14 Ağustos 2023

ÖFG TV’den herkese merhaba, her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile sizlere sunduğumuz programımıza bu akşam da başlıyoruz.

Programımızda bugün 2 konu var. İlki bu hafta boyunca tartıştığımız inanılmaz vahim bir saldırı! Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde bir saldırı gerçekleşti. En az 5 kişi yaralandı, bir mahpus şiş kullanarak bir saldırı gerçekleştirdi. İşkence ve eziyet ederek mahpuslara saldırdı. İnanılmaz bir olaydı, bu yüksek güvenlikli bir hapishanede yaşanıyordu. Bugün tam 9 gün oldu. Adalet Bakanlığı bir açıklama yapmıyor! Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bir açıklama yapmıyor. Yeni Bakan Sn. Yılmaz Tunç bir açıklama yapmıyor ve bu konuyu araştırmak üzere Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Amed Şubesi ve Diyarbakır Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu harekete geçti ve temsilcilerini Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne gönderdi. Rapor düzenleyen iki temsilci avukat bizlerle olacak ilk bölümde.

İkinci bölümde yine bölgedeyiz, Adıyaman’dayız. Adıyaman Tabip Odası’ndan Dr. İsmail Tosun bizimle birlikte olacak ve Adıyaman’da deprem felaketi sonrası son durumu bize anlatacak. Bina yıkımları, hastalık riskleri, asbest ile ilgili tehlikeler ve diğer birçok konuya değinecek. Biz hiç vakit geçirmeden, geçen haftanın bu inanılmaz olayına dönüyoruz. Cezaevlerinde durum çok kötü ve ağır hak ihlalleri yaşanıyor. Cezaevleri haddinden fazla kalabalık, hak ihlalleri çığırından çıkmış durumda, denetimli serbestlikler ve şartlı tahliyeler çıldırtıcı nedenlerden, inanılmaz hukuksuzluk ve vicdansızlık içeren, çıldırtan nedenler ileri sürülerek verilmiyor ve hepsinin üstüne bir de artık cezaevlerinde can güvenliğiniz yok. İnanılmaz bir saldırı gerçekleşti ve bu saldırı duyduğumuz zaman biz ilk önce iyice tetkik edelim dedik, kulaklarımıza inanamadık fakat sonunda anladık ki bu saldırı doğruydu ve hemen harekete geçen hukukçular bu konuyu araştırmak üzere Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne hemen intikal ettiler ve görüşmeler yaptılar. İşte ilk bölümümüzün konusu ve konukları bu olacak. Avukat Fırat Taşkın ilk konuğumuz. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Amed Şubesi adına Diyarbakır’dan Elazığ’a gittiniz ve 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde görüşmeler yaptınız. Ne oldu? Ne bitti Fırat Bey?

Av. Fırat Taşkın: Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde gerçekleşen fiziki saldırı ve ölümcül nitelikte yaralanma olayına ilişkin olarak yoğun başvuru geldi bize. Biz de başvurulara istinaden Diyarbakır Barosu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği olarak 9 Ağustos tarihinde cezaevine gittik. Cezaevine gittiğimiz zaman tespit ve raporlaştırma faaliyeti üzerinden cezaevine gittik. Başvuru yapan mahpuslarla görüşme yaptık. Başvurucuların bildirimi ile birlikte rapor yayınladık ve kamuoyuna duyurduk. Başvuru yapan mahpusların aktardıkları şu şekilde; öncelikle olay öncesinden bahsedelim. Olaydan 1 hafta önce ilgili cezaevinde arama yapılıyor ve saldırıyı gerçekleştiren failin odasının aranmadığı, mahpuslar tarafından bize aktarılıyor. Hatta saldırıyı gerçekleştiren fail diğer mahpuslara seslenip, olayın mağduru olan mahpuslara seslenip “Benim odam aranmadı.” Diye söylüyor. Tek bir fail bu saldırıyı gerçekleştirmiyor. Yanda bir fail daha var. Bu fail de 2 hafta önce tekli hücreye konuluyor. Bu failler saldırı gerçekleştirilen mağdurların koridorun bir arka koridorunda kalmaktalar. Olay günü saldırıyı gerçekleştiren fail kalp rahatsızlığı yaşaması üzerine hastaneye götürülüyor. Hastane dönüşü gece saat 03.00’da bir gardiyan ona eşlik ediyor tekli hücresine götürülmek için. Bu esnada fail saldırıyı gerçekleştiren mahpus bu gardiyanı etkisiz hale getiriyor ve sorduğum zaman bu gardiyanın vücudunda herhangi bir yaralanma olup olmadığını, bize t shirtünün yırtıldığını aktardılar. Gardiyanı etkisiz hale getirdikten sonra kendisi gardiyanın elinden kapı kolunu alıyor. Bilindiği üzere cezaevinde bütün kapılar kilitli. Hem koridor kapıları hem de hücre kapıları. Kapıları açmak için ilk başta kilidi açmak gerekiyor sonrasında demir kolla kapıyı açmak gerekiyor ve maalesef olayın gerçekleştiği gün ne koridor kapıları ne de hücre kapıları kilitli değil. Sadece demir kolla açılabilecek şekilde bırakılmış. Bu fail diğer faille birlikte hücrelere giriyor.

Gergerlioğlu: İkinci bir konuğumuz daha olacak Diyarbakır Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu’ndan bir avukat hanım daha konuğumuz olacak. Elazığ Cezaevi’nde bu vahim saldırı nasıl oldu? Bununla ilgili bir açıklama halen yapılmıyor! Bu da olacak bir hadise değil. Sureten bir açıklama bile yok! Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yalanlamaya çok meraklıydı. Biz ne desek yalanlar! Buyurun kardeşim hadi bakalım bunu da yalanlayın! Sn. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü buyurun yalanlayın bakalım! 9 gündür açıklama yapamıyorsunuz! Cezaevleri kevgire dönmüş ve isteyen istediği infaz koruma memurunu etkisiz hale getiriyor, istediği koğuşa giriyor, dakikalarca terör estiriyor, insanları öldürmeye çalışıyor. Şişlemeye çalışıyor, işkence ediyor ve sizden hala bir açıklama yok. Ne yapıyorsunuz? Ne ediyorsunuz? Olayı nasıl olur da bir şekilde örtbas edebiliriz hesapları mı yapıyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyoruz. Büyük bir infial oldu, yakını Elazığ Cezaevi Kampüsü’nde olan binlerce kişi büyük bir tedirginlik yaşadı, “Benim yakınıma da bir şey oldu mu?” diyerek çok büyük bir tedirginlik yaşadılar ve ardından bu raporun ortaya çıkması ile en azından biraz sakinleşti insanlar. Diyarbakır Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu’ndan Av. Adile Salman ile görüşeceğiz. Raportör ikinci hukukumuz Av. Adile Salman Diyarbakır Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu’ndan.

