21 Mart 2022

Sevgili halkımız bugün Erzurum’da bütün bu olumsuz hava koşullarına rağmen buraya yakın uzak demeden geldiniz. Ayaklarınıza sağlık, gönüllerinize sağlık. Şunu en başta söyleyelim Newroz kutlamaları kolay kazanılmadı, büyük mücadeleler ile kazanıldı. Büyük gayretlerle direnişlerle kazanıldı. O yüzden bugün çok kuvvetli bir şekilde Newroz Piroz Be diyoruz!

Biz biliyoruz bu halka Newroz bayramını kutlatmak istemediler! Cizre’de, Nusaybin’de, Şırnak’ta onlarca, yüzlerce insan öldü. Neden? Newroz’u kutlamak istedikleri için! Uzun yıllar boyunca direnişler yapıldı, Newroz kutlanmak istendi, direndiler, bu toprakların binlerce yıllık bayramı olan Newroz’u kutlatmak istemediler ama halkımız direndi ve bugün yine bu meydanlarda büyük bir coşkuyla, büyük bir sevinçle, hep beraber Newroz’u hep beraber kutluyoruz. Onlar Newroz’u engelleyemeyince Devlet Newroz’u ilan ettiler, kalkıp “Evet kabul ettik.” Newroz bayramdır demeye başladılar, engelleyemediler çünkü biz bunu direnişle kazanmıştık.

Değerli arkadaşlar bugün Türkiye’nin dört bir tarafında ‘Kara kış’ var, Erzurum’da da öyle ama bu olumsuz hava koşullarına rağmen inanın ki yurdun dört bir tarafında Newroz meydanları büyük bir coşku ile doldu çok kitlesel katılımlar oldu, insanlar büyük bir aşkla, şevkle Newroz meydanlarını doldurdu. Bu demektir ki Newroz’u; hiç kimse durduramayacak, bugün de sizler sağ olun, tüm şu olumsuz hava koşullarına rağmen, kapanmış olan köy yollarına rağmen belki çoğunuz yürüyerek o köylerden gelerek Newroz’u burada kutladınız, sağ olun partimiz adına çok teşekkür ederiz, il ve ilçe yöneticilerimiz adına.

