2 Nisan 2024

ÖFG TV’den herkese merhaba, her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile sizlere sunduğumuz programımıza başlıyoruz.

Yüz binlerce kişiyi ilgilendiren bir karar var; AİHM’in 26 Eylül’de Yüksel Yalçınkaya ile ilgili aldığı karar Türkiye’de büyük bir yankı yaptı, yüz binlerce kişiyi ilgilendiriyordu ve AİHM’in aldığı karar Türkiye mahkemelerde benzeri davalarda adil olmayan yargılamalar yapıldığı kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin çiğnendiği ve dernek kurma özgürlüğünün ayaklar altına alındığına dair karardı ve ardından karar ile ilgili önemli tartışmalar yaşandı. Biz bu karar sonrası yerel mahkemelerde kararın uygulanması ve hukuka dönülmesi legal fiillerin illegal kabul edilmemesini bekledik ve bu gerçekleşmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis’in açılış günü yaptığı bir açıklama ile bu kararı tanımayacağını ilan etti. Olacak bir şey değildi yürütme makamındaki bir kişi yargı ile ilgili bir karar veriyordu ve AİHM’in kararını tanımayacağını söylüyordu.

Demirtaş ve Kavala kararlarında da aynısı yaşanmıştı. Türkiye hukuksuzluğu devam ettirmiş, verilen hukuksuz kararlar AİHM’de ihlal kararı alsa bile maalesef yürütmenin baskısı ile yargı bu konuda bir adım atmamış atamamış.

Yüksel Yalçınkaya kararı Türkiye’de çok konuşuldu ve bazı kesimler de yeterli bir şekilde bu kararı ardından yankıları görmek istemedi, bazı insanlar da görebiliyor, mağdurlar veya insan hakları savunucuları, evrensel hukuka sahip çıkanlar görebiliyor. 26 Eylül 2023’den bu yana uzun süre geçti. Aslında kısa bir süre içinde hukuksuzluğun düzeltilmesi gerekiyordu fakat 2 Nisan’da Kayseri 2. A.C.M.’nin duruşmayı yapması ve bu konuda bir karar alması planlandı. Yüksel Yalçınkaya’nın avukatı Av. Özcan Akıncı ile görüşeceğiz. Bugün dava görüldü, önemli gelişmeler yaşandı. Önemli bir konu. Bugün dava görüldü. Ne oldu? Ne bitti?

