16 Aralık 2021

Gazete Davul

Kandıra Cezaevi idarecileri, direnen bir kadın olarak Garibe’yi ezebileceklerini, silebileceklerini, bir süre sonra psikolojisinin, moralinin bozulacağını ve itaat, biat edebileceğini planladılar. Lakin evdeki plan Garibe’ye uymadı. Bu genç kadın, sırf cezaevi idarecilerine, otoriteye biat ve itaat etsin diye zorlandı, üzerine gidildi, nefes aldırılmadı ve intihara sürüklendi. Haydi, buyurun şimdi açıklayın bu durumu. Evet, açıklama bekliyoruz, Garibe neden ısrarla tek kişilik hücreye konuldu, hatta Garibe neden Bünyan’dan Kandıra Cezaevi’ne sevk edildi, Kandıra’da ezilip terbiye edilmesi mi amaçlanmıştı? Gerçek: Garibe baskılara, onursuzluğa direnmenin bedelini canıyla ödedi

Nasıl hissediyorsunuz bugün? Hayat devam ediyor mu? Garibe Gezer için devam etmiyor ama biliyorsunuz değil mi? Hani 9 Aralık 2021’de Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde konulduğu tek kişilik tecrit hücresinde intihara sürüklenen Garibe’den, neredeyse gözlerimizin önünde ölen, göz göre göre ölüme gönderilen genç kadından bahsediyorum.
“Biz görmedik ki” demeyin sakın, kelimenin tam anlamıyla ölüm göstere göstere geldi. Çünkü kamuoyu Garibe ile ilgili hemen hemen tüm gelişmeleri, geç de olsa, avukatları, İHD ve milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu sayesinde takip edebiliyordu az çok. Destek de yok değildi aslında ama yine de ne cezaevi idaresi Garibe’yi ısrarla tecrit etmekten vazgeçti, ne de Garibe direnmekten.

Ve çok açık söylüyorum: Garibe direnmeyenlerin, tüm memnuniyetsizliğine rağmen sessiz kalanların, aman başıma bela açmayayımcıların yerine de öldü. Ben parçalandım. Ağlayamadım çünkü gözümde yaş bırakmadılar akacak, sadece öfke, sadece öfke hissettim. Siz ne hissediyorsunuz?

Tecrit, darp, tecavüz

Evet, Garibe’yi basına yansıyan haberlerden tanıyorduk zaten. Tarsus Cezaevi’nden Bünyan Cezaevi’ne gönderilmiş, oradan da 15 Mart 2021’de, hayatını kaybedeceği Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ne sürgün edilmişti. Avukatları Eren Keskin, Jiyan Kaya ve Jiyan Tosun’un anlattıklarına göre Garibe, normalde 15 gün olan karantina süresine rağmen, Kandıra 1 No’lu F tipi Cezaevi’nde 22 gün boyunca karantina hücresinde yalnız tutulmuş, sonra kendi isteğiyle arkadaşlarının yanına geçmişti.
Ve maalesef bu süreç uzun sürmemiş, Garibe 21 Mayıs 2021 tarihinde cezaevi idaresi tarafından tekrar hücreye götürülmek istenmişti. Bu defa sebep, aldığı disiplin cezalarıydı. Peki disiplin cezalarını niye almıştı Garibe? Aslına bakarsanız bugünün cezaevlerinde, eğer size disiplin cezası vermek isterse idareler, gözünüzün üzerinde kaşınız olması yeterlidir ama o, daha önce bulunduğu cezaevlerinde gördüğü baskılara direndiği, insanlık onurunu koruduğu için cezalandırılmıştı bildiğimiz kadarıyla. Tecritten olumsuz etkilenen Garibe, tekrar hücreye gitmek istemediğini beyan etmesine rağmen personel tarafından zorla, erkek memurların da bulunduğu koridorda sürüklenerek, kıyafetleri sıyrılıp yarı çıplak vaziyette hücreye götürüldü ve onu intihara sürükleyen süreç böylece başlamış oldu.

