31 Temmuz 2023

ÖFG TV’den herkese merhaba, her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile size sunduğumuz programımıza bu akşam da başlıyoruz. Bu akşam 2 konumuz ve konuğumuz olacak. İlki çok büyük bir sıkıntı, KHK’lı aileler ve çocukları, gençler çok büyük sıkıntılar çekiyorlar. 7 yılı buldu OHAL ilan edildi, KHK’lar ile yüz binlerce kişi ihraç edildi, milyonlarca yakını da bundan dolayı muzdarip çok büyük acılar, sıkıntılar çektiler maddi ve manevi oldukça önemli sıkıntılar yaşandı. Biz araştırma yaptığımız raporlarımızda en az 4 önemli rapor hazırladık ve bu raporlarda binlerce kişi ile görüştük ve bu binlerce kişi en başta ekonomik sıkıntılar ve ardından ise sosyal dışlanma ve psikolojik sorunların %90’ın üstünde oranlarda yaşandığını bize ifade ettiler ve diğer başka birçok sorun da buna eşlik etti ama en önemli olarak bu 3 konu çok yoğun bir şekilde öne çıktı ve bunun biri tabii ki temel ihtiyaçlarımız ile ilgili ekonomi, sosyal dışlanma ve psikolojik sıkıntılar. Direkt insanın manevi dünyasını yıkan olaylar ve bundan dolayı binlerce KHK’lı çok etkilendi, en az 140 intihar vakasına rastladık, daha fazlası da var mutlaka ama bizim kayıtlarımıza geçen bunlar ve KHK’lıların eşleri, yakınları, anneleri, babaları, çocukları da maalesef bu psikolojik sıkıntılar veya intihar girişimlerinden nasiplerini aldılar. Bunun yanı sıra çeşitli hastalıklara yakalanma ve diğer pek çok sorun KHK’lı ailelerin peşini bırakmadı. Acımasızca yapılan bir dışlama, maddi ve manevi olarak KHK’lı aileleri bırakmadı ve onları yoğun bir şekilde etkiledi. İşte bu konu ile ilgili ilk olarak çocuk psikiyatristi hocamız ile konuşacağız.

Programımızın ikinci bölümünde maalesef ki yine bir başka OHAL yarası, askeri öğrenci annesi bir hanımefendi ile konuşacağız ve biliyorsunuz askeri öğrenciler, erler yoğun bir şekilde sorunlar yaşıyor, hiç hak etmedikleri damgaları yediler, hiç hak etmedikleri halde özgürlüklerinden oldular, zindanlara atıldılar, çok büyük acılar yaşanıyor.

İlk olarak Savaş Yılmaz çocuk psikiyatristi ile çok önemli konuda bizlerle konuşacak. Biz son 1 hafta içinde 2 kız çocuğu ölümünü gördük, yaşadık. Onlardan birisi 18 yaşında İzmir’de Ayşe isimli bir genç kızdı ve babası KHK’lı cezaevinde, babasını ziyaret ettikten sonra belli ki uzun süredir de bir depresyon yaşıyormuş ve artık iyice umutsuzluğa kapılarak trenin altına atlayarak hayatına son vermiş. Bu çok üzücü bir olaydı ve arkasında da bir intihar mektubu bırakmış. İnsanın içini yakan bir intihar mektubuydu ve bunun yanı sıra başka ölümler de oldu, 13 yaşında Isparta’dan Elazığ’a KHK’lı babasını cezaevinde ziyaret etmek üzere giden Sinem Akbulak isimli 13 yaşındaki kızımız da maalesef trafik kazasında hayatını kaybetti, annesi ile konuştuğum zaman onun da yoğun psikolojik sıkıntılar yaşadığını ve hayatlarının hem çocukların hem anne babanın, tüm ailenin hayatlarının allak bullak olduğunu ve çok ağır psikolojik sıkıntılar yaşadığını görüyoruz. Hocam nedir bu sıkıntılar? KHK ile önemli sosyal dışlanma, adeta soykırıma uğratılan bu aileler, yüz binler, milyonlar neler yaşıyor? Siz ne görüyorsunuz? Daha sonra rehabilitasyon çalışmaları için ne yapılabilir? Bir psikiyatrist olarak sizin de mutlaka önemli gözlemleriniz var. Bir siyasetçi olarak gördüklerimiz var ama bir psikiyatrist olarak mutlaka sizin de önemli gözlemleriniz olmuştur. Söz sizde.

Savaş Yılmaz :Birçok aile KHK sonrası birçok şey ile karşı karşıya kalıyor çünkü çok fazla alanda etki bırakan bir yapısı var, hem maddi imkansızlıklar hem ailelerin bölünmesi hem yaşam şartlarının değişmesi, kendi çevrelerinde bu yapıştırılan etiketler, birçok alanda çevresel faktör olarak karşımıza çıkıyor ve KHK’lar bütün aileyi hatta geniş aileyi de etkileyecek şekilde bizim karşımıza geliyorlar. Bazen sadece kendi 1. Derece yakınlarından değil diğer aile bireylerinde de çok ciddi şekilde etkilenmeler görülebiliyor. Burada hem bazı dönemlerde sizin biraz önce anlattığınız şekilde şiddetli depresyon veya intihar eğilimleri karşımıza geliyor. Bazen de sürecin daha farklı şekilde devam ettiği ailelerde kaygı ve aile içindeki davranış problemleri ciddi aile çatışmaları ile karşımıza gelebiliyor. Çok ciddi manada çevresel faktör olarak bizim psikiyatri de hep söyleriz; bir bütün depresyonda kaygıda biyolojik zeminimiz var, belki bir genetik yatkınlığımız var ama bu genetik yatkınlığı ortaya çıkartan genelde çevresel faktörler tetikleyici olarak karşımıza geliyor. KHK süreci bütün bu çevresel faktörler olarak genetik yapının ortaya çıkmasını ne yazık ki tetikleyen bir faktör oldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Önemli sıkıntılar yaşanıyor, son 1 haftada 2 genç kızın ölümünü gördük, yaşadık, çok büyük bir üzüntü oluşturdu. Ben aileleri ile anneleri ile konuştuğum zaman oldukça önemli sıkıntılar yaşadıklarını söylediler ve mesela Ayşe kızımız uzun bir süre mutlu çocuk rolü oynamış adeta ve çevresine hiç hissettirmemiş. Hatta annesi ve teyzesi ile konuştuğum zaman inanamıyorlardı. “Biz başkasından beklerdik ama Ayşe’den beklemezdik. Gayet sevecen, tatlı bir kız çocuğuydu, dans eden videolarını instagram’da paylaşmış, hep gülen yüzlü ama daha sonra annesi vefatından sonra günlüklerini bulunca, o günlüklerde aylardır süren çok ağır bir hüzün ve depresyonun izlerini görmüş. Hatta vefatından kısa bir süre önce bir psikiyatriste de gitmek istemiş ama birtakım sorunlardan dolayı gidememiş. 1-2 kez intihara teşebbüs etmiş, başaramamış ve en sonunda maalesef arkasında bir intihar mektubu bırakarak intihar etti. Dışarıya çok fazla bir done vermeden, mutlu sevecen bir kişi olarak görülüyormuş.

