8 Haziran 2023

Tüm Türkiye’nin gündeminde olan artan döviz kurlarını gündem etmek istiyorum. Güne Doların 23.34, Euronun 25.48 olduğu bir değer ile başladık! Seçim öncesi ödenmeyen, ertelenen borçlar, hesapsız, kitapsız seçim ekonomisi işte seçim sonrası gerçekleri tüm halkımıza yansıttı! Ekonominin ayarı bozulmuş, raydan çıkmış ve içinden çıkılamayan bir hal almış, yamalı bohçaya dönmüş ve sonunda geleceği yer burasıydı! Bu kabul edilemez bir durum, vatandaş büyük mağduriyet yaşıyor, vatandaş adına bu devalüasyonu, gerçek bir devalüasyon yaşanıyor, bu devalüasyonu kınıyorum çünkü iktidar hesapsız kitapsız işleriyle vatandaşa, üreticiye, tüketiciye bu felaketi yaşatıyor!

Değerli arkadaşlar çok önemli bir meselenin altını çizmek istiyorum, Hatay TİP Milletvekili Şerafettin Can Atalay, kendisi milletvekili olarak seçildi, hepimiz gibi bir seçim yarışına girdi ve bileğinin hakkıyla seçildi fakat hapiste olduğu için gelip burada yemin edemedi ve şu anda milletvekilliği çalışmalarına katılamıyor! Bu kabul edilecek bir durum değil, bir milletvekili olarak buna benzer hadiseleri yaşamış bir milletvekili olarak Meclis’ten tekrar haykırıyorum. Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın içinde bulunduğu hal kabul edilemez. Değerli arkadaşlar Anayasa 83. Madde açık! Milletvekilliğini kazanırsanız bir dokunulmazlık kazanıyorsunuz, bu sizin milletin verdiği bir halk yani milletvekili adli tedbirlerden, yasal takiplerden kurtulmak durumundadır anayasal olarak ve millet adına sözünü en özgür bir şekilde beyan etmek durumundadır. Can Atalay bundan mahrum şu anda! Can Atalay hapiste Anayasa’nın 83. Maddesi uygulanmıyor! Oysa birçok örneği var; benim yaşadıklarım! Haksız, hukuksuz, kumpas dolu bir yargı kararıyla cezaevine atıldım vekilliğim düşürülerek 3.5 ay sonra Anayasa Mahkemesi oy birliği ile 15-0 ifade özgürlüğü ve siyaset yapma hakkımın gasp edildiğine, ihlal edildiğine dair bir karar ile cezaevinden çıkmama ve milletvekili olarak tekrar TBMM’de başlamama hükmetti ve geçen dönem milletvekili olarak Meclis’e tekrar girdim ve görevime başladım. Demek ki Anayasa’nın 83. Maddesinin uygulanması lazım! Benim gibi, Ahmet Şık, Enis Berberoğlu, Sebahat Tuncel, Leyla Güven kararlarında da aynısı mevzu bahistir! Bırakın tutuklu kalmayı hakkındaki yargısal sürecin durdurulması gerekir. Benim Anayasa Mahkemesi kararımda milletvekilliğine başladığında süren yargısal sürecin durdurulması gerektiğini, devamının Anayasa’ya aykırı olduğunu ve siyaset yapma hakkımın bundan dolayı gasp edildiği net bir şekilde beyan edilmişti. O zaman Can Atalay niye içeride? Hem hakkındaki yargılama durmamış hem de halen cezaevinde tutuklu! İki açıdan da bu kişinin cezaevinde olmaması gerekiyor. Hem hakkındaki yargısal sürecin durması hem de hakkındaki adli tedbirin kaldırılması gerekiyor. Bunlar olacak işler değil arkadaşlar!

Bakın biz yasamanın ayrı bir güç olduğunu söylüyoruz. Yürütme, yasama, yargı! Güçler ayrılığı ilkesine göre üçü de birbirinden bağımsızdır! Önceki dönemde bunu uygulamayan birisi vardı! Meclis Başkanı Mustafa Şentop! Benim kumpas ile cezaevine girmemi onaylayan, Anayasa Mahkemesi kararını bile beklemeyen, adeta yürütme ne derse “He, he” deyip onaylayan, tüm uyarılarımıza rağmen bu süreci devam ettiren bir kişiydi. Güya Meclis Başkanıydı, güya milletvekillerini koruma makamındaydı. Hiçbir görevini yapmadı, daha sonra yüzünün kızarması gereken bir kararı Anayasa Mahkemesi’nden aldı. Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Bu milletvekilini baştan sona mağdur etmişsiniz, ifade özgürlüğünü de gasp etmişsiniz, ihlal etmişsiniz, haksız bir ceza verilmiş bu kişiye ve bu haksız cezadan sonra da bir kumpas ile hakkındaki yargılama durması gerekirken durdurulmamış ve vekilliği düşürülüp cezaevine atılmış. A’dan Z’ye haksızlığa uğramış.” Peki bu süreci takip edip bu sürecin son noktalarına karşı en azından mukavemet göstermesi gereken Mustafa Şentop neredeydi? Yürütmenin kararlarına karşı “Evet efendim, tamam efendim.” demek ile meşguldü! Mustafa Şentop bu haldeydi! Peki biz onu buradan defalarca eleştirdik, sahte bir belge ile benim Meclis’ten çıkartılmamı tezgahladığını söyledik, bunu bir defa bile reddedemedi, defalarca söyledim. 10 polis memuruna sahte bir tutanağa imza attırdı. Polis memuru arkadaşlar da bunu biliyor. Koca Meclis Başkanı 10 polis memuruna: “Sahte bir tutanak tutturup altına imza atın kardeşim.” dedi! Bu rezaleti Meclis Başkanlığı yaşadı arkadaşlar! Peki biz bunları yaşatanların bu görevden ayrıldıklarını görüyoruz, Meclis Başkanlığından uzaklaştı, Allah’a şükür! Hem milletvekilleri adına hem de milletimiz adına Sn. Mustafa Şentop’un Meclis Başkanlığı görevinden ayrılmasına şükrediyorum. Liyakat ile yapamadığı, hakkını veremediği, yürütme talimatlarına göre çiğnediği görevinden uzaklaşması millet adına güzel bir görüntü, güzel bir tablo.

