28 Haziran 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Gündemimizde yine önemli hak ihlalleri var bunlarla ilgili önemli açıklamalarımız olacak. Öncelikle önemli bir konudaki açıklamamamın dikkatle dinlemenizi, kamuoyunun, ajansların dikkatle not almasını istiyorum!

Muhammed Fatih Safitürk cinayeti! Mardin Derik kaymakamıyken katledilen, rahmetli Muhammed Fatih Safitürk’ün cinayeti ile ilgili önemli bilgi ve belgelere ulaştım. Bu bilgi ve belgeler konusunda açıklamalarım olacak! Yıllarca Safitürk cinayetinin faili olarak Şerif Mesutoğlu gösterildi! Ben burada yıllardır, her hafta Şerif Mesutoğlu’nun cinayeti işlemediğini, gerçek katil olmadığını, Yargıtay onamasına rağmen Anayasa Mahkemesi’nin adil bir kararını beklediğimizi söyledim çünkü dosyayı incelemiştim ve bu kararın çok büyük bir haksızlık olduğunu, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen bu kişinin cinayeti işleyen kişi olmadığını gerçek katillerin başka kişiler olduğunu defalarca söyledim ve adalet istedim. Bu isteği geçtiğimiz hafta yaptığım bir görüşmede bir başka kişi daha gündeme getirdi! Bu kişi; Rahmetli Muhammed Fatih Safitürk’ün kardeşi Haydar Safitürk! Babası Asım Safitürk! Cinayetin Şerif Mesutoğlu tarafından işlenmediğini, birtakım karanlık güçler tarafından organize edilen bir cinayet olduğunu ve büyük şaibeler ile dolu bir cinayet olduğunu söyledi! Sayın Haydar Safitürk ile yaptığım görüşmede tahmin ettiğimiz birtakım gerçeklere ulaştık. Sayın Safitürk der ki: “Cinayet sonrası Derik Emniyet Müdürü neden olay yeri inceleme yaptırmadı? Apaçık ortada duran deliller neden bir an evvel süpürülüp bir traktöre konulup çöpe atıldı?” hakikaten polis kriminal incelemesine göre olacak şey değil fakat Derik Emniyet Müdürü böyle bir işlem yaparak tüm delilleri bir traktöre atıp, çöpe attırmış! Haydar Safitürk’ün iddialarını söylemeye devam ediyoruz! Sayın Safitürk diyor ki: “Kardeşim Muhammed Fatih Safitürk’ü Şerif Mesutoğlu öldürmedi! Burada çok karanlık işler var. Emniyet Amiri yargılanırken niye rütbe alarak Kayseri Asayiş Müdürü yapıldı?” diyor merhumun abisi. Mustafa Hakan Kutluay isimli bir müdür, dönemin müdürü ve Haydar Safitürk’ün iddiasına göre çok şaibeli işlere imza atmış! Yine Vali Mustafa Yaman yaralı haldeki rahmetli Kaymakamın GATA’ya sevk işlemleri hazırken Kızıltepe’den GATA’ya değil Kızıltepe’den Gaziantep’e naklini yapmış ve bunu da son derece şaibeli ve kötü niyetli olarak görüyor Sayın Haydar Safitürk. Mustafa Yaman Mardin Valisi Muhammed Fatih Safitürk’e ölümünden 1 gün önce bir mesaj yolluyor, “Öldürüleceksin” diyor mesajda ve bu konu ayrıntılı bir şekilde araştırılmıyor! Düşünün böyle bir mesaj geliyor ve ertesi gün hakikaten rahmetli kaymakam öldürülüyor! Peki bunun arkası araştırıldı mı? Soruşturuldu mu?

Çadır Kent kayıp paraları ile ilgili süren bir dava var, sonunda iş AK Parti İlçe Başkanı’na dayandı fakat en sonunda da kapatıldı! Muhammed Fatih Safitürk bu paralar konusunda Vali Mustafa Yaman ile tartışma içindeydi, Haydar Safitürk’ün iddiaları böyle! Bu Çadır Kent’teki yolsuzluk nedeni ile öldürüldüğünü iddia ediyor Haydar Safitürk. Bunlar son derece önemli iddialar ve kamuoyu bunu görmüyor, duymuyor! Biz kendisi ile görüştük ve bu iddiaları bize ayrıntılı bir şekilde anlattı. Biz hep gündeme getirdiğimiz Şerif Mesutoğlu’nun gerçek katil olmadığını 3 ayrı delilde anlattı Sayın Haydar Safitürk. Diyor ki: “Birincisi; kargo ile kendisine bomba geldiği iddiası yanlış, buradaki deliller tamamen çürük. İkincisi; Şerif Mesutoğlu’nun bombayı koyduğuna dair ifade veren kişi akli dengesi yerinde olmayan, Türkçe bilmeyen bir meczup. Kürtçe konuşması da doğru dürüst çevrilmedi ne dediği belli olmayan bir meczubun sözleri ile Şerif Mesutoğlu hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi, yine Çınar ilçesinden Şerif Mesutoğlu’nun bombayı getirdiği iddiası da çürük çıktı, deliller boş çıktı. Peynir, zeytin takası meselesi vardı, adam bomba getirmemişti.” Diyor! Bakın bunlar son derece önemli iddialar ve tekrar meselenin araştırılmasını istiyor. Şu anda Yargıtay bu konuda karar verdi ama katledilen Muhammed Safitürk’ün ailesi kesinlikle bu cinayeti Şerif Mesutoğlu’nun işlemediğini ve bahsettiğimiz Vali ve Emniyet Amiri’nin şaibeli kişiler olduğunu söylüyor, peki buradan biz İçişleri Bakanlığı’na soruyoruz ne işler dönüyor? Neden bu konuların üstü kapatılmak isteniyor? Neden rahmetli Kaymakamın cenazesine yüzbinler aktı ve sonrasında bir sürü hamaset yapıldı da neden şu anda gerçek adalet aranmıyor? Bulunmak istenmiyor? Örtbas ediliyor! Olay ile alakasız bir kişinin üstüne yıkılmasına göz yumuluyor, olacak iş midir? Biz bu cinayete ve gösterilen failine yıllarca itiraz ettik. Rahmetli kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ü tekrar rahmetle anıyorum ama olması gereken adaletin bulunmasıdır! Birtakım kişilerin üstüne sahte yollarla cinayetin yıkılmasını kabul etmiyoruz ve yıllarca her hafta söylediğimiz bu gerçeğin katledilen Kaymakamın abisi ve babası eliyle ortaya çıkarılmasını da çok önemli buluyoruz. Tüm kamuoyunun dikkatini çekiyorum, tüm medyanın dikkatini çekiyorum. Böyle şey olmaz! Nasıl olur? Bu insan: “Ben katil değilim.” Diyerek mahpusken kendisini yaktı, açlık grevlerine girdi. “Ben katil değilim, rahmetli Kaymakama büyük sevgim ve saygım vardı. Büyük bir adaletsizlik, zalimlik yapıyorsunuz.” Diye mahkemeye sürekli itiraz etti. Adam kendisini yaktı, açlık grevlerine girdi ve maalesef sesini duyuramadı. Biz bugün hem Mesut Şerifoğlu’nun sesini hem de Safitürk ailesinin öfke dolu, isyan dolu sesini duyuruyoruz! Kamuoyuna sesleniyorum, İçişleri Bakanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum! Bu cinayeti örtbas etmeyin, Safitürk ailesinin söyleyeceği çok önemli şeyler var! Tüm medyaya buradan sesleniyorum. Böyle bir rezalet olmaz. Bir önemli devlet görevlisi katledilmiş, büyük şaibeler ile dolu bir mahkeme süreci ve aile de çok iyi araştırarak gerçek katil veya katillerin başkaları olduğunu net bir şekilde söylüyor kimse kulak asmıyor! Hamasete gelince AK Parti iktidarı birinci sıradadır, gerçekleri araştırmaya gelince ortada yok! Biz bu gerçeklerin ortaya çıkması gerektiğini net bir şekilde söylüyoruz ve tüm kamuoyunu, tüm medyayı bu önemli gerçeği hassasiyetle yaklaşması noktasında uyarıyoruz!

