27 Ekim 2023

ÖFG TV’den herkese merhaba, her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile size sunduğumuz programımıza bu akşam da başlıyoruz.

Değerli izleyenler geçtiğimiz hafta Meclis’te HEDEP Parti Grubu olarak bir araştırma önergesi verdik. Bu araştırma önergesi depremde hayatını kaybeden yakınlarının cenazelerini bulamayan mağdur insanlarımız ile ilgiliydi. Biliyorsunuz, 6 Şubat ve 20 Şubat depremleri ile sarsıldık. On binlerce insanımız hayatını kaybetti, 11 ili vuran bir büyük felaketti ancak Kahramanmaraş ve Hatay’da gerçekten dehşet verici kayıplar yaşadık ve bu akşam bu iki ilimizden konuklarımız var. Neden bugün gündem ediyoruz bu konuyu? Çünkü az evvel bahsettim, parti grubu olarak bir araştırma önergesi verdik. Deprem sonrası mağdur olan vatandaşlarımızın durumunu araştıralım, yakınlarının cenazesini bile bulamayan vatandaşlarımızın durumu için ne yapabiliriz? Gelin Meclis’te bir komisyon kuralım, deprem oldu, bir müddet herkes “Ah, vah” etti fakat sonra mağdurları herkes unuttu. Depremde büyük sıkıntılar oldu, çürük binalar yıkıldı, katliam gibi bir durum oluştu, bir felaket oluştu ve hesap verenler yok! Deprem öncesi, deprem sırası, deprem sonrası çok büyük hatalar mevzu bahisti ve biz bu konuyu gündem ettik. Bir komisyon kurulsun dedik. Yakınlarının cenazesini bile bulamayanlar için bir komisyon kuralım ve bu siyasi bir konu değil hepimizi ilgilendiren bir konu. Bu konuda bir kişi bile bu komisyon kurulmasın dememeli dedik ve “Gelin arkadaşlar siyaset üstü bir konudur. Bu mağdur vatandaşlarımız için bir komisyon kuralım.” Dedik fakat komisyon isteğimiz AK Parti- MHP oyları ile reddedildi. Anlaşılması mümkün değil, bunun neresini reddebilirsin istemezsin? Neden bu komisyon kurulmasın? Bu Meclis vatandaşlarımız için değil mi? Depremde bir sürü skandal var, çürük binalar, kolonları kesilmiş binalar var. AFAD ekipleri işini bitirmeden kepçelerin girdiği yerler var, cenazelerin enkazlar arasına atıldığı yerler var. Büyük skandallar var, gelin bunu araştıralım ve bu cenazeleri sahiplerine ulaştıralım. Bu büyük skandalları araştıralım dedik fakat bizim araştırma önergemiz reddedildi. Tabi mağdurlar da buna çok üzüldü ve biz kendileri ile de konuştuk, bize de başvurdular ve biz dedik ki: “Meclis’te madem bu araştırma komisyonu kurulmadı, biz sadece Meclis’ten gündem yapan bir milletvekili değiliz, sosyal medyadan da medyadan da sohbet yapan bir milletvekiliyiz ve vatandaşlarımız bizim için çok değerlidir. Acılı vatandaşlarımızın sıkıntılarını gündeme getirmek, son derece önemlidir ve bu yüzden biz sizi sosyal medyada programımız ÖFG TV’ye konuk edelim, buyurun anlatın nedir sıkıntılar?” dedik ve bu yüzden bu akşam Kahramanmaraş’tan 3, Hatay depremi ile alakalı olarakta Aksaray’dan bir vatandaşımız programımıza katılacak.

Biz ilk önce ekranlarımızı Kahramanmaraş’a uzatalım ve oradaki mağdurlar ile konuşalım. İlk olarak ekranlarımıza Nurgül Göksu gelecek.

Nurgül Göksu :Depremden bu yana 9 ay geçti, 9 aydan bu yana verdiğimiz bir mücadele var. Bu mücadele ile de birlikte kayıplarımız var. Kahranmaraş’ta ben 3 evladımı kaybettim Ezgi Apartmanı’nda, avukat ve gelinim avukattı, 6 aylık torunumu kaybettim ben.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Öncelikle size ve tüm diğer konuklarımıza başsağlığı diliyoruz. Allah rahmet eylesin, her biriniz çok büyük acılar yaşadınız ve binlerce insanımız bunu yaşadı, Allah mekanlarını cennet eylesin, Allah size sabırlar versin. Hem büyük acılar yaşadınız hem de şu anda büyük sıkıntılar ile uğraşıyorsunuz. Depremden aylar geçti ve sizin itiraz ettiğiniz önemli hususlar var. Söz sizde.