 Onun yerine bu dönemde dün Sn. Numan Kurtulmuş Meclis Başkanı seçildi. Sn. Numan Kurtulmuş’a hayırlı olsun diyoruz, ilk yapması gereken iş; selefi Mustafa Şentop’un yaptığı iş değil “Evet efendim, tamam efendim.” Değil, ilk yapması gereken iş milletvekillerinin hakkını korumaktır! Sn. Numan Kurtulmuş’a buradan sesleniyorum; önceki Meclis Başkanı, milletvekili hakkı korumamıştır! Sen Numan Kurtulmuş, şu anda şu ağır anayasa ihlaline karşı dur, milletvekilinin hakkını koru ve Can Atalay hapisten çıksın, hakkındaki yargılama dursun! Bunu o veya bu, ben, sen, o söylediği için değil Anayasa söylediği için yap Sn. Numan Kurtulmuş, Sn. Meclis Başkanı. Yapmazsan Sn. Mustafa Şentop’a yaptığım gibi seni de ağır bir şekilde eleştireceğim ama sizden bir beklentimiz var, sizin adalet ile hükmedeceğinize inanıyoruz, Meclis’in şerefini, onurunu koruyacağınıza inanıyoruz ve bu skandala gecikmeden bir son verilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Bir çift sözümüz de yeni Adalet Bakanı’na! Ben önceki Adalet Bakanlarını çok eleştirdim, haklı olduğum da ortaya çıktı. Sn. Abdulhamit Gül, Sn. Bekir Bozdağ, o kadar yanlışlıklar yaptı ki artık onlara sonunda Adalet Bakanı değil Zulümat Bakanı dedim çünkü onların yaptığı iş zulüm doluydu. Sn. Yılmaz Tunç’a bir opsiyon, fırsat tanıyorum. Kendisine de Zulümat Bakanı dememek için kendisine bir fırsat, bir süre tanıyorum Sn. Tunç. Bakalım sen de seleflerin gibi adalet yerine zulüm dolu işler mi yapacaksın yoksa adaleti mi uygulayacaksın? İlk sinyalin iyi değil, dün Adalet Bakanı sıfatın ile Meclis’te gazetecilere “Can Atalay’ın cezaevinde durması gerekir.” Şeklinde bir beyanda bulundun, yargıyı da etkiledin bu yanlış beyanınla. Anayasayı, yasaları çiğneyen bu beyanın ile yargıyı da bir Adalet Bakanı olarak o hakim, savcıların bakanı olarak etkilemiş durumdasın, vahim bir durum. Bu yanlışının uzun sürmemesi ve cezaevlerindeki ihlaller başta olmak üzere bu ihlallerin bitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Değerli arkadaşlar önümüzde yoğun hak ihlalleri var ve maalesef ki bunların çoğuna yürütme organları çözüm bulmak istemiyor. Biz milletin vekili olarak buradan milletin sesi olmaya çalışacağız ve milletin sorunlarının çözücüsü olmaya çalışacağız. Boşuna burada değiliz, boşuna maaş almıyoruz, boşuna bize bir yetki verilmedi, bize gelen binlerce başvuruyu buradan millet adına, Millet Meclisi’nde seslendirmek durumundayım.

Gökhan Dilmeç isimli bir vatandaş bize başvurdu. Kocaeli’de ikamet ediyormuş, Hatay’da evi varmış. Hatay’daki evi ağır hasarlı, Hatay’daki evi yıkılmış, Hatay’daki evinin kirasıyla Kocaeli’deki evinin kirasını karşılıyormuş. İktidar güya depremzedeleri yardımcı oluyor ama ya Gökhan Dilmeç’in evi yıkılmış, aldığı kira 0 ve büyük bir mağduriyet yaşamış, kira yardımı Gökhan Dilmeç’e verilmiyor. Evi yıkılmış kardeşim niye yardımcı olmuyorsunuz? O aldığı kira ile Kocaeli’deki kirasını ödeyecekti, bu yapılmıyor! Biz Gökhan Dilmeç’in bu sorununu Meclis’te gündeme diyoruz ve bakanlıktan bu yanlışın düzeltilmesi gerektiğini söylüyoruz, vatandaş mağdur evi yıkılmış bir de aldığı kira da havaya uçmuş lütfen bu yanlışı düzeltin biz soru önergesi ile de bu konuya müdahil olacağız. “Çok mağdurum. Orada yaşamadığımdan dolayı hak talep edemiyorum ama ben mağdurum.” diyor Gökhan Dilmeç!

Bu genç kızımız 13 yaşında bir çocuk, Sidra Abeci 03.06.2023 tarihinde saat 17.00 civarlarında İstanbul Kaynarca’da kayboldu. Birisi kaçırdı mı bilmiyoruz. Markete gitmiş geri gelmemiş, polise bilgi verilmiş, gerekli işlemler yapılmamış. İstanbul Valiliği sana soruyorum, Suriyeli olduğu için mi gereken işlemleri yapmadınız? Bu net bir sorudur çünkü biz mültecilerin ağır hak ihlallerini bilen insan hakları savunucularıyız ve bu tür durumlarda görevini yapmamanın ikinci sınıf vatandaş görülen insanlar nedeniyle olduğunu çok iyi bilenler arasındayız. Bir an evvel bu konuda İstanbul Valiliği’ni İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü göreve çağırıyoruz, 13 yaşındaki bu kızımızı bir an evvel bulun, her yerde MOBESE kameralar var lütfen bu konuda acele edin!

Kadri Sancar bir mahpus, çocuk yaşlarında cezaevine girdi, Mardin Dargeçit’te yaşanan hendek olaylarında henüz 17 yaşındaydı, dosyada doğru düzgün bir şey olmadığı halde 20 yıl ceza verdiler. Hapiste hepatit B’ye yakalandı, ömür boyu ilaç kullanmak zorunda, 3 yıldan fazladır diş tedavisi görüyor, bir gözü problemli halde psikolojik sorunları var çocuk yolda cezaevine girdi, dosyası AİHM’de oradan bir karar bekleniyor ama İzmir Şakran 1 No’lu Cezaevi’nde Aralık 2015’ten beri kalmakta olan Kadri Sancar ve ailesi perişan durumda, büyük bir haksızlık var, çocuk yaştaki bir insana bir delil olmaksızın 20 yıl ceza verilmiş durumda, bu korkunç bir durum, Kadri Sancar adına buradan Millet Meclisi’nden milletvekili olarak sesimi yükseltiyorum, zindanların dibindeki çocuk yaşta hapse girmiş kişi için adalet talep ediyorum.

Murat Uygun Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalıyor. O ve onun gibi binlerce mahpuslara cezaevlerinde denetimli serbestlikler verilmiyor. Buradaki basın toplantılarımda binlerce defa bunu söyledim. Haksız hukuksuz bir şekilde insanlara cezası dolduğu, artık denetimli serbestlik verilmesi gereken zaman geldiği halde denetimli serbestliği verilmiyor. Olacak iş değil, bu belli ki cezaevi gözlem kurullarına yukarıdan verilen bir talimat ile oluyor! Kim veriyor bu talimatı Sayın Yılmaz Tunç açıklayınız! Adalet Bakanlığı mı veriyor? Adalet Bakanlığı’nı daha da aşarak MİT mi veriyor? Saray mı veriyor? Bu kadar haksız, hukuksuz abuk sabuk kararlar nereden kaynaklanıyor? Disiplin cezası yok, her şey tamam, soyut gerekçelerle denetimli serbestlikleri, şartlı tahliyeleri niye vermiyorsunuz? Cezaevleri 50-60 bin kişi fazlalık taşıdığı halde niye ısrarla bu insanları cezaevinde tutmaya çalışıyorsunuz? Nedir bunun nedeni? Hangi gerekçeyle bunu yapıyorsunuz? Bakın bu konu ile ilgili bize çok şikayet geliyor. Bu korkunç bir durum arkadaşlar, ben bununla ilgili başka hususlara da değineceğim, bunlar ile ilgili basında haberler de var. Artık el insaf diyoruz! Adalet Bakanlığı bu yaptıklarını kabul etmiyorum, artık el insaf! Size başka belgeler ile göstereceğim ve bunu kabul etmediğimizi ve bunu net bir şekilde eleştirdiğimizi size söyleyeceğiz.

