4 Ekim 2022

ÖFG TV’den herkese merhaba yeni bir ÖFG TV programı ile karşınızdayız. Her hafta Salı günü saat 21.00’da sizlere haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile sunduğumuz programımıza yine başlıyoruz.

Yine gündemimizde çok vahim hak ihlalleri var. Bugün iki konumuz var. Birincisi Kandıra F 2 Cezaevi’nde yatmakta olan mahpus Ahmet Dizlek’in durumu, uğradığı sağlık hakkı ihlalleri, darplar, hakaretler ve diğerleri çok önemli bir gündem. Uzun süredir mahpus Ahmet Dizlek’in uğradığı hak ihlallerini gündem ediyoruz, bununla ilgili kız kardeşi Nuray Güneş ve eşi Özlem Dizlek ile konuşacağız.

İkinci olarak Grup Yorum, programımızın ikinci yarısında bizlerle olacak. Grup Yorum çok önemli baskılara uğruyor. Haksızlıklara uğruyor ve seslerini ÖFG TV’den duyurmak istediler, biz de buna zemin teşkil ettik. Kendilerini ikinci bölümümüzde konuk olarak alacağız.

İlk olarak Nuray Güneş Ahmet Dizlek’in kardeşi ve sosyal medyadan feryat ediyor, Ahmet Dizlek uzun süredir hak ihlallerine uğruyor ama artık dayanılmaz bir noktaya geldiği için biz Nuray hanımı programımıza aldık. Kendisi net olarak özet bilgi sunacak.

Nuray Dizlek:Benim abim Ahmet Dizlek 2019’da midesindeki rahatsızlığından ötürü revire kaldırılıyor. Revirde bir iğne ile sakinleştirmeye çalışılıyor. Bu şekilde devam ediyor. Abim de inanılmaz ağrılardan dolayı dayanılmaz olduğunu söylüyor. Ağrıları şiddetlenince iştahsızlanınca abim Kocaeli Devlet Hastanesi’ne götürülüyor ve ufak tetik yapılıyor, ülser teşhisi konuluyor. Tedavi edilmesi gerektiğini söylüyorlar ama cezaevi kesinlikle bu tedaviyi uygulamıyor. Bu şekilde 2020’ye kadar böyle devam ediyor, ağrılar şiddetleniyor. Artık dayanılmaz bir raddeye gelince abim 2020’de tekrar hastaneye kaldırıldığında ülser olduğunu söylüyorlar. Ülserin artık kansere çevirdiğini söylüyorlar. Kemoterapi görmesini söylüyorlar. Bazı tetkiklerin yapılmasını söylüyorlar ama abim hiçbir şekilde hastaneye götürülmüyor. Cezaevi buna engel oluyor ve abim artık daha kötü bir hal alınca bize size ulaşmamızı söylüyor ve size ulaşıyoruz. Sizden Allah razı olsun abimin ameliyatı konusunda. Abim tüm midesi alınıyor. 12 lenf bezine sıçrayınca kanser onlar da alınıyor. Abim bu esnada kemoterapi görmesi gerektiğini söylüyor ve hala cezaevi buna engel koyuyor. Abim çok ihmallerle karşılaştı. Abime yapılan ihmaller çoğaldı, tedavi edilmiyor. Abime beta çekiliyor sonrasında abimin midesi bulanınca butona bastı. Butona basınca içeriye memurlar giriyor ve diyorlar ki: “Ne oldu?” abim de rahatsızlığını söyleyince, abime “Sen ölmezsin merak etme.” Gibi ifadelerde bulunmuşlar. Abimin kanseri ilerledi, çok zayıflamış durumda. Abim enfeksiyon kapmış, sol böbreğinde kist oluşmuş. İhmaller çok fazla. Abim hiçbir şekilde tedavi görmüyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Mahpus Ahmet Dizlek’in durumunu ve dosyasını hem bir insan hakları savunucusu hem siyasetçi, hem hekim olarak ayrıntılı inceledim, benim uzmanlık alanım ve dosyaları incelediğim zaman skandal bir durum gördüm. Gözlerime inanamadım. Binlerce hasta mahpusun durumunu takip ediyorum ama bu kadar ağır ihmali görmedim çünkü 2019 yılında Nuray hanımın tarif ettiği gibi mide sıkıntıları başlayan, muhtemelen mide kanseri başlayan bu hasta zaten uzun süre ihmal edilmiş, git gel iğne vurulmuş en sonunda 2019 Aralık ayında mide kanseri teşhisi konulmuş. Sonrasında kocaman bir hiç! Hiçbir şey yapılmamış. 83 defa cezaevinden hastaneye götürüldüğünü söylüyor cezaevi yetkilileri bize, gitmiş gelmiş ama tıbben yapılan ne var diye soracak olursanız, o dosyaları ayrıntılı inceleyen bir hekim olarak hiçbir şey yapılmamış! Bu kadar rezalet olabilir mi? 2 sene boyunca gitmiş gelmiş! Mide kanseri var, yapılacak iş belli, çok ilerlememişse ameliyat edersin, ilerlemişse kemoterapi ve radyoterapi yaparsın. Peki ne yapılmış? “Bugün git yarın gel.” En sonunda biz 2 yıl sonra baktık ki; hastanın hastalığı ilerlemiş gerekenler yapılmamış ve biz devreye girdik, cezaevi müdürü ile görüştük, cezaevi doktoruyla görüştük ve büyük ihmali görünce devreye girdik. Hatta cezaevi hekimi de bize “Evet haklısınız, burada büyük gecikmeler oldu. Siz devreye girseniz.” Dedi, ben de Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi bölümünden hocalara telefon açtım, onlardan rica ettik bir hekim olarak, bir insan olarak bunun çok ağır bir gecikme olduğunu ve bir an evvel bir çözüm bulunması gerektiğini söyledim ve onlar da sağ olsunlar çok gecikmeden bir formül buldular, “Haftaya gelsin ameliyatını yaptıralım.” Dediler. Biz bunu cezaevi yetkililerine de söyledik tarih verilmesi noktasında, bizim zorlamamızla sonunda olması gereken yapıldı ve ameliyat edildi. Olacak bir iş değil, cezaevinde haliniz bu oluyor! 2 sene boyunca gereken işlem yapılmıyor en sonunda mahpusu bir milletvekili ameliyat yaptırıyor. Sonrasında da kemoterapiler gecikti, görüntülemeler gecikti, hasta zayıflıyor, bir gofret yese bile fenalaşıyor çünkü mide kanseri hastaları çok titiz bir şekilde beslenmeli fakat dört duvar demir parmaklıklar arasında işinin çok zor olduğunu tahmin ediyorum, böyle birçok hasta mahpus var. Zaten gecikme sizin yüzünüzden yaşanmış Adalet Bakanlığı ve cezaevi! Bu insanın infaz erteleme işlemlerini bir an evvel hızlandırın ama bütün bunların üstüne bir de Ahmet Dizlek bunları anlattığı için darp edilmiş! Müdürün gözü önünde darp edilmiş! Butona basıyor ve “Kötüyüm ben.” Diyor, infaz koruma memuru geliyor “Niye basıyorsun butona?”diyor. Cezaevinde ben de yaşadım bu durumu. Acil bir durum olunca butona basıyorsunuz memur geliyor: “Kardeşim ne diye butona basıyorsun?” diyor sana. Bu durumları ben de yaşadığım için ne yaşandığını çok iyi görebiliyorum. Burada kanser hastası ağır bir hasta şikayetini bildirmeye çalışıyor. Bütün bunların üstüne bir de müdürün makamına gidiyorlar ve orada birtakım darplar, hakaretler gördüğünü söylüyor Ahmet Dizlek. Zaten ağır sağlık hakkı ihlalleri, infaz erteleme alamamış bir kişi müdürün odasında yaşanan darp olayı. Abiniz ne anlattı? Kandıra F 2 Müdürü’nün odasında neler yaşandı? Ekranlarımızda Ahmet Dizlek’in raporu var. Ahmet Dizlek’in eşi Özlem Dizlek ile görüşeceğiz. Ahmet Dizlek ne yaşadı?  

