18 Nisan 2024

Önümüzde yine yoğun bir şekilde hak ihlalleri var. Hem cezaevlerindeki hem de dışarıdaki hak ihlallerini gündem etmeye çalışacağız.

Dün Sincan Cezaevi’ndeydik ve Sincan Cezaevi mahkeme salonlarında Kobani Kumpas Davası duruşmasına katıldık. 17 Nisan’da karar verilmesi bekleniyordu fakat 16 Mayıs’a ertelendi. Tutukluluk ile ilgili itirazlar da olumsuz sonuçlandı ve tahliyeler verilmedi. Kobani kumpas davasıdır başka bir şey değildir. İŞİD’in vahşi eylemlerine karşı halkın bir tepkisi olmuştu ve bu çerçevede HDP’nin attığı tweet suçlu görülmüştü fakat AİHM’de 2 kez bu tweet ifade özgürlüğü olarak kabul edilmişti. Bütün bunlara rağmen bu dava yürüyor!

İktidar AİHM’i kabul etmek istemiyor, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmek istemiyor. Kopenhag Kriterleri’ne uymuyor! Avrupa Birliği ilerleme süreci ilerlemiyor. İktidar tamamen Avrupa Birliği’nden, insan hakları değerlerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kopmuş durumda ve ülkeyi 3. Dünya seviyesine geriletme peşinde koşturuyor! 16 Mayıs’ı bekleyeceğiz, adil bir karar çıkması yolunda umutlarımız bitmedi, umarım ki adil bir karar çıkar.

Sincan Cezaevi’nde ayrıca denetimli serbestlikler ve şartlı tahliyeler verilmiyor. Özel bir uygulama var. Dün Sincan Cezaevi’ndeki birçok mahpus ile de görüştüm. Özel yukarıdan gelen bir talimat olduğu besbelli! Onlarca, yüzlerce belki binlerce mahpusa denetimli serbestlik özellikle verilmiyor, şartlı tahliyeler verilmiyor! İyi hali olduğu halde verilmiyor! İyi hal puanı 60-65 olan mahpuslar maalesef soyut gerekçeler ile tarafgir gerekçeler ile, hasmane gerekçeler ile cezaevinde tutuluyor! 1 yıl 9 aydır fazladan cezaevinde tutulan ve adeta hak ederek tahliye tarihine kadar cezaevinde tutulması planlanmış bir sürü mahpus var cezaevinde! Kabul edilecek bir durum değil! İnsanların özgürlük ve güvenlik hakkı gasp ediliyor, anayasal haklar gasp ediliyor! Çok uyduruk gerekçelerle mahpuslar denetimli serbestlik ve şartlı tahliye alamıyor! “İyi halin varsa alabilirsin.” Deniliyor, sınır puan 45, mahpus almış 60-65 bunu görünce başka uyduruk birtakım gerekçeler bularak gözlem kurulları tahliyeyi vermiyor. Bunu protesto ediyorum! Sincan Cezaevleri Kampüsündeki birçok hapishanede bu böyle! Başka bazı cezaevlerinde daha insaflı uygulamalar var ama belli ki pilot bir cezaevi olarak seçilmiş Sincan Cezaevleri Kampüsü ve özellikle insanların özgürlüğü kısıtlanıyor!

Sincan Cezaevi’nde birçok mahpus ile görüştüm! Bunların arasında bu mağduriyeti yaşayan hasta mahpusların da denetimli serbestlikleri engelleniyor ve boş yere tutuklu tutuluyorlar. Yüksek güvenlikli cezaevine daha kesinleşmiş bir cezası olmadan atılıyorlar! Düşünün ağırlaştırılmış müebbet mahpuslar için yapılmış hücrelere uyduruk gerekçeler ile tutuklanmış insanlar atılıyor ve en az 2.5 aydır oradalar! Olacak bir iş değil! Hepinizin bir gün başına gelebilir arkadaşlar. İktidar sizden hoşlanmayabilir, bugün bir iktidar var, yarın bir başka iktidar olur. Sizden hoşlanmaz, tipinizden, dininizden, dilinizden, mezhebinizden, siyasi görüşünüzden hoşlanmaz. Uyduruk bir tutukluluk gerekçesi bulur sizi atıverir cezaevine. Bununla da yetinmez, normal bir cezaevi yerine ağırlaştırılmış müebbet mahpusların kesin hükmü olanların kaldığı yere tutuklu olduğunuz halde atar sizi! Böyle yüzlerce mahpus var Sincan Cezaevi’nde ve Türkiye cezaevlerinde de binlerce böyle mahpus var! Olacak bir iş değil. Türkiye neden Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında kötü puan alıyor; onlardan birisinin nedeni bu işte!

Size dün ziyaret ettiğim mahpuslardan örnekler vereyim; Eren Odabaş, genç bir mahpus. Genç yaşında olmasına rağmen sağ kalçasında desmoid tümör çıkmış! Bir hekim olarak söyleyeyim; maalesef kanser! Hemen ameliyat edilmiş ardından tedaviler almış ve takiplerde ilacın yetersiz olduğu görülüp kalp ritmini etkileyebilecek eklenmiş. Çok dikkatli bir şekilde kullanmaya başlamış derken 6 Şubat’taki Çağlayan saldırısı bahane edilerek hiçbir geçerli mazeret ileri sürülmeden tutuklanıp cezaevine atılmış. Hem de bir hücreye atılmış bir kanser hastası. Ardından “Ya benim tedavim İstanbul Çapa’da yürüyor, beni oraya götürün. Bakın çok ciddi ve önemli bir tedavi alıyorum, cezaevinde de alınacak bir tedavi değil. Kalpteki kalp ritminde EKG’deki QT süresini uzatan bir bradikardi oluşturan bir ilaç alıyorum. Cezaevinde takip edilecek bir durum değil. İstanbul’da en azından takip edilsin. Beni oraya sevk edin.” Denilmiş ki işin doğrusu İstanbul’a da sevk edilse İstanbul Cezaevlerinde de takip edilecek bir durum değil sağlık açısından çünkü böylesi bir ilaç alan bir kimse cezaevinde duramaz çünkü aniden Allah korusun kalbi durursa onu hastaneye yetiştirmek için gereken süre bulunamaz. Çok dikkatli kullanılması gerekiyor. Böylesi durumdaki bir mahpus şu anda ne İstanbul’a sevk ediliyor ne de tahliye ediliyor! “Ankara’da cezaevinde kalacaksın.” Ne zamana kadar? Bilinmez! “Rapor verin bana.” Verilmiyor. “Tedavimi yapın.” Doğru düzgün yapılmıyor. Riskli bir ameliyat öneriliyor, hasta bunu kabul etmiyor. Kullanması gereken ilacı alamıyor ve 2.5 aydır genç bir hasta, bakın yaşlı da değil, çok dikkatli kullanması gereken ilaçlarını kullanamıyor ve bu yüzden ağır bir mağduriyet yaşıyor. Olacak bir iş değil! Yarın öbür gün bu insanın sağlık durumundan, Allah korusun ölümünden kim sorumlu? Adalet Bakanı Yılmaz Tunç! Sn. Yılmaz Tunç, size sesleniyorum; bakın Eren Odabaş Ankara Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yatıyor bir sorun ya Allah aşkına! Hiç mi vicdanınız sızlamıyor! Hasta mahpuslar, yaşlı mahpuslar var. Bu insanların durumunu bir sorun, size sesleniyorum buradan duyuyor musunuz beni? Bakanlığınıza sesleniyorum! Eğer ki duymuyorsanız size Zulümat Bakanlığı diyeceğim, eğer duyar ve gerekeni yaparsanız da teşekkür edeceğim. Bakın biz kötü niyetli değiliz iyi niyetli bir şekilde gidip durumu tespit ediyoruz adaletli olarak ne gerekiyorsa onu da söylüyoruz. Olması gerekeni söylüyoruz, ayrıntılı bir şekilde mahpusu dinledim, tüm dediklerini anladım ve burada size aktarıyorum. Kimsenin yapmadığını yapmaya çalışıyoruz. Kuyuların dibinde kalmış hücrelere atılmış güneş yüzü görmeyen insanları gidip ziyaret edip ayrım gözetmeksizin onları dinliyorum ve sorunlara çözüm bulmaya çalışıyorum. Bu noktada yetkililerin defans değil bize yardımcı olması lazım. Cezaevi müdürlerine de söyledim; yetkililere de Bakanlığa da söylüyorum! Biz bunları gündeme getirince hemen defans olarak refleks bir şekilde itiraz etmeyin! Gelin bu problemleri beraber çözelim. Bir insanın ölümünde dahliniz olmasın. Yazıktır günahtır. Sıradan bir mahpus değil, hasta bir mahpus alması gereken ilacı alamıyor. Bir an evvel tahliye edilmesi gerekiyor, en azından elektronik kelepçe ile evinde kalsın ama ilacını kullansın kardeşim. İlla da serbest bırakın demiyoruz en azından elektronik kelepçe ile tutun ama ilacını kullansın insan Allah aşkına. Hiç mi insanlıktan anlamıyorsunuz? Hiç mi hastalıktan anlamıyorsunuz? Hiç mi halden anlamıyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar!  Durum bu bakın uzun uzun dinleyip not aldığım hususları ben size böyle açıklıyorum.