Bakın bütün cezaevlerinde bunlar oluyor ama Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nde tüm cezaevlerinde inanılmaz ve en yoğun şekilde yapılıyor. Sincan Cezaevi Kurumları Müdürleri, gözlem kurulları size bu talimat nereden geliyor? Açıkça söyleyin! Bakanlıktan mı geliyor? Sizin bile kabul etmediğiniz vicdanınızın sızladığı bu kararları verdiren kim? Bakanlık mı? Birtakım karanlık yapılar mı? Kim verdiriyor?

Bakın bununla ilgili basına da yansıdı, çok önemli haberler çıkıyor bununla ilgili, skandallara imza atıyorsun Yılmaz Tunç! Artık biz seni eleştireceğiz. Adalet Komisyonu Başkanıydın ama Adalet Bakanı oldun, bundan sonra bu skandallara son ver! Bakın kadın mahpuslar neler yaşamışlar? Gazete haberlerine de yansıdı. Sincan’daki tüm hükümlülerin infazı yakılıyor deniliyor. Neden yakılıyor? Gözünün üstünde kaşın var soruşturmaları açılıyormuş! Açık görüşe çıkıyorsunuz, aileniz ile kucaklaşıyorsunuz, yan masada başka bir aile var “Merhaba nasılsın?” diyorsunuz. “Niye merhaba dedin kardeşim?” soruşturması açılıyor ve ceza alıyorsunuz bundan dolayı denetimli serbestliğiniz verilmiyor. “Açık görüşte gelen ailelere selam vermek soruşturma konusu olabiliyor bu da bırakılmamamızın gerekçesi sayılmakta. Ayrıca Adalet Bakanlığından gelen bir evrakı imzalamakta imtina etmem de bırakılmama gerekçesi olarak hukuk tarihine geçti.” Bir bakanlıktan evrak gelmiş, “İmzalamıyorum.” Demiş. “Niye imzalamıyorsun? Sana disiplin cezası.” Elinizi vicdanınıza koyun, size bir evrak geldiği zaman imzalamak zorunda mısınız? Bir vatandaş olarak “İmzalamıyorum. Tebliğ tebellüğ belgesini kabul etmiyorum.” Dersiniz vatandaş olarak hakkınızdır. “Vay niye imzalamadın?” burası Sincan Cezaevleri değil ortaçağdaki Fransız Bastille hapishanesi mi? Bu ne ya? Sn. Yılmaz Tunç bu ne? Şu rezaletler nedir? Bakın bütün bunlar yargı tarihlerine geçmiştir! Utanç vericidir bunlar! “Denetimli serbestlik günü geldi eşimin, ben ve çocuğum bir baba olarak eşimin karşılamasını yapmak üzere cezaevine gittik. Bize dediler ki: “Hayır denetimli serbestlik verilmedi, çıkamaz.” Pişman olduğunu söyleyeceksin.” Diyor! “Tamam pişmanım.” Diyor. “Yok seni samimi görmedim yine de vermem.” Deniliyor! “Tahliye süren geçti ama bırakılmadım.” Diyor 53 yaşındaki Sabite Ekinci. “Gerekçesi; arkadaşlarımın görüşlerinde selam vermem ve siyasi düşüncelerimden dolayı pişman olduğumu söylememem!” Sabite Ekinci: “Disiplin cezası aldım. “Dezenfektan kullanmayı neden reddettin?” cezası almış! İletişime kapalı tavır, koğuş arkadaşları ile iyi geçinme cezası alanlar var! “Sincan’da hukuk dışı bir mekanizma olduğuna dair ciddi şüphelerimiz var.” diyor mahpuslar! Benim taşıdığım şüpheyi mahpuslar da taşıyor. Hukukun dışında ayrı bir şey var, ayrı bir karar var. Anayasa ve yasalar dışında bir şey oluyor Sincan Cezaevi’nde! Neler oluyor? Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü sana da sesleniyorum; Sincan Cezaevlerinde bu yaşanan hadiseler nedir? Bu gülünç trajikomik hadiseler nedir? Gözlem Kurullarına bir talimat gidiyor belli ki bu olay yaşanıyor! Biz bunları kabul etmiyoruz, reddediyoruz ve konumuza devam ediyoruz.

Namık Kemal Karabiber KHK’lı bir doçent, ilahiyat fakültesi doçenti ceza yemiş yatmış çıkmış. “Eğitimci olarak çalışmak istiyorum. Ben aç susuz mu kalayım? Doçent olmuşum cezaevinde yatıp çıkmışım, eğitimci olarak çalışmak istiyorum. Yasalar izin vermiyor, hiçbir yerde eğitimcilik yapamıyorum.” diyor. Bu duruma da yasal bir çözüm bulmamız gerekiyor, yasaların değişmesi gerekiyor. Kişi cezasını çektikten sonra ömrünün sonuna kadar diplomasını kullanamayacak mı? Nerede var böyle bir şey! Bunlar insan haklarına aykırı arkadaşlar! Kişi itham edildiği konu ile ilgili ceza da çekmiş. Sen bunu ömrünün sonuna kadar mı cezalandıracaksın? O zaman cezaevinden çıkartmasaydın! “Diplomanı iptal ediyorum.” Diyor! Olur mu böyle şey? Yıllarını vermiş diploma almış, öyle veya böyle bir ceza yemiş. O cezayı yediği için hayat boyu tüm mesleğimi yaptım! 28. Dönemde gerek eğitimcilere gerek hekimlere yönelik “Terörden ceza yedin artık diplomanın işlevini yerine getiremeyeceksin” yasalarını kaldırmamız gerekiyor, Meclis’e böyle bir çağrım var.

Fatih Tanrıverdi 06 Mayıs 2023 tarihinde B sınıfı iş güvenliği uzmanlığı sınavında başarılı olmuş, belgesini vermemişler. Aslında beraat de etmiş. Bu belgeyi niye vermiyorsunuz? İSG’de yüksek lisans da yapmış, 1 yıl boyunca sınava çalışmış sınavı kazanmış beraati de var “Sana belgeyi vermeyiz.” Hangi yetkili vermiyor bu belgeyi? Allah aşkına ne kadar zalimsiniz! Bakanlık yetkililerine soruyorum, bu ne zalimlik? Nasıl olur da bunu vermezsiniz?

