27 Ekim 2021

KRONOS

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın Türkiye’de ‘sistematik işkence kalmadığı’ şeklindeki sözleri büyük tepki çekti. İşkenceleri duyuran gazeteciler, rapor tutan kurumlar, milletvekilleri, işkence tanıkları Aydıntaşbaş’a cevap verdi. Anayasa Mahkemesi’nin yakın zamanlı ‘işkence’ kararları hatırlatıldı. İşte gerçekler…

Gazeteci Nevşin Mengü’nün YouTube kanalında konuşan Aslı Aydıntaşbaş, gazeteciliğe başladığı dönemde Türkiye’de işkence, işkenceyle mücadele gibi kavramların çok sık kullanıldığını, Batı’dan bu konularla ilgili sürekli baskı, rapor ve direktifler geldiğini anlattı. “40 yaş altı arkadaşlar hatırlamaz. Ben gazeteciliğe başladığımda işkence diye büyük bir sorun vardı” diyen Aydıntaşbaş, günümüzde ise artık “sistematik işkence kalmadığını” iddia etti, “Tabii ki kötü kullanma ve benzeri vakalar hâlâ oluyor” şerhini düşerek.

Aslı Aydıntaşbaş’ın büyük tepki çeken ve tartışılan sözleri tam şöyle: “Ben hatırlıyorum, 40 yaş altı arkadaşlar hatırlamaz. Ben gazeteciliğe başladığımda işkence diye büyük bir sorun vardı. İşkence, işkenceyle mücadele, işkenceyi nasıl şöyle yapacağız böyle yapacağız, bu hep basın toplantılarında sorulurdu. Batı’dan bu konuda sürekli uyarı gelirdi. İşkence, ifade özgürlüğü, işkence baskı falan diye manşetler… Türkiye büyük ölçüde, tabii ki kötü kullanma ve benzeri vakalar hâlâ oluyor ama sistematik işkence kalmadı. Ve büyük ölçüde Batı ile iletişim ve Batı sistemi içinde olmamız sebebiyle oldu.”

Aydıntaşbaş’ın Türkiye’de artık sistematik işkence kalmadığına dair sözleri büyük tepki çekti. Gazeteciler, yorumcular, milletvekilleri, işkence mağdurları ve tanıkları “en güncel” işkence haberlerini ve vakalarını paylaştı deneyimli gazeteciyle. Aydıntaşbaş henüz kendisine yöneltilen eleştirilere, yaygın işkence örneklerine ya da Anayasa Mahkemesi’nden kısa bir süre önce çıkmış kararlara dair bir cevap vermedi.

İRFAN AKTAN THİV VERİLERİYLE “OLMAYAN” İŞKENCEYİ ANLATTI

Aydıntaşbaş’a cevap veren gazeteci İrfan Aktan, Türkiye insan hakları mücadelesinin öncü kurumlarından Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Dökümantasyon Merkezi’nin 2020 verilerine yansıyan bilgileri sıraladı: Sadece 2020 yılında Türkiye’de doğrudan işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı için vakıfa başvuran 562 kişiden 283’ü emniyet müdürlükleri, 73’ü ise polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldıklarını ifade etti. Yine aynı tespitlere göre 2020 yılında resmi gözaltı yerlerinde en az 192 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. Bir kişi ise gözaltında şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yine geçen yıl TİHV’e başvuranlardan 229’u açık alan ve gösteri sırasında, 110’nu ise ev ve iş yeri gibi mekânlarda işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldıklarını beyan etti. THİV’in verilerine göre 2021 yılının ilk beş ayında kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu en az 2 bin 153 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı, 23 kişi ise yaralandı.

İHD VERİLERİ DE “İŞKENCE VAR” DİYOR

Aktan, yine Türkiye insan hakları mücadelesinin öncü kurumu İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerini paylaşarak, “olmadığı söylenen” işkenceleri anlattı. Buna göre İHD’ye 2020 yılı içinde yapılan başvurular ve elde edilebilen diğer verilerle 2’si çocuk, 33’ü sosyal medya üzerinden, 6’sı cezaevlerinde olmak üzere toplam 188 kişinin ajanlaştırma ve tehdide maruz kaldıkları tespit edildi. Yine İHD’ye göre 2020 yılında hapishanelerde işkence ve kötü muameleye uğradığını iddia eden mahpus sayısı 358. İHD’nin 2020 yılı için tespit ettiği bazı “işkence” metotları ise şöyle: Hapishanelere girişten itibaren çeşitli nedenlerle (çıplak arama, kelepçeli muayene, ayakta tekmil verdirme) uygulanan kaba dayak, her türden keyfi muamele ve keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları, sürgün ve sevkler yakın tarihte görülmedik boyutlara ulaştığı kaydedildi. En son 1 Nisan 2021 tarihinde güncellenen İHD verilerine göre toplam 604’ü ağır olmak üzere 1 bin 605 hasta mahpus var. TİHV dokümantasyon biriminin tespit edebildiği kadarıyla 2020 yılında hapishanelerde en az 14 mahpus şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.

