5 Aralık 2022

ÖFG TV’den herkese merhaba. Her hafta salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ile ilgili size sunduğumuz programımıza bugün de başlıyoruz.

Bugün programımızda iki önemli konu var. İlki çok ağır bir insan hakları ihlali ile ilgili bir konu; çıplak arama, evrakta sahtecilik ve yıllarca kapatılmaya çalışılan bir dosyayı konuşacağız! Kamuoyu az çok biliyor ama bu davanın daha çok tanıtılması gerekiyor çünkü çok dramatik çok trajik bir geçmişi var. Ailenin tek ferdi bir hak mücadelesi veriyor. Ezgi Sevgi Can ile görüşeceğiz.

İkinci bölümümüzde de bu sefer bir insan hakkı değil hayvan hakları ile ilgili bir konuyu konuşacağız. Son haftalarda hayvan hakları ile ilgili konular çok yoğun gündemde. Çeşitli görüşler var, “Hayvanlar zarar veriyor yok edilsin.” Yok efendim hayvanlar hakkında gereken kısırlaştırmalar yapılmalı ve onlar en doğal ortamda yaşamalı derken bir doktorumuz, Doktor Hamdi Bey bir ortopedi uzmanı, Yalova’da bir özel hastanede çalışıyor. İnsanların ortopedik meselelerini hallederken bir de hayvansever olarak evinde birçok kedi beslediğini biliyorum, bahçeli bir ev var ve kedilerle haşır neşir. Kedilerin köpeklerin uğradığı travmalar kırıklarda da bir insan hekimi olarak bu hayvanların ortopedik meseleleri konusunda yardımcı olurken bu işin burada kalmaması gerektiğini, sahipsiz hayvanları koruma vakfı kurulması gerektiğini düşünerek bir girişim başlattı geçen hafta Yalova’da bir vakıf kurdu. Oldukça rağbet gördü biz de bugün onunla konuşarak hayvan hakları konusunda bir farkındalık oluşturmak istiyoruz.

İlk olarak ilk konuğumuz geçelim. Ezgi Sevgi Can’ı konuk ediyoruz. Ezgi Hanım hoş geldiniz. Siz kardeşiniz Onur Yaser Can ile ilgili yıllardır çok büyük bir hukuk mücadelesi yürütüyorsunuz, bir adalet mücadelesi üretiyorsunuz. 12 yıl oldu, 2010 yılında uyuşturucu kullandığı iddiasıyla gözaltına alınıp çıplak aramaya uğrayan, hakaretlere uğrayan, serbest bırakılıp tekrar gözaltına alınan ve yine hakaretlere uğrayan ardından 20 gün sonra intihar eden kardeşinizle ilgili bir hak mücadelesi yürütüyorsunuz. 4 yıl sonra anneniz daha sonra da 2017’de rahmetli babanız bu dünyadan ayrıldı büyük acılar çektiler ve onların ölümünde bu çıplak arama ve sonrasında gelişen travmaların çok önemli yeri vardı. Çok önemli uzun bir hikayeniz var, yıllar sonra başlayan bir süreç var. Bu davanın birinci ve ikinci duruşmasına katılmak istedim ama işte birtakım şahsi engellerim dolayısıyla katılamadım. İlkinde de şimdi de konuyu gündem etmek için ÖFG TV programına sizi konu almak istedim bu sefere nasip oldu. Bir Türkiye klasiği, bir büyük hak arama mücadelesi içindesiniz. Kısaca Onur Yaser Can’ın başına neler geldi? Süreç içinde 12 yıl içinde neler yaşadınız?