Berna Alan o da güvenlik soruşturması denilmiş sınavı kazandığı halde iş güvenliği c sınıfı belgesi verilmiyor. 1 yıl oturup sınava çalışıyorsunuz, sınavı kazanıyorsunuz belgeniz verilmiyor.

Serkan Gülgün: “Evliyim iki kızımız var kirada oturuyoruz.” Diyor birçok sağlık sorunu varmış. SGK’ya 1.5 ay sonra uygun görürlerse maluliyet raporu vereceklermiş ve halen maluliyet raporu verilmiyor, sağlık sorunları çok ilerlediği için çalışamıyor, maluliyet raporu olmadığı takdirde de çalışamayacak bunlar da olacak işler değil! Engelli vatandaşların maluliyet raporlarının yokuşa sürülmemesi gerektiğini söylüyorum!

Yine bir koşullu salıverilme ihlali. Yaşar Aslan Tekirdağ 2 Nolu F tipi Cezaevi’nde kalıyor, 30 yıldır yatmış, 6 aydır tahliye edilmiyor! Niye? Birçok hükümlü böyle! Koşullu salıverilmesi 6 aydır verilmiyor, olacak iş değil bu da yukarıdan yapılan bir dayatma!

İbrahim Tekin Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde kalmakta. İnfaz koruma memuru tarafından işkence edilmiş ve ayağı kırılmış, şikayet etmemesi için tehdit edilmiş!

Espiye Cezaevi’ni geçtiğimiz haftalarda gündem etmiştik. Müdürün AK Parti yanlısı tavırları ile ilgili şikayetleri buradan bir milletvekili olarak beyan etmiştik. Müdür cezaevinde fırtına estirmiş, soruşturmalar yapmış. Ne oluyor? Bir milletvekili Meclis’te seni eleştirmiş, hakkında şikayetler var, bununla ilgili yasal mercilerin inceleme başlatması lazım. Ceza T3vkifevleri Genel Müdürlüğü’ne ve Adalet Bakanlığı’na buradan uyarı yapıyorum; Espiye Cezaevi’nde neler dönmekte? Vatandaşların şikayet hakkı var! “Ben sorgulanamaz, eleştirilemez bir müdürüm mü?” demek istiyor Espiye Cezaevi Müdürü? Ne demek bunlar! Ne oluyor? Ne bitmekte? Bakanlık ne yapmakta? Bir müdür bir kişi eleştirilemez mi? Nedir böyle? “Beni kim eleştirdi, onu bunu sağa sola sürerim.” Nasıl olur böyle bir şey arkadaşlar?

Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi öğrencileri bize başvurdu. Final sınavlarının online olarak yapılmasını istiyorlar. Birçok üniversite online sınava geçti, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi rektörü halen diretiyor. Sayın Rektör öğrenciler zor durumda, bir sürü masraf yapacak, online sınav yapılabilir lütfen anlayış gösterin size tekrar hatırlatıyorum.

Daimi Göze Çorum Sungurlu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta ve  o da yine denetimli serbestliği verilmeyen insanlardan birisi. Niye tarafsız koğuşa geçmedin? Niye pişmanım demedin? Sana denetimli serbestlik vermiyoruz.” diye afaki gerekçelerle bir cezaevi hak yiyor!

Azami süre kararı, af konusunda önemli sıkıntılar oluşturuyor. Bundan dolayı çok öğrenci mağdur oluyor. Tıp fakültelerinin son sınavları temmuz ortasını bulduğundan dolayı başta tıp ve diş hekimliği fakültelerinden olmak üzere yüzlerce öğrenci 2022 affından yararlanamamış. Üniversite ile ilişikleri kesilmediği için. Aslında çok basit bir teknik düzenleme ile tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakültelerine yönelik bir cümle ilave etseniz buradaki sıkıntı giderilir ama bu teknik hatadan dolayı öğrenciler mağdur ediliyor, bir an evvel azami süre kararı ile ilgili bu bazı fakültelerdeki süre farklılıklarını gidermeniz gerektiğini söylüyorum değerli bakanlık!

Türkiye yeni yüzyılına girerken bu hataların olmaması lazım! Af kapsamına giremeyen yüksek lisans tıp, diş hekimliği gibi eğitim süresi uzun olan fakülteler bundan mahrum edilmemeli!

Tuncay Demir Tavşanlı Cezaevi’nde kalıyor. Denetimli serbestliği verilmemiş. Denetimli serbestliğinin verilmemesinin gerekçesi bir disiplin cezası. Disiplin cezası neden? Bazı şeyler iyice komediye varmış. “Sende tığ var kardeşim.” Denilmiş. “Tığ var, evet ben tığ ile güzel işler yapıyorum. Onları da satıp para kazanıyorum ailemi geçindiriyorum.” Demiş mahpus! “Hayır efendim tığ olduğundan dolayı sana disiplin cezası.” “Tığı bir işlemecilik yaptığım için kullanıyorum.” Demiş dinlememişler, vermişler cezayı şimdi de denetimli serbestliğe çıkamıyor! Böyle anlayışsızlık olur mu ya? Tavşanlı Cezaevi’ne soruyorum, Tuncay Demir’in yakınları bundan dolayı bize başvurmuş, mahkumlara hediye yaparak eşine destek olan birisine bu yaptığınız hukuka vicdana sığıyor mu? Elinizi vicdanınıza koyun! Aynı duruma siz düşseniz ne yapardınız?

Resul Savur Bodrum S Cezaevi’nde kalıyor. Kobani davasında yargılanıyor. “Abim İstanbul’da bayram dolayısı ile izinli 4. günü iş başı yapıyor sigortalı çalışıyor. İstanbul’da MOBESE kamera görüntüleri var fakat Diyarbakır’da insan öldürdüğüne dair bir iddia ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından dolayı yatıyor. Gelin inceleyin İstanbul’da MOBESE kamera görüntüleri var o sırada İstanbul’da bu kişi, verdiler cezayı içeride yatıyor. Bu olacak bir şey değil!” Mahkeme kamera görüntülerini talep etmemiş! Nasıl mahkemesin sen? Olacak iş değil! Umarım ki temyizde bu adalete ulaşırlar!

Muharrem Demir alkollü bir sürücünün çarpması sonucu hayatını kaybetmiş. Öldüren sürücü 0.78 promille alkolü olduğu halde ceza almamış beraat etmiş. “Kişinin yeniden yargılanmasını istiyoruz. Çarpan kişi duruşmada tehdit etti. “Hepsinden hesap soracağım.”” diyor. Hem kişi alkollü araç kullanmış hem birisine çarpmış öldürmüş, hem mahkemeye verilmiş mahkemede de ölenin yakınlarını tehdit etmiş. Maşallah ülkenin adaletine, yargı sistemine bakın!