Bugün üzücü bir haber aldık, sinemamızın çok önemli ismi, çocukluk yıllarımızın kahramanlarından, mesleğinin hakkını veren yıllarca Yeşilçam’ın emektarı olmuş değerli sanatçı Cüneyt Arkın’ı kaybettik, Allah rahmet eylesin, gerçekten çok önemli bir sanatçıydı ve çok önemli çarpıcı filmleri ile tüm toplumun zihinlerinde büyük bir yer etmişti, Allah rahmet eylesin diyoruz kendisine.

Ben bugün yine üstü örtülmek istenen bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Geçtiğimiz gün genel kurulda da söyledim! MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül itiraz etti. Güngör Arslan cinayetindeki eski Ülkü Ocakları Başkanı Av. Ersin Kurt’u işaret ettim. Ayrıca eski MHP İl Başkanı Aydın Ünlü’nün Tramvay Kafe ihalesi konusundaki usulsüzlüklerini gündem ettim. Bakın tüm belgeler elimde. Sözleşme elimizde. Suç duyuruları da yaptık ama işin üstü örtülmeye çalışılıyor çünkü Cumhur Zulüm ittifakı MHP ittifakı ne oluyor? Büyükşehir Belediyesi Tramvay Kafeyi ihale ile vermiş, şu anda Aydın Ünlü denen eski MHP İl Başkanı kağıt üstünde oranın ortağı olarak görülmüyor ama her gün orada ve tüm kamuoyu biliyor ki; Aydın Ünlü oranın ortaklarından! Kağıt üstünde ortağı değil! Kağıt üstünde ortağı Ali Murat Köşeli ve Aydın Ünlü’nün eski şöförü kağıt üstündeki ortaklar bunlar. Aydın Ünlü piyasada yok ama her gün Tramvay Kafe’de patron olarak görülüyor ve tüm Kocaeli yerel medyası, toplum burasının Aydın Ünlü’nün olduğunu biliyor. Biz Ali Murat Köşeli’nin medyadan aldığımız şu laflarını özellikle altını çizerek söylüyoruz. Diyor ki Ali Murat Köşeli: “ Ben zamanında ihale işleri yaptım, MHP İl Başkanlığı bana yardımcı oldu. Bu konuda bende Aydın Ünlü’ye  yardımcı oldum.” Diyor Ali Murat Köşeli! Ey MHP bunlara cevap ver! Ne dolaplar dönüyor? Ey AK Parti cevap ver ne dolaplar dönüyor? Tüm belgeler elimizde. İstediğiniz kadar Tramvay Kafe İşletmecisi her şeyi anlattı diyor Ali Murat Köşeli, ben anlatmıyorum o anlatıyor! Bakın gazete haberleri burada. Başka bir gazete haberinde “MHP’nin üzerine leke olarak yapışan Tramvay Kafe kaldırılıyor mu?” diye soruyor. Tüm Kocaeli medyası, tüm Kocaeli kamuoyu bu rezaleti konuşuyor, MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül sorulara susarak cevap veriyor. Av. Ersin Kurt’un partinle alakalı olmadığını söylüyorsun, Aydın Ünlü konusunda bir şey söyle. Bu söylentiler, bu yolsuzluk meseleleri ayyuka çıktığı için en sonunda MHP Genel Merkezi bile Aydın Ünlü’yü görevinden aldı. Dönüp bir şey söyleyin! Zamanında ne dolap çevirdiniz? Şimdi ne dolaplar çeviriyorsunuz? Neden Aydın Ünlü Genel Merkez kararı ile görevden alındı? Hangi dolaplar çevriliyor! Bunları bize niye söylemiyorsunuz? Tüm yerel gazeteler, Tramvay Kafe böyle mi kalacak demiş Özgür Kocaeli Gazetesi. İktidarın gazeteleri bile bu başlıkları atmış, tüm haberler, tüm belgeler elimizde ve biz Kocaeli Büyükşehir Belediyesi önünde açıklama yaptık! Dedik ki: “Böyle partilere kafe dağıtıyorsanız bari HDP’ye de bir kafe dağıtın, biz de bir kafe isteriz.” Diyerek ironi yaptık, çok celallendiler gerçeği söylediğimiz için ama gerçek bu! Apaçık ortada! Biz Büyükşehir Belediyesi’nin önünde de açıklama yaptık. Bu dolapları açıklayın bize, MHP Grup Başkanvekili’ne de söylüyorum! Her gün Aydın Ünlü kafesinin içinde, kafe sürekli genişliyor, kafe sözleşmesine de uyulmuyor! 160 metrekarelik bir anlaşma yapılmış, sözleşme elimizde ve kapalı alan 400 metrekareye çıkmış ne dolaplar dönüyor! Tüm bunlar konusunda sözleşmeye riayet edilmemiş, Aydın Ünlü her gün kafesinin içinde patron olarak oturuyor ve sonrasında olayı görmememizi istiyorlar, mümkün mü bu? Kamunun malının talan edilmesidir. Bakın sözleşme burada, tüm şartları okuduk, tüm ayrıntıyı biliyorum, MHP Grup Başkanvekili’ni Aydın Ünlü konusunda açıklama yapmaya davet ediyorum, bir şeyler söyle! Niye konuşmamakta ısrar ettin Sn. Levent Bülbül? Sana buradan da sesleniyorum! Aydın Ünlü meselesi konusunda bir açıklama yap! Tramvay Kafe meselesi ne oldu? Ne dolaplar dönüyor? Ne dolaplar döndü? Bunları bir açıkla bize! Atıp tutmakla olmuyor! Biz belgesiz, bilgisiz iş yapmayız Allah’ın izniyle. Tüm belgeler elimizde, gördüğünüz gibi ve biz onlarla konuşuyoruz. Kamunun malını tüyü bitmemiş yetimin hakkını talan edenlerle mücadeleye devam edeceğiz. Cumhur-Zulüm yağma-talan ittifakına karşı mücadeleye devam edeceğiz. Biz hakkın ve hakikatin sesi olmaya çalışıyoruz ve tüm gerçekleri açıklıyoruz! Çok önemli gerçekleri açıkladığımı görüyorsunuz, kimseden de korkmuyorum, şimdiye kadar da korkmadım. Başıma bir sürü iş getirdiler, vekillikten düşürdüler, cezaevinden attılar ne yaparsanız yapın. Hiç korkmadan kamunun hakkını sonuna kadar savunacağım. Bu yağma talan düzenine karşı çıkacağım bunu herkes buradan bilsin, hiçbir haksızlığa göz yummayacağım!