Av. Adile Salman:Biz raporda da yeterli bir şekilde olayın gelişim seyrini açıklamıştık. Olayın ne şekilde geliştiğine dair daha detaylı bize açıklama yapması gereken Adalet Bakanlığı’dır. Bunun soruşturulması noktasında bizim bir dönüş beklediğimiz, kameraların incelenmesi ve o gün görevli olan tüm infaz koruma memurlarının tanıklığının alınması, nöbetçi memurunun tanıklığının alınması ve oradaki aslında hem saldırıya uğrayan mahpusların hem saldıran kişilerin hem tanık olan mahpusların, sesleri duyan mahpusların dahi tanıklığına başvurulması gereken geniş kapsamlı bir soruşturmanın sürdürülmesi gerekiyor. Bizim bu noktada zaten 9 gündür söylediğiniz gibi Adalet Bakanlığı’ndan bir cevap bekliyoruz. Bu noktada henüz cevap olmuş bir açıklama yok, genel olarak herkesin bildiği bir alan aslında cezaevleri maalesef ki her aileden neredeyse bir yakınının, tanıdığının cezaevi geçmişinin olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Bu noktada cezaevlerinde neler yaşandığına dair bir fikir sahibi durumu herkeste mevcut. Herkes bu durumu yaşamış ve bizler hem komisyon olarak hem ÖHD olarak hem Baro Cezaevi Gözlem Komisyonu olarak bunun en azından yakından tanıklığını yapmaya çalışan ve duyurusunu yapmaya çalışan bir yerden yaklaşmaya çalışıyoruz ki mahpusların bir nebze sesi olabilelim. Bu yaşanan durum ile ilgili öncesinde şöyle bir açıklama yapmak gerekiyor; saldırıya maruz kalan mahpusların olduğu koridor aslında Adalet Bakanlığı’nca tehlikeli mahpus statüsü alınmış olan mahpuslar ve tehlikeli mahpus statüsü alan mahpuslar her biri tekli hücrede infazını sürdürüyor. Aslında olayın gelişim seyrine bakılınca arka koridorda olduğu iddia edilen, biz her şeyi iddia olarak söylemek zorundayız çünkü bu iddiayı netleştirebilecek kişiler yine soruşturma makamlarıdır. Arka koridorda olan bir fail mahpus gelip bunları yapabiliyorsa, arka koridorda olan mahpus da tehlikeli mahpus statüsünde olan kişidir. Hem saldırıya maruz kalan kişilerden bizim aldığımız tanıklık ve kendi beyanlarına göre tehlikeli mahpus statüsündeler. Tehlikeli mahpus statüsünü açıklamamız gerekiyor ki insanlarımız bilsin bu noktada ne şekilde bir güvenlik açığının olduğu noktasındaki vehameti görebilelim diye. Tehlikeli mahpus statüsünü almış olan kişi Adalet Bakanlığı kararı ile bu statüyü almış oluyor ve diğer tüm hapishanedeki mahpuslardan çok daha farklı bir infaz rejimine tabi tutuluyor. Bu kişiler ile bu koridor ile ilgilenen infaz koruma memurlarının dahi tekli o koridora girebilecek bir durumda değil. çünkü her birinin can güvenliğinin sağlanması gerekiyor bir diğeri o kişinin bir telefon görüşü için bir ziyaretçi görüşü için odasına çıkartılması halinde de yine tek bir infaz koruma memuru asla eşlik etmez. Onun dışında diğer mahpuslar ile yüz yüze görüşmesini de geçtim yüz yüze asla görüşemez, tehlikeli mahpus statüsündeki kişi yüksek ses ile bir başka odaya dahi seslenemez bu bir disiplin cezası sebebidir. Bize aktarılan ve rapora yazdığımız şekliyle saldırıyı uygulayan kişi öncesinden diğer odalara seslenip hangi odada kimlerin kaldığını sesler yoluyla tespit etmeye çalışmış ve aslında bu iki hafta öncesinden beri süren bir çalışma, saldırıyı yapan kişi tarafından ve tehlikeli mahpus statüsünde olmasına rağmen bu bir engellemeyle, disiplin cezasıyla karşılaşmamış. Daha önceki yayınladığımız raporlarda da görüyoruz. Hapishanelerdeki yüksek güvenlik önlemlerine hepimiz şahidiz, yüksek güvenlik önlemleri adı altında aslında yapılan tecride de şahidiz. Yüksek güvenlik önlemi adı altında mahpusların hepsinin zaten tecrit edildiğine şahidiz. Bir hapishanede, bir güvenlik açığının oluşması ihtimaline oran dahi belirleyemiyorum. Bir kurumdan örneklerle çoğaltmam gerekiyor çünkü bütün insanların bunu bilmesi gerekiyor. Nasıl bir güvenlik açığının olma durumunu önceki örneklerle gözler önüne serebilirsek bu daha iyi anlaşılabilir. Bunun sadece bireysel, bir mahpusun herhangi bir psikolojik sebebine bağlanamaz. Bir personelin o anki gece ihmaline dayandırılamaz. Bunun görebilmesi için önceki örnekleri bilmemiz çok önemli. Bir mahpus yüksek güvenlikli bir kurumdan başka bir yüksek güvenlikli kuruma aktarılırken dahi çıplak arama adı altında yine yüksek güvenlikli önlemini alma sebebiyle onur kırıcı bir davranışa maruz kalabiliyor, bunun bütün şikayetlerini başvurularını yaptığımız zaman kurum güvenliğini sağlamamız gerekiyor. Kurum güvenliği adı altında onur kırıcı muameleye maruz kalabiliyor mahpuslar. Daha önceki karşılaştığımız örneklerden bahsetmek istiyorum. Ya da bir mahpus odasındaki vantilatörün küçük vidasını çevirmeye çalışırken orada bir kesici alet oluşturmaya çalışıyor iddiası ile 11 gün hücre cezasına çarptırılabiliyor. Buna maruz kalabiliyor! Ya da bir başka mahpus sadece tek bir amacı olan, kendisine verilen plastik kaşıklar veriliyor mahpuslara ve plastik kaşıkların da normal boyutta olan bir plastik kaşığın yarısı şeklinde veriliyor çünkü yüksek güvenlikli önlemleri almaları gerekiyor. Bu mahpus bir plastik kaşığın yarısı boyutunda olan bir plastik kaşığı sadece domates kesmek için sivriltmeye çalışırken dahi bu kameradan görülüp 11 gün hücre cezası çarptırılabiliyor çünkü yüksek güvenlikli bir cezaevinde yaşıyor. Bunun tüm hapishanenin güvenliğini sağlamak zorunda bu personeller. Böyle bir süreçten bahsediyoruz, böyle disiplin cezaları ile karşılaşan mahpuslardan bahsediyoruz ve bunların birçoğu aslında tecrit edilmiş mahpuslardan bahsediyoruz ve böyle yüksek güvenlikli hapishanelerden bahsediyoruz. F Tipi Yüksek Güvenlikli hapishaneler de yetmiyor Türkiye için S ve Y Tipi Yüksek Güvenlikli hapishaneler oluşturuluyor. Tehlikeli mahpus statüsünde saydıkları Adalet Bakanlığı kararı ile ve bunun hangi gerekçelerle olduğu net belirlenmemişken. Sadece tek bir ibare var, özel gözetim gereken tutuklu ve hükümlüler. Tek bir ibare var. Tehlikeli mahpus statüsünü alma gerekçesinin hiçbir gerekçesi yok. S ve Y tiplerine bu şekilde mahpuslar sevk ediliyor. S ve Y Tipleri hepimiz şahidiz tüm aileler de bunu bilir, tüm S ve Y Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishaneleri kampüs cezaevleri hepsi şehrin dışına kurulur çünkü yüksek güvenlikli olması gerekiyor. Böyle bir hapishane sisteminden, infaz sisteminden bahsettikten sonra az önce Fırat Bey de anlatmaya başlamıştı, olayın gelişim seyrini biz bile avukat görüş odasında dinlediğimizde bunun sadece bir ihmal ile açıklanamayacağını bir hukukçunun bile anlatmasına gerek yok. 1 yıl boyunca hapishaneye gidip gelmiş, yüksek güvenlikli önlem altında, hatta arama yaparken ziyaretçi görüşüne giderken bu güvenlik önlemi altında çıplak aramaya maruz kalan aileler bunu çok iyi bilir. Bir ihmal ile bunu ölüme götürebilecek bir saldırıyı bir ihmal ile açıklamayazlar.