Mardin Mazıdağ ilçesi köylülerinden şikayetler alıyoruz. Mardin Valisi sen ne yapıyorsun diye buradan soruyorum? Sosyal medyadan da bir tweet attım uyardım, kendisini telefonla aradık dönmedi, kendisinden bilgi alalım istedik dönmedi! Sayın Vali’den bir dönüş bekliyoruz. Bakın köylülerin önemli iddiaları var. Seçim öncesi yol çalışmaları yapılmış köylerde seçim sonrası “Vay sen AK Parti’ye oy vermedin, yol çalışman durmuştur kardeşim geçmiş olsun.” Denilmiş köylülere! Köylüler diyor ki: “Olur mu böyle bir şey! Biz istediğimiz yere oy veririz. Sen nasıl olur da böyle bir şey diyebilirsin?” fakat yarın öbür gün görüntü öyle ki iş makinaları da kaldırılacak ve köylülerin yolu yapılmayacak. Sayın Mardin Valisi böyle iddialar var, cevaplamanı istiyorum, bir beyanda bulun, ben size soruyorum köylülerin böyle iddiaları var bir açıklama yapın doğru mu yanlış mı? Eğer ki bir açıklama yapmazsanız biz bu konuyu takibe devam edeceğiz. Sayın Mardin Valisi Mazıdağı Kaymakamı da bir şey diyemiyor konulara Mardin Valisi olarak bir açıklama yapmak durumundasın. Nerede olmuş bu olay Sayın Mahmut Demirtaş Mardin Valisi? Ulutaş Mahallesi Karadal, Kelek, Belek mezralarında yaşayan halklarımız şikayetçi olmuş bu durumdan. “Bu iki mezrada 60-70 öğrenci var, 60- 70 hane var ortalama 500 kişi yaşayan mezralarda kışın yollar kapalı çamurdan araç geçemiyor karda kapanıyor asfalt ihalesi de olmuş yapan firma ile görüştük. Vali burayı yapmayın talimatı vermişti denilmiş. Yolun yarısı kazındı oyun çıkmadı diye yol yapılmıyor. Oyların %95’i Yeşil sol partiye çıktığı için yollar yapılmıyor. Arkadaşlar kaçıncı yüz yılda yaşıyoruz? Sayın Mardin Valisi kaçıncı yüz yılda yaşıyoruz? Bunlar nedir! Biz bunları gündem ediyoruz, sizin de cevap hakkınıza saygı duyuyoruz telefon edip sizden bir cevap istiyoruz, bir beyanda bulunmuyorsunuz! Yine soruyorum buyurun açıklama yapan Sayın Mardin Valisi! Buradan ben İçişleri Bakanlığı’na da soruyorum; Mardin Valisi keyfi işler mi yapmaktadır? Ne oluyor? Ne bitiyor? “Falanca partiye oy verdin yolunu yaptırmıyorum.” burası nedir ya? Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Hangi yüz yıldayız? Bakın yol yapımı ile ilgili işte fotoğraflar tespitlerimiz de ortada! Araçlar durmuş çalışmalar bitmiş! Olacak işler değil bunlar!

Reşa Karamit Kocaeli Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmakta. Babası diyor ki:“ Kızım 3 aydır tutuklu bulunmaktadır. Şeker hastalığı gözüne vurdu kalp hastası, tansiyondan dolayı dilaltı ilaçları verildi. Tutuklama yanlışlıkla olmuş. Kendisi Suriyeli. 7 çocuğu var, çocukları sokaklarda kaldı. Reşa yol izin belgesi ile Urfa’ya gitti sonrasında geri gönderme merkezine aldılar.” diyor! Belgeyle Urfa’ya gidiyor ardından Kocaeli geri gönderme merkezinde 7 çocuklu bir anne! Yani olacak iş değil arkadaşlar. Bunu kabul etmek mümkün değil! Genç bir anne ve perişan durumdaki çocukları bunu kabul edemiyoruz.

Değerli arkadaşlar kadına yönelik erkek şiddeti bitmiyor! Biz bunu insan hakları savunucuları olarak yakından takip ediyoruz. Mayıs’ta erkekler tarafından katledilen 38 kadın var, 16 çocuk istismarı var 61 kadına şiddet uygulanmış. İki çocuk öldürülmüş, 22 kadının ölümü şüpheli. Bu da Bianet’ten aldığımız bir haber bu konuyu da ciddi bir şekilde takip edeceğiz değerli arkadaşlar.

Bakın burada bir liste var, bilimsel bir liste. Türkiye tutuklu mahpus sayısında dünyada beşinci durumda. Bu da tabii bakın nüfusu bizden fazla olan ülkeler arasında bir sayı. Yani Türkiye ilk başlarda yer alıyor. Birinci sırada Amerika Birleşik Devletleri yer alıyor, tabii oransal olarak bu konuya bakmak lazım, oransal olarak baktığımız zaman da yine 5. Sıradayız. Yani Türkiye tutuklu mahpus sırası açısından 5. sırada arkadaşlar. İkinci sırada Tayland, Panama, Brezilya gibi demokrasiden uzak ülkeler var, Türkiye’de böyle bir üçüncü dünya liginde maalesef.