Ezgi Sevgi Can :Çok teşekkür ederim Ömer Faruk Bey beni davet ettiğiniz için öncelikle. Evet bu mücadele 12 yıldır devam ediyor. 2010 yılında abim kullanım amaçlı esrar satın alırken yakalanıyor Beyoğlu’nda bir grup narkotik polisi tarafından. Narkotik büroya götürülüyor aslında üst aramasında üzerindeki ufak miktarda kullanım amaçlı aldığı esrarı kabul edip teslim etmesine rağmen narkotik büroya götürülüyor ve burada gözaltı kararı olmamasına rağmen de savcının hiçbir talimatı alınmadan çıplak aramaya maruz bırakılıyor, saatler süren işkence içerikli aşağılama, kötü muamele içerikli bir sorgu süreci yaşıyor. Bu sırada birtakım isimler alınmak isteniyor ondan muhbirliğe zorlanıyor ve yaklaşık 4-5 saat süren bir sorgu sürecinden sonra salıveriliyor. Ertesi gün aslında yakalamayı yapan polislerin görevlendirdiği bir başka polis ekibi tarafından biz tarih ve saat hataları gördük ifadenizde ve diğer evraklarda diye aslında kandırılarak tekrar narkotik buraya çağrılıyor. Abim korkarak zaten bir gün önce yaşadığı işkencenin travmasıyla avukatsız gidiyor bir an önce halletmek için ve zaten basit bir hata var ve onun düzeltileceğini düşünüyor kendisi saf ve hiçbir zaman daha önce polisin eline düşmemiş. Gidiyor ve orada zorla tehditle tekrar bir ifade imza atılıyor kendisine fakat ifadesinde birtakım değişiklikler görüyor. “Bu benim ifadem değil.” diye karşı çıkmasına rağmen tehditle zorla ikna ediliyor bir şekilde ve imzalıyor tekrar bu ifadesini ve diğer 11 evrağı ve bu süreçte zaten işte dediğim gibi bir gün önce o çıplak aramanın verdiği çok büyük bir kişilik ve ruhsal bütünlüğüne zaten büyük bir saldırı yaşamış ardından bu ifadelerin ifadesini değiştirilmesi ve ilk kezmişcesine imza atılması sürecinden sonra çok büyük bir psikolojik bunalıma giriyor şüphe altında bırakılıyor ne ile suçlandığını bilmiyor ve yaklaşık 20 gün sonrasında üçüncü defa tekrar ek ifadeye çağrılıyor. Yine hiçbir resmi kayıt olmadan daha ikinci çağrışta da zaten bu yeni evrakları imzaladığı ile ilgili hiçbir resmi evrak yok. Hiçbir Kamera kaydı yok. Bütün bunlar usulsüz bir şekilde yapılıyor üçüncü defa ek ifadeye çağrıldığı zaman zaten 20 gün boyunca çok büyük bir psikolojik bunalıma girmiş travma yaşamış ve aslında resmen polisin eline tekrar düşmemek için kendini çırılçıplak vaziyette yaşadığı evden evdeki camından atıyor abim. Ambulansın geç gelmesi, tıbbi müdahalenin etkisiz ve yetersiz olması sebebiyle de kaybediyoruz abimi aynı gece. Biz abimi kaybettiğimiz gününün hemen ardından anlamaya çalışıyoruz ne olduğunu ve sonrasında olayın içinde bir işkence olduğunu zaten arkadaşlarının anlatışından ardından bıraktığı bir nottan zaten Türkiye’de polisin de nasıl çalıştığını bildiğimiz için nasıl polislik yaptığını bildiğimiz için hemen bu konuda bir soruşturma başlatılmasını sağlıyoruz annem ve babamla birlikte ve 12 yıl boyunca maalesef işkenceden hiçbir polis yargılanmıyor! Bütün suç duyurularımız takipsizlikle sonuçlanıyor, takipsizliğe yaptığımız itirazlar reddediliyor ve o bildiğimiz maalesef cezasızlık kültürü itinayla işleyip hiçbir şekilde işkence iddialarımız dikkate dahi alınmıyor bırakın bu insanların bu polislerin ceza almasını yargılanmıyorlar dahi abim bir şekilde. 2014’te Annem bütün bizim uğraşlarımıza rağmen hiçbir şekilde bu evlat acısını dindiren hiçbir adalete dair hiçbir gelişmenin olmaması sonucu artık umudunu kaybediyor. Zaten çok yoğun bir psikolojik tedavi görüyordu o sırada annem ve artık tedavide cevap vermemeye başlıyor ve maalesef annemde yaşamına son veriyor 2014 yılı Mart ayında. Biz daha sonra babamla baş başa kalıyoruz bu mücadeleyi sürdürüyoruz, yaşamaya çalışıyoruz bütün bunlara rağmen ve Babamı da 2019 yılında bütün bu sürecin sağlığına çok yoğun bir şekilde yıpratması sonucu ani bir kalp hastalığı yüzünden, damar hastalığı yüzünden aniden kaybediyoruz 2019 yılında henüz sadece 62 yaşındayken ve hiçbir sağlık problemi yokken. Bu süreçte benim annemi ve babamı kaybetmem aslında dediğim gibi bu cezasızlık kültürünün ve bu cezasızlık politikasının işlemesini sağlayan tüm kurum kuruluş ve bu kurumlarda çalışan emniyet müfettişlerinden tutun, valilere, valilerden tutun savcılara bütün bu maalesef suç şebekesi diyeceğim, bu cezasızlık politikası sebebiyle kaybediyorum annemi ve babamı da. Abimi kaybetmemin sebebi ve sorumlusu bu polisler ama annem ve babamı kaybetmemin sebebi sadece polisler değil aynı zamanda dediğim gibi tüm bu maalesef işlemeyen adalet sistemi ve geciken adalet sistemi. Neticede bugüne gelindiğinde 12 yıl boyunca sadece iki polis memuru evrakta sahtecilikten yargılanıyor ve 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Davanın sonucunda yaklaşık 6 yıl 6’şar yıl ceza alıyor bu iki polis ve hala Yargıtay’da bu süreç. 2019 Ekim ayında babamı kaybettikten 10 gün sonra sonuçlandı bu dava hala 3 yıl geçmesine rağmen üstünden bir sonuç alınmış değil yani oradan da bir onanma olmuş değil ve bu aynı kararın bir ara karar maddesinde evrakta sahtecilikle ilgili kusuru bulunan diğer polis memurları ve amirlerinin de hakkında suç duyurusunda bulunması karar veriyor ve ben bu kararın aslında peşine düşerek Avukatım Mehmet Ümit Erdem ile bir süreç başlatıyorum ve iki kere önümüze aslında engel geliyor, iki kere soruşturma izni verilmemesi karar veriyor Valilik. Biz bunlara itiraz ediyoruz inatla ve bir şekilde dava açılıyor bu diğer polisler hakkında ama yine sadece evrakta sahtecilikten. Yani bütün bu ağır sonuçlarına rağmen yaşanan işkence yine görmezden gelinerek savcılık iddianamesi sadece evrakta sahteciliği içeriyor. Şu an bu dava görülüyor. Bunun ikinci duruşması görüldü geçtiğimiz cuma günü. Süreç burada.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sizin de çok zorlandığınızı hissediyorum metin olun çok büyük acılar yaşadınız. Gerçekten bir aile yıkıldı, yıkılan yok olan bir aileyi görüyorum tek fert olarak siz kalmışsınız ve çok kutsal bir mücadele yürütüyorsunuz Allah yardımcınız olsun. Gerçekten çok büyük saygı duyuyorum mücadelenize çünkü büyük zulümler var. Zorbalığın hesap vermemenin nasıl bir insanı ölüme sürüklediğini ardından o kişinin annesi, ardından babasını nasıl ölüme sürüklediğini görüyoruz. Haksızlık, hukuksuz çıplak arama ve sanırım bu ilk gözaltında alınan ifadenin daha sonra bir şekilde değiştirilmesi ile ilgili savcılıkta sahtecilik olayı peşindesiniz ve amirlerinin yargılanması yani çünkü bu kişiler ceza almış fakat bir de amirlerinin yargılanması gerektiğini söylüyorsunuz. Ceza almışlar ama cezaevi yüzü görmemişler ortalıkta dolaşıyor bu kişiler.

Ezgi Sevgi Can :Evet bu ceza hükmü yiyen polisler de hala cezaları onanmadığı için polislik yapmaya devam ediyorlar. Bu süreçte yargılanan sadece amir değil aslında Onur Yaser’in sorgulamasını, çıplak aramasını ve yani gözaltına alınmıyor zaten yakalanıyor. İlk yakalamasında yaşadığı bütün kötü muameleyi gerçekleştiren polis ekibi ilk defa yargı önüne çıkıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Cezayı alanlar alt düzey memurlar asıl şu anda bu emri verenlerin yargılanması başladı diyorsunuz.