Gergerlioğlu: Burada önemli bir cümle söylüyorsunuz. Olay bir ihmal ile açıklanabilecek bir boyutta değil diyorsunuz.

Av. Adile Salman:Değil bunu dediğim gibi sadece raporu okuyan, olayın gelişim seyrini okuyan herhangi bir insan dahi bunu bilebilir, bir ihmal ile açıklanabilecek bir boyutta değil olayın gelişim seyri ve bunun mutlaka Adalet Bakanlığı’ndan bir açıklama yapılması gerekiyor, bundan sonra şu an hapishanede herhangi bir yakını olan tüm insanlar bunun endişesini yaşıyor, bu yaşanıyorsa devamında neler yaşanacak? Bu endişe hepimiz tarafından yaşanıyor, biz hukukçular tarafından da ve tüm hak mücadelesini veren kurumlar tarafından da yaşanıyor ve halkımız tarafından yaşanıyor. Bunun için bir açıklama yapılması elzemdir. Sizlerden de bu noktada Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun bir kamuoyu oluşturma noktasına çabalarınızı görüyorum. Raporumuz açık, tüm hesaplardan bunun duyurusunu yaptık. Raporda da şu şekilde; fail mahpus olarak adlandırıyoruz, araştırılması onlara kalmış. Bir mahpus gece saat 03.00 sıralarında hastaneden dönerken kendisine eşlik eden tek bir infaz koruma memuru var ve bu infaz koruma memurunun etkisiz hale getirildiği iddia ediliyor. Bu statüde olan bir mahpusun onun odasına götürürken tek bir infaz koruma memurunun eşlik etmesi olağandışı. Bu infaz koruma memuru etkisiz hale getiriliyor, onun elinde oda kapıları açmaya yarayan demir kol ele geçiriliyor, infaz koruma memuru bir odaya kilitleniyor iddiası ve ondan sonra bu fail olduğu iddia edilen mahpus bir başka kendi koridorunda ve 2 hafta önce o koridora getirilmiş bir başka mahpus arkadaşının odasını açıp onu da yanına eşlik olarak alıp diğer koridora, aslında kendilerince hedef olarak gördükleri bir diğer koridora yönelip tek tek oda kapılarını açıp her birine hem hakaret, hem tehditler ile ve ellerindeki hem demir kolla ve diğer mahpusun elinde de sivri bir alet olduğu iddia ediliyor. Rastgele bir darp durumu gerçekleşiyor ve her odaya bu şekilde girişler yapılıyor. Bu oda girişleri de sadece bir demir kolla açılabilecek odadan bahsetmiyoruz hapishanelerde. Her koridorun da kilitlendiği bir hapishaneden bahsediyoruz çünkü Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli hapishane. Koridor kapıları kilitli değil. Oda kapıları kilitli değil sadece demir kolla açılabilecek şekilde açık bırakılmış ve 1 hafta öncesinden de tüm odalarda arama yapılmış olmasına rağmen bu 2 mahpusun odasında arama yapılmıyor. Bu da kafalarda soru işareti bırakan bir husus, odaların koridor kapılarının kilitli olmaması, kafalarda soru işareti bırakan bir husus ve en nihayetinde de bu saldırıyı gerçekleştiren mahpusun hangi odaya girdiyse o odadaki kişinin kim olduğunu bilecek şekilde tehditler savurduğu bir olaydan bahsediyoruz. Her birinin kendi yargılandığı dosyadan onu suçlayacak bir boyutta bir tehdit ve hakaret içerikleri ile hem sözlü saldırı hem fiziki saldırıdan bahsediyoruz. Olayın gelişim seyrinin hiçbir aşamasında “Şu şöyle olmuş olabilir. Bir tesadüftür.” Diyebileceğimiz bir durum maalesef ki göremiyoruz. Elbetteki hepsinin aydınlatılmasında soruşturma makamları yapacaktır, onların kamera gözlemleri ile bu daha netliğe kavuşacaktır. Bir diğer ihmal de bu şekilde 5 odaya saldırı gerçekleşiyor, bağırışlar oluyor, yüksek sesli sloganlar atılıyor ama nedense bu saldırı 1 saat boyunca sürebiliyor ve karşılığında personelin müdahalesi, nöbetçi müdürün müdahalesi vs. orada yüksek güvenlik önlemi alan diğer güvenlik personellerinin müdahalesi 1 saat boyunca gerçekleşmiyor. Siz de ve bizi izleyen, raporu okuyanlar da okuduklarında bunun her aşamasında sadece bir tesadüfi bir ihmal olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunun bir şekilde açıklığa kavuşması gerekiyor, saldırının başlama aşaması, sürme aşaması, müdahalesiz kalması ya da müdahale boyutunun ne şekilde olduğu, sonrasında saldırıya maruz kalanların sağlık durumunda ne derece müdahale edilebildiği, şu an durumlarının ne olduğu, bunların hepsinin açıklanması gerekiyor. Hepsi soru işareti olarak kalıyor ve bu saldırıda bu şekilde rapora, kamuoyuna rağmen 9 gün boyunca sessiz kalınması önümüzde hapishanelerde daha neler olabileceği noktasında daha büyük soru işaretleri doğuyor. 9 günlük sessizlik daha büyük bir tehdit doğuruyor.