Özcan Akıncı:  Karar anından itibaren çok büyük bir ümit oluştu. Hukuka dönülmesi açısından bir milat olarak kabul edilebilirdi çünkü bu yargılama hukuksuzdu, dava koşullarının kararların ceza miktarlarının siyasice belirlendiği siyasi bir dava süreci yaşadık. Tüm bu hukuksuzlukları ilgili dosya ile AHİM’e taşıdık uzun bir sürecin sonrasında. Dosyamız 26 Eylül’de karara bağlandı. 27 Eylül akşamı Türkiye’ye geldim. Dönüşte başvurumuzu yaptık. Uzunca bir süre dosya esas numarası almadı. Mahkeme Başkanı’nın bakanlıktan tercümesini istediğini gelmediğini uzunca bir süre Bakanlık Türkçe tercümeyi göndermedi. Karar ellerindeydi. Hukuk çerçevesinde dönüş yapalım derdi olmadığı için zamana karşı oynanıyordu. Mahkeme tensip hazırladı. Tensip; bu davaları sıfırdan baştan bir dosya gibi değerlendirerek hazırlanmış. Nihayetinde AİHM kararına istinaden tensipte geçen tek şey KOM Daire Başkanlığı’nın verilerinin verilip verilmeyeceği mevzu bahisti. Bu mevzu AİHM kararlarında 6. Maddenin ihlali olarak geçmişti. O karar çerçevesinde işlem yapılmış olması da önemliydi. Hiç iş yapmamış olabilirlerdi çünkü KOM bununla ilgili cevap verdi. Verdiği cevapta; verilerin çok karmaşık olduğunu, çok büyük bir hacme sahip olduğunu, hazırda olduğu halde çözülmesinin mümkün olmadığını, kendilerinin bir ara yüz programı ile çözebildiklerini ve kişisel verilerin bu şekilde bir araya getirildiğini belirtiyor bundan dolayı da Kişisel Verilerin şahısların eline geçebileceği kaygısıyla verilemeyeceğini beyan ettiler. Bu kapsamda 6. Maddenin ihlali sanığın eline geçmesi, avukatın eline geçmesi, denetleyebilmesi kaldırılmıştı. AİHM’in vermiş olduğu karar çok ciddi bir karar. Hem AİHM hem Türkiye açısından önemli bir karar. 7. Maddeden ihlal AİHM’de bile zor verilen bir kararken Türkiye’de 60. Karar olarak verilen bir karar. Bunun anlamı; Bylock’un bu dosya kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği mevzuyu özetle içeren bir karar. Delil incelemesi yapmadan sadece hukuki güvencelerin değerlendirildiği bir çerçeve içerisinde karar veriyor AİHM çünkü ben 4. Derece mahkemesi değilim diyor. Delillerin hukuki olup olmadığını incelemek veya bu delile dayalı olarak ilk kararın az veya çok veriliyor olmasını incelemek benim görevim değil ancak bylock’u oturtulduğu konum açısından değerlendirme yapıyordu ve Türkiye’de terör suçları açısından TCK’nın 314. Maddesi bağlamında konuyu değerlendiriyor çok geniş bir değerlendirme. Bu değerlendirme genel bir değerlendirme. Bu dosyaya özel yapılmış bir değerlendirme değil. Bylock içeren tüm dosyaları kapsaması gereken bir değerlendirme. Bylock nereye oturtulmuştur ona bakıyor ve “Uzun yıllar terörle mücadele eden ülkemizde Yargıtay içtihatlarında geçen bir içtihat çerçevesi var. bu çerçeve içerisinde herhangi bir iletişim programını kullanmak suçun unsuru olarak kabul edilmemiş ancak AİHM yaptığı tespitte bu ve benzeri dosyalarda bylock varsa bunun örgüt ile bağı vardır, hiyerarşik yapıya dahildir örgüt üyesidir ve örgütün gizli amaçlarını dahi biliyordur! Türkiye’deki uygulama bu. Bu uygulamayı tamamen reddediyor. Bu uygulamayı reddettikten sonra gerekçeleri ayrıntılı okumak lazım, hukuk derslerinde de okutmak lazım. Suçun bir maddi unsuru olarak kabul edilmesinin kanunsuz suç ve ceza olmaz çerçevede değerlendirilmesini ve bunun ceza verilmesinde belirleyici bir rol etkin bir rol üstlendiği, temel bir dayanak olduğu belirtilerek suça eklendiğini belirliyor ve tanımlanan suç tipinde içtihatlar ile geliştirilen çerçeveler