26 Ağustos 2020

KRONOS / YAVUZ GENÇ

30 aylık bebeğiyle 9 aydır Antalya L Tipi Cezaevi’nde hapis olan Emine Ceyran, HDP’li Gergerlioğlu’na mektup yazdı. 3 Eylül’deki karar duruşmasında ‘en ağır adli kontrol şartıyla’ da olsa çocuklarının yanına olmak isteyen Ceyran, 14 kişilik koğuşta 42 kaldıklarını anlattı. 

27 Kasım 2019 tarihinden beri Antalya L Tipi Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan iki çocuk annesi Emine Ceyran (35), yaşadıklarını HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yazdığı mektupta anlattı. Eşi de Adana’da tutuklu olan Ceyran’ın 7 yaşındaki oğlu Ahmet Emir’e babaannesi bakıyor. 2 yaşındaki oğlu Ali Kerem’le birlikte hapiste olan Emine Ceyran, küçük çocuğunun oyuncağı bulunmadığını, oyun oynayabildiği tek oyuncağın ise çekpas olduğunu söylüyor. 14 kişilik koğuşta 42 kaldıklarını kaydeden Ceyran, pandemi nedeniyle ağabeyiyle görüşemeyen oğlunun, onun fotoğrafına iyi geceler diyerek uyuduğunu kaydetti. 3 Eylül’de karar duruşması için hakim karşısına çıkacak Ceyran, iki çocuğunun da psikolojilerinin bozulduğunu belirterek, elektronik kelepçeli ev hapsine de razı olduğunu söylüyor.

Eşi Cihan Ceyran’ın 7 yıl 6 hapis cezasının onandığını anlatan Emine Ceyran, kendisinin tutuklanmasıyla dışarıda kalan oğlunun psikolojisinin bozulduğunu aktarıyor. Yanında kalan 2 yaşındaki oğlunun da konuşmada geciktiğini, hırçınlaştığını, kendine vurmaya başladığını anlatan Ceyran, 3 Eylül’deki duruşma öncesi adalet talep ettiğini kaydediyor.

İşte Emine Ceyran’ın “Bir Annenin Dipsiz Bir Kuyudan Feryadı” başlığıyla HDP’li Gergerlioğlu’na yazdığı mektuptan bazı bölümler:

“NEREDEN BİLİRDİ Kİ BABASINI BEKLERKEN ANNESİNDEN, KARDEŞİNDEN OLACAĞINI”

“Dışarıda eşim yanımda olmadan 2 küçük çocuğumla ayakta durmaya, onları sevgiyle, babalarının yokluğunu hissettirmemek için elimden gelen gayreti göstermeye çalıştım. Büyük oğlum babasının hasreti ağırlaştıkça, babasının ne zaman geleceğini, onu çok özlediğini sık sık dillendiriyor, okula arkadaşlarının babaları almaya geldiğinde, babasının kendisini okuldan almasını istediğini, ağlayarak dile getiriyordu. Kapalı görüşlerde oradaki o kalın camı kırmak istediğini, babasını buradan giderken yanında götüreceğini söylerdi. Nereden bilirdi ki babasını beklerken annesinden, kardeşinden olacağını, o küçücük yüreğinin yükünün iki kat artacağını.”

“ÇOCUĞUMUN RIZKINI LAVABOYA DÖKTÜM, GÖZYAŞLARIMLA BİRLİKTE”

“27 Kasım sabahı ‘Anne işin çabuk biter değil mi, beni okuldan almaya gelirsin?’ diyerek acele bir şekilde birbirimizden ayrıldık… Ama maalesef o akşam oğlumu okuldan almaya gidemedim sayın vekilim. Çoğumun boynu bükük, emzikli çocuğum da annesiz kalmıştı. Ben ise cezaevinde onun rızkını lavaboya döktüm, gözyaşlarımla birlikte. Ertesi gün 21 aylık bebeğimi bana getirdiler. Korku dolu gözlerle memurların kucağında geldi yanıma. Ona sarılınca yüreğimin bir yanı sızladı. Ya diğer evladım? O ne yapacaktı? O kime sarılacaktı? Zaten 21 aydır yanında olmayan babasının hasretini bastıramazken annesinin yokluğunu yüreğinin neresine koyacaktı?”

“BİR ELİNDE BABASININ, BİR ELİNDE ABİSİNİN FOTOĞRAFIYLA UYUYOR”

“Çoğu zaman babasının ve abisinin fotoğraflarının olduğu albümü çıkarıyor ve birkaç resim seçiyor kendisine. Ben onu uyutmaya çalışırken bir elinde babasının, bir elinde abisinin fotoğrafıyla uyuyor. Geçtiğimiz günlerde kendi seçtiği bazı fotoğrafları ranzaya yapıştırmamı istedi benden. İşaret diliyle istediği her şeyi anlatıyor, fakat kullandığı kelimeler çok kısıtlı. Geceleri uyumadan önce babası ve abisine ‘iyi geceler’ deyip öpücük atıyor, onların fotoğrafına.”

