19 Şubat 2022

Rûdaw

İBB’ye PKK bağlantılı kişilerin yerleştirildiği iddiasıyla açılan dava dün ilk kez görüldü.

PKK ile bağlantılı olduğu iddia edilen Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin (DİAYDER) İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çalışanlarının da aralarında bulunduğu 23 üyesi hakkında, 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.

14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya, 7 tutuklu sanık katıldı.

Tutuklu iki sanığın, tutuklu bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılımının sağlandığı duruşmada, yine 3’ü SEGBİS’le bağlanan 11 tutuksuz sanık da hazır bulundu.

Duruşmayı CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile HDP Milletvekilleri Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu da izledi. 

Duruşmada kimlik tespitlerinin ardından avukatların talepleri alındı.

Sanık avukatları, bazı sanıklar hakkında benzer suçlar ve eylemlerden İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde geçen yıl açılan devanın devam ettiğini belirterek, bu dosyaların birleştirilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, 5 sanık hakkında İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sürse de her iki iddianame incelendiğinde, bu davadaki eylemlerin, diğer dava açıldıktan sonra gerçekleştiğini belirtti.

Bu iddianamenin daha detaylı ve kapsamlı olduğunu ifade eden heyet, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazılarak, 5 sanık hakkındaki dosyanın bu mahkemede birleştirilmesine yönelik olumlu yönde muvafakat yazılmasına karar verdi.

DİAYDER Başkanı: Din alimiyim

Taleplerin tamamlanmasının ardından sanık savunmalarına geçildi.

Duruşmada önce, DİAYDER Başkanı tutuklu sanık Ekrem Baran’ın savunması alındı. Baran, medrese mezunu ilahiyatçı imam ve hocaların biraya geldiği derneğin, kuruluşundan bu yana kimseden emir ve talimat almadığını söyledi.

Demokratik İslam Kongresi’nin azınlıklar ve inançlar komisyonuna bağlı faaliyetler yürüttükleri iddialarına değinen Baran, “KCK ile derneğimizin ilişkisi yoktur, olamaz da. Ben din alimiyim, dinin emrettiği kuralları anlatmakla yükümlüyüm. İddianamede geçen ‘sözde imamlar’ şeklindeki ifade tarzını kabul etmiyorum.” dedi.

Baran, derneğin herhangi bir örgütle bağlantısının olmadığını, 35 yıldır faaliyet yürüttüklerini anlattı.

“Her parti ya da siyasi görüşe taleplerimizi ilettik”

Ekrem Baran, derneğin giderlerini karşılaması için üyelerden topladıkları paraları bir örgüte gönderdiklerine dair algı yaratılmasının doğru olmadığını ifade ederek, DİAYDER’in bir sivil toplum kuruluşu olduğunu ve her parti ya da siyasi görüşe taleplerini ilettiklerini anlattı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle (İBB) de ilişkileri olduğunu belirten Baran, “İBB’den, çok sayıda farklı görüşe sahip din adamı alınacağı duyurusu yapıldı. Biz de üyelerimize duyurduk. Gasillerimiz işe alındı. İBB’ye, yardım yapmaları için 600 ailenin ismini verdik, bu ailelere zaten önceki yönetimde olan belediyenin de yardım yaptığı ortaya çıktı. Bize 300 yardım kartı verildi, biz de bu kartları hiçbir ayrım yapmadan ilettik” ifadelerini kullandı.

“Yalnızca fakirleri düşünerek hareket ettik”

Baran, “değer ailelerine” yardım kartı verdiklerini iddialarına ilişkin de, “Siyasi görüşe bakmadan yardım kartları verdik. Kaldı ki suçlu olanlar kişilerdir, çocuklarının ne suçu vardır? Yardım kartları yalnızca değer ailelerine dağıtılmamıştır. Biz yalnızca fakirleri düşünerek hareket ettik” dedi.

Baran, iddianamede katıldıkları cenazeler, mevlitler ve taziyelerin suçmuş gibi gösterildiğini, telefon görüşmelerinin delil olarak kullanıldığını belirterek, “Hiçbiri suç unsuru taşımamaktadır. Hastayım, mağdurum, tahliyemi ve beraatimi istiyorum” diyerek savunmasını tamamladı.

