sağlık hizmeti verilmiyor mu? Bir taraftan taşının ama sağlık hizmeti verin.” Tatminkar bir açıklama duyamıyor. Biz buradan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya sesleniyoruz; bu ne iştir? Sağlık ocaklarında böyle işler mi dönüyor Sayın Bakan? Vatandaş böyle mağdur mu ediliyor? Bunun hesabını verin. Bunu yapanlar hesap versin! Bir bebeği annesini, lohusa bir kadını mağdur etmek ayıptır günahtır bunların olmaması gerekir.

Cemil Kurt ve Alişan Gül Erzurum Dumlu 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalmaktalar. Aileleri uzak yerlerde ve fakir insanlar. Dumlu Cezaevi’ne gelmeleri zor ve el mecbur oraya gitmek zorunda kalıyorlar ve açlık grevindeler bu haksızlıklar karşısında ve sağlık durumları da bozuluyor. Sürekli istifra eden bir mahpus Alişan ve bu mahpuslar kuyu dibi bir hapishanenin kuyusunun dibinde kalıyor maalesef.

Sahap Elbasan Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Sahap Elbasan 10/12/1993 tarihinde Kahramanmaraş Pazarcık Türkoğlu Cennet Pınarı Mahallesi’nde tutuklanmış 30 yıl ceza almış bazı nedenlerden dolayı. Artık çıkması bekleniyor ama 6.5 ay tekrar tahliyesini uzatmışlar ve düşünün 30 yıl bekliyorsunuz artık çıkmalı, çıkacak diye beklerken ailenizin maddi maevi bir sürü sorunu varken sizi yine çıkartmıyorlar. İşte 9. Yargı Paketi bunlara merhem olsun. Böyle uyduruk bir şekilde “Vermiyorum denetimli serbestliği vermiyorum şartlı tahliyeyi. Var mı diyeceğin?” diyen cezaevi görevlilerinin vicdansızlığına bu iş bırakılmasın, infaz hakimlerinin vicdansızlığına bırakılmasın. Biz adalet beklerken cezaevlerinde yerlerde insanlar tuvaletlerin önünde yatarken uyduruk gerekçelerle onları içeride tutmaya çalışmasınlar. 9. Yargı Paketinden çok önemli bir beklenti var. Milyonların beklentisi var Sayın Bakan Yılmaz Tunç tekrar söylüyorum; durum vahim. Siz gidip cezaevlerinde o mahpuslar ile görüşmüyorsunuz ama biz görüştüğümüzde gözyaşlarımızı zor tutuyoruz çünkü çok ağır insani dramlar dinliyoruz.

Davut Tekin Erzincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve uyduruk bir gerekçe ile telefon görüşmesi ile ilgili bir kısıtlama getirilmiş. Bir şeye itiraz etmiş ve hemen ceza verilmiş. “Ben oğluyum babam ileri yaşta. Cezaevini aradım 1 aydır görüşemiyorum.” Yemeklerden şikayetçi oldu diye telefon görüş cezası vermişler. “Alanya’ya da nakil istiyoruz o da yapılmıyor.” Diyor. Vatandaş ne yapsın onu bilmek mümkün değil!

LGBTİ+ bireyler ve yakınları bize sık sık başvuruyorlar ve tedirginler “Çünkü iktidar bizi sapkınlık ile suçluyor, Türk ailesine zarar verdiğimizi söylüyor, aile yürüyüşleri yapılıyor ve saldırılara maruz bir şekilde yaşıyoruz. Biz de vatandaşız, bu toplumun vatandaşlarıyız ve yönelimlerimizden dolayı bu denli ağır bir şekilde saldırılara maruz kalmayalım.” diyor. Bu gidişle LGBTİ+ bireyler üzerindeki baskıların artabileceği derneklerin kapatılabileceği tehdidi ile karşı karşıyayız. İfade özgürlüğü rafa kaldırıldı. İfade özgürlüğünün kaldırılması diğer temel hakların da ortadan kaldırılmasına yol açıyor.” Diyor. Anneler babalar çocukları adına endişe duyuyor. Anne ve babalar, LGBTİ+ birey çocukları ile ilgili önemli bir tedirginlik yaşıyorlar ve temel haklarının kısıtlandığını söylüyorlar.

Yurtta kalan birtakım dramlar, sosyal facialar yaşamış çocuklar var. Bunlara ayrıcalık sağlanıyor, yurtta kalış bittikten sonra devlet memuru olma hakkı tanınıyor ama daha sonra çoğundan geri alınıyor. “Vay efendim senin bir disiplin cezan vardı.” İnsanları topluma kazandırmak mı istiyorsunuz yoksa onları iyice çığırından çıkarıp sosyal facialara kapı aralamak mı istiyorsunuz? Böyle çok başvuru aldık. Bu denli dezavantajlı çocuklar için avantajlı işler yapılacağına pozitif ayrımcılık yapılacağına girdiği memuriyetten çıkartılıyor. Biz bunu Aile Bakanlığına da hem yazılı hem telefon ederek sorduk dönüş bekliyoruz. Çok iç acıtıcı bir durum. Yazık günah, böyle köprü altında kalmış, zor bela yurda verilmiş, bütün kardeşler ile yurtta kalan annesiz babasız çocuklar belli bir yaşa girdiğinde devlet böyle bir memuriyet hakkı vermişse bunları hemen geri almak “Çık kardeşim memuriyetten ne halin varsa gör.” Demek Aile Bakanlığı’na yakışmıyor. Aile Bakanlığı’ndan bu konuda açıklama bekliyorum kendilerini telefonla aradım dönüş bekliyorum vatandaşları açlığa yoksulluğa ve eski kötü hayatlarına mahkum etmeyin diyorum.