Bir başka mahpus; Ali Odabaşı o da Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalıyor. 1 yıl 9 aydır tahliye edilmiyor. Neden? 60 puanı var iyi hal puanı. Sınır puan 45. Gözlem kuruluna giriyor, kesin geçmesi lazım. 1 yıl 9 aylık bir hikaye bu. 1 yıl 9 ay önce tahliye edilmesi gerekiyordu. Giriyor gözlem kuruluna “Ali Bey bize isim ver bakalım. Ali Bey bize belge ver.” Ya zaten mahkum etmişsin, yatırmışsın, ikinci bir mahkemeye ne gerek var burada? “İyi halin var ama toplum ile uyuşmayacağına kanaat getirdik, seni burada tutuyoruz.” Bakın böyle bir zulüm yapılıyor Ali Odabaşı’na. Sağlık sorunları yaşayan bir insan, kaç kez ameliyat olmuş, oldukça sağlıksız koşullarda Sincan T Tipi Cezaevi’nde kalmış. Her türlü haksızlığa zulme uğramış, ihlale uğramış ve böbreklerinde taş nedeniyle ameliyat olmuş. Yaşadığı psikolojik sorunlardan dolayı mide bağırsak sorunları, kabızlık ve ardından fıtık olmuş, diyafram yırtılmış ve ameliyat olmuş. Sorunlar bitmemiş, şimdi tekrar ameliyat olması gerekiyor, tekrar diyafram yırtılmış tekrar fıtık ameliyatı olması gerekiyor. Sorunlar katlanarak bir kısır döngü halinde büyüyor. Kendisini uzun uzun dinledim. Düşünün bir insanın özgürlüğünü kısıtlıyorsunuz, ailesini perişan ediyorsunuz, hastalığının artmasına vesile oluyorsunuz. Yapmadığınızı bırakmıyorsunuz ve daha sonra da “Bizim oylarımız neden düştü?” diyorsunuz! Bu kadar zulümden sonra oylarınızın düşmesini bırakın Allah başınıza taş yağdırmıyorsa ona dua edin. O kadar zulümde zirveye çıktınız ki inanılmaz bir haldesiniz ya! Bir ton mazlum, günahsız insanı, sabileri inim inim inletiyorsunuz ve umurunuzda değil. Bakın bu insan diyor ki: “Ben vejetaryenim ve lifli de bir diyet almam gerekiyor.” “Hayır sana lifli diyet vermeyiz.” “Raporum var.” “Hayır kardeşim vermeyiz.” “Benim genel cerrahiden raporum var yürüme alanı geniş olan bir koğuşa koymalısınız beni.” “Hayır raporunu dinlemeyiz.” “Benim çocuklarım var okula gidiyorlar, eşim çalışıyor. Açık görüş ve telefon görüşlerimi en azından hafta sonuna alın. Çoluk çocuk eşim ile görüşemiyorum.” Diyor. “Hayır efendim bize ne. Hafta içine alırız hafta sonuna almayız.” Sincan T Tipi Cezaevi’nde bunlar denilmiş. Şimdi Yüksek Güvenliğe gönderilmiş ki böyle bir mahpus, iyi hali olan bir mahpus daha ağır şartları olan bir cezaevine neden yollanır?  Cezaevi demiş ki: “Niye geldin sen? Orada bir vukuatın mı oldu? Ceza mı aldın?” “Hayır almadım, iyi hal puanım da iyi.” “Niye gönderdiler seni buraya?” “Bilmiyorum efendim.” Bakın Sincan T Tipi Cezaevi zulüm edecek ya yer arıyor! “Bir bahane bulayım da şu insana biraz daha zulmedeyim.” “Dosyamdaki raporlarımın fotokopisini istiyorum.” Demiş Sincan T Tipi’ne, “Hayır efendim vermeyiz.” “Niye vermiyorsun?”“ Vermeyiz işte. Zulmetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bunları duyuyor musun? Bakın cezaevlerinde neler oluyor? Senin savcına ulaşmaya çalışıyoruz Sincan savcısına telefonlardan kaçıyor. Peki kime ulaşacağız? Sorarım sana! Sincan Cezaevi’ndeki mahpus ile görüşüyoruz savcıya ulaşmak istiyoruz savcı telefondan kaçıyor. Bakanlığa soruyorum; bu nasıl bir iştir? İnsanı çılgına çevirmeyin! İnsanlara zulmediyorsunuz niye yapılıyor diye soracağımız yetkili de telefondan kaçıyor! Siz bir yerlere zorba yerleştirmeye mi çalışıyorsunuz? İnsanlara zulmetsin bunu da bir milletvekili soracağı zaman telefonlardan kaçsın! El insaf ya! Sayın Bakan Yılmaz Tunç beni duy diyorum sana! Buradan da defalarca haykırıyoruz, kamuoyuna da buradan haykırıyoruz! Bakanlığınızın önünde insanlar adalet diye haykırıyor umurunuzda değil! Bakın bu insanın meselesi; zamanında Zaman Gazetesi’nde bir hukukçu olarak çalışmış ve sanırım bundan dolayı gözlem kurulundan çok iyi puanları olduğu halde geçemiyor. “Sen zamanında bizim sevmediğimiz bir yerde mi çalıştın? Tamam sana verdiğimiz ceza bile az. Sonuna kadar burada yatıracağız. Seni devlet düşmanı görüyoruz.” Diyorsunuz insanlara. Her şeyin de bir sınırı vardır ya Allah aşkına. Her şeyin bir sınırı vardır bakın uzun süredir çocuklarını göremeyen, ailece çok büyük sıkıntılar yaşayan bir insana siz 1 yıl 9 ay daha özgürlük gaspı yapıyorsunuz. 4 tane çocuğu var bu insanın. 4 çocuğu da psikolojik sorunlar yaşıyor. Büyük çocuk 17 yaşında bu ülkeden umudunu kesmiş, “Lanet olsun bu ülkeden gideyim.” Diyor. Ali Bey’e sordum “Bir hukukçu olarak yıllarca hukukçuluk yaptım, artık bu cezaevlerinin ihlalleri için başvuru yapmaktan usandım.” Dedi. “Bir hukukçu usanır mı hukuki başvuru yapmaktan, bundan usandım. İnancım olmasa hayatımdan vazgeçerdim intihar ederdim. 10.5 yıl ceza aldım 7 yılını yattım yatarım bitti, çıkmam lazım 1 yıl 9 ay boyunca beni çıkartmıyorlar. İnanın ki gerçekten nasıl bir zulüm bunu anlamak mümkün değil. Yaptıkları bitmiyor, gerek mahpusa gerek işine gerek çocuklarına yapmadıkları psikolojik işkence bitmiyor. Çeşitli yaftalamalar ve her türlü zulüm devam ediyor arkadaşlar. Bu haldeki bir mahpusun durumunu size özetlemiş oldum. Gidip görmenizi konuşmanızı isterim imkanınız varsa mahpuslar çok büyük çileler çekiyorlar ve dertlerini anlatmaya yer arıyorlar, kişi arıyorlar.

Sincan Kadın Cezaevi’nde Jiyan Ateş isimli bir mahpus ile görüştük, kendisi Sincan Kadın Cezaevi’nde çok haksız uygulamalar olduğunu bakanlığa şikayet ettiğini hatta cezaevi hakkında bir soruşturma başlatıldığını söyledi. Nasıl olmuşsa bakanlığın kafasına taş mı düşmüş bilmiyorum, Sincan Kadın Cezaevi yönetimi hakkında bir soruşturma başlatmış sonunda.

Sincan Kadın Cezaevi’nde Didem Baydar Ünsal isimli bir mahpus ile görüştüm. 6 Şubat saldırılarından sonra yine herhangi bir mazeret geçerli bir delil gösterilmeden tutuklama müzekkeresini gördüm. Gerçekten o kadar afaki o kadar soyut gerekçelerle tutuklanmış ki mahpus bunun için oturmuş şiir yazmış, dalga geçmiş. Tutuklama müzekkeresindeki savcının ifadeleri ile. Bu ne rezalet diyor! “Nasıl bir hukukçu böyle ifadeler kullanıp bir insanın özgürlüğünü kısıtlayabilir?” gerçekten skandal kabul edilecek gibi değil ve maalesef hal bu arkadaşlar! Yaşadığı İstanbul’dan da kalkıp Ankara’ya göndermişler mahpusu. Ankara’da tutuklanan Selçuk Kozağaçlı’nın eşi Betül Vangölü Kozağaçlı’yı Ankara cezaevlerinde yer olmasına rağmen Kandıra F 1 Cezaevi’ne yollamışlar. Zulmetmek için ellerinden geleni yapıyorlar arkadaşlar başka bir şey değil.