Bütün bu zulümler olurken Türkiye cezaevlerinde ne yaşanıyor? Bakın 6.5 aylık Ayşe Karaduran hamile ve hasta haliyle cezaevinde yatıyor! Bu kadın tutuksuz yargılanabilir, en fazla ev hapsiyle yargılanabilir ama hamile ve riskli olduğu halde cezaevinde hapis edilerek yargılanıyor, zalimce kararlar! Bir taraftan devletin malı yağmalanırken toplumun hakkı yenirken öbür taraftan da gariban, mazlumlar zindanlarda hamile halleri ile inliyorlar! Ben buna göz yummadım, yummayacağım!

Bütün bu zulümlerini polis şiddeti ile örtmeye çalışıyorlar! Her zaman her gün her dakika Anayasal haklarını kullanmaya çalışan insanlara yapılan sert muameleleri konuşuyoruz! Cumartesi günü Cumartesi Anneleri’nin 900. Hafta açıklamalarını yapmak istedi Galatasaray Lisesi önünde, İHD Eş Genel Başkanları ve birçok insan hakları savunucusu ve mağdur yakını ters kelepçeyle gözaltına alındı. Ağır bir darp uygulandı polis tarafından! Onur yürüyüşü geçtiğimiz gün yapılmak istendi 370 kişi gözaltına alındı, sabaha kadar otobüslerde aç susuz bekletildi, tuvalet ihtiyacına bile uzun süre izin verilmedi, gazeteciler dayak yedi. Onlardan birisi; AFP muhabiri Bülent Kılıç darp edilerek gözaltına alındı ve bu yürüyüş engellendi!

Herkesin önceden haber vermeksizin toplantı ve gösteri yapma hürriyeti vardır, onlardan bir başkası da Furkan gönüllüleri! Dün Osmaniye’de bir sivil direniş gerçekleştirdiler, haksız, hukuksuz bir ev baskınına karşı çıkmak için sivil bir itaatsizlik sergilemeye çalıştılar ve bu arada Semra Kuytul ve yakınları, kızı, bazı kişiler gözaltına alındı. Sürekli bir darp, hakaret, küfür ile vatandaşların anayasal haklarını kullanmasının önüne geçen bir polis devleti mantığı ile karşı karşıyayız. Biz bunlar kime yapılırsa yapılsın kabul etmiyoruz. Bizde ayrım yok! Şuna yapılırsa görürüz, buna yapılırsa görmeyiz meselesi yok biz anayasal hukuk devleti istiyoruz. Polisin vatandaşın anayasal hakkını yaparken korumasından başka, darp, hakaret, küfür ve benzeri işlere soyunmamasını, işini doğru dürüst anayasal çerçevede yapmasını istiyoruz. Tabi ki güvenlik önlemi alacaktır ama bu güvenlik önlemi göstericinin basın açıklamasının engellenmesine karşı o basın açıklaması yapanları korumak için alınacaktır! Bunu da net bir şekilde söylemiş olalım!

Yaşlı ve ağır hasta mahpus Mehmet Emin Özkan, 7. Kez adli tıp kurumu tarafından maalesef ki cezaevinde kalmaya mahkum edildi. Olacak bir şey değil! Mehmet Emin Özkan çok zor durumda bir mahpus ve uzun süredir cezaevinde çok büyük zorluklar yaşayan bir insan. Maalesef ki 7. Kez Eğitim Araştırma Hastanesi tarafından cezaevinde kalmaması gerektiği yönünde karara rağmen, Mehmet Emin Özkan yürümekte bile zorlanan, 84 yaşında bir pir-i fani, iki adım atmakta bile zorlanan bir insan 7 kez Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi 7. Kez cezaevinde kalamaz raporu veriyor, 7. Kez adli tıp kurumu cezaevinde kalabilir raporu veriyor. Bu doktorların hepsinin Hipokrat yemini etmiş olması lazım, ben hekim olarak anlıyorum ki; adli tıp kurumundaki hekimler Hipokrat yeminlerine ihanet ediyorlar! O yeminlerin hakkını vermiyor ve siyasetin, iktidarın sözünü dinliyorlar, bu kadar yoğun bir şekilde bunu sadece bakın kamuoyu söylemiyor, bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi diyor ki: “Bu kişi infaz erteleme almalıdır.” Adli tıp kurumuna gidince; karar böyle çıkıyor! Bu kabul edilecek bir davranış değil, Perşembe günü de tekrar duruşması var Mehmet Emin Özkan’ın umarım beraat ve tahliye kararı çıkar, sivil toplum kuruluşları bunlarla ilgili birçok açıklamalar yaptı. Yıllarca kötü muamele görmüş bir insan Mehmet Emin Özkan burada tüm sivil toplum kuruluşlarının Batman Barosu, CİSST, Çağdaş Hukukçular Derneği, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, Hak İnisiyatifi, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Diyarbakır Şubesi, Şırnak Barosu, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Van Barosu’nun ortak açıklamasını okuyoruz, hepsi isyan ediyor ve bu durumun kabul edilemez olduğunun altını çiziyor, biz de bu zalimliğe karşı durduğumuzu net bir şekilde söylüyoruz. Kabul edilemez buluyoruz bu hali!

