10 Mart 2020

YouTube

Acilen tedbir alınması gereken konular var. Öncelikle açlık grevinde olan ve yaşamsal tehlikesi son sınırına gelmiş olan Mustafa Koçak’ın durumunu hatırlatmak isterim gerçekten şuandaki gündem maddemiz. 250 gündür açlık grevinde olan bir insan Mustafa Koçak ve son fotoğrafı son günlerdeki fotoğrafı değil daha önceki aylardaki fotoğrafı sağlık durumu son derece kötüleşmiş bir insan karşımızda ve Mustafa Koçak için maalesef bir yargılı infaz yapılıyor,yargı kararı alınmış durumda ama bomboş bir dosya itirafçı bir tanığın beyanları net olmayan hukuki olmayan somut olmayan delillerle verilmiş 2 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası var ama ortada herhangi bir somut hukuki delil yok 2 kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına karşı Mustafa Koçak 250 gündür açlık grevinde ve belki son günleri belki haftaya ondan bahsedemeyeceğiz son derece kötü durumda ve bir an önce önlem alınması lazım. Evet Mustafa Koçak’ın durumu ile ilgili ne yapılması lazım önce ben size sağlık durumları ile ilgili bahsedeyim ciddi birçidme kilo kaybı söz konusu 33 kilogram. Yine el üstü ve avuç içlerinde renk değişimleri ve kararmalar bulunmakta,ağız içi yaraları çoğalmış durumda,göz çukurlarının ilerlemesi göz çevresinde kararma,burnunun sol tarafının tamamı daralması,ciltte incelme sebebiyle cilt üzeri kanamalar belki bunlar beyin içi kanamalar olacak ve beyin kanamalarına yol açacak,yüzünde ve ayaklarında ödemler ciddi boyutta,su içmekte zorlanmakta,ishal ve kabızlık yaşamakta,yürümekte ve konuşmakta zorlanma,hareketleri yavaşlamakta,her an bir ölüm hadisesi gerçekleşebilir ve maalesef bu hadise insanlık için çok büyük bir kayıp olur ayıp olur neden çünkü tamamen tiyatro olan bir mahkeme sonrasında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen bir insan. Biliyoruz ki mahkemesi özel bir dava savcı Mehmet Selim Kiraz davasında yargılanan bir insan ve bir tanık beyanıyla silah temin ettiği yönünde beyanlar var ama somut olan hiçbir şey yok ve bir kişinin tanık beyanıyla maalesef bu insanın hayatına kastedilmiş durumda,şuanda ne yapılması lazım bakın yine sağlıkla ilgili vahim durumlarını anlatmaya devam ediyorum,2 cm çapında kuyruk sokumuna doğru yatak yarası var uykusuzluk ancak 2 3 saat uyuyabiliyor,genel olarak bedeninde bitkinlik ve baş dönmesi gibi sebebiyle ancak tekerlekli sandalye ile görüşe çıkabiliyor,karın boşluğunda ağrı midede şişlik var,ishal ve yoğun gaz oluşumu ve gerçekten ellerinin üzerinde karartı sertleşme deri incelmesi sebebiyle açık yaralar bu denli immun direnci düşmüş bir insanda kuyruk sokumundaki açık yaralar enfekte de olursa son derece ağır enfeksiyonlar olur ve bu kişiyi kurtarmak tamamen namümkün olur maalesef şuanda yapılması gereken bakın hukukçularla da konuşuyoruz,Yargıtay’a 2 haftadır başvurulmuş durumda bir başka açlık grevcisi İbrahim Gökçek’in durumu ağırlaşınca Yargıtay’a başvurulmuştu ve 3 gün içinde ATK raporuyla cezaevinde kalamaz ve tahliye edilmesi gerekli kararı verilmişti ancak Mustafa Koçak’ın durumu daha da kötü ve 2 hafta geçti Yargıtay hala karar vermiyor Yargıtay’ın biran evvel karar vermesi lazım ya onama veyahut da onamama yönünde bir karar vermesi lazım bir yolu açılması lazım Anayasa Mahkemesi yolununun veyahut da onamayarak tahliye kararı vermesi lazım veyahut da ATK’ye gidişini onaylaması lazım ki Adli Tıp Kurumu’nun bunun gibi bir hasta için verdiği tahliye durumu kararını Mustafa Koçak için de vereceğini tahmin ediyoruz çünkü 33 kiloya düşmüş ve son derece ağır durumu olan bir insan değerli arkadaşlar her şey olur ama can geri gelmez bu insan öldükten sonra istediğiniz kadar adil kararlar alın ama can geri gelmez bu insan açlık grevinde olduğu için başka insanlarda açlık grevine başlıyor ve durum gayet kötüye gidiyor işin doğrusu en azından iktidarın Adalet Bakanlığı’nın bir adım atması lazım buradan Adalet Bakanı’na çağrı yapıyorum biz 250 gündür bu çağrıları yapıyoruz ama Adalet Bakanlığı’nın bu acil duruma kulak kabartması gerekiyor göz göre göre infaz edilmiş bir insan cezaevinde ki bütün bu kararlara itiraz ettiği için ölürse bunun vebali çok ağır olur çok net söylüyorum çok ağır bir vebal olur ve bunun hukuk önünde hesabını vermek  mümkün değildir çünkü bir can mevzu bahistir.

