24 Ocak 2022

Karşı Mahalle – Şeriban Alkış

2016 yılından beri cezaevinde bulunan ve hafıza kaybı yaşadığı belirtilen eski HDP milletvekili Aysel Tuğluk‘un serbest bırakılması çağrıları sürüyor. Avukatı Reyhan Yalçındağ, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Aysel Tuğluk için 1000 Kadın kampanya grubu, Karşı Mahalle’ye değerlendirmelerde bulundu.

Beş yıldır Kandıra F Tipi Hapishanesinde tutuklu olan Aysel Tuğluk’a demans teşhisi konduğu halde cezaevinden tahliye edilmiyor. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi heyetinin, ‘cezaevinde kalamaz’ raporuna karşılık İstanbul Adli Tıp Kurumu ‘cezaevinde infazına devam edebilir’ raporu verdi.

Tuğluk’un hastalık süreci nasıl başladı? İki farklı kurumun verdiği raporlar neden birbirine zıt? Uzmanlar hastalığın tanı ve tedavisi için ne diyor?

Aralık 2016’dan beri Kocaeli 1 No’lu F Tipi’nde tutuklu olan Aysel Tuğluk, Türkiye siyasi partiler tarihinde ilklerin sahibi. Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) eş başkanlık sistemiyle Türkiye’nin ilk kadın eş genel başkanı oldu. Aynı zamanda, partinin kapatılmasıyla birlikte siyaset yasağı getirilen tek kadın milletvekiliydi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) genel başkan yardımcısı olduğu sırada Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmayla 28 Aralık 2016 tarihinde tutuklanarak Kocaeli F Tipi Hapishanesine gönderildi. Yaptığı basın açıklamaları ve verdiği demeçler, ‘yasa dışı örgüt üyeliği’ iddiasına dayanak gösterildi.

DTK’ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ise, 16 Mart 2018’de kararını açıklayan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘örgüt yöneticisi olmak’ iddiasıyla Tuğluk’a 10 yıl hapis cezası verdi.

Tutuklandıktan 1.5 yıl sonra 78 yaşındaki annesi Hatun Tuğluk, 13 Eylül 2017’de Ankara’da hayatını kaybetti.

Tuğluk, toplamda üç günlük verilen özel izinle annesinin cenaze törenine katıldı. İncek Mezarlığı’na gömülen Hatun Tuğluk’un cenazesi, “Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz, gömseniz de çıkartır parçalarız” diyen taşlı ve sopalı bir grubun saldırısı üzerine gömüldüğü yerden çıkarıldı. Cenaze daha sonra Dersim’e götürüldü.  Cezaevinin verdiği süre azaldığı için Aysel Tuğluk, Dersim’deki törene gidemedi.

Aysel Tuğluk’un arkadaşı ve avukatı Reyhan Yalçındağ, Tuğluk’un yıllarca tanık olduğu hak ihlallerinin üzerine bir de annesinin cenazesine yapılan saldırılara şahit olmasının, büyük bir travmaya yol açtığını ve hafıza kaybı yaşamaya başladığını söylüyor.

Cezaevinde birlikte kaldığı arkadaşlarının Tuğluk’un unutkanlıklarıyla ilgili kimi gözlemlerini paylaştıklarını söyleyen Yalçındağ, “Zaman zaman dosyalarla ilgili hazırlık yapmak üzere bir araya geldiğimizde biz de bir takım şeyler hissetmeye başladık.” diye ekliyor.

Yalçındağ, Tuğluk’un yaşadığı sağlık sorununun teşhisi için geç kalınmış olmasını, pandemi sürecinde ailelerin ve avukatların mahpuslarla görüşememesi ve karantina nedeniyle mahpusların hastaneye erişiminde sorunlar olmasına bağlıyor.

“Adli Tıp Kurumu eliyle hukuksuzluk yaşanıyor”

Henüz 56 yaşındaki Tuğluk’a Kocaeli Cezaevi’nin bağlı bulunduğu Seka Devlet Hastanesi tarafından Şubat 2021’de kalıcı hafıza kaybı anlamına gelen demans teşhisi koyuldu.

Mart ayında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan adli tıp, nöroloji, psikiyatri, dahiliye, kardiyoloji doktorlarından oluşan dokuz kişilik bir heyetin muayenesine tabi tutulan Tuğluk’a, beş ay sonra bir rapor verildi. Temmuz 2021’de verilen raporda kronik seyirli bu hastalığın takibinin üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yapılması gerektiğini vurgulandı.