Mahkeme başkanının soruları üzerine Baran, “PKK ile iltisaklı kişilere yardım kartı verdiğimiz iddiası doğru değildir. 600 kart verilmiştir. Bizim düşündüğümüz fakir fukaradır. Ayrım yapmadık. Üyelerimizi aradım, çağırdık. Kişi başı 12 kart verdim. ‘Çevrenizde kim fakirse ona verin, dinine rengine bakmayın.’ dedim. Kesinlikle ‘PKK adına dağa katılanların ailelerine verin’ diye bir söz söylemedim” şeklinde konuştu.

4 kişi gassal olarak İBB’de işe alındık

Tutuklu sanık Mehmet İnan da cemaatinin talebi üzerine Halkalı Hz. Hüseyin Camisi’nde imamlık yaptığını söyledi.

Bu caminin derneğe bağlı olmadığını, cemaatinin karışık olduğunu belirten İnan, DİAYDER aracılığıyla 4 kişi İBB’de işe girdiklerini anlattı.

“Demokratik İslam Kongresi’nin hiçbir toplantısına katılmadım”

Belediyede işe girince daha önceden aidat ödemediği derneğe vefa borcu olarak yardım yaptığını dile getiren İnan, “DİAYDER alimleri olarak zaten halk içinde gassallık yapıyoruz, nikah kıyıyoruz. Kadro açılınca, sosyal güvencem olmadığından, hem ileride emekli olmak hem de gelirim olsun diye İBB’ye başvurdum. Sınavı geçtim, göreve başladım. Demokratik İslam Kongresi’nin hiçbir toplantısına katılmadım. DİAYDER’den sadece 4 kişi gassal olarak işe alındık” ifadelerini kullandı.

“DİAYDER aslında bir dernekten çok mescittir”

Tutuklu sanıklardan Nezir Erdemci, DİAYDER üyesi olmadığını ve bu davada yargılanma sebebini bilmediğini söyledi.

Sağlık çalışanı olduğunu belirten sanık Sefa Mehmetoğlu da gece nöbetinde gözaltına alındığını ve 8 aydır tutuklu olduğunu belirterek, “Kendime her gün ‘Neden buradayım’ diye sordum. Kendimi dindar bir cumhuriyetçi olarak tanımlıyorum. Atılı suçu işlemiş olsaydım zannederim, onu da inkar etmekten çekinirdim. Çağrıcılar grubuna ve onların basın açıklamasına katılmadım ancak Demokratik İslam Kongresi’ne katıldım” dedi.

Çeşitli gazetelere amatör olarak yazılar yazdığını, bunların DİAYDER adına yazdığının iddia edildiğini dile getiren Mehmetoğlu, kurulan bağlantıyı anlamadığını söyledi. DİAYDER aslında bir dernekten çok mescit olduğunu belirten Mehmetoğlu, Şirinevler’de otururken buraya gittiğini, cuma namazlarına katıldığını anlattı.

Mehmetoğlu, “Müslümanım ama terörist olduğumu düşünmüyorum. Hayatım boyunca en karşı olduğum kavramlar silah, terör ve örgüttür. Hiçbir örgütle irtibatım yoktur. Beraat ve tahliyemi talep ediyorum” diye konuştu.

“Derneğin örgütle iltisakını kabul etmiyorum”

Hafit Tunç ise yasal bir parti olan HDP’ye üye olmanın suç sayılamayacağını belirterek, iddianamede her konuştuğu kelimenin sakıncalı, suçlu gibi gösterildiğini söyledi. Dinine bağlı olduğunu ifade eden Tunç, tahliyesini istedi.

Mehmet Emin Arslan da üyesi olduğu DİAYDER’in İslami sivil toplum örgütü olduğunu belirterek, “Derneğin herhangi bir örgütle iltisaklı olduğu iddiasını reddediyorum. Karalama ve ötekileştirme vardır” şeklinde savunma yaptı.

Haklarında iddianame düzenlenmesinin ardından dernek üyelerinin terörist olarak yansıtıldığını belirten Arslan, “Buradakilerin çoğu en az 65 yaşında. Bu gruptan terörist çıkar mı?” ifadesini kullandı.

Duruşma, 21 Şubat Pazartesi gününe ertelendi.

Yorumlar