Sincan Kadın Cezaevi’nde Seda Şaraldı isimli avukat olan bir mahpus ile görüştüm. O da 6 Şubat saldırılarından sonra derdest edilip geçerli bir somut delil olmaksızın tutuklanıp cezaevine atılan ve 309’dan bu iki avukatta yargılanmaya başlanma ihtimali olan ki savcı böyle demiş. Ortada bir delil yok, hiçbir şey yokken 309’dan çok ağır bir şekilde yargılama düşünülüyor, bunları da öğrendik. İnsanların adil olmayan bir şekilde yargılandığı bir Türkiye gerçekliği var ortada. Adaletin ortaya çıkılmasına müsaade edilmediği bir Türkiye gerçekliği var. Bu devlet uygulamaları barışı huzuru sağlamaz. Gerginlik oluşturur, huzursuzluk oluşturur bunlar da kesinlikle doğru işler değil arkadaşlar. Kesinlikle tasvip ettiğimiz işler değil.

Hak ihlallerine devam ediyoruz. Aile Sağlığı Merkezi Grup Elemanları Derneği, sorunlarının çözülmesini istiyor. “İşsiz kalıp tazminatını alamayan arkadaşlarım dava açıyor Sağlık Bakanlığı direkt işverendir diye Yargıtay kararı çıkıyor, Sağlık Bakanlığı cevap dilekçesinde “Kamu görevlisidir idari mahkemeler sorumludur toplu sözleşme ile işe alınan personelsiniz.” diyor, Cimer’e yazıyoruz Çalışma Bakanlığı ise bizlere “23.madde ile daimi işçi kadrosuna geçişler yapıldı.” diyor. O zaman bizler neden hala hekimlerle sözleşmeliyiz ve 4/a’lıyız?
Aile Sağlığı Merkezi’nde ASM grup elemanı olarak kadrosuz asgari ücretle çalışan herhangi bir özlük hakkı olmayan 13000 çalışanlarız. Bizim gibi çalışan kamu dışı aile sağlığı çalışanları kadroya geçirildi fakat biz kapsam dışı kaldık. Kadro istiyoruz.” diyorlar! Oldukça ağır bir durumda 13000 arkadaşımız feryat ediyorlar, uzun süredir bu feryatları buradan gündem ediyorum.

Cahide Uvat bize Diyarbakır’dan yazmış. Hayatı büyük çileler ile geçmiş, yetiştirme yurdunda kalan bir insan ve Cahide Uvat yetiştirme yurdunda kaldığı için daha sonra devlet kadrolarına memur olarak girme hakkı var. 2 sene kalan bu şekildeki çocuklar ki onlar hep mağdur çocuklardır devletin böyle bir yasası var. Diyor ki: “Memur olarak girebilirsiniz.” Fakat memur olarak girmiş, zaten büyük çileler sıkıntılar yaşamış, 3 çocuğu var ve ardından bakıyorsunuz İstinaf’tan karar dönmüş memurluktan çıkartılmış. İntihar girişiminde bulunmuş Cahide Uvat “Bana işimi verin.” Diyor böyle birçok kişi var. Nasıl bir gerekçe ile bu durum olmuş bunu anlamak mümkün değil! Biz Aile Bakanlığı’na da soracağız bu durumu, bu kadar mağdur olmuş kız çocuklarını aile faciaları yaşamış çocukları hangi gerekçe ile girmiş olduğu memurluktan atıyorsunuz bunu anlamak mümkün değil! Gerekçe nedir? Aile Bakanlığı’nı arayacağım, soru önergemiz ile de sorduk. Bu konuda birçok başvuru aldık, gerekçe nedir? Gariban bir çocuğu ailesinde her türlü felaketi yaşamış bir çocuğu girdiği memurluktan atmak büyük bir başarı mı Aile Bakanlığı için? Anlamak mümkün değil. Bunu sorgulayacağız değerli arkadaşlar.

Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi’nin kimyasal atık suyu Koçören, Güzelkuyu, Kızılkuyu, Dernek köylerinin derelerinden geçip yaban hayvanlarının hayatına zarar veriyor, havaların ısınmasıyla birlikte bu sudan kaynaklı sıtma hastalığı ve sivrisinek meydana geliyor. Urfa Valiliği’ne buradan soruyorum; niye halletmiyorsunuz? İlla Ankara’dan size bildirmemiz mi gerekiyor Sayın Şanlıurfa Valisi? O köyler size bizden daha yakın! Niye gidip bakmıyorsunuz o köylerin haline? Çevre Bakanlığı’na da buradan soruyorum; nedir bu köylerin hali? Kanser olacak bu insanlar! Maiyetinizdeki halkın durumu sizi ilgilendirmiyor mu Sayın Şanlıurfa Valisi? Sizden bir cevap bekliyorum! Organize Sanayi Bölgesi’ne ceza kesmeyi düşünmüyor musunuz? Denetlemiyor musunuz? Ne oluyor? Ne bitiyor? Organize sanayi bölgesindekiler, yetkililer ile bir şeyler mi yapıyor? Ne oluyor? Akla soru işaretleri geliyor! Bu denli bir denetimsizlik akla soru işareti getiriyor. Devletin yapacağı iş nedir? Kamu veya özel sektörü denetlemektir, denetleyin kardeşim vatandaş zarar görmesin! Bir milletvekili olarak benim işim budur, bunu size hatırlatmak durumundayım.

Erhan Yalvaç, Dilovası’nda İMES güzergahında tır ile gidiyormuş. Beyaz bir araç sıkıştırmış, bu da mavi bir araca sürtmüş, bir trafik kazası olmuş. Sonrasında mavi araçtan inenler çekmiş silahı tıra ateş ediyor. Tırcı şaşırmış neye uğradığını. Lastikleri patlamış zor bela ilerideki bir karakola sığınmış tırcı. “Ne yapıyorsunuz?” adamlar koşturuyor. Karakoldaki jandarmaya sığınmış “Kurtarın beni öldürecekler.” Demiş. Sonra öğrenmiş ki bu mavi araçtan inenler bir polis memuru ve oğlu. Çekmişler silahı ateş ediyor. Şu hale bakın ya! Memlekette şu polise tanınan yetkiye bakın! Dönüp bu polisten bir soru soran var mı? “Kardeşim ne yaptın?” diyen var mı? Durup durup adam mı öldürüyorsun? Elindeki yetkiyi niye kötüye kullanıyorsun? Devlet eline silahı bunun için mi vermiş? Trafik kazasına uğradın diye öndeki araca ateş et diye mi vermiş? Bu polisler hakkında bir işlem yapıldı mı Sayın Kocaeli Valisi? Dilovası Kaymakamı? Size de soruyorum! Bunlar ne iştir? Dağ başı mı orası? Bu polisler korunuyor mu? Ne oluyor? Ne bitiyor? Allah aşkına! Bir kazadır olmuş, herkes hata yapabilir ama nedir bu hal? Kamu görevlisi diye bu insanlar korunacak mı? Polis diye korunacak mı? Sayın Kocaeli Valisi Seddar Yavuz kaç kezdir uyarıyorum sizi! Dilovası Kaymakamı telefonlarımızdan kaçıyorsun anladık da şu işi bir hallet bari!

Halil Yakut’un annesi bize başvurmuş Kırşehir Cezaevi’nde. Bu kişi de 6 Şubat saldırılarından sonra tutuklanıp aniden cezaevine atılmış ve uzak bir yere sürülmüş Kırşehir’e. Anne farklı bir ilde, anne bizi arıyor. “Oğlumun can güvenliğinden endişe ediyorum.” Diyor Kırşehir’de başgardiyan gelmiş ; “Burada müebbet hapis yatanlar var, seni öldürürler, biz de hiçbir şey yapmayız, intihar etti.” Deriz demiş Halil Yakut’a annesinin ifadesi bu. Biz doğru veya yanlış demiyoruz ama milletvekili olarak bana gelen iddiaları gündem ediyorum. Bunu araştıracak olan Adalet Bakanlığı, Sayın Yılmaz Tunç Kırşehir Cezaevi ile ilgili bu kaçıncı şikayet? Öncesinde de 2-3 yıl önce de Kırşehir Cezaevi’ni size çok şikayet ettim, oradaki genç üniversite öğrencisi mahpusları kıyasıya döven gardiyanlar vardı. Adalet Bakanlığı’nı ve bakanları defalarca uyarmıştım ama hiçbiriniz birbirinizden fark etmiyorsunuz, hiçbirinizin umurunda değil. Cezaevinde insanlar dayak yesin işkence görsün umurunuzda değil. Bakarız diye geçiştiriyorsunuz. Ben size nokta atışı bilgi veriyorum. Halil Yakut Kırşehir Cezaevi’nde memurlar tarafından ölümle tehdit edildiğini ifade ediyor işkence gördüğünü söylüyor bu konu ile ilgili ne yapıyorsunuz? Mahpus savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, siz ne yapıyorsunuz? Ben mahpusun yaptığını söylüyorum, mahpus: “Bana işkence edildi.” Adalet Bakanlığı ne yapıyor? Cevap bekliyorum Sayın Bakan!