Raporda imzası olan doktorlar, Tuğluk’un cezaevinde yaşamını bir başkasının yardımı olmaksızın tek başına sürdürmesinin mümkün olmadığını kaydederek cezasının infazının ertelenmesi gerektiği yönünde kanaat bildirdiler.

Tuğluk’un avukatları bu raporla İstanbul Adli Tıp 3. İhtisas Kurumu’na başvurdu. 3 Eylül’de Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporda, Tuğluk’un hayatını yalnız idame edebileceği, tedavisinin düzenli poliklinik kontrolleri ile sağlanabileceğini, bu yüzden ‘cezaevi şartlarında infazına devam edebileceği’ belirtildi ve infazın ertelenmesi talebi reddedildi.

Avukat Yalçındağ, Kocaeli Üniversitesi’nin altı aya yayılan teşhis sürecine karşılık İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) birkaç dakikalık muayene sonucu bu raporu verdiğini kaydetti.

Tuğluk’un, ilk teşhisten itibaren ailesiyle birlikte aldığı karar gereğince hastalığının kampanya şeklinde duyurulmasını ya da kendisine yönelik özel bir çalışma yürütülmesini istemediğini belirten Yalçındağ, kamuoyunun bu durumdan ATK raporundan sonra haberdar olduğunu hatırlattı.

“Bir ATK klasiğiyle karşı karşıya kaldık. ATK on yıllardır olduğu gibi söz konusu bir siyasi ise, yerel hastanelerin tam tersi raporlar verdi” diyen Yalçındağ, cezaevlerinde uzun yıllardır ölümcül hastalıkları olanlar için de ATK eliyle hukuksuzluk yaşandığını paylaştı.

‘Tahliyesi derhal olmalı’ diyen Kocaeli Tıp Fakültesi’nin raporu ile bunun zıddı rapor veren İstanbul ATK raporu arasındaki çelişkilerin giderilmesi için Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na (TİHV) başvurduklarını aktaran Yalçındağ, hazırlanan alternatif raporla itiraz ettiklerini paylaştı: “Bu raporla birlikte yeniden ATK Üst Kurul ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı nezdindeki itirazlarımızı sunduk ve şimdilik süreç yeniden devam etmekte.”

“Aysel Tuğluk’un cezaevi koşullarında günlük yaşamını idame ettirmesi mümkün değildir”

Türkiye’nin önde gelen nörologlarından olan Prof. Dr. Gençay Gürsoy da, her iki raporu incelediğini ve Aysel Tuğluk’u cezaevinde tutmanın insan haklarına aykırı olduğunu söyledi. Raporlar arasında açıklamaya muhtaç bir çelişki olduğunu söyleyen Gürsoy, tam bir tıbbi tanı koymanın da tedavi için önemli olduğunu söyledi.

“Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin verdiği raporda kronik demans teşhisi konmuş durumda. Demans ile bir grup hastalık kast ediliyor. Bunun Alzheimer tipi demans mı yoksa başka gruplara bağlı bir demans mı olduğunu bilmiyoruz. Fakat bildiğimiz bir şey var; her halükarda bir üniversite hastanesinde kanıtlanmış olan bir demans varsa, cezaevi koşullarında yaşaması, günlük yaşamını idame ettirmesi mümkün değildir.”

“Alzheimer başlangıç aşamasındaysa ilaçla tedavi konusunda son birkaç yılda geliştirilen bazı stratejiler var. İlaç tedavisinin ciddi haftalık kontrollerle bir psikiyatri ya da nöroloji kliniğinde yürütülmesi lazım. Türkiye’de de İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Nöroloji bu tedaviyi uygulayan bir klinik. Bunun için cezaevinden çıkarılması gerekiyor. Diyelim ki Alzheimer değil. İlerlemiş depresyonlarda da buna benzer demanslar olabilir. Bu durumda da cezaevi koşulları tam aksine, ne yaparsanız yapın, ilaç da verseniz o koşullarda depresyona bağlı demansı tedavi etmek mümkün değil. Nereden bakarsanız bakın, böyle bir hastayı cezaevinde tutmak yanlıştır, sakıncalıdır, insan haklarına aykırıdır.”