Garibe hâliyle ona yaşatılanları protesto etmek için hücrenin kapısına vurmaya başladı. Bunun üzerine görevli memurların tehditlerine maruz kaldı: “Kapıya vurmaya devam edersen seni yumuşak / süngerli odaya alırız!” Ki cezaevlerinde kalanlar bilirler, bu odalar tam anlamıyla insanları yıldırmak, ezmek için kullanılan işkence mekânlarıdır. Garibe durmadı tabii ve ne oldu? 24 Mayıs 2021 tarihinde erkek ve kadınlardan oluşan görevli memurlar Garibe’nin hücresine geldi ve onu darp ederek arkadan kelepçeleyip süngerli odaya götürdüler. Sonrası daha büyük bir skandaldı, Garibe’nin beyanına göre, o odada arama adı altında onu soydular ve kadın memurlar tarafından cinsel tacizle şiddete maruz bırakıldı. Yetmedi, ardından da dövüldü.

Sonuç: Aynı gün Garibe hücresinde çarşafla kendini asarak intihar girişiminde bulundu. Çünkü yaşadıkları artık taşıyamayacağı kadar ağırdı, bu yükten kurtulmak için kendini yok etmeye karar vermişti. O günkü kararının nedenlerinden birini Garibe, avukatlarına yazdığı mektupta şöyle anlatmış: “Taciz ve işkenceden psikolojim etkilendi evet, ama intihara bilinçli olarak başvurdum, çünkü ancak öldüğümüzde haklarımız aranıyor” Ne acı ve ne doğru bir tespit!

Garibe bu girişimde hayatını kaybetmedi zira çarşaf kopmuştu ve Garibe yere düşerek kafasından yaralanmıştı. Fakat, yaralanmasına, kafasında kanama olmasına rağmen 1-2 saat boyunca sağlık müdahalesi yapılmadı. Sesini duyurmak için yaşadıklarını ailesine ve avukatlarına mektupla anlatmaya çalıştı ama bu sefer de cezaevi idaresi tarafından mektuplarına el konuldu veya sansürlendi.

Yani 2021 Türkiye’sinde, hatta Türkiye’nin batısında, çok bilinen bir cezaevinde bir genç kadın neredeyse yok edildi. Kaybedildi.

İhmaller silsilesi

İntihar girişiminde bulunmasına rağmen psikolojik tedavisi yapılmadı ve idareciler tarafından gerekli anlayışı görmedi Garibe. Tek isteği arkadaşlarının bulunduğu koğuşa dönmekti fakat ‘anlamsız’ bir ısrar ve büyük bir ihmalle tek kişilik hücrede tutulmaya devem edildi. Yaşadıklarına isyan eden Garibe bu kez 7 Haziran 2021’de hücresini yaktı, yine süngerli odaya götürüldü ve burada insanlık dışı koşullarda bir gün tutuldu.

Aylar sonra Garibe’nin yaşadıkları nihayet basına yansıdı ve Tarsus Cezaevi’ndeyken de kötü muamele gördüğünü, hatta Garibe’nin yaşadığı hak ihlalleriyle ilgili milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Adalet Bakanlığına 23.08.2019, 30.03.2020 ve 03.04.2020 tarihlerinde soru önergeleri verdiğini de öğrenmiş olduk.
Peki, sonra ne oldu? 9 Aralık 2021’e kadar unutuldu Garibe ve birden gelen acı haber, günlük hayatımızın içine bomba gibi düştü. Garibe kaldığı hücrede intihar etmişti. Bu haberi kaldıran, hazmeden, okuyup ya da duyup geçen olabildi mi bilmiyorum ama olduysa lütfen yüreğinizin ayarlarını kontrol ettirin.

Garibe gözümüzün önünde öldü! Kimse buna intihar deyip geçemez, geçemiyor bu noktada zira açıkça söyleyebilirim: Garibe resmen cezaevi idaresinin bilinçli politikasıyla ölüme, intihara sürüklenmiştir.