Sadece Mustafa Koçak değil ülkemizdeki anti-demokratik baskılardan dolayı Grup Yorum’da açlık grevinde Helin Bölek ve İbrahim Gökçek de tahliye edildiler ve Grup Yorum üzerindeki andi-demokratik baskılara karşı bir açlık grevinde bunların da durumu son derece kötü Helin Bölek’in durumu daha da kötü İbrahim Gökçek bir deri bir kemik kalmış durumda,Helin Bölek bu kişi ve şuanda bu hali de mevcut değil yatalak bir halde ölüme çok yaklaşmış bir halde ve 250 günleri bulmuş ölüm oruçlarından bahsediyoruz yine İbrahim Gökçek’in durumu bir deri bir kemik kaburgaları sıyrılacak bir durumda fizyolojik ve bir çok mental fonksiyonları çok azalmış durumda maalesef bütün bunlara karşı açlık grevlerine devam ettiren müvekkillerin avukatları açlık grevine devam ediyor ve giderek daha da yayılma eğilimi gösteriyor cezaevlerinde başlayan açlık grevleri var 4 tane hukukçu süresiz açlık grevine başlayacağını duyurdu cezaevlerinden yine bu açlık grevleri sonrasında biz çok vahim hadiseler olabileceğini hatırlatıyoruz ve bir an evvel Adalet Bakanlığı’nın harekete geçmesi gerektiğini söylüyoruz değerli arkadaşlar.

İkinci konumuza gelelim Ankara Emniyeti’nde çok vahim işkence iddiaları var. Bunu biz bu kürsüden defalarca gündeme getirdik,26 Mayıs’da eski Dışişleri Bakanlığı personeli 111 kişiye yönelik vahim işkence iddiaları vardı,makata cop sokmaya kadar bu iddialar Ankara Barosu’nun emniyette gözaltında bulunan kişilerle görüşmelerinde de ortaya çıkmıştır ve baro raporuna yansımıştı ama başlatılan Cumhuriyet Savcılığı soruşturması konusunda herhangi bir adım yok idari bir soruşturma yine yok sümenaltı ediliyor bu konu bu bir.