Gergerlioğlu: Aslında biz 9 gündür feryat ediyoruz, ben her gün bir hatırlatma yapıyorum bakanlığa, cezaevini aradım, herkes açıklama yapmaktan kaçınıyor ve sizin raporunuz sonrası aslında biraz toplumun içi rahat etti, en azından ne olup ne bittiği yönünde bilgiye ulaştılar. Tevatür değil de bir bilgiye raporunuz ile ulaştılar ama ardından bakanlığın herhangi bir açıklaması gelmiyor. Siz bunu neye bağlıyorsunuz? Koca bakanlık, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bu kadar vahim bir olay hakkında açıklama neden yapmıyor? Şimdiye kadar bizim bildirdiğimiz bazı ihlaller konusunda hemen apar topar yalanlama açıklamaları yapan ve aslında dediğine kendisi de inanmayan Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı bu sefer herhangi bir bahane de bulamıyor herhangi bir açıklama da yapamıyor nedir bu iş? Ne dersiniz?

Av. Adile Salman:Bunun açıklamasını onların açıklamasını öğrenmeye bırakıyorum. Genel süreci ve birbirinden bağımsız olmadığını düşündüğüm diğer olayı da aktarmak istiyorum. O da basında çok yer almadı ama bizim Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlik’teki olay 6 Ağustos’u 7 Ağustos’a bağlayan gece gerçekleşti. 6 Ağustos’ta Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishane’de havalandırmada bir mahpusa sırtında böbrek üstüne denk gelecek şekilde mermi çekirdeği isabet ediyor. Bu da bir tesadüf olarak açıklandı, bir tesadüf olduğuna yoruldu. Henüz ikna olunulmuş bir durum gerçekleşmedi, bunu da bir iddia olarak şu an burada aktarmak istiyorum, tarih bazlı birbirine yakın tarihlerde olması ve aslında ikisinin de bir tehdit içerikli olduğu düşünüldüğünden dolayı bunu da paylaşmak istedim çünkü tüm mahpusları ilgilendiren iki farklı yüksek güvenlikli de benzer tarihlerde bu şekilde yaşamı ihlal edebilecek bir boyuttaki tehdit unsurları ne bizler açısından kabul edilebilir ne de asla Adalet Bakanlığı’nın buna göz yumabilecek bir pozisyon değildir. Halen bir açıklama yapılmadı, biz halen onun açıklamasına kadar biz yine kendi izlem görevimizi yerine getireceğiz ama en nihayetinde bunun baş sorumlusu Adalet Bakanlığı’dır ve soruşturma makamlarıdır onlardan olan açıklama noktasında sizlerin de desteği ile kamuoyundan sonra herhalde açıklama yapmaktan artık kaçınmayacaklardır diye düşünüyorum.

Gergerlioğlu: Biz gereken baskıyı yapıyoruz ama hala açıklama yapılmamasını da inanılmaz buluyoruz çünkü hakikaten sıradan bir olay değil, çok vahim bir cana kast olayı var. Allah’tan bir ölüm olayı yok, bir yaralama olayı var. Peki kaç kişi yaralandı? Hayati bir yaralanma var mı? Hangi suç ithamı gruplarına yönelik yapılmış bir saldırı var ortada?

Av. Adile Salman: Farklı suç tiplerinden yargılaması süren ve biten mahpuslara yönelik tek bir suç tipine yönelik bir durum değildi. 5 kişiye yönelik bir saldırı gerçekleşti, bu 5 kişiden durumu ağır olduğu düşünülen bir mahpus vardı. Diğerlerinin durumunun ağır olmadığı söylendi, durumu ağır olan mahpus ile de görüşmek istedik biz gittiğimiz gün, hastanede olduğu gerekçesiyle doğrudan onunla görüşemedik. Böyle bir durum aktarımı yapabilirim sizlere.

Gergerlioğlu: Şu an binlerce kişi diken üstünde çünkü yakınlarının bulunduğu bir cezaevi, adında güvenlik geçen bir cezaevi güvenliği sağlayamamış ve çok vahim ve korkunç bir saldırı gerçekleşmiş. Siz bu olayın devamı olabileceğini mi düşünüyorsunuz? Buradaki bu duyarsızlık, cevap vermeme hali neyi işaret ediyor?