Ezgi Sevgi Can :Evet ama cezayı alanlarından da birisi de amir vekili. Yani o da başka bir ekibin amiri ve o ekipte Onur Yaser’in evraklarını değiştirmekle görevlendiriliyor ve bu görevi veren de şu an amir konumunda olan eskiden başkomiser olan ve şu an açığa alınan ve Fethullahçı Terör Örgütü’ne üyelikten Şanlıurfa Ceza Mahkemesi’nde yaklaşık 5 yıl sanırım 6 yıl ceza almış Eski Başkomiser Hakan Aydın ve onun polis ekibi şu an yargılanan polisler ve Hakan Aydın’ın Biz tabi sonraki süreçte Narkotikte çok nüfus sahibi, resmen narkotiğin o sırada imamı olduğunu öğreniyoruz ve teknik kısım dinleme amiri. Çok önemli bir birimin önemli bir yerinde ve yazılı yazısız birçok yetkisi var ve aslında abimi ölüme sürükleyen sürecin o suç zincirinin başında olan polis.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ezgi Sevgi Hanım ilk ifadeye daha sonra ikinci ifade, burada ifadelerin değiştirilme ihtiyacı neden hissediliyor? Ne oluyor orada? Neden o ifadeler değiştiriliyor?

Ezgi Sevgi Can Biz sonradan evrakları incelediğimizde şunu görüyoruz; Onur Yaser aslında teknik dinlemeye takılarak yakalanıyor. Torbacı ile konuşması teknik dinlemeye takılıyor Hakan Aydın’ın başında bulunduğu ekip tarafından dinleniyor ve yakalanıyor ama değiştirilen evraklarda başka bir ekip yani bu daha sonra evrakları değiştirilmesi görevi verilen ekip sanki Onur Yaser’i devreye gezerken şüphe üzerine yakalamış gibi gösterilen bir dizi evrak düzenleniyor ve ifadesinde de birtakım değişiklikler ekleniyor. Satıcı ile ilgili referans bilgileri vs. o sırada bu uyuşturucu operasyonu başında olan Hakan Aydın’ın ve diğer polislerin aslında Onur Yaser’i bir piyon olarak kullanıp istedikleri birtakım bilgileri onun ifadesine ekletme amaçlı yapılıyor bu değişiklik. Biz burada ifadenin içeriğinde değişiklik olduğunu yani evrak içeriğinde gerçeği bozmaya yönelik değişiklik olduğunu tespit ettik hem tanıklı ifadelerinden hem abimin bıraktığı nottan hem iki gün önce ölümünden vekalet verdiği bir avukat vardı onunla görüşmelerinden vs. tespit ettik. Zaten evrakların değiştirildiği bilirkişi raporları tespit edildi ancak içeriğinde değişiklik yapmadık biz sadece tarih saat hatası için çağırdık gibi bir yalanla mahkemeyi kandırmaya çalıştılar yıllarca ancak biz biliyoruz ki ifadenin içeriği değiştirildi ve zaten abimi bu yoğun psikolojik bunalıma sokan süreçte böyle başladı. Kendisini daha cici konumunun dışında daha farklı daha ağır şeylerle suçlayacaklarını düşündü ki bunun böyle olduğunu gördük biz daha sonra. Dediğim gibi hem uyuşturucu operasyonuyla ilgili istedikleri bilgileri ekletmek hem de aslında bu usulsüzlüğü başka bir ekibe yaptırmak. Herhangi bir risk almamak yapılan işkenceyi örtbas etmek amacı var aslında bu ifadelerin değiştirilmesinde. Tabi bizim aklımız ermiyor bu kadar şeytanlığa ama işin içine girince resmen o kadar çok usulsüzlük var ki üst üste yani hangi birini anlatacağımı bilemiyorum ben size. Abimin ölümünden sonra fezleke düzenleniyor ölümü bilinmesine rağmen narkotik polislerince hakkında fezleke düzenlenip bu sahte evraklarla iddianame hazırlanıyor abim hakkında. Adaletsizliğin vicdansızlığın artık boyutlarını size anlatmaya çalışıyorum. Maalesef işte bu dosyada birçok usulsüzlük var. Kamera kayıtlarını biz istedik annem babam hayattaydı o zaman, bize Narkotikten gönderilen kamera kayıtlarında nedense abimin sorgusunun yapıldığı odadaki kamera bozukmuş bize bu söylendi. Sadece asansör önü giriş çıkışları narkotik giriş çıkışlarını gösteren kamera görüntüleri verildi ve biz oradan dahi bu polislerin bir sürü yalanını ortaya çıkardık. O evrakların içeriğindeki kendileri yakalamasına rağmen başka ekip yakalamış gibi gösterdikleri o yalan senaryoyu ortaya çıkardık aslında ancak evet işkence yaptıklarını düşündüğümüz o sorgu odası kamera kayıtlarını bize veremediler dolayısıyla abime işkence yapmadıklarını, ona usulüne uygun bir arama süreci yaşattıklarına dair bize hiçbir kanıt sunamadılar. Bu da zaten bence işkencenin başlı başına bir kanıtı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ezgi Sevgi Hanım, Onur Yaser Can başarılı bir öğrenci, sanatçı yönleri var, belki bir uyuşturucu bağımlılığı olmuş.

Ezgi Sevgi Can :Abim doğum günü için ufak bir miktarda kullanım amaçlı esrar aldı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Başarılı zeki, sanatçı yönü olan delikanlı, topluma hizmet verecek, ailesi ile yaşayabilecekken böyle bir zorbalığın kurbanı oldu daha sonra aileniz de kurban oldu değil mi?  

Ezgi Sevgi Can :Abim mimarlık mezunuydu ve İstanbul’a taşınalı birkaç ay olmuştu. Çok başarılı bir mimardı zaten bu son duruşmada biz en son çalıştığı ofisteki patronun da tanık olarak dinletilmesini istedik. Orada da anlattı ne kadar yoğun bir çalışma yürüttüğünü orada, ne kadar iyi bir mimar olduğunu ve sadece mimar değildi müzisyendi de, ressamdı da aynı zamanda. Çok yetenekli bir çocuktu yani çok yetenekli bir insandı abim ve bu sadece benim kaybım değil. Bu ülkenin de kaybı bu anlamda onun da altını çizmek isterim. Çok başarılı bir mimarını elinden aldı bu polisler bu ülkenin çok başarılı, çok yakışıklı, harika müzikler üretebilecek bir insanı bir grup narkotik polisinin keyfi uygulaması yüzünden kaybettik biz hepimiz aslında.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu çok önemli işte zaten olayın özeti bu, bu zorbalık sadece Onur Yaser ile de sınırlı kalmamış anneniz babanıza da yansımız. Bir de zaten gördüğüm kadarıyla biz Onur Yaser Can davasını ilk olarak çıplak arama meselesi ile duymuştuk ama anladığım kadarıyla şu anda bu evrakta sahtecilik ile siz uğraşırken daha çıplak aramayla ilgili hukuksuzluk konusunda bir yargılamaya bile daha gelememişsiniz gördüğüm kadarıyla.

