24 Mayıs 2019

Celal Başlangıç

Sevgili dostlar,

Önceki gün, ÖzgürüzRadyo’da Zübeyde Sarı’nın Mercek programının konuğu Sinan Özcerit’ti… 21 yaşındaki Sinan, KHK ile ihraç edilen Doçent Ahmet Turan Özcerit’in oğlu…
Yaşadıkları zulmü şöyle anlattı:
“Babam 15 Temmuz’dan sonra tutuklandı. Birkaç cezaevi değiştirdikten sonra hapiste ağrıları başladı. Ne zaman revire gitse, ağrı kesici hap verip yolluyorlardı. Cezaevi yönetimi hastane izni vermedi. O süreçte babam 30 kilo kaybetti. Sonunda koğuşta bayılıp hastaneye gittiğinde 4. evre kanser olduğunu öğrendi. İzmir’de ameliyat oldu. Doktorların ‘5 aydan fazla yaşamaz’ raporuna rağmen hastane heyeti tahliye edilmesi için rapor vermedi. Sonunda hâkimin inisiyatifiyle tahliye edildi. 5 ay sonra, Şubat’ta da vefat etti.”
Özcerit’lerin dramı burada bitmiyor. Taziye sırasında polis evi basıp yeni kaybettikleri babasını soruyor. Ardından savcılık Sinan’ı ifadeye çağırıyor. Başka bir hesaptan yollanan ve babasının ölümünden hâkim ve savcıları sorumlu tutan twitleri kendisinin atmadığını kanıtlamasını istiyorlar. Kanıtlıyor Sinan; düzenli imza verme koşuluyla serbest kalıyor. Ancak bu kez de 2 gün önce annesi ve kızkardeşi gözaltına alınıyor. Belli ki bütün aile hedef alınıyor.
Sinan, “Artık komşularımız bile bizimle görüşmeye korkuyor” diyor; Sezgin Tanrıkulu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu dışında kimsenin kendileriyle ilgilenmediğini, tamamen yalnızlaştırıldıklarını anlatıyor.
Kimsenin, hiçbir gerekçeyle görmezden gelemeyeceği, korkunç bir haksızlık bu… Ama herkes, farklı gerekçelerle görmezden geliyor.
Konuyu Özgürüz’e alırken tartıştık:
Özcerit’lere yapılan suçlama, Gülen örgütüne üye olmak… Peki, bu suçlama, onlara yaşatılanları meşrulaştırmaya yeter mi?
Asla. Hiç sorgulamadan bu işkenceye karşı çıkmak zorundayız.
Şimdi soruyu tersten soralım:
Peki, onlara yaşatılanlar, Gülen örgütünün daha önce yaptığı benzer zulmü unutturmaya yeter mi?
Asla.
Bize düşen, hem dünkü, hem bugünkü zulme karşı çıkmaktır.
Dileriz Gülen’in kirli ilişkilere bulaşmamış, samimi müridleri, cemaatin bir dönem mesela Kuddusi Okkır gibi insanlara neler yaşattığını ve neden böylesi bir nefret yarattığını, şimdi çok daha iyi anlıyorlardır.
Bunun özeleştirisini yapmadığı gibi, şimdi bu işkenceyi yaşayanlara sahip de çıkmayan bir cemaatten söz ediyoruz.
İyi ki Tanrıkulu gibi, Gergerlioğlu gibi çifte standardı olmayan insan hakları savunucuları var. Onlar, “Her koşulda insanın hakkını savun” evrensel ilkesine sahip çıkıyor ve bir insanlık dersi veriyorlar.

Adil Medya

Yorumlar