Av. Adile Salman: Bizim için sessizlik hali şu şekilde bir tehlikedir; biz tüm hapishane ziyaretlerimizde ve raporlarımızda birçok hapishanenin aslında benzer keyfi uygulamalara mahpusların maruz bıraktığını görebiliyoruz ve nihayetinde dayandığı mahpusa ağır tecrit ve izolasyona tabi tutma üzerine uygulamaların yapılması. Şu an ağır tecritten ziyade yaşam hakkının ihlal boyutu var önümüzde. Eğer ki tecrit bu şekilde yaygınlaştırılabiliyorsa bir yaşam hakkı ihlali neden yaygınlaştırılamasın! Önceki durumlarımızdan görebildiğimiz kadarıyla evet bir hapishanede bir ihmal olduğu da bu ihmal üzerine gidilmediğinde ya da bu ihmal soruşturulmadığında bu bir başka ihmalin önünü açabilecek bir boyuta varabiliyor. Şu an bizim bir sonrakinden de ziyade mevcut saldırıda da gerçekleşen ihmalse bunun açıklanması gerektiğine ilişkin bir çabamızın olması gerekiyor çünkü devamı gelir veya gelmez bu meseleden ziyade şu an oluşan 5 mahpusun yaşam hakkının ihlali ile karşı karşıyayız. Bu basite indirgenebilecek ya da devamı gelir gelmeze bağlanabilecek bir durum değil. Doğrudan şu anki durum ile dahi ilgilenip bunun artmaması üzerine bir çalışmamızın olması gerekiyor.

Gergerlioğlu: Siz soruşturulması gereken hususları ortaya serdiniz. Bu konuda ne bekliyorsunuz Adalet Bakanlığı’ndan Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nden cezaevi yönetiminden beklentiniz nedir? Zaman açısından içerik açısından beklentileriniz nedir? İki kurum adına, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ve Diyarbakır Barosu Cezaevi Gözlem Komisyonu adına beklentileriniz nedir? Çünkü biz bırakın bu detayı açıklamayı olayı kısaca açıklayan bir açıklama bile duyabilmiş değiliz ama anladığım kadarıyla sizin sorgulanmasını soruşturulmasını istediğiniz oldukça önemli detaylar var, buyurun onları da son olarak sizden dinleyelim.

Av. Adile Salman:Olayın gelişim seyrini anlatırken de aşama aşama giderken şunları açıkladım; soruşturma makamının dikkat etmesi gereken hususlar raporumuzda da mevcut. Saldırıyı gerçekleştiren failler ne zaman oraya getirildi? Gerçekten bu saldırıdan bunu bir iddia olarak söylüyoruz; o saldırı gerçekleşmeden 2 hafta önce onlar oradaydı ama bir diğeri ne zamandan beri Elazığ Yüksek Güvenlikli hapishanedeydi? Bu saldırıya maruz kalan kişiler ne zamandan beri yüksek güvenlikli hapishanedeydi? Eş zamanlı mı getirildiler? Yoksa bu sadece bir tesadüf müydü? Daha öncesinden bu kişinin yüksek sesle diğer odaları tespit etmeye çalıştığına yönelik iddialar var! Bu gerçekten gerçekleşti mi? Gerçekleştiyse bunun disiplin cezası verildi mi? Bu mahpus bu şekilde önlendi mi? Bunun güvenlik önlemi alındı mı? O gün koridor kapıları neden kilitlenmedi? O gün koridor kamerası çalışıyor muydu? Bunların tamamen belirlenmesi gerekiyor. O gün o mahpus gerçekten hastaneye gitti mi? Hastaneye gitmeden de mi böyle bir saldırı gerçekleşti? Şu an olayın tüm her bir adımında bir muğlaklık var! Bizim söylediğimiz doğrudan mağdur mahpuslardan saldırıya maruz kalan mahpuslardan aldığımız aktarımlar, doğrudur bunlar gerçekleşti ama her bir aşamada neden bu vardı? Neden 1 saat boyunca bu seslere saldırıya rağmen sessiz kalındı? Bir bütünlüklü olarak herkes tarafından biliniyor muydu? Ya da herkes mi tehdit altındaydı? Bunun hepsinin cevabının verilmesi gerekiyor, birçok soru var, soruları o kadar çoğaltabilirim ki o kadar çok muğlaklık var çünkü başta da size belirttim; bir yüksek güvenlikli hapishaneden bahsediyoruz ve yüksek güvenlik adı altında mahpusların tecrit edilme durumlarında bizim yaptığımız itirazlardan bahsediyoruz. Bu itirazlar dahi yüksek güvenlikli, bizim güvenliği öncelememiz gereken denilen bir infaz sisteminden bahsediyoruz! Eğer ki bu şekilde güvenlik açığı oluşuyorsa o zaman bir diğer uygulamaların da aslında tüm infaz uygulamalarının tüm hapishaneye uygulamalarının sadece tecride mi yönelik? Bunun da açıklamasının yapılması gerekiyor. Tecrit ve izolasyon diye mahpuslar üzerinde uyguladığını iddia ettiğimiz ve uygulandığını hepimiz tarafından bildiğimiz uygulamaların hepsinin demek ki keyfi uygulama olduğunun da bir göstergesi bunlar çünkü bir yüksek güvenlikli hapishane için bir güvenlik açığının oluşması çok da kolay bir hareket değil.

Gergerlioğlu:Çok önemli şeyler söylediniz ve bütün bunların soruşturulması gerekiyor. Son derece önemli güvenlik açıklarını söylediniz, bu güvenlik açıkları gerçekten bilmeden oluşmuş açıklar mı yoksa bilerek oluşturulmuş açıklar mı? Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç size soruyorum, Sayın CTE Genel Müdürü Enis Yavuz size soruyorum ve halen cevap vermiyorsunuz! Bu nasıl bir sorumsuzluk anlamak mümkün değil! 2 önemli kurum çok ciddi bir rapor hazırladı ve soruları sizin cevaplamanız gereken soruları size sordu. Halen bir cevap yok! 9 gün az bir süre değil ve mahpuslar yakınları diken üstünde. Önemli bir tedirginlik yaşanıyor şu anda, zaten adil olmayan yargılamalarla insanların özgürlüklerini gasp edip ardından da o zindanlarda o hapislerde haklarını gasp ettikten sonra bir de canlarına mı kast ediyorsunuz diye size soruyoruz? Çok önemli bilgiler verdiniz, değerli rapor oluşturdunuz, önemli bir görev ifa ettiniz, hiç gecikmediniz anında cezaevindeydiniz ve önemli bir raporu hemen kısa sürede kamuoyuna açıkladınız. Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün yapmadığı bir işi yaptınız, çok kritik bir anda çok kritik bir rol oynadınız ve en azından binlerce kişi ne olduğunu anladı ve büyük tedirginlikler en azından biraz dindi çünkü “Bir ölüm mü var? Veya benim yakınıma da bir saldırı oldu?” gibi soruları binlerce kişi soruyordu. Çok teşekkür ediyoruz, gelişmeleri daha sonra hep birlikte takip etme sözü veriyoruz. Ben de Meclis’te konuyu gündem ederek canlı bir şekilde takip edeceğim. Konu hakkında zaten soru önergelerimizi sorduk, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na sorularımızı ilettik, basın toplantılarımızda konuyu gündem ettik ve sosyal medyadan da her gün sormaya devam edeceğiz Sn. Adalet Bakanı elimizden kurtuluşumuz yok. Bunu da bilin, biz bunu unutmayız, örtbas edilmesine de izin vermeyiz.