Ne istiyordu Garibe? Tek başına kalmamak. Bu kadar zor muydu bu talebi karşılamak, bu kadar sakıncalı ve yasak mıydı onu koğuşa vermek? Oysa mesela Kayseri Kadın Kapalı Cezaevi’nde tek kişilik hücrelerde intihar girişiminde bulunan kadınlar, derhal koğuşlara veriliyordu psikolojileri düzelsin diye. Demek yapılabiliyormuş. Peki, neden yapmadı bunu Kandıra Cezaevi idarecileri? Bana kalırsa, direnen bir kadın olarak Garibe’yi ezebileceklerini, silebileceklerini, bir süre sonra psikolojisinin, moralinin bozulacağını ve itaat, biat edebileceğini planladılar. Lakin evdeki plan Garibe’ye uymadı.

Bu genç kadın, sırf cezaevi idarecilerine, otoriteye biat ve itaat etsin diye zorlandı, üzerine gidildi, nefes aldırılmadı ve intihara sürüklendi. Haydi, buyurun şimdi açıklayın bu durumu. Evet, açıklama bekliyoruz, Garibe neden ısrarla tek kişilik hücreye konuldu, hatta Garibe neden Bünyan’dan Kandıra Cezaevi’ne sevk edildi, Kandıra’da ezilip terbiye edilmesi mi amaçlanmıştı? Gerçek: Garibe baskılara, onursuzluğa direnmenin bedelini canıyla ödedi.

Bakın tekrarlıyorum, bu yaşananlar sadece tecritte psikolojisi bozulan bir kadının intiharı ya da intihara sürüklenmesi değildir. Bu olay, direnen insanlara nasıl baskı yapıldığının, nasıl yıldırılmaya ezilmeye çalışıldıklarının da acı bir kanıtıdır. Neredeyse bilinçli bir politikadır bu cezaevlerinde artık. Hani şu çok sözü edilen, dilimizden düşmeyen kamuoyunun da, artık bu tarz hak ihlallerinde bir etkisi kalmamıştır zira Garibe’nin yaşadıklarını bilmemize, hatta gündem olmasına rağmen o tek kişilik hücreden çıkarılmadı. Neredeyse açık açık “Biz bu kamuoyunu tanımayız.” denildi.

Şimdi denebilir ki Yeni Akit gibi “Teröristti zaten.” Hayır, Garibe, yine avukatlarının anlattığına göre ağırlaştırılmış müebbet cezası almıştı lakin henüz bu ceza Yargıtayca onaylanmamıştı, yani hükümözlüydü, yani kayıtlarda tutuklu olarak geçmekteydi. Resmileşmiş herhangi bir cezası bulunmayan bu genç kadına. yasadışı bir şekilde “terörist” yaftası yapıştıran Yeni Akit utanır mı bundan? Sanmıyorum, sadece nefret suçu işlediği için kapatılmayı hak ettiğini biliyorum.

İntihara böyle mi müdahale edilir?

Olay gününe gelirsek; avukatlarından aldığım bilgiye göre Garibe’nin bulunduğu hücreyi, yan hücredeki arkadaşları az da olsa görebiliyorlarmış. İntihar günü ondan ses soluk çıkmayınca merak ederek seslenmişler ve görevli memurları onlar çağırmış. Çağırmışlar evet, çünkü hücrelerdeki acil durum butonları memurlar tarafından kapatılıyormuş. Sürekli butona basılmasından rahatsız olan ‘hassas’ infaz koruma memurları görev yapıyormuş Kandıra’da, zira başka önemli işleri varmış!
Memurlar geldiklerinde Garibe’nin kendini astığı ortaya çıkmış ve bizzat kendi ifadelerine göre ilk yaptıkları ne olmuş biliyor musunuz? El kamerası getirmek. Yahu kendini astığını gördüğünüz bir insana, ilk müdahaleniz ne olur Allah aşkına? Ayaklarını, bacaklarını tutup kaldırmaya çalışmaz mısınız? Yoksa sadece bakıp kamera mı beklersiniz? Ha, henüz otopsi raporu çıkmadığından ölüm nedeni konusunda kesin bir şey söylemek zor, lakin yine avukatlarının anlattıklarına göre Garibe’nin boynunda izler mevcutmuş.

