30.04.2021

Gazete Davul | Ömer Faruk Gergerlioğlu

Evet cezaevindeyim, evet dört duvar arasındayım, evet özgürlüğüm elimden alınmış, evet mahremiyetim bile gözetim altında, ama ben kazandım, halk kazandı, insan hakları savunuculuğu kazandı

Kırmızı Pazartesi romanında olduğu gibi… Herkes cinayet işleneceğini biliyor. Herkes kim tarafından kimin öldürüldüğünü biliyor, ama susuyor.

4-5 yıldır tepemde sallanan Demoklesin kılıcı uydurma bir dava sonunda cezayla bitti. Milletvekilliğim bitti ve cezaevine girdim.

Hala yayında olan barış çağrısı yapan bir haberi paylaşmam, ceza alsam da milletvekili seçildiğimde yargılamanın durması gerektiğine dair apaçık gerekçeye ve gerçekliğe rağmen Yargıtay tarafından onandı ve cezaevindeyim.

Hem de Yargıtay’ın bir üyesinin hukuk manifestosu ve bir çığlık şeklindeki itirazına rağmen 27. dönem sonu ve AYM sonucu da beklenmeden Yargıtay’ca cezası onanmasına rağmen bekletilen önemli bir Milletvekiline rağmen…

Nihayet cezaevindeyim. Sanırım birilerinin ağzı kulaklarına varıyordur. “Susturduk O´nu” diyorlardır. “Nihayet başardık” diyorlardır. Çünkü rekor kıracak bir Yargıtay kısa süresi ve TBMM tarafından hızlıca okunması sanırım bir yerlerde kutlanmıştır. Ama bu yer kesinlikle halkın menfaatleri için buluşulan bir yer değildir.

İktidar hırsı için yanıp tutuşan güç nerede ise oraya koşanların olduğu bir yerdir.

Halkın buluştuğu yer benim yanım oldu.

Mağdur edilmiş belki çok az politikacıya nasip olacak farklı kesimlerden vicdan eksenli buluşmalar adalet nöbetinde yaşandı.

Karar yargıda verilse de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunsa da, kararı tanımadığımı belirten duruşumun toplumda çok büyük karşılığı olduğunu gördüm.

Uzun süredir özlenen bir duruş olduğunu çok kişi söyledi. Hayatımın her döneminde inandığım her şey için tüm kalbimle, ısrarımla karşı duymuşumdur ve hak ekseninde karşılığını almışımdır. Bunda da öyle oldu, samimiyetimi herkes hissetti. Genel kurulda çıkmadım ve şimdi cezaevinde bile nasıl bir heyecan dalgası oluşturduğumu gözlemleyebiliyorum.

TBMM ve evimden yaka paça atılsam da kazanan bendim. İçim o kadar rahattı ki, vicdanım o kadar “doğru yaptın” diyordu ki anlatamam. Evet cezaevindeyim, evet dört duvar arasındayım, evet özgürlüğüm elimden alınmış, evet mahremiyetim bile gözetim altında, ama ben kazandım, halk kazandı, insan hakları savunuculuğu kazandı.

Bu cezanın bir orta oyunu şeklinde verilmesi, polis şiddetine iktidar emriyle maruz kalmam, Ankara Valiliği’nin evimden alınırken görüntülere yansıyan polis şiddetini inkar etmesi, her şey Kırmızı Pazartesi romanının bu sefer devlet eliyle yazıldığını gösteriyor. Bilerek, acımasızca, göstere göstere…

Niye bu ceza böylesine pervasızca dayatıldı ve şu an bir milletvekili hapiste?

Çok çarpıcı bir şekilde binlerce ihlali 2 yıl 8 ay boyunca iktidarın gözüne sokmam ve topluma hissettirme çabasıydı bunun nedeni. Son 5 yıldır OHAL ile zaten zor nefes alan demokrasinin yoğun bakımlık edilmesiydi bunun nedeni. Bu ihlalleri tüm çarpıklığıyla anlatmamdı.

Çünkü dile getirdiğim ihlalleri tüm benliğinde yaşayan, kahrolan ve aynı zamanda bir mağdur KHK’lı olan kişiydim. Zaten milletvekilliğine başladığımda duygu doluydum. Omuzlarımdaki ağır yükün farkındaydım. KHK soykırımı, cezaevi ihlalleri, hasta mahpusların cinayet gibi ölümleri, üstü örtülen işkenceler, pervasız insan kaçırma vakalarıyla “Beyaz Toroslar” dönemine dönüş ve bardağı taşıran damla; çıplak arama…

Cezaevine girişimin tek nedeni çıplak arama değildi, bardağı taşıran son damla idi. Ben ihlalleri çok hisseden ve meraklı bir kişi oldum hep. Van’da helikopterden atılan Servet Turgut’un kardeşi Naif abiyi Van’da ziyaret edip döndüğümde çok etkilenmiş, üzülmüştüm. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na konuyu araştırma, heyet oluşturma önerisini götürdüğümüzde nasıl da işin üstünün örtülmeye çalışıldığını görmüştüm.

Benim için önemli olan mağdurlar, yani Kürt halkı başta olmak üzere tüm mazlumların yüreğindeki sızıdır. Biliyorum ki zalimler ne denli sevinirse mahpusluğuma, mazlumlar o denli üzülmüştür.

Evden çıkarken haykırıyordum, “Bu hikaye burada bitmez bitmez.” Nasıl biter bilemem ama bu geçici kötülükten medet umanların zaferleriyle bitmeyecektir.

Yorumlar