En başta Ankara’dan Parti Genel Merkezi’mizin, tüm milletvekillerimizin sizlere can-ı gönülden selam ve sevgilerini iletmiş olayım. Değerli arkadaşlar bugün benim için de önemli bir gün. Neden? Bunu tüm Türkiye kamuoyu biliyor! Geçen sene tam bugün Newroz günü, 21 Mart 2021’de vekilliğim Meclis’te düşürüldükten sonra bir direnişe geçmiştik. Biliyorsunuz haksız ve hukuksuz bir şekilde tarihimizde onlarca vekilimizin vekilliği düşürüldü, Mart 1994’te yine Newroz öncesi vekillerimiz Meclis’in kapısı önünde darp edilerek gözaltına alındı, Orhan Doğan ve sevgili arkadaşlarımız ve durmadılar, partimizi ve bizi durdurmak, Kürt meselesinin anlatılmasının önüne geçmek için uyduruk kararlar ile, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıktığımız için bizim vekilliğimizi düşürdüler, geçen sene oynanan bu orta oyununu hepiniz gördünüz. 17 Mart’ta vekilliğimizi düşürdüler ve biz de dedik ki: “Bu haksız ve hukuksuz oyuna boyun eğmeyeceğiz.” Biz o Meclis’te dedik ki; arkadaşımızın dediği gibi “Direne direne kazanacağız.” Ve geri adım atmadık! O Meclis’te belki bizim yüzümüze bu haksız ve hukuksuz karar okundu, biz: “Sizin o kararlarınızı tanımıyoruz. Bu Meclis’ten de çıkmıyoruz çünkü bizi seçen siz zalimler değil bizim sevgili halkımızdır.” Ve biz Meclis’te sizlerin bağrına, milletin bağrına sığındık ve oradan bizim çıkışımızı ilan eden karar okunduğu zaman ise; yıllardır söylenen çok önemli bir cümle ile direnişimizi açıkladık. “Direnmek yaşamaktır.” Berxwedan jiyane diyerek direnişimizi devam ettirdik ve geri adım atmadık. Meclis’te adalet nöbeti başlattık tüm arkadaşlarımız ile, partimiz ile “Gece gündüz bizi çıkarmaya çalıştığınız bu Meclis’ten çıkmayacağız. Biz demokratik siyaseti seçiyoruz ve bu Meclis’i terk etmeyeceğiz.” Dedik, 24 saat boyunca arkadaşlarımız ile demokratik siyaset için, Kürt meselesindeki çözüm karşısında boyun eğmemek için Meclis’ten çıkmadık. Peki sonra ne yaptılar? Şu memleketin haline bakın; 20 Mart akşamı bu Cumhur- Zulüm İttifakı’nın küçük ortağı var. Devlet Bahçeli bir tweet atarak Meclis Başkanı’na dedi ki: “Gergerlioğlu’nu bu Meclis’ten çıkart.” Düşünün bir parti lideri Meclis’in Başkanı’na emrediyor: “Bu vekili bu Meclis’ten çıkart, her ne pahasına olursa olsun çıkart.” Diye emir verdi. Bütün bunlardan sonra bir sabah namazı vakti, ben sabah namazına kalkmışken parti grup toplantı salonumuza tam 158 tane polis göndermişler! Abdest alıp namaz kılma hazırlığındayken beni lavaboda gözaltına aldılar. Hepiniz o görüntüleri gördünüz, bu topraklar adına utanç verici görüntülerdi, utanç verici! Abdestini almış namazını kılmak isteyen bir milletvekiline namazını bile kıldırtmadan oradan götürmeye çalıştılar. “Durun 2 dakika namazımızı kılalım. Ondan sonra götürecekseniz götürün.” Diyorum onlara ama bizi, ceketimizi, gömleğimizi, ayakkabımızı bile giymeden götürdüler! Onlar zannediyor ki partimizi, milletvekillerimizi Meclis’ten sizin o iradeniz olan bizi gönderdiğiniz yerden koparıp alıp, darp ederek çıkararak Kürt meselesindeki adil çözümü engelleyebileceklerini zannediyorlar. Çok sanırsınız! Çok aldanırsınız! Biz sonuna kadar direnmeyi seçmiş bir toplumuz, bir halkız ve sonuna kadar da direnmeye devam edeceğiz!

Ne oldu o gün? Hiç utanmıyorlar arkadaşlar! Bizi cezaevine attılar, binlerce arkadaşımız gibi, cezaevine attılar ve daha sonra Anayasa Mahkemesi bütün bu iktidarın, MHP’nin oyunlarını bitirdi, Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Ömer Faruk Gergerlioğlu’na baştan sona haksızlık yapılmıştır, milletvekilliğine geri dönmelidir. İfade özgürlüğü haksızlığıdır, siyaset yapma haksızlığıdır.” Dedi ve ben şu anda Meclis’te görevime devam ediyorum. 16 Temmuz günü Meclis’e geri döndük. Bu ne demektir? Bizim başta söylediğimiz cümlenin gerçekleşmesi demektir. Berxwedan jiyane’nin gerçekleşmesi demektir ama burada kalmayacak, binlerce arkadaşımız cezaevinde haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde. Başta Eski Eş Genel Başkanımız Sn. Selahattin Demirtaş ve Sn. Figen Yüksekdağ olmak üzere binlerce arkadaşımız cezaevlerinde, biz diyoruz ki; o arkadaşlarımızın hepsi çıkmadan Meclis’e tekrar girmeden, tekrar bu halkın temsilcileri olmadan adalet yerini bulmaz! Bunun için sonuna kadar direneceğiz! Değerli arkadaşlar bugün Newroz! Hepimize yönelik çok büyük baskılar var, haksız, hukuksuz, adaletsiz, insan haklarını çiğneyen bir iktidar ile karşı karşıyayız ama bugün hepinizden istirham ediyorum, tüm bu üzüntüleri bitirelim, hepimizin yüzü gülsün çünkü bugün bayram çünkü gülmek devrimci bir eylemdir, bugün gülelim, gülüşümüz ile o zalimleri yenelim. Bunu hiç unutmayalım!