Savaş Yılmaz : Çok güzel bir ilişki kuruyorsunuz, herkes ile güzel dinliyorsunuz ve çok doğru noktaları yakaladınız. Dediğiniz gibi bu çocuklar yardıma ulaşmak konusunda yeterli desteğe ulaşamamış çocuklar ve bu yardıma ulaşamadıkları zaman da bu paylaşılmayan duyguların çok farklı bir şekilde çıkışı karşımıza geliyor. Burada söylediklerimi çok dikkatli seçmek istiyorum çünkü bazen aileler burada çok kabahatli gibi görüyorlar ama çok stresli bir durum var, bir genetik zemin var, ben şimdi aileleri yapabilecekleri bazı şeyler söyleyeceğim ama şöyle bir anlam çıkmasın; aileler yanlış davrandığı için çocuklar intihar etmiyor, bunun farklı bir zemini var ama kendini ifade etmesi daha kolay olan ve ailenin de buna zemin hazırladığı çocuklar çok daha bu işle baş ederken daha iyi yol alıyorlar. Eğer bu süreç içerisinde çocuklar duygularını ifade etme konusunda bir zorluk yaşıyorlarsa bu bazen bedensel belirtiler olarak karşımıza çıkabiliyor bazen de ciddi davranış tepkileri şeklinde ortaya çıkıyor. İfade etmek istediği şey daha farklı ama bunu bazen kendine bazen etrafına bir zarar verme, öfke çıkarma şeklinde yaşayabiliyor. Burada ailelerin çok temkinli hareket etmesi lazım, şöyle bir gözlemim var; KHK ile ilgili sorun yaşayan bireyler yaşadıkları duyguları, psikiyatrik problemlerin yoğun olduğu ailelerde problemleri konuşmakta çok güçlük çekiyorlar. Ev içinde yaşananları konuşmakta çok zorlanıyorlar, sadece ev içinde değil etrafta da insanlar problemleri çok konuşmuyorlar ve aileler çocuklarına bilgi vermemeyi tercih ediyorlar etkilenir, üzülürler diye yaşadıkları süreci paylaşmıyorlar. Bu sürecin paylaşılmaması bir yöntem olarak çocuk tarafından öğreniliyor. Sen sıkıntını paylaşmamalısın, anneni üzmemek, babanı üzmemek, kardeşini üzmemek için sen bu sıkıntıyı yutmalısın, eğer sen bunu ifade edersen bak üzülecekler. Bu kötü duyguyu ortaya çıkartma ile ilgili zorluk ortaya çıkıyor. Bu zorluk ilerleyen dönemde bu duygunun çok daha farklı şekilde ortaya çıkmasına ne yazık ki neden oluyor. Burada ailelerin duygularını paylaşma ile ilgili bir kültür edinmeleri bu süreci yaşama konusunda bütün herkesin birbirine destek olmasını kolaylaştırıyor yoksa içine kapanan birçok birey karşımıza çıkıyor. Anne kendi içerisinde yaşıyor, baba kendi içerisinde yaşıyor, abi kardeşi içinde yaşıyor ve herkes duygularını çok daha farklı şekilde ortaya çıkartıyor ve şöyle bir sıkıntı ortaya çıkıyor; konuşulmayan problem daha yüksek bir problem gibi algılanıyor. Mesela kanser hastalarında bazen aileye söylemek konusunda çok endişe ediyorlar veya aile hastanın kendisini ifade etme konusunda daha fazla endişe ediyor ve buna şahit olan kişi de bu problemi daha yüksek algılıyor demek ki “Bana bir şey söylemiyorlarsa çok ciddi bir sıkıntı var. insanın baş edemeyeceği kadar büyük bir bilgi var anlamına geliyor.” Oysaki bu konuyu daha konuşulabilir hale getirmek problemi hem çocuk hem aile açısından çözülebilir bir zemine getiriyor. Konuşulabilir bir zeminde olması işi kolaylaştırıyor o yüzden kötü duyguyu konuşmak hatta bu psikiyatri de tavsiye edilir, ölüm ile ilgili bir düşünce varsa çocuğun aklında bunu düşünmekten, konuşmaktan kaçmayın. Siz bunu eğer doktor olarak buna şansı tanımazsanız ölüm ile ilgili bir fikrin var mı? Bazen zaman zaman insanın aklından ölüm geçer, böyle bir şey düşünüyor musun arada diye aile bu konu ile ilgili doktoru bu konu ile ilgili adım atmazsa çocuğun bunu paylaşma şansı olmuyor ailede tahmin etmediği bir olayda karşı karşıya kalmak zorunda kalıyor ne yazık ki.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: O zaman çok önemli şeyin altını çiziyorsunuz; paylaşmak! Dertleri, sıkıntıları içe atmamak, gizlememek, çocuk küçükte olsa, gencin durumu ne olursa olsun “Evet böyle sıkıntılar yaşıyoruz, birlikte katlanacağız, birlikte dayanışa dayanışa bu sıkıntıları aşacağız.” Diyerek rahat bir şekilde olayı gizlemeden, anormalleştirmeden konuşmak, paylaşmak normalleşmenin başlangıcı diyorsunuz. öbür türlü bir kısır döngü oluşuyor ve bu psikolojik sıkıntılar, dışlanmaların da eklenmesiyle iyice ağırlaşan bir depresyona dönüyor anlaşılan hocam. Peki diyelim ki böyle bir şey yetişkinler çocukta bazı sıkıntılar hissetti, bazı agresiflikler hissetti, içine kapanmalar hissetti yetişkinlerin ne yapması lazım? Çünkü belli ki onlar da sıkıntılarından dolayı çocuğu tam anlayamıyorlar ve daha sonra büyük üzüntüler yaşıyorlar ama iş işten geçiyor tabi ve aniden büyük bir vehamet ortaya çıkıyor. Aileler böyle bir şeyi hissettikleri zaman ne yapmalılar?