 Değerli izleyenler ilk bölümümüzde iki konuşmacımız olacaktı, daha zengin bir içerik olacaktı ancak Av. Fırat Taşkın’ın internet bağlantısında bir sorun yaşanınca maalesef tek konuğumuz oldu ama konuğumuz da çok önemli konuları gündem etti ve bizim beklentimiz sürüyor. Haftanın çok önemli bir insan hakları ihlali konusuydu.

Adıyaman biliyorsunuz 6 Şubat günü şiddetle sarsıldı ve inanılmaz bir felaket yaşandı. Biz de daha sonrasında 4 gün Adıyaman’da deprem sonrasını takip ettik. Gerçekten çok üzücü görüntülerdi, taziyelere gittik, ziyaretler de bulunduk ve çok büyük acıları takip ettik, yaşadık ve başsağlığı dileklerimizi ilettik ancak biraz Adıyaman ve diğer deprem illeri unutulmaya başlandı. Türkiye kamuoyu şu an 1. Sırada depremi konuşmuyor ama Adıyaman’da deprem ve sonrasının oluşturduğu büyük enkaz bitmiş değil. Büyük sorunlar bitmiş değil, insanlar ayrılamadıkları illerinde çok büyük çileler çekiyor, çok büyük sorunlar yaşıyor. İşte enkazların kaldırılması ile ilgili süreç hala devam ediyor. Kimi yerde elektrik yoktu, su yoktu, bakım eksikliği sorunlar, eksiklikler had safhadaydı. Adıyaman Tabip Odası’ndan doktor arkadaşımız İsmail Tosun konuğumuz. Çok büyük bir felaket yaşadınız, Adıyaman sarsıldı, onlarca il ve ilçe gibi gördük Adıyaman çok büyük bir deprem ve zelzele yaşamıştı ve psikolojik olarak, biyolojik olarak çok büyük sıkıntılar vardı. Şu anda da devam ediyor. Neler oluyor? Şu an az çok ölü sayıları belki belli oldu, belki yeni sayılar ekleniyor enkazların altından kalkıyor, neler yaşanıyor? Son Adıyaman tablosu nasıl? Genel tabloyu bizi sunun. Sağlık ile ilgili ayrıntılara geçeceğiz. Adıyaman Tabip Odası adına Dr. İsmail Tosun’u dinliyoruz.

İsmail Tosun: Depremden sonra geldiniz, ziyaret ettiniz, depremde şehit olan hekim arkadaşımızın cenazesine katılmıştınız, çok teşekkür ederiz. Adıyaman’daki yıkımı gördünüz, Adıyaman’da yıkım çok fazla, binalar çok fazla hırpalandı. Maalesef şehitlerimiz çok fazla, meslek şehitlerimiz de çok fazla. Adıyaman yavaş yavaş toparlanmaya başladı diyebiliriz. Çadır kentler kurulmuştu, çadır kentler kaldırılmaya başladı, konteyner kentlere yerleştirilmeye başlandı ama konteyner kente geçmek sadece konteyner kent yeterli değil bunları kalıcı konutların çok hızlı bir şekilde yapılması lazım. Bununla beraber şehrin büyük sorunları var. Depremden hemen sonra büyükşehir belediyeleri buraya yardıma gelmişlerdi ama çok kısa bir sürede seçim ile beraber hepsi ortadan kayboldu. Tüm yük Adıyaman Belediyesi’ne bindi. Maalesef Adıyaman’da küçük bir belediye olduğu için bu işlerin altından kalkamıyor. Halk sağlığı suları klorluyor ama belediye ağır hasarlı binaların altındaki suyollarını klorlayamadığı için oralardan havuzlar oluşuyor ve tekrar şebeke suyuna bulaşır olduğu için hala sular verilmiyor durumda. Uzun su kuyrukları var, hazır suya erişim çok zor. Mahalle aralarında uzun kuyruklar, 45-50 dereceye varan sıcaklarda insanlar bekliyor. Çoğu konteynerde klimalar var ama 50 derece içinde konteynerde yaşam çok zor. Programdan önce yerel bir televizyon programına katıldım, çadırda yayın yapıyordu, çadırın içinde 55 dereceyi bulan sıcaklıklar vardı. Kızamık salgınları ülkede baş göstermeye başladı, deprem bölgelerinde de görülmeye başlandı. Ağır yıkılacak enkazlar kaldırıldı, acil yıkılacak binalar yıkıldı bir şekilde, ağır hasarlı binalar kaldı. Onlar ile mücadele ediliyor ama ağır binalar da kaldırılırken yerinde ayrıştırma, sulamama gibi sorunlar çok fazla. Şehrin üzerinde dışarıdan baktığınız zaman toz bulutu gözle görülebilecek seviyede. Sulama maalesef yapılmıyor. Adıyaman Valiliği İl Hıfzıssıhha kurulu kararlarında 14.06.2023 6/2. Kararın 3. Maddesi, 6/6/2023 6/1 toplantının 7. Kararı, 04/07/2023 toplantı 7/1 olan toplantının 5. Maddesinde depremde hasar alan binaların yıkımı nedeniyle yayılan tozların önlenmesi insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için yıkım esnasında emniyet müdürlüğü ekipleri gözetiminde belediye başkanlığı tarafından yağmurlama şeklinde sulama şeklinde devam etmelidir diye karar alındı. Bitene kadar yerinde ayrıştırma yapılmaması diye karar alındı ama bunların hiçbirine uyulmuyor. Vitrin dediğimiz ana yollara yakın yerlerdeki yıkımlarda sulama yapılıyor ama arka taraflardakilerde kesinlikle sulama yapılmıyor. Hiçbir gözetim yok. Polis tarafından şerit çekilmiyor, kesinlikle emniyetsiz şekilde yıkımlar yapılmaya devam ediliyor. Bir toz bulutu içindeyiz maalesef Çevre Şehircilik Bakanlığı da bu konuda bir toz ölçümü yapmıyor, bize bir rakam vermiyor. Asbest ölçümü yapılmıyor. Asbest ölçümü mezotelyomaya daha sonra kanserlere sebep olacak. Yani bundan sonraki 10 yıldaki en büyük problemlerimizden biri kanser olacak gibi. İnsanlar da maalesef bir bıkkınlık ve alışkanlık olmaya başladı. Çok fazla polis arıyorlar, çok fazla zabıtayı arıyorlar ama herhangi bir değişiklik yok. Yıkım firmaları daha az masraf edebilmek için yerinde ayrıştırma yaparak tozları 10 katına çıkarıyorlar. Yıkım yaparken de sulama ilan edilip 15-20 yıkımdan birinde zor görür durumdayız. Zaten şehrin girişinde ve çıkışında şehre doğru baktığınızda üzerindeki tozu fark edersiniz toz bulutu çok fazla. Polikliniklerde özellikle çocuklarda toza bağlı alerjik astımlar, öksürükler çok fazla. Alt solunum yolu enfeksiyonları artmış durumda. Keşke bunlarla kalsa diyeceğiz ama bunlarla kalmayacak. Havadaki toksik gazlar ve asbest maalesef bir 5-10 yıl içinde kendini mezotelyomalar ve kanserlerle göstermeye başlayacak en büyük problemi o zaman yaşayacağız. O zaman yapacağımız sağlık harcamalarının binde birini şu an sulamaya ve temizliğe ayırırsak ne can kaybı yaşarız ne de o kadar ekonomimizi zor durumda düşürürüz.

