29 Şubat 2024

Gergerlioğlu: “

İlk olarak gündemimizde Meclis’in kaç gündür görüştüğü 8. Yargı paketi var, önceki hafta Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelere yoğun bir şekilde katıldım ve bu hafta da Genel Kurul’da 8. Yargı Paketi ile ilgili çalışmalara katılıyoruz.

8. Yargı Paketi’nden büyük beklenti vardı ama bu beklentiyi suya düşüren bir iktidar var maalesef adalet bekleyenlerin talebine cevap vermeyen bir iktidar var. 8. Yargı paketinde birtakım teknik maddeler ve adaletsizliği daha da artıran maddeler ile dolu. En ufak bir ifade özgürlüğünüz muhalif bir söyleminiz “terör örgütüne üye olmamakla birlikte suç örgütüne yardım” diye nitelendirilerek sizin “terörist” ilan edilmenize yol açacak. Çok sıradan ifadeleriniz terör ile ilişkilendirilebilecek. Bunu biz komisyonda da Genel Kurul’da da AKP MHP vekillerine söyledik. Bugün bu anayasa suçunu rahat bir şekilde işleyebilirsiniz ancak yarın öbür gün bunlar sizin de başınıza gelebilir dedik fakat umursamıyorlar. İlanihaye iktidarda kalacaklarını zannediyorlar. Yarın öbür gün hatırlatıldığı zaman kendilerine hakaret edilmiş gibi hissediyorlar, tehdit edilmiş gibi hissediyorlar. Hayır biz normaliteyi söylüyoruz! Yüz yıllarca iktidarda kalacak bir parti yok! Rant ile yağma ile talan ile iktidarda olan bir parti var ve ortağı var. Bunlar bir gün gidecek ister istemez de yaptıklarından hesap sorulacak. Bunu tehdit olarak görmeleri doğru değil. Bu normal sürecin bir işleyişidir. Doğru yapmışsa kendisine bir şey olmaz yanlış yapmışsa cezalandırılır! Bu böyledir, burada tehdit yok ama o kadar bir güç hırsı onları bürümüş ki ihtiras ile güce sarılmışlar ki yarını hatırlatan ifadeler karşısında öfkeye kapılıyorlar.

8. Yargı Paketi’nde inanılmaz maddeler var! 22. Maddede de komisyonda çok yoğun bir şekilde itiraz ettiğimiz ve bu paketin en önemli ve üzücü maddelerinden birisi kayyım maddesi. Kayyıma cezai, hukuki, mali, idari sorumsuzluk veren ve cezasızlık kalkanı ile onu sarıp sarmalayan bir madde! Yağmanın, talanın önünü açacak bir madde getiriyorlar. Sadece bizim değil 85 milyonun itiraz etmesi gerekiyor çünkü yarın öbür gün sizin de malınıza, şirketinize çökebilirler ki bir kayyım gelir malınızı istediği gibi talan eder ve bu yaptıklarından hesap bile sorulamaz! Böyle bir yasa geçirilmeye çalışılıyor. Bu işin ideolojisi, etnisitesi, dini, dili yok! Yarın öbür gün sizin de başınıza gelecek vahim bir Anayasayı çiğneyen maddeyi burada getirmeye çalışıyorlar! Biz elimizden gelen tüm güç ile buna karşı duruyoruz. Bu yasa teklifinde en başta milyonların beklediği genel af yok! 4/4’lerin sorunlarına çare bulan bir madde yok.  Çok mağdur durumda olan insanlar var! 31 Temmuz 2023’teki haklardan yararlanamayan, bunu kaçıran ve son derece mağdur durumda olan mükerrerlerin durumunu biz defalarca gündeme getirmemize rağmen maddelere dahil edilmedi! 4/4 yatmak durumunda kalan mükerrerler kaç gündür feryat ediyor fakat onları duyan eden yok! Cezaları arttırdıkça artırıyorlar. Para cezaları, yargısal cezaları artırdıkça artırıyorlar, vatandaşın derdine derman olmayı düşünmüyorlar.

