28 Aralık 2021

Herkese hayırlı akşamlar, ÖFG TV’nin yeni bir programı ile herkese merhaba. Her hafta Salı günü saat 21.00’de sizlere sunduğumuz insan hakları ile ilgili önemli konular ile ve konuklarımız ile beraber konuları değerlendirdiğimiz programımıza başlıyoruz.

Bu hafta iki önemli konuğumuz ve konuklarımız olacak. İlk önce çok önemli bir katliam, unutamadığımız bir katliam konuşacağız, Roboski Katliamı’nı. 28 Aralık 2011 gecesi dehşet bir hadise gerçekleşti Roboski katliamı gerçekleşti. Roboski köyünün sakinleri maalesef ki çok acı bir şekilde katledildiler. Bu olacak bir şey değildi ve yıllardır konuda yargısal bir gelişme yok. Yüzleşme yok. Yapılması gerekenler yapılmadı, biz bu konuyu yıldönümü vesilesi ile tekrar masaya yatırmak ve mağdur yakınları ile görüşmek istiyoruz.

İkinci olarak; geçtiğimiz günlerde 3 Suriyeli genç üzerlerinde benzin dökülerek yakıldı! İnanılmaz bir olay, çok vahşi bir olay, belki yılın en önemli olayı ve bu olayın mağdurlarının yakınlarını ekranlara getireceğiz ve kendileri ile konuşmaya çalışacağız, tercüman da olacak. İkinci yarım saatlik bölümde de bu çalışmamızı gerçekleştireceğiz.

İlk önce Roboski köyüne dönüyoruz ve programımızın konukları Cahide Encü ve Hazal Encü’ye merhaba diyoruz. Hoşgeldiniz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Hoşbulduk.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Programımıza katıldığınız için teşekkür ederiz. Roboski katliamını biz hiç unutamadık, sizler zaten büyük bir acı ile yıllardır unutamadınız, her birinizin büyük acıları, unutulmaz bir şekilde sizin kalbinize gömüldü, her yıl dönümünde bu acıları tekrar hatırlıyorsunuz ve yasal, yargısal anlamda çözüm bekliyorsunuz ve bu noktada bir gelişmeyi bekliyorsunuz. Biz önce şunu sormak isteriz; Cahide Encü ve annesi Hazal Encü konuğumuz. İlk önce o gece ne yaşadıklarını anlatacaklar ardından neler yaşandı, beklentileri neydi ve ne gördüler ne yaşadılar onları bize anlatacaklar. 28 Aralık 2011 gecesi ne yaşandı? İlk önce tüm kamuoyuna tekrar anlatır mısınız? Aradan yıllar geçti ama unutulmayacak bir büyük olay, bir büyük katliam yaşadınız. Söz sizde.

Cahide Encü: Baba’dan oğluna bir meslek kalır, bizde de babadan oğula kaçakçılık kaldı. Kaçakçılıkta bir vazo, on kilo şeker, çay, 93 senesinde köyümüzden göç ettirildik, köyün yarısı Irak’a gitti, diğer yarısı Türkiye tarafından kaldı. Daha sonra hep şeker, çay, mazot oradan getiriyoruz geçimimizi öyle sağlıyoruz. Fabrika, iş yok burada. Yapabileceği hiçbir şey yok, geçimimizi mecburen kaçakçılık ile sağlayacağız, o gece gittiklerinde 50 TL kazançları vardı. Herkes gidiyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sınır ticareti değil mi? Sizin başka bir gelir kaynağınız yok, bir yerde sınır ticareti yapıyordunuz. Başka kimseye bir kötülüğünüz bir gayrimeşru bir şey yok. Sıkıntı çekip oradan bir şeyler alıp burada satıyordunuz, sınır ticareti bu.