“Aysel’e yapılanlar kadınların siyasette yer almasına karşı bir nefret ve hazımsızlık ile ilişkilidir”

Kamuoyunda yer bulmasının ardından HDP eski milletvekili Aysel Tuğluk’un serbest bırakılması için dayanışma grupları da kuruldu.

Bu gruplardan biri, bir gecede kampanyanın hedefi olan 1000 imzayı aşarak 2545 kadının imzasına ulaşan Aysel Tuğluk için 1000 Kadın dayanışma grubu. Dünyanın farklı ülke ve kentlerinden farklı mesleklerdeki kadınlardan imzaları şu anda 6000’i aşmış durumda.

Kampanya grubundan Leyla Kalın, bu ilgiyi Aysel Tuğluk’un kadın hakları mücadelesinde yıllardır gösterdiği özverili çabaya bağlıyor.

“Kadınlar, ister sanat ister hukuk ister siyaset alanında olsun, mevcut ataerkil düzenin tezahürü olan iktidarlarca makbul ve makul saydıkları kadın kişiliğinin bir tık dahi dışında davranınca benzer hak ihlallerini yaşıyor. Aysel gibi hasta olduğu halde hala tutsak edilmeye devam eden her arkadaşımız tek tek önemli. Ancak Aysel’e yapılanlar bir halkın iradesi olması ve bir coğrafyaya getirilmiş olan, pratikte uygulamasının sürdüğü eş başkanlık sisteminin ilk eş başkanı olmasıyla doğrudan ilişkili aslında. Yani hasta olduğu halde tutsak edilmeye çalışılması Aysel’in şahsıyla ilgili değil, bu coğrafyada kadınların siyasette yer alması için inşa edilmiş olan eş başkanlığa karşı bir nefret ve hazımsızlıkla ilişkilidir.”

“Tuğluk’un oturacak sandalye bulamaması heyeti kandırmaya yönelik tutum olarak yorumlanmış”

Adalet Bakanlığı, sık sık cezaevlerindeki hak ihlallerini gündeme getiren HDP Kocaeli Milletvekili Doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu‘na Aysel Tuğluk’u ziyareti için izin vermemişti. Bakanlığın ziyarete izin vermemesi üzerine Gergerlioğlu, Kandıra Cezaevi önüne giderek açıklama yapmıştı. “Aysel Tuğluk büyük hak ihlalleri yaşıyor. Aysel Tuğluk’un tıbbi raporlara göre bir an önce cezaevinden çıkarılması gerekiyor. Bunun yapılmaması halinde vahim bir sonuçla karşı karşıya kalınabilir” diye seslenerek İstanbul ATK’nin verdiği raporu eleştirmişti.

Bu açıklama sonrası Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘devleti ve organlarını aşağılama’, ‘bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs’, ‘suçu ve suçluyu övme’ maddelerinden soruşturma başlatıldı.

Bir hekim olarak her iki raporu da incelediğini söyleyen Gergerlioğlu, İstanbul ATK raporunun ön yargıyla oluşturulduğunu düşünüyor: “İstanbul ATK, muayene esnasında Tuğluk’un sandalye bulup oturamamasını heyeti kandırmaya yönelik tutum olarak yorumlamışlar. Oysa ziyaretine giden vekil arkadaşlarımız da telefon ahizesini kaldırması için yönlendirdiklerini, bunun bile dakikalar aldığını söylüyor. Sandalyeyi düzeltip oturana kadar uzun bir zaman geçtiğini, kelimeleri veya söyleyeceği şeyleri unuttuğunu, konuşmasında sorun olduğunu belirtiyorlar.”

Tuğluk hakkında İstanbul ATK’nin verdiği raporda siyasi yaklaşımlar gözlemlediklerini, sadece Aysel Tuğluk değil birçok hasta mahpusta da benzer sorunlar yaşandığını paylaşan Gergerlioğlu, hasta mahpus Ayşe Özdoğan’ın iki kere İstanbul ATK’ye başvuru yaptığını ve ikinci rapor sonrası ancak tahliye kararının çıkarılabildiğini hatırlattı.

İstanbul ATK’nin siyasi saiklerle verdiği raporların hasta mahpuslarını ölümüne yol açtığını aktaran Gergerlioğlu, daha önce hasta mahpuslarla ilgili araştırma hastanelerinin verdiği raporların geçerli olması için kanun teklifi verdi ama teklif henüz değerlendirmeye alınmadı.

Yorumlar