Emekli ile ilgili bir ikramiye artışı yapıldı. Emekliye sadaka gibi ihsanlar verilmeye çalışılıyor. Ekonomik durumu berbat eden bir iktidar ile karşı karşıyayız. Düşünün pide fiyatları 20 TL bu sene. Olacak gibi değil! Korkunç arttı. Daha 1-2 yıl önce o pidenin fiyatı 4 TL’ydi şimdi 20 TL. En az 5 kat artmış bir pide fiyatı ile karşı karşıyayız. Ramazan’da akşama kadar aç kalan insanın canı pide yemek ister ve böyle bir mütevazi lüksünün olmasını ister ama bunu bile burnundan getiren bir iktidar var karşımızda. Düşünün bir pideyi bile vatandaş yiyemeyecek. 8-9 kişilik aileler ne yapacaklarını bilemiyor. İftarda, sahurda biraz pide yediği zaman inanılmaz bir maliyeti olacak insanlara fakat bunu umursamayan bir iktidar ile karşı karşıyayız çünkü ekonomik durumu berbat ettiler. Emekli karnını doyuramaz bir hale geldi, yoksulluk, açlık sınırının altında yaşıyor. Asgari ücret bile alamıyor emekli ve perişan durumda başka bir şey değil. Ekonomik durumun aniden iyice berbat olmasından oldu! Yavaş yavaş bir kötüleşme vardı fakat bildiğiniz gibi ekonomideki 128 Milyar $ hadisesi ve diğer doları dizginlemeye çalışan akıl dışı faiz neden enflasyon sonuç söylemleri ekonomide büyük bir çökme meydana getirdi, büyük bir çöküş yaşandı ve ardından tüm dengeler bozuldu. %3-5 insanlar birazcık dişini sıkıp idare ediyordu büyük bir çöküş yaşandı ve şu anda emekli feryat ediyor. Emekliye 3-5 kuruş sadaka gibi ihsanlar gönderiyorlar, hiçbir derde deva değil. Emekli perişan durumda ve aniden bir enkazın altında kalmış durumda. Aniden 3-5 kat büyük bir felaket ile karşı karşıya emekli maalesef. Bu yasa teklifini de aslında Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmesi gereken bu maddeyi sokuşturdular ve aradan geçiriyorlar. Buranın da konusu değil aslında Adalet Komisyonu’nda hukuki meseleler tartışılır ne yaptıkları belli değil. A’dan Z’ye her şeyi yalan yanlış hazırlıyorlar. Güya komisyonda bazı hususlar tartışılmış, buraya gelmiş gibi bir görüntü oluşturuyorlar. Yok öyle bir şey. AKP MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nın işi gücü yalan ve yanlış ifadelerdir. Dün de genel kurulda vekiller tarafından bunlar hep telin edildi!

Bize gelen hak ihlallerini ayrımsız bir şekilde sizlere sunmaya çalışacağız. Yurdun dört bir tarafından halkımızın her kesimini bize başvuruları var. Biz de halkımızın başvurularını hiçbir ayrım yapmaksızın burada gündem ediyoruz, yazılı soru önergeleri veriyoruz, insan haklarını inceleme komisyonuna başvuruyoruz ve sosyal medyadan da baskı yapıyoruz.

“İkinci kez mükerrer hiçbir ülkede bu şekilde bir ceza sistemi yok. AYM başvurusu olmasına rağmen hala bu sorun çözülemedi. 4+4 siteminin ¾’e çekilmesini rica ediyoruz devletimizden.” Diyor mağdurlar.

İdare mahkemelerinden büyük şikayetler var ve idare mahkemelerinde birtakım usulsüzlüklerin hatta para işlerinin döndüğüne dair önemli şikayetler geliyor bize. İhbarlar geliyor. Biz idare mahkemesi ismi vermeyeceğiz ama çok önemli birtakım şikayetler geliyor. Para işlerinin döndüğü yönünde oldukça önemli bilgiler geliyor. Bu işlerin belgesi olmuyor biliyorsunuz ama hepimiz biliyoruz ki rüşvetin belgesi olmasa da rüşvetin kendisi bu ülkede var. Birçok kez verildi, alındı o yüzden borsaların olduğu ülkemizde bu söylentilere kulak kabartmamak mümkün değil ve adaletin çöktüğü bir yerde borsaların, kara işlerin dönmemesi mümkün değil diyoruz.

Yusuf Kılıç kendisi daha önceden de bize başvurmuştu. İzmir’de bir imam kardeşimiz, AK Parti’nin mitingi yapılacakmış, AK Parti yetkilileri camiye gelip demişler ki : “Yusuf Hocam miting yapılacak camide cemaate duyur. Mitinge gitsinler.” Demiş ki: “Ben imamım burası ibadet yeri siyaset yeri değil ki mitingi adam toplama yeri değil böyle bir şey yapamam.” Demiş. “Vay sen mi yapmıyorsun?” sonra hakkında soruşturma başlatmışlar. Bir sürü mağdur etmişler. Bir sürü laf işitmiş. Ardından sürgün edilmiş ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmiş. İmam efendi işini yapıyor, Allah’tan korkuyor, camiye siyaseti sokmamaya çalışıyor, herhangi bir partinin propaganda alanı yapmamaya çalışıyor, mitinge adam toplamıyor ama sonuçta başına gelen bu değerli arkadaşlar. Olacak bir şey değil.

Celal Çalaş kendisinin babasından kalma eski bir çeşme için 23 yıl ceza aldı bir davadan dolayı haksız yere infazı yakılmış ve önce ailesine yakın olan Hınıs Kapalı Cezaevi’ne hapsedilmiş ve görüşlerine gitmekte ailesi zorlanıyor. Yaşlı ve rahatsız en azından nakil ile ilgili bir işlem yapılsın. Patnos Cezaevi’nde kalıyormuş. Patnos Cezaevi’nde oldukça uzak bir yerde en azından yaşlı ve hasta mahpus için Adalet Bakanlığı’nın nakil işlemi yapması gerektiğini söylüyoruz.

Mahmut Yamalak Akçaabat F Tipi Cezaevi’nde 30 yıldır mahpus. “10 saat kala biz almaya gidiyorduk ama infazı yakıldı diye bize haber geldi. Perişan olduk. Savcı ile görüştük. Bu anti demokratik uygulamanın sebebini sorduk.” Çok basit gerekçeler söylemiş ve 30 yıllık ceza 36 yıla uzadı.” Demiş. Nasıl oluyor? Ufak tefek disiplin cezalarından 30 yıl 36 yıla mı uzadı? Diye sormuş yakınları. “Evet öyle git hakkını başka yerde ara.” Denilmiş ve maalesef gelinen nokta burası değerli arkadaşlar. En ufak basit meseleler ile insanların denetimli serbestliği şartlı tahliyelerinin yakıldığı bir sistem çünkü yönetmeliği keyfiyete uygun bir şekilde hazırladılar. Bu yönetmeliği değiştirin dedik ve değiştirmiyorlar. Israr ediyorlar bu yönetmeliğin kalması konusunda. İnfaz hukukunda çok büyük adaletsizlikler var değerli arkadaşlar.