Nurgül Göksu :Deprem olduktan sonra enkazın oradayken benim verdiğim hukuk mücadelesi var 9 aydır. Evlatlarımı 8. Gün akşam 18.30’da toprağa verdim. Verdiğim bir mücadele var, alttaki işyerinin kolon, kiriş, perde betonda yaptığı tahribatlar ile ilgili enkazın oradayken bana fotoğraflar ulaştı. Enkazın orada herkes diyor ki: “Burada kolon kesilmiş.” Ebrar Siteleri var, Maraş’ın diğer bölgelerinde yıkım daha fazla, biz dağlık tarafta oturduğumuz için etrafta yıkılan 4 tane bina var. Biri Ezgi Apartmanı, biri Fazilet Apartmanı, bu binaların yıkımına sebep olan bir şeylerin olduğunu düşünürdü, sonrasında da evime enkazın oradayken yöneticimiz Mustafa Doğruoğlu kendisi de hayatını kaybetti depremde çocukları ile birlikte. 2021 yılında Kahramanmaraş Onikişubat Belediyesi’ne şikayet dilekçesi ve fotoğraflar ile birlikte verdi ve cevabı elime ulaştı. Aradan geçen 9 aylık zamanda bu belediyedeki personel hala ifadesi alınmadı. Neden belediyedeki bu personelin altta kazan dairesine herhangi bir tahribata rastlanılmamıştır dediği dilekçeye imzasını atan kişinin ifadesinin alınmaması benim bu dosyada en çok garibime giden şey. Perde betonu kesmişler, yük asansörü yapmışlar. Ben çocuklarımı defnettikten 1 ay sonrasında enkazın başında 12 gün boyunca enkazda delil nöbeti tuttum. Kesilen kolon ve perde betonun parçalarını yuvarlak kareler açmışlar, baca çıkmak için yuvarlak kesitler var. Kare şeklinde kesitler var. Yük asansörünü buldum enkazın orada ve bunu savcılığa ilettim. Bilirkişilere raporlattım, en son geldik 10. Gündü enkazın başındaki delil nöbetinde kapıcımız Molla Bey çıktı enkazdan. Molla abinin tarifi ile “Şurası şurada kesildi.” Demesiyle kepçe ile kesilen kolonu kazdırdım, buldum, savcılığa bildirdim, savcılık geldi 20 Mart’ta tutanaklar tutuldu. Sabitlendi, yapılan tahribatları bir şekilde tespit etmiş oldum. Dosyamız sonrasında Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne bilirkişi raporu için gitti. Ağustos sonunda bilirkişi raporumuz geldi. Gelen bilirkişi raporunda alttaki bulunan işyeri, işyerinin mimarı çünkü önceki ve sonraki fotoğrafı var. Mimarın yaptığı tahribatlar var ve müteahhit ve binanın yapımındaki fenni mesul asli kusurlu bulundu. Fenni mesul tutuklandı, alttaki bulunan işyerinin mimarı tutuklandı, müteahhit kanser hastası olduğu için Yakup Aktaş ona da denetimli serbestlik verildi zaten daha öncesinde de denetimli serbestlik verilmişti. Alttaki işyerinin sahipleri, Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel asli kusurlu bulundu ama firariler şu an. Bugün 50. Gün, 50 günden bu yana firariler. 9 aydan bu yana verdiğimiz bu mücadele, ben aslında savcılara ilk gittiğim zamanlarda da söyledim. Ben gün aşırı savcıların yanına gidip geldim, enkazın başında delil nöbeti tuttuğum dönemde, ondan öncesinde de. Ben dedim ki; müteahhide denetimli serbestlik verirken Sami Kervancıoğlu veya Mustafa Pekel’e de denetimli serbestlik verilseydi de haftada bir kere imza atılsaydı dedim, ben bir dilekçe ile başvurunca onların da avukatı cevap vermiş, şehrimizin saygın iş adamlarından bir tanesi, ortada kesinleşmiş bir şey olmadan böyle bir şey yapılamaz.” Diye söylendiği için “Kaçmayacak” dediği için savcı da denetimli serbestliği vermediği için Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel 50 gün oldu ortada yoklar. Sonrasında Ankara İnşaat Mühendisleri Odası’ndan bir bilirkişi raporu talep ettim, kolonun kesildiğini bulduğum gün, haber yaptırmaya çalıştım, gazetecilere ulaştım, milletvekillerine ulaştım bir şekilde Ankara İnşaat Mühendisleri Odası’na gittiğim zaman bilirkişi raporu talep ettiğimde karşı taraf dosyaya bir rapor sunmuş, karşı tarafta bir problem var. Tüm dosyaların hepsinde kusurlu olan taraflar dosyaya bina performans analizi diye bir rapor sunuyorlar. Ankara İnşaat Mühendisleri Odası’na gittiğim zaman basın açıklaması ile duyurduk bilirkişi raporunu da çünkü kesilen kolon, kirişlerin kesinlikle olmaması gerektiğini kesilirse binanın yıkımına sebep olacağını belirttiklerini bir rapor hazırladılar. Karşı tarafın sundukları raporlar var, özel üniversitelerden, inşaat mühendislerinden aldıkları raporlardan bina performans analiz raporu alıyorlar, bina yıkıldıktan sonra orada şuna vurgu yaptık; bunu ben değil bunu Ankara İnşaat Mühendisleri Odası bir basın açıklaması ile duyurdu. Binalar yıkıldıktan sonra bina performans analiz raporu diye bir şey olamaz. Bina yıkılmış, bina normal ayakta, sen bunun kolonunun röntgenini çektirebilirsin, her kattan olmak suretiyle karot aldırıp raporlatabilirsin, bina yıkılmış, sen dosyaya bina performans analizini yapan kişilerin de suçlu olduğunu düşünüyorum. Haksız mıyım? Bunu Ankara İnşaat Mühendisleri Odası ve İstanbul İnşaat Mühendisleri odası ile görüştüm, bina yıkıldıktan sonra bina performans analizi diye bir rapor yok. Bunu dosyaya sundukları için ve bunu hazırlayıp dosyaları gönderen kişiler hakkında da bir suç işlediklerini düşünüyorum. Dosyaya bir şey sunuyorum karşısında hemen bir cevap yazıyorlar. “Binalar çok eskiydi.” Bina eskiyse senin kolon kesmemen gerekiyordu, perde betonu, kirişi kesmemen gerekiyordu. Sen dosyaya bina eski diye raporları sunuyorsun ama senin bunları yapmaman gerekiyordu zaten. 35 kişi hayatını kaybetti Ezgi Apartmanı’nda depremin 15. Saniyesinde yıkılıyor. Benim çocuklarım yataktan kalkamamışlar, 15. Saniyede yıkıldığı için. Asudem annesi ile babasının arasında. İnsanlar uyanamamış bile, herkesi yatağında bulduk, gençlerin cep telefonunu yanlarında bulduk. Düşünün bina nasıl hızlı bir şekilde yıkılmış. Diyelim ki ben bir kanser hastasıyım, kanser hastasını öldürdüğümü düşünün. Ben bu kanser hastasını öldürdüğüm için benim suçum af mı edilecek? Olası kasttan yargılanmayacak mıyım? Bizim dosyalarımızda asli kusurlu olan kişilerin iddianameler hazırlanıyor, iddianameler belediye tali kusurlu, iddianameler hazırlanırken bu asli kusurlu bulunan kişiler tali kusurlu veya olası kasttan açılmıyor da taksirle adam öldürmekten açılıyor davalar. Biz bu davaların olası kasttan açılmasını istiyoruz. En sonunda geldiğimiz zaman Sami Kervancıoğlu, Mustafa Pekel şu an firari onlar firariyken dosyaya Prof. Dr. Erşan Şen hocamız Sami Kervancıoğlu’nun avukatı olarak dosyaya Sami Kervancıoğlu’nu savunmak için dosyaya müdahil oldu. Burada herkesin savunulmak gibi bir hakkı var. En büyük problem bizim binamızda hayatını kaybeden Ayça Zeynep Bildirici’nin deprem zamanında da aynı zamanda avukatıymış. Bugüne kadar geldiğimiz süreçte ahlakın enkaz altında kaldığını düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Fatma Irmak da Ebrar Sitesi mağdurlarından. Ebrar Sitesi’nde 1400’e yakın insanımızı kaybettik, korkunç bir kayıp var ve binlerce depremde apartmanlar yıkıldı, evler yıkıldı ama Ebrar Sitesi ismini hepimiz biliyoruz çok üzücü çünkü orada çok büyük skandal durumlar var ve Ebrar Sitesi mağdurları sosyal medyaya da yansıyor. Çok önemli bir mücadele veriyorlar. Sözü Fatma Irmak’a bırakıyoruz.

