03 Aralık 2020
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü. Hepimiz bugünü kutladık ve engellilerin yanında olduğumuzu
söyledik ama şunu bilmemiz lazım: En zor durumda olan engelliler cezaevinde
olan engelliler. Cezaevleri engellilere göre bir yer değil ve maalesef orada
çok büyük zorluklar yaşıyorlar. Bakın, size birkaç örnek göstereceğim değerli
arkadaşlar, Bursa Cezaevinde Abdulalim Kaya 85 yaşında bir insan, birçok
hastalığı ve engeli var; altına kaçırıyor ama hâlen birçok başvuruya rağmen
cezaevinde işkence çekiyor.
Bilal Danış, engelli bir kişi, işinden ihraç edilmiş,
cezaevinde ve engelli büyük zorluklar çekiyor, denetimli serbestliği gelmiş,
zulmen tahliye edilmiyor.
Yavuz Selim Burgu, engelli ve işinden ihraç edilmiş,
çok zor durumda cezaevinde olan bir insan, oldukça büyük zorluklar yaşıyor ve
hâlen infaz erteleme alamıyor.
Değerli arkadaşlar, Engelliler Günü’nde bilhassa
cezaevindeki engellileri unutmayalım.
Bakın, ben dün Kocaeli’deydim, partili arkadaşlarımızın
mahkemesi vardı. Tam on üç aydır arkadaşlarımız tutuklu yargılanıyor, partisel
faaliyetlerden dolayı tutuklu yargılanıyor ve Adalet Bakanının güya “yargı
reformu” dediği günlerde tekrar “Tutukluluğa devam.” denildi.
Bu, kabul edilecek bir durum değil.
Kocaeli’de durum böyle, yurdun dört bir tarafında yargı
alanında durum böyle. Peki, yurdun diğer taraflarında durum nasıl? Gidelim
sınır bölgesine; Hakkâri Derecik ilçesinden bir genç çocuğu görüyorsunuz, Özcan
Erbaş, arkadaşlarıyla gezmeye çıkmıştı ve güvenlik güçleri tarafından vuruldu
ve açıklama istedik bu çocuk için. Hakkâri Valiliği bir açıklama yaptı sonunda;
bakın, burada Hakkâri Valiliğinin açıklaması. Benim için son derece saçma ve
vicdansız bir açıklama. Neden? Güya bu çocuğun vurulması havaya ateş açma
suretiyle olmuş. “…bir vatandaşımız yaralanmıştır, Derecik Sahra
Hastanesinde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak vefat
etmiştir.” Peki, kim bu vatandaş, sormak isterim arkadaşlar. Bakın,
Valiliğin resmî açıklamasında 16 yaşında ölen bir çocuğun adı bile geçmiyor. Bu
kadar soğuk, merhametsiz ve vicdansız bir açıklama bu; başka bir şey değil.
Zaten işte bundan dolayı Kürt meselesi çözülmüyor. Meseleye merhametsiz,
vicdansız, soğuk bir bakış açısıyla bakan devlet ve iktidarlar bu sorunu
çözmedi, çözemez de zaten.
Bitmedi, bakın, yurdun başka bir yerinde, Bahtiyar
Fırat. İstanbul’da kaçırıldı, bu kürsüde yine anlatmıştım, bundan kırk beş gün
önce “Bu kişi nereye kaçırıldı?” demiştim. Güvenlik güçleri
tarafından kaçırıldı, hepimiz biliyoruz. Bütçe görüşmelerinde Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’a da sordum “Nerede bu kişi?” dedim,
“Bilmiyoruz.” dedi, sonra nereden çıktı biliyor musunuz? İstanbul
Emniyet Müdürlüğünde çıktı, kırk beş gündür işkence yapılmış bir şekilde çıktı,
psikolojik olarak çökmüş bir şekilde çıktı.
Değerli arkadaşlar, kaçırmalar, işkenceler ve mafya
babalarıyla dolu bir ülkedeyiz. Öyle bir memleket ki mafya babası Sayın
Kılıçdaroğlu’na hakaret, tehdit, küfür ediyor. Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı
sessiz kalıyor, küçük ortağı MHP destek veriyor. Öyle bir memleket ki mafya babasının
raconuna sessiz kalınıyor. Biz, böyle sessiz kalınan bir yerde meşru söz
söyleme hakkına sahibiz çünkü destekleyenler ve susanlar utanmıyor. Siz,
mağdurun, mazlumun ahı üzerinde zulmen hapishanelerde tutulan hamile kadınların
bu zulmen tutulması sonucunda düşük yaptığı, can verdiği bebeklerin kanı
üzerinde iktidarınızı sürdürüyorsunuz. “Bunlar yetmedi de mafya
babalarının hakaretlerine, tehditlerine, küfürlerine mi ihtiyacınız var?”
diye Cumhur İttifakı’na soruyorum. Çok ağır bir durumdur, ülkenin durumu son
derece ağırdır. Kaçırmalar, işkenceler ve mafya babalarının tehditleriyle dolu
bir ülkedeyiz. Ben, bu durumda Cumhur İttifakı’nın büyük ortağına sesleniyorum:
Sayın Davutoğlu’nun, Sayın Yeneroğlu’nun, Sayın Babacan’ın yaptığını
yapabilirsiniz. Cumhur İttifakı’ndan çekilebilirsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Yorumlar