“Şimal Deniz 6 Şubat’ta Çağlayan Adliyesi’nde mahkemesi vardı, mahkemeden sonra halkın hukuk bürosuna avukatlarla görüşmek için gitti. Büro basıldı ve gözaltına alınıp tutuklandı. Kızım Sarıyer Pir Sultan Abdal Derneği Saymanı ve sadece hukuk bürosunda bulunduğu için ve hiçbir gerekçe göstermeden gözaltına alınıp tutuklanıyorlar ve bugün de sevk etmişler hiçbir haber vermeden.” Diye yakınları bize başvurdu değerli arkadaşlar. Adil bir yargılama lazım, bir hukuk bürosunda bulunduğunuz için tutuklanmanız olacak bir iş değil. Nasıl olsa kimse bana hesap soramaz. İstediğimi yaparım, hesap soranın canına okurum derseniz işte böyle bir anti demokratik ülke oluyor.

Sağlıktaki kamu işçileri önemli mağduriyet yaşadıklarını söylüyorlar çünkü toplu iş sözleşmesine göre maaş alıyorlar. İş sözleşmesi tarihlerinin farklı gösterilmesinden dolayı ücret farklılıkları ortaya çıkıyor. 29 Ocak 2024’te imzalanan ek protokolün güncellenmesini talep ettiklerini iletiyorlar. “Toplu İş sözleşmesi başlangıç tarihlerinin 01.01.2024 olarak uygulanmasını ve memur , memur emeklisi , bağkur emeklisi , ssk emeklisi ve asgari ücrete yapılan yüzde 49.25 zam oranının kamu kurumlarında görev yapan kamu işçilerine de uygulanmasını istiyoruz.” Diyorlar. 1 Ocak’taki zammı kaçırmışlar, 29 Ocak’ta onlarınki güncelleniyormuş ve bu yüzden adaletsizlik oldu diyorlar. Bu adaletsizliği de yetkililerin görmesi ve aynı işi yapan bu arkadaşlarımızın haksızlığının giderilmesi gerekir.

“Karayolları işçileri olarak uluslararası sözleşmeler ve en önemlisi insan haklarına aykırı skala adaletsizliğine maruz bırakılmış durumdayız!” diyor.

Burhanettin Çorapçıgil: “Antalya’da sokaklarda, yürüyüş yollarında, internet kafelerde yaşarken evim bile yoktu. Birisi benim ile tanıştı, dolandırdı beni.” Diyor ve ardından bir ceza verilmiş. Cezaevinde olduğu anlaşılmamış ve kendisi bulunamamış, ceza kendisine tebliğ edilememiş. Bundan dolayı birtakım yargısal sıkıntılar yaşamış, bize başvurdu. Biz de yazılı soru önergesi ile durumu ileteceğiz. Önemli mağduriyetler yaşamış. “Cezaevinde olduğumu bulamadılar, karar yüzüme okunmadı. Param cezam için açık cezaevine götürdüler orada bir gece kaldıktan sonra kamuya yararlı işte çalışmam üzere yollandım. Yakalanmam gelmeden adalete teslim olmak istedim yakalanmam çıkmadığı için beni alamadılar.” Gibi böyle üzücü bir şekilde Aziz Nesin hikayelerindeki durumlar olmuş ve çok büyük mağduriyet yaşamış kişi.

Mevlüde Göksun’un fotoğrafını size sunuyoruz. Edirne Cezaevi’nde Mevlüde Hanım 7 aylık hamile. Eşi bizi defalarca arıyor, son derece zor durumda ve Mevlüde Göksun’un hamile olmasına rağmen cezaevinde tutulduğu bir gerçek. Mahkum olsaydı cezaevinde olmazdı, tutuklu olduğu için daha hakkında kesinleşen bir ceza da olmamasına rağmen cezaevinde. Bunlar olacak işler değil fakat işte oluyor bunlar ve biz de olmaması için uğraş veriyoruz. Karnında masum bir bebek var, düşük yapabilir, bebek ile ilgili doktor muayenesinde sıkıntılı bir ters duruyor raporu var, bunu mahkemenin kale alıp bir an evvel anneyi tahliye etmesi gerekiyor. Biz cezaevine, savcılığa ve mahkemeye bunu söylüyoruz. Bu anne ve bebeğinin sağlığı son derece önemli ve sıkıntılı bir durum arz ediyor. Normalde cezası kesinleşmiş olsa cezaevinde durmaması gerekiyor. Tutuklu olduğu için cezaevinde. Bu kadar amuda kalkmış bir yargısal sistem var değerli arkadaşlar kabul edilecek bir durum değil fakat ülkede bunlar yaşanıyor işte görüyorsunuz.