Bakın arkadaşlar işleri güçleri zulüm! Dün ne oldu sosyal medyada izlemişsinizdir! Bu ülkenin bir İçişleri Bakanı var, soyadı ile mütenasip olmayan, soyadı ile uyumlu olmayan bir İçişleri Bakanı var! Sedat Peker’in tek bir sorusuna cevap veremedi. Hala Bakanlığı sürdürmeye çalışıyor perişan perişan! Bakın dün ne yaptı? Adana’da Furkan Vakfı üyeleri bir basın açıklaması yapacaktı, 8 arkadaşları 7 aydır iddianamesiz bir şekilde tutuklu. Kürtlerden, Newroz’dan o kadar korkuyorlar ki Furkan Vakfı’nın açıklaması Newroz’dan bir gün önceye denk gelmiş “O gün nasıl bir açıklama olur! Büyük tehlike” diyerek basın açıklamasına yönelik şiddetli bir müdahalede bulundular. Kadınlar coplandı, çocukların gözüne biber gazı sıkıldı, yere düşen insanların hareketsiz ve etkisiz olmasına rağmen üzerine onlarca polis saldırıp copladı. İnsanlık dışı birçok fiile imza atıldı, bütün bunları Kürt halkı çok iyi biliyor! Yabancı değil! Bu Newroz’ları engellemek isterken, bütün bunların yapıldığını çok iyi biliyoruz ama Furkan Vakfı’na yapılanlar da bugün iyice işi çığrından çıkardı! Bakın bugün bu kadar insanlık dışı fiilleren sonra hala o İçişleri Bakanlığı’nda tutunmaya çalışan Süleyman Soylu’yu Erzurum Tekman’dan artık istifaya davet ediyoruz! Artık orada durmasın! Siz kim oluyorsunuz? Milletin emniyetini sağlamak için görevli olanlar, milletin güvenliğini sağlamakla görevli olanlar! Düşmüş, yerde, etkisiz bir halde olan insanın kafasına onlarca cop bulunur mu? Böyle mil güvenlik sağlanıyor? Böyle mi emniyet sağlanıyor? İçişleri Bakanı tüm bunlardan sorumludur. Adana Valisi, Adana Emniyet Müdürü, Adana Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü derhal istifa etmeli veya açığa alınmalıdır! Böyle bir rezalet olamaz! Bu halka zulmetmeye hakkınız yok! Türk’ü, Kürt’ü kim olursa olsun bu halka zulmetmeye hakkınız yok! Kimse bu zulümlere imza atamaz, biz sizlerin vekili olarak onlardan hukuk önünde hesap sormasını iyi biliriz. Bunu Meclis’te yapıyoruz, bunu yarın öbür gün bu ülkeye hukuk geldiğinde de daha etkili bir şekilde yapacağız. Buradan tüm kamu görevlilerine sesleniyorum; “Hiç kimse arkam var, sırtımı bir yere dayıyorum.” Diye halkı zulmetmesin. Bunları kesinlikle kabul etmeyiz. Polissen polisliğini bil, halkın emniyetini sağla, özgürlüğünün kısıtlanmasını engelle milleti coplamak nedir? Yerlerdeki insanların tepesinde cop kırmak nedir? Kendinize gelin!