Biz buradan hak ihlallerini, işkenceleri gündem ediyoruz, İçişleri Bakanlığı memurları kulakların üstüne yatıyor “Oh oh kimse duymaz nasıl olsa Gergerlioğlu meclisten konuşsun. Biz burada yargı görevlilerini de hallederiz, dosyaları kapattırırız. Efendime söyleyeyim bizi şikayet edenlere yönelik soruşturmalar açtırırız uyduruk gerekçelerle. Ondan sonra işkencelere devam ederiz.” diyorlar ama Anayasa Mahkemesi bunlara bir dur diyor! İşte size son karar, öyle memleket babanın çiftliği değil kardeşim! Sen kamu görevlisisin, polissin diye millete zulmetme hakkın yok! Bakın ben de hekimim, ben hastanede vatandaşı muayene ederken kamu görevlisi olarak vatandaşa nasıl ki kötü muamele, yanlış muamele hakkım yoksa bir kamu görevlisi olan polisin de böyle bir hakkı yok! Biz bu kriterden ele alıyoruz. Ben kendi nefsim için söylediğimi polis için de söylüyorum, mühendis için de söylüyorum, öğretmen için de söylüyorum. Polissin diye elinde bir güç var diye, silah var diye, yetki var diye, vatandaşa zulmetme kardeşim! Kötü muamele etme! İşkence etme. Niye kızıyorum? Çünkü bakın Anayasa Mahkemesi kararı çok ağır bir ihlali apaçık ortaya çıkarmış ondan dolayı kızıyorum! Yıllarca mağdur bunun peşinde koşmuş “Bana işkence yapıldı.” demiş herkes dosyaları örtbas etmiş. Polis dosyaları kapattırmış Savcı takipsizlik vermiş iş en sonunda Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş. Anayasa Mahkemesi mağdurun uğradığı haksızlığı görünce ihlal kararı vermiş ve mağdura 150.000 TL manevi tazminatta hükmetmiş “hHazineden alın bu mağdura verin. Adamın bu yaşadığı nedir?” demiş bakın işte karar burada. Eyüp Keser eski bir TRT çalışanı KHK ile ihraç edilmiş bu kişi. 6 Kasım 2018’de bir şekilde soruşturmaya başlanmış, “Vay efendim sen de Bylock” var, yargısal olarak yargılansın ama karakolda gördüğü muamele burada mevzu bahis. Gözaltına alındıktan sonra hastaneye götürülmüş ağır bir şekilde darp edildikten sonra götürülmüş! Polisler doktora: “Sağlam raporu ver doktor bey.” demiş. Doktor bey sağlam raporu vermiş ama adamın ağzı burnu dağılmış.  Kaşında, burnunda, ağzında, ensesinde, boynunda, sırtında, bacaklarında ve ayaklarında çok sayıda darp izi var! Ertesi gün tekrar doktora götürülmüş. Düşünün dün o kadar darp var, normal raporu veriliyor. Ankara Numune Hastanesi’ne götürülüyor, bu sefer ikinci doktor diyor ki: “Bir başkası tarafından darp, vurulma, tepilme, bükülme, ısırılma ya da tırmalanma” tabirlere bakın arkadaşlar! Doktor bile artık bunları yazmaktan çekinmemiş. Tekrar okuyorum bir başkası tarafından darp, vurulma, tepilme, bükülme, ısırılma ya da tırmalanma! Nedir bu ahlaksızlıklar ya? Gözaltındaki bu şahsa bu yapılanlar nedir ya? Sen nesin ya? Kamu görevlisisin sen vatandaşı ısırıp vuruyorsun tırmalıyorsan bunlar nedir ya? Doktor raporuna geçmiş. Bütün bunlara rağmen savcılık olayı kapatıyor mesela Anayasa Mahkemesi’ne geliyor. Peki bu arada adamın kafasında iz var bakın başka ne trajikomik hadiseler olmuş. Bütün bunları yaşarken bu mağdur kişi polis memurlarına demiş ki “Yeter ya Allahsızlar.” demiş polis memurlarına hakaretten bir tutanak tutulmuş hemen! Adamın kafasını bir yere vurmuşlar sonra polis memurları demişler ki: “Sehpaya kafa attı.” Demişler! Camı kırdığı ileri sürülmüş cam sehpanın 80 Türk lirası karşılığında tamir ettirildiği de tutanağa yazılmış! Hiçbir ahlak yok ya ahlak sıfırda değil ekside sehpaya kafa attı diyor. Bu gayri ahlaki davranışlar tutanaklar en sonunda Anayasa Mahkemesi’ne geliyor arkadaşlar. Bakın bunlar tarihi belgelerdir tarihi! Bu rezaletler bu skandallar kim tarafından yapılıyor? Ankara TEM tarafından yapılıyor! Haklarında binlerce defa işkence iddiası olan Ankara TEM tarafından yapılıyor, Eyüp Keser’e yapılıyor, Eyüp Keser sonunda Anayasa Mahkemesi’nden ihlal kararı alıyor. O hazineden aldığı 150 bin lira para o TEM görevlilerin cebinden çıkmalı. O TEM görevlileri yaptıklarının hesabını hukuk önünde vermelidir! Vatandaşa işkence ettiği apaçık ortaya çıkıyor para da hazineden veriliyor! TEM görevlisi yaptığınız rezalet ortaya çıkmış durumda bu nedir ya! Sen kimsin ya? Şu karar da ancak 5 yıl sonra geliyor! Memleketin haline bakın arkadaşlar. Yani Eyüp Keser’in değil sizin başınıza geldiğini düşünün beş yıl sonra gelen adalet ya kabul edebilir misiniz bunu? Var mı böyle bir şey bu dünyada? Ben bir Milletvekili olarak millet adına burada öfkeleniyorum ve kızıyorum bana yapılmamış, sana yapılmamış ama bir vatandaşa yapılmış, haksızlık arkadaşlar bunu kabul edemeyiz. Bunları biz normal görürsek yarın öbür gün sana da yapılır! İşte Anayasa Mahkemesi’nin uzun kararı, alın okuyun inceleyin. Anayasa Mahkemesi web sitesinde duruyor. Biz her zaman doğruyu söyleriz. Yalancılara, sahtekarlara, rezalete imza atanlara karşı doğruyu söyleriz, işkencecilere kötü muamelecilere karşı doğruyu söyleriz. Herkes de bunu çok iyi bil sin.

Değerli arkadaşlar hak ihlalleri bitmiyor fakat arada hak ihlalleriyle ilgili iyi gelişmeler de oluyor fakat insan bu iyi gelişmelere yeterince sevinemiyor. Bakın hakkında hapis cezası verilen bir anne Fatma Gök şu gördüğünüz gibi Down sendromlu bir çocuğu var Ayşe Asude, hasta bir çocuk ya. Down sendromlu çocuğunuz var mı sizin? Bir sürü sıkıntısı vardır ve bakıma muhtaçtır. Bu anne böyle bir çocuğu olduğu halde cezaevine girdi ve en sonunda dün tahliye edildi. Yamam buna sevindik ama bu anne ve çocuğunun çektiği o ezaları, o cezaevindeki sıkıntıları unutmadık ve bir gün bunu yaptıranlar hukuk önünde hesap verecek!

Bir başkası bakın halen cezaevinde halen 25 güne yaklaşıyor. İpek Kübra bebek, Şadinaz Yaşa Yılmaz’ın bebeği, 10 aylık bir bebek cezaevinde. Tutuklu anne normalde mahkum olsa bile cezaevine konmaması gerekiyor. Hakkında kesinleşmiş bir ceza olmadığı halde mahkumdan daha ağır bir şekilde cezalandırılarak bebeğiyle beraber tutuluyor! Böyle bir skandal var Türkiye cezaevlerinde şu anda! Ülkenin neresinde adalet var ya! Bırakın yetişkine dokunmayı erkeğe kadına dokunmayı bakın 10 aylık bir bebeğe yapılıyor! Herkes iyi görsün şu rezaleti. Vicdanınız kabul ediyorsa bir şey demiyorum ama bu yapılan yetişkine de değil 10 aylık masum bir bebeğe yapılıyor. Bir an evvel bu bebeğin annesiyle beraber cezaevinden tahliye edilmesi gerektiğini tekrar söylüyorum vicdanımız kabul etmiyor, tüm vicdansızlara bu zalimliği devam ettirmeyin diyoruz!