‘GAYRI RESMİ MEKÂNLAR YENİ İŞKENCE ALANLARI OLARAK KULLANILMAYA BAŞLANMIŞTIR’

Uzun yıllardır inan hakları mücadelesinin içinde yer alan önemli hekimlerden, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Aslı Aydıntaşbaş’ın iddia ettiğinin aksine son 5 yılda işkencenin arttığına dikkat çekti. Fincancı, “Araçlar, yerler değişse de cezasızlığın önüne geçilemediği için bitirilemeyen sistematik işkence özellikle son 5 yıldır daha da artan bir ivmeyle uygulanmaktadır” ifadesini kullandı. Türkiye’de işkencenin görünürlüğünün insan hakları örgütlerinin çabaları ve mücadelesiyle ortaya konduğunu kaydeden Fincancı, “Bu mücadelenin sonucu olarak ve uyum yasaları çerçevesinde oluşturulmuş usul güvenceleri kısmen de olsa alıkonma mekânlarında bir denetim sağlayabilmişse de cezasızlık nedeniyle sistematik işkence uygulamasının yer değiştirmesinden öteye gidilememiş, denetimden kaçınma yolu olarak sokaklar, kolluk araçları ve gayrı resmi mekânlar yeni işkence alanları olarak kullanılmaya başlanmıştır” yorumunda bulundu.

‘SİSTEMATİK İŞKENCE SON 5 YILDIR DAHA DA ARTAN BİR İVMEYLE UYGULANMAKTADIR’

Aydıntaşbaş’ın aksine “sistematik işkence uygulamalarının gittikçe yaygınlaştığını” vurgulayan Şebnem Korur Fincancı, “Yargının cezasızlık olgusuna ek olarak, son yıllarda usul güvenceleri de işlevsiz kılınmış dolayısıyla alıkonma mekanlarında da sistematik işkence uygulamaları gittikçe yaygınlaşmaya başlamıştır. Araçlar, yerler değişse de cezasızlığın önüne geçilemediği için bitirilemeyen sistematik işkence özellikle son 5 yıldır daha da artan bir ivmeyle uygulanmaktadır” dedi.

‘AYSEL TUĞLUK’UN ANNESİNİN CENAZESİ MEZARDAN ÇIKARILDI’

HDP 25. ve 26. dönem milletvekili olarak görev yapan Sibel Yiğitalp, Mengü ile Aydıntaşbaş’ın konuşmasını, “Sevgili Aysel Tuğluk’un annesi mezardan çıkarıldı. Ağır sağlık sorunlarından dolayı Cezaevinde kalamaz raporu var. Buna rağmen cezaevinde tutuluyor. Kadın ruhu bu olmamalıydı. Çok yazık!” notuyla paylaştı.

‘İŞKENCE UTANILACAK GİZLENECEK SUÇ OLMAKTAN ÇIKTI’

Siyaset bilimci Yektan Türkyılmaz ise işkence konusunda farklı bir yaklaşımda bulunarak, artık “saklanmadığını” tersine “kasten sergilendiğini” söyledi. Türkyılmaz, şöyle yazıyor: “İşkence utanılacak gizlenecek suç olmaktan çıktı. Kasten sergileniyor. Cezasızlık hukuki garanti altına alındı. Soruşturma açılamıyor. İşkence mimarisi bile geliştirildi (Bkz. Ankara Çiftlik). Hatta işkence uzmanları artık devlet memuru bile olmayabiliyor. Kısacası salt ‘kaç kişi işkence gördü’ türü benzetmeler yanıltıcı. Ülke kamuoyunun gözüne sokarcasına şehir merkezlerinde, dünyanın gözüne sokarcasına Lübnan’dan, Irak’tan, Suriye’den, Kenya’dan, Türkmenistan’dan insanlar övünçle kaçırılıp başkentin göbeğinde işkence yapılıyor!”