Özlem Dizlek: Eşim 1 Ekim cumartesi günü telefon görüşümüzde 28.09.2022 tarihinde Çarşamba günü sabah sayım saatlerinde memurların kapıyı çalarak, bağırdıklarını duymuş, eşim de lavabodaymış, “Buradayım.” Diye seslenmiş. Memurlar gülmeye başlamışlar. Eşim de çıkıyor ve onların güldüğünü görünce “Bunda ne var ki gülüyorsunuz?” demiş. Bir gardiyan eşimin boynuna vuruyor, diğeri de boğazını sıkmaya başlıyor. Diğerleri ayağına tekme atıyor, karnına vuruyor. Bu esnada cezaevi müdürü ve başgardiyan da orada ama hiçbir şekilde ses çıkarmıyorlar ve eşimi darp ediyorlar bu şekilde. Eşim kanser hastası. Zaten yeterince ihmallere maruz kaldı, benim eşim bu durumu hiçbir şekilde dile getirmiyor. 1 Ekim’de aradığında bana durumu anlattı. “Bana “Seni öldürmedik, öldüreceğiz. Seni süngerli odaya atarız.” Diye ithamlarda bulunuyorlar.” Dedi. Eşim: “Ben bir şey yapmadım, siz güldünüz.” Demiş. Eşimi ölümle tehdit ediyorlar. Eşim 1 Ekim’de darp raporu aldı. Eşimin ağrıları hala var. Eşime somut bir delil olmadığı için, tutanak tutamıyoruz sadece ifade şeklinde bir yazı alınıyor. Eşim: “Benim burada hiçbir şekilde can güvenliğim yok. Bana: “Seni öldürmedik, öldüreceğiz.” Diyorlar.” Bir kanser hastasını zaten yeterince ihmal ediyorsunuz darp ne demek? “Biz sesimizi duyaramıyoruz. Benim sesimi duyurun, beni öldürecekler, beni tabutla çıkartmayı düşünüyorlar. Bunu da sözlü olarak dile getirdiler.” Dedi eşim. Savcılığa dilekçe verdim. Eşimi dün gördüm, eşim: “Gerekeni yapın, beni tabutla çıkartmak istiyorlar.” Dedi. Darp edilmesi yapılan bir terbiyesizliktir ama haksız olan eşim oluyor. Kanser hastası darp ediliyor, eşim ben gittiğimde halen bacağında ağrıları vardı. Dedi ki: “Boğazımı sıktıkları için boğazım ağrıyor.” Dedi. Eşimi süngerli odaya atmakla tehdit ettiler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:2 yıllık bir gecikme ile teşhis ve tedavi yapıldı. Tedavi noktasında da halen gecikmeler var. Siz bu 2 yıllık mide kanseri teşhisi olayının gecikmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Özlem Dizlek:Kesinlikle ihmal söz konusu. Gereken yapılmıyor, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ buna duyarlı olması gerekiyor, eşim kanser hastası ve 2 yıl boyunca ihmal edildi. 2019’dan 2021’e kadar bir kanser hastası ve şu anda biz uğraştığımız zaman, size ulaştığımız zaman bize “Siz bizi şikayet mi ediyorsunuz?” diyorlar! Biz kimseyi şikayet etmiyoruz, burada bir insanın hayatı söz konusu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi Müdürü’nü ziyaret etmek istedim bize randevu verdiği halde cezaevine gittiğimizde “Görüşmek istemiyorum.” Dedi, burada Ahmet Dizlek ile ilgili skandalın rolü var mıdır?