28 Şubat mağdurlarından Hüda Kaya vekilimizin oğlu dün Hüda Kaya Hanımefendi’nin avukatı ile birlikte beni ziyaret etti. Hüda Kaya vekilimiz 28 Şubat’ta çok büyük mağduriyetler yaşadı, sırf başörtüsü yüzünden bu mağduriyetleri yaşadı. İdam ile yargılandı ve daha sonra milletvekili oldu ve her türlü haksızlığa karşı mücadele etti. Hüda Kaya vekilimiz şu anda cezaevinde. Hakkındaki ithamlar ne o da bilinmiyor! Dosyada gizlilik kararı var ve hiçbir bilgi verilmiyor. Biz dün hem oğlu hem avukatı ile görüştük. Oğlu Muhammed Cihad Ebrari ve Av. Zilan Leventoğlu ile görüştük ve dosya hakkında bilgi alamadıklarını, halen tutuklu olduğunu ve önemli mağduriyetlerin yaşandığını öğrendik. HÜda Kaya vekilimizin bir an evvel bırakılması lazım. 28 Şubat’ın 27. Yıl dönümünde 28 Şubat mağdurlarını bizzat mağdur eden bir iktidar ile karşı karşıyayız ve bu iktidar da utanmadan sıkılmadan 28 Şubat edebiyatı yapıyor. Yani 28 Şubat edebiyatı nasıl yaparsınız? Siz binlerce başörtülü kadını cezaevine atan değil misiniz? Haksız hukuksuz gerekçeler ile insanları işinden atıp zindanlara atan değil misiniz? Hiç utanmıyor musunuz? Yüzünüz kızarmıyor mu? Siz nasıl olur da 28 Şubat edebiyatı yapabilirsiniz anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar.

Nurcan Arslan- Abdulkadir Arslan çiftini burada çok gündem ettik 6 çocukları var ve anne baba tutuklulular. Çocuklar dayılarının yanında çok büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Annesiz babasız 6 tane küçücük çocuk olacak bir durum değil ve anne Nurcan Arslan’ın bize gönderdiği bir mektup var; “ “Çocuklarımdan ayrılalı tam 3 ay olmasına rağmen halen açık görüşlerimiz ağlaya ağlaya geçiyor. Ayrılmak istemiyorlar. 6 çocuk aynı anda hem annesiz hem babasız bırakıldılar. Bu zulüm değil de nedir? Size yazdığım mektubu Cemre Birand Hanımefendi’nin okumasına çok sevindim. Ona çok teşekkür ettiğimi iletin. Size dua ediyoruz.” Diyor Cemre Birand’a teşekkür ediyor Nurcan Arslan 6 çocuğun annesi olarak.

Sibel Ünnü, Kayseri Bünyan Cezaevi’nden göndermiş bize mektup; “Küçük yaşta otizmi olan çocuğum dahil dört çocuğum var. Cezaevindeyim, Yusuf Kerim yasasından faydalanmak istiyorum fakat karşıma engeller çıkıyor ve olması gerekenler olmuyor. Hasta çocuğu olan bir anneye yardımcı olmanızı istiyorum.” Diyor Sibel Ünnü Kayseri Kadın Cezaevi’nden bana gönderdiği bir mektupta. Hasta bir çocuğu var ve bununla ilgili işlemler başlamış, bu olacak bir durum değil. Bir an evvel başlaması gerekiyor değerli arkadaşlar. Sibel Ünnü ile ilgili bu durumu size iletmiş olalım.

Mehmet Miraç Dinç, Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden bize yazmış ; “HDP Gençlik Meclisi Üyesi ve MYK’sı olmamdan dolayı iftiraya uğradım ve bir kumpas davasının mağduru oldum. Önceki dönem Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın evinde zanlı olarak yakalandığım söylendi fakat beni sokakta yolumu keserek gözaltına almışlardı. Kendimi bir anda büyük bir kumpasın içinde buldum. İddianame ve mahkeme siyasi saikler ile kuruldu. Sesimizi duyun, duyurun!” diyor.

Remzi Uçucu İzmir 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden bize gönderdiği mektubunda; “Kitap yayın yasakları var. Bandrollü fakat iktidarın istemediği kitaplar ve dergiler içeri giremiyor. Sohbet hakkımız kısıtlanıyor. İletişim hakkımız cezaevi içi mektuplar bile ücretli olacak şekilde kısıtlanıyor ve keyfi bir şekilde mektuplar engelleniyor. En ufak protesto hakkımıza soruşturmalar açılıyor. Kelepçeli muayeneyi kabul etmeyince muayene ettirilmiyoruz. Sevklerimiz geciktiriliyor. Haksız yere yazı malzemelerimize el konuluyor. Görüş saatlerimiz kısaltılıyor, personel yok deniliyor ama aramalar sıklaştırılıyor. O zaman personel nedense az denilmiyor!” diyor.

Bayram Yıldız, Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nden bize yazmış ; “16 yaşında cezaevine giren 32 yaşına gelmiş bir mahpusum. Kötü muamele, darp ve işkence görmüş, psikolojisi alt üst edilmiş, çocuk yaşta Pozantı Cezaevi’nde her türlü istismara uğramış çocuklardan birisi olan bir mahpusum… Buzdolabına kaldırılan Kürt meselesinin tanığı, sanığı mağduru ve davacısıyım. Adaletsizlik zirveye çıktı. Kamuoyu sesimi duysun!” diyor.