“YANİ TEK OYUNCAĞI ÇEKPAS…”

“Günler geçiyor, 9. aya girdik. Yaşı büyüdükçe istekleri, beklentileri farklılaşıyor. Televizyonda gördüğü oyuncakları fark ediyor. ‘Ben de’ diyor elini göğsüne vurarak. Yaşına uygun oyuncak temin edilemiyor kurum tarafından. Dışarıdan gelen oyuncaklar ‘kurumda oyuncak var’ denilerek geri çevrildi. Psikolog ile yaptığım görüşmelerde net bir çözüme kavuşturulamadı. Ne yapsın Ali Kerem, ne ile geçirsin vaktini, günlerini? Ortak alanda gördüğü suları çekpas ile dışarı iteklemek, avluda taşa su döküp onları iteklemek gibi oyunlar kuruyor. Yani tek oyuncağı çekpas.”

“HIRÇINLIĞI KENDİSİNE ZARAR VERECEK BOYUTA ULAŞTI”

“Ortak alanda volta atıyor sık sık. Kapıya elleriyle vurup ‘baba’ diye bağırıyor. Hırçınlığı kendisine zarar verecek boyuta ulaştı. Kafasına vurup, saçlarını yolmaya başladı ve sık sık öfke nöbetleri geçiriyor. Geceleri bağırarak uyanıyor. Öyle çaresiz kalıyorum ki böyle durumlarda, ben de onunla birlikte ağlıyorum. Bir yavrum gözümün önünde bu ruhsal sıkıntılarla boğuşurken, diğer yavrum da anne baba sevgisine hasret dolu günler geçiriyor.”

“BUGÜNLERİN TELAFİSİ MÜMKÜN MÜ SAYIN VEKİLİM?”

“Büyük oğlum Ahmet Emir buraya geldiğimde 1. sınıftaydı, okullar açılırsa 2. Sınıfa başlayacak. Bir gün açık görüşte ‘Anne buradaki bütün çocukların hem annesi hem babası tutuklu mu?’ diye sordu. Acısını hafifletmek için, kendisine ortak arıyordu sanki. Ben de anne ve babası tutuklu olan çocukları gösterdim. Kısıtlamalardan dolayı 4 aydır açık kapalı görüşler iptal edildi. Ayda bir sarıldığı anne ve babasından mahrum kaldı… Şu an Ahmet Emir, geceleri yatağını ıslatıp, sık sık ağlayarak uyanıyormuş. Diş gıcırdatma, sayıklama, bağırarak uyanma, öfke nöbetleri… Çocuklarımdaki bu ruhsal sıkıntıların tedavisi anne ve babasız geçirdikleri günlerin telafisi mümkün müdür sayın vekilim?”

“KOĞUŞTA 42 KALIYORUZ, OLMASI GEREKENİN ÜÇ KATI”

“Kış ayları şiddetli soğuklar olmuyor Antalya’da. Fakat şimdi yaz. Çok sıcak ve nemli şu günlerde. Sıcaktan her yeri kıpkırmızı oluyor, günde iki defa banyo yaptırmama rağmen sıcaktan uyuyamıyor. Şu an koğuşta 42 kişiyiz. Mevcut olması gerekenin üç katı sanırım. 6 metrekare odada Ali Kerem’le birlikte 7 kişi kalıyoruz. Odada 3 tane ranza var, yer olmadığı için benim yanımda yatmak zorunda. Hareket alanı o kadar kısıtlı ki biraz hareketlense kafasını, ayağını demirlere çarpıyor.”

“SANKİ KUYUYA ATILMIŞIM GİBİ BAĞIRIYORUM, HİÇ KİMSE FERYADIMI DUYMUYOR”

“Sayın vekilim, size gönderdiğim fotoğrafı 8 Mart’ta çektirmiştim. 2 kardeşin birbirine en son sarıldığı açık görüştü. Her şey fotoğraflarda kaldı. Ali Kerem’in hayalinde ‘baba’ tellerin ve demirin arkasında bir yerde. Abisi Ahmet Emir ise fotoğraflarda…”

“Sanki kuyuya atılmışım gibi bağırıyorum, hiç kimse feryadımı duymuyor. Çocuklarımın yaşadıkları bunca travmanın arkasından normal insanlar gibi hayata devam edebilecekleri şüpheli. Şu anda tek umudum sizsiniz. Bebekli annelerin, hamile hanımların sesi, soluğu oldunuz ve vicdanlara su serpecek pek çok dramı son erdirdiniz.”

“EN AĞIR ADLİ KONTROL ŞARTIYLA DA OLSA ÇOCUKLARIMIN YANINA GİTMEK İSTİYORUM”

“Şimdi benim de sizden ricam 9 aydır küçücük bebeğiyle demir parmaklıklar, beton, dar mekanlar, olağanüstü kalabalık bir koğuş içinde yaşama tutunmaya çalıştım. Ancak artık gücüm tükendi ve sizin sesimi duymanızı, duyurmanızı ve yardımlarınızı bekliyorum. Biliyorum ki elinizden geleni yapacak, hiç değilse bundan sonrası için en ağır adli kontrol şartıyla da olsa (elektronik kelepçe ile olur) evime gitmek, çocuklarımın bakımını üstlenmek ve onların yaralarını sarmak istiyorum. Duruşmama 20 gün kala umutlarım tükenirken, umudum olacağınız dileğiyle en acil şekilde yardımlarınızı bekliyorum.

10.08.2020, A-8 Koğuşu, Emine Ceyran, Antalya L Tipi Kapalı C.İ.K, Antalya”


Yorumlar