Özlem Dizlek:Kesinlikle. Zaten bunu anlatamazlar çünkü burada bir ihmal söz konusu olduğu için açıklayacak şeyleri olmadığı için o yüzden bu şekilde bir davet kabul etmiyorlar. İhmal olduğu için verecek bir cevapları yok. Böyle bir ihmalin olduğunun farkındalar o yüzden kabul etmiyorlar. Dün bir avukat daha gitmişti, “Müdürümüz toplantıda görüşmeyi kabul etmiyor.” Demişler. Çok fazla ihmal var! Bu ihmallerin üstü örtülemez. Sadece Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın duymasını istiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Adalet Bakanı Bekir Bozdağ sık sık “Cezaevleri güllük gülistanlıktır, hiçbir şey yoktur. Dört dörtlüktür, Avrupa bizi kıskanıyor. Cezaevlerinde işkence için tek vaka gösteremezsiniz.” Gibi cümleler sarf ediyor darp görmüş bir mahpus eşi olarak ne diyorsunuz bu iddialara?

Özlem Dizlek:Ben eşimin darp olayında açık bir şekilde delillerle de E-Nabız üzerinden darp edildiğine dair ispatımız var. Ben birinci derece yakını olduğum için buna şahit oldum. Eşim bana anlattığında da evraklarda da işkencenin, ihmallerin olduğunu gördüm. Cezaevleri ihmal ve şiddet yuvasıdır. Ben cezaevine görüşe gittiğim zaman gardiyanların surat ifadesinden bunu algılayabiliyorum. Ben cezaevinde 1 saat kalan bir insanım, ben eşimle görüşe girdiğim zaman görüş bitti dediklerinde eşim: “Çıkalım, sıkıntı olmasın.” Diyor. Bu şekilde davranıyor ama eşimi darp ediyorlar. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “İhmal, işkence yok.” Demesin bunlar var! Ben her zaman üstüne basa basa Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın söylediği hiçbir şeyi ben tasdik etmiyorum çünkü bunun doğruluk payı yok!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Cezaevinin bakanlığın bize cevaplarında “83 defa hastaneye götürdük, getirdik. Biz görevimizi yapmışız.” Beyanlarını nasıl buluyorsunuz? Teşhiste ve tedavide gecikme var. Sorduğumuzda “Daha ne istiyorsun? 83 defa  hastaneye götürdük.” Diye cevap veriyorlar, bu ruh halini nasıl yorumluyorsunuz?

Özlem Dizlek:Benim amacım 83 kere hastaneye götürülmesi değil, benim eşim kelepçeli halde hastane içerisinde onca insan içinde yürütülmesi gururunu incitecek bir şeydir, 83 kez de gitse 100 kere gitse bir sonuç alınmadığı zaman burada ihmalin olduğu gösterilir! Ne kadar giderse gitsin benim eşim her seferinde gidildiğinde ben hastaneye gidiyorum doktorla görüştüğümde “Biz çağırıyoruz, getirmiyorlar.” Diyor. Acile gider gibi eşim gidiyor hastaneye. Bir kere götürülsün ama gereken yapılsın. İhmal yok denilmesin. Gelsinler ben o evrakları tek tek inceleteyim zaten açık bir şekilde bu yapılan ihmalin üzerini örtmektir! Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü basın açıklamasında algı oluşturmaktan bahsediyor, benim böyle bir amacım yok. Ben bu zamana kadar algı oluşturmamışım, eşim 6 yıldır cezaevinde bu 2.5 yıldır mı ben algı oluşturuyorum?

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Özlem hanım 2 yıldır eşinizin sağlık durumu kilosu maddi manevi durumu görünüşü nasıl değişti?