İkincisi kasım ayında devam eden Adalet Bakanlığı eski çalışanlarına yönelik kötü muamele ve işkence konusundaki ihbarlarımız olmuştu,hem sosyal medyadan hem öncekinde olduğu gibi soru önergelerimizle İnsan Hakları İncelem Komisyonu’na dilekçelerimizle ama adım atılmamıştı bunun üzerine Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi tekrar rapor hazırlamıştı gözaltındakilerle görüşerek ve kötü muamele ve işkenceyi ispatlamıştı çok ciddi bir kuruluş olan Ankara Barosu’nun web sayfasına girerseniz bu raporları görürsünüz

3. olarak 28 Şubat günü 40 genç insan erkek ve kadın öğrenciler  Ankara Emniyeti’nde kötü muamele ve işkence gördüğü iddialarıyla avukatların bize başvurduğu bu insanlara yönelik daha ayrıntılı bir tutanak ile bir raporlaştırma girişimi yapılması için Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi avukatları Ankara Emniyeti’ne gittiklerinde maalesef önceki gidişlerinin aksine bu sefer Ankara Emniyeti’ndeki görevliler onları içeri almadı ve defolup gidin dediler düşünün Ankara Emniyeti görevlileri avukatlara bu sözü söyleyebiliyor bunlar tutanaklara geçmiş durumda arkadaşlar diyeceksiniz ki tutanaklar nerede tutanaklar burada değerli arkadaşlar hepsi belgeli bakın size gösteriyorum Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin görevlendirdiği avukatların tuttuğu tutanak ama bu tabi engellenmiş durumda çünkü emniyeti geçişleri engellenmiş durumda burada bakın ne söyleniyor gözaltındaki kişiler diyor ki bizi 5 kişi bir karanlık odaya aldılar alt iç çamaşırımız kalana kadar soyunamamız istendi ve ters kelepçelendik düşünün gözaltında ve ters kelepçeleniyorsunuz başımızda poşetler geçirilerek havasız kalmamız sağlandı ve 3 4 defa tekrarlandı havasız kaldık ve daha sonra elinde eldiven olan birisi elinde kerpetenle gelerek bakın tırnaklarınızı çekeceğim konuşun yoksa kan akar siz bilirsiniz gibi cümleler söylüyor burada hepsi yazıyor burada hepsini okuyabilirsiniz ve bu muameleler devam ediyor kimisi MS hastası çok ciddi bir hastalık olan MS hastalığı olan ilaçlarını alamayanlar var ve kötü muamele gördüğünü söyleyen bir çok kişi var avukatsız ifadesinin alınmaya çalışıldığı kişiler var ve bu konuda yoğun iddialar var bu kişiler halen gözaltında günlerdir bu iddialar vardı 28 şubat öncesinde de vardı ayağı kırılan insanlar geçen hafta size resimlerini de göstermiştik ve ardından 28 şubat itibariyle 40 kişi hakkındaki bu iddialar oldukça yoğunlaştı değerli arkadaşlar peki ne yapılıyor hani Türkiye’de deniyor ya işkenceye 0 tolerans iktidarımız döneminin sloganı budur dönemimizde işkence işte size defalarca belgelenmiş Ankara Emniyeti’nde yapıldığı defalarca sadece benim sözümle değil baronun raporlarıyla belgelenmiş işkenceleri size defalarca anlatıyorum ama yapılan tek bir işlem yok 10 aydır açılan adli bir işlem var o konuda zerre bir gelişme yok yapan yanına kar kaldığını sanıyor ama bugün bir gün mutlaka bu ülke hukuka geri dönecek değerli arkadaşlar bunu da hiç kimse unutmasın ve işkence zaman aşımına uğrayacak bir suç değildir ve insanlık suçudur bunlar kesinlikle ne kadar tekrarlansa az olan cümlelerdir gerçeklerdir ve tekrar ve tekrar hatırlatıyoruz,şimdi biz bu işkence olaylarını gündeme getirdiğimizde büyük bir duyarsızlık var güya iktidar biz işkenceye karşı 0 tolerans halindeyiz diyor güya meclisin bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu var ama ne kaçırılıp da işkence edilenlerle ilgili tek bir cümle söyler,ne Ankara Emniyeti’nde ki bu 3. Kez tekrarlanan büyük operasyonlardaki işkence iddiaları ile ilgili bir şey söyler hiçbir şey söylemez kulağının üstüne yatar ve hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ama bakın Türkiye Dünya ileriye gidiyor diyoruz değil mi ama ileriye gitmiyor ben size eski bir gazete küpürü hatta manşeti göstereceğim 2 mart 2000 yılı Hürriyet gazetesi bakın o günlerin Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı bir karakola aniden bir baskın yapıyor ve karakolda Filiskin Askısı mı Falaka mı olduğu belli olmayan bir alet ele geçiriyor,onu alıyorlar getiriyorlar meclise meclise girerken bile zorluk çıkıyor nedir bu alet deniliyor vekiller getirdiği halde bakın tam sayfa bir haber var burada Hürriyet Gazetesi Milliyet Gazetesi de alıntılamış Falaka Baskısı demiş birisi birisi Falaka Meclis’de demiş şimdi 2020 yılındayız aradan 20 yıl geçmiş ve Türkiye ileriye gideceğine geriye gitmiş şuanda apaçık olan bir takım durumundan raporlar ortadayken adım atan yok maalesef ve işte görmezden gelme tam gaz devam ediyor.