Savaş Yılmaz :Burada destek almak çok kıymetli. Böyle bir şeyi fark ettikleri zaman hemen bir ruh sağlığı çalışanı ile görüşmeliler çünkü yaşanılan şey gerçekten büyük bir süreç. Yaşanılan süreç aile için travmatik ve ailenin bütün bireylerini derinden etkileyecek bir süreç olduğu için destek almaya planlamalılar. Burada bazı öneriler vereceğim ama bunun yeterli olmadığını ve her çocuğun özel olduğunu hatırlamak gerekiyor. Ben kendi penceremden kendi bilgi birikimimden anlatıyorum ama  başka bir çocukta farklı bir mekanizma ile süreç oluşabiliyor. Bazı aileler çok ciddi etkilenirken bazıları daha olumlu bir süreç yaşıyorlar. Bazıları depresyon ile ilgili bir süreç yaşarken bazıları korku ile bir süreç, kaygı ile ilgili bir süreç yaşıyorlar. Bazı öneriler vereceğim ama 1. Öncelikli destek almak gerektiğini hatırlatmalıyım! Her çocuğun farklı özel bir yapısı var benim söylediklerim bazı ailelerin aklında, “Tam bizim çocuğumuzu anlatıyor.” Diyecek ama bazı ailelerin yapısına uymuyor o nedenle kesinlikle bir destek almaları gerekli. Hiç tahmin edilmeyen şeyler olabiliyor, ergenlik dönemi bir çocukların ani karar verdikleri bir sonraki adıma daha az dikkate alarak hareket ettikleri, sonunu düşünmeden hareket ettikleri bir süreç o yüzden ani problemler olabileceği için en yakın zamanda destek almak çok avantajlı. Burada ben öncelikli olarak şunu hatırlatmak istiyorum; bir çocuk ve ergenin problem yaşaması, travmatik olay sonrasında bir problem yaşaması çok tesadüfi olarak olmuyor. Yani problem yaşandı çocuğun bunu problem olarak algılaması bunu yorumlaması kendi fikirleri ile olmuyor. Mesela 6 yaşında veya 10 yaşında bir çocuk var karşımızda bu çocuk bu yaşanılan olayın nasıl bir olay olduğunu ne kadar ürkütücü olduğunu ne kadar korkutucu olduğunu nasıl sonuçları olacağını direkt olarak kendi sosyal birikimi ile bilmiyor. Aile nasıl bir süreç yaşayacak bunu diğer aileler ile kendini kıyaslayarak sosyal toplum ile kendini kıyaslayarak yapmıyor. Anne babanın bu konudaki alıcılarını kullanarak hareket ediyor anne baba bu durumu nasıl algılıyor, anne baba bundan nasıl etkileniyor? Anne babanın keyfi nasıl? Duyguları nasıl? Bunu okuyarak hareket edilmeli ve ikincil bir etkilenme yaşıyor. Çoğu zaman çocukta depresyon varsa anne ve babada bunun karşılığını görüyoruz, benzer belirtileri görüyoruz. O yüzden birincil öncelikle aile kendi ruhsal dengesini burada koruması gerekiyor. Çocukları ile ilgili müdahaleleri yaparken kendilerinin de yeterli bir ruhsal sağlığa sahip olup olmadıklarını gözden geçirmeleri gerekiyor çünkü onların bakış açısı ile bakacağı için işler çok karışabilir, bazı ailelerde şahit oluyorum; anne çok endişeli, inanılmaz kötü senaryolar kuruyor, bir sonraki adım ile ilgili neler başlarına gelebileceği ile ilgili neleri kaybettikleri ile ilgili sonraki ümitsizlikleri ile ilgili her şeyi o açıdan gördüğü zaman bakıyorsunuz çocuk da benzer bir açıdan bakıyor ama tam tersi “Tamam bir sıkıntı yaşandı, çok ağır bir sıkıntı ama yola devam etmeliyiz. Ben ayağa kalktım ve devam ediyorum.” Diyen ailelerde çocukların etkilenmesinin biraz daha az olduğunu fark ediyoruz. O yüzden birincil öncelikle burada anne babanın ruhsal dengesinin sağlama ile ilgili adımları atmaya çalışıyoruz. Burada bunu yapma konusunda bazen psikiyatrik destek olabiliyor bazen de ailenin işlevselliğini korumak çok iyi olabiliyor. Ben çok ailede şuna şahit oldum; bazen yaşanılan sıkıntılardan sonra; ben hayata tekrar başlayamıyorum, başlamak istemiyorum diyor ve sıkıntılar devam ediyor. Ne zaman ki, “Çok ciddi sıkıntı yaşıyoruz, üzücü bir durum ile karşı karşıyayız, mesleğimiz yok ama yaşam devam ediyor, nefes alıyoruz yemek yememiz gerekiyor, ben kalkıp devam edeceğim.” Diyenler daha çabuk toparlanıyorlar. Birinci öncelikle kendi bireysel ruh sağlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor ve burada ailelerin karı koca eşler olarak durumu da burada süreçte çok etkili oluyor çünkü biraz önce söylediğim gibi bakış açısı olarak çocuklar her zaman anne babanın bakış açısını kullanarak onların alıcılarını kullanarak hayata bakıyorlar. O yüzden ebeveynlerin birbirlerine karşı olan tepkileri bu süreçte birçok alanda belirleyici oluyor. Mesela ebeveynlerden bir tanesi diğerini bu süreç ile ilgili bazen destekliyor bazen de tam tersi çok ağır şekilde suçluyor ve ciddi bir çatışma ortamı var, bu çatışma ortamı olduğu zaman karı kocalık ile ilgili bir zorluk yaşadığımız zaman buradaki çocukların etkilenmesi yine daha fazla oluyor, daha fazla zorluk yaşıyorlar. O yüzden aynı süreçte hem kendi ruh sağlığımızı özen gösterdiğimiz gibi karı koca ilişkilerine de ekstra dikkat etmek gerekiyor. Burada bazen zorluklar oluyor, ebeveynlerden bir tanesi cezaevinde oluyor diğeri dışarıda oluyor, burada işlevselliği devam ettirmek çok zor. Burada cezaevi işin içine girdiği zaman ailenin çok daha temkinli hareket etmesi gerekiyor, paylaşmak gerekiyor. Çok zorlayıcı bir durum çocuk için, 5 yaşında çocuğa “Baban işe gitti.” Diyorlar, cezaevinde demiyorlar, “İşe gitti, iş için çalışıyor buraya gelmiyor.” Çocuğun aklında zorlayıcı bir çatışma ortaya çıkıyor. “Babamın buraya gelme şansı var ama babam belli bir işi tercih ediyor.” Gibi bir süreç ortaya çıkıyor, açık hareket etmek daha avantajlı oluyor, çocukları net olarak söylemek  daha avantajlı bu sıkıntı bir günde çözülebiliyor, o gün şiddetli üzülmeyi yaşıyor telafisi ile ilgili toparlamak daha kolay.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu sıkıntıya çok rastlıyoruz hocam, ailelerin çoğu eşlerinin diyelim cezaevinde olduğunu çocuklarına söylemiyorlar, “Cezaevinde çalışıyormuş, baban bir yerde çalışıyormuş, bir müddet çıkamayacakmış.” Diyorlar, çocukta anlamaz anlamaz tekrar soruyor. “Niye gelmiyor?” gibi bir tiyatro oynanıyor, bunun yanlış olduğunu net bir şekilde ifade ediyorsunuz hocam ve aynı zamanda söylediklerinizden anladığım birinci husus; paylaşmanın önemi, ikinci husus; çocukta bir sıkıntı varsa, gençte bir sıkıntı varsa direkt onu gidermekten ziyade anne ve babanın da mutlaka sıkıntısı olduğu gerçeğinin ortada olduğunu ve onların sıkıntısı giderilmeden çocuk veya gencin bu psikolojik sorunlarının giderilemeyeceğine vurgu yapıyorsunuz.