Özlem Dizlek: Eşim 85 kilodan 65 kiloya düştü. Benim eşim ameliyat olduğunda doktor kendisinden refakatçi olduğunda yanımda kaldığında kendisi bana bu şekilde beslenmesi gerektiğini, ben de doktor beye dedim ki: “Hocam bana anlatmayın, infaz memuruna anlatın çünkü ben yanında yokum. Uygulayacak olan onlar.” Dedim ama eşime 2 hafta boyunca hiçbir şekilde sadece normal mahkuma verilen etli yemekler verildi. Eşimin durumu da bunu yerse kötü olacağından süt ve bisküvi ile beslendi. Eşimin değerleri düşük olduğu için eşim sürekli rahatsız. Benim çocuğum 12 yaşında babasına sarılırken iki eli birleşiyor, 40 yaşındaki bir insan yani. 12 yaşındaki bir çocuk babasına sarıldığında iki eli sırtında birleşiyor. Eşim inanılmaz zayıfladı ve bu zayıflama değerlerinin düşük olduğunu gösteriyor. Eşim görüşte gofret yedi, eşimin rengi değişti. Ne olduğunu sorduğumda; “Benim değerlerim düşük. Uyumak istiyorum.” Dedi. Ben çoğu zaman görüşü kestim, istersen git dedim. Ben bunu kimseye anlatamıyorum. Eşim aşırı şekilde zayıfladı ve ben bunu hayra alamet görmüyorum. Dün de aynı şekilde eşimin suratına baktığımda boyun kısmına baktığımda fark ediyorum farklılığı eşim ihmallere maruz kaldı. Eşim benim yanımda olması lazım. Benim onu tedavi ettirmem lazım, benim ona sağlıklı bir şekilde bakmam lazım çünkü cezaevi koşulları onun için ve bir kanser hastası için sağlıklı bir ortam değil yetkililere sesleniyorum tahliye edilmesi gerekiyor. Hasta mahpuslar tahliye edilmeli.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:İnfaz erteleme işlemleri yapıldı mı? Son durum ne?

Özlem Dizlek:İnfaz erteleme için biz uğraştık ama infaz ertelemeye gerek yoktur deniliyor ama eşimin dilekçeleri çıkmıyor. Savcılığa dilekçe yazdığımda bunu da ekledim. Gerekçesini bekliyorum. Hangi gerekçe ile infaz ertelemeye gerek duyulmadığını bilmiyorum ama eşimin orada kalma gibi bir durumu yok. Ben eşimi kaybetmekten korkuyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bize bir kez mektup yazmıştı, daha sonra mektup yazmış mı? Bazı mahpuslarda mektup engelleme görüyoruz. Böyle bir hadise var mı?

Özlem Dizlek:Bizim mektuplar gelmiyor. Ameliyattan sonra hiç gelmemeye başladı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bana bir mektup yazmış mı?

Özlem Dizlek:Benim eşim kanser hastası eşimin bu şekilde mağduriyetleri var, cezaevinden evrakları çıkartamıyorum, ispat edemiyorum. Cezaevinden resim çektirdim, onu paylaşacağım 1.5 ay oldu resim hala eşime ulaşamadı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:İstanbul ATK’ya gitti mi hasta mahpus?

Özlem Dizlek:İstanbul ATK’ya gitti, ATK ret cevabı verdi. Eşim: “Ben gidip konuştuğum zaman konuşturtmuyorlar. Beni nasıl anlayabilirler?” diyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Yeni bir başvuru yaptınız mı İstanbul ATK’ya?

Özlem Dizlek: Yeni başvuruyu yapacağım itiraz dilekçesi için gerekçenin elimde olması lazım, buna cezaevi yönetimi engel olmaya çalışıyor.  En kısa zamanda itiraz dilekçesi vereceğim, tekrar İstanbul ATK’ya başvuruda bulunmak istiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:2019’dan beri kanser hastası olan Ahmet Dizlek’in sağlık hakkı konusunda çok büyük skandallar yaşandı 2 yıllık erteleme sonrası bizim devreye girmemiz ile ameliyat yaptırıldı ve daha sonrasında da hastalığı şu anda ilerliyor ve gereken bir şekilde sağlık hakkına ulaşıp ulaşmadığını bilmiyoruz. Bu arada üstüne bu hasta mahpus dayak yiyor. Hem hastasınız, hem cezaevinin büyük ihmali ile çok geç ameliyat olmuşsunuz ve kötüleşiyorsunuz, 20 kilo kaybetmişsiniz, üstüne lavabodan geç çıktın ki aynı sahneleri ben de yaşadım. Koğuşa infaz koruma memurları geldiğinde lavaboda olursanız başınıza bir iştir! Bir sürü dışarıda bağırış yaşanabilir. Ne yaşadığını ben Ahmet Dizlek’in çok iyi anlıyorum çünkü karşısındakine merhamet etmeyen, sabır göstermeyen memurlarla dolu memleket. Bunlar en basit insani nezaketlerdir fakat bunları bile çoğunlukla görmüyoruz, boş yere bir de hasta mahpusun darp edildiğini görüyoruz ve bütün bunlardan sonra Özlem hanım siz suç duyurusu yaptınız mı? Bu konuyla ilgili soru önergesi verdik, sizin suç duyurunuz var mı darp hadisesi ve öncekiler için.