Bakın size yine başka belge göstereyim daha önceden de 8 sayfalık bir mektupla bize 108 gün boyunca işkence gördüğünü söyleyen Zabit Kişi isimli şahsın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru maalesef reddedilmiş Anayasa Mahkemesi’de maalesef bu suçlara ortak olmuş oluyor çünkü çok ayrıntılı ifadelerle işkence ile muamele gördüğünü söyleyen bir insanın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını,yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları Anayasa Mehkemesi reddetmiş tabi bu ret kararlarının arkasına bakıyoruz siyasi iktidarın eski bürokratlarının Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandığı bir zaman diliminde bu kararları da çok garip görmediğimizi söyleyelim arkadaşlar.

Evet geçtiğimiz gün 8 marttı ve 8 mart Dünya Kadınlar Günün’de İstiklal Caddesi’nde yapılacak bir kadın yürüyüşü yasaklandı kadınlara müdahale edildi kadınlar erkekler tarafından tekrar darp edildi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde utanç verici manzaralar vardı adeta sıra dayağına çekilen kadınlar vardı ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ne kadar olması gereken bir gün olduğu bu erkek muamelesinden bu polis muamelesinden net bir şekilde anlaşılıyor.

Yine dün çok vahim bir kararla karşılaştık yargı tamamen siyasetin emrinde ve bağımlı durumda resmen bağımlı durumda hani bir uyuşturucu bağımlılığından daha kötü bağımlı durumda maalesef neden çünkü inanılmaz vahim kararlar veriyor bakın Selçuk Mızraklı hakkında bir tanık beyanı var tanığın beyanının yalan yanlış iftira olduğu apaçık ortada herşeyiyle kanıtlandığı halde mahkeme 9 yıl 4.5 ay ceza verebiliyor, inanılmaz bir durum halkın iradesiyle seçilmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanımız eski demiyorum çünkü o gaspla oradan alınmış durumdadır herkese yapılan hukuksuzluğun bir parçası ona da yapılmıştır ve gaspla görevinden alındıktan sonra zalim ve adaletsiz bir kararlar 9 yıl 4.5 ay ceza verilmiştir inanılmaz zalimce kararlardır bunlar Selçuk Mızraklı bir hekimdir insan canı kurtarmaya yemin etmiş,onlarca yıl onbinlerce insanın canını kurtarmış çok değerli bir hekimdir tüm Diyabakır halkının sevdiği bir hekim olması yanı sıra onların milletvekili olmuştur ve bununla da kalmamıştır Diyarbakırlı’lar onu onere ederek Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanı seçmiştir enaz 2 kişiden 1 inin oyunu alarak seçilmiştir çok saygın çok değerli bir şahsiyettir ve buna rağmen çok zalim ve hukuksuzca bu karar verilebilmiştir,yargı gerçekten Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kötü yıllarını yaşıyor en bağımlı yıllarını yaşıyor işte dün de Osman Kavala kararını gördük AİHM’in kararının günü dolma üzereyken bir de Osman Kavala’nın başına casusuluk davası açtılar bir de onu casus ilan ederek tutuku kişinin tekrar tutukluluğuna karar verdiler bunlar gerçekten utanma hissi olmayan kararlar gerçekten gayri ahlaki kararlar ve vicdan hislerinin ortadan kalktığı kararlar inanılmaz kararlar yargı kavramı bu denli ayaklar altına alınmamalıydı hukuk bu kadar ayaklar altına alınmamalıydı diyoruz utanç verici bir şeydir ve bunu yapanlar a dan z ye yarın hukuk önünde mutlak surette hesap verecektir arkadaşlar.