Ezgi Sevgi Can :Maalesef gelemedik.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:12 yıl geçmiş daha çıplak aramaya gelinmemiş.

Ezgi Sevgi Can : Maalesef Türkiye’de adalet arayışı yani böyle iğne ile kuyu kaza kaza yapılıyor hepimiz bunu maalesef hem deneyimliyoruz hem tanık oluyoruz. Bu dava da böyle biz iğneyle kuyu kaza kaza 12 yıl sonra ilk defa bu amir ve diğer polislerin sadece evrakta sahtecilikten yargılanmasını sağlayabildik bu ülkede ama bu iki duruşmadır çok yoğun bir destek var. Çok yoğun bir kamuoyu ve basın desteği var. Abimi bizim ailemizi tanıyan tanımayan birçok insan davayı takip ediyor ve biz her fırsatta avukatlarımla birlikte bu çıplak arama gerçeğini hatırlatıyoruz. Bunun bir işkence davası olduğunu hatırlatıyoruz ve aslında daha önce 6. A.C.M.’deki yargılamada bu iddialarımız dinlenmemişti bile. Kesinlikle “Bu bir evrakta sahtecilik dosyası, işkenceden bahsetmeyin bize.” gibi bir tepki ile karşılaşıyorduk bu sefer ki yargılamada bu konuda heyet biraz daha adil olmaya yakın, en azından işkence ile ilgili iddialarımızı ve tanıklıklarımızı dinliyor ve son duruşmada abimle aynı gün yakalanan genç bir arkadaş geldi tanıklık etti ve çıplak aramaya maruz kaldığını söyledi tanık olarak mahkemede, aynı polislerce yakalanmış ve çıplak araması sırasında aramasının yapıldığı odaya birçok polis memurunun girdiğini, duvara dönük bir şekilde bekletildiğini anlattı. Aynı zamanda çıkış doktor raporu almaya gittiğinde polisler “Sen doktorun yanına girdiler mi?” dediğimizde “Evet.” dedi polisler doktorun yanına giriyorlar, doktor raporu o şekilde veriyor. Bir sürü usulsüzlük var. Böyle bir tanıklık oldu son duruşmada. Bu çok önemli bizim için bunu dinledi mahkeme ve bu kayıtlara geçti şu anda ancak evet hala işkence ile ilgili yani mahkemenin yapması gereken Ağır Ceza Mahkemesi olarak aslında buna da yetkisi var. Suç vasfını genişletmek ve değiştirmek. Yani sadece suç duyurusunda bulunmakta yetinmeyip aslında “Hayır bu sadece evrakta sahtecilik değil bu aynı zamanda bir işkencedir.” Demek. Bunu diyebilir bu yetkisi var. Umarım bu cesareti gösterir 41. Ağır Ceza Mahkemesi şimdilik henüz bir karar alınmış değil ama bu konuda daha adil bir yaklaşımları olduğunu söyleyebilirim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Son olarak kısaca yani şimdi ikinci duruşma oldu, ikinci duruşmadan net hasıla nedir ve üçüncü duruşmadan beklentinizi alalım.

Ezgi Sevgi Can :İkinci duruşmanın sonucu sadece şimdilik bir ara karar bu tanıklıkların dinlenmesi yaşandı işte dediğim gibi, biz tekrar bütün beyanlarımızı yineledik ve sonuç olarak ara kararda sanıkların vareste tutulma talebi vardı bu reddedildi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sanık Hakan Aydın mahkemeye geldi mi?

Ezgi Sevgi Can :SEGBİS ile dinleniyor bu polisler çünkü farklı şehirdeler, SEGBİS ile dinlendi Hakan Aydın aslında hiçbir sorumuza cevap veremedi, tatmin edici bir cevap veremedi ya hatırlamıyorum dedi ya bir bilgim yok ben sadece teknik kısımdaydım. Hiçbir haberim yok tahkikat işlemleri yani kim yürüttüğünü nasıl olduğunu bilmiyorum dedi. Büyük bir panik halindeydi aslında ve dediğim gibi hiçbir sorumuzu yanıtlayamadı. Bütün bunun ben mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmış olduğunu umuyorum ve bunun bir onların gözünde kanaat oluşturduğunu tahmin ediyorum. Zaten daha önceki duruşmada diğer polislerin sorgulaması yapıldığında aynı şeyle karşılaştık. İşlerine gelen ayrıntıyı hatırlayıp istemedikleri, işlerine gelmeyen bir şeyi hatırlamıyorlar. Cevap vermek istemedikleri soruya “İstemiyorum cevap vermek.” Diyorlar. Bu şekilde bir sorgulama oldu. Bu son duruşmada da Hakan Aydın asıl sorgulandı tanıdıklarımız dinlendi ve sonucunda bu sanıkların vareste tutulması sebebi vardı o reddedildi. Yani sorgulamalarına devam edilecek SEGBİS yoluyla. Onun dışında aynı zamanda ara kararında mahkeme işkence ile ilgili suç duyurusunda bulunması konusundaki hükmünü karar hükmü ile birlikte vereceğini söyledi. Bunun kayıt altına alınmış olması da önemli. Bizim böyle bir talebimiz oldu kayıt altına alındı bu da önemli ama dediğim gibi asıl biz suç vasfının değiştirilmesi talebimiz var bizim, suç duyurusunda bulunması değil sadece. Onun dışında birtakım dosyaların getirilmesi istendi ve bir sonraki Duruşma 3 Şubat’a ertelendi. 3 Şubat’ta tekrar ben yoğun bir kamuoyu ve basın desteğiyle birlikte bu mücadeleyi devam ettireceğim ve gerçekten tek başına sürdürülemeyecek bir mücadele. Sizin de desteğiniz için çok teşekkür ederim, bütün basın emekçileri, hukukçular kamuoyu desteği inanılmaz güç veriyor bana. Zaten dediğim gibi böyle başka şekilde sürdürülemez bir mücadele bu. Devam edeceğiz 3 Şubat’ta 3. duruşma görülecek ve göreceğiz nasıl bir ilerleme olacak. Umarım daha iyiye doğru gider, daha adil bir yargılama olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Peki biz mecliste de gündem ettik edeceğiz. Önemli hukuk mücadelesi yürütüyorsunuz maalesef Türkiye’deki hukukun durumu adalet talebinin durumu bu çok üzücü. 12 yıldır yani siz de özellikle bir çaba göstermeseniz buraya da gelmezdi. Sıradan bir hukuki bilgisi ve azmi olmayan birisi bu konuyu yarı yolda bırakıp bitirmişti bile ama siz inatla azimle bu işin peşinde koştuğunuz için en azından 12. yılda böyle bir yargısal aşamada gördüğümüz kadarıyla. Biz size elimizden gelen tüm desteği vereceğiz, bugün böyle gündem ettik son olarak eklemek istediğiniz bir husus varsa alalım.