ile yerinde olmadığı tespit edildikten sonra 7. Madde kapsamında ihlal kararı veriyor. Bu karar bu dosyaya özgü bir karar değildir. Bylock gibi herhangi bir program ile ilgili yapılmış bir yargılama olsa bunu dahi ilgilendirecek bir karar çerçevesinde biz bu başvuruyu yaptıktan sonra öncelikli olarak emsal teşkil edeceğini düşünerek hali hazırda cezaevinde infazı devam eden müvekkillerimiz açısından infazın durdurulması ve yeniden yargılama hususunda taleplerde bulunduk ama genel itibariyle Türkiye’de birkaç hakim dışında bylock içeren ve belirleyici unsur olan dosyalarda beraat kararı vermediler. Tensip kurdular. Tercüme için bekledik bu sürede. Ben ağırdan alacağım, yavaş yavaş karar vereceğim, istediğim gibi oyalayacağım demenin açık bir göstergesi. Nihayetinde çok ahlaki bulmuyorum. Korkunç bir şey. Yerel mahkemelerde bu kararlara uygun şekilde bir tavır koyacaklardı ancak bunların yapılması maalesef istenmiyor. AİHM karar içeriğinde de var muhalefet şerhi koyan bir hakim de; yargı bağımsızlığı hususunun irdelenmesi gerektiğini düşünüyor. Tensipte yapılacak, yapılması gereken bir şey çünkü tensip ile bugün arasında 3 aylık bir süreç var. Bu 3 aylık süreçte eksiklikler giderilebilirdi ama böyle bir dertleri olmadığı için yapmadılar ve bugün geldi, tensip ile yapacağı işi ara karar ile kurdu, duruşmayı 12 Eylül’e manidar bir tarihe erteledi. Bekleyeceğiz ancak bu geçen süreç yaklaşık 1 yıl, 1 yıl içinde belki binlerce kişi cezaevine girecek, girmeyi bekliyor, binlerce kişinin cezası infaz ediliyor bu haksız da hukuksuz da olsa “Biz sizi cezalandıracağız.” Deniliyor. Bunu ne hukuken ne ahlaken kabul edilebilir tarafı yok. Bu davalar sürecinde dava koşulları ceza miktarları her şey siyasi irade ile gelmiştir. Fetö denen ucube ile ilgili olarak kategoriyi de hükümet, siyasi irade yapmıştır. 7 tabakaya ayırmıştır, ilk 2 tabakanın masumiyetine kendileri de ikna olmuş ki bunlar için cezai yaptırım söz konusu olmaz olamaz diyorlardı. 4. Tabakadan sonra artık örgütün gizli amaçlarını biliyor algısı vardı kendilerinde. Mahkemeler de aynı şeyi uyguluyordu. Uygulama çerçevesinde üst kademeden kaç kişi ceza aldı? Çok az! Sayabilirsin ama 1. Ve 2. Tabaka dediği kesimden kaç kişi ceza aldı? Neredeyse tamamı! Kendileri ile çelişen bir durum yarattılar. Bu insanların hiç yargılanmaması, akıllarının beyinlerinin gönüllerinin inançlarının fikirlerinin kanaati sizde de var, sizde de bu şeyin olduğunu söyleyip kabul ediyorsunuz ama cezayı bu iki tabaka çekiyor çektiriliyor ve çektirmeye de devam edeceğim deniliyor. Hukuk için bir milattır. Bu fırsatları çok tepiyoruz kaçırılıyor memleket adına yazık. Ben bu davalar sebebiyle gittim. İnsanlar inanamıyor. 3. Dünya ülkelerinde böyle şey olmaz diyorlar. Bu kadar mı düştük? Hukuk devleti 85 milyonu kucaklama nerede? Lafa gelince gırla ama icraate gelince zerre bile maalesef yok. Bunlar siyasi eleştiriler. Dava baştan sona siyasi. Mahkemelerin elinde irade yok. Kendi vicdani kanaatlerine göre karar veremiyorlar. Üstlerinde el tepelerine vurmaya hazır. Adil karar verebilecek hakime inanmıyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siyasi irade AİHM’in verdiği kararı savsaklamak için her türlü yolu kullanıyor mahkeme de buna uyuyor ve şu anda görünen 26 Eylül’deki karardan sonra görülecek 2. Duruşma 1 yılı bulacak. Bu arada binlerce mağdur yine mağduriyet yaşamaya devam edecek. Çok üzücü bir hal. Örneklerini Demirtaş Kavala örneklerinde görmüştük. Bugün neler yaşandı? Herkes duruşmayı bekliyordu.