Abdullah Enucuk hasta Malatya Beydağı Battalgazi Millet Bahçesi inşaatında çalışırken düşmüş belini kırmış omurilik aşağısı felç olmuş ve evde bakım parası alıyormuş fakat yeni bir inceleme yapılmış “Efendim 45 Bin TL’den gelir giriyor eve evde bakım paranızı vermeyiz.” Vatandaş diyor ki: “Benim tek başıma masrafım 30 Bin TL, 45 Bin TL’yi alıp sadece keyfim için kullanmıyoruz ki 30 Bin TL sadece benim masrafım. Devletin yaptığı bu hesap yanlış bir hesap.” Diyor. Belli bir gelirin üstünde diye hesap ediyorlar ama benim zaten artı bir sürü masrafım var. Düşünün gariban bir işçi inşaatta çalışıyor düşmüş belini kırmış hayat boyu çalışamayacak evde bakıma muhtaç 3 kuruş 5 kuruş hesabı yapıyorsunuz! Yazık günah! Şu kişinin evde bakım parası niye kesilir? Allah aşkına! Bu kadar yüksek %200’leri bulan bir enflasyon içinde siz kalkıp bu paranın hesabını mı yapıyorsunuz? Ben buradan Aile Bakanlığı’na soruyorum; bu konuda bir açıklama yapsın! Gariban bir insanın evde bakım parası ile zengin mi olacaksınız Sayın Aile Bakanlığı? Vatandaş bize ulaşmış, bunu kesmek marifet değil. Lütfen bu konuya tekrar bakın!

Özel Güvenlik Görevlileri, kamuda çalışan özel güvenlik görevlileri 5 yılda bir sınavdan geçiriliyorlar. Bir kurs ve sınavdan geçirilip öyle göreve devam ediliyor. Özelde çalışanlar ise kendi paraları ile bunu yapmak zorunda kalıyor. Zaten kursa da gidemiyorlar sınav ücretini yatırıp sınava giriyor. Sonuçta herkes geçiyor fakat burada özelde çalışanlar oldukça zor durumda kalıyor. Kamudaki herhangi para ödemezken özeldeki para ödemek durumunda kalıyor. O sınavın da anlamı yok her gelen geçiyor zaten. O zaman bu sınavı niye yapıyorsun? Bir de kamu ile özel arasında da ayrımcılık oluyor ve başka bir meslek grubunda yenileme yokken bu meslek grubunda yenilemenin olması özel güvenlik görevlileri aleyhine bir dezavantaj oluşturuyor bunu da söyleyelim. Bu sınavın kaldırılması uygundur bence zaten bir anlamı yok. Her giren geçiyor o yüzden bunları tekrar etmenin ne derece anlamı var bunu da soru önergesi ile soruyoruz!

Askeri öğrencilerin dramları bitmiyor. Kursiyer teğmenlerin dramları bitmiyor. Polatlı Davası’ndan adalet çıkmadı ve insanlar müebbete mahkum edildiler. Onlardan birisi; Yusuf Aydoğan Yozgat Boğazlıyan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve Dicle Hukuk Fakültesi’ni kazanmış okuyamıyor. Özgürlüğünü uyduruk şekilde kısıtlamışsınız, eğitim hakkı var onu kısıtlamışsınız, Batman’da yaşıyor, Diyarbakır’a nakil talebi reddediliyor. Çocukları da Batman’da ne aile ne de eğitim hakkı dikkate alınıyor! Bununla ilgili tekrar tetkik yapacağız. Cezaevinde kalan mahpusların anayasal eğitim hakkı, Anayasa Madde 42’nin iptal edilmesi anlamında örgün eğitimden uzak tutulmalarının idare mahkemelerine gidip gitmediği ve oradaki sonuçlar hakkında bir tetkik yapacağız ve bunu takip edeceğiz çünkü bu insanların anayasal hakları engelleniyor.