YEKTAN TÜRKYILMAZ: ‘90’LARDAN DAHA VAHİM DURUMDAYIZ’

“Özcesi” diyen Türkyılmaz, “İşkence TR tarihinde görülmedik teknolojik, hukuki ve siyasal olanaklara ulaşmış durumda. 90ları yakından bilen birisi olarak söylüyorum, bugün işkence suçunun kamusal algılanışı ve bu suçun işlenme koşulları bakımından çok daha vahim durumdayız” diye devam etti.

ANAYASA MAHKEMESİNİN “YAKIN ZAMANLI” KARARLARI İŞKENCEYİ TESPİT ETMİŞTİ

Anayasa Mahkemesi’nin yakın tarihlerde açıkladığı kararları da “olmadığı” söylenen işkenceyi tespit etmişti. Yüksek Mahkemesi’nin tespitiyle birçok işkence kararından sadece üçü şöyle:

KHK’lı öğretmenler Eyüp Birinci ve Ahmet Aşık ile avukat Mustafa Özben’e yönelik işkence Yüksek Mahkeme’nin kararlarıyla kesinleşmişti.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra 27 Temmuz 2016’da gözaltına alınan öğretmen Eyüp Birinci Antalya’da gözaltına alındı ve işkence nedeniyle hastaneye kaldırılarak bağırsağından ameliyat olmak zorunda kaldı. Hak ihlali karı veren Anayasa Mahkemesi, “Ulus tehlikeye düşse bile kötü muamele yapılamaz” tespitinde bulunmuştu.

15 Temmuz sonrası gözaltına alınan öğretmen Ahmet Aşık Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulduğu 25 gün boyunca işkence gördü bir polis tarafından cinsel saldırıya uğradığı. Başvuruyu kabul eden Yüksek Mahkeme, Aşık’ın yaşadıklarının insan haysiyetiyle bağdaşmadığını belirterek ihlâl kararı verdi. Kapatılan soruşturmanın açılmasını ve polislerin yargılanmasını isteyen Yüksek Mahkeme, Aşık’a 50 bin TL de manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
Türkiye’nin yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesi’nde de “tanık” olarak dinlenen avukat Mustafa Özben nasıl kaçırıldığını, gizli işkence merkezinde yaşadıklarını, tehditleri anlattı. Özben, tam 92 gün boyunca kendisine sürekli elektroşok verildiğini, kaba dayak atıldığını ve bir seks aletiyle cinsel tehdide maruz kaldığını anlattı. Özben’in bu işkenceleri anlattığı günlerde Anayasa Mahkemesi de avukata yapılan işkenceyi tespit ederek hak ihlali kararı verdi. Özben’in yaşam hakkının ihlal edildiğini tespit eden Yüksek Mahkeme, başsavcılıktan yeniden soruşturma açmasını isteyerek 54 bin lira da manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

6 AY İŞKENCE GÖREN AYTEN ÖZTÜRK DE YAŞADIKLARINI ANLATMIŞTI

2018 yılında Lübnan’dan kaçırılarak Türkiye’ye getirilen ve 6 ay boyunca işkenceye maruz bırakılan Ayten Öztürk, 3.5 yıl cezaevinde tutulduktan sonra ev hapsiyle serbest bırakılmıştı. Çıktıktan sonra Öztürk’ün vücudunda tam 898 yara tespit edildi.

GERGERLİOĞLU: İŞKENCE VARDIR, BUNU DEDİĞİM İÇİN HAPSE ATTILAR

HDP Kocaeli Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye’deki işkenceleri başta TBMM olmak üzere her platformda dile getirerek ülkenin ve dünyanın gündemine taşıyor. Gergerlioğlu, işkence olmadığı iddiaları üzerine, Artı Gerçek TV’de gazeteci Alin Onizian’ın sorularını yanıtlayarak, şöyle konuştu: “Çıplak arama vardır dedim sonra milletvekilliğinden atıldım cezaevine girdim. Şimdi geri döndüm. O gün atanlar şimdi Mecliste yüzlerini yere eğiyorlar! Tekrar söylüyorum işkence vardır, çıplak arama vardır. Ben de sonuna kadar bununla mücadele edeceğim! Evine girilene ev sahibini ısıran köpek işkence olarak kabul edilmiyor mu? Sabahın köründe çoluğunuz çocuğunuz önünde dayak kıyamet götürülmeniz işkence kabul edilmiyor mu?”

Yorumlar