Özcan Akıncı: Mahkemeyi tanıdığım için karar çıkar düşüncesi ile gitmedim. Beklediğim bir şeydi bu sonuçlar. Bu tür dosyalarla ilgili yapılan uygulamada bylock tespit değerlendirme tutanağı dosya içine girdiyse yargıtaya göre eklenen kişiler, mesajlaşmalar, belli olanların en azından dosyalarının tespit tutanakları isteniyor mümkünse tanık olarak etnik pişmanlıktan faydalananları çağırıyorlar. Onun dışındakileri dosyaya katkı sağlamaya çağırmıyorlar. Tensipte yapılabilirdi teslim değerlendirme tutanağı vardı. Bu kişiler burada hazır edilebilirdi. Dinlenebilirlerdi. Kasıtlı olarak yapılmadı bana göre oyalama taktiği. Ben de olsam bu dosyada benzer dosyalarda çok rahat davayı uzatabilirim. Bu imkan hukuken var ama ahlaken olmaması gerektiğini düşünüyorum. Dosyaya katkı sağlamayacak lüzumsuz şey için dosyamız 1 yıldır sürüncemeye bırakılmış durumda. Davanın başlangıcı burada sıkıntılı oldu. Yoğun bir ilgi vardı. Meslektaşlarımız katılmak istiyordu, katılan milletvekili arkadaşlarımız oldu basın vardı. Küçük olan salonda yapıldı, 15-20 kişilik bir yerdi. Onun dışındaki kişiler de girmek istediler, ayakta kalan kişileri Başkan nezaketsiz bir şekilde çıkarılmalarını, çıkmalarını istedi. Bu şekilde gergin başladı. Savcı eksik hususlar giderilsin dedi. Benim uzunca savunma yapmaya gerek kalmadığını düşündüm, kısa bir hatırlatma yaptım çünkü AİHM kararının son kısımlarında 46. Madde ile ilgili bir açıklaması vardı. 46. Madde sözleşme kapsamındaki devletlere yüklenen bir yükümlülük. Bu yükümlülük; kesinleşmiş AİHM kararlarının derhal etkin ve tam uygulanmasını içeren bu taahhüdün yerine getirilmesini tüm sözleşmeci devletler o anlaşmaya imza koyarak bu yükümlülüğü kabul ettiler ediyorlar. Biz de bu sözleşmeyi kabul ettiğimize göre bu hükmün uygulanması gerekirdi. Etkin mi? Değil çünkü giremiyor. Etkin değil. Tam değil. Hızlı değil yavaş. 7. Madde kapsamındaki ihlal mahkemece görüldükten sonra başka hiçbir şeyin araştırılmasına gerek yoktu. Diğer deliller zaten bugün de Yargıtay’ın içtihatlarında belirtildiği üzere mahkumiyet için yeterli deliller değil, esas delilleri destekleyen değil. Bylock belirleyici unsur 7. Maddeden kanunsuz suç ve ceza olmaz hükmünü gördükten sonra bylocku bırakıp atıf yaparak beraat kararı verilmesi gerekir. Araştırılmaya gerek yoktu, kendi tabirleri ile ne AİHM’in kararını değiştirecek ne de ihlali ortadan kaldıracak araştırmalar çünkü AİHM sizin de malumunuzdur. Bin kadar dosyayı daha savunma vermek üzere tebliğ etti. Bu tebliğde şerh var. bu dosya ile ilgili bu yargılamaların sonu ile ilgili diyor ki: “ Bu taraf görüşlerini iddialarını size ilettim. Bunlara ilişkin savunmanızı 3 hazirana kadar verin ancak ben Yalçınkaya Türkiye kararında Bylock ile sendika ile, dernek ile ilgili, Bank Asya ile ilgili kararı verdim. Bunlara ilişkin bana hikaye anlatma. Başka argümanın varsa bunları bildir.” Diyor. Bu ne demektir? Bu şu demektir; Bylock olan içerisinde yan deliller bulunan her dosyada hatta karar çerçevesinde manevi unsur ile ilgili tüm dosyalar kapsamında AİHM’in kesin net değişmesi mümkün olmayan emsal bir kararı var. mahkemelerimizin bylock özelinde söylüyorum; doğrudan bunu görmesi halinde o delili bir tarafa bitecek suç unsuru değildir diyecek. Delil olarak zaten tartışmış bir mahkeme kararı vermeyeceğini söyleyerek hukuki bir delil olmadığını söylemişti AİHM, MİT tarafından işlendiğini tespit etmiş. Bütünlüğü bozulmuş CMK 134’ün koruma güvencelerinden ayrı bir şekilde incelenmiş ve CMK 134’e ilişkin karar alınmadan önce yargılamalara konu edinmiş bu içerikler hiçbir zaman delil kabul edilmeyecek göz ardı edilecek ancak bunu kime anlatacağız bilemiyorum. İyi ki hakim olamamışım diyorum böyle düşününce!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bugün duruşmadaydınız diğer avukatlar duruşma salonuna girebildi mi?