Cezaevlerini ziyaret ediyorum demiştim ve oradaki mahpuslar ile ilgili size bilgi vermek isterim. Geçtiğimiz haftalarda Sakarya Ferizli Cezaevi’ni ziyaret ettik ve orada farklı suç gruplarından yatan birçok mahpusu ziyaret ettik. Bize başvuran, mektup gönderen mahpuslar öncelikli olmak üzere ziyaret ettik. Onlardan birisi; Baran Yusufoğlu, kimi zaman çorap çıkartma şeklinde onur kırıcı aramalar dayatılıyormuş. Bu huzursuzluk çıkartıyormuş ve 10 kitaptan fazla kitap verilmiyormuş. Bu da rahatsız edici oluyormuş. Müdür görüşlerinde ayakta bekletiliyormuş. İnsan onuruna aykırı işler bunlar. Sakarya Ferizli Cezaevi Müdürlüğü’ne de bunu söyledim bir mahpus geldiğinde oturtun kardeşim, derdini dinleyin. “Ayaktasın sen, sen 3. Sınıf insansın, oturamazsın, ayakta anlat derdini.” Bunlar olmaz insan muamelesi yapın kardeşim öyle ya da böyle karşında bir vatandaş var insan var sen oturamazsın koltuğa ayakta anlat demek yakışmıyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz insani açıdan da doğru olmadığı apaçık ortada.

Ayfer Yavuz isimli bir mahpus, 3 çocuk annesi eşi de tutuklu ve çok zor durumda bir mahpus. 9. Yargı Paketi Ayfer Yavuz’a yardımcı olacak mı? Tüm mesele bu ve diğer onun gibi binlerce mahpus kadına yardımcı olacak mı? Neden? Çünkü Ayfer Yavuz’u dakikalarca dinledim ve ne kadar büyük acılar çektiğini gördüm. 3 çocuk annesi küçücük yavruları var ve eşi de tutuklu annesi de lenfoma hastası. Anne ve babaanne çocuklara sıralı olarak bakıyor. Çocuklar psikolojik sorunlar yaşıyor anne baba psikolojik sorunlar yaşıyor. Biz anne baba tutukluluk aynı anda olmasın dedik bununla ilgili yasa teklifi verdik fakat AK Parti iktidarı son anda bunu engelledi çok zalimce vicdansızca. İnsanlara ceza verebilirsiniz ama aynı sürede vermeyin, bir anne şefkatinden mahrum etmeyin bir bebeği çocuğu. Yazıktır günahtır dedik, bir sosyal hukuk devletine sığmaz dedik ama dinlemediler ve biz cezaevlerinde bu acıları dinliyoruz. Düşünün 4.5 yaşındaki çocuğu yanına alan anne onu uzun bir süre tutamıyor çünkü cezaevleri şartları oldukça kötü ve ağır çocuğa uygun değil. Çocuk anne babayı ziyarete geldiğinde annesini gelip kapalı görüşte camın arkasından gördüğünde camlara vuruyor durumu anlayamıyor ve “Niye sana dokunamıyorum Anne?” diye feryat ediyor. Böyle manzaralar yaşanıyor cezaevlerinde. Sayın Bakan Yılmaz Tunç bunları duyuyor musunuz? Gidip görüyor musunuz? Dinliyor musunuz? Siz yapmıyorsunuz ama ben yapıyorum oralarda binlerce mazlum mağdur insan var. özgürlüğünün kısıtlanmasından sonra hakkı hukuku da kısıtlanıyor bu kabul edilecek bir durum değil ve ardından bu çocukların hepsinin psikoterapi gördüğünü biliyoruz ve ağır mağduriyetler yaşıyorlar. Ayfer Yavuz’un 9. Yargı Paketi’nden beklentisi nedir diye soracak olursak; en azından adlilere 31 Temmuz’da bir şekilde tahliye imkanı çıktı ama benim 3 tane çocuğum var, çocukları olan annelere yönelik bir denetimli serbestlikte artırım olması gerekir, olmalı isteğini belirtiyor. Bunu 9. Yargı Paketi olarak biz ileteceğiz. Adalet Bakanlığı’na da ileteceğiz. Bu konuda 9. Yargı Paketi ile ilgili olması gerekli her şeyi üzerimizde vebal kalmaması için bakanlığa tekrar ileteceğiz çünkü önemli hususlar bunlar.