Kaçıncı defadır gündem ediyorum; Manisa T Tipi Cezaevi’nde Abdurrahman Taşçi akli dengesi yerinde değil, hatta zihinsel engelli maaşı alıyor fakat Abdurrahman Taşçi cezaevinde. Cezaevini de arayacağım nedir bu hal diye soracağım! “8 Mart’ta açık görüştü vardı, ailem görmeye gitti bize göstermediler. “Hastaneye yatırmışız.” dediler oysa bize yalan söylediler hastaneye göndermemişler hücreye atmışlar. Kardeşim zor durumda. Bize çöp kutusunda kardeşimin eşyalarını 8 Mart’ta verdiler insanlık dışı muameleye maruz kaldık.” Diyor. Bakın artık siyasi bir durumu da geçtik insani bir durum. Abdurrahman Taşçi Sayın Bakan Yılmaz Tunç not al, Manisa T Tipi Cezaevi’nde akli dengesi yerinde değil, huzursuzluk çıkarıyor, sorunlu bir mahpus akli dengesi yerinde olmayan bu mahpus için müdür bey ile görüşeceğiz ve bu durumu bir çözün! Hastanede yatması gereken mahpusu kalkıp hücreye atıyorsunuz.

Selim Acar Yozgat T Tipi Cezaevi’nde kalıyor. Tutsak olan Selim Acar ciddi hastalıkları olmasına rağmen 2 aydır revire gönderilmiyor.

Öncesinde de gelmişti, “Dumankaya Adres Lobi sitesi malikleri olarak kayyım atanmış site yönetimi firmasında, TMSF’deki bazı kişiler ile siteden usulsüzlüklerle haksız kazanç elde edilmektedir.” Diye bir iddia var. ne olduğu araştırılsın! “TMSF’ye imza toplayarak çeşitli dilekçeler yazsak da TMSF ve bunlara çalışan avukatları üç maymunu oynamaktadır.” Diye bir şikayet var. Dumankaya Adres Lobi sitesinde neler oluyor?

Motosikletli bir kurye, 669 Sayılı KHK ile işinden edilmiş. Diyor ki: “Polis beni takip ediyordu ben de kırmızı ışıkta durdum polis geldi arkadan çarptı. Ne yapıyorsunuz deyip indim canımdan oluyordum dedim, motosiklet pert oldu. Ben olayın kasti yapıldığını düşünüyorum, kasten bana çarpıldığını düşünüyorum.” Diyor ifadesinde. “Motosikletim hurda oldu, evime ekmek götüremeyecek duruma geldim. Takip edeceklerse beni öldürmeden takip etsinler, motosikletimi hurda etmeden takip etsinler. Trafik polisleri kazada suçlu bulundu ama takip mesafesini korumadığı için bulundu. Polisler kendi kendilerine yazıp çiziyorlar.” Diyor, böyle işin üstünün örtüldüğüne dair şikayeti var.

Osmaniye Toprakkale’de bulunan Ral Plastik Geri Dönüşüm fabrikasında çalışmaktayken plastik geri dönüşüm filosu kazanına düşen kişi iş yerinde kaza gerçekleştikten yaklaşık 1,5 saat sonra plastikler arasında parçalanmış olarak bulunmuştur. Parçalanan kişi kusurlu bulunmuş fakat burada önemli ihmalleri olduğunu söylüyor yakınları. Biz de konuyu Çalışma Bakanlığı’na soru önergesi ile sordum buradan Bakan’a tekrar soruyorum; parçalanarak ölen insanlar suçlu bulunuyor patronlar gayet rahatlar. Bu konu böyle mi hakikaten? Bunu düzgün bir şekilde araştırın!

Usame Elbuşi, Suriyeli, Suriye’de çok çileler çekmiş ve en sonunda canını kurtararak Türkiye’ye gelmiş ve Türkiye’de de bir insan hakları aktivistleri olarak gayret ediyor, çalışıyor, iyi niyetli, gayretli bir insan. Eşi Yasemin Abdulaal’e kimlik alabilmek için her kapıyı çaldı ama cevap alamadı. “Eşim hamile 2 ay kaldı doğum yapacak fakat kimliği yok. Kimlik alamadığı için 2 ay sonra bebeğimiz doğacağı için doğum zamanında çocuğa da kimlik verilmeyecek ve ardından hasta olursa tedavi göremeyecek. Eşimin kimliğe ihtiyacı var.” diyor. Düşünün Türkiye’de böyle bir durum, insani bir durum arkadaşlar. Bu konuyu İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü çözsün. Biz bugün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nü arayacağız. Böyle bir iş olabilir mi? Anne doğum yapacak büyük bir stres altında. Doğumu hastanede yapabilecek mi? Yaptıktan sonra çocuğuma kimlik verilecek mi? Bu stres ile yaşayan 7 aylık hamile bir anne düşünün. Siz şimdi mülteci diye nefret duygusu ile mi dolacaksınız merhamet ve vicdan hisleriniz mi uyanacak size soruyorum ey insanlık!

İsmail Tüzün, yaklaşık 20 yıldır hapishanede. “Abim en son Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ndeydi. Abimle dün telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Abim telefonda apar topar bulunduğu koğuştan çıkarıldığını ve Kırşehir Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na götürüldüğünü; hapishane girişinde ağız içi ve çıplak arama dayatıldığını ve başgardiyan ve müdürün gözetiminde kendisine işkence ve kötü muamelede bulunulduğunu, hapishaneye ilk girişinden sonra telefon hakkı da kullandırılmadığını belirtti. Abimin durumu ile ilgili sağlıklı bilgi alamamaktayız ve durumundan endişeliyiz. 8 Mart günü abimi Adana’dan Kırşehir’e götürmüşler.” Cezaevlerinde ağız içi arama ve çıplak arama devam ediyor! İnkar ediyorlardı! Sayın Özlem Zengin inkar ediyordu ve ne kadar inkar etsen de gerçekler ortada kardeşim! Çıplak arama rezaleti devam ediyor. Siz zaten bu inkarları yaptığınız için başınızı kuma gömdüğünüz için şu anda bu haldesiniz. İkinci partiliğe düştünüz, perişan durumdasınız, halk size ağır bir tokat vurdu, ağır bir darbe aldınız ve dersinizi aldınız. Daha hala “Ya neden oylarımız düştü?” diye soruyoruz! Daha sorun bakalım! Millete zulmedin, adaleti yok edin, ekonomiyi perişan edin ondan sonra da oyumuz niye düştü? Oyun tabii ki düşer daha fazlası olmadığına şükret.

Yeliz Kütük Antalya Manavgat S Tipi Kapalı Cezaevi’nde. “6 Şubat saldırılarından sonra eşim Yeliz Kütük Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.” Çok ciddi bir iddia var burada. “Vatan Emniyet’te saati, alyansı ve altın kolyesi alındı ve kendisine geri verilmedi.” Bakın kötü muamele dışında bir de hırsızlık iddiası var. Biz kesin olarak söylemiyoruz, şahsın ve yakınının iddiası var. Burada cevap verecek olan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü! Ağır bir iddia var. Siz gözaltına alıyorsunuz bir nedenle, değerli eşyaları nasıl kaybolur arkadaşlar? Bakın cevap vermezseniz olay büyüyebilir Sayın Vali, Sayın İçişleri Bakanı! Çok ciddi bir iddia var ortada. Ben sadece bunu gündeme getiriyorum kesindir demiyorum çünkü ağır iddialar bunlar ama cevap verme makamında olan sizsiniz ne ise bizi aydınlatın!

“Genel sağlık sigortası zorunluluğu binlerce vatandaşı istekleri dışında mağdur etmekte.” diyor. “GSS’yi süsleme peşinde iktidar. Ailemin geliri benim gelirim gibi gösterilip sonrasında ya GSS primi ödemesi zorunlu tutuluyor ya da devletten sağlık yardımı yapılıyor. Bu mantıksız bir uygulama.” diyor şahıs.

Hüseyin Güngör isimli bir hastanın size fotoğraflarını göstereceğim. Hastaneye girmiş üroloji ameliyatı olacak, ameliyat olmuş çıkıştaki hali bu arkadaşlar! Şu hale bakın! Adam ameliyat masasında sırtı yanmış! Üroloji ameliyatı olacağım diye giriyor sırtı yanarak perişan bir şekilde ameliyattan kalkıyor. Şu hale bak! Sağlık Bakanlığı’na da biz bunu sorduk; Sayın Bakan Fahrettin Koca niye açıklama yapmıyorsun? Şu fotoğrafı görmüyor musun? Şu hale bak! Kocaeli Şehir Hastanesi’nde neler olup bitiyor? Sağlık Bakanlığı bir açıklama yapmayacak mı? Bir sürü hasta yandı ameliyat masalarında ve halen bu konu bitmiyor! Bu konuyu halledin diyoruz size!

Yusuf Aydoğan Yozgat Boğazlıyan T Tipi Kapalı Cezaevi 15 Temmuz günü Ankara Polatlı’da görevliydi. Terör eylemi var diye toplayıp götürmüşler sonrasında hiçbir şeyden habersiz insanlar gitmiş, emniyette bir sorun yok, emniyet onları tebrik ediyor, askerlere diyor ki: “Siz zamanında geri çekildiniz bir sorun yok.” “Yemek yiyoruz bir sıkıntı yok.” Diye annesine telefon açmış 16 Temmuz’da. Arkasından demişler ki: “Sen darbecisin, hadi gel bakalım.” Ve tutuklanmış! “Oğluma emir veren komutanlar tahliye edildi, bizim çocuklar hala tutuklu 8 yıldır. 9 tane üsteğmene müebbet verdiler aslında bu 9 üsteğmenin suçu yoktu. Polatlı davasını inceleyin nasıl bu insanları çıkartacağız? 2 çocuğu da gözü yaşlı bekliyor hep babalarının gelip uçurtma uçurma hayaliyle yaşıyorlar bu mahpusların.” diyor.