Otopsi ve cenaze skandalı

Garibe öldü ya, uğradığı haksızlıklar, hukuksuzluklar, çilesi bitti sanılmasın. Devam etti. Önce otopsisi avukatları gelmeden yapıldı. Ardından eşyaları karman çorman, aranmış, dağıtılmış bir şekilde avukatlarına teslim edildi. Mardin’e götürülen cenazesi için ise Mardin Büyükşehir Belediyesinin gönderdiği cenaze aracının, havaalanına girmesine polisler izin vermedi. Aileye cenazelerini kendi imkânlarıyla götürmeleri söylendi hatta. E hani cenaze işleri devlet güvencesindeydi Sayın Cumhurbaşkanı?
Sonuçta yaşarken de, ölüyken de yok sayıldı, eziyet gördü bu kadın, anlayabiliyor musunuz?

Soruşturmada gizlilik kararı

Durun daha bitmedi: Garibe’nin ölümüyle ilgili açılan soruşturmayı yürüten savcının, daha önce gördüğü cinsel işkence ve darp yüzünden açılan soruşturmada Garibe’nin ifadesini alan cezaevi savcısı olduğu ortaya çıktı.

Devam: Her ne kadar cezaevi idaresi ve personele idari soruşturma açılsa da bu dosyaya, “olay basında çok yer aldığı için” ve “öyle uygun gördüklerinden” gizlilik kararı konuldu. Hâlbuki anormal olan basında yer almamasıydı zaten. Tabii ki basında yer bulması gerekiyordu olayın. Basının rolü, görevi neydi ki bu ülkede? Halkın bilmediği, görmediği yerlerdeki olayları açığa çıkartmak, gerçeklerden insanları haberdar etmek değil mi? Yoksa eline verilen resmi açıklamaları okuyup soru diye üfürmek mi?

Sonuç; şu anda Garibe’nin avukatları, savcının bu soruşturmadan alınmasını, cezaevi idaresi ve personelin görevden alınarak haklarındaki soruşturmanın yürütülmesini talep etmekteler. Aynı zamanda gerçeklerin tam anlamıyla ortaya çıkması için otopsi raporunu bekliyorlar.

Cezaevi cumhuriyeti

Evet, ne diyorduk, nasıl hissediyorsunuz kendinizi? İyi misiniz bugün? Biliyor musunuz, Türkiye’de koca bir cumhuriyet var: Cezaevi cumhuriyeti ve her an hepiniz o cumhuriyetin vatandaşı olabilirsiniz. Bugün Garibe’yi, Garibe’leri görmezden gelmek, okuyup geçmek, onun sırtına bir hançer saplamak, yarın siz de aynı şeyleri yaşadığınızda…. Neyse devamını biliyorsunuz zaten.

Ve Sayın Abdülhamid Gül;

*Hani cezaevindekiler hangi suçtan gelirse gelsin sizin emanetlerinizdi, neden emanete hıyanet edildi?

*Neden Kandıra Cezaevi idaresine zamanında müdahale edilip Garibe’nin hayatı kurtarılamadı?

*Neden yıllarca süren haksızlıklara ve hukuksuzluklara seyirci kalındı?

*Neden açılan soruşturmalar, dosyalar halktan, basından gizleniyor?

*Neden belli başlı cezaevlerinde, idareler tarafından, direnen, inatçı karakterdeki mahkûmları bilinçli ezme, yok etme politikaları uygulanıyor?

*Açılan soruşturma sonucunda, şimdiye kadar tanık olduğum soruşturmalar gibi, Kandıra Cezaevi idarecilerinin ve görevli personelin sadece görev yeri mi değiştirilecek yoksa ölüme sebebiyet vermekten cezalandırılacaklar mı?

*Neden, neden, neden…

Ben paramparça oldum evet, ama net olarak ifade etmeliyim, halkın yanında bir gazeteci olarak gücüm yettiğince bu davanın takipçisi olacağım, yeni Garibe’ler olmasın diye elimden geleni yapacağım ve üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih edeceğim. Size de tavsiye ederim.

Yorumlar