Filistin’deki vahşet ile ilgili görüntüler her gün bize yansıyor arkadaşlar. Filistin’deki son durum ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Aslında gündemimizin her zaman ilk maddesi olması gerekiyor. Çok önemli olaylar oluyor biliyorsunuz, geçtiğimiz günler Aaron Bushnell isimli bir ABD’li asker işte bu çocuklara bakarak ve canından vazgeçerek İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde İsrail Büyükelçiliği’nin önünde kendisini yaktı. Kendisini yakarak insanlığa büyük bir mesaj vermek istedi Aaron Bushnell. Her insan için canı en tatlı olandır fakat o canından da vazgeçerek insanlığa bu soykırımı hatırlatmaya çalıştı. Yaptığı eylem intihar eylemi ve intiharı tasvip etmiyorum, etmiyoruz fakat bu insanın bir çığlık ile insanlığa ulaştırmak istediği bir mesaj var. Bu mesajın duyulması gerekiyor. Aaron Bushnell kendi mal varlığını da Filistin’li çocuklara adamış. Vicdanı bu zalimliğe, vicdansızlığa tahammül edememiş ve hayatından vazgeçerek insanlığa bir mesaj göndermiş. Kendisi hayatından vazgeçti ama insanlık acaba bu mesajı alabiliyor mu diye sormak isterim. Hepimizin canı var, hangi birimiz zulüm için canımızdan vazgeçiyoruz? Bu kişi vazgeçmiş ve en azından onun gündeme getirmek istediği soykırıma karşı mücadele mesajını tüm insanlığın anlaması gerektiğini söylüyorum.

Filistin’de durum dayanılmaz bir noktada. Cuma namazı kılmak üzere Mescid-i Aksa’ya gelen Filistinlilere kimlik kontrolü yapıldı. İçeri alınmayan Filistinliler İsrail polisine ilahi ile karşılık verdi. Her açıdan Filistin’de büyük bir dram yaşanıyor. Vicdanlı insanlar buna karşı çıkıyor.

Bakın Müslüman olabilirsiniz ama duyarsız olursunuz bu zulmü umursamazsınız fakat Müslüman da olmayabilirsiniz, Filistinli de olmayabilirsiniz ve bu zulme karşı bir duruş sergileyebilirsiniz. İşte onlardan birisi; Katharine Hamnett İngiltere’de bir moda tasarımcısı, vicdanlı bir insan. Britanya Krallığı’ndan aldığı ödülü Britanya Krallığı’nın sessizliği nedeniyle alıp çöpe attı. Bu çok değerli bir duruş. İnsani, vicdani bir duruş. Vicdan Vakfı da bu duruş nedeniyle ona Şubat Ayı örnek vicdan davranışı ödülünü verdi.

11 yaşındaki Filistinli Rahaf el-Mukayyed: “Sizler ramazan ayında ‘Hangi yemeği yesek’ diye düşüneceksiniz. Biz ise açız. Gazze halkının açlıktan öldüğü haberini mi duymayı bekliyorsunuz? Bize bugün yardım etmeyecekseniz ne zaman edeceksiniz?” diye soruyor!

Bütün bunlar karşısında iktidar ne yapıyor? Ticarete devam ediyor! En yüksek ticaret oranlarına ulaşıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitinginde “İsrail ile ticaret utancı sonlandırılsın” denildi Sakarya’da ve Erdoğan’ın bu mesajı alması ve bir utanç duyması gerekiyor fakat ticaret devam ediyor! Hamaset bol miktarda ve gerekenler yapılmıyor!

Namibya Adalet Bakanı Yvonne Dausab: “Filistinliler, abluka altındaki Gazze Şeridi’nde toplu cezalandırmaya katlanıyor. Bu durum, dünyanın kolektif vicdanında bir lekeyi temsil ediyor.”

Adem Özköse; “ Amerikalı asker Gazze’de yaşanan soykırımın durdurulması için bedenini ateşe verip canından vazgeçerken, bir İslam ülkesi olan Türkiye sırf maddi menfaat için İsrailli katillerle yapılan ticaretten vazgeçemiyor. Utanç verici bir durum.” Demiş. Çok haklı Sn. Adem Özköse!

Düşünün Müslüman olmayan Filistinli olmayan ama insan olan, vicdanlı olan bir kişi Filistinli mazlum insanlar için kendini yakıyor arkadaşlar, canından vazgeçiyor ama Türkiye iktidarı hiçbir şey yapmıyor! Ne Lahey Adalet Divanı’na başvuruyor ne ticareti durduruyor! Sırf laf başka bir şey yok! İşte dehşet veren bir görüntü, çok üzücü bir görüntü. Bir insanın son saniyelerinin görüntüsü ama bu insan, insanlığa büyük bir mesaj bırakmak için bu eylemi yaptığını söylüyor. “Benim yaptığım eylem ve yaşayacağım alevler içindeki ölümden çok daha fazlasını Filistin halkı yaşıyor. Onların sesini duyun ey dünya.” Diyor! “Artık soykırıma ortak olmayacağım.” deyip kendisini İsrail Büyükelçiliği önünde yaktı Aaron Bushnell “İnsanlık ne zaman uyanacak? Vicdanlı her insanın isyan ettiği bu soykırım ne zaman bitecek?” ABD’li asker kendini yaktı: Son sözleri ‘Filistin’e özgürlük’ oldu!