Cahide Encü:Sınır ticareti, ailemizin diğer yarısı Irak tarafında diğer yarısı bu tarafta geçimimizi sağlıyorduk. Sınır ticareti yapıyoruz, yüzyıldır bu böyle. Bu tarafların hepsi böyle. O gece kaymakamı, valisi, taburun bilgisi dahilinde bu işi yapıyoruz. Herkes gidiyor burada. O gün de kardeşim lise son öğrencisiydi, 17 yaşındaydı, okuldan geldi o gün 11.30’da. Annem: “Niye erken geldi.” Dedi ki: “Hocamız gelmedi, dersimiz yoktu.” 1 saat uyudu, kalktı sonrasında “Mazot almaya gideceğiz.” Dedi. Annem: “Soğuk gitmeni istemiyorum.” Dedi. “Üniversite sınavı olacak gideyim, paraya ihtiyaç var, kantine borç var. Bu gece gideyim, bir daha gitmeyeceğim.” Dedi. Bizde izin verdik. 3 tane kazak giydirdik, 2 eldiven, bere taktık, amcaoğullarım Hamza, Serhat, köyümüzden 11 kişi birlikte gittiler. Cemal küçüktü. Gitmesini istemiyorum ama zorla geldi. “Yenge abartma herkes gidiyor, herkes çocuğunu gönderiyor.” Dedi. Cemal de gitti Serhat ile saat 4’te gittiler. 9 da geleceklerdi. Akşam yemeğinden sonra sesler geldi, askerler yolu tutmuşlar dediler. Annem dışarı çıktı. Babam da: “ 1 saat bekletirler evham yapma.” Dedi, annem gitti geldi. Annem: “Keşke battaniye verseydik.” Dedi, askerler yolu bırakana kadar. Hiçbir zaman ölecekleri aklımızın ucuna gelmedi, hiçbir zaman öyle bir düşüncemiz yoktu. Saat 9 oldu dışarı çıktık, sadece aileler dışarı çıktılar, sesler geliyordu bomba sesleri buraya yakın seslerini duyuyorduk. Annem ve babam ikisi gittiler, askerler yolu bırakmışlar ama annem 3 saat uzağız, kar, kış gece karanlık. Bir ambulans yoktu o gece! En azından yardım etselerdi, hiçbir şekilde yardım edilmedi. Katır semerlerine koydular cansız bedenlerini. Katırlar taşıdılar. Traktörler ambulanslarımız oldu. Bizim gözümüzün önünden hiç gitmiyor çünkü benim kardeşim yaralıydı, 3 saat boyunca karın üstünde babam oraya gidene kadar kardeşim o soğukta vefat etti, kimyasal nedeniyle vefat etti yoksa kardeşimin yarası yoktu! Hiç yardım edilmedi. 10 yıldır hiçbir şekilde adalet sağlanmadı. Biz yargılanıyoruz, biz mahkemelere gidiyoruz, bize ceza isteniyor niye yürüyüş yaptınız? Niye pankart taşıdınız? Üzerimizde mahkemeler var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Roboski köyündeki katliam sonrası 34 sınır ticareti yapan vatandaşımız, yollardayken birtakım güya istihbaratlar sonucunda bombalandılar. İktidarın yaptığı açıklamaya göre: “Örgütün geçmekte olduğunu düşündük ve o yüzden bombaladık.” Dediler ama o bölgede zaten kaçakçıların gidip geldiği bir yer ve bu yeterli bir açıklama değildi. Yanlış bilgiler sonucunda bu tür bir bombalama oldu ve sonuçta bir katliam gerçekleşti. Yargısal anlamda şu anda Türk yargısında herhangi bir sonuç çıkmadı, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru da maalesef geç kalındı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda geç kalındı ve sonuçta gelinen noktada yargısal anlamda bir nihai nokta olmadı, yeniden yargılanma talepleri yapıldı o da gerçekleşmedi, aradan 10 yıl geçmiş oldu maalesef ki gelinen noktada hiçbir gelişme şu anda bir büyük adaletsizlik mevzu bahis. Biz aileler ile konuşmak istedik. Hukuki bir şekilde takip etmeye çalışıyoruz. Yasama anlamında Meclis’te bunu gündeme getirmeye çalışıyoruz ve ailelerimizin duygu, düşünce ve beklentilerini almak için kendileri ile bağlantı yaptık. Roboski Köyü’nde elektrik gitmiş, internet gitmiş. Roboski de 34 vatandaşımızın bu şekilde bombalar ile katledildi. Köy şartları iyi değil, köydekiler karınlarını doyurmak için ticaret yapıyor, zaten köy hayatının getirdiği birtakım mahrumiyetler ile baş başalar. Sık sık elektrik kesilmeleri, sıkıntılar yaşanıyor ve sonuçta bu tür programlarda da zorlanabiliyoruz. Roboski katliami sonrasında ilk önce birtakım çelişkili açıklamalar yapıldı. Aslında bir özür dilenmesi gerekiyor, Kürt meselesinde çatışmacı anlayışın terk edilmesi lazımdı çünkü bu tür çatışmalar devam ettiği müddetçe çatışmaların arasında kalan siviller sürekli hayatını kaybetti, birçok yerde biz bunları yaşadık. Roboski de onlardan birisi ve Roboski Ankara’nın dehlizlerine kalmayacak diyen bir Başbakan vardı o dönemde. Recep Tayyip Erdoğan böyle bir laf etmişti ama şu anda gelişmeler Ankara’nın dehlizlerinde kaldığını gösteriyor. Bu işin üstünün örtüldüğünü, hakkın yerine gelmediğini ve gerek ulusal gerek uluslararası yargıda herhangi bir sonucun alınamadığını görüyoruz. Maalesef ki gelinen noktada ailelere düşen kaybettikleri yakınlarının acıları ile yoğrulmak ve büyük bir hüzün, büyük bir acı maalesef onlara kaldı, adalet talep edenler için de adaletsizlikten dolayı bir bekleyiş, beklenti hali mevzu bahis ve maalesef ki gelinen noktada şu anda herhangi bir gelişme yok ama gelişme olmasa da biz bu katliamın varlığını biliyoruz. 34 kişinin hayatını kaybettiğini çok net bir şekilde biliyoruz ve tekrar bu konuyu gündem etmek için böyle bir program düzenlemiş durumdayız. Elektrik kesintisi yaşadınız sanırım, köyünüzde böyle sık sık elektrik kesintileri oluyor.