Fatma Irmak: Ben Ebrar Sitesi’nde ailemden 7 kişiyi kaybettim. Bu doğrultuda onlara görevim olan ve orada vefat eden insanlara bir borcum olan bir hak mücadelesine başladık. Bu hak mücadelesine başlamak hiç kolay olmadı, yol zorlu ve zorlu olmaya devam edecek ama biz bu zorluğu biliyoruz ne kadar zorlu olsa da bu mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha söylemek istiyorum. Ebrar Sitesi 22 bloklu bir site 18 bloğu maalesef ki yerle bir oluyor. En az 1400 çünkü AFAD’dan ya da resmi kurumlardan net bir rakam verilmiyor. Biz kendi vefat excel dosyalarımızı kendimiz yaptık, 14 yıllık komşularımızın, bebeklerin, çocukların ölüm rakamları ve kayıp olan aileleri bulabilmek için kendimiz yaptık. Bu doğrultuda 1400 olmadığını biliyoruz ama en az 1400 demek durumundayız hukuki çerçeveden bakıldığında umarım belli kurumlardan gerçek rakamlar açıklanır ve halk da bu konuda doğru bilgiye ulaşabilir diye düşünüyoruz. Ölümün büyüklüğüne bakacak olursak binaların yıkılma sebebi tek bir sebep değil, Ezgi Apartmanı gibi kolon kesilme değil her şey mevcut. Bizim binalarımız 9 katlı binalar ve binalarımızın 3-4 katı toprağın dibine gömüldü. Biz yerin dibinden ailelerimizi aramak zorunda kaldık. Kısıtlı malzemeler ile ki çok zor oldu, elimizde fotoğraflar videolar var, haber kanallarının çektiği videolar var. Bir zemindeki bir bina yerin dibine gömülüyorsa 4-5 katı burada sadece malzemenin kalitesizliği gibi nedenler olmayacağı çok aşikar. Maraş’taki normal bir vatandaşa gidip sorsanız, Nurgül Hanım’a da sorsanız diyecektir ki: “O bölge için dere yatağı ve marul tarlası alüvyon arazisi.” Bunu 40 yaş üstü herkese sorduğunuzda istisnasız size bu cevabı verecektir. Tüm 40 yaş üstü Maraş halkı aslında mahkemeye tanık olarak çıkartabiliriz ama gelin görün ki bizim ilk önce bilirkişi raporumuz Ebrar Sitesi Konya Selçuk Üniversitesi’ne gönderildi, şehir de tek gönderilen, diğer apartmanlara da destek veriyoruz. Sadece Maraş’ta Ebrar Sitesi’nin gönderildiğini öğrendik, bilirkişi raporu bilirkişi denilmeyecek bir rapordu, enkazda numune raporu alınmamış, alt karot beton kalitesi iyi çıkıyor, bu da suya temas eden betonun iyi çıkma ihtimali çok yüksek değildir, yeraltı seviyesi çok yüksek hale geliyor ve beton kalitesi iyi çıkarken üst katlardaki beton kalitesi örnek alınamayacak kadar dağılmış durumda demirler de dahil. Bir demirden örnek dahi alamıyorsunuz o kadar dağılmış durumda. Bilirkişi raporumuz çok şaibeli geldi, uzman kişilere yorumlattık alanında. Onlar da bunun bir rapor niteliğinde olamayacağını söylediler keza meslek odaları olsun alanında uzman profesörler olsun bu noktada bizi böyle yönlendirdi. Biz bu süreçten itibaren vazgeçmedik ve pes etmedik Ebrar Sitesi aileleri olarak hem sosyal medyadan olsun hem de yerelde fiili olarak haklarımızı savunarak sahaya indik ve ailelerimizin giden 1400 canın hesabının sorulmasını istediğimizi her fırsatta dile getirdik ve her fırsatta dile getirmeye dile getireceğiz. 1400 bu ülke için bir rakam, sayı olmamalı, 1400 insan bu ülke için kabul edilebilir olmamalı. Biz kaybedersek Türkiye kaybedecek, biz kaybedersek sizler de kaybedeceksiniz. Veli Göçer olaylarında eğer hukuki yaptırımlar ciddi derecede olsaydı, denetlenseydi bugün benim ailem yaşıyor olacaktı. Ben gelecek nesillerin aynı haykırışı aynı sitemi bana etmesini istemiyorum. Bu doğrultudan bir mücadele veriyoruz. Bugün sizin de aileleriniz de ölmesin diye mücadele verdiğimiz noktada en çok üzen desteğin bizden çekilmiş olması. Biz sadece kendi özelimizden yola çıkmadık biz Marmara Depremi için de Çevre ve Şehirciliğin önünde toplandık. Kendi kişisel kayıplarımız için değil Türkiye için veriyoruz. Yeniden KTÜ’ye gönderildi raporumuz. Yeniden KTÜ’ye gönderilme durumunu anlayamadık ama elimize yeni bilirkişi raporu geldi öncesine göre daha iyi bir rapor. Çoğu müteahhitlerimiz tutuklu. Tevfik Tepebaşı damatları tutuklu sadece Mustafa Timurbanga firari. Belediye kamu kuruluş ve çalışanların ifadesi dahi alınmadılar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Hem sizin ifadelerinizde hem de Nurgül’ün hanımın ifadelerinde belediye çalışanları açısından çok skandal bir durum var. Gerçekten korunmaya alınmış gibiler.