Gergerlioğlu: Şu anda Adıyaman ne durumda? Halkın çoğu yine Adıyaman’da mı? Göç olmuştu, Adıyaman’dan ayrılanlar, dönüş hadisesi ne derece gerçekleşti? Güncel hayat ne derece yaşanabiliyor? Biraz da böyle bir güncel hayat ile ilgili bilgiler verseniz. Şehir toparlanabildi mi?

İsmail Tosun: Şehir toparlanabildi mi sorusunun insani yaklaşımı olarak nüfus olarak toparlanmaya başladı. Dışarıya göçlerin birçoğu geri dönüşler başladı çünkü dışarıda yaşanılabilecek bir ortam yok. Maalesef göçmenlere yapılan uygulamalar depremzedelere yapılmaya başladı. Nereye gidersek gidelim orada “Depremzede misiniz? Niye buraya geldiniz?” tarzı şeylerle karşılaşıyoruz. Fahiş kiralar, fahiş giderler insanlar büyükşehirlerde ve diğer şehirlerde geçinemiyor geçinemeyecek durumda. Seçim bittikten sonra depremde bitti maalesef yardımlar da kesildi devletin bakış açısı da kesildi. Depremzedelere olan destekler de azaldı. Öyle olunca herkes kendi memleketine bir şekilde döndü. Çadır bulabilen çadırda, çadırların çoğu boşaltıldı konteynerlere yerleşti bulamayan köyde yakınları varsa yanlarına yerleşti. Sağlam kalan evlerde 4-5 aile yaşamak zorunda. Bu tarz nüfus geri dönüşleri bayağı bir fazla oldu % 70-80 düzeyinde geri dönüşler oldu ama sosyal hayat bazında sorarsanız eskiye dönüşüm 1/10 bile bile yok çok sosyal yaşantı mevcut değil maalesef insanlar sadece yaşayabilecekleri kadar besleniyorlar o kadar kazanabiliyorlar diyebilirim.

Gergerlioğlu: Şehir darbe yemiş durumda, umarım en kısa sürede toparlanır. Adıyaman zaten birçok açıdan mahrumiyet bölgesiydi. Sahipsiz bir hali vardı ve bu depremle daha da ağır sorunlar yaşamaya başladı. Maalesef bunu ben de yakinen gördüm Adıyaman’ı ziyaret ettiğim zaman. Şehir zaten ekonomik açıdan sanayi açısından birçok açıdan gereken kalkınma standartlarında değilken bir de deprem vurdu ve şehrin adeta beli kırıldı. Büyük acılar yaşandı, binlerce insan hayatını kaybetti ve ardından bahsettiğiniz asbestle ilgili tehlikeler ortaya çıktı. Şimdi tekrar asbest konusuna dönelim. Peki bu sıkıntıya neden gereken duyarlılık gösterilmiyor? İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Bakanlığı konu hakkında ne diyor? Şimdi biz hekimler olayı biliriz. Evet şu anda birçok ilde bu sıkıntı facia yaşandı, benim vekili olduğum il Kocaeli’de büyük bir deprem yaşamıştı bir müddet sonra artık yaralar sarılıyor ve durum toparlanıyor. Ancak bahsedilen asbest ile ilgili hususlara dikkat edilmezse 15-20 yıl sonra mezotelyoma ve diğer bazı asbest ile ilgili hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Bu büyük tehlikeye karşı siz Adıyaman Tabip Odası olarak önemli bir vurgu yapıyorsunuz. Peki bu ilin bir sağlık müdürlüğü var ona bağlı bir Sağlık Bakanlığı var, çeşitli hastaneler var, devlete ait birçok sağlık kuruluşları var. Onlar bu noktada nasıl bir tavır içinde? Sizin uyarılarınız karşılık buluyor mu?

İsmail Tosun: Maalesef bizim uyarılarımız karşılık bulmuyor. İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararları’nda da İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu’nda üyelerden biri de biziz, ısrarla dile getiriyoruz. Valilikte dile getiriyoruz, Çevre Şehircilik’te, Sağlık Müdürlüğü’nde ama bu konuda herkes bize hak veriyor herkes bir şeyler yapılması gerektiğini söylüyor. Herkes bir şeyler yapmaya da çalışıyor ama büyük şirketlerinin birçoğuna laf geçiremiyor benim burada gördüğüm kadarıyla söyleyeceğim kadarıyla. Bir kere biz burada bir ölçüm bile yaptıramadık. Asbest seviyemiz nedir? Havadaki toz miktarımız nedir? Bunu bile öğrenebilecek düzeyde değiliz! Kendimiz çabalarımızla biraz poz ölçümü yapabildik. Biliyorsunuz ilk 3 ay bakanlık kararıyla asbest ölçümü bile yasaktı fiyatları da çok yüksek maalesef. Kendimiz bile bir ölçüm örnek alıp ölçmeye gönderemiyoruz. Burada İl Sağlık Müdürlüğü, Bakanlık ve Çevre Bakanlığı herhangi bir ölçüm yapmadı. Bize herhangi bir bilgi verilmediği için elimizde herhangi bir done olmadığı için bu doneleri gösterip bir şey yapamıyoruz ama bu hayatın bir gerçeği toz miktarı bariz görülüyor. Benim gibi şu an çıktığımızda 2 dakikada bir öksürmeyen insan neredeyse yok ama bunun sebebini sorduğumuzda toz ölçümünün yapılmadığını asbest ölçümünün yapılmadığını hatta yaşanılabilir bir toz ölçümü haritalandırması var Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın Adıyaman’ın hava kalitesinin iyi olduğunu söylüyorlar bize. Yani iyi olduğunu hiç sanmıyorum bir kere bunların ölçümünü yapılıp elinde bir done olması lazım bu döneyi bizimle paylaşması lazım ama maalesef paylaşmıyorlar. Hiçbirinin de bu konu hakkında bir reaksiyon alabilecek bir durumu yok.