Şimdi yine size bazı cezaevi ihlalleriyle bilgiler vermek isterim. Hülya B. ve eşi 17Aralık’ta İstanbul’da tutuklandılar. Eşi şehir dışına gönderilen anne 2 yaşındaki kızını kimliği olmadığı için cezaevine yanına alamadı. Ziyaretçi olarak dahi kabul edilmiyor. Düşünün çocuğun kimliği olmadığı için annenin yanına alamıyor anne bir tarafta ağlıyor çocuk bir tarafta ağlıyor kadını zaten tutuklamışsınız ama burada insani bir durum var çocuk dışarıda ağlıyor ve 2 yaşındaki çocuk buna kimse bir laf anlatamaz annesine bağımlı yaşayan bir çocuk ama bu çocuk annesinin yanına halen alınamayarak inanılmaz zalimce kararlar bunlar.

Bakın size bir başka fotoğraf göstereceğim,değerli arkadaşlar. Bu kadının durumu ile ilgili bilgi verelim Türkiye’de anne baba tutukluluklar ve kadınların durumu ile ilgili tekrar bir empati yapmanızı sağlayalım. Kız kardeşi bize şu haberi iletiyor: “Gece 1 civarında baskın yapıldı ablamın evine İstanbul’da şimdi Edirne’ye götürmüşler mahkemesi varmış eşi 40 aydır hapiste 2 çocuğu var.Çocuklara bakacak kimse yok çocukların durumları çok kötü.” Diyor. baba da tutuklu anne de gözaltına alınmış ve tutuklanırsa çok kötü durumda olan çocukların hali ortada bu insanlar tutuksuz yargılanabilir yurtdışı yasağı konarak bu çocuklara bu zulüm engellenebilir diyoruz ama zalimlik vicdansızlık Türkiye’de son haddinde.

Yine Ramazan Sarıkaya öncesinde de gündeme getirmiştik. 12 13 yıl önce böbreğini kaybetmiş bir insan şuanda 1 yıldır cezaevinde bir böbreğini kaybetmiş diğer böbreği %50 çalışır durumda çok sıkıntılı durumdayken cezaevine giriyor ve cezaevinde de %45’e düştükten sonra diet programı uygulanmadığı için %18 daha böbrek fonksiyonu kaybı yaşarak %27 böbrek fonksiyon durumuna düşüyor bu çok ağır bir durumdur ve böbrek naklinin kıyısına gelmiş durumda son derece ağır bir durumda olan insan ve maalesef çok ağır ihmallerden sonra bu büyük kayıpları yaşıyor,cezaevindeki bir insanı alabilirsiniz ve sağlık durumundan dolayı infaz erteleme vermeniz gerektiği zaman da infaz erteleme vermeniz gerekir ama bu kişi bakın 1 yıl boyunca adeta bir işkence çekmiş bana da gönderdi defalarca 12 defa dilekçe vermiş bana uygun protein dieti verin diye ve alamamış ve sonunda %18 böbrek fonksiyon kaybı ile ölümün kıyısına yaklaşmış durumda halen infaz erteleme almamış durumda ve adeta bu insanların katili olunuyor açıkçası hem bir doktor hem bir insan hakları savunucusu olarak şu raporları şu durumu son derece vahim olarak görüyorum bir insanın 12 kez dilekçe vererek bir diet programını uygulatamaması korkunç bir şey ve bunun vebali son derece ağır arkadaşlar.

