9 Eylül 2021

Ocak Medya

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, cezaevine girme riski olan ağır kanser hastası Ayşe Özdoğan’ı konuk etti. “Ben anneyim, eşim, evladım, hastayım. Ben yaşamak istiyorum.” diyen Ayşe Özdoğan, “Şu an kendimi 9 yıllık cezam değil de idam cezam onanmış gibi hissediyorum.” ifadelerini kullandı.

Cezası Yargıtay tarafından da onanan ve her an cezaevine girme tehlikesi bulunan Ayşe Özdoğan, şöyle konuştu: “Eşim 2016 yılında ihraç oldu. Türkçe öğretmeniydi. Daha sonra 2019’da eşimle birlikte gözaltına alındık. Gözaltına alınırken çok sıkıntılar yaşadık. Eşim tutuklanırken 2019 Kasım’da tekrar mahkemem vardı ve mahkemede 2 hafta öncesinde benim kanser teşhisim oldu maksiller sinüs kanseri, ameliyat oldum. Ameliyattan sonra iki mahkemeye katıldım.

Bütün kanser raporlarını, solunum ameliyat raporlarını sundum. Hatta yeni ameliyattan çıktığım için dikişlerim bile görünüyordu hakimle konuşurken. Kendimi savunurken bayıldım, beni ayılttılar tekrar mahkemeye devam ettik. Derken ceza aldım ve tutuklandım. Tutuklandıktan sonra cezaevinde kaldım biraz. Cezaevine gitmeden 35 tane adli tutukluyla beraber aynı otobüsle cezaevine götürdüler. Cezaevine gittiğimde tanınmayacak haldeydim, ameliyat yerim şişmişti.

İlk cezaevine girdiğim anda karşılayan gardiyanlar şok oldular. Dediler ki: ‘Siz yoğun bakımdan hasta mı kaçırdınız?’ diye tepki verdiler. Derken benim cezaevi sürecim başlamış oldu. 15 günlük süreçte koğuş arkadaşlarımın yardımıyla dediler ki koğuş arkadaşlarım: ‘Biz 3 yıldır buradayız, bizim 3 yıldır yaşamadığımız şeyleri sen 15 günde yaşadın.’ Dediler çünkü çok zorlu bir 15 gündü benim için her yönden. Hastane, koğuş içinde yaşama, 3 kişinin yardımıyla yatıyorum.

Aralıkta girdim cezaevine kaloriferler yanmıyor, yerde yatıyorum, yemeğimi hazırlayamıyorum, çamaşırımı yıkayamıyorum. Eşim cezaevi müdürü ile konuştu: ‘Eşim kanser hastası çamaşırlarını ben alsam, ben yıkasam.’ demiş cezaevi müdürüne. ‘Herkesin eşi kanser, bir şey olmaz.’ demiş.

Böyle hem psikolojik hem biyolojik zorlu bir 15 gün geçti ve sizlerin de desteği ile 15 günün sonunda tahliye olmuştum ama o rapor alma aşaması çok zordu benim için. Hastaneye gitmek, gelmek, yeme içme derken tahliye oldum. Tahliye olduktan 2 gün sonra doktora gittim. ‘Çok geç kalmışsın, 15 gün önce niye gelmedin?’ dedi bana. Çünkü artık kanser elmacık kemiğine sıçramış, bizim çabamız kemiği kurtarabilir miyizdi ama 15 gün içinde o kemiği kaybetmiş oldum.

Zorlu bir ameliyattı, bu ameliyatta sol üst dişim, sol üst çenem, elmacık kemiğim, tükürük bezlerim alındı boşaltıldı komple ve bacaklardan doku nakli yapıldı. Doktorum en az 2.5 yılda yerleşeceğini söyledi. benim çok hareket etmemem gerektiğini söyledi, mimikleri yapamıyordum, şu an hissetmiyorum. Beyin sapına yakın bir yerde metastas olduğunu öğrendik ve ameliyatta açamayacağım bir yerde dedi doktor çünkü sinirlere çok yakınmış. Şu an beklemedeyiz. Ameliyat artı kemoterapi planlanıyor eğer ameliyat olmayacaksa. Bu süreçte benim cezam onaylandı. 14 Haziran’da.

Cezam onaylandıktan sonra ben hemen sonrasında kontrolüm vardı. Yoğun psikolojik sıkıntılardan dolayı ayağa kalkamayacak duruma geldim ve kontrole gidemedim. Tedavim aksadı. Nakilde açılma var, yemek yerken, su içerken her şey şu bölgeye kaçıyor. Şurası sürekli iltihaplı. Doktorum en son tekrar yüzümün tamamen açılıp buradaki gözü desteklemesi için konulan platinin çıkarılması gerektiğini söyledi.

Ameliyata almamız gerekiyor ama önümde belirsizlik olduğu için olamıyorum çünkü doktor ameliyat ve sonrasında benim hiçbir şey yapmamam gerekiyor ama ben cezaevinde olursam bu mümkün değil çünkü uyurken bile 7/24 başımda birinin beklemesi gerekiyor. Yanlışlıkla başımı sağa sola çevirmemem gerekiyor.