Ezgi Sevgi Can :Çok teşekkür ediyorum desteğiniz için, ilginiz için takipçi olduğumuz için bu davanın ve evet polis şiddeti devam ediyor, artarak devam ediyor Türkiye’de. Ben bir gün devran dönecek ve bütün bu işkenceciler hesap verecek diye düşünüyorum. Nasıl ki abime işkence yapan bu polisler 12 yıl sonra bir şekilde bizim iğne ile kuyu kaza kaza mücadelemiz sonunda bir şekilde yargı önüne çıktılar. Bu mücadelelerin ben sonuç vereceğini düşünüyorum ama ortaklaştırmak gerekiyor mücadeleleri safları sıklaştırmak gerekiyor, yalnız başına, tek başına olacak bir şey değil. Hep birlikte birbirimize omuz vererek bu ülkeyi daha yaşanılır bir hale getireceğiz diye umuyorum. Başka da bir zaten çaremizde yok gibi. Çok teşekkürler Ömer Faruk Bey

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli izleyenler sınırlanmamış, güvenlik görevlisi zorbalığı ve keyfiliğinin nelere yol açtığını biz yıllardır söylüyoruz. İnsan hakları alanındaki çok önemli sorunlardan birisidir; güvenlik görevlilerinin kendilerini zorba ve sorgulanamaz bir güç olmalarından, olmalarını hissetmelerinden kaynaklı birçok hukuksuzluk yaşandı yaşanıyor. İşte Onur Yaser Can davası da bunlardan biriydi ve biz bugün dava sonrası kardeşi Ezgi Sevgi Can ile konuştuk kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Programımızın ikinci bölümünde Doktor Hamdi Özkan’ı konuk alıyoruz. Doktor Hamdi Özkan Yalova’da bir özel hastanede çalışıyor, kendisi ortopedi uzmanı başarılı bir uzmanımız. İnsanlara yardımcı oluyor ve bir cerrah olarak saatler süren zor ameliyatlar veyahutta acil travmatik vakalarla ilgileniyor ve bu arada da bir hayvansever. Evinde kedileri var, canlılarla, hayvanlarla arası çok iyi merhametli, vicdanlı bir doktor arkadaşımız. Benim de yıllardan beri tanıdığım samimi bir arkadaşım. Kucağında kedin var ama sadece bir kedin yok benim bildiğim bayağı bir kedin vardı kaç tane kedi var şu anda Hamdi Hocam?

Hamdi Özkan : Şu anda saydığım içeride 7 var da 9-10 tane girip çıkıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bahçeli bir evi var Hamdi hocamın orada kedileriyle beraber mutlu mesut bir hayat yaşıyor. Kedilerini sevdikçe de mutlu olduğunu gördüm. Eşi de iyi bir hayvansever, tabii böyle gönüllü çalışmaları oluyor bir hekim olarak oldukça yoğun bir mesaisi olmasına rağmen hayvanlara da ayıracak bayağı bir zamanı olduğunu görüyorum ve geçtiğimiz hafta Yalova’da Sahipsiz Hayvanları Koruma Vakfı kurdu. Biz bu bütün hikayeyi sözü çok uzatmadan kendisinden alalım. Önce Doktor Hamdi Özkan kimdir? Ne yapar? Nerede çalışır? Neden böyle bir vakıf kurma ihtiyacı hissetti?