Yine 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla kadın mahpuslara yönelik açık görüşlerde sıkıntılar olduğunu duyuyoruz. Mesela Şakran Cezaevi’nde öğlene kadar bu ziyaretler yaptırılmamış uzak illerden gelip ağlayarak dönen insanlar olmuş ve öğleden sonra kısmen izin verilmiş bunlar kabul edilecek davranışlar değil insanların maddi manevi her türlü zorluğuyla bu denli oynanması ve insanların hakaret görmesi kabul edilecek bir davranış değil değerli arkadaşlar.

Daha önce de çok gündeme getirdik Alparslan Kuytul 2 yılı aşkın bir süre uzun süre tutuklu yargılandı o da yine bomboş bir dosya ile siyasi saiklerle Adalet ve Kalkınma Partisi yerine Zulümle Kalkınanlar Partisi dediği için cezalandırıldı 2 yılı aşkın bomboş bir dosya ile cezaevinde yattı şimdi de serbest kaldı ama serbest kaldığı zaman vereceği konferanslar engelleniyor konferans salonlarına kendisi alınmıyor ve hitap etmesi engellenmeye çalışılıyor.

Değerli arkadaşlar göçmen krizi devam ediyor 12 gün oldu bizde bölgeye gitmiştik geçtiğimiz hafta aktardık bunu maalesef büyük bir şantaj malzemeesi olarak kullanılıyor Türkiye kapıları açmış gidin diyor bu insanlara karşı taraf ağır bir insan hakları ihlali olarak bunları sınır da vuruyor biber gazı sıkıyor bomba atıyor geçişlerini engelliyor ve insanlar ortada telef oluyorlar binlerce kişi şuanda pazarkule sınır kapısında perişan bir durumda bekliyorlar insan pazarı yaşanıyor can pazarı yaşanıyor ve insan canı üzerinden bir pazarlık yapılıyor utanç verici bu sahne devam ediyor bir an evvel bu konuda devletler arası anlaşma yapılması gerektiğini söylüyoruz. Yine biz bölgede haberleşmeyi sürdürüyoruz gittiğimiz Doyran köyü mevkiinde hiç kimseyi görememiştik daha sonra yaptığımız araştırmalarda bizden önce binlerce kişi Doyran Köyü’nde varken bizden bir iki gün önce Doyran Köyü’ne 30 otobüs geldiğini bunların resmi görevliler tarafından getirildiğini 30 otobüse insanların doldurulup bölgenin boşaltıldığını öğrendik hakikaten de ilginç bir şeydi bir bölge boşalır ama yavaş yavaş 3 5 günde boşalır bir anda o bölgede kimsenin kalmadığını gördük resmi otobüsler alıp insanları geçişlerin rahat yapılabileceği nehir boyundaki sakin alanlara götürmüşler ve oralardan geçmeye teşvik etmişler. Karşı tarafa geçildiğinde ne oluyor sonra Yunan polisi bu insanları alt iç çamaşırı kalana kadar soyuyor evlerinden telefonlarını alıyor dövüyor ve geri yolluyor yani bu insanlar bir taraftan tokat yiyor bir diğer taraftan tokat yiyor ve insanlık dışı bu muameleler devam ediyor değerli arkadaşlar.