Bir başka korkunç olay da bakın Nerede yaşandı? Çok ağır bir iddia ile bir kişi tutuklandı. Alperen Sade isimli bir kişi, Uzlet İlim Yayma Derneği Başkanı %50 zihinsel engelli kadına tecavüz etme suçlamasıyla tutuklandı, korkunç bir olay. Kadın bu erkek tarafından tecavüze uğradığını söyleyip intihar etti! Bakın kadın yaşamıyor intihar etti! Bu adam tutuklandı, kadın yaşadığı dehşetin etkisinden kurtulamayarak evinin penceresinden atlayarak yaşamına son verdi. Korkunç bir olay!

Bir başka olay da Kayseri’de yaşandı. KHK’lı bir polis memurunun kızı 15 yaşında bir çocuk D.Ç. babası KHK’lı olduğu için “Vay sen teröristsin.” deniliyor ve sonra okulda çocuklar aralarında konuşuyor. İşte babalarınız kime oy verecek? Birisi diyor ki “Benim babam Erdoğan’a vermeyecek.” “Sizi gidi bölücüler, yoğurt suratlı kız baban ona mı oy veriyor? Siz gidi teröristler.” Deniliyor çocuk yoğun baskı altında, eve geliyor, evinin 5. Katının kendini aşağı atıyor 15 yaşındaki D.Ç. halen yoğun bakımda yatıyor, Allah şifa versin, inşallah kurtulur, aile perişan. Bu çocuğa baskı yapan çocukları suçlamıyorum, o çocuklar da ergenlik yaşındalar, onları bu hale getiren aileleri! Daha doğrusu o aileleri bu hale getiren toplumsal anlayış sosyoloji bu sosyolojiyi oluşturan ve teşvik edilen iktidar gerçek anlamda suçlular bunlardır ve hesap vermeleri gerekiyor.

Soykırım uygulamaları devam ediyor. Şimdi bakın KHK ile ihraç edilmişsiniz ve başka bir geliriniz yok çok zor durumdasınız, emlak vergisi indiriminden faydalanmak istiyorsunuz. Size diyorlar ki: “Hayır kardeşim sen emlak vergisi indiriminden faydalanamazsın. Devlet seni ihraç etmiş sana bu indirim yok.” vatandaşın zaten parası yok. Normal vatandaşın faydalandığı bir haktan faydalanamıyor. Bu soykırım değil de nedir arkadaşlar ya? İşte biz 28. dönemde bu soykırım ve benzerleri binlerce hak ihlaline karşı yine büyük bir mücadele vereceğiz inşallah.

Bakın tekrar uyarıyorum Kocaeli Valiliği tekrar uyarıyorum Kartepe Kaymakamlığını tekrar uyarıyorum, bakın ensenizde boza pişiririm, bunu halkın adına yaparım, bunu kabul etmiyorum. Kartepe’de şu tertemiz yeşil alanda bir haddehane daha doğrusu zehir hane kurulacak! Milyon tonluk hurda çelikler eritilecek ve etrafa korkunç kokular, kanserojen maddeler saçılacak, trafik felç olacak ortalık perişan olacak ve buna başta Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tahir Büyükakın da karşı çıkıyordu. Sayın Büyükakın ne oldu da bu kabul edilemez lafları yedin de bu ÇED raporu alındı bu tesis buraya kuruluyor. Söz hakkı cevap hakkı sende. Soruyorum cevap vermedin? Önceki beyanların apaçık ortada niye değişti? Niye ÇED raporuna tek bir kelime etmiyor Sayın Büyükakın diyorum cevap vermiyorsun! Millet adına sana soruyorum tekrar! Niye bu yeşilliği zehir dolu bir yere çevirecek bu karara bu ÇED raporuna Yıldızlar Entegreye laf etmiyorsun? Büyük patron olduğu için mi? Saraydaki ile arası iyi olan bir patron olduğu için mi? Neden Sayın Tahir Büyükakın bir cevapla bakalım! Kamu adına soruyorum millet adına sana soruyorum!

Arkadaşlar bakın medyayı ahlaklı yayıncılığa davet ediyorum. 3 gün önce Gölcük’te bakın gazeteci arkadaşlar da baksın buna polis arkadaşlar da. Gölcük’te 2-3 gün önce Gölcük ile ilgili bir haber yayınlandı. “Suriyeliler birtakım huzursuzluklar çıkarmış kavga gürültü çıkmış vay Suriyeliler şöyledir böyledir.” olayın aslını bir araştırdım. Ne çıktı biliyor musunuz arkadaşlar? Suriyelilerle ilgili bu olay şimdi yaşanmamış yok şimdi böyle bir olay! 4 yıl önceki bir olayı bir medya kuruluşu getirmiş bugün olmuş gibi haber yapmış! Kocaeli Valisini uyardım, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısını uyardım halkı galeyana teşvik eden Suriyelilere karşı saldırıya teşvik eden şu haberciler hakkında bir soruşturma başlattınız mı? Halen başlatıldığına dair bir haber alamadım! Bu nasıl iştir Sayın Vali? Bu nasıl iştir Gölcük Kaymakamı? Bu nasıl iştir Sayın Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı? Bunlar nasıl işlerdir ya? Uyduruk haberlerle halkı galeyana, karışıklığa, huzursuzluğa sevk eden yayın kuruluşu var. Kafasından oturmuş nefret dolu yayınlar haberler yapıyor şu rezalete bakın! Asıl rezalet de sizin halen bir işlem yapmamanız el insaf ya!

Kocaelisporumuzun yeni yönetim kurulunda eski Başkan Engin Koyun tekrar başkan oldu. Başkanı tebrik ediyorum, yönetim kuruluna yeni dönemde başarılar diliyorum, yeni şampiyonluklar diliyorum. Hayırlı olsun diyorum.

Çok önemli bir iddia var eski Kocaeli AK Parti İl Başkanı Şemsettin Ceyhan, mobilya işleri yapıyor. İyi tamam yapıyorsun. Nedense Başiskele Belediyesi ve diğer AK Partili belediyeler kurumların tüm mobilya ihtiyaçları eski AK Parti İl Başkanı Şemsettin Ceyhan’ın sahibi bulunduğu mobilya dükkanından sağlanıyor! Ya diğer mobilyacılar ayağa kalkmış. “Niye bütün ihaleleri Şemsettin Ceyhan alıyor eski il başkanı olduğu için mi?” soruyorlar! Başiskele Belediye Başkanı Yasin Özlü bir cevap ver. Bakın gazetelere de yansıdı bu durum! Bir cevap vermiyorsunuz! Biz de size soruyoruz olacak işler değil arkadaşlar!

Biz yine her hafta önemine binaen, çok önemine binaen bazı hak ihlallerini her hafta söylüyoruz arkadaşlar. Onlar da çok önemli olduğu için onları her hafta söylüyoruz.