Hamdi Özkan :Yalova’da ikamet ediyorum, burada özel bir hastanede ortopedi uzmanıyım. Aslında hayvanseverliğim çok aktif olmasa da kendi çapımızda etrafımızdaki hayvanlara faydamız oluyor. Gördüğüm bir problem üzerine acaba bir şey yapabilir miyiz diye düşündüm. Şimdi Türkiye’de hayvanlarla ilgili problemler aslında sadece hayvanlar değil bir toplumsal olay. Bundan çok muzdarip olan insan da var kontrolsüz yürüyen bir güruh var kedi köpek bunları beslemeye çalışan yaralılara tedavi etmeye çalışan vicdan sahibi insanlar var, bir de bundan mağdur olan çocuğu ısırılan evine gidemeyen bir insan topluluğu var. Yani tamamen insan toplum sağlığı sorunu haline dönüşmüş sadece hayvanlarla ilgili değil konu aslında. Burada çözüm için bir yola çıktık şimdiye kadar bir kanun da çıkarılmış 5189 No’lu kanununda işte belediyeleri hayvanları kısırlaştırma görevi verilmiş ancak kanun gereği hayvanları kısırlaştırıp tedaviden sonra tekrar sokağa bırakma gibi uygulama da var. Bu kısırlaştırma doğal olarak kentleşmenin çok hızlı olduğu bir dönemde belediyelerin kendi işlerini bile yetiştiremediği bir dönemde biraz ihmal edilince çok hızlı bir üreme ve ciddi bir sayıya ulaşmış. Türkiye’de son rakamlara göre 15 milyona yakın hayvan olduğu iddia ediliyor, sahipsiz şekilde yaşıyor. Burada hızlı kentleşmenin çok büyük etkisi var. İnsanla doğa arasında ciddi bir denge vardı. Kırsal kesimde daha çok insan yaşıyor, her evin bir köpeği vardı bir denge vardı. Köyler boşalıp çok hızlı kentleşmeye başlayınca doğal olarak o hayvanlar da kentlere gelmeye başladılar. Sayıları kontrolsüz arttı ve kısırlaştırma da yeterince yapılamayıp kontrolsüz hale gelince de bu ciddi bir toplumsal olay haline geldi. Bu çözüm için hatta “Bunları toplu katledelim.” gibi çok vicdansız insani vicdanına sığmayan milli manevi değerlerimize tamamen aykırı çözümler bile dile getirenler oldu ama sorun ortada duruyor maalesef. Benim olaya giriş noktam bu. Neredeyse her ilde ciddi bir konu ile ilgilenen kendini bu konuya nerdeyse vakfetmiş ciddi bir insan topluluğu var çok bireyseller hiç kimse bir araya gelmemiş. Olayın çözümü çok kolay yani bir sivil toplum devlet işbirliği yapılsa devletin arazileri var. Bu hayvanlar bir doğa parkı gibi bir alanda yaşasalar çünkü barınak dediğimiz meselede bunlar kafeslerde yaşatılıp işkencehane haline geliyor. Ne bir kadro var, zaten yasa gereği barınak tabiri yasak aslında. Belediyeler bu hayvanları toplayıp bakması zaten yasak, belediye hayvanı alır kısırlaştırır geri sokağa bırakır. Yasa bunu emrediyor. Barınak diye düşünülen şey rehabilitasyon merkezi hayvanın alıp kısırlaştırıldığı yaralıysa tedavi edilip geri sokağa bırakıldı, yasaklıların zarar verdiği ispatlanmış alanın tutulduğu alan yoksa genel popülasyonla ilgili bir şey değil. Biz de burada yola çıkarak bütün hayvanseverleri Yalova çapında bir araya gelip bir vakıf kurduk. Devlet erkanı ile belediye başkanı ile Valilik ile görüşüp biz toplu bir şey düşünüyoruz siz de destek olun. Sağ olsun ciddi yaklaşım oldu. Belediye üzerinden bir arazi tesis edildi. Buraya açık alan gibi hayvanlar barınak değil doğada serbestçe gezecekleri, içeride üretim merkezi de yapılacak şekilde insanların gezip dolaşabileceği orada yaşamak isteyen hayvanseverlerimiz için lojman gibi proje içinde sistem var. Çok cüzzi paralara her şey var Mahmut Tuncer’in meşhur bir hikayesi vardır; Un var yağ var şeker var helva yapsana diyor ya. Yani insan var kaynak var çok ucuz. Bunlar çok pahalı şeyler değil devletin boş arazileri var toplamda 1 yıl içinde çözülecek mesele, hızlı kısırlaştırmayla köylerdeki hayvanları aracılığıyla kontrol altına almak şartıyla zaten çok az yaşıyor doğadaki sokak hayvanları yani ortalama bir köpeğin ömrü 15-20 yılı arasında ama bizim tespitimiz 3 yıldan fazla yaşayamıyorlar. 1 yıl içinde çözülecek sorun. Toplu bakış getirilemediği için çok ciddi bir toplumsal sorun haline gelmiş.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şu anda yeterli kısırlaştırma yapılmıyor bir olay çığırından çıkmış durumda hayvan barınakları daha sonra Bakımevi adını aldı bunlar böyle bir hayvanlar burada kalsın başımıza bela olmasın denilerek bir hayvan hapishanesi haline getirilmiş durumda. Öbür taraftan pet shoplar var onlarda da habire hayvan satılıyor daha sonra oradan satın alan insanlar bu hayvanları sokağa salıyor bir de olay buradan alevleniyor. Tatlı, masum bu dostlarımız bir tehlike haline geliyor. Buna da etkili bir önlem alınmıyor. Siz de burada devreye girdiniz hayvansever olarak; kedilerle haşır neşir olan, travmalar geçirmiş olan hayvanları Allah rızası için ameliyat eden iyileştiren bir hekim olarak devreye girdiniz ve Sahipsiz Hayvanları Koruma Vakfı’nı kurdunuz. Şimdi bu vakıf dediğiniz gibi böyle bir belediyenin tahsis ettiği bir alanda bir faaliyete başladı onun dışında neler yapıyor? Neler talep ediyor? Neler arzuluyor? Nasıl sorunları yenecek? Sahipsiz Hayvanları Koruma Vakfı’nı kurdunuz bahsettiğiniz böyle serbest rahat bir ortamda hayvanları koruma sahiplenme anlamında bir işlev üstlenmiş durumdasınız. Nasıl bir proje? Arazide neler yapılıyor?

Hamdi Özkan :SHKV (Sahipsiz Hayvanları Koruma Vakfı)’nin ilk projesi patikent dediğimiz doğa parkı projesi. Bir sivil toplum devlet işbirliği gibi oluştu. Valilikten ve Belediye Başkanlığından arsa verin biz hazırız vakıf olarak hayvanları devlet ile ortak toplayıp hızlıca kısırlaştırıp hayvanların doğal alanda yaşayacağı bir alan haline getirmek. Sokaktan tüm hayvanlar toplanmıyor, zararsız, zararı olmayan her mahallenin köpeği var sorun bunların kısırlaşmadığı için grup halinde yaşadıkları için bölgecilik yapıp dönem dönem hormanların da etkisi ile saldırgın haline gelme, kuduz ciddi bir problem bir sonraki aşamadaki projemiz her mahalleye, her devlet dairesine, her okula, her üniversiteye birer ikişer köpek verip, ciddi bir sayı, kontrollü aşısı yapılmış, herkesin samimi olabileceği zararsız hayvanlar, bir sonraki aşama bu. Şu anki hedef kısırlaştırma, zararı dokunabilecek grupları seyreltip kısırlaştırmak, bunun Türkiye çapında olması lazım. Bir yerde bir benzer projeye başladığında diğer yerler kamyonlarla hayvanları bu bölgeye taşıyıp atmaya başlıyorlar. Yani bu mutlaka Türkiye çapında bakılması gereken proje. Sayın Cumhurbaşkanı da aslında buna benzer bir şey söyledi belediyelere devletin arsalarına böyle tesisler yapıp toplamak ama hem buna yasa müsait değil çünkü kanun belediyelerin hayvanların bu şekilde toplanıp bir yere de bakılması buna engel, temel olarak rehabilite edilip sokaklara bırakılmasını söylüyor ama işte çaresizlikten bazen bu tür palyatif çözümler bulunuyor. Halbuki bütün Türkiye çapında ciddi bir sivil örgüt haline gelse bu iş yani burada olduğu gibi hayvan severler vakıflaşıp, devlet sivil toplum işbirliği şeklinde bir faaliyet başlasa her şey hazır. Yani çok düşük maliyetlerle yani burada barınak dediğimiz şey öyle büyük binalar falan değil tel örgülerle çevrilmiş bir alan, içine mama fabrikası dediğin şey bir konteyner atıklar, ısıtılıyor kalıp haline getiriliyor, onları bir makine parçalıyor yani basit bir şey ameliyathanede dediğimiz büyük bir hastane değil yani veterinerin olduğu, bir odanın olduğu, röntgen makinesinin olduğu düşük maliyetlerle haftada 150-200 kısırlaştırma, bir yılda çok iyi bir rakam. Devlette ciddi bir veteriner kadrosu var imkansızlık olaya vizyonla bakamamaktan dolayı, ekibi toplamak için de insan kaynağı gerekiyor, gönüllüler çok ciddi bir insan kaynağı ama bu birliktelik oluşamadığı için ortaya fayda çıkmıyor. İnşallah bunu başarırsak niyetimiz bunu siyasete götürüp pilot proje ile Türkiye’nin her yerinde birilerinin yapması veya vesile olması yönünde yönelimimiz olacak.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Her ilde böyle belediyelerle ortak vakfın oluşturduğu bir alan. Burada daha çok böyle bir memur zihniyeti ile değil de gönüllülük ve sevgi, merhamet, vicdan ekseninde o hayvanları toplayan bir ekip, orada hızlıca kısırlaştıran bir veteriner ekibiyle iş üretmek. O hayvanlar kısır döngü şeklinde hızla çoğalması ve daha sonra ya katliamlarla yok edilmesi ya da başa çıkılamayıp onların insanlara zarar vermesi şeklindeki bu kısır döngüyü böyle bir çalışma ile kırmaya çalışıyorsunuz. Ne kadar süredir bu alanı işletiyorsunuz?