Gördüğünüz fotoğraf sabahleyin çekildi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi önünde Tozkoparan mahallesi sakinleri. TozkopaRANT davası olarak görülüyor, mahallelerindeki kentsel dönüşüme karşı çıkıyorlar çünkü haksız, hukuksuz, adaletsiz buluyorlar ve mahkemede adalet talep ediyorlar. Tozkoparan mahallesi sakinleri ile görüştüm, kendileri ile konuştum, çok güzel bir mahalle, şirin bir mahalle, çok güzel parkları var ve orada eski İstanbul yaşanıyor, orayı betonlaştırmak, ranta çevirmek maalesef ki Tozkoparan Mahalle halkının kesinlikle reddettiği bir husus ve Güngören Belediye Başkanı da maalesef çok büyük bir inat ve dinlememezlik hali ile bu rant projesini dayatmaya çalışıyor! Tozkoparan halkının yanındayım! TozkopaRANT projesinin karşısındayım!

Hak ihlalleri had safhada değerli arkadaşlar. Bakın Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden çok şikayetler alıyoruz! Vatandaşlar mesela KBB polikliniğine müracaat ediyor aylardır sıra alamıyorlar! Sağlık bu hale geldi! Yurdun dört bir tarafından bu şikayetleri her hafta alıyoruz. Bugün de Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB polikliniği ile ilgili şikayetlerin yoğun olduğunu söyleyim. “Doktorlara “Giderlerse gitsinler.” Dendiği için mi mağdur ediliyoruz yoksa bize bakacak doktor mu kalmadı?” diye soruyor vatandaş, kamu adına meclisten soruyorum Sağlık Bakanlığı’na.

KHK ile okulu kapatılan veliler, paralarını yatırmışlar ve paralarını alamıyorlar. Böyle hala, 6 yıldır okulu kapatılmış, önceden parayı yatırmış erken kayıt ve indirim imkanlarından faydalansın diye adam 6 yıldır parasını alamamış. 13500 TL o zamanın parası! Düşünün 6 yıl önceki 13500 olarak alacaksınız ve ne kadar büyük enflasyon farkları olmuş ve onu bile alamıyorsunuz 6 yıldır.

Şemsettin Erdem Manisa T Tipi Cezaevi’nde nakil işlemi için yakınları başvurmuş, yakınları Hakkari’de yaşıyormuş. Van, Ağrı Patnos, Şırnak gibi yerlere nakil istiyorlarmış ama nakil yapılmıyormuş bu da büyük zulümlerden birisi. İnsanlar düşünün Hakkari’den Manisa’ya sürekli gitmek zorunda! Çok büyük bir zulüm bu mahpus yakınları için!

Bolvadin T Tipi Cezaevi’nde Sebahattin Gürbüz’ün yakınları başvurmuş. Denetimli serbestlik verilmeyen mahpuslardan birisi. Süresi geldiği halde denetimli serbestlik verilmiyor!

Giresun Espiye Cezaevi’nden bize bir başvuru vardı. Denetimli serbestlik verilmeyen bir mahpus Muhammed Göktaş bu mahpusun denetimli serbestliği verilmemiş. Mahpus eşi cezaevine gidiyor ve ikinci müdür Zafer Günaydın ile konuşuyor. “Denetimli serbestliğimizi niye vermiyorsunuz?” diye soruyor çünkü bütün şartlar yerine gelmiş ve bize de başvurmuştu, bize başvurduktan sonra gidiyor cezaevine. Cezaevi 2. Müdürü bakın ne diyor? Biz Adalet Bakanlığı’na bu konu hakkında bir soru önergesi vermiştik, hiçbir olumsuzluk olmamasına rağmen Mart ayında tahliye edilmesi gerekirken bu kişinin denetimli serbestliği niye verilmiyor? Yasaya aykırı hiçbir durumu yokken niye verilmiyor diye sormuştuk! Bunun cevabını vermesi gerekirken Espiye Cezaevi’nin ikinci Müdürü Zafer Günaydın mahpus eşine diyor ki: “Sen PKK’lı vekile soru önergesi verdirmişsin! Biz onu nazar-ı itibare mi alırız.” Bir müdür bunu söylüyor arkadaşlar! Şu rezalete bakın! Adalet Bakanlığı sen böyle bir adamı orada nasıl müdür olarak tutarsın? Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bu ne rezalettir? Mahpus suç duyurusu yaptı ve bana da bunu söyledi! Sen kim oluyorsun da bizim hakkımızda böyle bir iftira ve hakarette bulunabiliyorsun! Böyle alçakça bir cümleyi sarf edebiliyorsun! Giresun Espiye Cezaevi ikinci müdürü Zafer Günaydın sen kendini ne sanıyorsun? Bu ne utanmazlık! Bu ne yüz kızarmaması! Sen hem haksızlık yapıyorsun, hem iftira atıyorsun hem yalan söylüyorun! Hiç utanmadan bu sözleri sarf edebiliyorsun! Mahpus eşi bir daha gidip “Senin hakkında suç duyurusu yapacağım.” dediği zaman da hiç yüzü kızarmadan diyor ki: “Benim bu sözü söylediğimi ispat edemezsin, odada kimse yoktu.” Ne utanmaz adamlar var şu memlekette! Nasıl insanlarsınız? Anlamak mümkün değil! Adalet Bakanlığı bu müdürden hesap sormayacak mısın? Bu kadar bomboş bir ortam mı? Bir milletvekili hakkında bu denli saçma sapan iftira, hakaretleri, yalanları söyleyen bir cezaevi müdürü nasıl yerinde kalabilir? Biz gereken yasama işlemlerini yaparak Bakanlığa bu rezaleti duyuruyoruz, kamuoyuna da duyuruyoruz mahpus eşi de suç duyurusu yapıyor o müdürün oradan alınması ve hakkında yasal işlemlerin yapılması gerektiğini eğer ki yapılmazsa sonuna kadar takipçisi olacağını söylüyorum Sn. Bekir Bozdağ beni duyuyor musun? Bu ne rezalettir!

