04.06.2021

Gazete Davul | Ömer Faruk Gergerlioğlu

Tolstoy’un “Sevginin olduğu yerde Allah vardır” kitabını bitirdim.
Tolstoy belli ki gönlü dolu bir insan. Aynı isimli hikayesinde Tolstoy, oğlu öldüğü için çok üzülen kahramanı Martin’i uyaran bir kişi aracılığıyla der ki “Allah oğluna ölümü, sana yaşamayı nasip etmiş, kendi mutluluğun için yaşamak mı istiyorsun?” Martin, “ İnsan başka ne için yaşar ki? ” diye cevap verir. O kişi “Allah için yaşamak lazım” diye cevap verir.

Bu önemli. Martin’in hayatı bu noktadan sonra değişiyor ve iyilik yaptığı ölçüde karşılık alıyor. Misafir olarak evine Hz. İsa’nın Ruhunun gelmesini beklerken mağdur ve mazlumları görüp onlara yardımcı oluyor. “Hz. İsa’nın evine gelişinin böyle olacağını” anlıyor.

Tolstoy, dinin özünün anlaşılmasının ancak gereğini yerine getirmekle olacağını anlar. Bu husus Hristiyanlıkta da Müslümanlıkta da aynıdır aslında. Tolstoy çok tatlı bir dille bu vurguları yapar. Hikayeye bir huzur çökmüştür.

“Aptal İvan ve İki Kardeşi” bölümünde ise ihtiyacından fazlasını kazanmak için hırsla, çılgınca çığırından çıkarak çabalamak ile sade ve kendine yeten bir anlayış arasındaki farkı açıklar.

Bu da önemlidir. Hem sahibini yıpratan ve kötülük yaptıran, hem de pek çok ahlakı meziyetleri kaybettiren bir tutumdur, hırs. Tevekkül ise iyilik yapabilen, sakin bir hayatı sürdüren, sonunda hırs sahibi kötüye bile kazandıran bir hayat tarzıdır.
Kendi mutluluğumuz için yaşamak mı? Vicdan için yaşamak mı? İşte insanoğlunun kendisine sorması gereken bir soru. Benmerkezci mi yoksa hakkaniyet odaklı yaşamak mı? Din duygusu vicdanın üzerine yeni bir şey ekleyendir. Ama ruhu, özü yok edilmişse din vicdana karşı bir inanma biçimi da olabilir.

İslam’da da öyledir. İlk inen ayet insan ile Allah arasındaki sevgiye işaret eder. Hayatın esasının sevgi ile yücelmek olduğunu söyler. “O, insanı alaktan (tutkulu bir ilişkiden) yarattı” der, ilk inen “Kalem” suresinin ilk ayeti. 

İlk inen ayet ve ilk verilen mesaj hayatın esasının tutkulu bir sevgi olduğu mesajıdır. Bu tutkulu ilişkinin Allah ile insan arasında olması gerektiğini vurgular. Bu tutku Allah’a yönelmekle birlikte bazen insanlara da yönelir. Yani insani aşk olarak da tezahür edebilir. Ama bilinen odur ki insanın özünde tutkulu bir sevgi ihtiyacı vardır. Allah, bu tutkunun kendisine yönelik olduğunu ve ilişkinin bozulması halinde insanın yaratılışına uyan halden uzaklaşacağını söyler. 

Hayatın esasını sevgi yerine güç, hırs olarak belirlediğiniz anda hem karşıdakini hem de kendinizi yakarsınız. Tutkulu bir sevgi, korkuyu da devre dışı bırakır. Sevgi esasından hareket edilirse iyiler kötüleşmez. Kötüler iyileşebilir. Olaylara hangi gözle baktığınız önemlidir. Sevgi ile bakarsanız barış, nefret ile bakarsanız savaş çıkar.

Yorumlar