Cahide Encü: Evet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Böylesine zor koşullarda geçiminizi sağlamak için mecbur sınır ticareti yapıyorsunuz ve maalesef ki bu hadiseyi yaşadınız. Annemiz konuşuyordu. Hazal hanıma tekrar sözü bırakalım.

Hazal Encü:Mecburiyetten bu işi yapıyoruz. Oğlum okula gidiyordu, 12 sene boyunca sabah 7’den akşam 3’e kadar okuldaydı, param yoktu vereyim, öğlen arası bir şey alsın yesin. Paramız yoktu çünkü burada geçim çok zor. Bize adalet verilmiyor. Adalet istiyoruz. Onların yargılanması gerekirken biz yargılanıyoruz, ifade vermeye gidiyoruz, bizler cezaevine giriyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yargı süreci konusunda neler diyeceksiniz? Bu konuda bir yargı süreci başladı ve gelinen noktada maalesef ki hayal kırıklığı var, ne diyorsunuz?

Cahide Encü: Tek yargı süreci kapatma üzerine oldu. Hiçbir şekilde hiçbir yargı süreci başlatılmadı. İnsan Hakları Komisyonu kuruldu hepsi karakolda. Tüm mahkemeler takipsizlik kararı verdi. Hiçbir şekilde yargı işlemedi. Hep üzerine bu olayı kapatmak için. Failler yargılanmasın, tutuklanmasın diye oldu yargılamalar. Hiç yargılama olmadı. İnsan Hakları Komisyonu kuruldu, hepsi kapatmak üzerine kuruldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bunun üstüne siz yargılanıyorsunuz.

Cahide Encü: Evet, hepimizin mahkemeleri var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Neden yargılanıyorsunuz? Hem mağdursunuz hem de yargılanıyorsunuz neden?

Cahide Encü: Adalet istediğimiz için, failler yargılansın istediğimiz için. Katliamın peşini bırakmadığımız için. Yürüyüş yaptığımız, pankart taşıdığımız için. “Konuşmayın, olayı kapatın.” Diyorlar, biz de susmayıp olayın üzerine gidiyoruz, hayatta olduğumuz sürece bu böyle olacak, adalet bize verilmediği sürece biz geri adım atmayacağız. Bizi mahkemeye çağrıyorlar, bizi cezaevine koyuyorlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Anneniz bu yargısal süreç üzerine neler diyor?