Yine bir mahpus yakını başvurmuş! Haydar Akoraler. “Biz iş adamı Koray Sarısaçlı’yı kaçırma suçlaması ile eşim tutuklu fakat hiçbir delil olmadan iftira ile tutuklu 10 aydır.” Furkan Gönüllüsüymüş, işkence altındaki ifadeler arkadaşlarına yapılanlar, işkence ve darpları anlatmasına, yaraları göstermesine rağmen adli tıp doktorları Hipokrat yeminlerini hiçe sayıp sahte raporları “Temiz, darp yoktur.” Diye iddiası var. Çok üzücü durumlar, hem kumpas davasının mağduru olarak cezaevinde bulunduğunu söylüyor eşi Haydar Akoraler, hem de işkence ve darp görmesine rağmen doktor raporlarında örtbasın olduğunu söylüyor.

go.smarttradecoin.com isimli bir saadet zinciri konusunda şikayet aldık. Çiğdem Karaca ve ekibi Türkiye’den 50 bin olmak üzere dünyadan 80 bin kişiyi 1.6 milyar dolar dolandırıp kayıplara karışmışlar. Bakın insanların kolay para kazanma, saadet zinciri gösteren firmalara karşı kamu yetkilileri neden gereken önlemi almıyor? Adam çıkmış vatandaşları kandırıyor! Sen bunu niye takip etmiyorsun ey kamu görevlileri ey bakanlık ey iktidar! Niye bunları takip etmeyip vatandaşların kanması için uygun bir vasatın oluşmasına imkan veriyorsunuz? Burada sizin de payınız var ne dolap dönüyor sizi susturan kim? Bu olağanüstü şatafatlı tanıtımlarla açılan işyerleri insanları milyar dolarla çarpıp kaçtıktan sonra niye mağdur vatandaşların sesini duyan tek bir yetkili olmaz ortalıkta! Bunların bir hesabını verin.

Görüntülü görüşme konusunda bir imza kampanyası başlattık. Adli mahpus siyasi mahpus ayrımı yapılıyor, adli mahpuslara 30 dakika görüntülü görüşme tanınırken siyasi mahpuslara 0 dakika yani hiç verilmiyor görüntülü görüşme, adli mahpusun yakınları açık görüşe gelemediği zaman bir 30 dakika daha adli mahpusa görüntülü görüşme veriliyor yani 1 saat görüntülü görüşme yaparken adli mahpus, siyasi mahpus 0 dakika. Böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Mahpuslar arasında ayrım yapıyorsun mahpus yakınları arasında niye ayrım yapıyorsun? Ne adli mahpusun yakınları ne siyasi mahpusun yakınları suçlu niye onlara zulmediyorsun ey Adalet Bakanlığı! İmza kampanyası yaptık 7 bine yakın kişi buna imza attı ve atmakta ama bir an evvel bu zulmün bitmesi gerektiğini Adalet Bakanlığı’na hatırlatıyorum, illa imza kampanyası mı yapmamız gerekiyor, resmen anayasayı çiğniyorsunuz!

Hasta mahpusların çilesi bitmiyor değerli arkadaşlar! Bakın biz hiçbir ayrım yapmıyoruz! Hasta mahpus Aysel Tuğluk eski vekilimiz yine adli tıp kurumunda ve bir an evvel tahliye olması gerekiyor. Antalya Cezaevi’nde son evre akciğer kanseri çok zor durumdaki Ahmet Zeki Özkan, yine Şerife Sulukan Menemen R Tipi Cezaevi’nde felç bir hasta, % 89 engelli olmasına rağmen cezaevinde yine %85 engelli Mehtap Şentürk Menemen R Tipi Cezaevi’nde ikisi birlikte kalıyorlar ve çok büyük zorluklar çekiyor. Bir butona basma bile vücut kudreti olmayan mahpuslar bunlar. Beraber kalarak birbirlerini tamamlaması isteniyor! Bunlar zulümden başka bir şey değil, net bir şekilde söylemiş olalım.

Geçtiğimiz haftalarda gündem etmiştik, adeta mahpus yakınları ile dalga geçer gibi uygulama yapmıştı Alanya Cezaevi müdürü biz de burada eleştirmiştik hatırlarsanız, düşünün Trabzon’dan Alanya’ya geliyor mahpus yakını görüş günü kendisine yanlış bildirilmiş, demek ki kasten çok büyük bir hata veyahut kasıt var ve “Görüş günün bugün değil.” denilerek mahpus yakınının geri gitmesi isteniyor. Böyle çok başvuru aldık, gündem ettik burada, sonunda gereken yapıldı Alanya Cezaevi Müdürü görevden alındı! Tüm kamu görevlilerine sesleniyorum yanlış işler yapmayın! Espiye Cezaevi ikinci müdürü buradan örnek al! Ne olmuş? Biz buradan bu müdürü anlatmışız ve görevden alındı, sen kalkıp bir milletvekili hakkında abuk sabuk konuşmalar, hakaretler, yalanlar yapıyorsun ardından bu işin arkasının gelmeyeceğini düşünüyorsun öyle mi? Biz burada fikri takip yapıyoruz ve gerekenler yerine geliyor, bunu da herkes çok iyi bir şekilde bilsin!

Mahpus yakınlarından çok önemli şikayetler alıyoruz. İlhan Yakut Maraş Cezaevi’nden diyor ki: “Evli bir babayım, zaten ailem mağdur olmuş, çıkıp ekonomik destek sormalıyım. O sırada psikoloğun sorduğu soru: “İşlediğin suçtan pişman mısın?” işlemediğim suçtan neden pişmanlık duyayım?” diyor mahpus ve “Bebekken ayrıldığım çocuğuma bir işte çalışıyorum.” Diye yalan atmaktan bıktım usandım, tahliye tarihi geldiğinde de benim çocuğumun uğradığı hayal kırıklığını tahmin edemezsiniz.” Diyor!