Özcan Akıncı: Girenler vardı, Levent Bey katıldılar, başka illerden gelen arkadaşlarımız vardı onların da bir kısmı katılabildi ama tabii ki kapasite dar olduğu için küçük olduğu için birçok arkadaşımız giremedi. Salon dolusu insan varsa aleniyet sağlanmıştır deyip geçecekler. İnsanlar girmek istiyor, hakim duruşmaya başlamak istiyor. Tartışma var. Hakim nezaketsiz bir şekilde davrandı. Konferans salonumuz vardı. Çatı davası da orada görüldü. Ön görülemeyecek bir şey değildi. Buna mahal verilmeyebilirdi. Çok gizli bir şey değil. Yaşanan hukuki bir süreç. Bu değerlendirmenin mahkemece yapılması gerekirdi fakat yapmıyorlar. Biz buna önem vermiyoruz dikkate almıyoruz bizim için sıradan demek istiyorlar ama yanlış. Bu Türkiye tarihinde anılacak bir dava. Burada hakim arkadaşların hukukçu olarak cesur iyi bir hukukçu olarak isimlerini yazdırması söz konusu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: D Smart ile ilgili bilgi edinilmesi bahanesi üretilmiş sanırım.

Özcan Akıncı: D Smart’a tensipte yazı yazmışlardı. Tebligat ulaşmamış. Çok da elzem bir şey değil. Bir terör suçuna ne tür delil olabilir. Bununla ilgili tartışmayı ciddi yapmış Bank Asya, dernek, sendika özelinde yanında yanı olan bir şey hiçbir kıymeti yok ama bahane lazım. Onun için cevapta gelmemiş. O işlemi tamamlayacaklar. Ara kararda vazgeçilse kıyamet kopmaz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ne bu dava için ne de diğer bekleyen 1000 dosya için kimsenin adım atmaya niyeti yok. Oralarda da belli ki bekleyen dosyalarda da ihlal karaları çıkacak Yalçınkaya kararı sonrası ama iktidar bu işi savsaklatmaya çalışıyor. Süreç olumsuz giderse ne olur?

Özcan Akıncı: Bu 26 Eylül’de karar verildikten sonra Cumhurbaşkanı çıktı açıklamalar yaptı AİHM’in incelemesi yaptığını söylüyorlar kabul edilebilir bir şey olmadığını ifade etti. Bu bana göre fren mekanizmasıydı. Mahkemeler alıp başını gitmesin diye söylenmiş bir söz olarak düşünüyorum bunu. Birkaç gün sonrasında da Anayasa 90’da taraf olduğumuz bir anlaşma mahkemenin kesin kararın uygulama düşe kalka gidiyor ama bununla ilgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bildirimde bulunacağız. Takip ediyorlar bu tensip dava açılma sürecini. Bugün duruşma ile ilgili kısımları da yazıp göndereceğiz. Etkin, tam ve hızlı. Hızlı değil. Etkin olduğunu kararda göreceğiz. Hızlı olmama ve diğer dosyalar açısından; bireysel olarak uygulanacağını düşünüyorum. Göz ardı edilecek bylock diğer delillerin kanaati beraat kararı verileceğini düşünüyorum bireysel olarak. Bunu emsal olarak kabul etmedi 311 CMK h fıkrası. Diyor ki: “Bireysel karardır o. Genele şamil değildir. Uygulama yeri yoktur.” Dediler reddettiler başvurularımızı ama AİHM diyor ki: “Ben bu kararı verdim, bundan da dönmeyeceğim kesin bir karar. Buna atıf yapacağım bundan sonraki tüm dosyaları. Hem Bylock üzerinde hem sendika dernek bank asya üzerinde ihbarcılar yan deliller üzerinde manevi unsur üzerinde bu dosyaya atıf yapacağım ve bu şekilde karar vereceğim.” Diyor. Görünen köy kılavuz istememesine rağmen siyasi iradenin ve üst derece mahkemelerin bunu adları gibi biliyor olmasına rağmen bunu sürece yayarak insanları mağdur etmekten başka yaptıkları bir şey yok. Sadece insanları mağdur edecekler. O kişiler ile ilgili ihlal kararını da uygulayacaklar. Onların içerisinde cezaevine girmeyi bekleyen dosyası Yargıtay’da olan insanlar var, cezası infaz edilmiş olanlar var. cezası infaz edilmemiş dosyası Yargıtay’da olan kişiler açısından “Biz sizin dosyanızda bir sürü hatayı bile bile yaptık uygulamadık. Biz size ceza çektireceğiz.” Demektir. Bunun hukukta, dinde, imanda, inançta, örfümüzde, adetimizde hiçbir yerde yeri yok. Diğerleri ile ilgili de kararlar verilecek. Sürecin hızlandırılması için de elimden geleni yapacağım. Bin dosya arkasından bin dosya belki 5 bin dosya belki bundan sonra iç hukuk yollarının tüketilmesi veya iç hukuk yollarının etkin olmaması bahis o konuda gündeme gelecek. Usule bağlı hareket ediyorlar ama süreleri kısaltıp muhtemelen 2 yıl arasında bu dosyaların büyük çoğunluğunu temizler diye düşünüyorum ben. Bugüne kadar AİHM tazminat vermemeye gerekçe olarak ihlal yapıldığını tespitini yeterli bir manevi gider olarak görüyordu ve bunun iç hukukta düzeltilebileceği hususunu öngörüyordu ancak bu sürecin etkin ve hızlı ve tam olmayışı nedeniyle bu insanlar bu çileyi çekiyorsa tazminatı da hak ediyorlardır anlayışının ki bununla ilgili muhalefet şerhi de var. o görüşü benimseyebilme, bundan sonraki dosyalar açısından söz konusu olabilir.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bundan sonra tazminat cezaları da gelebilir diyorsunuz. 12 Eylül’ü bekleyeceğiz mahkemenin tavrını kınıyoruz adalet devletin temelidir yazısı yazan mahkemelerde böylesi tavırlar kabul edilecek tavırlar değil. Yüz binlerce kişinin mağdur olduğu bir mesele için AİHM’de alınan bir karar sonrası konuyu savsaklamak kabul edilebilir durum değil. Biz Meclis’te bu konuları gündem edeceğiz. Meclis’te de siyasileştirilmiş davanın sürecini anlatacağız AİHM kararlarının neden uygulanmadığına dair vurgular yapacağız ve mahkemedeki skandal durumlar hakkında da vurgularda bulunacağız.