Bunlar da İsrail’e 1-31 Ocak 2024 ihracat rakamları. Çığırından çıkmış bir ihracat yapılıyor. Çelik, demir, kimyevi maddeler, bakliyat, zeytin, meyve sebze, çimento, yaş meyve sebze, su, hayvansal ürün, makine aksamları. Düşünün bir Amerikalı kendini yakıyor buradaki soykırım için ama Türkiye’de devlet ve özel şirketler buradan para kazanıyor. Şu utanç verici duruma bir bakın ya!

Tüm dünya ayakta, İspanya’da Filistin’e destek kapsamında yapılan gösterilerde, göstericiler ellerindeki pankartlarla Filistin bayrağı mozaiği yaptı, eylem boyunca “İsrail’e boykot”, “Özgür Filistin”, “Kahrolsun Netanyahu” sloganları atılmış!

Son haftalarda saldırı altında olan 3 insan hakları savunucusu olarak bir program yaptık Sn. Sezgin Tanrıkulu, ben ve Sn. Şebnem Korur Fincancı. Orada Sn. Tanrıkulu’nun sözlerini aktarayım bir miktar; “Eskiden aktivistler karakollara baskın yapar, işkence aleti toplardı; şimdi izin almadan cezaevine giremiyoruz. O yıllarda kurulan komisyonların raporları hala referans değerinde, şimdi bırakın bu tip komisyon kurmayı, parlamento kendisi üyesine sahip çıkmıyor. O zamanlar kapısını çaldığımızda bizi dinleyen hakim savcılar vardı, sıkıyönetim döneminde bile böyleydi. Şimdi koridorlar şifreli, savcının yanına gidemiyorsun. Yargı, devlet dairesine dönüştü, en ağır ihlalleri kendisi yapıyor.” Diyor. Gerçekten durum bu arkadaşlar!

Bir başka mağdur; yürüme engelli KHK’lı öğretmen Muhammed Koşer; “ Bankaya para yatırdığım için ihraç oldum, cezaevinde kaldım. Bu suçsa ülkede herkes bir gün terörist olabilir.” Diyor işte yargının durumu bu değerli arkadaşlar maalesef.

Adalet Bakanı Sn. Yılmaz Tunç diyor ki: “ Sadece banka hesabı var diye kimseyi işinden atmıyoruz.” Ama binlerce böyle mağdur var! Yılmaz Tunç televizyon programlarında böyle aslı olmayan sözleri söyleyip dursun. Binlerce mağduru biz burada size sunuyoruz. Sn. Yılmaz Tunç eğer bu mağdurlar ile tanışmak istiyorsan sana göndereyim, belge, bilgi de kendilerini de göndereyim bakalım ne diyeceksin?

Mühdan Sağlam: “2017’de Barış Akademisyeni olduğum için ihraç edildiğim üniversiteye kasım ayında mahkeme kararıyla iade edilmiştim. Bugün istinaf mahkemesi kararıyla görevimden tekrar ihraç edildim. Ne diyeyim, adalet elbet gelecek ve elbet döneceğiz. Yaşattığınızla imtihan olasınız.” demiş değerli hocamız Mühdan Sağlam. Neymiş suçu? “ Bu suça ortak olmayacağız.” Demiş! ABD’li asker de: “Bu soykırıma ortak olmayacağız.” Demişti, vicdanınızın sesini dinlediğiniz zaman başınıza bunlar geliyor ama en önemlisi vicdanınızdır. O öldüğü zaman insanlığınız kalmaz, siz kalmazsınız. O yüzden başınıza gelen tüm hadiselere karşı vicdanınıza dayanmaktan başka bir şey yapmamalıyız ve yenilmemeliyiz değerli arkadaşlar.

Geçen hafta da söylemiştim! Meclis Başkanvekili Celal Adan milletin sesini kıstı, Milletvekillerinin sesini kısarak! Sadece Kürtçe değil, Lazca ve Özbekçe konuştuğu zaman da milletvekillerinin sesini kıstı! Bakın Özbekçe konuşuyor İzmir Vekilimiz Burcugül Çubuk ve onun da sesini kesiyor. Bu tek tipleştirmeye insanlar olarak hepimiz karşı çıkmalıyız!

Bu da bir sokak sanatçısı Burdur’lu. Bakın Kürt’te değil. Kürtçe müzik yapmış başına bir sürü iş gelmiş. Düşünün Kürt ve Kürtçe dediğiniz zaman başınıza her türlü iş gelebiliyor, zabıta tarafından enstrümanları alınmış. Şu hale ilkelliğe bakın ama maalesef ülkede Kürt olmadığınız halde Kürtlere, Kürtçeye yapılanlara ses çıkarttığınız zaman başınıza gelenler bunlar! O yüzden biz bu zulümlere boyun eğmeyeceğiz değerli arkadaşlar.

Geçtiğimiz hafta anadil günü kutlandı ve bazı 28 Şubat mağduru olup da şu an iktidarda olan isimler, Ayşe Böhürler onlardan birisi. “Anadilinizi evinizde konuşun ama resmi yerlerde konuşamazsınız.” Gibi bir tweet attı, büyük tepki attı. Bu tepkiler haklıydı! Anadilini kısıtlamak ve yasakçılar tarafında olmak 28 Şubat mağduru insanlara hiç yakışmıyor. Utanç verici bir hal! Bunu da söylemiş olalım!