Hamdi Özkan :Alan henüz açılmadı yeni zemin düzlemesi yapılıyor bir yandan kısırlaştırma gönülleri organize etme aşamasında, şu anda yaklaşık mütevelli heyetinde 30’a yakın gönüllü var vakıfta yaklaşık 345 kişiye ulaştık bu Yalova gibi küçük yerde. y Ben yıllardır Yalova’dayım ortaya çıkınca aslında çok gönüllü insan varmış.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Çok kişi var ama bunları organize eden bir vakıf yok. Hamdi Bey de böyle bir vakıf kurmuş. Çok iyi niyetli insanlar var fakat organize olamıyorlar. Vakıf çalışması ile bu organizasyonu sağlamaya başladınız ve lokal olarak Yalova’da önemli mesafeler alıyorsunuz.

Hamdi Özkan : Bir konjonktürü var ilk defa bu konu bu şekilde gündeme geldi. Biraz da sosyal medyadan burada seyrini görüyoruz sosyal medyada öyle bir mecra ki bir gün bakıyorsunuz çocuk ısırılıyor herkes hayvan düşmanı oluyor, ertesi gün kürekle birileri hayvan öldürüyor herkes hayvan dostu oluyor. Böyle toplumda savruluyor topluluk bir şekilde. Yani her şey aslında çok gündemde olması önemli bir konu. Bunun için bir araya gelmenin çok önemli olduğu bir zaman aslında bu ve en önemlisi siyaset, devlet, kamu kurumları bu konuda şu anda çok açık. Eskiden bu konu hep bir köşede ihmal edilen bir konuyken şu anda çok ön planda aslında ve çok büyük bir fırsat. Yani bu hayvanların başka hiçbir kurtuluş yolu yok. Bazı arkadaşlar “Hayvanlar sokakta kalsın.” bunu savunan bize karşı olan gruplar da var. Bunlar sokakta arabayı eziyor, bunlar hastalanıyor takip eden yok. Biri yaralandığında bir tedavi yapıyorsun bir daha görmüyorsanız yani onun bir imkanı yok.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz de hayvanların belli bir koruma ve kısırlaştırmadan sonra zaten alana salıyorsunuz.

Hamdi Özkan : Doğal alanda duracak hayvan. Yani önemli olan arabaların çarpmasından korunmuş kendi alanında yaşayan hayvanların bir doğal ortamda, insanların gelip sevebileceği mesela güzel bir şey düşünüp sahiplendirme diye bir kurum var Türkiye’de ama insanlar çekindiği için yani bu evlat edinme gibi bir şey yani yarın buna bakabilir miyim endişesi var. Biz diyeceğiz ki planlarımızda; sahiplenmenize gerek yok koruyucu aile olun yani çocuğunuz köpek istedi ama siz eve almak istemiyorsunuz aile olarak. Alın hafta sonu çocuğunuz sevsin geri bize getirin veya bakın baktınız olmuyor atmayın sokağa geri bize getirin getirin. Biz onun her türlü klinikleri verelim çünkü özel veterinerlerimiz de hepsi bu işe gönüllü oldu. Çok ciddi bir insan kaynağı var, toplumda ciddi bir talep var. Bir sonraki aşamada bu hayvanları her mahalleye her devlet dairesine her okula bir iki köpek verdiğimizi zaten sayıyı zaten kontrol altına aldığı için kısırlaştırmayla sorunun zaman içinde kendince çözülmüş olacak aslında. Çok zor bir şey değil de maalesef organizasyon işi ve şu anda devlet kamu bu işi hazır bir şey yapmak istiyor ama bir ortak akıl gerekiyor biraz daha merhamet biraz vicdan sadece kamu eliyle olduğu zaman olanları görüyoruz neler olduğunu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizin bahsettiğiniz gibi yani bir çocuk kuduz köpek tarafından ısırılıp ölüyor, herkes bu hayvanları yok edelim diyor. Öbür taraftan dediğimiz gibi kürekle bir köpek öldürülüyor; “Vay Zalim insanlar bütün köpeklere alan açalım.” duygusal fevri tepkilerle ne yaptığını bilemez bir halde mantıklı, akılcı bilimsel bir vakıfçılıkla bu meseleyi çözeriz diyorsunuz. Yalova’dan başlayalım Bismillah.

Hamdi Özkan :Konjonktür buna çok uygun.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sizin şu anda bir işe girmişsiniz bir sürü iyi niyetli insan gelmiş, size gönüllü destek vermeye çalışıyor bu da önemli bir şey. Merhamet vicdan sahibi olmak gerekiyor gönüllü olmak için ve siz başarılı olacağını anladığım kadarıyla inanıyorsunuz ve Türkiye geneline de yayılabilir diye düşünüyorsunuz.