Gergerlioğlu: Ben buradan Sayın Adıyaman Valisi ve Sayın Adıyaman Belediye Başkanı’nın da kulaklarını çınlatayım. Mutlaka onlara düşen önemli işler var fakat sizin beyanınızla ortaya çıkıyor ve sizin şu anda öksürükleriniz ile de ortaya çıkıyor. Bir sağlıkçı olarak siz bile etkilenmişsiniz. Belli ki çok kişi etkilenmiş. Bütün bunlardan sonra gereken önlemlerin alınmadığı apaçık ortada. Koca bir şehrin üstünün toz bulutuyla kaplı olması, böyle bir görüntü hem moral olarak insanı üzen üzücü bir görüntü, moral bozucu bir görüntü hem de sağlık açısından son derece büyük sıkıntı oluşturabilecek bir hal. Son olarak diğer Adıyaman Tabip Odası olarak çağrınız nedir? Acilen yapılması gerekenler ve uzun vadede yapılması gerekenlere son vurgularınızı yaparak programınızı bitirelim.

İsmail Tosun: Sağlık açısından en büyük problemimiz şu an toz ve asbest. Yıkımlar yapılırken bol sulanması gerekiyor. Buraların temizliğinin iyi yapılması gerekli. Kesinlikle yerinde ayrıştırma yapılmaması gerekiyor çünkü toz miktarını çok fazla arttırıyor. Şehir merkezine uzak rüzgar yönüne hesaplayarak başka bir yer de ayrıştırmalarının yapılması gerekli. İnsanların yaşayabilmesi için geçici konaklamaların bir an önce bitirilip kalıcı konutların yapılması gerekli. İnsanlara devlet eliyle kreş anaokulu gibi hizmet binalarının çok hızlı bir şekilde yapılması gerekli, yaşanabilir bir ortam yapması gerekli. Biz buradaki meslektaşlarımızı arkadaşlarımızı ve çalışanlarımızı elimizde tutabilmemiz için, şehrin kalkınabilmesi için bu tarz reaksiyonları hızlı vermemiz gerekli. Biliyorsunuz Adıyaman daha önce de yardım ve destek konusunda çok geri kalmış bir ildi. Deprem oldu depremden etkileyen en büyük Hatay ve Adıyaman’dı ilk üç gün biz adımızı bile duyuramadık maalesef AFAD depremde ismimizi bile söylemedi ilk başta sonradan farkına varıldık. O kadar geri bırakılmış o kadar ihmal edilmiş bir ilin hala deprem olmasına rağmen bu kadar göz ardı edilmesini kınıyorum. Adıyaman’ın gerçekten acilen yardıma ihtiyacı var. Acilen kalıcı konutlara ihtiyacı var. Acilen kreş anaokulu gibi yapılara ihtiyacı var. İnsanların barınma sorunun çok hızlı bir şekilde çözülmesine ihtiyacı var. İklim olarak Adıyaman çadır ve konteynerde yaşanılan bir iklime sahip değil maalesef. Konteynerlerin için 50-55 dereceyi bu sıcakta buluyor.

Gergerlioğlu: Biz de Adıyaman’a geldiğimizde bu kenarda kalmışlığı gördük, ilk 2 gün neredeyse hiç kimsenin, devletin olmadığı bir tablo ve sonrasında da çok önemli bir mahrumiyetin devam ettiği bir ilimiz maalesef. Ben yakinen 4 gün boyunca bu anlattığınız tabloyu gördüm çok üzücüydü ve o yüzden deprem ile ilgili bana soru soranlara özellikle Adıyaman’ın çok önemli mahrumiyetler yaşadığı ve Adıyaman’a özel bir ilgi gösterilmesi gerektiğine defalarca vurgu yapmıştım. Değerli doktorum Sayın İsmail Tosun’un Adıyaman Tabip Odası adına programınıza katıldınız ve Adıyaman’dan, Adıyaman Tabip Odası’ndan Tüm Türkiye’ye ve dünyaya Adıyaman’ın deprem sonrası problemlerini anlattınız. Çok önemli, çok vahim problemler bunlar. Gerçekten 15-20 yıl sonra asbest nedeniyle oluşan hastalıklara yakalanma mezotelyoma gibi bir korkunç vahim hastalığa yakalanmayı önlemeye çalışıyorsunuz. Aslında çok basit önlemlerle bu engellenebilir fakat bu konuda büyük bir ciddiyetsizlik ve ihmal olduğunu söylüyorsunuz. Biz tekrar Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, Adıyaman İl Sağlık Müdürlüğü, Adıyaman Valiliği ve Adıyaman Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı uyarıyoruz; bir hekim kendisi de öksürürken tüm toplumun dertlerini anlatıyor Adıyaman Tabip Odası olarak. Neredesiniz diyoruz! Gereken önlemlerin geciktiği apaçık ortada ve bir an evvel harekete geçin diyoruz. Çok teşekkür ederiz Sayın Doktor İsmail Tosun size iyi çalışmalar ve iyilikler diliyoruz. Umarım bu şikayet ettiğiniz hususlar giderilir.

Değerli izleyenler bugün de programımızın sonuna geldik. İki önemli konu; Elazığ’daki Cezaevi saldırısı ve Adıyaman deprem sonrasını inceledik haftaya tekrar buluşacağız hepinize hayırlı akşamlar.

Yorumlar