Fatma Irmak: Biz de anlayamıyoruz, bizim bir bloğumuzun bilirkişi raporu geldi, yakından takip ediyorum. K Blok benim bloğum ama ben 22 bloğu tek tek takip ediyorum ve edeceğim. Kendi ailem için çıkmadım yola Ebrar Sitesi ailesi adına çıktım ve bu yoldan asla vazgeçmeyeceğiz. Bilirkişi raporunda AFAD’ın 2019’da zemin sıvılaşması gözlemlediği bölge bizim bölgemiz ve tek bir binanın ayakta kalacağı ve ayakta kaldı. Acilen kentsel dönüşüm verilmesi gerektiğini olası binaların 7 üstü depreme dayanmayacağı söylendi, kentsel dönüşüm başlatılmadı aileler bilgilendirilmedi ölüme gönderildik. Benim ailem ölüme gönderildi ve bunun hesabı verilmeli. Göz göre göre gelen bir ölümü biz kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Yası yaşayamadan hukuki mücadele vermeye çalışıyoruz. Katillerin, sorumluların dışarıda gezmesini kabullenemiyoruz. Sahada direnaj sistemi yapılmadan gözle görülür değerlendirmeden zemin sıvılaştırılması olmadığı ve yeraltı su seviyesinin olmadığı tespit edilmiş. Benim kendi bloğumda K Blok’ta belgeselde de yeraltı su seviyesini gözle görülür bir şekilde görüldüğü ve oralarda göletler oluştuğunu biz görebiliyorken bilirkişiler nasıl göremiyor? KTÜ’nün yaptığı raporda laboratuvar, direnaj sistemi jeofizik yöntemleri kullanılmadan nasıl bunu söyleyebilirsiniz? 1400 kişinin vefat ettiği yerde insan canının bu kadar ucuz olduğunu düşünmek istemiyorum. 2 cümleden ibaret olamaz. Sahaya çıkıyorsunuz, gözle görülür bir şekilde bilime dayalı bir yorum yapmaya çalışıyorsunuz ve orada da en az 1400 kişi ölüyor. Orası yağmur yağdığında ilk zamanlarda kan gölü oluyordu, o kadar yükselmişti ki yeraltı seviyesi kan gölü oluyordu. Ailenizin kanı ile olan göletleri gördüğünüzü düşünün. Orada oluşan göletleri ve elimizde bununla ilgili videolar mevcut olmasına rağmen bize neden bunu yapıyorsunuz? Açıkçası biz tabi ki bu hukuki süreçte çetin bir savaş vereceğiz. Şehirdeki coğrafi odası başkanları Mehmet Kuruçay belediyeye şikayette bulunuyor; “Bu bölgeyi çok katlı imara açmayın.” Her sene uyarıda bulunuyor, itiraz dilekçeleri gönderiyor. Yeni jeoloji odası başkanı Volkan Dalyan Belediye’ye uyarıda bulunuyor, raporda belirtiliyor neden önlem alınmıyor? Neden az katlı olan binalar, 4 katlılar 8-9 katlıya çevriliyor ve biz ölüme gönderiliyoruz? Biz zannediyoruz ki; tüm Maraş halkı oranın dere yatağı olduğunu, tarla olduğunu biliyor neden oraya evleri satın aldınız gibi yorumlar geliyor? İyileştirme yöntemi var, drenaj ile su çekilme yöntemi var eğer o bölgede iyileştirilme yapıldıysa güvenli bir şekilde oturabilirsiniz demektir. İyileştirme yapılmamış ama bize uygun olduğu söylenerek satılarak pazarlandı bu daireler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Şu anda yargısal durum ne durumda? Belli ki çok çürük bir zemin üzerine yapılmış.