Bakın birincisi Cemal Kaşıkçı dosyası, Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda yok edildi. Bakın öldürüldü de deniyorum yok edildi ya buharlaştırıldı adam! Ne ölüsü ne dirisi çıkıyor. Muhtemelen öldürüldü cesedini de bir şekilde yok ettiler! Bu herkesin bildiği bir olay peki Erdoğan en ağır hakaretleri yaptığı Suudi Arabistan yetkililerine ne verdi? Cemal Kaşıkçı’nın dosyasını verdi ardından ne oldu milyar dolarlık krediler aldılar Suudi Arabistan’dan utanç verici yüz kızartıcı işler arkadaşlar. O yüzden bunları tekrar ediyoruz işte. Görmüyor musunuz şunu arkadaşlar ya buna bir tek ben mi itiraz edeceğim ya? Bütün milletvekillerine de soruyorum tüm halkımıza da soruyorum tüm medya mensuplarına da soruyorum arkadaşlar şu rezaleti görmüyor musunuz ya? Şu kişinin hakkını koruyacak bir insan yok mudur ya? Allah aşkına size sorarım!

Bakın ikincisi Osman Kavala herkes biliyor zulmen tutuklu, AİHM demiş ki: “Çıkartın kardeşim adamı haksız hukuksuz içeride tutuyorsunuz.” Erdoğan AİHM kararını da ayakları altında çiğniyor ve çıkartmıyor. Sayın Selahattin Demirtaş da aynı akıbete maruz kalıyor. O da AİHM kararına rağmen iktidarın siyasi rakibinin ayağına çelme atma tavrının barizliği ve bu konudaki ihlal kararına rağmen cezaevinden çıkarılmıyor!

 Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetten dolayı müebbet hapis cezası mağduru. Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ü öldürdüğü söyleniyor tüm dosya içeriği bu cinayetle alakası olmadığını ayan beyan ortaya koyuyor ve bu kişi müebbet hapis cezası aldı! Vicdanınız kabul ediyorsa diyecek bir şeyim yok benim vicdanım kabul etmiyor arkadaşlar.

Selçuk Kozağaçlı maden kazalarında işçilerin, mağdurların, ezilenlerin her uğradığı mağduriyete canla başla koşturan bir hukuk mücadelesi veren idealist bir insan. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı dışarıda olsa sizin de uğradığınız mağduriyetler için canla başla uğraşırdı Selçuk Kozağaçlı, çok değerli bir avukat, çok nitelikli bir avukat, binlerce avukata eğitim veren bir avukat Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı bütün bu yaptığı iyiliklerden, adalet peşinde koşmasından sonra mükafatı ne mi oldu arkadaşlar? Cezaevinde yatıyor kendileri mükafatı bu oldu! İşte bütün bunlardan dolayı bunlara itiraz etmek lazım!

Aylarca yıllarca haftalarca gündem ettim Emine Şenyaşar Urfa’da Adalet nöbetini devam ettiriyor ve onun yanında olduğumuzu söyledik. Öylesine önemli bir adalet nöbeti ki yıllardır Emine Şenyaşar annenin gözyaşları kurumadı! Ya insan bir ağlar da gözyaşları kurur gözyaşının kurumaması gibi bir şey olabilir mi arkadaşlar? Hani gözyaşlarınız bitmiyor ve bütün bu adalet talebini devam ettirmek için oğlu Ferit Şenyaşar şu anda Milletvekili olarak meclise girdi. Şu gördüğünüz Adalet nöbetinde olan Emine Şenyaşar’ın oğlu Ferit Şenyaşar Yeşil Sol Parti Urfa Milletvekili olarak şu anda meclise girdi ve “En yüksek perdeden bu adalet nöbetinin meclis genel kurulunda devam ettireceğim.” diyor yolu açık olsun sonuna kadar yanındayız!

Yine bakın unutamayacağımız bir hak ihlali. Gabon’lu bir genç öğrenci Karabük Üniversitesi’nde okuyordu, gece yarısı bir kişi tarafından muhtemelen kaçırıldı ve o kişiden kaçarken suya düşüp boğuldu. Muhtemelen hadise oldu. Peki sonra ne oldu Gabon Devleti bunu iç siyasetine alet etmeye başladı. Bu genç kadın öğrencinin ailesi de aldıkları paradan sonra dava hakkında takibi bıraktı ama bu hayatını kaybeden genç öğrencinin hakkı ortada kaldı. İşte biz de bu hakkı soruyoruz kamu adına.

Ağır bir hak ihlali de yine unutamayacağımız 3.5 yıldır devam eden bir hak ihlali. Zorla kaçırılan ve kaybedilen Yusuf Bilge Tunç. Cemal Kaşıkçı’nın uğradığı akıbetin bir benzerine uğradığı tahmin ediliyor. 3.5 yıldır ne ölüsü var ne dirisi var. Kamu görevleri tarafından kaçırıldığı iddiaları var fakat tek bir açıklama yok. Başka birisi tarafından kaçırılsa tabii ki MOBESE kameraları, HTS kayıtlarıyla bu kişinin akıbeti öğrenilirdi. Ankara’da Gimat’ta kaçırıldı. Gimat dağ başı bir yer mi? Biliyorsunuz Ankara Gimat şehrin ortasında bir yer mobese kameralarının binlercesi var! Ee Yusuf Bilge Tunç bulunamadı ama! Ya nasıl bulunamaz? İşte bulunamıyor! Bunun arkasında ne olabileceğini tahmin etmiyor musunuz? Sıradan normal kişiler kaçırsa herhalde 5 dakikada bulunurdu! 6. dakikaya kalmazdı ama hakkında ağır bir iddia var! Kamu görevlileri tarafından kaçırılıp yok edildiği yönünde bir ağır iddia var ve herkes suskun biz susmuyoruz işte. Yusuf Bilge Tunç nerede diye sormaya devam ediyoruz!

Onun benzeri hadiseler de yaşandı. Yasin Ugan da kaçırıldı Gökhan Türkmen de kaçırıldı! Yasin Ugan 6 ay bir yerde tutuldu kamu görevlileri tarafından tutulduğu ve işkence edildiğini beyan etti Yasin Ugan mahkemede, Gökhan Türkmen de 9 ay tutulduğunu söyledi mahkemede ve ardından şu anda cezaevindeler. Allah’tan bunlar öldürülmedi şu anda cezaevindeler ama ikisi de mahkemede dedi ki: “Kamu görevlileri tarafından biz kaçırıldık ve bir yerde tutulduk ağır işkenceler gördük.” dediler! Beyanlar böyle, bu kişiler yaşıyor Allah’tan ama bir de yaşamayanı var.

Gülistan Doku Dersim’de hala bulunamadı nerede olduğu bilinmiyor, ölüsü veya dirisi ailesi aramaya devam ediyor. Biz de hakkının takipçisiyiz.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril ile birlikte zorla kaçırılıktan sonra hala bulunamadı eşi Şimoni Diril’in parçalanmış cesedi bulundu bizde Hürmüz Diril nerede diye sormaya ve karanlığa bırakılmış yargı sürecini aydınlatmaya çalışıyoruz.

Yorumlar