Nedim Öztürk daha önce Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ziyaret etmiştik, açlık grevindeydi çünkü o cezaevinde o hücrede olmaması gerekiyordu. Onu L Tipi Cezaevi’ne göndermişler burada da açlık grevi sonrası alması gereken diyeti almamış ve orada da nörolojik problemler açlık grevi sonrası yaşamaya başlamış. Sevki ile ilgili dilekçeler vermiş kabul edilmemiş ve tekrar açlık grevine başlamış.

“Mustafa Şahin 24 yıllık polis memuruydu, darbeden sonra ihraç edildi. 7+ 13 ay toplam 20 ay cezaevinde kaldı. Çıktıktan sonra Adana’dan ailesini ziyarete geldi, dönüşte Adana’da trende kayıp oldu, ailesi ve biz yaklaşık 5 yıldır haber alamıyoruz.” Bu da ilginç bir durum. 5 yıldır bu kişi kaybolmuş! Düşünün olacak iş değil. Adana’dan ailesini ziyarete gelmiş, dönüşte Adana’da trende kaybolmuş. “Depremde evimiz yıkıldı mağdur olduk, hasta babam çadırda oğlunu düşünerek can verdi. Kayıp abimin çocukları çok mağdur, psikolojileri de bozuk, ayrıca kayıp kişinin oğlu da ihraç edildi ve mağdur haldeler.” Bu konuda aile ile tekrar görüşeceğiz ve olayı tekrar buradan İçişleri Bakanlığı’na sunalım. 5 yıldır bir insan trendeyken belli ki birileri kaçırmış mı insanı bulunmuyor! Sayın İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sen cevap ver Allah aşkına! Ülkenin haline bakın ya! Yusuf Bilge Tunç, yıllardır kayıp ortalıkta yok. Soruyoruz cevap yok! İşte bakın bize başvurmamış insanlar da kaybolmuş nasıl oluyor bu işler!

“Sabahattin Gültekin Sincan 1 No’lu F Tipi’nde 7 yıldır hükümlü olarak kalmakta. 8 yıl 1 ay 10 gün ceza almış, denetimli serbestlik hakkı verilmemiş. Koşullu salıverme hakkı da verilmemekte. Cezaevi müdürü ile bu konu hakkında görüştüğüm de “Kocanız çok iyi bir insan puanları da yüksek ama çıkarmıyoruz.” ifadelerini kullandı.” İşe bakın ya! Demek ki yukarıdan bir talimat var! İyi hali var, hiçbir vukuatı yok, sorun yok çıkartılmıyor! Denetimli serbestlik verilmiyor şartlı tahliye verilmiyor! Bu kadar zulmetmeyin! Belli ki bakanlık bir talimat gönderiyor Sincan Cezaevi’ndeki birçok cezaevi ne denetimli serbestlik ne şartlı tahliye veriyor!

“Zilan Demir 2 yıldır tutuklu. İlk tutuklandığı yer Mardin Cezaevi oradan Elazığ sonra Tarsus Ankara akabinde Manavgat Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi ve psikolojik şiddet çıplak arama her türlü işkenceden geçiyor ve koşulları giderek ağırlaşıyor.”

Can Kaba Sincan 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane’de görüş sonrasında dönüşte odasına slogan atmış, Can: “Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Kolumu mu kıracaksınız?” demiş orada bulunan hapishane müdürü demiş ki: “Arkadaşlar profesyonel.” Kolunu kıracak kadar burkarak ne yapılmaya çalışılıyor bunu anlamak mümkün değil! Darpları kabul etmiyoruz, ihlalleri bitirin diyoruz cezaevi idarelerine, bunların kabul edilemeyeceğini söylüyoruz.

Büşra Eryasan Yenişakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalmakta. “Edirneliyiz ikamet ettiğimiz evden alınan yavrum için savcının yalan beyanı ile mahkeme kararıyla karşılaştık.” Diyor yakını ve birtakım adil olmayan yargılamalardan bahsediyor. “Cezaevine sorduğumuzda bize Edirne mahkemesinden bir talep gelmedi denildi. 7 Yıl 9 Ay ceza verilmiş ve hukuk katliamı diyor savcının yalan beyanı ile cezalandırıldı.” Babası 59 yaşında kalp rahatsızlığı var. “Ayda bir açık görüşe gidebiliyoruz. Her görüş için bin km yapıyorum. Hem ekonomik olarak hem sağlık olarak çok zor şartlarda seyahat ediyorum. Kızımın Tekirdağ veya Edirne L tipine naklini istiyoruz. AYM’deki dosyamızın incelenmesini istiyoruz.” Bu aile ile görüşüp durumlarını tetkik edeceğiz.

Av. Berrak Çağlar diyor ki: “Eşim Ali Sinan Çağlar İstanbul’da yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne götürüldü. Ardından 1 ay bile geçmeden kendi isteği dışında Samsun Kavak S Tipi Hapishanesi’ne sürgün edildi. Hapishane girişinde eşime çıplak arama dayatıldı ve eşim “hoş geldin dayağı” işkencesine maruz kaldı. Eşimin verdiği suç duyurusu dilekçesi işleme konulmadı.” diyor, bu avukatta ağma bir avukat ağma olduğu için sanırım tutuklanmamış ama eşi tutuklanmış ve ağır bir mağduriyet yaşatılmış.

Samsun Cezaevi ile ilgili şikayetler bitmiyor arkadaşlar. “Yaşar Savcı ve diğer tutuklu arkadaşlarının üzerinde işkence olduğu, tek hücreli odalara alınarak işkencenin 24 saat boyunca devam edildiği belirtilmiştir.” Samsun Kavak Cezaevi ile ilgili çok açıklama yaptık bakan halen bir açıklama yapmıyor. Nedir bu cezaevinde olanlar? İnsan Hakları Derneği bir rapor hazırladı ve bakanlık halen suskun. Bu darpları yasal ve meşru mu görüyor Sayın Bakan’a bunu soruyoruz!

“Agit Bilik Şırnak Cizre’de sokağa çıkma döneminde tutuklanmış Samsun/ Kavak S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sürgün edildi. Kendisinin telefon etme hakkı gasp edilmiş olup fiziki işkenceye maruz kalmıştır ve ağır tecrit altındadır. Şırnak Cezaevi’ne geri nakli için yardımcı olmanızı istiyoruz.” diyor Adalet Bakanlığı’na duyuralım aile cezalandırılıyor Şırnak neresi Samsun neresi!

Yunus Akın bize başvurmuş. 8 saat boyunca Samsun Kavak Cezaevi’nde işkenceye maruz kalmış!

Bakhtıyar Fıshal mülteci olarak Türkiye’de yaşıyordu. Birtakım sorunlar yaşanmış, daha sonra “Siz yurt dışına çıkın giriş yapın sorun öyle hallolur.” Denilmiş. “Çıktık Gürcistan’da eşim ben ve çocuğum daha sonra girmek isteyince 1 gün sonra Türkiye’ye giremeyeceğimizi giriş yasağı olduğunu söylediler. Eşim her yere gitti 2 yaşında kızımla birlikte şu anda da davamız var ama itiraz ediyorlar sürekli dilekçelere. Eşimin ve çocuğumun Türk olduğunu belirttiğim halde aylardır süren mağduriyetimiz evimizden uzak olmamız işlerimiz kredi kartlarımız her şey cabası o kadar mağdur olduk ki eşim tek başına Gürcistan’a gitti geldi defalarca çocukla birlikte, Ankara’ya gitti, İçişleri Bakanlığı’na gitti her yere yazılar yazdık, Göç İdaresi Başkanlığı’na birebir dilekçe verdi gidip ama bizi görmediler. Bu kanuna aykırılığın son bulmasını ve evimize geri dönmek istiyoruz.” diyor. Bunu da İçişleri Bakanlığı’na Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne soruyoruz, burada büyük bir mağduriyet var.

Avukat Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı’nın bize başvurusu var. 6 Şubat saldırılarından sonra somut ve delilsiz, bir avukat bürosunda oldukları için tutuklanmışlar. Kendileri hakkında Didem Baydar Ünsal da böyle söylüyor. Kendileri hakkında gözaltı kararı olmamasına rağmen, Seda Şaraldı’nın yanında oldukları için onlar için hemen gözaltı kararı çıkartılmış ve ayrıca ikameti Ankara’da olduğu halde “Kandıra 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’ne sevk edilmiş. Oranın şartları da oldukça ağır ve eski bir hapishane.” Diyor.  

Diyarbakır Ergani ilçesinde ikamet eden bir depremzede bize başvurmuş. “Evim orta hasarlı çıktı yıkım kararı çıktığı için evi boşalttım kirada oturuyorum depremzedelere kira yardımı yapılıyor diye benim oturduğum ilçede 1000 liralık evler 8 ve 12 bin TL arası oldu. Deprem konutları bitmiyor bize bilgi vermiyorlar bitse bile satın alacak param yok. Eşimden ayrıyım yüzde 73 engel raporum var kan hastasıyım zor durumdayım, taksiti nasıl ödeyeceğim?” Bunalıma girmiş insanlar! “Depremzedelere her şeyi yapacağız.” Diyorlardı sonuç bu perişan insanlar tablosu apaçık ortada!