Ömer Faruk GergerlioğluEvet çok kolay yayılabilecek çünkü her şey var yani insan kaynağı var kamunun desteği var boş araziler var. Buna bir yönelim var şu anda konjonktür müsait yoksa bu işin sonu ben hayvansever arkadaşlarıma tavsiye bu iş geciktikçe bu hayvanların kanı bize bulaşacak çünkü bunun sonu maalesef Avrupa’da Amerika’da böyle bir vicdanen çözüm bulmuş Avrupalılar sokakta hayvan gördüklerinde sahipsiz bir hayvanı alıp 30 gün bekletiyorlar sahiplenmezse kimse maalesef uyutuluyor. Yani yarın bir günde bizim karşımıza bakın bir de Avrupa’nın yaptığı gibi dünya böyle yapıyor biz de böyle yapıyoruz derlerse hiçbir şey diyemeyiz. Yani maalesef milyonlarca hayvan toplu itlafa doğru gider.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şu anda da çığrından çıkmış bir hal var, 15 milyon hayvan birçok yerde kontrolsüz bir şekilde. Peki Hamdi Hocam son olarak vakıf başka neleri hedefliyor diye soralım. Bismillah siz bu işe girmişsiniz başında Allah yardımcınız olsun yolunuz açık olsun. Başka ne hedefleriniz var? Neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Hamdi Özkan : Tabi hedef aslında çok büyük, sizin konunun başında değindiğiniz hayvan üretim çiftlikleri laboratuvar köpekleri laboratuvar kedileri. Yani bunlar sürekli hasta olan genetiği değiştirilmiş hayvanlar, köpek dövüşleri mesela yani çok insanlık dışı şeyler yapılıyor. Bunlar Türkiye’de ciddi milyonlarca dolar bahsin döndüğü Yalova’da benim için 5-6 grup var. Bazılarını savcılık adıyla yakalattık. Bir gece saat 12.00’da haberleşiyorlar bir yerde toplanıyor köpekleriyle canlı internet ortamında dünya çapında yayın yapıp bir gecede bile milyonlarca dolar bahsin döndüğü köpeklerin birbirini öldürdüğü, horoz dövüşleri herkesten çok ciddi bir sektör haline gelmiş. Bunlarla mücadele etmek yani insan hayvan doğa ilişkisini çevre ilişkisi sağlıklı bir hale getirmek yani çünkü biz biliyoruz ki hayvana merhamet etmeyen bununla yaşamayan çocuğun da ileride sağlıklı bir ruh haline kavuşacağına inanmıyorum yani tek başına bir çocuğun misafirliğe gittiğinizde kedi köpek beslenen çocuğun paylaşımı çok farklı. Aynı köylerde olduğu gibi hayvanlarla içli dışlı olduğu bir ortam zor değil. İnsanımızın kültürü de vicdan da buna uygun ama mecburiyette bu doğal bir şey. İnsan hayatıyla hayvan hayatı karşı karşıya geldiğinde doğal olarak insanlık, insan hayatını tercih edip hayvan hayatını yok sayabiliyor. Yani bunun içinde çünkü bir çocuğun hayati tehlikedeyken bir insan sevgisini köşeye bırakır. O yüzden bazen çok istasyon da yapıyoruz bizim arkadaşlarımız tarafından. Çocuğu okula giderken ısırılıp kuduz olup ölen bir çocuğu nasıl açıklayabiliriz yani hepimiz sorumluyuz nu konuda bir şey yapmamız şart ama toplu bakış yani köylerde kontrolsüz yürüyen hayvanlardan şehre. Burada kovaladığımız iki köpek vardı yakalayamadık kısırlaştırmak için bir yılda 36 oldular. Yani sayıyı düşünebiliyor musunuz? Yani iki defa doğuruyor bunun yarısı dişi olsa ve 6 ay sonra doğurmaya başladığını düşünün korkunç bir rakam. Bir kısmı gençlik hastalığından ölüyor. Bu çok kolay çözülebilecek bir sorun aslında iş bize düşüyor. Sivil topluma düşüyor çünkü kamu şu anda hazır yani geçmişi suçlayarak bir şey yapamayız öyle bir kaygı var çünkü arkadaşlarımızda. Ya bunu yaparsak yarın bugün bu köpekleri de öldürürler mi! Şu anda ne kadar kötü olabilir ki! Ben öyle diyorum arkadaşlara yani ne kadar kötü olabilir! Denedik olmadı deriz ama bu konjonktürü değerlendirmek lazım doğayla insanı iç içe hale getirmek lazım. Biz zaten burada üniversitede hayvan kulübü, bütün okullarda hayvan kulübü kurdurduk çocukların hepsi inşallah proje bittiğinde düzenli ziyaret edecekler velileriyle güvenli ortamda hayvanlarla haşır neşir olabilecekler isteyen birkaç günlüğüne hayvanı evine götürüp sahiplenip sevip geri getirebilecek. Koruyucu aile sistemi sadece orada sevebilir, gönüllü olarak çalışabilir öyle bir sistem getirdik ve bütün okullar devlet, özel üniversite daha çok ciddi bir yönelim oldu. Geliştirilirse çok ciddi bir teveccüh var aslında insanımızda olan merhamet duygusu var hani harekete geçirmek önemli olan.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok teşekkür ederiz Hamdi hocam programımızın süresinin sonuna geldik. Allah yardımcınız olsun. Çok güzel erdemli vicdani duygular içeren bir çalışmanın içindesiniz. Biz de elimizden gelen desteği sizi tanıtarak ve daha sonra daha başka alanlarda da destekleyerek göstereceğim inşallah.

Hamdi Özkan :Teşekkür ediyorum yoğun programımızda bize vakit ayırdığınız böyle bir konu elleriniz için çok daha büyük sorunlarınız var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu da çok önemli bir sorun biz insan hakları ihlallerini gündem diyoruz ama kendisini ifade edemeyen ve insanların koruması altında olması gereken hayvanların hakkı da çok çiğneniyor. Kendilerini ifade edemiyorlar ve merhametli vicdanlı insanların inisiyatifi ile onların da hakkını koruyacağız hep birlikte inşallah. Çok teşekkür ederim Doktor Hamdi Özkan sizlere iyi akşamlar diliyorum.

Değerli izleyiciler bu akşam da programımızın sonuna geldik. Onur Yaser Can davasının 12 yıllık çetin sürecini Ezgi Sevgi Can kız kardeşinden dinledik. Yine Doktor Hamdi Özkan da bize Yalova’da kurduğu Sahipsiz Hayvanları Koruma Vakfı’nın yaptığı güzel çalışmaları anlattı. Bunu da topluma yansıtarak bu çalışmaları Türkiye’nin dört bir tarafında Doktor Hamdi Bey’den örnek alarak yapmaları gerektiğini söylüyorum.

Gelin hep beraber bu masum sevimli dostlarımızı kurtaralım onlar eziyet çekmesin en doğru olan işi yapalım. Haftaya yine Salı günü 21.00’da birlikte olacağız inşallah Allah izin verirse ve bu akşam sizlere hayırlı geceler diliyorum hoşça kalın.

Yorumlar