01.05.2021

Ahval | Ömer Faruk Gergerlioğlu

Bu soruya olumlu cevap vermek çok kolay değil…

İnsan denen mahluk bir çatışma içinde. Vicdani değerler ile çıkarlar çatışıyor. Herkes iyilik, adalet diyor ama iş kendi nefsine gelince tüm idealler, erdemler unutuluyor.

İnsanoğlu hayatta isteklerinin çatışmasından dolayı sorunlar yaşıyor. Kendi istediğini gerçekleştirenlerin olduğu bir toplumda ötekileştirilenler sorun yaşıyor. Dini, mezhebi, siyasi, etnik sorunlar yaşandıkça mesele bir kısır döngüye dönüşüyor. Zalim mağlup edilse de kaybeden vicdan ve erdem oluyor. Çünkü benmerkezciliğe endeksli bir dünyada mesele kazanan kaybeden olmaktan çıkıyor. Mazlumlar yense de zalimleşiyor.

Vicdan ve adaletin kriter olmadığı ve yargılamaların, yargılanan kişinin kimliğinin ne olduğuna göre değiştiği durumlarda, zalimler yenilse de hiçbir zaman kazanan vicdan ve adalet olmuyor.

Kazananın vicdan olmadığı bir toplumda bataklık-sinek kısır döngüsü hep devam edecektir.

Bataklığın ürettiği sorunlara odaklanan hak savunucuları sinekleri yok etse de bataklık, yani vicdanın eksene alınmama hali devam ettikçe değişen bir şey olmayacaktır. Hak savunucuları bitmek tükenmek bilmez vicdansızlık örnekleri ile boğuşacak, bir kısmını bitirseler bile bataklık kurumayacak, bazen de bataklık kendilerini de yutacaktır.

O halde bataklığı kurutmak gerekir.

Yani çıkar, güç, taraftarlık eksenli değil, vicdani eksenin hakim olduğu bir toplumsal bir yapı kurmaya odaklanmalı, enerjiyi buna odaklamalı, yoğunlaştırmalıdır.

Vicdan, her insanın derinliklerinde var olan bir duygu halidir. En kötü insanda bile vicdan tam olarak kurutulamaz. Vicdan, ne kadar üstü örtülmeye, bastırılmaya çalışılsa da mutlaka bazı anlarda ortaya çıkarak derin bir muhasebe yaptırır ve o insanı rahatsız eder.

Vicdan hissi ne zaman yara alır, ne zaman aşınır, çoraklaşır? Vicdanın, merhamet duygularının alevlendirdiği adalet duygusunun beslediği, yumuşak bir kalbin oluştuğu anlarda belirginleşen bir duygudur. Vicdan, merhametsizliğin arttığı, bağnazlığın başladığı, büyüklenme ile başkasına karşı üstünlük sağladığı sanılan zamanlarda zayıflayan bir duygudur.

Kesin inançlılık da vicdansızlığa giden bir yoldur. Din, mezhep, siyasi görüş, etnisite yüceltilip farklı olan devre dışı bırakıldığı anda bu faktörler vicdanın en büyük hasmı oluverir.

Bir dindardan en büyük vicdansız çıkabileceği gibi, ezilen bir mezhep, siyasi görüş, etnisite sahibi de merkeze kendisi oturduğunda vicdan ekseninden rahatlıkla uzaklaşır; kolaylıkla ezen duruma geçebilir.

Tarih ve günümüz bunun örnekleri ile doludur.

Demek ki vicdanın devre dışına çıkmaya başlaması doğuştan insani özellikler veya kazanılmış insani özelliklerin eksene alınması ve bunun idealleştirilmesi ile gerçekleşiyor.

Adalet duyguları ile yola çıkan insanların, mazlumların bir müddet sonra en ağır ihlali en yüce değerler uğruna yapabilmesinin nedeni budur.

Vicdanlı insanların, ekseni hiçbir zaman değiştirmeyeceği bir toplum oluşturmak için gayret etmeliyiz. Başarı şansı yüksek ve devamlı olmasa da enerjilerin boşa gitmemesi açısından en doğru yol böyle bir yoldur.

O halde bağnazlıktan, büyüklenmekten, dünya lezzetlerine tapmaktan kurtulmanın yolu vicdan fidanını sulama yoludur. Bunun tersi o fidanı kurutan bir yoldur. Bunlara dikkat edilmediğinde hak savunucuları bile vicdansızlığa düşme tehlikesi yaşayabilir.

Vicdan toplumu için o fidanı sürekli sulamak gerekir. Sulayarak vicdan hissinin canlı kalmasını sağlarsak dini, mezhebi, siyasi, sosyal ayrılıklarımız bir şekilde normalize edilir, farklılıklar doğallaştırılabilir, özeleştiri yapılabilir.

Güzel atasözleri, vecizeler, insani ve dini tarihin vicdani örnekleri bu fideyi örnek olarak topluma sürekli hatırlatabileceğimiz yollardır.

Katı kalpliliğin dini, siyasi, mezhebi bağnazlıklar oluşturduğu bir süreçte vicdan fidesinin kuruyacağı bellidir. Kalpleri yumuşatacak, gözyaşı döktürecek örneklerin hatırlatıldığı bir toplumda vicdan hayatiyet kazanacak ve ortak payda olacaktır.

O halde bataklığı kurutacak, vicdansızlığı bitirecek kriterin vicdan olacağı bir toplum için somut yollarla uğraş için daha neyi bekliyoruz?


* Seçilmiş HDP Kocaeli Milletvekili – Sincan Cezaevi / Ankara 

Yorumlar