Ziyaret ettiğimiz bir kadın mahpus; Gülten Sayın! Bizim için çok önemli çünkü biz onun durumunu en az 1.5 senedir gündeme getirdik ve halen içimizde büyük bir yara. Gülten Sayın’ın ewing sarkom hastası küçücük bir çocuğu vardı 6 yaşında Yusuf Kerim Sayın. O çocuğun annesiydi ve cezası uyduruk bir şekilde verilmiş, legal kriterler illegal kabul edilerek verilmiş cezası onanmıştı ve Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümünde yatan 6 yaşındaki çocuğunu bırakıp cezaevine gitmek zorunda kaldı. Büyük bir travma yaşadı anne ve çocuğu çünkü çocuk çok zor durumdaydı, çocuklar hep annelerini ister. Zor durumdayken daha çok annesini ister ama öyle bir ağır kemoterapi alan çocuğu bırakarak hapse gitmek durumunda kaldı Gülten Sayın, tüm toplumun vicdanı sızladı ve ardından ben ve tüm toplum büyük mücadele verdik ve sonunda Gülten Sayın cezaevinden gayretlerimiz ile Meclis’ten çıkan bir yasa sayesinde çıktı ve Yusuf Kerim’ine kavuştu. Çok memnun olduk çok sevindik, tüm toplum buna sevindi, bayram etti fakat bir müddet sonra acı gerçek gerçekleşti Yusuf Kerim Sayın hastalığın ilerlemesi nedeniyle hayatını kaybetti ve Gülten Sayın da 1 hafta sonra çok acele ettiler, kadın daha 40’ı çıkmadan cenaze üzerinden 1 hafta içinde cezaevine alındı. Bir anne bunu yaşadı. Ben Gülten Sayın’ı ziyaret ettim. Kendisinin durumu hakkında kısaca bilgi vereyim; Gülten Sayın 13 kişilik yerde 28 kişi kalıyor. Düşünün insani olarak bir insan nasıl kalır? Ayfer Yavuz da öyleydi. Ayfer Yavuz da 21 kişilik yerde 38 kişi kalıyordu. Gülten Sayın’ın odası bu kadar kalabalık olduğu için özel dolabı yok, sevkler sıkıntılı. Özellikle hastane sevkleri sıkıntılı çünkü cezaevi çok yetişemiyor ve sevkler gecikiyor. Bunun nedeni oradaki jandarma sayısı yeterli ama mahpus sayısı çok olduğu için ve denetimli serbestlikler şartlı tahliyeler verilmediği için orası şişmiş durumda. 3 aydır dahiliyeye gidememiş, psikiyatri tedavisi alıyor ve ilaçlar gecikmeli verilince sıkıntıya giriyormuş. 2-3 gün alamayınca rüyalarına Yusuf Kerim giriyormuş. Yusuf Kerim ile ilgili hatıraları hep gözünün önünde. Bu görüşmede karşımda ağladı, gözyaşlarını tutamadı. Ben Gülten Hanım’ı daha çok toparlamış bekliyordum ama şok oldum işin doğrusu çünkü Yusuf Kerim ile ayrı olduğu aylar onu çok sarsmış ve bu yüzden toparlanamamış 3 psikiyatri ilacı kullanıyor ve kullanmadığı zaman çok sarsılıyor. Biz Yusuf Kerim’e kavuştu diye çok sevinmiştik ve en azından kader-i ilahiye razı oldu ve üzüntüleri azaldı diye bekliyorduk ama travması bitmemiş. Oralarda kalmış. O travmalarda kalmış Gülten Hanım ve 3 psikiyatri ilacı kullanıyor. Durumunu da çok iyi görmedim. Kendi derdi ile müzdarip ama yanında daha vahim durumda olan arkadaşları var. Mesela; Emine Esen 2.5 yaşında çocuğu var ve o çocuğundan ayrıymış, onun durumuna çok üzülüyor. “Ben gözümü kapatınca oğlumu görüyorum, başı elime düşmüştü Yusuf Kerim’in kemikleri kırılıyordu o durumdaydı. Bizi bu bedeli ödettiler. Oğlum artık acı çekmeyecek ölmesi beklenen bir hastaydı ama bize çok bedeller ödettiler anne ve baba olarak. Diğer anne babalar da bunu çekiyor. Yusuf Kerim öldü gitti kurtuldu ama benden ayrı kaldığı zamanlardaki çektiği acıları affedemiyorum. Bunu bana yaşatanları affedemiyorum diyor Gülten Sayın. İlaçlarını bazen geç alıyormuş çünkü yoğun bir cezaevi olduğu için 2-3 gün ilaçlarını alamayınca Yusuf Kerim rüyalarına giriyormuş. Kendisi imzaya gitmişti bir süre cezaevinden çıktıktan sonra Yusuf Kerim’e kavuştuktan sonra imzaya gittiği günler çocuktan ayrılıyordu onlar da büyük travma oluyormuş. Yusuf Kerim o zamanlar çok tedirgin oluyormuş. “Anne yine mi ayrılacaksın?” diyormuş ve Yusuf Kerim’in bir cümlesini unutamıyor. Yusuf Kerim bu çektiği acılardan dolayı annesine bir gün şunu demiş: “Anne ben de vicdansız olacağım kimse acımadı bana, ben de büyüyünce vicdansız olacağım anne.” Demiş bu cümlesini unutamıyor bunu söyledikçe gözyaşları akıyor bu sözler yüreğine ok gibi saplanmış “Ölümüne üzülmüyorum acı çekmeyecek ama o süreçteki ağlamaları çok yıprattı beni.” Diyor 2 yıl 11 ayı kalmış. “Vefattan 7 gün sonra alındım, acımı eşim ile birlikte çekmeme bile müsaade etmediler. 2 defa mezarına gidebildim, biliyorum çocuğum bana şefaatçi olacak ama çok üzücü şeyler yaşadım.” Diyor ve çok üzücü bir görüşmeydi benim için Allah yardımcısı olsun ona dua ediyoruz.