Savaş Yılmaz : Uçaklarda da söylerler, önce kendi maskenizi takın sonra çocuğunuzunkini derler. Siz nefes alamıyor durumdayken çocuklara böyle yardım etmek çok güç oluyor o yüzden bu karı kocalık ilişkisine de çok vurgu yapmak gerekiyor. Aksaklık varsa buradaki durumun da tamiri için gerekli adımlar bu dönemde atılması gerekiyor. Burada ailenin eğer dışarıdan sosyal desteği varsa bu çok avantajlı oluyor. Çevreden, yakınları ile de bu konuda iletişim kurabiliyorlarsa çok daha avantajlı oluyor ne yazık ki bazı aileler çok zor durumda kalıyorlar. Yaşadıkları yer bunu paylaşabilecekleri bir ortam olmuyor veya geniş aile anlayış gösteren onlara sosyal olarak destek olan bir konumda olmuyor. Bu durumda ailenin dışarıdan sosyal desteği tahsis edebilmesi bununla ilgili adım atabilmesi çok avantajlı oluyor. Genel olarak çocukların depresyonu ve bu intihar gibi veya diğer davranış problemleri gibi sürece gidiş esnasında ailenin çocuğun yaş dönemine göre çocuğa davranış şekli de bu süreçte etkili oluyor. Süreçte bazı aileler bazı verdiğimiz örneklerde hem ergenlik ile ilgili dönemi hem de KHK sürecini beraber atlatmak zorunda kalıyorlar veya bazen başka zorluk dönemlerini beraber atlatmak zorunda kalıyorlar o yüzden ailenin de bu döneme ait özellikleri hangi dönemde yaşıyorlarsa buna ait özellikleri çok iyi bilmesi gerekiyor. Özellikle ergenlik dönemi çocukların dışarıdan daha fazla bilgi aldıkları aileden bilgi alma konusunda biraz daha reddedici oldukları bir dönem ve biz eğer bunu çok öğretmeye çalışan, çok yönlendirmeye çalışan bir aile olduğumuz zaman sıkıntılar ile biraz daha fazla karşılaşabiliyoruz. Mesela bu ilk çocukluğumuzun erken dönemlerinde daha henüz ilkokul dönemindeyken çocuklar anne babalarını tanımlarken daha farklı tanımlıyorlar. “Annem her şeyi bilir. Babam senin babanı döver.” Gibi hep annelerini babalarını daha yüksek bir konumda değerlendirerek bize söylemde bulunuyorlar ama ergenlik döneminde bu süreç biraz farklılaşmaya başlıyor. Ergenlik döneminde çocukların anne babalarını algılamaları değişiyor ve bazı ifadeler kullanıyorlar. “Sen beni anlamıyorsun, sen daha farklı bir çağdasın, geride kalmış durumdasın.” Ve ailelerin bu dönemde çocuklarının bu gelişimlerini kabulleri ve buna yönelik o gelişim dönemine göre çocuklara davranmaları bizim için çok kıymetli. Eğer bu ergenlik dönemine dair bir süreç varsa ailelerin çocukları değiştirmeye çalıştığı adımlar öfkenin arttığı, gerginliğin arttığı bir süreç olarak ortaya çıkıyor. Bazen bizim onlara yapmak istediğimiz yardım onlar tarafından yardım olarak algılanmayabiliyor, onlar tarafından olumsuz bir durum olarak algılanabiliyor o nedenle bizim süreci izlerken onların ergenlik dönemlerini fark ettiysek, onların bu yapılarını fark ettiysek tarzımızı biraz daha yumuşak hale getirmek gerekiyor çünkü eğer çocuklar kendilerine veya bir başkasına, bir zarar ile ilgili süreç düşünüyorlarsa çok büyük ihtimalle kendileri ile ilgili bir soru işaretleri olduğunu varsayıyoruz. Eğer ben kendimi beğenmiyorsam, ben kendimi eksik görüyorsam, ben kendimi bir toplum içerisinde yetersiz bir konumda görüyorsam o zaman benim öfkemin artma ihtimali daha yüksek, kendime veya başka birine zarar verme ihtimalim daha yüksek. O yüzden aile olarak beni bu süreçte bunu yönetip çocuğumun olumlu özellikleri ile daha çok ilgilenmem olumsuz özelliklerini düzeltmek için aceleci davranmadan geri planda durarak hareket etmem gerekiyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çocuğu seyretmek gerekiyor diyorsunuz hocam. Genç arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz ne olur? Bu son Ayşe kızımızın annesini dinlediğimde çok önemli bir boğuşma içinde olduğunu gördüm genç kızın ruh dünyasında yaşamak mı ölüm mü sıkıntılar, dışarıya karşı farklı bir profil vermeler, içinde intihar kararları veyahut da sonrasında psikiyatrist arama. Peki bu genç arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz ne olur?

