18 Aralık 2019

HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhur İttifakı, bir “beka” kavramı uğruna nice hukuksuzluklar yapıyor, nice yasalar çiğniyor. Bu beka kavramı aslında ülkenin fenasını, mahvını getirecek; haberleri yok veya umurlarında değil. Çeşitli örneklerle bunu ispatlayacağım.
    Emine Aslan Aydoğan, Viranşehir HDP yöneticimiz, 65 yaşında bir annemiz; siyasi nedenlerle tutuklandı, cezaevinde sağlık hakkı ihmallerine uğradı, âdeta ölüsü hastaneye götürüldü. Sekiz aydır böbrek kanseri olduğu hâlde, geciktirilmiş olduğu ortaya çıktı; on gün sonra vefat etti. Asıl problem ondan sonra başladı. Viranşehir morgundan mezarlığa ambulans verilmedi, pikap içinde -tabut da ailesi tarafından sağlandı- götürüldü. Skandal bitmedi, oraya namazı kıldırmaya gelen imam, mezarlıkta polis tarafından engellendi. Bir mahpus annenin cenaze namazının kılınması engellendi arkadaşlar. Gördüğünüz gibi 65 yaşında, 5 vakit namazında, başörtülü bir anne. Öte dünyadan gelse bu dünyada öldükten sonra cenaze namazının kılınmaması kadar onu üzecek başka bir şey yoktur ama bunu iktidarınız yaptı.
    Bitmedi, bakın, Elbistan’da bir anne. Bu anne Elbistan HDP teşkilatımızda. 2 tane engelli çocuğu var. Şu yanında gördüğünüz çocuk yüzde 100 engelli, diğer kardeşi de engelli. Bu anne cezaevinde vasisi olduğu, yasal vasisi olduğu birisine para yatırmaktan, parti faaliyetlerine katılmaktan dolayı hapsedildi eşiyle beraber ve şu anda anne cezaevinde. Bu çocuğun bakımını üstlenecek hiçbir kimse yok. Bakın, bu çocuk bakımını yapamıyor, tıraşını bile başkaları yapıyor. Her türlü insani bakımını annesi sağlıyordu ama şu anda zulmediliyor, engeli bir çocuğa da zulmediliyor. Biz yıllardır bu devletin “Kürt, anasını görmesin.” mantığıyla hareket ettiğini söylüyorduk, şu anda “Kürt, yavrusunu görmesin.” mantığına atladı, bir level daha atladı.
    Cezaevlerinde ihlaller bitmiyor arkadaşlar. Bakın, İzmir F Tipi Cezaevinden bana sık sık insan hakları aktivisti olduğum için mektuplar geliyor. Skandal bir durum. Beka anlayışınız yüzünden siyasi tutsaklar on bir aydır tedaviye gidemiyor. Neden? Çünkü çıplak arama yapılıyor. Makat araması yapılıyor ve çift kelepçeyle hayvan gibi götürülüyor. “Bizim onurumuz üstündür, gitmiyoruz.” diyorlar. On bir aydır insanlar hastaneye gidemiyor arkadaşlar. Bunu görüyor musunuz?