Evet avukat Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı savunmaya özgürlük diyerek 30 günü aşkın bir şekilde açlık grevini devam ettiren avukatlarımızdan birisi ve Selçuk Kozağaçlı da adalet istiyor hukuk istiyor ve savunmaya özgürlük istiyor.

Evet ülkedeki hak ihlalleri bitmiyor yine devam ediyoruz Mehmet Bal Batman’lı bir kişi İstanbul’da kayboldu kaçırıldı ve hiç kimse bu konu hakkında bir açıklama yapmıyor Mehmet Bal nerede biz bununla ilgili işlemleri yaptık ama halen bir cevap yok.

Gökhan Türkmen kaçırılan 7 kişi’den birisiydi 6 kişi şuanda bulunmuş durumda 5’i konuşmamayı tercih etti şuanda cezaevlerinde özel koğuşlarda tek başına tutuluyorlar yanlarına hiç kimse verilmiyor ki bir takım gerçekleri anlatmasınlar diye ama onlardan farklı olarak Gökhan Türkmen mahkemede işkence gördüğünü net bir şekilde beyan etti geçtiğimiz günlerde 271 gün boyunca bir takım görevlilerin kendisine korkunç işkenceler yaptığını daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne teslim edildiğini söyledi mahkemede bizde aylardır bu konuyu niye gündeme getirdiğimizi tekrar kamuoyuna hatırlatmış olduk maalesef Türkiye şuanda böyle vahim hadiselerin yaşandığı bir yer bu gerçekleri söylemek zorundayız.

Gülistan Doku Dersim’de kayboldu ve 2 ayı buldu maalesef halen haber yok nerede bu insan yetkililer açıklama yapmıyor,ciddi araştırmalar yapılmıyor ve Gülistan Doku’nun erkek arkadaşının ailesi bölgeden taşınmaya çalışırken yakalanıyor  maalesef Türkiye’de hukuk olmadığı için isteyen istediğini yapıyor kaybolan kayboluyor kaybedenlerinde yanına kar kalıyor.

2 Süryani vatandaşımız karı koca bakın Diril çifti onlarda 60 güne yakın oldu halen ortada yoklar bu iki yaşlı insandan kim ne ister ne oluyor ne bitiyor anlamak mümkün değil ama bu 2 insan 60 gündür yok,kamu görevlilerini göreve davet ediyoruz bu insanlar nerede ciddi bir araştırma yapılsın diyoruz ve bilhassa da hani Süryani olmalarından dolayı onlara yönelik bir husumet mi var bunlarda hepsi ayrı konular ayrıca tetkik edilmesi gereken konular hepsi hakkında ciddi araştırma bekliyoruz.

Ve son olarak aylardır gündeme getirdiğimiz Yusuf Bilge Tunç Yusuf Bilge Tunç 6 Ağustos’tan beri kaçırılmış durumda bunu çok iyi biliyoruz bugün 10 mart 7 martta doğum günüydü ailesi onsuz doğum günü partisi yaptı herkes doğum günlerinde güler şakalaşır neşe içinde doğum günleri yapar Yusuf Bilge Tunç’un ailesi ağlayarak bu doğum gününü geçirdi düşünün 6 Ağustos’tan beri kayıp olan bir kişiden bahsediyoruz yani 7 ayı bulmuş durumda bunlar korkunç durumda halen 7 ayı geçmiş bir insan hakkında tek bir haber yok aslında herkes ne olduğunu çok iyi biliyor önceki kaçırılan 6 kişi için neler olduğunu bize Gökhan Türkmen anlatmıştı ve bu son hadise içinde halen ne olacağını bekliyoruz değerli arkadaşlar insan hakları ihlalleri son derece vahim durumlardır siyasi iktidarlar bunları son derece yapabilir ama biz insan hakları savunucuları ve bu konuda görevi olan siyasetçiler bu ihlallere karşı var gücümüzle karşı dururuz ve durmaya da devam edeceğiz.

Yorumlar