Fatma Irmak: Yeni gelen raporda; 22 ayrı binayız ve tek bir raporda değerlendiriliyoruz. Bazı fenni mesuller, müteahhitler tutuklu ama belediye kamu kurum ve çalışanları tali kusurlu bulunuyor asli kusurlu bulunmuyor. Bu kadar delile rağmen.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Müteahhitler asli kusurlu mu?

Fatma Irmak: Evet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz burada belediye yetkililerin önemli bir göz yumması dolayısıyla onların da asli kusurlu bulunması lazım diyorsunuz.

Fatma Irmak: Biz aslında sadece diğer 11 ildeki aileler ile bir aradayız ve destek oluyoruz. Kendi şehirlerimizde yerel yönetimin ihmalkarlıklarını çekiyoruz. Bugün Maraş’tan buradayız, Adana’dan, Hatay’dan aileler var ama Maraş genelinde Nurgül Hanım da söyledi onlar da belediyeye şikayette bulundukları halde belediye ihmalkarca tahribatı görmezden geliyor. Biz belediyelere deprem olmadan önce asansör seviyesine kadar sular çıktığı ve asansörlerin bozulması ve belediyeden gelenlerin binalara bakıp 7 ve üstü depreme dayanıklı dediği için oturmaya devam ettik. Belediyeler sizce asli mi tali kusurlu mu ihmalkarlıklara rağmen?

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Gerçekten çok büyük bir ihmal var, kusur var çünkü birileri para uğruna hata yapabilir ama bunların denetlenmesi lazım hukuk devletinde her şeyin bir denetimi vardır ve denetim kusuru da oldukça önemli bir kusurdur. Şimdi Fadime Gökçe ile görüşeceğiz. Başınız sağ olsun, Allah rahmet eylesin.

Fadime Gökçe: Kızımın eşi vefat etti. Ben Adana’da yaşıyorum, depremin ertesi günü sabah 8 saatte Maraş’a vardım, ortalık mahvolmuştu. Apartmanlar üst üsteydi. Orada 10 gün bekledim. İlk 3 gün canlıları çıkartmaya çalıştılar, cesetleri ellemediler. Sonrasında cesetleri çıkartmaya başladılar. 6. Günü benim kızımın eşinin cenazesi çıktı. Onu çıkarttılar ama benim kızım oradan çıkmadı, 10 gün bekledim orada. Apartmanın bodrumuna kadar inildi, bekledim kızım yoktu benim orada. Komşusu çıkartıldı dedi. Ben Adana’da olduğum için kimseyi tanımıyorum. 3 kişi çıkartıldı dedi. Ben kızımın resmini buldum internette, sedyede yatan kız benim kızıma benziyordu. Peşine düştüm, İzmir’de ismi çıktım 2 defa İzmir’e gittim Tepecik Hastanesi’nde. Önce böyle biri yok dediler, sonra polis ile gittiğimde ismini aldım. Listede çıktı ismi ama kızımın kendisi yok. Şikayetçi oldum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Fotoğrafını gördüğünüz sizin kızınız gibi düşünüyorsunuz öyle mi?

Fadime Gökçe: Benim kızımdı o.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kayıtlarda bulamıyorsunuz.

Fadime Gökçe: Videosu da var. O kız depremin 1. Günü gece 02.00’da Maraş’tan 52 hasta yaralı götürülüyor İzmir’e. Onların içinde götürülüyor. Biz de onu aradık, bulduk. İzmir’e gittim yok dediler. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’ne de gittim yok dediler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki ne olmuştur? Ne tahmin ediyorsunuz?

Fadime Gökçe: Yurt dışına da hasta gönderilmiş. Azerbaycan’a gönderilmiş, Kıbrıs’a gönderilmiş eğer ki orada gittiği yerde vefat edip de DNA’sı alınmadan defnettilerse bilemem çünkü Maraş’ta hiçbir DNA’dan çıkmadı benim kızım, ben hala kızımı arıyorum. Tepecik Devlet Hastanesi’nden şikayetçi oldum ben.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Enkazın içinde bir yere karıştığı, enkaz ile başka bir yere cenazenin atılma ihtimali olduğuna dair bir ihtimal var mı yoksa İzmir konusu mu ağırlıklı?

Fadime Gökçe: Orada öyle bir şey olmadı çünkü her kata geldiklerinde dediler ki: “Sizin katınıza geldik, cenazenizi veriyoruz.” veya canlı çıkarttılar kepçe ile alınan olmadı, 1 tane oldu onu da anında gördüler anında aldılar. Kargaşa olmadı çünkü 10 gün oradan hiç ayrılmadım, bekledim. Tozunu, toprağını her şeyini çektim ben, soğuğunu, çamurunu, yağmurunu hiç ayrılmadım ben oradan. Çıkan cenazeleri de dayısı, babası oradaydı her çıkana baktık biz. Biz gitmeden dediler ki: “Sabah erken saatlerde çıkarıldı demiş komşusunun birisi.”

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Muhtemelen hastaneye kaldırıldıktan sonra vefat etti ve DNA analizi yapılmadan defnedildi ki siz bulamıyorsunuz görüntü bu. Maraş’ta böyle bulunamayan cenaze kaç tane?

Fadime Gökçe:Söylenenden daha fazladır çünkü 400 tane DNA’sı alınmayandan mezarları açıldı DNA alındı, kat kat fazlası olabilir. Kızım entübe edilmiş yoğun bakımda olabilir, yoğun bakımda DNA’sı alınmayan hastalar var çünkü entübe edilmiş kafasını çarptığı için öyle de olabilir. Öldüğü zaman DNA’sını alıyorlar öyle bulunuyorlar, yaşarken DNA alınmıyor yoğun bakımda çünkü tanıdığımız öyle buldu. O da kızını arıyordu kızı yoğun bakımdaymış, öldükten sonra buldular.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Cenazenizin bulunması için bir komisyon kurulması teklifimiz oldu bizim fakat AK Parti-MHP oyları ile reddedildi siz ne diyorsunuz bu duruma? Ne yapılmasını istiyorsunuz?