“Kamu çağrı merkezi çalışanları olarak kadro hakkımızı istedik ancak Alo hattında çalışan tüm arkadaşlarımız işten çıkartılıyor. Yüzlerce işçi ve ailesi mağdur ediliyor. Kadro hakkımızı iş güvencemiz olmadığı için istiyoruz ve bu mücadelede ne kadar haklı olduğumuzun şimdi daha iyi anlaşılacağını umuyoruz.”

Selami Bal Edirne L Tipi Cezaevi’nde kalmakta. “Eşim 66 ay cezaevinde kalmasına rağmen dosyası açık onaylanmadı. Adli kontrol yasağını ihlalden Edirne’de yakalandı tutuklandı.” diyor.

Kutbettin Menteş Bodrum S Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Defalarca cezaevini arayıp bilgi istemişler verilmemiş 66 yaşında ve çok hasta. “Babamın akıbetinden büyük endişe duyuyoruz. Nedir bu durum? Babama ne olduğunu öğrenmek istiyoruz. Hasta bir mahpus.” diyor.

“Toki’nin ilk evim arsa projesi kapsamında kuralar çekildi isimler çıktı ama hala arsalar verilmedi 2 yıl oldu. Bu konuda vatandaşların sıkıntıları var mecliste dile getiriniz.” Diyor.

Yaşlı vatandaşlar bize başvurmuşlar. Diyorlar ki: “65 yaş üstü vatandaşlar için ücretsiz deniliyor seyahat ama bazı yerlerde bizden ücret alınıyor. Turyol firması ile Karaköy-Adalar’da Mavi Marmara firması ile Kabataş-Adalar, İstanbulkart turnikeleri var, İstanbulkart kullanımına firma izin vermemekte.” yaşlılar özel şirket tarafından mağdur ediliyor!

Maraş depreminde Türkoğlu L Tipi Cezaevi’nden başka cezaevlerine mahpuslar gönderildi fakat cezaevi yapıldığı halde mahpuslar geri getirilmiyor. Maraş ve çevresindeki mahpus yakınları çok perişan zor durumda ve bir an evvel mahpusların geri gelmesini istiyor. Sayın Bakan Yılmaz Tunç’a buradan tekrar iletiyoruz.

Yine bir aile dramı; “Ben oğlumu sanık olan annesinden dolayı Gölcük Saraylı Topçular Türk Alman Vakfı yurduna verdim her ziyarete gittiğimde güvenlik ve normal personellerden çevre ve şoförlerden duydum ve yurttaki çocuklar tel duvarları aşıp hırsızlık gasp uyuşturucu her türlü vakalara bulaşıyor.” Çocuklar zor durumdaymış ve bu şahsın çocuğunun da davası varmış bir suçtan dolayı. “Kaç çocuk cezaevinde bir tanesi de hastanede.” Diyor. Türk Alman Vakfı Gölcük Saraylı Topçular yurdunda neler dönüyor? Aile Bakanlığı cevaplasın! Bir yurt açılıyor çocuklar oraya konuluyor ama felaket üstüne felaket. Aile Bakanlığı bununla ilgili bir açıklama yapsın lütfen!

Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden çok şikayet geliyor. 4 mahpus 31 gündür açlık grevinde. Yoğun hak ihlalleri nedeniyle canlarını ortaya koymuşlar ve bu hak ihlallerine karşı direniyorlar. Delil Ufak ve 3 arkadaşı dönüşümsüz açlık grevinde. Adalet Bakanlığı bunu duymuyor mu? Ölsün mü bu insanlar? 31 gündür açlık grevinde bu insanlar ve çok önemli bir taleplerini canlarını ortaya koyarak dile getiriyorlar!

Yurtta kalan birçok kişiden gelen başvurular var. Az evvel bahsetmiştik, memurluk hakkı var fakat bu hak kendilerinden alınmış bu da kabul edilecek bir durum değil. Böyle çok başvuru alıyoruz.

Burhan Kaya isimli bir hakim hakkında İstanbul Anadolu bölge adliyesi 56. Hukuk dairesinde üye hakimmiş. Amcasının oğlu Murat Kaya şikayetlerde bulunuyor usulsüzlükler yaptığı hakkında şikayetler var bize başvurmuşlar ve uzun bir başvuru. Biz bununla ilgili soru önergemizi de verdik. Acaba bir kişi hakim diye yaptıkları hatalar gözden ırak mı tutuluyor? Üstü örtülüyor mu? Bu kişi hakim Burhan Kaya’nın önemli ihlaller oluşturduğunu söylemiş ve işlem bile yapılmadığını söylüyor. Bakanlığa soruyoruz bu işlem neden yapılmıyor? Bu konu hakkında bilgi verin! Biz ayrıntılı soru önergemizde bu konuyu sorduk ve konu hakkında cevap bekliyoruz.

Ahmet Dizlek’i defalarca burada gündeme getirdim, Kocaeli 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde mide ameliyatı olması gerekiyordu 2 sene sonra olabildi. Skandal bir vakaydı ama bu skandallar bitmiyor. Şimdi de fizik tedavi alması gerekiyormuş ve fizik tedavisini alamıyormuş. Korkunç ağrıları varmış, boynundaki ağrı başına vuruyor. Ağrılardan dolayı kıvranan bir insan, fizik tedavisini alamıyor kanser olduğu halde halen cezaevinde tutuluyor olacak bir iş değil.

İzmir Şakran Kadın Cezaevi’nde Grup Yorum üyesi Bahar Kızılaltun’un bulunduğu hücreye arama yapacağız diye girmişler ve Bahar Kızılaltun’un kolunu kırmışlar. 6 Şubat’ta tutuklanmış, ortada bir saldırıya dahil olduğuna dair bir somut delil de yokken hapse atıyorsunuz, ardından hapiste darp ediliyor ve kolu kırılıyor. Sayın Bakan Yılmaz Tunç bunları duymuyor musun sen? Senin emrinde olan cezaevlerinde mahpusların kolu kırılıyor, umurunuzda değil. Dönüp sordunuz mu? Ne yapılıyor? Ne ediliyor? “Ey memur ne yapıyorsun sen?” sorgulayıp ceza mı veriyorsun yoksa memur ve müdürleri alkışlıyor musun Sayın Bakan Yılmaz Tunç bir cevap ver! Basit bir vakadan bahsetmiyoruz kolu kırılmış ya. Bu denli ağır bir darptan bahsediyoruz dönüp sorun, bir soruşturma açın! Bununla ilgili bilgi bekliyoruz sizden! Mahpus diyor ki: “Kolunun biri acıyor, diğerini de ben acıtırım.” Bunlar iddia ben orada değilim görmedim ama bunlar hakkında bir bilgi verin. Suç duyurusunda bulunmuşlar ve bu sıkıntı devam ediyor!

Urfalı bir genç kadın bize seslenmiş, uzun uzun yazmış. Kendisi Şanlıurfalı ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde Yazılım Mühendisliği’nde okuyor. Urfa’daki feodal ilişkilerden, anne baba baskısından bir kadın olduğu için çektiği sıkıntılardan bahsetmiş ve bunun için dayısına başvurmuş o da kendisine baskı yapmış, tehditte bulunmuş. Diyor ki: “ Can güvenliğime zarar gelirse hepsinden şikayetçiyim. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşadığımızı hepsine hatırlatırım. Ben okulumu okumak ve bunu yaparken istediğim gibi korkusuzca, özgürce tercihler yaparak bağımsız yaşamak istiyorum. Kendi canım, kendi kararım, kendi eğitimim, bunun için ölmek istemiyorum. Aşiretinizin katı kurallarını ve barbar geleneklerini ölesiye reddediyorum. Lütfen devlet erkanı beni asla yalnız ve desteksiz bırakmasınlar. Tek güvencem dünyada hala iyi insanların olduğuna dair umuttur. Bu konu hakkında Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na sesleniyorum ve kız kardeşleri koruyun, gözetleyin ve destekleyin.” Diyor. Aile Bakanlığı neler yapıyor bakın, bir genç kız öğrenci feryat ediyor, kimse bunu duymuyor!

Selim Acar 28 yıldır tutuklu şu an Yozgat T Tipi Cezaevi’nde. “Yaklaşık 28 yıldır cezaevinde, ileri derecede kronik şeker hastalığı alerji, sinüzit, faranjit, tansiyon, Gaziantep H Tipi Cezaevinden hiçbir gerekçe olmadan Yozgat’a sevk edildi, sevk istemesine rağmen sevk verilmiyor. Diyabet yemek menüsü verilmesi gerekirken rahatsızlığı ile alakasız olan diyet yemeği veriliyor, Yozgat’ın havasının soğuk olduğundan iki defa yüz felci geçirdi, hala yüzünün sol kısmını tam kullanamadığını; sevk talebi kabul edilmiyor Cezaevinin sevk listesinde dilekçeler duruyor ilgi gösterilmiyor ve arkadaşları da cezaları bittiği halde şartlı tahliyeleri verilmeyen arkadaşları da varmış. Onlar ile ilgili de şikayetlerini bize iletmiş.

“Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nee abim Hekim Yıldız yeni sürgün edildi 4 arkadaşı ile günde 4 saat görüşebiliyor. Cezaevinde 80’e yakın arkadaşı var ama birbirlerinden haber alamıyorlar, cezaevi idaresi arkadaşları ile bir araya getirilmesine müsaade etmiyor.”

“Eşim Muğla E Tipi Cezaevi’nde bir mahkum. Zaten delilsiz sebeplerle orada bulunurken birde cezaevinin keyfi uygulamalarıyla karşılaşıyor. Cezaevi yönetimi bu hafta mektup sınırı getirerek en fazla 5 sayfa mektup yazılmasına izin verildiğini söylemiş. Avukatımız kanunen böyle bir şey yapamayacaklarını söylüyor.” Düşünün sana ne kardeşim mahpusun yazdığı mektubun uzunluğundan? 6 sayfa da yazar 7 sayfa da yazar. “5 sayfadan yukarı mektup olamaz.” Allah Allah! Memurun yok mu senin? Devletin işi bu! Mahpus ne yazarsa yazsın, madem oraya mektup okuma birimi koydun “Efendim mektuplar kısa olsun, işimiz gücümüz var biz onlarla uğraşamayız.” diyorsunuz! İyi valla.

“İbrahim Cengiz’in vasisi ve kızı olarak yazmaktayım.  Babam ağrı Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nde çok fazla hastalıkları var ve oldukça ağır ihlaller yaşıyor. İmplant dişleri düştü beslenme zorluğu yaşıyor, Cimer’e bildirdik kimse umursamıyor hak ihlali var darp edildi. İHD’ye gittim ve derdimi size iletiyorum babamın durumu kötü diyor.

Kandıra F 2 Cezaevi’nin zulümleri ihlalleri bitmiyor arkadaşlar. Mehmet Alçınkaya orada bir mahpus Kocali HDP Eski İl Başkanlarımızdan. Cezaevinde bir kitap yazmış, kitap basılmış, başka cezaevlerine de gönderilmiş oradaki mahpuslar okuyorlar ama kitabı yazan alıp kendi kitabını göremiyor ve okuyamıyor! Absürt gerekçeler! “Sen mahpusları motive ediyormuşsun.” deniliyor! “Motivasyonu artırıcı içeriğe ve eğitici niteliğe sahip olması” nedeniyle kendi yazdığı kitabı kendisine vermiyorlar.”  Kocaeli Kandıra F2 Cezaevi yapıyor bunu! Bu kitap bandrollü diğer cezaevlerine de giriyor, mahpuslar almış ama kitabı yazan kendi kitabını alamıyor. Şu hale bakın! İhlaller bitmiyor! Mehmet Alçınkaya hastaneye götürülmüş, göz ameliyatı olacak kataraktı var. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde göz taraması yapılacakken kelepçeyi çıkartmamışlar. Göz taraması yapılacak adamın kelepçesini çıkartın olacak iş mi? Başında zaten 10 tane jandarma duruyor. Kelepçe çıkartılmamış, Mehmet Alçınkaya da bu durumda muayeneyi kabul etmem demiş ve muayene de olamamış. Sayın Bakan Yılmaz Tunç duyun bunu! Memlekette bu hadiseler yaşanıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç duysun bunu; Kocaeli Şehir Hastanesi’nde bu olay oluyor! Bir mahpus göz muayenesinde nedir bu siyasi yaklaşımlar Allah aşkına! Ben de hekimim, ben de mahpus hasta muayene ettim, tüm hastaları kelepçesini çıkarttım, içeride bir sürü jandarma var, bir hekim olarak kelepçeli hasta muayene etmeye haya ederim arkadaşlar. Hipokrat yemini etmedik mi doktor arkadaşlar Allah’tan korkun! Sen kişinin sağlığı ile ilgilen. Onun mahpusluk nedeniyle ilgili tıbbi bir zorbalık yapamazsın, ihlal yapamazsın! Olacak işler mi bunlar? Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya bu iki konuyu iletiyorum; skandal olaylar bunlar! “Kitabı yazdın ama sen okursan etkilenirsin.” Diye kitabı Mehmet Alçınkaya’ya vermiyorlar böyle rezaletler yaşanıyor Türkiye cezaevlerinde. Bunu Sayın Bakan Yılmaz Tunç da duysun aynı zamanda Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Sn. Nacho Sanchez Amor da duysun. Böyle trajikomik gülünç hadiseler yaşanıyor bu ülkede değerli arkadaşlar.

Birtakım haritalar var elimde, bunlar Ticaret Bakanlığı’nın en sonunda kabul ettiği ve” İsrail ile ticarete kısıtlama getiriyoruz.” dediği ticaret ile ilgili haritalar! “KAZIME ANA” isimli bir geminin Türkiye’den kalkıp İsrail’e gidiyor! Her şey ortada arkadaşlar. Ticaret devam ediyor, 9 Nisan’a kadar biz ticaret var diyorduk reddediyorlardı, 9 Nisan’da artık paçaları tutuştu “Ticareti kısıtladık.” Dediler demek ki kısıtlanabiliyormuş, hiç utanmadılar sıkılmadılar ve ticaret ile ilgili yalanları böylece ortaya çıktı, biz de ortaya çıkartmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

KHK’lı ailelerin çektiği sıkıntılar bitmiyor arkadaşlar. Her gün gencecik ergenlik yaşındaki KHK’lı ailelerin çocukları hayatlarını kaybediyor. Onlardan birisi bayram günü 16 yaşında çektiği psikolojik sıkıntılardan sonra bir sabah sıkıntı ile uyanıyor, göğüs ağrısı ve tansiyonu yükselmiş, beyin kanaması ne olduğunu bilemiyoruz, o psikolojik sıkıntılar tedavi görürken 16 yaşında hayatını kaybediyor, Ece Nur Esen.

Dün Ankara’da 16 yaşında bir genç kız anne baba KHK ile ihraç, intihara teşebbüs etmiş ve yoğun bakıma alınmış, Allah’tan kurtarılmış ama psikiyatrik durumu devam ediyor ve bu durumlar sınırlı da değil. KHK ile ihraç edilen herkes psikolojik sorunlar yaşadı, sosyal dışlama, psikolojik sorunlar yoğun bir şekilde yaşandı ve eşleri ve çocukları da buna uğradı maalesef. Bu büyük zulümler devam ediyor, kabul etmiyoruz Allah’ta kabul etmesin bu zulümleri diyoruz değerli arkadaşlar.

Sincan Cezaevi’nde ziyaret ettiğimiz 4 çocuk babası Ali Odabaşı çektiği sıkıntıları anlattım, perişan edilmiş bütün hayata dair ileriye dair tüm ümitleri bitirilmiş bir insan Ali Odabaşı. Bir hukukçu olmasına rağmen her şeyden umudunu kesmiş, perişan edilmiş, ailesi her türlü zorbalığa uğratılmış bir kişi Ali Odabaşı. Bu zulmün bitmesini istiyoruz, Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin bir dahaki değerlendirmede artık bu tahliyeyi vermesi gerektiğini söylüyorum. Adalet Bakanlığı da bunu izlesin, cezaevleri insanlara işkence etme yeri değildir.

Ebubekir Ertuğrul Adıyamanlı depremde eşini ve 2 çocuğunu kaybetti, kendisini dün ziyaret ettim, ağır bir depresyon tedavisi görüyor ve onunla ayakta duruyor ve halen Adıyaman’a sevk edilmiyor, ailesinin yanına sevk edilmiyor. Sincan’da tutulmaya devam ediliyor.

Filistin için 1000 Genç hareketi büyük gayretler sarf etti ve geri adım attırdı. Ticaret Bakanlığı açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Filistin için 1000 Genç grubunu tebrik ediyorum önemli işler yaptılar ellerine sağlık fakat suçlar da ortaya çıktı! Bakın Gazeteci Metin Cihan diyor ki: “İsrail ile ticaretini sürdüren firmalardan birinin AK Partili Hayrettin Uçak, diğerinin MHP’li Ali Uçak” çok ciddi iddiaları var, ciddi bir cevap bekliyoruz bu şahıslardan!

Almanya soykırımcıyı destekleme ithamına ne diyecek? BBC; “Almanya’ya ‘Filistin’de soykırıma ortak olma’ davası: Berlin suçlamaları reddediyor ve Başbakan Olaf Scholz: “Almanya, İsrail’in her zaman yanında. İsrail’e onayladığımız tüm silah satışlarını önceden dikkatlice tartıyoruz. Tüm sivil kayıplar nedeniyle üzgünüz.” Diyor kardeşim boş konuşma! İnsanlar ölüyor sizin verdiğiniz silahlar nedeniyle, vahşi bir devlete silah veriyorsunuz ve insanlar katlediliyor olacak bir iş mi? Almanya toplumunun vicdanına sesleniyorum ben, Almanya iktidarı maalesef bu yanlışı yapıyor ve Almanya toplumunun vicdanına sesleniyorum!

Almanya’da yanlış işler yapılıyor! Almanya’da bir sunucu Helen Fares İsrail ürünlerine boykot çağrısı yaptığı için işinden çıkartılmış! Zamanında bir suç işlemiş olabilir Almanya fakat bu suçun altında bu kadar kalıp bu kadar soykırımcı İsrail’e destek vermesini anlamak mümkün değil!  