Savaş Yılmaz : Bu yaşanan duygular insanı ümitsizliğe sevk ediyor, bir sonraki adıma artık ben eksik ben başlamış durumdayım, artık ben KHK’lı bir ailenin bir çocuğu cezaevindeki babanın çocuğu gibi bir etiketle ile başlamış durumdayım bazen dışlandım bazen maddi olarak eksik kaldım ve ciddi olarak benim ümidimi kıracak bir tablo var. dünya ile ilgili bir sonraki adım ile ilgili 10 sene sonrası ile ilgili benim eskiden hayal ettiğim bebekliğimde çocukluğumda hayal ettiğim tabloya ulaşamayacağım ile ilgili bir durum var ve bu beni ümitsizliğe sevk ettikten sonra aynı zamanda dona kalmaya sevk ediyor. Hareket gücümü azaltıyor, duygular konusunda biz hep çalışırken şuna özen gösteriyoruz; duygular bizim bağışıklık sistemimiz gibi çalışıyor. Ben duygularıma engel olamıyorum nasıl alerjik bir reaksiyon vermeyi durduramıyorsam duygularımı da durduramıyorum çünkü bana bir faydaları var, üzüntü bana ekstra bir şey katıyor korku bana ekstra bir şey katıyor, kaygı bana ekstra bir şey katıyor, benim hayatı daha iyi yaşamam için bir katkısı var ama ben bu duygu ile beraber kitleniyorsam, hareket edemiyorsam o zaman bu duygu beni ne yazık ki hareketsiz konuma getiriyor ve ilerlememi engelliyor. Biz tedavilerde hem kullandığımız ilaçlarda hem terapilerde hedefimiz duyguyu köreltmek değil, üzüntüyü, mutsuzluğu keyifsizliği kör etmek değil, hedefimiz yola devam etmek. Yola devam ederek yolda bu sıkıntının etkisinden kurtulmak ve hedefimize tekrar varmayı istiyoruz. Burada gençlere öneriyi aslında birçok yerde görüyoruz hem bazı yazarların kaynaklarında hem Kuran’ı Kerim’de hareket ediyorsan işlem değişiyor. Vücudumuzda buna benzer sinyal veriyor, bir kalbimiz var, durağan haldeyken dolaşımımızı destekleyen tek bir organ var kalp ama harekete geçtiğimiz zaman değişik bir şey oluyor, damar yapılarımız öyle bir damar yapısı ki harekete geçtiğiniz anda her kas grubu bir kalp gibi çalışıyor, toplardamarlarımızdaki kanı yavaş yavaş kalbe doğru döndürmeye başlıyor, pompalamaya başlıyor. Siz harekete geçtiğiniz zaman ne kadar çok hareket yapıyorsanız o kadar kalbiniz oluyor o kadar güçlü hareket ediyorsunuz. Vücut mesajı veriyor harekete geç, devam et, yoluna devam et.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Psikolojik ve fizyolojik olarak harekete geç diyor.

Savaş Yılmaz : Yola devam edip olumsuz duygulara rağmen işimizi yapmamız gerekiyor. Burada hem okul anlamında hem iş anlamında hem arkadaş çevresi anlamında ne kadar eğer yolumuza devam edebiliyorsak o kadar bu olumsuz duygularla baş etmek gücümüz artıyor. O yüzden kalkıp başlamak gerekiyor. Yani bir durağan hayattan kalkıp harekete geçmek nereye oluyorsa hangi yöne oluyorsa çünkü zaten gençlerimiz çok güzeller aslında harekete geçtikleri zaman işleri çok güzel hareket ettiriyor ama tabi çok büyük bir bela var karşımızda bize hareketsiz konuma geçen. Şimdi ben görüyorum Twitter’dan mesaj attı artık harekete geçmesine gerek yok gibi hareket ediyor artık ben yapılması gerekeni yaptım diyor oturuyor yerine o zaman çözüm gelmiyor ama ne zaman ayağa kalktık çalışmaya başladık. Bir şeyler attık işte ben sizi görmek mesela beni çok ümitlendiriyor hemen harekete geçtiğiniz anda bir şeyler olmaya başlıyor olanı görüyorsunuz harekete geçtiğini görüyorsunuz. O da ümidi tekrar arttırıyor yani “Bak adım atıyorum ya ben bak adım attım bu kadar yol gittim demek yaklaşıyorum hedefe yaklaşıyorum.” O yüzden harekete geçmek benim en önemsediğim tavsiye olurdu herhalde.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Peki harekete geçti diyelim bu hareketle ne yapmalı yani harekete geçti Evet ama ne yapacağım ben diye de bir kendi kendine soruyor hocam Ne dersiniz?