Kandıra F2 Cezaevi’ndeki zulümler devam ediyor. Çıplak arama olayı olmuştu Adalet Bakanlığı ne yaptı? Bu konuda bir açıklama bekliyoruz Kandıra F2 Cezaevi’nden!

Çok önemli hak ihlalleri var. Türkiye’de 9. Yargı paketi çıkacaksa şu anneler için çıkmalı! Bu anneye çocuğunun kemikleri bir kargo ile gönderilmişti! Unutulmaz acı bir fotoğraf. Kargoyu almış, o kargoya yaslanarak acı acı düşünen kederli bir anne daha sonra bu anne yine uyduruk gerekçelerle cezaevine atıldı ve en sonunda çıktı. Hem çocuğunun kemiklerini kargo ile teslim et hem uyduruk gerekçe ile zindanlara at, Türkiye’de kadınlara annelere yaşatılan bu. 9. Yargı Paketi’nde işte bu annelere yaşatılan acıların son bulması için adalet hukuk bekliyoruz.

Enver Altaylı bir mahpus 80 yaşında oldukça ağır sağlık sorunları yaşıyor. Yakınları bize ulaştı 3 kişilik yerde 2 kişi kalıyor. Yanındaki mahpusta görüşe veya bilgisayar odasına gittiğinde savunma hazırladığında Enver Altaylı yalnız kalıyor ve ağır bir tansiyon hastası, düşüp bayılabiliyor tansiyon sorunları yaşanıyor ve yakınları diyor ki: “ Enver Altaylı şunu demiş: “ Şayet bana bir şey olursa katilim Adalet Bakanıdır.” Diyor 80 yaşında cezaevinde tansiyondan dolayı düşüp bayılan bir hasta. Yanına bir mahpus daha verilsin, bunu istiyor başka bir şey istemiyor. “En azından yanımda beni gözleyen birisi olsun.” İstiyor ama cezaevi vermiyor olacak iş değil. Bu kişi yarın öbür gün ölürse mutlaka bu konuda büyük bir vebal oluşacaktır.

Hasta yaşlı mahpusların dramları bitmiyor. Öncesinde de cezaevine girip daha sonra infaz erteleme alan bir teyze! Bakın 83 yaşında bir teyze Makbule Özer, 75 yaşındaki Hatice Yıldız gibi uyduruk gerekçelerle cezaevinde tekrar yatıyor! Tekrar alındı infaz erteleme sonrası bu teyze hasta ama buna rağmen cezaevine alındı yatıyor. 83 yaşındaki hasta, yaşlı mahpusları zindanlarda tutarak mı siz iktidarınızı devam ettireceksiniz? Bunu iktidara soruyoruz! Hasta, yaşlı mahpuslar için 9. Yargı Paketi’nde adalet bekliyorum.

Mahmut Kurt Sincan Cezaevi’nde, tüm söylediklerimi belgeler ile ispatlarım. Kendisini ziyaret ettim, Mahmut Kurt’un eşi kendisinden ayrı, 2 çocuğu var. 2 çocuğu psikolojik sorunlar yaşıyor ve Mahmut Kurt Kasım 2022’de yatarı bittiği halde, düşünün halen serbest bırakılmayan, çocuklarının başına bırakılmayan bir mahpus. Çocukları için şiirler yazmış bana gönderdi. Gerçekten çok üzücü bir hali var. Neredesin adalet? Sen gittin gideli harap halimiz. Her yanı sardı mazlum feryadı. 40’lık bebeler anadan ayrı, baba mı? O zaman zulüm ağında. Hoş geldin ayrılık, lafın gelişi işte hiçte hoş gelmedin. Geldin de savurdun anayı babayı dedeyi bir yana torunlar mı? Onlar ona emanet. Merhaba hasret ayrılık gelir de geri mi durursun sen? Ananın şefkatine babanın gölgesine yârin sevgisine hasret kaldık evladın kokusuna.” İşte 9. Yargı paketi inim inim inletilen annelerin babaların cezaevinden bu haksızlıklar nedeniyle şiirler yazmasına engel olacak şekilde bir adalet, hukuku, demokrasiyi getirmeli.”

Gergerlioğlu: “

Gördüğünüz Filistin’de UNRWA’nın binası, göç edenlere yardım eden Birleşmiş Milletler’in kuruluşu. “Her 10 dakikada bir çocuk öldürülüyor.” Demiş Birleşmiş Milletler Göç Merkezi ve “Yoğun ve genellikle keyfi saldırılar sırasında birçok çocuk da yaralanıyor. Acil bir ateşkes, kalan son umuttur.” diyor. İsrail kara harekatı her an yapabilir, çok vahşice bir eylem olur bu korkunç bir soykırıma dönebilir. Dünya da bunu istemiyor ABD’de bunu istemiyor yeter artık diyor şu ana kadar yaptıklarına göz yumduk ama bundan sonrası olmasın diyor sanırım ama İsrail azgın bir şekilde böyle bir saldırı hazırlığı içinde.