Fadime Gökçe:Ben tekrardan önerge verilmesini istiyorum çünkü ben kızımın öldüğünü düşünmüyorum şu anda. Bir birim kurulsun aransın, benim gibi olan birçok anne var, bir sürü insan var çünkü 5 bin kayıp insan var. Maalesef ki Azrail seçmiyor. Herkesi aynı şekilde alıyor. Mesela kayıplar da aynı şekilde her gruptan insanlar kayıp. Onun için burada ayrım yok. Onaylanması gerekir. Biz Meclis’e gittik görüştük.

Fatma Irmak : En önemli isteğimiz zemin etüdünün uygun ve bilime uygun şekilde jeofizik yöntemleri kullanarak sondaj yapılarak doğru bir şekilde inceleme yapılmasını talep ediyoruz. Bilirkişi raporlarımız geliyor, bilirkişi raporumuz Selçuk Üniversitesi’ne gönderildi olmayacak nitelikteydi. KTÜ’ye gönderildi, dirayetimiz ile. KTÜ’deki raporda sahaya giden ve örnek alanların gözle görülür şekilde bir bulguya dayanarak bilime uygun olmayacak hususlara dayanarak bir rapor sunmalarını kabul etmiyoruz. Zaten KTÜ’de bunun aslında bir jeofizik yöntemlerine sondaj vs. kullanılmadan yapıldığını raporda çok güzel açıklamış. Biz gerekli ve uygun bir şekilde bilime dayanarak detaylı bir inceleme yapılmasını talep ediyoruz. Biz belediyelerin neden önlem almadığının yanıtını merak ediyoruz. Biz Adalet Arıyoruz belgeselinde de sorduk yanıt verilmedi. Biz hep bu soruyu soracağız; “Biz neden ölüme gönderildik ve neden zemin ile ilgili detaylı çalışmalar doğru bir şekilde yapılıp aktarılmıyor?” bunun yanıtını biz merak ediyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Meclis’ten talebiniz nedir? TBMM’de biz komisyon kurulması için gayretlerde bulunuyoruz, engelleniyor sizin vatandaş olarak Meclis’e çağrınız nedir?

Fatma Irmak :: Bizim Meclis’e çağrımız; 1999 depreminden bu yana değişen tek şey artan ölümler oldu ne yazık ki ilerlediğimiz bu yıllarda çünkü hukuki yaptırımlar yeteri kadar olmadı buna bağlı olarak hukuki yaptırımlar yeteri kadar olmadığından dolayı insanlara caydırıcı cezalar olmadığında bu boşluklar devam ediyor. İnsanlar malzemeden çalıyorlar, zemini uygun olmayan araziye zemine uygun olmayacak şekilde ranta kurban veriyorlar eğer gerekli cezai yaptırımlar olsaydı bu kadar büyük ölümler ile karşılaşacağımızı düşünmüyoruz açıkçası. Bizim davalarımızda emsal davalar olmasını istiyoruz ki ilerideki bu suçların bu ölümlerin yeniden tekrarlanmamasını talep ediyoruz. Biz olası kast ve bilinçli taksir ayrımının doğru bir şekilde yapılmasını istiyoruz. 1400 kişi, oraya bomba atsanız bu kadar insan ölebilir açıkçası. Benim ailem bu rakam ve sayının içinde. Bir gün uyanıyorsunuz aileniz olmayabilir ve olmadığında, adalet hep bunu söylüyorum! Adalet herkese lazım. Sadece adaleti sizin kapınızı çaldığında ihtiyaç duyduğunuzda adalet bir kelimeden ibaret olduğunu görüp karşılığının olmadığını görmeyin. Bizimle aynı safta yer alın ki geleceğimizi beraber kurtaralım. Bizim mücadelemiz aslında tüm Türkiye’nin mücadelesi olmalı. Biz öldük ve gömüldük gibi görülüyor.

Nurgül Göksu: Meclis’te deprem ile ilgili çalışma yapılmasını istiyoruz. Davalarımız iddianame aşamasında. 9 ay oldu hazırlanmadı. İfadeye çağrılıyor gelmiyor belediye personeli. Suçlu olan cezasını çeksin.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Korumaya alma olayı var diyorsunuz.

Nurgül Göksu: Neden ifadeye çağrılmadı bu zamana kadar? 9 ay geçmiş.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Maraş Valisi’ne bir çağrı yapalım; Sayın Vali nedir bu iş? Vatandaşlarımızın çok önemli iddiaları var. Çok büyük bir felaket var. Bir taraftan bu bir doğal felaket ama devlet gerekeni yapmıyorsa bu artık doğallıktan çıkar çünkü ‘99 depremini yaşadık, orada alınması gereken önlemler görüldü, imar mevzuatları değişti bakıyorsunuz herkes 3 kuruş para için bu mevzuatlara uymamış ve belediyeler de buna göz yummuş ve şu anda da bunun ortaya çıkmasını istemiyorlar. Anlaşılan iktidar da belediyeyi koruyor kolluyor, valilikte koruyor kolluyor. Böyle bir görüntü var, vatandaşlarımızın içi rahat değil, yargısal süreç son derece hantal gidiyor idari süreçler son derece hantal gidiyor. Kahramanmaraş Valiliği’ne ve belediyesine sormuş olalım; vatandaşlarımızın dedikleri ortada. Biz objektif bir şekilde onlara mikrofon uzatıyoruz. Meclis’te komisyon önerimiz oldu AK Parti ve MHP tarafından reddedildi. Vatandaşların feryatlarını dinliyoruz Vali ve Belediye Başkanı’nın açıklama yapmasını istiyorum eğer yaparlarsa Meclis’te ben bunu gündem ederim.