Savaş Yılmaz :Hocam burada gençleri ben hep serbest bırakmak taraftarıyım, yani çok çok kıymetli beyinler çünkü şeye dikkat ederseniz eğer böyle dünyada yapılmış böyle müthiş işler denilen işte Mesela bir Steve Jobs’un bir Apple kurması veya işte bir Bill Gates’in bir Microsoft kurulması veya işte Fatih Sultan Mehmet’in o dönemki vizyonu gençken yapılan şeyler ve onların beyinleri gerçekten güzel yere doğru gidiyor bazen böyle çarpıyorlar bazı yerleri ama yeter ki harekete geçsin o yolunu buluyor o yüzden onları böyle eğip bükmek taraftarı değilim Ama eğer bir şey söylemek gerekiyorsa kendilerine yatırım yapmalarını ben tavsiye ediyorum bu harekete geçtikleri yolda. Gerek bedenlerine gerek ruhlarına gerek statülerine bulunmak istedikleri yere kendilerine yatırım yaparak hareket etmelerini daha çok öneriyorum ama ailelere tavsiyem bu konuda yapabildikleri kadar onların bu gençlik döneminde bu vizyonlarına ne olur müsaade etsinler çok endişeliler biliyorum yani işte bazıları hayat görüşü anlamında bazıları dini görüş anlamında nereye gittiğiyle ilgili çok tedirginler farkındayım ama serbest bıraktığınız zaman tahmin ettiğiniz kadar kötü olmuyor çoğu zaman tahmin ettiğinizden daha iyi bir yere gidiyor yani sizin önerinizden daha güzel bir adım atıyorlar. Ben gençlere çok güvenmelerini istiyorum ailelerin.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki hocam gençler aileleri sıkıntılar yaşıyorlar ama diyorsunuz ki bazı kurallara uydukları müddetçe bu sıkıntıları aşmaları mümkün. Bazen o sıkıntılar da kendilerine aslında bir hayat tecrübesi olabilir yani sıkıntının dezavantaja değil de avantaja dönüşmesi de mümkün olabilir mi hocam. Yani ağır imtihanlardan geçme, tavırlar karakterler hal hareket bütün bunlarda olumlu bir değişime yol açabilir mi? Bunun yolunu nasıl bulabiliriz? Ne dersiniz?

Savaş Yılmaz : Travmalar sonrasında büyüme iyileşme diye bir faktörden bahsediyorlar ve tam dediğiniz gibi oluyor yani bir travma yaşıyor travma yaşadıktan sonra bunu çok farklı yorumluyor çok farklı algılıyor ve bu farklı algılama sonrasında eski travma öncesi halinden hem bedenen hem ruhen hem işte kendi vizyonu açısından çok daha farklı yerlere gelen bazı aileler var. Bu gerçekten çok kıymetli bir durum bu travmayı yorumlama şeklinde işler çok değişiyor. Bu gelen travmanın gelen sürecin yorumlanması ailenin bu sıkıntıya nasıl yaşadığıyla ilgili süreci belirliyor bu hem KHK ile ilgili böyle bazen böyle yazılarda okudum bunu hem de mesela bazı afetlerden sonra da gördüm bu KHK sürecinden sonra da gördüm yani bazı ailelerde çok ciddi bir olumlu değişim oluyor ama tabii bu yorumlama şekli her ailede farklı ve bu iyiye giden aileler de farklı farklı yorumluyorlar. Bu yaşanan olayı öyle bir yere koyuyorlar ki öyle bir taş olarak koyuyorlar ki bu onlar için çok kıymetli bir taşı öyle bir yere koyuyor ki ondan dünyayı kaldıracak güç gibi olumlu şekilde kodlayabiliyor. Travma ile kötü ile karşılaştığımızda güzel bir yere koyarsak çok iyi bir süreç yaşayabiliyoruz ama herkesin o taşı koyacağı yer farklı keşke böyle aklımda bir sihirli kelime olsa da herkese söylesem o taşı oraya koysalar herkesin sorunları bitse Ama ne yazık ki herkes bu taşın koyacağı yeri kendi buluyor Umarım herkese nasip olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Peki çok teşekkür ederiz hocam.

Değerli izleyenler hocamıza çok teşekkür ediyoruz Hemen programımızın ikinci bölümüne geçelim askeri öğrenciler, erler ve diğer birçok askeri personel daha geçtiğimiz günlerde 7. yıl dönümünü yaşadığımız darbe girişimi gecesinde korkunç bir kabusa uyandılar ve hayatları darmadağın oldu, altüst oldu işte bu mağdurlardan birisinin yakınıyla görüşeceğiz. Tülay Pekince Hanım hoş geldiniz.

Tülay Pekince:Teşekkür ederim Sayın vekilim, Tülay Pekince, Eyüp Bahadır Pekince’nin annesiyim Oğlum Adana İncirlik’te yakıt uçağı kullanan bir pilottu, o gece yedek 3. pilot olarak uçtu o gece. Sabaha sizin dediğiniz gibi bir kabusa uyandık. Oğlum cezaevined düşünün darbe oldu bir ülkede darbe oldu o ülkenin askeriyenin başında TSK’nın başında olan Genelkurmay Başkanı Bakan oldu darbeyi de bizim çocuklarımızın boynuna koydular, darbeyi de ağırlaştırılmış müebbet verdiler oğluma, dosyamız Yargıtay’da şimdi şu anda 7 yıldır tutuklular.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Darbe ile herhangi bir alakası olmayan binlerce kişi darbeci olarak ilan edildi. Sizin çocuğunuz o gece neler yaşadı?