Ümit Özdağ ve beraberindeki heyetin Hatay’a girişi dün engellendi, biz bunun yanlış olduğunu söyledik. Genel Başkan’ın görüşlerini çoğunlukla eleştirdim fakat kime yapılırsa yapılsın, anayasal seyahat hürriyetinin ve protesto hakkının engellenmesi kabul edilir bir şey değildir. Biz bunu eleştirdik, sosyal medyada tweet atarakta eleştirdim, bunun kabul edilemez, anayasaya aykırı olduğunu söyledim daha sonrasında Hatay’a Özdağ’ın ve partililerinin girişi serbest bırakıldı ve girdiler, olması gereken buydu. Biz kime yapılırsa yapılsın haksızlığa karşıyız, kimden gelirse gelsin haksızlığa karşıyız. İlkemiz budur! İster siyasi meselelerde tartışalım, ne olursa olsun bir kişi veya gruba haksızlık yapılırsa bu meselenin karşısında oluruz. Bunu da herkes bilsin, insan hakları savunuculuğu da bu demektir herkes bunu öğrensin.

Esenyamaş Xaşkan köyü araştırma ve inceleme raporu yayınlandı. Van Barosu, İHD ve Özgürlük için Hukukçular Derneği böyle bir rapor yayınlamış, Xaşkan mezrasında ne oldu? 400’den fazla mermi sıkıldı sadece bir kişi gözaltına alınacak diye. Kadınların çığlıkları, feryatları birbirine karıştı, aşırı bir devlet gücü gösterildi, yüzlerce polis, yüzlerce mermi sıktı havaya. Adeta bir gövde gösterisi yapıldı. Bir kişi gözaltına alındı, kabul edilecek şeyler değil.

Şu görüntü maalesef ki mülteciler, sığınmacılarla ilgili korkunç dünya gerçeklerini gösteriyor. Fas’tan İspanya’ya geçmek isteyen binlerce mülteciye ateş açıldı. Belki üstlerine değil, belki havaya açıldı ama izdiham olduğu bilinerek bu ateşler açıldı ve insanlar izdihamda kaldı onlarca kişi hayatını kaybetti. Korkunç bir katliam oldu, dünya mültecilik meselesini halletmeli bu büyük adaletsizlik bitmeli. Herkes bu konuda bir gayret sarf etmeli çünkü mesele büyüyor. Bakın bugün 30, 40, 50 kişi ölür. Yarın binlerce kişi ölür. Mülteci meselesi sığınmacılar göçmenler ne derseniz adına bu mesele büyüyor çok büyük sıkıntılara Allah korusun savaşlara neden olabilir dünyada adaletsizliğin maalesef ki son göstergesi bu oluyor!

Elazığ Valiliği çok ilginç kararlar alıyor. Geçtiğimiz gün Elazığ’daydım ve Umut Bulut cinayeti konusunda bir görüşme yaptık. Ben bu meseleyi uzun süredir takip ediyordum ve bu konuyla ilgili görüşmeler yaptım. Elazığ öğrencilik yıllarımın da geçtiği Harput’ta bulunan arkadaşlarım davet etti, çok güzel saatler yaşadık. Tarihi ve turistik mekanları gezdik, mağdur birçok kişiyle konuştuk. Halkı gezdik vatandaşları ziyaret ettik. Mağdurlarla görüştük, esnafla görüştük çok güzel sohbetlerimiz oldu. Sokakta bizi gören vatandaşlarla muhabbetler ettik. İşyerlerinde insanlarımızla oturup Elazığ ve ülkenin sorunları konusunda hasbihal ettik. İşyerlerinde ayrıntılı ülkenin ekonomik durumu ile ilgili ve insan hakları ile ilgili sohbetler ettik ve en önemlisi ama aylardır söylediğim haftalardır söylediğim her gün sosyal medyada tweet atarak isyan ettiğim bir konuda mağdur yakınlarını ziyaret ettim. 17 yaşında Elazığ Savcılığı tarafından sorgulanıp haksız bir şekilde tutuklanıp cezaevine atılan Umut Bulut. “Ben suçlu değilim tutuklarsanız cezaevinde intihar ederim.” demesine rağmen tutuklanıp tek kişilik hücreye konulup yanına intihar önleyici şeylerde yanından alınmayıp yanında bırakılan bir çocuk Umut Bulut ve sonunda intihar ediyor cezaevine girdikten 1.5 saat sonra. Ben burada her hafta bu konuyu gündeme diyorum, her gün sosyal medyada gündem ediyorum çünkü 17 yaşındaki daha çocuk yaşlarda olan bir kişinin ölümünü benim vicdanım kabul etmiyor. Merhamet ve insaf anlayışını kabul etmiyor. Kamu yetkililerine Elazığ Valiliği’ne aylardır soruyorum. Adalet Bakanlığı’na aylardır soruyorum tek bir açıklama yapmıyorlar! Elazığ’a gittiğimde aileyi de Salı Baba Mahallesi’ndeki ailenin de elini ziyaret ettim. Mirbey Bulut ve Umut Bulut’un ailesi ile görüştük. Meseleyi bir de onlardan dinledik, babası perişan vefat sonrası kalp krizi geçirmiş ve perişan bir durumda baba ve bu konuda açıklama yapmasını istedik Elazığ Valiliği’nden tekrar açıklama yapmasını istedik. Bu ne haldir dedik. Niye bu konuda açıklama yapmıyorsunuz? Cezaevindeki alınması gereken ve alınmayan önlemler savcılığın bu ağır kararı ve benzeri birçok husus hakkında niye açıklama yapılmıyor dedik. Ne oldu biliyor musunuz? Elazığ Valiliği resmi Twitter hesabı beni engelledi. Olacak şey değil! Kendilerine bir siyasetçi olarak bir milletin vekili olarak soru soruyorum. Elazığ Valiliği beni engelliyor. Elazığ Valisi sen kim oluyorsun da halkın hakkını koruyan mazlumun mağdurun hakkını koruyan bir siyasetçiyi sosyal medyadan engelliyorsun diye sorduk. Medyada haberler çıktı. Bir saat sonra engeli kaldırdın. Bu çocuk oyuncağı mı Elazığ Valisi? Allah aşkına ne yapıyorsunuz? Senin yerinde bir çocuk mu oturuyor? Bugün 23 Nisan ne oluyoruz! Bu ne ciddiyetsizliktir! Hem bir büyük haksızlığa cevap vermiyorsun hem de kalkıp bir milletvekilini resmi hesaptan engellettiriyorsun. Olacak iş mi ya siz ne saçmalıyorsunuz? Nasıl hukuksuzluk yapıyorsunuz? Çocuk oyuncağı mı bu? O koltukta çocuk mu oturuyor? Bugün 23 nisan mı? Bunların cevabını versene bana! Bu ne rezalettir. Aynı zamanda biz haksızlıkları hukuksuzlukları Kocaeli’deki yüksek ekmek fiyatını hatırlattığımız için Kocaeli Valisi Seddar Yavuz da bizi Twitter hesabından engellemişti aylar öncesinde. Seddar Yavuz bak en azından Elazığ Valisi kadar ol! Bu ne haldir! Yaptığından bir nedamet duy pişmanlık duy! Hiç yüzün kızarmıyor mu? Bu ne haldir! Elazığ Valisi en azından yanlışından dönmüş. Bu saçmalığı 1 saat sonra bitirmiş, sen aylardır devam ettiriyorsun sen Kocaeli’nin mülki amirisin. Sen kim oluyorsun da Kocaeli’nin milletvekilini resmi Twitter şahsi hesabından engelliyorsun. Bu ne haldir! Sayın Vali bakın böyle çocukça işler yapmayın! Birisi bir Elazığ Valiliği çocukça iş yaptı en azından sen bu çocukça işinden vazgeç! Bu saçmalığa son ver! Millet adına o makamlarda oturuyorsun. Biz millet adına burada bir görev yapıyoruz, seni atamışlar oraya oturmuşsun. Yani seçilmiş de değilsin. Atanmışsın oraya konulmuşsun, biz milyonların temsilcisi olarak Millet Meclisi’ndeyiz kalkıp seni eleştirdiğimiz zaman niye bu Kocaeli’de ekmek fiyatları böyle yüksek dediğimiz zaman cevap vereceğine beni hesabından engelliyorsun! Bırak bu çocukça işleri ya. Sen kendine gel ve hesabını aç, bunu da bekliyorum açmadığın müddetçe sana bu uyarıların devam edecek bu saçmalığa hukuksuzluğa son vermeni bekliyorum. Bu çocukça işleri bırak Sayın Seddar Yavuz.