Ciddi bir başvuru var burada, şu dilekçeyi yazmış mülteciler. “Beyaz odaya indirip dövüyorlar, aç susuz bırakıyorlar.” demiş. Antalya’da bir Geri Gönderme Merkezi burası ve oradaki insanlar böyle bir dilekçe yazmışlar. Açlık grevine başlayan 52 mülteci, toplu olarak şikayet dilekçesi imzaladı. Binadaki kameraları kontrol etme çağrısının yer aldığı dilekçede yer alan iddialar: “Burada bize hayvan gibi davranıyorlar. Hasta olan kişileri hastaneye sevk etmiyorlar. Burada çalışan görevliler ve güvenlikler bize hakaret edip, şiddet uyguluyorlar. Buradaki insanları deport etmeye çalışıyorlar ve sürekli bizi korkutuyorlar. 52 mülteciden biri olan İranlı Omid Eshaghi: “25 yaşlarında ağzından kanlar gelen bir çocuğu hastaneye götürelim dedik, izin vermediler. Her gece acı acı bağırıyor. Bir adamı çok kötü dövdüler, beyaz oda var oraya koydular. Bir gün orada durdu aç susuz, sonra bıraktılar. Bazen beyaz odaya indirip dövüyorlar, bazen de kameraların olmadığı bir yerde. Herkesi beyaz odayla tehdit ediyorlar. Açlık grevi başlattık.” Demiş. 6 yıl süren bu soruşturmada haber olmamış. Antalya Geri Gönderme Merkezi’ndeki sıkıntı devam ediyor. Bununla ilgili biz de gerekenleri yapıyoruz.

Geçtiğimiz hafta Cenevre’deydim. İsviçre’nin Cenevre şehrine gittim. TÜRKPA heyeti ile Cenevre’de çeşitli temaslarda bulunduk. Cenevre’de Birleşmiş Milletler binasında TÜRKPA heyeti ile Türk Haftası açılış etkinliklerine katıldık. TÜRKPA, Türki ülkeler, TBMM Türk Parlamenter Grubu, Kırgızistan, Kazakistan, Azerbeycan üyeleri ve Türkiye’li üyeler ile 4 ülke ve aday ülkeler de var. Türkmenistan, Özbekistan aday ülkeler arasında ve bu ülkeler daha büyük bir birliktelik ile Birleşmiş Milletler’de bir Türk haftası düzenlemişler. Bununla ilgili bir etkinliğe katıldık. Açılış törenleri yapıldı ve çeşitli toplantılar yapıldı. Onun yanısıra farklı temaslarda bulunduk. Lozan’a gittik, Lozan’da görüşmeler yaptık Barış Antlaşması’nın olduğu yerde. Türk haftası etkinlikleri çerçevesinde Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan’dan gelen insanlar, kültürel iklimlerini yansıttılar ve güzel bir toplantı oldu. Çeşitli birliktelikler yaşandı. Heyetimizin açılış töreninden bir fotoğraf. Lozan’da İsmet İnönü’nün antlaşma müzakerelerini yaptığı salonu ziyaret ettik. Bizim için tarihi ve önemli bir ziyaretti ve ardından birçok temasta bulunduk. Eğitici, öğretici, önemli bir ziyaretti ve Birleşmiş Milletler önemli!

Birleşmiş Milletler bir barış yeri, aslında dünyanın tüm ülkelerini bir araya getiren ve dünya barışını korumaya çalışan bir kurum Birleşmiş Milletler’i korumak gerekiyor. Özellikle insan hakları alanında çalışmalar sergileniyor. Birleşmiş Milletler’in mutfağı deniliyor İsviçre Cenevre şehrindeki kurumları için. Genel Kurul’u Amerika’da ama Birleşmiş Milletler’in mutfak işlemleri Cenevre’de yapılıyor. Oldukça önemli işlemler yapılıyor. Çeşitli konsey toplantıları var. İnsan hakları konseyi, işkenceyi önleme yüksek komiserliği gibi birçok komisyon var. Çevre ve diğer haklar ile ilgili birçok komisyon var. Şu şemsiyeyi gördüm, örnek bir görüntü. Birleşmiş Milletler’de satılan bir şemsiye. Bu şemsiye tüm dünyayı temsil ediyor, Birleşmiş Milletler tüm dünyayı kuşattığını anlatmaya çalışıyor. Keşke bu dünya görüntüsünün altına tüm dünya ülkeleri ırkları dinleri, dilleri, mezhepleri girebilse. Maalesef Birleşmiş Milletler bunu oluşturmaya çalışıyor ama yetersiz kalıyor çünkü Birleşmiş Milletler’de veto yetkisi olan büyük ülkeler var ve bu ülkelerin istedikleri oluyor işin doğrusu ama biz birtakım eksiklikleri olmasına rağmen Birleşmiş Milletler’in yaşaması gerektiğini düşünüyoruz. Dünya barışı ve insan hakları için son derece önemli ama bir taraftan da şöyle bir haber aldık; İsrail’in Gazze’deki katliamını eleştiren Birleşmiş Milllet’e ABD’nin ödemesi gereken parayı ödemediği ve bu yüzden Birleşmiş Milletler’in zor durumda kaldığını öğrendik ve hakikaten yürüyen merdivenler bile çalışmıyordu. Salonlarda elektrik kesintileri vardı. Güçlü ülkeler böyle dünya barışı ile ilgili yanlış kararlar alabiliyorlar, bunun da altını çizmiş olalım.