Bu iktidar Kürt meselesinde çözümü ve barışı engellemek için elinden geleni yapıyor. Bu ülkede bir çözüm süreci yaşandı bu dağlara bahar geldi! Kuşlar bile başka şekilde cıvıldaşmaya başladı, bütün insanlar mutlu ve huzurlu oldu! Ne vardı bunun sonunu getirmek için gayret etmeye devam etmekte ne vardı? Başarılabilirdi! O gün partimiz de bu görüşmelere aracılık etti. Devletin emri ile Ankara-Kandil-İmralı arasında gidip gelinildi, İmralı’nın mesajları Diyarbakır Newroz meydanlarında okundu, bütün bunlar kimin müsaadesi ile oldu? Devletin ve iktidarın müsaadesi ile oldu bunu hepimiz biliyoruz. Peki bu çözüm sürecini niye bitirdiniz? Bitirmekle kalmadılar, şu anda o çözüm sürecinde bütün bu ziyaretleri gerçekeştirenler hakkında soruşturmalar, davalar açtılar zindanlara attılar bu nasıl utanmazlıktır? Bu senin izninle oldu! O halde Sn. Selahattin Demirtaş, Sn. Figen Yüksekdağ, Sn. İdris Baluken ve diğer arkadaşlarımız yargılanıyorsa, zindanlardaysa peki o zaman siz niye yargılanmıyorsunuz? Madem bizi yargılamaya çalışıyorsunuz, o gün bir ortak çözüm bulunmaya çalışılıyordu bilin ki sıra size de gelir, “İktidar sahibiyiz, yargının sahibiyiz bize kimse bir şey yapamaz.” Demeyin, öyle bir şey yok! Gün değişir, devran döner ve sıra size de gelir!

Bakın arkadaşlar Newroz meydanlarında kolay bir mücadele verilmedi! Daha 5 yıl önce Diyarbakır Amed Newroz’unda ne oldu? Bir genç delikanlı Kemal Kurkut Newroz meydanına girerken polis kurşunuyla katledildi, ardından dediler ki: “Canlı bomba” biraz araştırıldı, canlı bomba değil! Peki sonra ne oldu? Polis müfettiş raporları bile oradaki ateş açan 4 tane polisin ihraç edilmesi gerektiğini gösterdi çünkü polisler hatalıydı, bir Newroz meydanında aldıkları emir üzerine lüzumsuz yere havaya ateş bile açmama emri almışlardı ama bir insanın üzerine 50 den fazla kurşun yağmıştı ve sonra adaleti bekleyin dediler. Ülkenin haline bakın! Benim raporum, partimin raporu değil! Diyarbakır Valiliği’nin polisleri hatalı bulan raporuna rağmen Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi cinayeti işleyen polisleri beraat ettirdi ve şu anda da maalesef şu komedinin sonuna gelmiş durumdayız. Bir kişi resmen büyük bir yanlışlık mı kasıt mı öldürülüyor ve tek bir sorumlu kişi bulunmuyor. Böyle bir şey olabilir mi? Halk bunu kabul edebilir mi? Biz bütün bunları partimiz olarak yakından takip edip tüm kamuoyuna teşhir ediyoruz ama onlar durmuyor!

Amed Newroz’unda Kemal Kurkut’u katlettikleri gibi bütün arkadaşlarımızı zindanlara dolduruyorlar! Aysel Tuğluk arkadaşımız yıllardır cezaevinde. Niye cezaevinde biliyorsunuz! Bu topraklarda yaşanmamış bir vahşeti yaşattılar ona. Annesini Ankara’da toprağa veriyor, “Sen nasıl bir HDP’linin annesini buraya toprağa verirsiniz?” diyerek toprağa verilmiş cenazeyi topraktan çıkarttılar adeta orada vahşi danslar yaptılar barbarlar ve Aysel Tuğluk vekilimiz Ankara’dan cenazeyi alıp Dersim’de gömdürmek zorunda kaldı. Ona bunları yaşattılar ve sonunda Alzheimer hastalığı başladı, önemli sıkıntıları var, 2 dakika önce yaptığını unutan bir insan haline geldi çünkü büyük bir beyinsel travma yaşamıştı ve şu anda düşünün böylesine hasmane bir durum ile onu hala cezaevinde tutuyorlar! Bırakın binlerce arkadaşımızı tıbben cezaevinde çıkması gereken bir kişiyi de cezaevinde tutuyorlar. Zulümleri bitmiyor! Ben bir hekimim tüm tıbbi raporları okudum, o kişinin o zindanda durması tıbben mümkün değil ama zulmen onu orada tutmaya devam ediyorlar. Bizim mücadelemiz; Aysel’leri, Selahattin’leri, Figen’leri, İdris’leri ve binlerce arkadaşımızı o zindanlardan çıkartmak ve demokratik sivil siyasetin içine sokma mücadelesidir bunu herkes çok iyi bir şekilde bilsin!