Özcan Akıncı: Bu memleketin insanlarına yazık! Hukuka yazık! O hakime savcıya yazık, ceza çeken insana yazık, çoluğuna çocuğuna yazık. Memleketin heba olan yıllarına yazık! Bir an önce bunu çözün! AİHM iç hukukumuza göre inceleyip karar veriyor. Yargının hakimlerin mahkemenin oluşumunu inceleyip Türk hukukuna göre değerlendiriyor bunları. Kendi hukukumuzdan bir haber miyiz biz? Kendi hukukumuzu biz AİHM’den mi öğreneceğiz? Bunları düşünmelerini istiyorum. 1. Ve 2. Tabakadaki insanlara eziyet çektirmekten vazgeçin. O insanlar sizden daha masumlar, inanmışlar, inançları vatan sevgileri ifal edilmişler. Siz diyorsunuz; “Kandırıldık, yeni gördük gerçek yüzlerini” bu gariban insanlar nasıl görecek? Bunu vicdanlarınıza nasıl anlatabiliyorsunuz? Yazık günah.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Üzüntünüzü anlıyorum, beklenti vardı ve bugün de mahkemenin üzücü tavrı sizi de etkilemiş. Sizin müvekkilleriniz dahil yüz binlerce kişiyi de üzen bir durum mevzu bahis fakat biz inat ile konuyu takip edeceğiz gündem edeceğiz, bu ihlallere takılmayacağız ve adaleti talep edeceğiz sonuna kadar. Zaten bu hukuksuzlukları yapanlar AİHM kararına rağmen aynı hukuksuzluklara devam etmekten başka bir yol seçmeyeceklerdi biz de bunu biliyoruz ama mücadeleye de devam ediyoruz.

Özcan Akıncı: Akıntıya karşı kürek çekiyorlar. 1 saat 2 saat çekersin, akıntıya kapılırsın ve şelaleden düşer parçalanırsın ona mahal vermeyin.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 12 Eylül’ü bekliyoruz biz ne kadar eleştirilerimiz olsa da adalet bir şekilde tecelli edecektir tecelli etmesi için uğraş vereceğiz teşekkür ediyoruz.

Değerli izleyenler bugün de programımızı burada bitiriyoruz Yüksel Yalçınkaya kararı son derece önemliydi istedikleri kadar hafifletmeye çalışsınlar Cumhurbaşkanı meclisten bağırıp çağırsın yargı makamlarında hakimler bilerek mahkemeleri uzatsın savsaklasın bu değişmez. AİHM’in önemli bir ihlal kararı var ve bu karar yerel mahkemelerde karşılık bulmalı eğer ki Anayasa 90 varsa eğer ki ülkenin bir hukuk devleti olduğu iddia ediliyorsa bunlar gerçekleşmeli, gerçekleşene kadar mücadelemize devam edeceğiz.

Bugün de programımız buraya kadar. Haftaya Salı günü saat 21.00’da sizlerle birlikte olacağız inşallah. Hepinize hayırlı akşamlar hoşça kalın.

Yorumlar