    Bakın, bundan dolayı bu dönem içinde nice skandallar yaşandı. Halime Gülsu… On dokuz ay oldu bu skandalı söyledim. Tarsus Cezaevinde üç ay boyunca sistemik lupus eritematozuslu bu hastaya ilacı verilmedi. Tabii ki ben bir doktorum, bu ilaç üç ay dolayında verilmezse hasta ölür. Adalet Bakanlığı bize on dokuz aydır ciddi bir cevap vermiyor, “İşte, hastaneye götürüldü, getirildi.” deniliyor ama resmen bir cinayettir bu ve üstü kapatıldı. Halime Gülsu ölümünden dört gün önce bir mektup yazdı, bende var ve mektubunda “Ölüyorum, büyük ihmaller var.” diye yazdı, umursanmadı; Nisan 2018’de yazdı, umursanmadı. Âdeta ilahi bir uyarı, Nisan 2019’da yine aynı vaka oldu; bir mahpus aylarca hastaneye götürülmedi ve ardından vefat etti. Muzaffer Özcengiz aylarca hastaneye götürülmedi çünkü düşman hukuku uygulanıyordu. Düşman hukuku uygulandığı için sevkler erteleniyordu ve Muzaffer Özcengiz gidemiyordu. Sonunda hastaneye gitti ve CRP’si 296’ydı değerli arkadaşlar yani hasta sepsisliydi, mikrop vücudu istila etmişti ama bu hastayı tek kişilik hücresine geri gönderdiler ve hasta on beş gün sonra… Bir mektup yazdı aynı Halime Gülsu gibi ölümünden dört gün önce. “Ben ölüyorum, yetkililer burada; en azından tek kişilik hücreden çok kişilik koğuşa alın, bakımımı yapamıyorum.” diyordu ama yapmadılar ve bu kişi cezaevinde öldü arkadaşlar. Biz bunu yedi aydır soruyoruz, Adalet Bakanlığı üstünü örtüyor Halime Gülsu cinayeti gibi. Bunlar cinayettir.
    Bakın, ben size 2 mektuptan bahsettim; 2 mevtanın ölümünden dört gün önce yazdığı mektuplar bunlar, insanlığa yazdılar bu mektubu. Bakın, Muzaffer Özcengiz ne diyor? “Yaşadığım tüm bu kronik sağlık sorunları ve psikiyatrik hastalıklarım nedeniyle yalnız başıma hayatımı idame ettiremiyorum, başkalarının yardımına gece gündüz her an ihtiyaç duyuyorum. Yaşam şartlarım her geçen gün iyice kötüleşmekte ve ben kötüye doğru gitmekteyim. Yaşam hakkımın elimden alınmamasını, iyileşmem için çoklu koğuşa alınmamı insaniyet namına istiyorum.” dedi ama yapmadılar ve bu kişi öldü ve şu anda da bize verilen cevaplar… Bakanlıklar doğru dürüst cevap vermiyor, verdikleri cevaplar da işte “Gereken işlemler yapıldı; hastaneye gitti, geldi.” diye. Yalan dolan, gerçekten gayriahlaki cevaplar veriliyor.
    Bakın, iktidarınız döneminde cezaevleri çocuklarla doldu; 800’den fazla çocuk cezaevlerinde, 11 bin kadın cezaevlerinde. Bu 3 çocuğu görüyor musunuz? Annesi babası da tutuklu, Fuat-Nazlı Çatpınar Düzce Cezaevindeler, 3 çocuk da cezaevinde; 5 kişilik bir aile cezaevinde. Ara sıra babaannenin yanına gidiyorlar. Düşünün, bir aileyi cezaevine mahkûm eden bir zamanın iktidarısınız, bunu unutmayın.
    Bakın, bir başka mahpus. Şu kadının hâlini görüyor musunuz? Çene kanseri ve göze doğru sıçramış, büyük bir ameliyat geçirmiş, tekrar büyük bir ameliyat geçirecek bir kadın, kanser hastası. Ayşe Özdoğan’ı, bu kadını da maalesef tutukladılar siyasi gerekçelerle. Âdeta bir soykırım uygulanıyor ve yargının siyasallaşması sonucunda bu tür acımasız cinayetler işleniyor. Bu kadının yeri cezaevi değil arkadaşlar, Antalya L Tipi Cezaevinde şu anda. Acımasız yargı kararları bunlar. Niye bu kararlar? Çünkü yargı ve yasama maalesef yürütmenin denetimi altında.