Tülay Pekince: Benim oğlum o gece TSK’da bir terör saldırısı olduğunu söyleyerek benim oğlum Ankara emirle uçuyor Sayın vekilim. Adana İncirlik’ten uçaklar kalkmaz, Ankara emirle uçuyor uçaklar, Ankara’dan emirle uçulmuş ama tabii ki emir veren Hiç ortada yok  onlar düğündeler onlar eğlencedeler zaten onlar baştakilerle gayet samimi gayet güzel hareket ettiler. Onlar ne istedilerse onlar da verdiler ama karı koca hayatı yaşadılar, boşanınca çıkar ilişkileri bitince onlar boşandılar ama suçu günahı da gariban insanların boynuna koydular. Ben Diyarbakır’da 14 yaşında Kuleli Askeri lisesine vermişim çocuğumu. Ben çocuğumu devlete emanet etmişim ben eğer terörist isteseydim niye okuttum boğazımdan kestim. Ben 3 çocuk annesiyim 3 çocuk da büyütmüşüm ben o çocuklara bakıcılık yapmamışım Ben o çocukları annelik yapmışım Benim eşim bir devlet memuru 3 tane çocuğum var, ben 3 tane de çocuk bakmışım öyle büyütmüşüm çocuklarımı. Niye okutayıp da bir terörist edeyim 14 yaşında Kuleli Askeri lisesine vereyim. Ben Diyarbakır’da eline taş verirdim terör bana uzak bir yerde değildi ki. Sayın vekilim ben ilahi adalete inanan bir insanım bizler Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Müslümanlık görmesek dahi ama biz Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, sizin partinize iktidarın diliyle konuşayım Sizin partiniz hani bir “terör partisi” ya bakın ben eski bir asker annesi olarak bugün sizden Adalet istiyorum. Ben eski bir asker annesiyim bugün sizden ama adalet istiyorum sizden çünkü bu ülkede adalet yok. Nasıl bir darbe olur da Genel Kurmay Başkanı düğünde olur? Sayın Cumhurbaşkanımız da eniştesinden öğrenir ama bugün benim oğlum ağırlaştırılmış müebbet almış. Ya böyle bir ülke olabilir mi? Böyle bir Müslüman bir ülke! Bu nasıl Müslümanlık böyle? Ben Diyanet İşleri başkanına da buradan sesleniyorum eğer okuduğu Kur’an’ı anlayarak okuyorsa vay onun haline! Eğer okuduğu Kur’an’ı anlamayarak okuyorsa vay bizim halimize! Böyle bir ülke olur mu ya! Nasıl bir Müslümanız! 7 yıldır biz Adalet arıyoruz yedi yıldır Adalet! Bu kadar zor mu 7 yılda bu darbenin kimin yaptığını bulmak! Herkes her şeyi biliyor ama kimse konuşmuyor muhalefete de çok çok ağır veballer düşüyor muhalefete. O mecliste oturan 600 tane milletvekili bütün annelerin, bütün çocukların bütün eşlerin herkesin vebali onların boynunadır. Onlar orada maaş alıyorlar, bu insanlar suçsuz günahsız suçsuz günahsız cumartesi günü telefon günümüz bekliyoruz telefonun başında telefon günümüz değişmiş haberimiz yok, görüş günümüz değişmiş haberimiz yok ya Böyle bir şey olabilir mi? Çok dertliyiz ağır veballer var, herkes her şeyi biliyor kimse konuşmuyor ama Allah’ın adaleti yerini bulacaktır buna inanıyoruz. O 600 tane milletvekili onlar maaşlarını alıyor çoluk çocuğuyla beraber yiyorlar bu insanların günahı nedir? Terör saldırısı var diyorlar Bizim çocuklarımızı uçakları havalandırıyorlar o gece 3 tane uçak uçuyor, tanker uçak benim oğlum tanker uçakta üçüncü yedek pilot olarak uçmuş. Niye Genelkurmay Başkanı gidip sorguda mahkemelerde ifade bile vermedi! Benim çocuğumun suçu ne? Benim çocuğumun suçu Asker olmak mı bu ülkeyi korumak mı korumak istemesi mi? Ben Diyarbakır’da yaşıyorum Sayın vekilim ben gerçekten Diyarbakır halkına sonsuz teşekkürler ediyorum. Benim oğlum asker askeri lisede okurken ben Askeri lisede okuduğunu söylemiyordum ama ben bugün oğlumun içeride olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliyorum çünkü acı çekmiş insanlar acı çekmiş insanların halinden anlıyor. Ben hiçbir şey demiyorum benim vekilim Allah’tır, Allah’ın adaleti tecelli edecektir. Bizim imtihanımız geçti inşallah zalimler düşünsün, zalimlerin sırası geliyor. Biz Allah’ın verdiğine razıyız biz zalimin zulmüne razı değiliz. Müslüman bir ülkede bu kadar zulüm olmaz olmamalı! Biz bunu sabaha kadar sizinle konuşabiliriz bu zulmü, ülkede darbe oluyor ülkenin Cumhurbaşkanı eniştesinden öğreniyor o zamanki Başbakanın zaten hiç sevmediği bir 15 Temmuz, hiç sevmiyor 15 Temmuz olayını ama darbe bizim boynumuza kaldı. Suçsuz günahsız insanların boynuna kaldı darbe. Allah bunu kabul eder mi? Allah bunu kabul etmez! Biz Müslüman isek biz Müslüman bir ülkede yaşıyorsak zaten Müslümanlık diye bir şey kalmadı kurban olayım Sayın vekilim Bunlar dini de değiştirdiler ama Allah’ın adaleti er de olsa geç de olsa tecelli edecektir! Doğruların ortaya çıkma gibi bir huyu var doğrular ortaya çıkacaktır! Ben oğlumu istiyorum ben kimseden bir şey istemiyorum ben Adalet istiyorum!  Ben o mahkemelerde Adalet istiyorum ben bir şey istemiyorum kimseden! Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz nasıl bir ülke olduk ormanları yaşlı kadınlar koruyor ormanları, bir ülkenin ormanlarını yaşlı insanlar ağaçlara sarılıyor. Biz nasıl bir ülke olduk! Akıl tutulması yaşıyoruz gerçekten. Cümle bulamıyorum size konuşmak için bu yaşananlar nasıl bir haldeyiz nasıl duygular içindeyiz ben de bilemiyorum. Neyi biliyorum? Allah’ın adaleti tez vakitte tecelli etsin inşallah.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 7 yıldır büyük acılar yaşıyorsunuz büyük bir haksızlığa uğradınız, oğlunuz başarılı bir asker olarak sadece aldığı bir emri uygulamaya çalıştı ve darbe ile alakası yokken en ağır bir şekilde cezalandırılıyor. Müebbet bile değil ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriliyor, gencecik bir asker bir uçak pilotu inanılmaz ağır bir mağduriyete uğruyor ve her türlü aşağılamayı dışlamayı yaşadınız bu süreç içinde. 7 yılda neler yaşadınız? Mahkemeler nasıl seyretti?