Şu hale bakın! CHP Ankara Mamak Belediye Başkan Adayı Veli Gündüz Şahin, sığınmacı düşmanı! Hatta ufacık çocuklara laf ediyor, hakaret ediyor, “Ne işiniz var burada? Defolun gidin.” Gibi! Çocuk bunlar ya! Çocuklara hakaret ederek, sığınmacı karşıtlığı yapıyor. Daha sonra özür de diledi bu görüntülerden sonra ama utanç verici ve bu kişi bir yere aday olmuş! CHP Ankara Mamak Belediye Başkan Adayıymış! Şu utanç verici hale bakın ya! Böyle bir insan bir yere aday oluyor! Olacak iş değil değerli arkadaşlar. Sonra özür diledi ama gidip o çocuklardan özür dilemesi gerekiyor onu söyleyelim!

ABD/Vermont senatörü Bernie Sanders: “Netanyahu’ya ve onun sağcı hükümetine, tüm Filistin halkına karşı savaşlarını sürdürmeleri için milyarlarca dolar vermeye devam edemeyiz.” Diyor. ABD’de vicdani sesler yükseliyor! Avrupa Parlamentosu da ateşkes kararı aldı! Batı’da İsrail’in yaptığı vahşet, soykırım ve zulme karşı sesler iyice yükselmeye başladı! Ramazan’da çatışmaların durabileceği söyleniyor! Zaten 30 binden fazla insan öldürüldü ve artık bu vicdanların seslerini duyun! Teşekkür ediyoruz Sn. Bernie Sanders’e ve bu vicdanlı seslerin artması gerektiğini söylüyoruz. Dünyanın dört bir tarafında vicdanın çığlığı yükseliyor değerli arkadaşlar.

Geçtiğimiz gün Elazığ’da maden ocağında göçük yaşandı 3 işçi toprak altında kaldı Allah’tan son anda kurtarıldı. Biz defalarca gündem ettik; Kocaeli Körfez Yukarı Hereke Mahallesi’nde taş ocakları var. Simge Mat diye sırtını iktidara dayamış bir şirket var! Bu adamlar taş ocaklarını genişletmek istiyor. Bu genişletme olayına karşıyız çünkü diğer maden faciaları devam ederken usulsüzlükler, hukuksuzluklar devam ederken bu maden genişletilemez arkadaşlar! Bunu defalarca söyleyelim. Bakın biz bu maden ocağının genişletilmesine karşı çıkarken bizi önemsemeyenler, duymak istemeyenler Erzincan İliç faciası ile karşılaştılar ve ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı.

Değerli bir kişi Abdullah Naci’nin sözleri var! “28 Şubat’ın başörtüsü mağduru kadınlarının, iktidara geçtikten sonra Mine Kırıkkanat’a dönüşmesi.” Ayşe Böhürler gibi tipler veya Leyla Şahin’ler, Özlem Zengin’ler gibi insanlar! “28 Şubat’ın demokrasi, insan hakları, özgürlük diyen romantik islamcı erkeklerinin, iktidara geçtikten sonra Çevik Bir’e dönüşmesi. İnsanın kalitesi, güç eline geçince ölçülür ancak.” Diyor. Doğru, haklısınız. İnsan güçsüzken değil güçlüyken ölçülür, ahlaki durumu ortaya çıkar! Bu böyledir! Bu bir gerçektir ve maalesef bu sınavlardan sınıfta kalan bir kesim iktidar sahipleri.

Geçtiğimiz hafta dişhekimleri meslek örgütleri Meclis’e geldi, bizi ziyaret ettiler, basın açıklamalarına destek verdik Meclis önünde, önemli haksızlıklara uğruyorlar. Tüm bunları ayrıntılı bir şekilde de vurguladık Meclis önünde, dişhekimi kardeşlerimizi bir göğüs hastalıkları uzmanı hekim vekil olarak sonuna kadar destek veriyorum. Haklılar, gittikçe daha çok mağdur oluyorlar dişhekimi odalarının yanındayım. İstanbul ve Ankara’daki dişhekimi arkadaşlarımıza buradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Kendileri ile ilgili her türlü yazılı ve sözel işlemi yaptım ve yapacağım.

Vicdan Vakfı kuruldu değerli arkadaşlar. Vicdan Vakfı bir grup arkadaşımız ile beraber kurduğumuz bir vakıf oldu. Vicdan kavramının tanınması, duyulması hakkında araştırmalar çalışmalar araştırmalar yapılması. Ayrımcılığa karşı mücadele. OHAL KHK zulümleri ile oluşan hukuki ve psikolojik sorunların giderilmesi. Madde bağımlılığı ile ilgili sorunların giderilmesi ve çevre sorunlarının giderilmesi ile ilgili vicdani seslerin yükseldiği bir çalışma yapmayı planlıyor Vicdan Vakfı. Değerli arkadaşlarımız ile bu konuda önemli bir sivil toplum çalışmasını birlikte yapacağız. Herkesin eline sağlık. Toplumda çok büyük sorunlar var, siyaset yetersiz ve sivil toplumda bu çalışmayı etkili bir şekilde hepimizin yapması, Vicdan Vakfı’na toplumun her kesiminin destek vermesi gerekiyor çünkü Vicdan Vakfı dini, siyasi, etnik, mezhebi, iktisadi ayrımları değil insanı odağına koyuyor, vicdanı odağına koyuyor ve vicdani her sese sahip çıkıyor. Vicdani her çığlığı önemsiyor ve vicdan buluşmaları öneriyor tüm insanlığa. Vicdan Vakfı tüm insanları vicdana davet ediyor. İnsanlığın içinde kaybolmayan en derin en insani duygusuna çağırıyor.