Nurgül Göksu: Kahramanmaraş Onikişubat Belediyesi’ndeki elimde şikayet dilekçesi ve cevap var. Cevabı neye dayanarak verdiler? Atılan imzanın karşılığında aradan geçen 9 aydan bu yana çocuklarım yok benim. Belediyenin personeli hala ifadeye gelmemiş. Ben neyi bekliyorum? Bir an önce mahkeme aşamasına geçsin, insanların gereken cezayı almalarını istiyoruz. Benim çocuğumun ölümüne sebep olanların gereken cezayı almasını istiyorum. Bir evlat kolay yetişmiyor. Mücadeleyi verdim vereceğim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Gerçekten çok önemli bir şekilde ifade ettiniz. 9 aydır evlatlarım torunum vefat etti, toprağın altında ve buna karşılık bir belediye yetkilisi ifadeye gelmiş değil skandal bir durum. İktidar bir şeyleri örtmeyi göstermemeye çalışıyor anlaşılan, belediye yetkilileri bu ifadeleri vermiyorsa olacak bir iş değil.

Fadime Gökçe: Bir birim kursunlar, kayıplarımız bulunsun. Sesimizi duysunlar, 8-9 aydır yanıyoruz. Biz yaşamıyoruz. Hava yağmurlu olduğu zaman ne yapıyorlar diyoruz sokaktaysa, hafızasını kaybetmişse. Birilerinin eline mi düştü? Diye düşünüyoruz. Bizim sesimizi duysunlar, biz bir şey istemiyoruz biz sadece çocuklarımızı istiyoruz başka bir şey istemiyoruz. Tek derdimiz bu. Herkesin başına gelebilir.

Ahmet Karaman: 6 Şubat tarif edilemeyecek acının adıdır. Damadımı aradım depremde, damadım da evde olmadığını görevde olduğunu, eve koştuğunu haber vereceğini söyledi. Haber verdikten sonra evin yıkıldığını bize söyledi. Hatay’a gittik, 12 katlı binanın tamamının yıkıldığını gördük. Rönesans dedikleri, cennetten bir kale denilen satılan bir yerde nasıl yıkıldığını gördük, 12 katlı bina 2 otoparkı yüzme havuzu olan çocuk kreşi olan lüks bir yerin nasıl yıkıldığını gördük. Kolonların demirlerinin sağlam yapılmadığını gördüm. Dere yatağına yapılmış, zeytinliklerin içine yapılan bir yer. Kurtarma yoktu. Yardım elimizi uzatacağımız hiçbir şey yoktu. Telefonlar kesilmiş. 11 ilde deprem olduğundan dolayı telefonlar kesik. Kimseye ulaşamıyoruz. Binada ilk günden itibaren duman tütüyordu ama çok şiddetli değildi. İtfaiyeyi arayacağız arayamıyoruz. Sağa sola koşturuyoruz acaba nasıl yardımcı olabiliriz diye hiçbir yardım alamadık. İlk 3-4 gün boyunca hiç kimseye ulaşamadık. Telefonlar çekmedi. Deprem ile beraber binanın yıkıldığını gördük öğlen vaktinde olan depremde. 13.00 civarında çok sarsıntılı deprem yaşadık. Çocuğumuzu kurtarma derdine düştüm. Kızım öğretmendi, 2 torunum vardı biri 3 biri 8 aylık. Oradan çıkan oldu. Bizim gittiğimizde üst katlardan insanların çıktığını gördük. Ambulans olmadığından dolayı onlar da yanımızda vefat ettiklerini gördük. Yerlerde insan cesetleri vardı. Önce kurtarma derdine düşüyorsunuz sonra diyorsunuz ki: “En azından ölüsünü alayım.” Onu da kurtaramadık. Deneyimli bir kadro yoktu. Deprem ile nasıl mücadele edilir, nasıl bakılır, nasıl giriş yapılır, arama kurtarma nasıl yapılır sınıfta kaldık ülke olarak. İnsanların sosyal medya ve ulusal medyaya biz duyurduk. Gönüllü insanlar geldiler. Kepçe lazım bize. Kazma, kürek lazım ki devasa bina 300 metre uzunluğunda 12 katlı 1200 kişinin yaşadığı bir yeri düşünün. Böyle bir yer var ve siz orada 50-100 kepçe getirseniz bu binayı yıkamazsınız ama dere yatağına yaptığınız için burayı depremin de tam o hattan geçmesi neticesinde binayı yan yatırarak Türkiye’de bir ilk olan, devasa yan yatma şekli Rönesans Rezidans dedikleri cennetten kale dedikleri yerin yıkıldığını gördük. Depremin ilahi bir ikaz olduğuna inanan insanlar buna tamam diyorlar buna şüphe yok ama tedbir noktasında baktığımızda bizim binaya verilen jeoloji mühendisleri, yer bilimcileri böyle bir yere yapılmayacağını bildirecek kişiler var. Bina yapılmadan bunlara sorulur; “Bu zemin buna müsait mi değil mi?” jeoloji mühendisi buna nasıl izin verir? İnşaat mühendislerimiz var. Buna nasıl izin verdiniz ki 12 katlı bir binanın temel bağlantılarının demirlerinin ne kadar zayıf olduğunu ben dışarıdan bir insan olarak görebildim. Yapı denetimciler var, bunlar nasıl izin verdiler? Belediyeler nasıl izin verir? Türkiye’de bu kadar insanın kaybolmasına yok olmasına göz yumulamaz! 11 ilde bu kadar evler yıkıldı, binalar yıkıldı, canlar yok olmuş kim ceza almış? Japonya’da yıkılmıyor niye benim ülkemde yıkıldı?

