06 Nisan 2020

Expressioninterrupted / CANSU PİŞKİN

HDP ve CHP’li milletvekillerine göre, infaz indirimi ve denetimli serbestlikle ilgili düzenlemeler içeren yasa teklifinin kapsamı eşit ve adil bir biçimde genişletilmeli

Covid-19 salgınına karşı alınacak önlemler çerçevesinde hızlandırılan ve infaz kanununda değişiklik öngören 70 maddelik “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 4 Nisan 2020 tarihinde sabaha karşı Meclis Adalet Komisyonunda onaylandı.

Terör suçlarının ve hükümleri henüz kesinleşmeyen tutukluların kapsam dışı bırakıldığı düzenlemenin önümüzdeki hafta Meclis Genel Kuruluna gelmesi bekleniyor. AKP ve MHP gruplarınca ortak sunulan tasarının mevcut haliyle geçmesi durumunda 90 bin civarında mahkûm tahliye olacak. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğünü kullandığı için terörle mücadele yasaları kapsamında yargılanıp hüküm giyen gazeteciler, insan hakları savunucuları ve siyasetçiler cezaevinden çıkamayacak.

Konuyla ilgili P24’e konuşan HDP ve CHP’li milletvekilleri, infaz indirimiyle ilgili kalıcı, denetimli serbestlik süresinin artmasıyla ilgili geçici düzenlemeler içeren yasa teklifinin eşit ve adil bir biçimde genişletilmesi çağrısında bulundu.

Sezgin Tanrıkulu: Siyasal suçlar kapsam içine alınmalı

Ana muhalefet partisi CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Sezgin Tanrıkulu, cezaevlerinde yargılaması devam eden 50 bin civarında tutuklu olduğunu ancak meclise sevk edilen yasanın hükümlüler için düzenlendiğini söyledi. Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince mahkûmiyet hükmü kesinleşinceye kadar herkesin masum sayıldığına dikkat çeken Tanrıkulu, “Bu salgın karşısında savcılıkların ve mahkemelerin dosyaları resen ele alıp tutuklama yerine geçecek adli kontrol tedbirleriyle tahliyelere karar vermesi lazım. Aksi halde meydana gelebilecek ölümlerden doğrudan doğruya sorumlu olacaklardır” dedi.

Tanrıkulu, tasarının TMK kapsamında hüküm giymiş mahpusları kapsam dışı bırakmasını da eleştirdi: “Türkiye’de maalesef siyasal suç-terör suçu ayrımı yok. Dolayısıyla terör tanımı da çok belirsiz ve geniş olduğu için terörle ilgisi olmayan, eline silah almamış, şiddete bulaşmamış, terör eylemi yapmamış insanlar da terör suçlusu olarak kabul ediliyor. Öncelikle yapılması gereken terör tanımını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları ve Venedik Komisyonunun önerileri doğrultusunda yeniden tanımlamak ve onun dışında kalanları da siyasal suçlu olarak kabul etmek. Ancak mevcut koşullarda kısa bir zaman içerisinde böyle bir tanımın yapılmayacağı da bir gerçek. O nedenle darbeye fiilen katılmamış ve terör eylemleri yapmamış, terör eylemlerini övmemiş, eline silah almamış kişilerin bu infaz yasasına dahil edilmesi gerekir. Aksi halde tasarı bu haliyle kamu vicdanını tatmin etmez.”

Kadına şiddet ve çocuklara karşı cinsel istismar dışında kalan suçlar bakımından infazda eşitlik olması gerektiğini vurgulayan Tanrıkulu, “Eşitliğin öncelikle siyasal suçlar bakımından olması lazım çünkü siyasal suçlar kişiden kişiye karşı işlenen suçlar değil. Devletin en başta affedebileceği, infaz indirimine gidebileceği suçlar bu kategorideki suçlardır. Dolayısıyla her koşulda kapsam içine alınması gerekir” ifadelerini kullandı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İnsani perspektiften bakılmıyor