Özlem Dizlek:Ben öncekiler için de aynı şekilde bulunduğu dosyasının mahkemesine de Yargıtay dairesine de cezaevi savcılığına da hastalığı ile ilgili cezaevine kalamayacağına dair başvuruda bulundum. Dün de vakit kaybetmemek açısından cezaevine gidip Kocaeli Savcılığı’na gidip dilekçe verdim ve şikayet başvurusunda bulundum. Kamera kayıtlarının incelenmesini, infaz memurlarının ifadesinin alınmasının gerektiğini söyledim. Eşime hangi memur olduğunu biliyor musun dediğimde ismini bilmediğini söyledi, isimlerini söylemediklerini söylediler. Avukatımız ile birlikte başvuruyoruz. Ben suç duyurusunda bulundum ve dosyasının bulunduğu mahkemeye de suç duyurusunda bulunacağım, infaz erteleme için de mücadelemi vereceğim çünkü ben eşimi kaybetmek istemiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Çok teşekkür ederiz, hasta mahpus Ahmet Dizlek’in eşi Özlem hanım ve kız kardeşi Nuray Güneş bizimle konuştu. Vahim durumları yansıttılar, biz de insan hakları savunucusu bir siyasetçi olarak kim olursa olsun zalime karşı kim olursa olsun mazlumdan yana ilkemizle bir hasta mahpusun daha uğradığı ihlali gündem ettik. Biz kesinlikle kimsenin kimliğine bakmadan sadece ihlal var mı yok mu ona bakıyoruz. Umarım ki tüm kamuoyu da bunu anlar. Ne yapmaya çalıştığımızı anlar ve insani çizgi ve payda gelişir diye umuyorum. Biz konuyu takip etmeye devam edeceğiz değerli arkadaşlar. Özlem Dizlek ve Nuray Güneş’e teşekkür ediyoruz.

Bugün ikinci konuğumuz Grup Yorum üyeleri, son derece ağır mağduriyetler yaşıyorlar ve bu mağduriyetleri yaşarken de bize başvurular yaptılar. Biz de kendilerini gündem etme sözü verdik. İdil Kültür Merkezi’nden Grup Yorum üyelerinden Dilan hanım ile görüşeceğiz.

Dilan Poyraz: Bütün saldırılara rağmen kurumumuz İdil Kültür Merkezi’ndeyiz. İnternetimiz yavaş olabilir, her şeyimizi aaldıkları için modemimizde yok.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Grup Yorum neler yaşıyor?