Geçtiğimiz günlerde barış akademisyenleri çok önemli bir ölümü gündem ettiler. Mehmet Fatih Traş OHAL KHK zulmü karşısında hayatından vazgeçip intihar eden bir akademisyen. Onu unutmadık unutmayacağız. Barış akademisyenleri hatırlatmış, sadece onlar değil hepimiz hatırlıyoruz. Değerli bir akademisyen kendisine yapılan zulüm karşısında aniden büyük bir üzüntü ve şok yaşayarak intiharı tercih etti. Kabul edilecek bir hadise değil. Onun anısını yaşatacağız değerli arkadaşlar.

Her hafta yaptığımız gibi her hafta söylemek zorunda olduğumuz çünkü çok önemli hukuksuzluklardan dolayı her hafta söylemek durumunda olduğumuz bazı hususlara geçiyoruz. Biz binlerce ihlali burada gündeme getiriyoruz ama bazıları çok ağır ihlaller ve her hafta bunları hatırlatma ihtiyacı hissediyoruz.

Cemal Kaşıkçı’nın ölümü! Suudi Arabistan konsolosluğunda gazeteci Cemal Kaşıkçı kaybedildi! Tayyip Erdoğan onun hakkında demediğini bırakmadı daha sonra dosyasını Suudi Arabistan’a teslim etti ve ardından da bir kredi anlaşması yaptı Suudi Arabistan ile! Çok üzücü hadiselerin olduğu bir ülkedeyiz maalesef.

Sivil toplum aktivisti Osman Kavala suçsuz, günahsız sırf yaptığı iyilikler yüzünden cezalandırılıyor ve hukuksuz bir şekilde ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkum edilmiş durumda. Osman Kavala haklıdır onun yanındayız bu zulme karşıyız.

Şerif Mesutoğlu faili olmadığı bir cinayet olayının katili olarak ilan edildi ve ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Bu da büyük bir zulüm. Hangi insana yapılırsa yapılsın bu zulmün karşısında oluruz arkadaşlar, olmaya da devam edeceğiz.

Selçuk Kozağaçlı, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı o da mazluma, mağdura sahip çıktığı için büyük bir mağduriyet yaşadı ve zindanlara atıldı ama kendisini de ziyaret ettim. Çok önemli ilkesel bir duruş sergiliyor. Çok değerli bir hukukçu, binlerce hukukçu yetiştirmiş değerli bir hukukçu fakat o insani, vicdani duruşundan dolayı zindanlara atılmış durumda.

Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar’ın adalet direnişlerini Meclis’te her hafta gündem ediyorum, etmeye devam edeceğim çünkü çok haklılar büyük bir zulme uğradılar ve bunun için sergiledikleri destansı direnişi hiçbir şekilde unutturmamız gerekiyor o yüzden her hafta bu direnişi, bu adalet nöbetini buradan hatırlatıyorum. Emine Şenyaşar annemiz hasta, yaşlı ve buna rağmen yüreği adalet, adalet diye atıyor ve gözyaşları hala dinmiyor. Çok değerli bir annemiz. Yüreği yanık bir annemiz ve Ferit Şenyaşar kardeşimiz de çok büyük acılar yaşamış ve bunu şu anda siyaset alanında sürdürmeye çalışan bir kardeşimiz.

Gabon’lu Dina da mahkemesi uzun bir süre adaletsizlik ile süren itham edilen kişinin habire serbest bırakıldığı fakat sonrasında tutuklandığı bir kişi. Biz bu cinayetin bir an evvel aydınlanması gerektiğini söylüyoruz.

Yusuf Bilge Tunç, düşünün 2019 6 Ağustos’tan beri kaybedilmişsiniz, ne diriniz ne ölünüz bulunuyor ve yakınlarınız perişan durumda! Önemine binaen bu kişiyi de her hafta burada gündem ediyoruz. Yusuf Bilge Tunç 6 Ağustos 2019’dan beri nerede diyoruz! Korkunç bir olay bu! 4.5 yıl oldu ve hala bir bilgi verilmiyor!

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan uzun bir süre zorla kaçırılıp kaybedildiklerini söylediler mahkemelerde şu anda cezaevindeler ama hiçbir kimse yasal gözaltı süreleri dışında uzun süre bir yerlerde tutulamaz ama kendileri mahkemede devlet görevlileri tarafından Yasin Ugan 6 ay, Gökhan Türkmen 9 ay işkence altında tutulduklarını söylediler. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil!

Koray Vural da zorla kaçırılıp kaybedilen kişilerden birisi. O da daha sonra cezaevinde ortaya çıktı.

Ortaya çıkamayanlardan birisi; Gülistan Doku! Hiçbir şekilde ölüsü ve dirisi bulunamadı, yeterli araştırma yapılamadı, yapılsaydı bir şeyler ortaya çıkardı ama hiçbir şekilde onunla ilgili bir iz çıkamadı ortaya!

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra halen hakkında hiçbir iz bulunmayan, bulunamayan bir kişi. Hürmüz Diril kendi halinde yaşlı bir köylüydü ve Süryani bir kişiydi fakat zorla kaçırılıp kaybedildi ve halen hakkında da adil bir yargılama süreci yok ve kendisinden de haber yok!”

Yorumlar