Kültürel geziler de yaptık Cenevre’de ve Birleşmiş Milletler’in medeniyetler ittifakı salonu, tavana dikkat ederseniz her renkten renk var. Birleşmiş Milletler’in mantalitesini yansıtması açısından son derece önemli. Her renkten bir dünya olduğu ve bunun bir değer olduğunu ifade etmeye çalışıyor Birleşmiş Milletler medeniyetler ittifakı salonunda insan hakları konseyi de zaman zaman toplanıyor. Birleşmiş Milletler’i koruyup geliştirmek gerektiği konusunda net bir şekilde düşünüyorum. Eleştirmek yerine Birleşmiş Milletler’in çalışmalarının, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünde desteklemek gerektiğini düşünüyorum değerli arkadaşlar.

İsviçre, insanları çevre görüntüsü her şeyi ile barış dolu bir ülke görüntüsü veriyor. Sokaklarında dolaştığınız zaman huzurlu oluyorsunuz hakikaten çünkü şehirde bir stres yok, bir çatışma olayı istememişler. 1200 yıldır savaşın olmadığı bir ülke, güzel bir ülke. Şehircilik anlamında da çok önemli bir ülke Cenevre’de boş yere lüzumsuz binalar yapılmıyor, Cenevre’de yeşil alanlar korunuyor. Bizim şehirlerimiz gibi betonlaştırılmış bir şehir değil. Büyük bir gölü var, Leman Gölü bir kıyısında İsviçre diğer kıyısında Fransa var ve insanlar huzurlu mutlu bir şekilde yaşıyorlar gördüğüm kadarıyla çünkü yaşamdaki stresi en alta düşürmeye çalışmışlar. Şehre bir yamyam gibi, bir talancı gibi yaklaşmamışlar. İnsanlara yaklaşımı da bu, şehirde Birleşmiş Milletler ve birçok 40’tan fazla dünya örgütü var. Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Çalışma Örgütü, Dünya Meteoroloji Örgütü, Dünya Mülteciler İle İlgili Uluslararası Örgütler vd. pek çok örgüt Cenevre’de. Cenevre bir bürokrasi şehri, birçok farklı ülkeden bürokrat var ve şehrin her tarafında bir sakinlik hissediliyor. Oldukça yüksek geliri olan bir ülke, 98 Bin $ GSMH var. Bizim gibi 9-10 Bin $ GSMH olan ülkelere göre 10 kat zengin, pahalı bir ülke fakat oraya giden insanlar devletin kendilerine insan gibi davrandığını, huzurlu, mutlu olduklarını da beyan ediyorlar. Bunlar da son derece önemli. Biz de hem İsviçre’de Türkiye’nin daimi temsilciliğine, büyükelçiliğine gittik hem başkonsolos bizi kabul etti ve akşam yemeğinde buluştuk. Birleşmiş Milletler’de toplantı ve sergi silsilesi yaşandı ve ardından Fransa’ya geçtik ve orada da birçok temaslarda bulunduk. Sivil toplum kuruluşları ile görüştük, gördüğümüz şu; İsviçre’de insanlar buradan giden Türkler de dahil olmak üzere memnunlar hayatlarından, devlet vatandaşa insan muamelesi yapıyor. Onu korumaya çalışıyor, onu kullanmaya çalışıyor. İnsani açıdan zor duruma düşmemesine ve gelişmesine gayret ediyor. Bunlar da son derece önemli hususlar.

Kocaeli Körfez’de neler oluyor? Geçtiğimiz günler bu konuda bir açıklama yaptık çok önemli. Kocaeli halkına hatırlatmış oluyorum onlar da görüyorlar; Kocaeli Körfez’de her gün gemiler artıyor. Bu gemilerden kir boşaltılıyor ve Kocaeli Körfez’inde önemli bir kirlenme oluyor! Bu konuda denetimler yapılıyor mu? Deniz kurallarına uyuluyor mu? Bunları sorguladık ve bu konuda bir açıklama yaptık! Bunu Kocaeli Valiliği’nin açıklaması gerekiyor. Bu konuda bir açıklama bekliyoruz.