Dilan Poyraz:Bildiğiniz gibi 29 Eylül günü sabah saatlerinde İdil Kültür Merkezi’nde çalışmalarımızı sürdürürken polis tarafından baskın gerçekleşti, burada 5 arkadaşımız işkencelerle gözaltına alındılar. 3 gün gözaltında kaldılar. Hafta sonu Pazar günü aceleyle, nöbetçi mahkemeye çıkartılıp, gözaltı süresi dolmamışken tutuklandı hepsi. Kültür merkezimizin basıldığı gün 10 saate yakın kurumun içerisinde polis kaldı arama bahanesiyle talan ettiler kurumu. Bütün eşyalarımızı kullanılamaz hale getirdiler, teknolojik tüm eşyalarımızı aldılar. Ütüsünden, yazıcısına, tarayıcısına, modemine kadar, sabit ev telefonuna kadar aldılar. İçerideki pencere demirlerini de aldılar. Enstrümanlarımız da alındı, 4 gitar 5 bağlamamız, bir tefemiz, bir org alındı, bütün enstrümanlarımızı kıramadıklarında parçalamadıklarında almışlar. Maddi anlamda çok ciddi bir zarara uğradık. Bu zaten yaşanılan şeylerin bir kısmı; biz aslında bu saldırıları daha önce de yaşadık ama bu seferki baskında maddi zarar daha çok vermişlerdi ve arkadaşlarımız da tutuklandı. Şu an Silivri Kapalı Hapishanesi’ndeler. Gözaltı süresi boyunca işkencelere maruz kaldılar. İdil Kültür Merkezi’ni bastıkları sırada ölüm orucunda hayatını kaybeden arkadaşımız İbrahim Gökçek’in fotoğrafını paramparça etmişlerdi ve bu aslında anıya hakaret oluyor, İbrahim’in anısına hakaretti yaptıkları ve İbrahim Gökçek’in fotoğrafını biz parça parça yerlerden topladık. Bütün eşyalarımızı dağıtmışlardı, bu saldırıları ilk defa yaşamıyoruz Grup Yorum olarak ama bunun kanıksanmasını istemiyoruz kesinlikle. Kanıksamak bunu kabul etmek demek oluyor. İdil Kültür Merkezi’ni 2015 yılından itibaren her ay hatta her yıl düzenli aralıklarla bastılar. Konserlerimizi yasakladılar, bizleri tutukladılar. Şu an 14 arkadaşımız hapishanede birisi Avrupa’da tutuklu geri kalanları da Türkiye hapishanelerinde tutuklu. Mahkemeleri açılmıyor, enstrümanları verilmiyor, içerideki üretimleri engelleniyor. Bugün bu saldırılar ile yapmak istedikleri şey; Grup Yorum’u terörize etmek, bitirmeye çalışmak ve çalışmalarımızı engellemekti. Bu baskında yine yaşadığımız şeylerden bir tanesi de kontra haber servis ettiler, başarılı terör operasyonu diye videolarla çekip, arkadaşlarımızın gözaltı görüntülerini gösterdiler, bu insanları terörist olarak ilan ettiler. Bunu da aynı zamanda basına başarılı operasyon diye servis ettiler. Başarılı operasyon dedikleri şey; maddi zarar vermekti kurumumuza, başarılı operasyon dedikleri enstrümanlarımızı almaktı, işkence yapmaktı, kapılarımızı söküp götürmekti başka bir şey olamaz zaten! Başarılı operasyon dedikleri şey bu! Tüm halkın da bildiği üzere sosyalist bir müzik grubuyuz biz. Bu değerleri, gelenekleri bırakmadığımız için AKP iktidarı tarafından sürekli baskıya maruz kalıyoruz ve konser yasakları ile de başlamış oldu bu süreç bizim üzerimizde kurumumuza baskın yapıyorlardı, konser yasakları 2015 yılından itibaren başladı. Küçük çaplı yapmak istediğimiz konserlerimiz de engelleniyor. Helin ve İbrahim ölüm orucunda bedenlerini bu saldırılara karşı açlığa yatırdılar ve bu taleplerimiz kabul edilmediği için de şehit düştüler. Onların yarattığı gelenekleri bugün biz devam ettiriyoruz Grup Yorum’un geride kalan üyeleri olarak. İdil Kültür Merkezi’nde zaten baskınlar olmasın diye Helin ve İbrahim bugün bedenlerini açlığa yatırmışlardı ama İdil Kültür Merkezi’ni asla terörize edemezler biz halk çocuklarıyız, halkın sanatçılarıyız ve bu anlamda da üretimlerimizi, bestelerimizi, albümlerimizi çıkartmaya devam ediyoruz. Bu açıdan bu saldırıları kanıksamamak gerektiği kanısındayız. Hiç kimsenin kanıksamasını istemiyoruz. Bugün de basılabilir bu kurum, şu anda da bir baskın gerçekleşebilir ama bu AKP iktidarının polislerinin çürümüşlüğünün bir göstergesidir, bugün bitmek üzereler ve bittikleri için de bu son çırpınışlarını gerçekleştiriyorlar. Biz bu kurumu toplarken 9-10 yaşındaki çocuklarımız ile birlikte toparladık. Halkımız ile birlikte toparladık. Buradaki insanlarımız ile birlikte toparladık ve baskın sırasında bir çocuğun kaykayını alarak AKP’nin gerçekten polisini görmüş olduk. Bizim kurumumuzdaki enstrümanlarımızı ya da eşyalarımızı almadılar sokakta oynayan çocuğun elinden kaykayını da alıp akrep denen araca koymuşlar ve çocuk defalarca kez istemesine rağmen oyuncağını vermemişler, götürmüşler ve küfür etmişler aynı zamanda. Bu açıdan baktığımızda AKP tüm halka düşman. Grup Yorum’a da düşman ama tüm halka yönelik saldırı söz konusu. Bugün sanatçıları katlediyorlar, gördüğümüz gibi sanatçıların konserleri yasaklanıyor. Grup Yorum ile başladı bu süreç ama Grup Yorum ile bitmiyor. Bunun örneğini de defalarca kez görmüş olduk. Konser yasakları ile birlikte aslında halka umut olmamızı ve halkın sesini soluğunu meydanlara taşımamızı engellemek istiyorlar ama halk bizim yanımızda, bizim saflarımızla, Grup Yorum ile birlikte hüzünleri ile sevinçleri ile birlikte insanlarımız Grup Yorum’u dinliyor, Grup Yorum’un değerlerini büyütmeye de devam ediyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:İdil Kültür Merkezi bir terör merkezi olarak gösterilmeye çalışılıyor. Grup Yorum üyeleri de aynı şekilde bir kriminalizasyon çabası görüyoruz, siz bir müzik grubusunuz uzun yıllardır müzik yapıyorsunuz oldukça tanınmış bir grupsunuz. Bir müzik grubu, muhalif söylemleri, devrimci söylemleri, sosyalist söylemleri var ve çok yoğun bir şekilde üstüne gidiliyor. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?

Dilan Poyraz:AKP iktidarı kendinden olmayan herkese düşman. Kendinden olmayan herkesi de terörist ilan edebilecek potansiyeli olan bir iktidar. Faşizm ile yönetiyor bu ülkeyi, faşizm ile yönettiği için terör demagojisine başvurmak zorunda. Grup Yorum’u bitirebilmenin yolunu bu olarak görüyor. Bu bir komplo, kurdukları terörist ibaresi komplo olarak önümüze çıkıyor. Dosyalarla birlikte hakkımızda tutuklama kararı çok daha rahat çıkartılabiliyor. Terör ne? Bu kavramları açmak gerekir, en büyük terörist bugün bizce ABD’dir. ABD işgalcilik yaparak kendi topraklarımızda bunu yaparak en büyük terörist onlardır ve ona göz yumanlardır. Biz böyle gördüğümüz için de bugün Grup Yorum’u terörize edemeyeceklerinin en büyük göstergesi kendi yaşamımız, buradayız, kurumumuz Okmeydanı’nda, İstanbul’un merkezinde bir yer, herkese de açıktır. Gelip baksınlar terörist kimdir? Terör kimdir? En somut örneğini görebilirler, Grup Yorum’u aslında terörize etme çabaları tutuklamanın ya da komploların, katletmenin önünü açmak için yapılıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Suç aleti olarak herhangi bir silah vs. mi buldular yoksa müzik aletlerini mi silah olarak değerlendirdiler?