Tülay Pekince: Mahkemelerde bizim zaten bütün pilotları Akıncı dosyası oluşturdular, 479 kişiye yarım saat içinde onların kararını verdiler, 479 kişinin kararı yarım saat içinde verilir mi? Kendi mahkemeleri yani karşındaki suçlu suçsuz diye ayırmadılar. Bir ülkeye pilot yetiştirmek için 10 milyon dolar para harcadılar. Yani bir pilotu yetiştirmek için ama ne yapacaksın bugün pilotları koydular içeriye. Tabii ki çok zorluk yaşıyoruz biz, Diyarbakır’dan Adana’ya gidiyoruz. Aynı gün geri geliyoruz. Bu zulüm! Diyarbakır’a vermiyorlar benim oğlumu, Diyarbakır’a gelmek istiyor Diyarbakır cezaevine gelmek istiyor vermiyorlar. Adanalı birini Diyarbakır’a vermiyorlar Diyarbakır’dan Adana’ya gidiyoruz özellikle yapıyorlar. Bu zulüm. Özellikle yapıyorlar Ankara’dan Akıncı dosyasından Diyarbakır’a vermişler bir sürü insanı. Allah kabul etmez bu zulmü.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yaşadıklarınız belli 15 Temmuz gecesi korkunç bir hadise bir kabus yaşandı oğlunuz ve siz böyle sizin gibi binlerce anne var erler kursiyer teğmenler subaylar hiç bilmedikleri haberleri olmadıkları bir olayla suçlandılar, askeriyede kuraldır emir alırsın yaparsın emir alıp da karşı çıkmak mümkün değildir. Bir de terör kalkışması var işte şuraya gidin denildiği zaman hiçbir şekilde bir askerin ona karşı çıkması düşünülemez. Peki bütün bunlar yaşandı oldu bitti Yargıtay’da bir karar bekleniyor Yargıtay da onarsa Anayasa Mahkemesi’ne gideceksiniz kimisini ona da kimisini onamadı bozulan kararlar var. Biz milletvekiliyiz meclisteyiz yargı mensupları mahkemelerde bu zulmü birilerinin bitirmesi gerekiyor. Sizin en son olarak çağrınız nereye? Bütün bu zulmü anlatmaya gerek yok büyük bir zulüm yaşıyorsunuz işin özeti bu ama zulmü bitirmek için ne yapılması gerekiyor? Kimlere sesleniyorsunuz meclise Cumhurbaşkanlığına yargı mensuplarına çağrınız nedir Tülay Hanım?

Tülay Pekince:Sayın vekilim seçimde Kılıçdaroğlu gönüllüsüydüm çok çalıştım Kılıçdaroğlu’na yani ona güveniyorduk inanıyorduk bu zulüm bir nebze de olsa bitecek diye düşünüyordum, bugün itibariyle değil seçim sabahı itibariyle kimseye güvenim kalmadı artık. Hiç kimse muhalefete de güvenmiyorum ama bizim vebalimiz de 600 tane milletvekilinin boynunadır! Onlar her şeyi biliyorlar Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Ali Babacan onlar o zaman bu işin içindelerdi niye konuşmuyorlar? Sayın Temel Karamollaoğlu’nun yanına gittim oraya ona dedim ki; ben bugün iktidarın diliyle konuşuyorum sizinle. Herkes dinsiz imansız siz dinli, imanlısınız siz bizim için ne yaptınız? Orada 20 tane erkek vardı dedim ki ben de bir Müslüman bir kadınım ne işin var sizin içinizde ben burada bugün size derdimi anlatayım! Sizin eşleriniz yok mu Sizin anneleriniz yok mu kardeşleriniz yok mu? Ben de Müslüman bir kadınım geldim buraya size derdimi anlatmaya ben o Müslümanım diye geçinenlere Müslüman oyu istiyorlar yani örtülü analı bacıların oylarını istiyorlar ya onlara sesleniyorum; Tülay annenin yüreğinde yalan kor alev onların da yüreğinde yansın Sayın vekilim. Ben 14 yaşında devlete emanet etmişim evladımı. Bugün benim evladım içeriye koymuş ben hiç bilmediğim cezaevi, karakol yüzü görmemişiz biz. 600 tane milletvekiline sesleniyorum o aldığınız paranın hiçbir kuruşa helal değil onlara! Hazreti Ömer’in adaletiyle geldiler onlar, Hazreti Ömer’in adaletini savunacaklardı Dicle’nin kenarında bir koyun, onun adaletini söylüyorlardı Hazreti Ömer’in adaletini ne oldu! Biz aynı ülke değil miyiz biz aynı insanlar değil miyiz neyimiz değişti? Rant değişti para değişti değil mi? Onlar yesinler bunun Allah’a çok şükür Sayın vekilim ben zalim değilim zalime arkadaş da değilim ama zalimin zulmünü Allah bitirsin artık! Ben bunu derim, Tülay annenin vebali de 600 vekilin boynunadır, dilsiz şeytanların boynunadır, bilip de konuşmayanların boynunadır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli izleyenler Tülay Pekinci, Melek Çetinkaya ve binlerce anne feryat ediyor ve bir çözüm arıyor meclise çağrı yapıyor! 600 milletvekili orada boş yere durmasın diyor ve biz onları çözüm diye gönderdik iktidarın zulmü olabilir haksız kararları, yargının haksız kararları olabilir ama milletvekillerine önemli bir çağrısı var Tülay Pekince’nin. En ağır bir şekilde en yürekten bir şekilde ve bir anne kalbiyle söyledi anlayan anladı ve bütün sözlerini içtenliği ağırlığı bizim kalbimize nüfuz etti. Haftaya Salı günü saat 21.00’da yeni bir ÖFG TV programında görüşmek dileğiyle hepinize hayırlı akşamlar diliyoruz hoşça kalın.

Yorumlar