Yaşam hakkının en temel hak olduğunu belirten HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, AKP’nin oldukça daraltılmış bir tasarıyla geldiğini söyledi. “Salgın adli-siyasi dinlemiyor” diyen Gergerlioğlu, “İleri derecede hasta mahpuslar var. Mesela Koronavirüsten dolayı kemoterapisi aksamış bir mahpus var. Cezaevi yönetimi göndermiyor. Geçtiğimiz hafta Sincan Cezaevi’nden bir mahpusun Bilkent Şehir Hastanesi’nde yattığını söyledim diye soruşturma açtılar fakat sonradan Başhekimlikle konuşarak kesinleştirdim. Bu hasta 23 Mart’tan itibaren Koronavirüs nedeniyle yoğun bakımda yatıyor. Karantina koğuşları açılmış. Hafif ateşi olanları önemsemiyor ve hastaneye yollamıyorlar. Yaşlıları gönderiyorlar sadece. Böyle bir ortamda infaz yasasıyla oldukça kısıtlı grubu çıkarırsanız bu gayrı adil bir düzenleme olur” dedi.

Salgının ciddiyetinin hükümet tarafından geç kabul edildiğini söyleyen Gergerlioğlu, “Ciddi önlemler alınmadı. Umreye bir sürü hacı gönderildi. Ben bir hekim olarak haçtan ve Umreden dönen yaşlı hastaları çok zor tedavi ettiğimizi bilirim. Koronavirüs dışında da oradan çok inatçı öksürüklerle gelirdi teyzeler ve amcalar. Aylarca uğraşırdık tedavileriyle. Bir de Koronavirüs salgını varken bu insanları neden yolladınız? Burada yapmaları gereken Umreden dönenleri gece yarısı nasıl yurtları boşaltıp oralara yerleştirdilerse öyle de cezaevlerini boşaltmak. Daha halen siyasi kaygılarla işi götürüyorlar insani perspektiften bakmıyorlar. Halen işin ciddiyetini anlamış değiller” ifadelerini kullandı.

İnfaz yasasının adil ve eşit olması gerektiğinin altını çizen Gergerlioğlu şöyle devam etti: “63 yaşındaki Osman Kavala, 64 yaşındaki Mümtazer Türköne, 70 yaşındaki Ahmet Altan ve benzeri bir sürü gazeteci yazar, siyasi mahpus içerde kalacak. 82 yaşında Mehmet Emin Özkan var mesela onun dışında 60 yaş üstü bir sürü siyasi mahpus var. Çocuklu anneleri, hastaları ve 60 yaş üstünü bırakacağım diyor ama bu siyasi mahpuslara geçerli değil. Kadına çocuğa yönelik ağır suçlar dışında yaşam hakkını esas alarak tahliyeler ve tutuksuz yargılamalar olmalı. Kocaeli HDP teşkilatımdan 18 arkadaşım 5 ay önce tutuklandı ve iddianameleri bile hazırlanmadı. İddianame çıkacak duruşma günleri verilecek ve bu insanlar arasında yaşlı başlı insanlar var. Her kesimden mağduriyetler yaşanıyor. Mazıdağı ilçe eş belediye başkanımız kaç gün hastanelerde dolaşmış sonunda bakmışlar Covid-19 illa böyle olunca mı tahliye edeceksiniz? Tahliyeler adil ve eşit şekilde olmalı.”  

Utku Çakırözer: Ellerine taş almamış gazeteciler ve siyasetçiler de dahil edilmeli

CHP Milletvekili Utku Çakırözer ise söz konusu teklifte sadece infaz düzenlemesini değil TMK ve Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) da bazı değişiklikler önerildiğini anlattı: “Sadece infaz düzenlemesi değişmiyor. Gebe kadınlar, ağır hastalar, engellilik sebebiyle yaşamını idame ettiremeyenler için tutuklama yerine adli kontrol uygulanacak deniyor. Bu aslında tutukluluk rejimi ile ilgili bir değişiklik, infazla ilgili değil. Bu kişiler tutukluysa istinaf ya da temyiz yasa yoluna başvurmaları halinde ilk derece mahkemeleri tarafından adli kontrol ile serbest kalabilecekler. O zaman biz bunu genişletebiliriz çünkü ortada acil, ciddi bir sağlık tehdidi var. Bu yüzden tutukluluk rejimine ilişkin olumlu düzenlemelerin genişletilmesi gerekiyor. 65 yaş ve üzeri kişilere evde kal diyorsak o zaman 65 yaş üstü kişilerin de pandemi riski sebebiyle adli kontrol şartıyla tahliye edilmeleri gerekiyor.”