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz cenazelerinizi de bulamadınız, deprem ile ilgili Maraş’ta da Hatay’da da büyük skandallar var ama siz bir de üstüne cenazelerinizi bulamadınız. Kısaca değinir misiniz?

Ahmet Karaman: En acı olan bu. Çocuğumuzun en azından bir kemik parçası olsa da mezarına gidelim ona Fatiha okuyalım. Hala bir umut içindeyiz. Soracağımız bir yetkili yok 9 ay geçti üzerinden. Bir yetkiliye ulaşamıyoruz. DNA testini verdik, sorabileceğimiz bir insan olmaz mı? 9 ay olmasına rağmen kızım ve torunlarımın enkazına ulaşamadım. Rönesans Rezidans’ta 51 ailenin hiçbirine ulaşılamadı. Araştırma önergesinin reddedilmesinden çok acı duyuyorum çünkü bu bizim ortak değerimiz. Bu ülkede yaşayan tüm insanların aynı onur ve şerefe sahip olduğunu düşünüyorum. Aynı insan haklarına sahip olduğumuzu düşünüyorum. Yakınlarımızı kaybettik, bulunmasından, aranmasından daha insani ne olabilir?  Bu büyük acıdan daha büyük bir acı mı var ki bunu siz reddebiliyorsunuz? Bu acının tarifi yok! Buna sessiz, duyarsız kalanlar, ret oyu verenlere şiddetle kızıyorum çünkü bu acımızı görmemezlikten gelmez başka söyleyecek söz bulamıyorum. Ortak acımız bu. Devletimizin birinci vazifesi halkının canını, ırzını, malını koruma mecburiyeti var. Mal güvenliğimi sağlam yapmadığı için kaybettim. Can güvenliğim nerede? Sağlam yapılmadığından dolayı can ve mal güvenliğimiz kaybolmuş. Arasınlar, araştırsınlar o enkazı bulsunlar. Bize bir kemik parçası versinler de biz onların cenazesine gidelim devletimizden bunu istiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz bununla ilgili bir komisyon kurulması teklifinde bulunduk ve reddedildi. Bu çok üzücü bir durumdu çünkü sizin acılarınızı hissetmeyecek bir tarzda ret verdiler AK Parti MHP  vekilleri bundan sonrasında biz bunu hazmedemedik bu yüzden sizinle bu programı yaparak sizin sesinizi medya ve sosyal medyada yükseltmeye çalıştık ve bunun bir şekilde daha iyi yollarını bulacağız. Meclis’e tekrar bir çağrınız var mı? Meclis’ten net talebiniz nedir?

Ahmet Karaman: 11 ilin bütününde yaşanan acı Türkiye’nin acısıdır. Yüreği ve merhameti olan şefkati olan, bizim isteğimiz evlatlarına, çocuklarına sahip çıkmaları. Mağdur olan çocuklarını kaybetmiş, ölüsü olanlar en azından buldular mezarına gidiyorlar ama bizim gibi kaybedilenlerin bir an önce bulunmasını talep ediyoruz. Yeniden araştırılmasını, enkazlar nerelere kaldırıldıysa o enkazların araştırılıp  DNA testleri ile karşılaştırılmasını, vatandaşına sahip çıkmasını istiyoruz. Buna ret oyu vermeniz acımızı 1 iken 1000 yaptı. Bu acıya dayanacak tahammülümüz ve gücümüz kalmadı. Biz de bir insanız, empati kuralım diyorsunuz ya benim evladım 3 yaşındaki torunum, 8 aylık masum bebeğim ve 20 yılda meydana getirdiğim öğretmen yaptığım göz nurum, ciğerparemi bu depremde vermem, tüm evlatlar benim evladım. Depremde kaybedilenlerin de tüm acılarını yüreğimde paylaşıyorum çünkü onların acısını ben yüreğimde taşıyorum. Devlet bize yardımcı olsun. Bir an önce tekrar gündeme alınmasını istiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Maraş’tan katılan Nurgül Hanım, Fatma Hanım, Fadime Hanım’a çok teşekkür ederiz, büyük bir acı var ve bunu iktidarın hissetmesi lazım. Hepinize çok teşekkür ederiz, tekrar baş sağlığı diliyorum hepinize, tüm vatandaşlarımıza Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun, Allah sabırlar versin hepinize ve en önemlisi de bu felaketten sonra susmayıp önemli bir mücadele verdiğiniz için Allah yolunuzu açık etsin, inşallah bu mücadelenizi başarırsınız, hak hakikat ortaya çıkar adalet tecelli eder ve suçlular gereken cezayı alır diyorum.

Bu akşam da programımızı burada bitiriyoruz, bu akşam hem Kahramanmaraş’a hem de Hatay depremi dolayısıyla Aksaray’a bağlandık, vatandaşlarımızı dinledik gerçekten büyük acılar büyük sıkıntılar, büyük üzüntüler yaşıyorlar ve büyük bir mücadele veriyorlar. Biz onların sesi olduk ve onların sesini yükseltmeye devam edeceğiz.

Haftaya Salı günü saat 21.00’da buluşana kadar hepinize hayırlı akşamlar, hoşça kalın.

Yorumlar