Bakın Elazığ Valiliği’nin bu saçma ve hukuksuz işi yapmasına neden olan Umut Bulut’un fotoğrafı burada 17 yaşında savcılıkta bekleyen 1-2 saat sonra intihar etti bu çocuk var. Dosyayı inceledik haksız hukuksuz gelip kendisi ifade vermesine rağmen tutuklanan bir genç delikanlı ve intiharı mevzubahis cezaevinde alınmayan önlemler ve hepsi bütün bunlar konusunda hiçbir açıklama yapılmıyor.

Bu arada Elazığ konusunda bilgi vermek isterim. Biz Elazığ’daki mülki amirlerin bu anlamsız uygulamalarına karşı Elazığ halkının yanındayız! Elazığ’ın tanıtımına, turizmine destek vermeye çalıştık. Daha yaşanabilir bir kent olması, daha popüler bir kent olması için tanıtımlar da yaptık bir milletvekili olarak görevimizi yaptık. Elazığ Keban’da Çırçır Şelalesi’ne gittik tanıtımını yaptık daha iyi bir turistik yer olması için söylemlerde bulunduk. Harput Ulu Camii ve tüm Harput için daha turistik bir mekan olması için söylemlerde bulunduk. Biz halk için çalışıyoruz ama onlar kendi menfaatleri ve çıkarları için kamu görevini istismar ederek milletvekilini engellemekle meşguller.

Erzincan İliç’te ki altın madeninden sızan siyanür görüntüleri. Firma daha sonra açıklama yaptı “Derelere bulaşmadı.” Dedi ama olması gereken Çevre Bakanlığı’nın bu tür sızıntılara imkan vermeyecek önlemleri alması, aldırması, denetlemesi. Bunlar yapılmadığı için bu skandallar yaşanıyor. Böyle az sızdı demekle kurtulamazsınız. Firma ve yetkililer tatminkar açıklamalar yapmalı. Bir daha böyle skandallar mevzubahis olmamalı. Bir canlının ölümü bile bizim için önemlidir. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.

Elazığ’da yine Kara Harp Okulu öğrenci babası Seyfetullah Bey ile görüştük. Seyfetullah Bey bizi Elazığ’da buldu, yurdun dört bir tarafında mağdurlar var. Askeri öğrenciye yakınları mağdur bir halde, dertlerini anlatmaya çalışıyor. Elazığ’da bizi buldu Seyfetullah Bey ve derdini anlattı biz de buradan tüm kamuoyuna sesleniyoruz. Öğrenciden darbeci olmaz bu gençler 6 yıldır zulmen tutuklular, zindandalar bir an evvel serbest bırakılmaları için gerekenler yapılmalıdır diyoruz.

Furkan hareketi gönüllüleri ve Sayın Semra Kuytul bizi ziyaret etti mecliste uğradıkları baskıları haksızlıkları kumpasları anlattılar. Bütün bu zalimlikler, hukuksuzluklar karşısında yanlarındayız. Kim olursa olsun tüm zülme uğrayanların yanındayız, tüm zalimlerin de karşısındayız bunu da tüm kamuoyu net bir şekilde bilsin.

Yine bir başka zulüm Saab yazısının olduğu tabela beyaza boyanmış bakanın sarı, kırmızı, yeşil, mavi capcanlı tatlı, hayat dolu renklerin olduğu bir tabelaydı. Saab ismi zaten su testisinin muhafaza edildiği kap anlamına geliyormuş. Saab yoksa su yok, su yoksa hayat yok anlamına gelen bir isim vermiş Ankara Kızılay’daki Somalili kardeşlerimiz lokantalarına bu ismi vermiş fakat bu isimden ve renklerden rahatsız olanlar gelip bu tabelayı boyamış. Bu da Türkiye ayrımcılık, ırkçılık tarihinin bir vesikası olarak bizim arşivimizdedir ve buradan bunu lanetliyoruz bu utanç dolu uygulamanın Somalili kardeşlerimize ve tüm sığınmacılara yapılmasının karşısında olduğumuzu buradan tekrar söylüyoruz.