Terör suçları kapsamında yargılanmaları ya da hüküm giymeleri sebebiyle tahliye edilemeyecek olan gazetecileri ve siyasetçileri anımsatan Çakırözer, “Şu anda açık cezaevinde olan herkes hükümlü olsun tutuklu olsun bırakılıyor. Çeteciyi, katili, hırsızı, tecavüzcüyü, uyuşturucu baronunu çıkarırken aralarında cezasının önemli bir bölümünü çekmiş olan Osman Kavala’nın, Barış Pehlivan’ın, Barış Terkoğlu’nun, Ahmet Altan’ın, Selahattin Demirtaş’ın, Selçuk Kozağaçlı’nın, Hülya Kılınç’ın, Ferhat Çelik’in ve Aydın Keser’in içeride kalacak olması hukuka sığmaz, ama ahlâka, vicdana ve insanlığa da sığmaz. Tutuklular için belli gruplara kolaylıklar getiriliyor. Bunlara ellerine taş almamış gazeteciler ve siyasiler de dahil edilmeli” dedi.

TCK’nın 220/6 ve 7. maddelerinde düzenlenen “Örgüt üyesi olmadığı halde örgüte yardım etmek” suçlamasının da infaz yasasına dahil edilmesi gerektiğini belirten Çakırözer, “Eğer bir kişi örgüt üyesi olarak kabul edilmiyorsa o zaman terör örgütü üyesi gibi infaz rejimine de tabi tutulmamalıdır. Bir başka konu ise “örgüt propagandası” suçunu düzenleyen TMK 7. madde. Yargı reformu paketinde düşünce açıklamak, eleştiri amacıyla haber yapmak artık suç değildir denildi. Bu değişikliğin hayata geçmesini gerçekten sağlamak istiyorsak haber yazan, yazı yazan, düşünce açıklayan ve bu nedenle TMK 7’den yargılanan gazetecilerin, siyasetçilerin tutuksuz yargılanması gerekir. Hiçbir şekilde eline taş almamış, şiddet eyleminde bulunmamış ama haberleri nedeniyle TMK kapsamında yargılanan kişilere de tutuksuz yargılama yapılabilir. Yargı reformunun ruhu da buydu. Bu değişmezse Türkiye gazeteci cezaevi olmaya devam edecek. İnfaz yasasının adaletli ve eşit olması lazım.”

Meral Danış Beştaş: Türkiye’de terör muhalefet üzerinden değerlendiriliyor

HDP’nin hukukçu milletvekillerinden Meral Danış Beştaş ise tutukluların serbest bırakılmasının önünde yasal bir engel olmadığını belirtti. Beştaş, “Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki (CMK) tutuklama koşullarına salgın eklenebilir ve adli kontrol tedbirleri ile tahliye edilebilirler. Çünkü şu an saatli bomba gibi olan cezaevlerinde sadece hükümlülerin yaşam hakkı tehlike altında değil on binlerce tutuklunun da yaşam hakkı büyük bir tehdit altında” dedi.

Terör suçlarının kapsam dışı bırakılmasını “yaşam hakkına bir kasıt niteliğinde değerlendirdiğini” söyleyen Beştaş, “Türkiye’de terör tanımı dünyanın en geniş tanımı. TMK’nın 7. maddesindeki “terör” tanımı sekiz kez değiştiği halde AİHM kararlarına ve uluslararası standartlara yaklaşmadı. Türkiye’de terör ve terörizm muhalefet üzerinden değerlendiriliyor. İktidara muhalif herkes terörist ilan ediliyor. Adil yargılamanın olmadığı, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığının olmadığı bir ortamda gazetecisinden doktoruna, avukatından siyasetçisine, milletvekiline, belediye başkanına herkes terörist olarak kabul ediliyor. Salgın sebebiyle ayrımsız herkesin bırakılması gerekiyor” diye konuştu.