ABD’li Senatör Bernie Sanders: “Tarih bizi Gazze’de açlıktan ölmek üzere olan çocukları terk ettiğimiz için yargılayacak. Netanyahu’nun savaş makinesini finanse ederek vicdanımızı kaybettik!” diyor.

İsmail Heniyye’nin oğlu diye 3 kişi öldürüldü ve bunların çocukları da öldürüldü. Bir kişiye olan düşmanlığınız o kişinin çocuklarının torunlarının öldürme nedeniniz olamaz! Bunu da söylemiş olalım ve tüm dünyanın vicdanı ayakta.

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro: “İsrail, BM kararlarına uymuyor.” Diye eleştiriyor. “İsrail’in Gazze’deki soykırımı cezasız kalmamalı!” diyor.

Vigo işçileri bir gecede ellerinden alınan saat başı ücretlerini istiyor. Vigo’da emek hırsızlığı var. Vigo işçileri haklarını geri alana kadar Getir’i Tavuk Dünyası’nı Köfteci Yusuf ve Maydonoz Döner’i protesto ediyoruz buradan duyurmuş olalım. Vigo işçileri ile burada bir basın toplantısı da yaptık ve bu durumu duyurduk. Vigo işçisi arkadaşlarımız ile de bir hatıra fotoğrafı çektirdik.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni kazanan CHP’nin ilk işi milliyetçi bir söylem olmuş ve Ümit Özdağ’ın vaadini hayata geçirmiş. Yabancı dildeki tabelalar ortadan kaldırılacak! Bunlar ne kadar ucuz, üzücü işler anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar ve ırkçı işler. Normal düşündüğümüz zaman da gülünç işler. Şu dilden bir tabela olmayacak! Allah Allah ne olmuş suç mu içeriyor tabelada yazılanlar? Hayır, normal bir tabela fakat “Yok başka dilden ben kabul etmem.” Bu kabul edilecek bir şey değil! Bolu Belediyesi’nde de aynı olay var, bu faşizmi anlamak mümkün değil. Buradan yine duyurmuş olayım, Tanju Özcan’ı CHP tekrar Bolu Belediye Başkanı yaptı ama ırkçı ayrımcı faşist uygulamalara devam ediyor bu belediye başkanı. Biz hep kendisini eleştirdik, eleştirmeye de devam edeceğiz bu ayrımcı uygulamaları nedeniyle. Yabancı öğrencilerden kat kat seyahat ücreti alacakmış. Akıl mantık almayan ucuz popülist işler ile uğraşan insanlar bunlar. Kabul edilecek işler değil değerli arkadaşlar.

Geçen gündeme getirdim, Kültür Bakanlığı’na da sordum halen bir cevap yok! İzmit’teki Sabancı Kültür Merkezi 3 yılı aşkın bir şekilde yıkılmıyor, tadilat yapacaksanız yapın yıkacaksanız yıkın kardeşim. Bir bina niye böyle ortada atıl bir şekilde durur? Halk kütüphanesi de içinde duruyor! Bir taraftan yıkacağız tehlikeli bina diyorsun öbür taraftan halk kütüphanesi içinde ne yaptığınız belli değil! Kültür Bakanlığı’na tekrar soruyorum!

İkinci defa gittim Kartepe Kule Deresi kirli akıyor. Şikayet gelince fabrikalar kimyasalı bırakmayı erteliyorlar ama kirlilik devam ediyor.

42 Evler Tren İstasyonu’na ikinci defa gittim. Tren istasyonu çalışmıyor ve bunu Kocaeli Valisi görmüyor! Gözünün önünde Kocaeli Valisi! Allah aşkına uzak bir yerde de değil! Birçok şeyi görmediğini biliyoruz da o süper lüks makam araçlarından çık da her gün senin binanın önünde gözünün karşısında olan çalıştırılmayan ve vatandaşın mağdur edildiği 42 Evler Tren İstasyonunu gör Sayın Vali Seddar Yavuz sana kaç kez hatırlatma yapacağım! Anlamak mümkün değil!

Amedspor ve Kocaelispor’u tebrik ediyorum. Amedspor şampiyonluğa yaklaşıyor çok az kaldı. Kocaelisporumuz da şampiyonluğa yaklaşıyor ha gayret diyoruz. İki takımımızı da buradan sürekli duyurdum duyurmaya devam edeceğim ve sporda ahlaklı, dürüst ve profesyonel bir yaklaşımın devam etmesi gerektiğini tekrar söylüyoruz.

Antalya’da bir teleferik kazası oldu ve ihraç hakim Memiş Enes Gümüş hayatını kaybetti, yakınları kurtuldu ama her tarafları kırıklar ile dolu, büyük acılar yaşıyorlar. Bunun sorumluları hesap vermeli herkes topu birbirine atıyor adil bir soruşturma, etkin bir soruşturma yapılmalı ve gereken ceza kaydı verilmeli. Şahsın ailesine de tazminat cezası ödenmeli.

Her hafta beyan ettiğimiz ağırlığından dolayı her hafta aldığımız hak ihlalleri var.

Cemal Kaşıkçı’yı herkes unuttu ama biz unutmayız. İnanılmaz bir şekilde öldürülen cesedi bile bulunmayan Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda kaybedilen ve ardından Erdoğan’ın çok ağır laflar ettiği ve buna rağmen dosyasını Suudi Arabistan’a teslim ettiği ardından da kredi anlaşması yaptığı bir durum var ortada ve biz bu durumu kabul etmiyoruz. Cemal Kaşıkçı dosyasını takip ediyoruz.

Osman Kavala bildiğiniz gibi 7 yılı buldu, zulmen mahpus. Ona yakıştırılan hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. Kendisi dürüst insaf, merhamet ve vicdan sahibi bir insan çok değerli bir sivil toplum aktivisti Osman Kavala’nın yanındayız, çok değerli bir insandır. Ondan istifade edebilecekken uyduruk gerekçeler ile onu cezaevinde kuyuların dibine attılar.

Şerif Mesutoğlu kendisi işlemediği bir cinayetin faili olarak Muhammed Fatih Safitürk cinayetinin faili olarak Sincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde.

Selçuk Kozağaçlı da uğruna gayret ettiği halkın çırpındığı mazlum, mağdur insanlar gerekçe gösterilerek tutuklandı ve ağır bir şekilde şu anda haksızlığa uğrayarak cezaevinde.

Geçen gün de uğradık; Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar yıllarca Urfa’da devam ettirdikleri adalet nöbetlerini şu anda Ankara’da Adalet Bakanlığı önünde devam ettiriyorlar. Adalet Bakanlığı’nın önünde bir anne “Adalet” diye haykırıyor. Adalet Bakanlığı için bundan daha utanç verici bir manzara olamaz. Bu anne 6 yıldır haykırıyor en son kapılarına gelip dayandı, Adalet Bakanlığı da eşi ve 2 oğlu vahşice katledilen ve bir çocuğu da zulmen cezaevinde tutulan bu annenin uğradığı haksızlık için kılını kıpırdatmıyor! Olacak bir iş değil. Bakan Yılmaz Tunç anne ile görüşmemek için o kapıdan girmiyor başka kapıdan giriyor. Olacak işler değil bunlar! Çok üzücü bir şekilde devam ediyor.

Gabonlu Dina’nın ölümünü biz kabul etmemiştik, çok doğru çıktı, kabul etmememiz. Olayın ardından çok önemli şeyler çıktı ve Karabük Üniversitesi’nde de yabancı öğrencilere yönelik oldukça çarpıcı, üzücü cinsel taciz iddiaları ardından ortaya çıktı.

Yusuf Bilge Tunç, bizim gündeme getirmekten dilimiz kurudu ama devlet yetkilileri buna cevap vermemekte hala ısrar ediyorlar. İnanılmaz bir vaka, 4.5 yıldır kaybedilmiş bir insan buharlaştırılmış, öldüyse cenazesini verin diyoruz ölmediyse nerede diyoruz. Tek bir yetkilinin cevabı yok, Türkiye’de binlerce faili meçhul yaşandı ve yaşanıyor. İşte onlardan birisi de Yusuf Bilge Tunç, biz kabul etmiyoruz duyarlı insanlar kabul etmiyor Allah’ta bunu kabul etmez. Bu zalimliği, bu vicdansızlığı yapanlar bir an evvel açıklama yapsınlar.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan da zorla kaçırılıp kaybedilen insanlardı ve Allah’tan onların öldürüldüğü haberini duymadık, cezaevinde ortaya çıktılar ve kaçırıldıkları dönem içinde ağır işkenceye uğradıklarını söylediler.

Gülistan Doku da 3 yılı geçti halen haber yok ve ailesi büyük acılar içinde kıvranıyor. Gülistan Doku nerede diye soruyoruz bir insanın ne ölüsü ne dirisi hiçbir şeyin bulunmaması diye bir şey olabilir mi? Bunu kabul edilemez buluyoruz.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra cesedi bulundu ama Hürmüz Diril ile ilgili tek bir haber yok. Mahkemede adil olmayan bir yargılama şeklinde devam ediyor.

Yorumlar