Hazal Encü: Yargı olmadı. Hiç kimse tutulanmadı, hiç kimse mahkeme önüne çıkmadı. Biz gidiyoruz mahkemelere.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Elinizde Cemal Encü’nün fotoğrafı var 17 yaşında hayatını kaybetti ve diyorsunuz ki; adalet ile ilgili hiçbir şey görmedik. Hiçbir gelişme olmadı. Adaletsizliği şikayet ettiğimiz için şu anda biz yargılanıyoruz, biz itham ediliyoruz. Canları kaybolan biziz, yargıya verilen, yargılanan da biziz, ortada adalet diye bir şey yok diyorsunuz. Bu katliam ile ilgili devlet yetkilileri sizin yanınıza geldiler mi? Emine Erdoğan geldi sanırım onun dışında gelen yetkililer ne dediler? Ne yaptılar? Nasıl açıklamalar? Nasıl güvenceler verdiler? Onu da biraz anlatır mısınız?

Cahide Encü: 2-3 aydan sonra Emine Erdoğan geldi, şovunu yaptı gitti. Bize hiçbir şekilde dokunmadı, geldi: “Sizin yanınızdayım, bu katliamın peşini bırakmayacağız.” O dönemin Başbakanı: “Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak.” Dedi hani 10 yıl geçti kim bizim yanımızda? Tek bir kişi yargılandı mı? Tek bir fail tutuklandı mı? Olan bize ailelere oldu. Adımız hala tap taze. Adımız hala ilk günkü gibi, gram eksilmedi. Niye? Çünkü bize adalet verilmedi, tüm canlarımız parça parça edildi, 34 genç, 34 çocuk. Hepsinin hayalleri, umutları vardı, hepsini paramparça ettiler bir kişi bile tutuklanmadı. Bizim adımız bunun için devam ediyoru, suçsuz günahsız oldukları için.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Diyorsunuz ki; devlet yetkilileri geldi, Emine Erdoğan geldi, Tayyip Erdoğan açıklamalar yaptı: “Bu katliam Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmayacak.” Dedi ama gelinen noktada tam bir fiyasko var, adaletsizlik had safhada ve açık belli ki bu katliam Ankara’nın dehlizlerinde kayboldu. Öyle değil mi?

Cahide Encü: Evet, kayboldu. Zamanaşımına uğradı, tüm mahkemeler kapattı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Annemiz bu devlet yetkilisi Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan konusunda ne diyecek?

Hazal Encü: Bir şey yapılmadı. Olayın üzeri kapatılmak istendi, isteniyor. Sağ olduğumuz sürece adalet diyeceğiz, adaleti savunacağız. Failler yargılansın istiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Size tabi ki zor bir konu ama aradan 10 yıl geçti, bu katliam ne derece unutulduğu, unutulabildi mi? Neler yaşıyorsunuz? Neler hissediyorsunuz Cahide Hanım?

Hazal Encü: Çok zor. Hep o günler aklımızda. Aynı acımız ilk günkü gibi taze, annelerin gözyaşları, babaların hala gözleri yaşlı. Çok büyük haksızlık yaptılar, çok büyük haksızlığa uğradı. Ne fabrika ne iş var buralarda! Ne yapalım? Geçimimizi nasıl sağlayalım? Onlar bize bunu dayattılar! Acımız hala taze. Ölene kadar bu acı bizimle kalacak, bu acı ile annelerimizi kaybediyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Katliamın hesabı sorulmazsa acılar hiç dinmiyor! Bunu unutmayalım. Katliamlar varsa mutlaka hesabı sorulmalı aradan kaç yıl geçse de katliam maalesef ki var ve hesabı sorulmadığı için bu acılar yaşanıyor. Son fikirlerinizi alalım Cahide hanım. Son cümlelerinizi alalım. Bir misafirimiz daha geldi herhalde. Cahide hanım son sözlerinizi alalım. Beklentiniz nedir bizden? Milletvekillerinden, Meclis’ten, Cumhurbaşkanlığı, Yargı makamlarından ne bekliyorsunuz? Adaletin gerçekleşmesi için taleplerinizi kamuoyuna açıklayabilir misiniz?

