2011-12-07 00:00:00
Kolesterol ve şike yasası tartışmaları son günlerin en önemli tartışma konuları. Aslında birbirinden bağımsız gibi görünse de bu konular temelde aynı sorunun tartışılan iki farklı dalı durumundadır.
Son yıllarda ilaç endüstrisi dev adımlarla ilerliyor. Zira insanların sağlığı son yüzyıldır dejeneratif hastalıkların vermiş olduğu malüliyet ile her geçen gün daha kötüye gidiyor. İnsanoğlu geçtiğimiz yüzyıllarda baş edemediği enfeksiyon hastalıklarının neden olduğu salgınlar yüzünden toplu kayıplar vermişti. Ancak antibiotiklerin bulunması ve artması ile bu salgınlar önlendi.Bu sefer de mikrobik olmayan ve fakat metabolizmayı dejenere eden hastalıklar ön plana çıkmaya başladı. Alerji, astım, kalp hastalıkları , depresyon, hipertansiyon ve kalp hastalıkları artmaya başladı. Bunun en başta gelen nedeni insanoğlunun yaratılışına uygun bir hayat tarzını redderek tabiatı dışında bir hali normalleştirmesi oldu. Hareketsiz yaşam, alerjik ve toksik gazlar ve atıklar oluşturan fabrikalara alkol, sigara kullanımının da eklenmesi ile yeni bir çok metabolik hastalık ta ortaya çıkmaya başladı.
Koruyucu önlemler üzerinde çok fazla durulmayıp ilaçları gündeme getirmek ilaç firmalarının çok hoşuna giden bir gelişme oldu. Sağlık bozukluğundan para kazanma ise mesleğiniz vicdan ve sorumluluk hissi gibi duygulardan arınarak bu işi yaptığınız takdirde insanoğluna önemli kötülükler yapabilirsiniz. Bundan dolayı Hipokrat yüzyıllar önce tıbbın ilk ilkesinin “ilk önce hastaya zarar vermeme” olduğunu vurgulamıştır. Böyle bir ilke olmasına rağmen çok zengin bir pazardan pay almak isteyen ilaç firmaları yanlış yönlendirmelerle insan sağlığına ve ülke ekonomilerine zarar verici girişimler yapabilmektedir. İlacın kullanılması gereken durumlar vardır ama bu ilaç firmalarının sponsor olduğu araştırmalarla olmamalıdır. İlaç firması-doktor-eczacı üçlüsünün insafına bırakılmamalıdır. Bu istismarlar günümüzde hakikaten kullanılması gereken ilaçlara karşı bile halkta bir güvensizlik oluşturabilmiştir. Devlet bu tartışmanın sadece kolesterol tartışması olmadığını sağlık alanının ticarileştirilmesinin önüne geçmek olduğunu anlamalı ve gerekeni yapmalıdır. Ancak günümüzde küresel sermayenin devletleri bile kuklası haline getirdiğini ve yapılan yanlış işlere bilimsel kılıflar ürettiğini görüyoruz. Koruyucu önlemlerin alınmasının sağlanaması yüzünden bilimsel olarak gereken durumda ilaç tedavisinden kaçınmak ve şarlatanların eline düşmek de acı verici bir gerçektir maalesef. Bir Göğüs hastalıkları uzmanı olarak çocuklarda gereksiz antibiotik kullanımının immün sistemde alerjiye ve astıma yönelik bir eğilimi güçlendirdiğini gören bir kişi olarak diğer branşlarda da yapılan tartışmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İlaç firmalarının devletleri ve doktorları kendine esir ettiği bir sağlık sisteminden kurtulamadığımız müddetçe ya yanlış ilaçlar kullanıp sağlığımızı bozacağız ya da ilaç kullanmak gerektiği zaman bu tartışmalardan dolayı ürkerek ilaç kullanmayıp sağlığımızdan olacağız.
Şike yasası tartışmaları da aslında aynı tartışmanın bir başka yüzüdür. Herkesin bildiği gibi büyük paraların döndüğü bu sektörde yıllardır rüşvet, şike vb olaylar vardır. Astronomik paraların döndüğü ve kimsenin dokunamadığı bu düzene yargının son yıllarda bir şeylere dokunabilme gücünün artması nedeniyle dokunulabilmiştir. Dokunulan kişiler ve kurumlar çok güçlüdür. Böyle olunca çeşitli gerekçelerle ceza indirimi mevzu bahis olmuştur. Cezada indirim yolunun açılması adalet duygusunun incinmesine yol açacaktır. Aslında devlet “iddaa” vb. gibi kurumları meşrulaştırarak bu kirli işlerin devam etmesine çanak tutmaktadır. Sportif müsabakalar ilaç firmaları gibi düşünen futbol adamları ve kulüplerinin insafına bırakılırsa olacağı budur. Etik kurulların ilaç endüstrisinde de futbol da da tek mihenk taşı doğruluk ve adalet olmalıdır. Tabii bunu sağlamak için bu konuları ilk önce sorun olarak görmek lazım. Doktorları dev ilaç firmalarının insafına bırakırsanız, futbolcuları dev paraların döndüğü bir sektörde kontrolsüz bırakırsanız olacağı budur. Müdahale etmesi gereken üç sacayağı ile devlet olmalıdır.
Yapılması gereken idari ve yargı kurumlarının baskı altında bulundurulmamasıdır. İnsan sağlığını ve büyük ilginin olduğu sportif müsabakaların vicdanı olmayanların eline bırakılmamasıdır. Meclis yasayı tekrar bu haliyle cumhurbaşkanına göndermemeli kişilere acımaktan önce zedelenen adalet duygusunu nazar’ı itibara almalıdır. Yargı ne siyasallaşmalı ne de para sahiplerine boyun eğenleri görünce pusulasını şaşıran bir kurum haline düşürtülmemelidir. İlaç konusundaki tartışmanın ise sağlık sektöründeki çok büyük bir kara deliğe tekabül ettiğini artık herkes anlamalı ve gereken düzeltmeler yapılmalı ve gerekirse cezalandırmalar yapılmalıdır.
Yorumlar