Şu anda çözüm sürecini güya bitirdiler ve partimize saldırıyorlar. Kobani Kumpas Davası kurmuşlar, gelin Ankara’ya görün! Gülünç bir davayı yürütüyorlar! Partimize yönelik ağır baskıları devam ettiriyorlar. Kapatma davası devam ediyor, il ve ilçe binalarımıza yönelik taarruzlar devam ediyor. Her gün bir vekilimizi düşürmek Meclis dışına itmeye çalışıyorlar, Semra Güzel vekilimizi binlerce fezleke olmasına rağmen aralarından seçip düşürdüler! Bütün bunların anlamı Kürt meselesinde adil ve eşitlikçi bir çözümün engellenme çalışmasıdır. Koca bir ülkeyi tecrit alanına çevirdiler neden? “Kürt meselesinde adil ve eşitlikçi bir çözüm olmasın! Kürtler haklarını almasın! Boyunduruk altında olsun.” Diye bunu yapıyorlar. Biz diyoruz ki; cezaevlerindeki tecrit de bitsin, İmralı’daki tecrit de bitsin! Bu çözüm bundan başka bir türlü sağlanmaz diyoruz!

Değerli arkadaşlar şu anda bakın Türkiye’nin dört bir yanında Newrozlar kutlandı ama hala bu ülkede komikliklere devam ediyorlar. Cumartesi günü vekili olduğum Kocaeli Gebze’de bir Newroz kutlaması yaptık. Burada da yapıyorlar mı bilmiyorum meydana sarı, kırmızı, yeşil renkleri sokamamaya devam ettiler. Böyle bir rezalet olabilir mi? Sizin ne zorunuz var? Ben hekimim, bir sıkıntı varsa gelin bana! Sarı, kırmızı, yeşil renklerden rahatsız olmanın anlamı ne? Kırmızı renk mont giymiş meydana almıyorlar! Sarı renk pardesü giymiş kadın meydana almıyorlar! Yeşil renk kazak giymiş meydana almıyorlar! Siz iyi misiniz? Bu kadar saçma emirlerle hareket ediyorlar! Bu ülkede biz diyoruz ki; Kürt meselesinde adil ve eşitlikçi bir çözüm neden sağlanmıyor? Biz bunu soruyoruz ama adamlar burada arkadaşlar! Böyle komik durumdalar! Bir Newroz meydanına sarı, kırmızı, yeşil flamaları, elbiseleri sokmamak için 40 takla attılar Gebze’de! Biz bütün bunlara karşı büyük bir üzüntü duyuyoruz ama yine de partimiz olarak diyoruz ki; yine de barış! Gökkuşağı da renkli onu da engellesinler diyor arkadaşımız hadi engelleyin! Ciddi bir şekilde eleştirmeye gerek yok! Başka sarı, kırmızı, yeşil daha var; trafik ışıkları onu da engelleyin! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hadi trafik ışıklarını da gökkuşağını da engelle! Siz bu kafayla nereye varacaksınız? Gülünç işlere imza atıyorsunuz, ne yaptığınızın farkında mısınız? Siz hakla, hakikatle mücadele ediyorsunuz. Ülkeyi kara kışa çevirdiniz ama güneş doğuyor arkadaşlar, Newroz’un güzelliği, baharın cıvıltıları, hepimizin neşesi doğuyor ve bayram kutluyoruz, bu iktidarın gidişinin bayramını da kutlayacağız! Bu bayram sadece Newroz ile kalmayacak asıl Newroz o gün olacak!