Cahide Encü: Biz sadece adalet istiyoruz, biz sadece bu olayın üzeri artık kapatılmasın, failler yargılansın, bizim adımıza biraz su serpilsin, bizim acımız 10 yıl oldu ilk günkü gibi taze. Bu olayın üzeri kapatılmasın. Kapatılacak bir olay değil Roboski! Failler yargılansın, sadece adalet istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz! Sesimiz olun, yanımızda durun! Sizden isteğimiz o!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Son olarak annemiz de son cümlelerini söylesin.

Hazal Encü: Adalet istiyoruz. Faillerin yargılanmasını, mahkeme önünde cezalandırılmasını istiyoruz. Adalet! Bizim tek beklentimiz adalet. Kürtler üzerinde daha çok canlar yanmasın. Sadece Roboski katliamı olmadı, Cizre’de her yerde bir sürü katliamlar oldu yeter! Bu katliamlar olmasın, Kürt gençleri öldürülmesin yeter!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Edi Bese! Biz de artık yeter diyoruz. Katliamın karanlığı aydınlansın, failler bulunsun ve adalet yerini bulsun diyoruz, çok haklısınız, zaten bir büyük acı yaşadınız, durup dururken masum günahsız insanların üstüne bomba yağdı ve katledildiler. Paramparça edildiler, acınız büyük Allah sabırlar versin, Allah rahmet eylesin, Allah mekanlarını cennet eylesin diyorum. Başınız sağ olsun. Kalbimiz sizinle Cahide Hanım, Hazal Hanım. Kalbimiz sizinle, biz burada Ankara’da bu katliamın takipçisi olacağız, sizin sözlerinizi tüm kamuoyuna iletmek istedik bugün, aslında sadece kalben değil fiziki olarakta yanınıza gelmek istemiştik olmadı ama biz size uzaktan bağlantı ile bağlandık. Umarım ki bir başka sefere inşallah yanınıza da gelip size baş sağlığı dileyip, merhumlara Kur-an okuyup, ruhları için dua ederiz ama biz adaletin sağlanması için elimizden gelen çabayı göstereceğimize söz veriyoruz, sizlere hoşçakalın diyoruz, hayırlı akşamlar.

Cahide Encü: Teşekkür ederiz hayırlı akşamlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli izleyenler Roboski katliamı kesinlikle unutlmaz çünkü büyük bir acı yaşandı, bu acının üstüne adalet sağlansa bile o ölenler geri gelmeyecekti ama adalet de sağlanmadı, on yıldır bu insanlar hem acı ile yoğruluyor hem de adalet bekliyorlar. Maalesef ki hukuk devleti olduğunu söyleyen devletimizde halen bir adalet sağlanmamış durumda. Sonuçta gelinen noktada biz ikinci bölüme geçiyoruz, ikinci bölümümüzde de bir başka katliamı anacağız, maalesef ki bugün iki ayrı katliamı anacağız, birisi 10 yıl önce yapılmış bir katliam diğeri de daha 1 ay önce yapılmış bir katliam, 16 Kasım’da yapılmış, korkunç bir katliam. Nefret söylemi ve ardından linçe dönüşmüş bir ruh hali dolayısıyla 3 tane Suriyeli genç kardeşimiz üzerine benzin döküldü ve yakıldılar, gencecik insanlar, onlar bir insan! Bir nefret objesi haline getirildiler ve bu parti genel başkanlarının, belediye başkanlarının maalesef ki toplumun önemli bir kesiminin halen devam ettirdiği nefret söylemi, nefret düşünceleri sonrasında tüm itirazlarımıza, tüm etmeyin, eylemeyin çabalarımıza rağmen somut bir olay gerçekleşti ve 3 Suriyeli gencecik insan katledildi. Biz şimdi bugün programımıza bu gençlerin yakınları kardeşlerini alacağız. Hüseyin El Ali program konuğumuz olacak.