Dilan Poyraz:Gitarımız en büyük suç aleti olarak görülmüş ki bugün enstrümanlarımız da gözaltında! Biz aslında 14 emekçimiz bugün tutsak ama dünyanın hiçbir yerinde bir müzik grubunun 14 üyesi tutsak edilmedi. Bu neden? Biz halkın değerlerini savunduğumuz için bugün tutukluyuz, halkın değerlerini savunduğumuz için bugün hakkımızda çok rahat tutuklama kararları getirilebiliyor, biz aslında bunları teşhir ettiğimiz için de bir yanıyla bu saldırıları gerçekleştiriyorlar. Bu anlamda da enstrümanlarımız da gözaltında şu an. Arkadaşlarımız ile birlikteler!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şu anda müzik yapabiliyor musunuz? Üretebiliyor musunuz? Gözaltında olan arkadaşlarınız var, olmayanlar var. Şu anda sanat üretimi yapılabiliyor mu?

Dilan Poyraz:Bizim albüm çalışmalarımız devam ediyor. 2 albüm hazırlığı içindeyiz ve 2 albüm hazırlığı içinde olduğumuz için devam ediyor. Dışarıda kalan diğer üyelerimiz ile birlikte videolar çektik, şarkılar söyledik bunu hem Twitter’dan hem Facebook’tan da yayınladık aynı zamanda, devam ediyor çalışmalarımız. Hapishanede olsak bile çalışmalarımız durmaz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Dün tüm Türkiye bir cinayeti konuştu, Müzisyen Onur Şener’i konuştu. Korkunç bir şekilde katledilmişti, siz de bir müzisyensiniz, nedir bu inanılmaz hadise? Müzik yapıyorsunuz, gecenin sonunda oradan ayrılacakken birilerinin vahşi saldırısına maruz kalarak orada bir çocuk babası hayatını kaybediyor. Sıradan bir olay mı? Nedir bu? Rastlantısal bir olay mı? Yorumlar mısınız Grup Yorum üyesi olarak? Bu ne haldir Dilan Hanım?

Dilan Poyraz:Zaten aslında sanata ve sanatçıya yönelik baskılar devam ediyor bugün ülkemizde ve o haberi biz de gördük. Bu aslında bir katliam, bir sanatçıyı katlettiler ama bunun nedeni yozlaşma politikası, yozlaştırıyorlar insanlarımızı ve yozlaştırdıkları içinde en ufak bir şeyde tahammülsüzlükle sonuçlanıyor ve bu noktada da çok rahat bir şekilde katledebiliyorlar!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Katiller de üst düzey bürokrat bakanlıkta, müfettişler.

Dilan Poyraz:Baktığımızda zaten özlerinin aslında nasıl sanata düşman oldukları, halka düşman olduklarını görmüş oluyoruz. İstek parçayı söylemediği için bugün çok rahat bir şekilde insanlarımızı öldürebiliyorlar çünkü arkalarına büyük bir güç aldıklarını düşünüyorlar. “Her şey bizden yana, iktidar bizden yana. Faşizmle biz yönetiyoruz ülkeyi.” Kendi istedikleri gibi sanat yapmıyorsa “Katledilebilir” bunun için sosyalist, devrimci, demokrat olmaya da gerek yok. Bu örnekte Onur’u katlederek göstermiş oldular! “Benim istediğimi yapacaksın, istediğimi söyleyeceksin. Ben ne istersem o olacak.” Bu sanatçı için de geçerli olabilir bugün, dışarıdaki herhangi bir simitçi, restoranda çalışan garson için de geçerli olabilirdi! İktidardan yana sanat yapmadığımız için bu kadar baskıya, bu kadar tutuklamaya, gözaltına, işkenceye maruz kalıyoruz. O yüzden bu kadar engellemeye uğruyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu denli üst düzey bürokratların böylesine vahşice cinayetlere imza atması daha sonra da bu kişilerin sabıkalarının ortaya çıkması bu kişilerin hangi saiklerle, hangi kirli ilişkilerle buraya geldiklerine dair bir önemli gösterge herhalde değil mi?

Dilan Poyraz:Evet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Grup Yorum üyelerinin yargısal durumu konusunda bilgi verebilir misiniz? Şu anda 14 kişi tutuklu. Hukuki süreç konusunda ne zamandan beri devam ediyor? Ne zamandır tutuklular? Hukuki süreç nasıl işliyor? Nereye evriliyor? Neler oluyor?