Yüzümü öne eğmiyorum, yürüyemiyorum, sürekli sabit durmam gerekiyor. Yüzümde hemen şişmeler başlıyor, toz, enfeksiyonda. Şu an tabiri caizse oğlumdan istiyorum birçok şeyi. Yaklaşık 5 yıldır eşim de tutuklu olunca 75 yaşında Alzheimer babam var ve 75 yaşında bir annem var onlar bakmaya çalışıyorlar bize ve maalesef bugün sabah annemin de kanser olduğunu öğrendim. O da hastaneye yattı. Ortada kaldık. Alzheimer baba, hasta bir anne ve bir çocuk ortada kaldık. Annem hastaneye gidince hiçbir şeyi ısıtıp çocuğumun önüne koyamadım. Hal bu şekilde.

Biz evde dururken evimize sanki bir yere kaçacakmışım gibi 6 tane polis geldi beni almaya. 3 hafta önce. Savcı Antalya Eğitim Araştırma’nın verdiği raporu yeterli görmüyor ve İstanbul’a gitmem gerektiğini söylüyor. Gelen polislere anlattık benim sıkıntımı, çıkamayacağımı. Annem de anlattı. Onlar kendi gözleriyle gördüler beni ama ‘Bizim yapacağımız bir şey yok.’ Deyip beni Denizli’de bir hastaneye götürdüler yolculuk yapar mı yapamaz mıyım diye.

Denizli’deki hastane ‘Yola çıkamaz’ raporu verdi benim için. Bu raporu savcıya ilettiklerini, savcı benim gitmememe karar verip raporları İstanbul’a gönderdiler. Şu an bekleyeceğiz dediler. 2 hafta önce haftaya sonuç belli olur dediler. Önümüzdeki günlerde belli olması lazım. Ben de çok endişeliyim çünkü sosyal medyadan görüyorum, duyuyorum. Kendileri kalamaz dediği halde kalır diye rapor veriyor İstanbul ATK o yüzden çok endişeliyim.

Şu anda aslında bu programa çıkıp eşimin tahliye olmasını talep etmek istiyordum. Benim asıl gayem o çünkü bana bakan bir annem vardı o da şu an kanser teşhisi ile hastanede. Ben oğlumun önüne pişmiş yemeği ısıtıp koyamıyorum. Artık benim infazımın ertelenmekten çok ben eşimin tahliye olmasını istiyorum çünkü eşimin dosyasını Yargıtay bozdu ve 15 Eylül’de mahkemesi var eşimin. Hepsinin ötesinde eşimin gelmesini istiyorum ki en azından çocuk mağdur olmasın, ben mağdur olmayayım. Çocuğumun doğuştan kalp problemi var ve hiçbir şekilde kan değerli yükselmiyor, sürekli kan değerleri düşük.

Doktorumun en son söylediği kanser ve hücreler tamamen temizlensin diye damağımda açıklar var, kulağımda sıkıntılar var. Fonksiyonlarımı sürdürebilmek için en az 4 yeni ameliyat olmam gerekiyor. Kendimin ve çocuğumun temel ihtiyaçlarımı gideremiyorum. Oğlumun banyosunu annem yaptırıyordu. Şu an annem de yok ne yapacağız bilmiyorum. Ben hiç bir şekilde yüzümü öne eğemiyorum ve iş yapamıyorum. Sıcak temas yapamıyorum, soğuk temas olmuyor. Çünkü enfeksiyon oluyor. Sürekli ayakta kalamıyorum baş dönmesi ve bulantılar oluyor sürekli. Şu an tamamen oğlumla aynı konumdayım ben. İkimiz de şu an bakıma muhtacız, oğlum daha iyi konumda şu an.

Sadece insanlara önündeki sıfattan bakmamalarını istiyorum. Benim şu anki durumuma sesime ses olmalarını rica ediyorum. Ben anneyim, eşim, evladım, hastayım. Ben yaşamak istiyorum. Cezaevine gittiğimde cezaevinin hali ortada. Cezaevinde hasta halimle ben şu an kendimi 9 yıllık cezam onanmış değil de idam cezam onanmış gibi hissediyorum. Sadece insan olarak değerlendirilsin, sesime ses olmalarını, destek olmalarını rica ediyorum.”

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise şu çağrıda bulundu: “Kamuoyuna, yetkililere, Adalet Bakanlığı’na, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, tüm yetkililere sesleniyorum;Ayşe Özdoğan’ın durumunu görüyorsunuz. Bu kadın cezaevine giremez. Dediği gibi hani bir hapis cezası almış ama kendisi de bunu hissediyor, cezaevine girmesi onun için bir idam kararı adeta çünkü cezaevinde normal yetişkin insanların hakları çok çiğneniyor, biz yaşadık gördük biliyoruz cezaevini.

Ayşe Özdoğan’ın durumu gerçekten çok çok üzücü gerçekten insanın yüreği parçalanıyor. Bu hali kaldırmak mümkün değil. Ayşe Özdoğan büyük sıkıntılar içinde sesini kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Aslında tüm kamuoyunun onun yanında olması lazım, onun sesini duyurması lazım. Eşinin Ayşe hanımın yanında olması lazım. Zaten oldukça ağır ve sıkıntılı bir hastalıkla uğraşıyor. Yaşamayan bilmez bunu, Ayşe hanımın geçirdiği ameliyatlar, o bölgedeki iltihaplar, kaybettiği dokular organlar, hastalığın metastazları kendisine büyük sıkıntılar yaşatıyor. Biz tüm kamuoyuna yüksek sesle tekrar hatırlatıyoruz. Ayşe Özdoğan için büyük duyarlılık gösterelim, onu cezaevine girmekten kurtaralım.”

Yorumlar