İnfaz yasasının ve infaz sürelerinin eşit olması gerektiğine vurgu yapan Beştaş sözlerini şöyle sürdürdü: “İnfaz adaleti, suç ve ceza arasındaki ilişki gibi değildir. İnsanlar zaten yargılanıyor, varsa bir ceza alıyor, yoksa beraat ediyor. Ama infazın da ayrıca bir cezaya dönüştürülmesi infaz hukukuna aykırı bir durum. Şu anda siyasi suçlar 4’te 3 kapsamında infaz ediliyor. Uyuşturucu, kadına yönelik suçlar ve benzerleri bu yasayla 3’te 2’ye düşürülmüş durumda. Diğerleri 1/2. Ciddi bir eşitsizlik ve ayrımcılık var. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Cezaevlerinde tutulan herkes Türkiye’nin yurttaşıdır, vatandaşıdır ve herkesin eşit koruma hakkı vardır. Sadece birkaç suç tipine uzun zamandır çıkartmak istediklerini çıkarıp diğerlerini içeride tutma infazın gerçek anlamda infaza dönüşmesi anlamına geliyor. Bu hem hukukun hem de insanların infazı anlamına geliyor. Toplumun buna ciddi bir tepki vermesi gerekiyor. Bu yasa bu halde geçmemeli, değişmesi gerekiyor.”

Cumhur ittifakının salgını bir fırsata dönüştürme çabası içerisinde olduğunu söyleyen Beştaş şöyle konuştu: “Her meselede olduğu gibi şu an da AKP-MHP bloğu dünyayı ve insanlığı tehdit eden Koronavirüs salgınını bir fırsata dönüştürme çabası içindeler. İnfaz paketi bunlardan sadece bir tanesi. Diğer yandan Kanal İstanbul çok önemli bir örnek, yine belediyelerimize kayyum atanması başka bir vahamet. Geçtiğimiz gün Muş’ta üç belediye meclis üyemiz görevden alındı. Bütün bunlar bunu fırsata dönüştürme ve ‘Allah’ın lütfu’ olarak görme yaklaşımının bir sonucu.”

Züleyha Gülüm: İntikam duygusuyla yol alınıyor

Covid-19 salgının en fazla cezaevlerini etkileyeceğine dikkat çeken HDP’nin hukukçu milletvekillerinden Züleyha Gülüm, “Cezaevi koşulları kişilerin kendilerini korumalarına müsait değil. Bir kişiye bulaşması durumunda bütün cezaevine yayılacak bir salgından bahsediyoruz” dedi.

Tasarının siyasileri ve düşünce suçlularını kapsamadığını hatırlatan Gülüm, “Siyasi nedenlerle içeride olanlara karşı intikamcı ve düşmanca yaklaşım devreye giriyor. Haber yapma hakkını kullanan gazetecilere, siyasetçilere aslında tüm muhalefete yönelik bir intikam duygusuyla yol alınıyor. Yargılamada ve infazda eşitlik ilkesi hiçbir zaman gözetilmedi ama böyle bir salgının olduğu dönemde bile kin ve intikam duygularınızı kenara koyamamak vahim bir durum. Salgın nedeniyle ceza infaz yasasında bir düzenleme yapılıyorsa mahpusların tutuklu ve hükümlü diye ayırmaksızın tahliye edilmeleri gerekir” diye konuştu.

Yasa tasarısının mevcut halinde tutukluların tahliyesine ilişkin herhangi bir madde olmadığını belirten Gülüm, tasarının Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılanan ya da hüküm giymiş olan mahpuslar için aleyhte maddeler de içerdiğini anlattı. Gülüm, “Tasarıda cezaevlerindeki hakların kullanımı konusundaki değişikliklerin bazı kısımlarında ağırlaşan, aleyhe maddeler söz konusu. Mesela örgütlü suçlar diye tarif edilen ceza maddelerinin alt sınır ve üst sınırını artırılıyor. Tasarıda, cezaevlerinde telefonda görüşme hakkı da ‘kimi aradıysa o kişiyle görüşebilir, onun dışında yanında bulunan kişilerle görüşemez’ şeklinde düzenlenmiş” ifadelerini kullandı.

İnfaz yasası tasarısının salgından önce de dile getirildiğini hatırlatan Gülüm, “Mevcut yasa tasarısından anlaşılan ‘hazır Corona varken biz daha önce değiştiremediğimiz birtakım yasal düzenlemeleri bugün geçirelim’ gibi bir sonuç çıkıyor. Fırsatçılık bir kez daha devreye girmiş aynı kayyum atamalarında yapıldığı gibi. Hazır ortam uygunken kendi siyasi çıkarları neyse ona göre adım atmaya devam ediyorlar” dedi. Gülüm, yasa tasarısının mevcut halinin genişletilerek eşit ve adil bir biçimde yeniden hazırlanması gerektiğini söyledi.

Yorumlar