Bakın yine acı dolu bir haber. Biz bu haberleri çok önemsiyoruz, su firması kuryesi Ali Güdücü. Düşünün evinize bir su getirdi delikanlı su firmasında çalışıyor fakat apartmanınızın asansörü bozuk doğru dürüst kimse ilgilenmemiş, asansöre biniyor ve asansör düşüyor. Hiçbir şeyden habersiz apartman ile alakasız bir genç çocuk hayatını kaybediyor! Bunun hesabını verecek yok mu? Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Valiliği bu denetimleri niye yapmadınız? Niye hesap vermiyorsunuz? Biz geçtiğimiz günlerde İzmit Serdar Mahallesi’ndeki küçük Yakup’un ölümünü araştırdık mahalleye gittik sorduk hala bir cevap alamadık ve bunun üstüne de su firması kuryesi Ali Güdücü’nün ölüm haberini duyduk. Kabul edecek şeyler değil bu mazlum mağdurların hayatları ucuz değil ama bunları çok değersiz ve ucuz olarak gören bir kamu yönetimi anlayışı var. Kesinlikle kabul etmiyoruz ve tellin ediyoruz.

Her hafta olduğu gibi biz önemli ihlalleri gündem ederek basın toplantımızı bitiriyoruz. Cemal Kaşıkçı cinayetinin biz haftalardır aylardır gündem ediyoruz. Bu hukuksuzca kapatılan dosyayı burada kınıyoruz, eleştiriyoruz bu hafta Türkiye gündemine geldik. Onu bizim gündemimizden hiç düşmemiştik bizim her hafta gündemimizde Cemal Kaşıkçı cinayeti, hukuksuzluğu ört bası. Kral Muhammed Selman Türkiye’ye geldiğinde bu konu Türkiye medyasında gündeme geldi şimdi unutulacak ama biz unutmayacağız. Bir cinayetin dosyasını muhtemel katillere teslim etmek gibi bir zalimliği, bir vicdansızlığı, bir hukuksuzluğu kesinlikle kabul etmeyeceğiz, affetmeyeceğiz. Bu suçu işleyenlerin yüzüne çarpacağız bu iktidarın yüzüne çarpacağız! Bunu da herkes buradan çok iyi bilsin.

Osman Kavala zulmen tutuklu yıllardır zindanda Osman Kavala bir sivil toplum aktivisti ve ona yapılan zulme hep karşı çıktık, çıkıyoruz ve çıkacağız. Osman Kavala’nın yanındayız.

Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım ölüm orucundalar. Aylardır çok kilo vermiş durumdalar adil olmayan yargılamalar ve cezaevindeki haksız hukuksuz uygulamalar ağırlaştırılmış müebbet muamelesinin tutuklulara yapılması karşısında direniyorlar. Açlık grevindeler her an ölebilirler kimse duymak istemiyor ve biz buradan meclisten onları duyuruyoruz, kimse duymadık görmedik demesin. Bu insanlar ölebilir, ölüm orucundalar ve çok zayıflamış durumdalar. Hayati tehlike içindeler onların Adalet talebine karşılık verin.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı zulmen tutuklu ve onun içinde hep adalet istedik istiyoruz.

Şenyaşar Ailesi’nin adalet arayışı ve Emine Şenyaşar annenin destansı adalet mücadelesi bizim için tarihi bir önem arz etmekte. Ferit Şenyaşar kardeşimizin Emine Şenyaşar annemizin yanındayız hep yanında olacağız, hep yanlarında olduk ve olacağız. Onları alınlarından, annemizin ellerinden öpüyorum çok değerli çok müthiş bir adalet nöbeti direnişi yapıyorlar. Umarım bu direniş sonunda adalete ulaşarak taçlanacak ve gerçek failler cezalandırılacak masumlar zindandan çıkacak.

Yusuf Bilge Tunç kaçırılmıştı. Muhtemelen işkence altında hayatını kaybetti, üç yıldır kendisinden haber alınamıyor. Kimse onun uğradığı ihlali, kaçırılmayı, zorla kaçırılmayı hukuksuzluğu işkenceyi görmediğimizi sanmasın. Dünya İşkence ile Mücadele Günü bugünler ve biz işkenceye, zorla kaçırılma konusunda Cumartesi Anneleri’nden ve devam eden bir geleneğin hala devam ettiğinin OHAL döneminde onlarca kişinin kaçırıldığını Yusuf Bilge Tunç’un bulunmadığını 3 yıla yaklaşan bu korkunç skandalın bir an evvel aydınlatılması gerektiğini söyledik söyleyeceğiz ve mutlaka da bir gün ortaya çıkaracağız. söz olsun adımızın hatırına, Adalet arayışımıza söz olsun ki bir gün bu cinayetin ilk gerçek içyüzünü ortaya çıkaracağım.

Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen. Yasin Ugan 6 ay Gökhan Türkmen 9 ay boyunca kaçırıldıkları dönem içinde işkence görüp sorgulandıklarını söylemelerine rağmen bu konuda tek bir işlem yapılmayan kişiler. Yusuf Bilge Tunç’un uğradığı akıbet konusunda onların mahkemede söyledikleri bir fikir veriyor hepimize.

Gülistan Doku Dersim’de kayboldu hala ne ölüsü ne dirisi bulunuyor. Kardeşi Aygül Doku’nun feryatları cihanı titretiyor fakat hala kendisi ile ilgili ciddi bir araştırma ve sonuç alınamamış durumda.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra hala kendisinden haber alınamayan bir gariban köylü, bir Keldani kim olursa olsun tüm mazlumların yanında olduğumuzu söylüyoruz ve bu Keldani vatandaşımızın yaşlı amcamızın uğradığı bu ihlali de her hafta gündeme getirdik ve getirmeye devam edeceğiz. Adalet, hak, hukuk sağlanana kadar.

Bugün de basın toplantımız burada bitiyor hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum

Yorumlar