Değerli arkadaşlar ekonomiyi mahvettiler. İnanın ki Türkiye’nin dört bir tarafını dolaşıyoruz ekonomi perişan durumda! Uzatmaları oynuyorlar! Mazotun fiyatı ortada, enflasyonun %113’lüğü ortada, buğday fiyatları ortada ülke bir tarım ve hayvancılık ülkesi o kadar bereketsiz adamlar ki tarımı da bitirdiler hayvancılığı da bitirdiler, ülkeyi de, sanayiyi de bitirdiler. İnsan haklarını zaten çok zamandır ayaklar altına aldılar, Anayasa’yı çok zamandır ayaklar altına almışlardı, vekil zindana atmakla, parti kapatmakla bir yerlere varabileceklerini düşünüyorlardı; işte bu kafa ülkeyi bu hale getirdi, perişan hale getirdi. Ülke şu anda çok kötü bir halde!

Ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki; Rusya’dan Ukrayna’dan çiçek yağı geliyor bizimkiler limanlara gitmişler. Çiçek yağını törenle karşılıyorlar, öyle bir komedi içindeler. Halleri bu! Sen bu 779 bin kilometrekare olan bu ülkedeki tarımı bitirmişsin, kendini komik bir duruma düşürüyorsun. Öte taraftan Rusya Ukrayna arasında Erdoğan diyor ki: “Ben barış sağlayacağım.” Sen ilk önce kendi ülkende barışı sağla. Kendi ülkesinde savaşı, çatışmayı söylüyor, gitmiş Rusya’ya, Ukrayna’ya barışı çözecek. Hadi oradan! Milleti kandırmaya ne hakkınız var. Biz size barışın yolunu gösteriyoruz. Barışın yolu çok açıktır. Biz tüm bu yaptığınız hukuksuzluklara rağmen, partimiz ve halkımız olarak sonuna kadar iyi niyetliyiz. Sonuna kadar barış diyoruz, insan hakları, çözüm diyoruz. Bu kadar iyi bir halk var burada! Bu kadar güzel düşünen bir halk var burada, daha nedir bu hakaretler? Siz nasıl devlet yönetiyorsunuz? Nedir bu hal?

Değerli arkadaşlar cezaevlerindeki zulümler anlatmakla bitmez ama bizim onları anlatmamız lazım çünkü şu an orada o kuyuların dibinden seslerini yükseltmeye çalışan arkadaşlarımızın meydanlarda seslerini yükseltmemiz gerekiyor. Garibe Gezer birçok zulme uğradıktan sonra cezaevinde intihar eden bir arkadaşımız, biz onun hakkında soru önergeleri ile intihar etmeden önce Adalet Bakanlığı’na soru sorduk cevap yok! İntihar etti ve açıklama yapın dedik açıklama yok! Soru önergeleri sorduk 3 aydır tek bir kelime açıklama yapamıyorlar. Halleri bu! İşte Ceylan Önkol’lar, Kemal Kurkut’lar, Garibe Gezer’ler olduğu için ve bu ülkede hukuk olmadığı için maalesef ki Deniz Poyraz kardeşimizi, yoldaşımızı İzmir’de katlettiler, Allah kahretsin o cinayeti işleyen elleri kahretsin! Hala koruyorlar! Biz bu ülkede hukuk istiyoruz! O cinayet işleyenler korunuyor!  Bütün bu cinayet işleyenler yargı önünde aklanıyor güya! Katliamlar yapanlar, Cizre’de, Nusaybin’de katliamlar yapanlar aklanıyor! Cemal Temizöz’ler aklanıyor peki halkın vicdanında aklandı mı? Sizin o uyduruk mahkemede aklandı da halkın vicdanında aklandı mı onlar? Mümkün değil!

Biz size söz veriyoruz. Siz sabit durun biz sonuna kadar direneceğiz. Biz zaten en büyük gücü sizden alıyoruz biliyoruz ki partimize yapılan bu büyük zulümler, Kobani Kumpas Davaları, her gün binlerce arkadaşımızın gözaltına alınmaları karşısında bizim tek gücümüz sizlersiniz! Sizlerin direnci olduğu müddetçe bizler geri adım atmayacağız. Yolumuza devam edeceğiz. Direne direne kazanacağız! Bunları sonuna kadar söylemeye devam edeceğiz. Erzurum halkının bu coşkulu, güçlü, istekli katılımını görüyorum ve sizleri partim adına, şahsım adına sevgiyle, saygıyla selamlıyor, muhabbetle kucaklıyorum.

Yorumlar