Dilan Poyraz:Emel Yeşilırmak Grup Yorum emekçisi 2019 yılından beri İdil Kültür Merkezi’nin baskınında gözaltına alındı ve tutuklandı. Emel 4 yıldır tutuklu ve hakkında herhangi bir tahliye kararı bile bugün verilmiyor mahkemesi son aşamaya gelmiş durumda ama ne tahliye ediyorlar ne ceza veriyorlar, sürekli sürüncemede bıraktılar. Diğer arkadaşlarımız mahkemeye çıktılar ama tutukluluk devam halleri verildi. 3 arkadaşımız 1 yıldır iddianameleri hazırlanmamıştı, daha yeni iddianame hazırlandı, 1 yıldır onlar da İdil Kültür Merkezi baskınında gözaltına alınıp tutuklandılar, mahkeme tarihleri yeni belli oldu. 1 yıl sonunda mahkemeye çıkacaklar. Eser arkadaşımızın mahkemesi vardı tutukluluk devam verildi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Yargısal durum neden ilerlemiyor? Bir şekilde karar neden verilmiyor? Kimi arkadaşlarınızda iddianame bile hazırlanmamış bir sürünceme hali mi görüyorsunuz?

Dilan Poyraz:Aslında yargı sürecini yasal zorbalık olarak nitelendiriyor çünkü evet yasalara göre tutuklayabilir, gözaltına alabilir, yasalara göre işkence de yapabilir bunu yasal kılıfa uydurdukları için bugün arkadaşlarımızı tutukluyorlar ama bunun adı yasal zorbalıktır çünkü kendi hukuklarına bile bugün uymadıklarının en somut örneğini görüyoruz, hiçbir arkadaşımız adil yargılanmıyor, adil yargılanma olmadığı için hapis cezaları alıyoruz. Sultan ve Betül 10 yıl hapis cezası aldı, haklarında herhangi bir suçlama denilemez, İdil Kültür Merkezi’nde olmak ve Grup Yorum üyesi olmak başka hiçbir suç yok haklarında ve bugün 10 yıl hapis cezası aldılar. Yasal olması adil olduğu anlamına zaten gelmiyor, kendi yasaları! Baktığımızda yasal olarak tutukluluk devam verebilir ama bu adil değil, biz adil yargılanmıyoruz ve adil yargılanmadığımız için bunun hukuk mücadelesi de adalet mücadelesini bugün alanlarda meydanlarda ilan ediyoruz. İnsanlarımız ölüm orucuna başlamak zorunda kalıyor bunun için.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz Grup Yorum üyelerinin hukuksuzluklar karşısında ölüm orucuna girdiğini hayatını kaybettiğini hatırlatalım, önemli bir mücadele sergiliyorlar ve bu sıkıntılar devam ediyor. Yargısal süreçler İdil Kültür Merkezi üzerindeki baskılar yoğun bir şekilde devam ettiğini görüyoruz ve 2015’ten beri anlaşılan özel bir baskı altında Grup Yorum, müzik yapması engellenmeye çalışılıyor, üretim yapması engellenmeye çalışılıyor ve özel bir engelleme altında olduğu apaçık ortada. Bütün bunlara karşı Grup Yorum üyelerinin önemli bir itirazı var. Şu anda müzik yapmaya tüm olumsuz şartlara rağmen devam ettiklerini albüm yapmaya devam ettiklerini söylüyorlar fakat 14 arkadaşları mahpus, kimisi uzun süredir, kimisi biraz daha kısa sürede mahpus olan arkadaşları var. 4 yıldır tutuklu olan arkadaşları var. İddialara göre somut delil olmaksızın tutuluyorlar, ağır cezalara çarptırılıyorlar şeklinde önemli iddiaları var Grup Yorum üyelerinin. Programımızı burada bitiriyoruz, bugün iki önemli konuyu işledik, hasta mahpus Ahmet Dizlek’e yapılan sağlık hakkı ihlalleri ve darplar. İkinci olarakta Grup Yorum’a yapılan baskıları anlattık. Haftaya tekrar Salı günü 21.00’da inşallah birlikte olacağız, insan hakları ihlallerini ayrımsız bir şekilde takip etmeye, yorumlamaya ve engellemeye devam edeceğiz. Bize güç verin, bizi destekleyin,  yanımızda olun, izleyin, paylaşın, sadece uzaktan bakmakla olmaz biz önemli bir gayret sarf ediyoruz, önemli bir fedakarlık ve gayret gösteriyoruz sizler de bizleri izleyerek paylaşarak bizlere yardımcı olun ve gelin bu dünyayı güzelliğe doğru değiştirelim. Bugün 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü. İnsan haklarını çok yoğun gündem ediyoruz bir de hayvan dostlarımız var, sevimli sempatik dostlarımızı yılın hiçbir günü unutmayalım. Çok yoğun insan hakları ihlalleri üzerine çalışan bir insan hakları aktivistiyim ama hayvan dostlarımız da çok değerli, onları çoğunlukla bu toplum unutuyor, onlar korunmaya sevilmeye saygı duyulmaya ve zulmedilmeme konusunda duyarlılık gösterilmeye layık mahluklar. Onlar bize bir emanet, onları en iyi şekilde korumamız gerektiğini tekrar hatırlatmış olalım, hem insan haklarını hem hayvan haklarını hatırlatarak bugün de programımızı burada bitirmiş olalım. Tatlı kedimizi severken çektirdiğimiz fotoğrafı görüyorsunuz. “Beni sevin.” Diyen bu tatlı mahlukları sevmeye devam edelim, sevimli dostlarımızı sevmeye devam edelim. Haftaya inşallah tekrar buluşacağız, hepinize hayırlı akşamlar hoşça kalın.

Yorumlar