Kötülüğü lanetlemek yerine iyiliğin vicdanı nasıl ortaya çıkarabileceğini ön plana getirmeliyiz.

09.06.2021

Gazete Davul | Ömer Faruk Gergerlioğlu

“Karamazov Kardeşler” i okuyorum. Dostoyevski’nin bu muhteşem eserini önceden okumadığım için hayıflandım. Gerçekten iyi bir romancı Dostoyevski. Olayların örgüsü, düşünceler, insan davranışlarının tasviri, yüz mimiklerine varana dek, insanoğlunun ruh tahlillerini sunuyor. Ölmez eser oluşturmak için insanların ruh dünyasındaki fırtınaları tahlil etmek lazım. Dostoyevski bunu yapmış.

Kitabın en dikkat çeken bölümü Staretz Zosima’nın hayatının anlatıldığı, Alyoşa tarafından biyografisinin yazıldığı bölüm. Zosima, askerde komutan iken bir askeri haksız yere döver. Ayrıca sevdiği kadın bir başkasıyla evlendiği için adamla tartışma çıkarır ve düello için sözleşirler. Ama gece Alyoşa, ruhen rahatsız olur, haksızlık yaptığını düşünür ve gidip askere sarılır, elini öper ve düelloya doğru yola çıkar. Ben kazandım, düellonun kazananı benim artık der. Düelloya başlayınca silahını atar ve karşı taraftan dünkü kabalığı için özür diler. Bu vicdani tavrı şehirde duyulur. Daha sonra bir adam kendisine gelir, bu olayları duyduğunu ve kendisi ile konuşmak istediğini söyler. Birkaç ay süren uzun sohbetlerden sonra bu kişi bir kadını kıskançlıktan öldürdüğünü ve cinayeti hizmetçinin üstüne yıkmak için iz bıraktığını söyler. Daha sonra tutuklanan hizmetli de hastalıktan ölmüştür. Cinayet dosyası 14 yıl önce kapanmıştır. Şahıs bu cinayeti herkese ilan edeceğini söyler. Aslında aradan 14 yıl geçmiş, adam evlenmiş, çocukları olmuş ve cinayet konusundaki soruşturma çoktan kapatılmıştır. Ama vicdanı sızlamaktadır. Anlatmaya Staretz Zosima’nın tavrından etkilenerek karar vermiştir. Ve sonunda anlatır herkese. Ancak olayın heyecanı nedeniyle şahıs hastalanır ve yıllardır gizlediği bir suç ve günahıyla yüzleştiği için huzur içinde ölür. Ölmeden önce Alyoşa’ya “Hayatta cehennemi yaşarken öte dünyada cennete gitme umudum doğdu.” der. Aslında dünyada da cenneti bulmuştur.

Bu olay vicdan kavramı üzerine müthiş bir anlatım. Vicdan kavramını anlatan Dostoyevski aslında vicdan sızısının vicdanı uyandırdığını, bazen daha başka uyanışlara yol açabileceğini anlatmaya çalışır. İnsanların kapattığı bir cinayetin, vicdanı sızlayan bir katili nasıl rahatsız ettiğini, hayattayken cehennemi yaşarken tüm unvanlarını kaybetme pahasına vicdanı tercih eden insanın muhteşem iyiliğini anlatır. Ayrıca vicdani özeleştirinin bulaşıcı olduğunu anlatır. İyiliğe kavuşmak istiyorsanız sevgi dolu olmalısınız. İyilik yapan sevgi bulur, hayatın amacı sevgidir. “Sevgi paha biçilmez bir hazinedir, onunla tüm dünyayı satın alabilirsin” dedirtir kahramanına. “Kendinize yalan söylemeyin, gerçekten pişmanlık duyulduğunda Tanrının affetmeyeceği hiçbir günah yoktur ve olamaz” dedirtir kahramanına, birçok kavramı tartıştığı romanında. Mazeretlerin vicdanın ortaya çıkışını engellememesi gerektiğini söyler.

Kötülüğü lanetlemek yerine iyiliğin vicdanı nasıl ortaya çıkarabileceğini ön plana getirmeliyiz. Vicdanlı davranışların nasıl bir iyilik rüzgarı başlatabileceğini konuşmalıyız. Örnekleri canlandırmalı, sahiplenmeli, gündemde tutmalı ve insanlara aktarmalıyız. Bu zor ama insanın bu dünyada vicdanen rahat edebileceği, ölümden sonrası için emin olabileceği kararları birbirimize tavsiye etmeliyiz.

Muhasebesini, müzakeresini, mücadelesini yapmazsak vicdansızlıkların umursanmadığı, kötülüğün arttığı, güç sevdası peşinde koşan bir dünyayı engelleyemeyiz.

Unutulmuş bir cinayeti 14 yıl sonra itiraf eden “Mihail vicdanı”nı önerir bize Dostoyevski. Bütün nefsi mazeretlere rağmen o vicdanının rahat edeceği bir itirafı yapmayı tercih eder. Evlendiğinde çocuğunun olacağını haber veren karısına “Bir hayat veriyorum, oysa bir hayat almıştım” der. Tüm dünyevi tutkularına rağmen vicdanının dediğini yapmaya karar verir. Çektiği vicdan sızıları karşısında “Yaptıklarımın kefaretini bu gizli acımla ödeyeceğim” demeye çalışsa da bunun bir aldanış olduğuna karar verir. Kararını Staretz Zosima olayını duyunca vermiş, kararsızlıklar içinde bocalarken “Her şey geçip gidecek yalnız gerçek kalacak” diyerek kararını verir. Dostoyevski kahramanlarının vicdan sızıları içindeki sancılarını, çırpınışlarını çarpıcı bir biçimde tasvir eder ve mazeret üretmenin vicdan sızılarını dindirmediğine vurgu yapar. Bugün toplumda bireysel ve kollektif vicdan sızılarını harekete geçiremediğimiz müddetçe vicdan eksenli bir toplum oluşturamayız.

“Cennet hepimizin içinde saklanıyor, hayat cennettir, istersek o cennet bizim olur.” Dostoyevski vicdanın ortaya çıkışını böyle anlatır. Vicdan sızısını Yuhanna İncili’ndeki şu sözle tasvir eder ünlü yazar: “Tanrının ellerine canlı olarak düşmek korkunç bir şeydir.” Cehennemi bu dünyada yaşayan Mihail, tüm dünyevi risklerine rağmen cinayeti şehre ilan ederek cenneti bulur iç dünyasında.

“Kendini samimiyetle her şey ve herkesten sorumlu yaparsan, her şey ve herkesten suçlu olduğunu görürsün” diyerek vicdanlara genel bir hatırlatma ile kolaycılığın, mazeretçiliğin, bananeciliğin vicdan uyanışının engelleri olduğunu hatırlatır. “Acı çekmek yaşamın ta kendisidir, acılar olmasaydı yaşamdan hoşnutluk olur muydu? Her şey sıkıcı bir dinsel ayine dönerdi” diyerek iç muhasebenin önemine vurgu yapar.

Yorumlar