Çok önemli bir konuda soru önergesi verdik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na; Kocaeli Dilovası’nda İzocam Tepesi denilen bir yer var, bu İzocam Tepesi zamanında 30 yıl önce burada İzocam Fabrikası asbestli maddeleri atmış sağa sola, sonra üstü kapatılmış fakat şimdi burada bir yol çalışması yapılıyor, İzocam’ın oraya bıraktığı asbest maddeleri sağa sola saçılıyor ve sağlıksız bir ortam oluşuyor burada. Arkadaşlarımız Dilovası DEM Parti Yöneticilerimiz buraya gitti bir açıklama yaptılar. Biz bir soru önergesi verdik ve konuyu yakından takip ediyorum. Bu asbest akciğerlerde başta olmak üzere vücudumuzda mezotelyoma ve asbestozis gibi birçok hastalığa yol açıyor ve çok ölümcül, hızlı öldüren bir hastalığa yol açıyor o yüzden son derece tehlikeli. Gereken önlemler alınmalı diyoruz. Konuyu yakından takip ediyoruz verdiğimiz soru önergesi için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ve Sağlık Bakanlığı’ndan cevap bekliyoruz. Konu önemli, halkın sağlığının korunması son derece önemli. Konuyu takipte olacağız.

Her hafta andığımız çok önemli hak ihlallerine gelelim. Çok önemli olduğu için her hafta hatırlatıyoruz ve adalet bekliyoruz;

Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan vatandaşı olan birisi, Türkiye’de yok edildi Suudi Arabistan Konsolosluğunda ve daha sonra hiçbir haber çıkmadı. Cemal Kaşıkçı ile ilgili Recep Tayyip Erdoğan bağırdı çağırdı ardından dosyayı Suudi Arabistan’a teslim etti ve ardından da kredi anlaşması imzaladı. Biz bunları kabul etmiyoruz ve o yüzden Cemal Kaşıkçı’nın hakkını sormaya devam ediyoruz değerli arkadaşlar.

Osman Kavala, yıllardır hapiste 7 yıldır büyük bir zulüm çekiyor. Osman Kavala bir sivil toplum aktivisti ve insan hakları savunucusudur. İyi niyetli yardımsever beyefendi bir insandır. Ona yapılan bir zulümdür.

Şerif Mesutoğlu işlemediği Muhammed Fatih Safitürk cinayetinden dolayı cezaevinde tutulan bir insan AİHM bile bu kararları onasa da biz bu kişinin katil olmadığını biliyoruz. Kaymakamın yakınları da biliyor, herkes biliyor ama bir kurban olarak seçilip bu zindanlara atılmış durumda. Biz sadece şekli yasal çerçevelerde düşünmüyoruz, biz vicdani derinliği olan bir düşünce ile bu insanların uğradığı mağduriyete karşı vicdani bir tepkiyi böyle her hafta ortaya koyuyoruz.

Selçuk Kozağaçlı barış ve hukuk yolunda ilerlediği için ağır bir şekilde cezalandırılan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı ve şu anda mağduriyeti devam ediyor. Ona da yapılan bu zulmü kınıyoruz.

Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar annemiz 6 yıldır büyük bir destansı mücadele veriyor ve şu anda Adalet Bakanlığı’nın önünde direniyor. Adalet Bakanlığı aslında bu direniş ile ilgili büyük bir utanç duymalı çünkü 69 yaşındaki bir anne için adaleti sağlamadıklarından dolayı o anne her gün böyle tüm zorluklara rağmen o bakanlığın önünde adalet arıyor. Bu çok müthiş bir olay.

Gabonlu Dina olayı ile devam ediyoruz, olayı takip ediyoruz. Biz aylarca gündeme getirdik ve haklı olduğumuz ortaya çıktı. Gabonlu Dina zalimce katledildi ve adil bir yargılama bir müddet yürütülmek istenmedi en sonunda mahkeme açıldı, bir kişi tutuklandı, süreci takip edeceğiz.

Yusuf Bilge Tunç, 6 Ağustos 2019’da kaçırıldı ve halen haber yok. Vicdanımız bunu kabul etmiyor, korkunç bir olay. İstedikleri kadar duymasınlar görmesinler hissetmediklerini söylesinler biz Yusuf Bile Tunç’a yapılan bu vahşice muameleyi kesinlikle kabul etmiyoruz.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan da mahkemede zorla kaybedilip kaçırıldıklarını anlatan ve şu anda en azından yaşadıklarını bildiğimiz, hapiste olan insanlar. Türkiye’de zorla kaybedilmeler kaçırılmalar bir gerçek. İstedikleri kadar reddetsinler onlarca belki yüzlerce vaka ile bu olayın olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Gülistan Doku, 3 yılı geçti halen Dersim’de bulunamıyor. Annesi ve kardeşi perişan durumdalar, babası perişan durumda ve Gülistan Doku ile ilgili şu anda sürdürülen hiçbir çalışma yok. Gencecik bir insan maalesef yok oldu başka bir şey değil! Kabul etmiyoruz, bir an evvel bulunması gerektiğini hatırlatıyor ve bu duyarlılığı sürdürüyoruz.

Hürmüz Diril, eşi Şimoni Diril zorla kaçırılıp kaybedilme sonrası cesedi bulunduktan sonra kendisinden haber alınamayan eşi, yargılama adil olmayan bir şekilde sürüyor ve biz Hürmüz Diril’in bulunması ve en azından cesedine yakınlarının kavuşması gerektiğini söylüyoruz.”

Yorumlar