    Bakın, size bir başka karar daha göstereyim. KHK felaketi, faciası, kanunsuzluğu, soykırımı. İttifak ortağınız Mersin Anamur Belediye Başkanı yapmış bunu da. KHK’li bir kişi, aç susuz kalmış, sonunda “Bari bir iş yeri açayım.” demiş, Anamur Belediye Başkanlığı demiş ki: “Sana iş yeri de açtırmayacağız, güvenlik soruşturman olumsuz geldi.” Adam iş yeri açacak, devlet memurluğuna girmiyor arkadaşlar ama böylesine inanılmaz bir cevap vermiş Anamur Belediye Başkanlığı. Bu da, işte, güvenlik soruşturması skandallarından kaynaklanıyor. “Güvenlik soruşturman olumsuz gelmiş.” diyor. Ya, sen ne yapıyorsun, memur mu alıyorsun Allah aşkına, bir insan dükkân açacak.
    Değerli arkadaşlar, şu ana kadar binlerce insana yaptıkları güvenlik soruşturması skandalları bitmedi, şimdi de Anayasa Mahkemesi iptal ettikten sonra yine, tekrar yasa teklifi getiriyorlar önümüze. Anayasa’nın 153’üncü maddesini çiğniyorlar; yasamaya suç işletiyorlar, yargıya da işletecekler, yürütme de suç işliyor.
    Bakın, Türkiye’de hukuksuzluk bitmiyor. Yusuf Bilge Tunç, aylardır bunu size anlatıyorum. Türkiye’de insanlar kaçırılıyor, şubat ayında 6 kişi kaçırıldı. Eşinin yanında kaçırıldı insanlar. Ben Bütçe Komisyonu toplantılarında Sayın Fuat Oktay’a sordum, dedi ki bana: “Türk hukuk geleneğinde, devletlerinde insan kaçırma gibi hukuk dışı bir suç olmamıştır, olmayacaktır.” Ama kardeşim, eşinin, çocuklarının yanında kaçırılıyor insanlar, mahallenin ortasında kaçırılıyor. Yusuf Bilge Tunç, Ankara GİMAT’ta kaçırıldı. Yüz otuz iki gün oldu, dört buçuk aydır kayıp. Daha önce eşinin yanında kaçırılanlar, bu 6 kişi nedense aniden Ankara Emniyet Müdürlüğünde ortaya çıkmıştı. Şu anda, Yusuf Bilge Tunç ortada yok değerli arkadaşlar. Bu Meclis bunu ortaya çıkarmalıdır. Ailesi dört buçuk aydır gece gündüz ağlıyor ve kimsenin umurunda değil. Nereden çıkacağını da çok iyi tahmin ediyoruz.
    Yine, bakın, Çin’le ilgili konular burada çok tartışılıyor. Ekim 2018’de ve Haziran 2019’da bu Mecliste Uygur Türkleriyle ilgili İYİ PARTİ’nin verdiği araştırma önergeleri tartışıldı arkadaşlar. Şimdi, Uygur Türklerine biliyorsunuz, büyük zulüm yapılıyor ve Bakan da geçtiğimiz gün buraya geldiğinde Uygur Türkleri konusunda hassas olduklarını söyledi ama ben size ve kamuoyuna gerçeği söyleyeyim: Ekim 2018 ve Haziran 2019’da CHP, HDP ve İYİ PARTİ bu önergeye “evet” oyu verdi, AK PARTİ ve MHP oylarıyla reddedildi bu önergeler. Hani samimiyet! Nerede Samimiyet! Hani Uygur Türklerinin yanındaydık? Ki, biz halkların kardeşliğine inanıyoruz. Çin’de Türklere yapılanın Türkiye’de Kürtlere yapılanın aynısını olduğunu, bir asimilasyon politikası olduğunu çok iyi biliyoruz. Şu anda biliyoruz ki Çin’de aynı Türkiye’de önceden söylendiği gibi “Sen Kürt değilsin, Türk’sün.” (HDP sıralarından alkışlar)
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YouTube

Yorumlar