Hüseyin Ali: Selamın Aleyküm.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Aleyküm Selam Hüseyin Ali. Sizi dinleyeceğiz Hüseyin Ali. Taha Elgazi de bizi duyuyorsa aralıklı olarak Hüseyin Ali’nin dediklerini bize çevirsin, biz hemen sözü uzatmadan Hüseyin Ali’ye bırakalım. Merhaba Taha bey. Hüseyin Ali’ye soru yönelteceğim, bu olayı nasıl duydular? Neden gecikme yaşandı? Kardeşi merhum ne zaman Türkiye’ye geldi kısaca onun Türkiye’ye gelmesi, yaşadıkları ve 16 Kasım tarihinde neler olup bittiğine dair ondan bir bilgi alalım, önce kardeşini tanıtsın, kimdir, nedir, neden geldi, nerelerde kaldı, neden zor koşulları olan bir işyerinin yatakhanesindeydi, ne oldu, ne bitti, husumeti var mıydı onları bir dinleyelim kendisinden.

Hüseyin Ali: Vefat eden kardeşimin adı Ahmet Ali. 21 yaşında. 2016 yılında Türkiye’ye sığındı. Vefat eden kardeşim Ahmet 3 yıldır aynı işyerinde çalışıyordu, işyeri küçük inşaat yeri. Kaldırım taşları üreten bir işyeri. Olay 16 Kasım’da oldu. Vefat eden kişilerin ve caninin arasında husumet yok. 16 Kasım’da cani kişi benzin döküp odayı ateşe vermiş. Bizim bilgimiz vardı ama biz polis merkezinden bir araba bekliyorduk, önceden aradık adli tıp raporu çıktığı an biz size bilgi veririz ama günler, haftalar geçti kimse bizi aramadı sonunda Ahmet işyeri sahibini aradı bilgi verilmedi diye. Polis merkezini aramışlar, rapor çıktı isterseniz gelin şikayet ile suç duyurusunda bulunun demiş. 3 Suriyeli vefat ettikten sonra işyeri sahibi ve şirketin avukatı, hastanedeki yetkililer vefat eden kişilerin ailelerine ulaşmaya çalışmışlar, bu arada eskiden aynı işyerinde çalışan bir Suriyeli arkadaş var adı Muhammed Dabul’e ulaştık birkaç gün sonra. Muhammet Dabul eski işyerinde çalışıyordu kişileri tanıyordu, Muhammed’in bilgisi olduğu an bana ve diğer arkadaşa bilgi verdi vefat etti diye. Haberin ilk gelişinde vefat eden kişinin ailelerin bilgileri şöyleydi; yangın nedeni soba nedeniyle. Herhangi bir katliam cinayet bilgisi yoktu rapor öyle geldi itfaiyeden.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Burada olayın üstünü örtme girişimi var mı?

Hüseyin Ali: Bizim kardeşimiz vefat etti aslında bu konuda polis merkezinin, polis yetkililerinin ihmal hali var! Biz onlarla iletişime geçerken, olaydan bir iki gün sonra bize bilgi geldiği an bize dediler ki: “Biz size bilgi veririz.” ama 1 ay geçti kimse bize bilgi vermedi, 1 ay sonra ihmal durumu ortada.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İhmal ve üstünü örtme de düşünülüyor. Bu arada yeni bir misafirimiz geldi Sn. Taha Elgazi o da herhalde bir merhumun kardeşi.

Taha Elgazi: O Muhammed’in kardeşi Muhammed El Biş’in kardeşi. Muhammed El Biş 17 yaşında vefat eden bir arkadaşımız maalesef.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Allah rahmet eylesin. Ne oldu ne bitti kısaca bir anlatsın.

Ahmet El Hüseyin El Biş: Vefat eden kardeşimin ismi Muhammed El Biş 17 yaşında. 8 aydan beri Türkiye’de 5 aydır İzmir’de çalışmış, aynı işyerinde 3 ay Antep’te çalışmış. 16 Kasım’da bize bilgi geldi. Biz maalesef kardeşlerimizin vefat haberini üzüntülü bir şekilde aldık, İzmir’de toprağa verdik çünkü bedenlerinin hepsi yandı. Kardeşimin arkadaşı Ahmet El Ali olaydan bir gün sonra vefat etmiş, diğer arkadaşı 1 hafta sonra vefat etmiş. Bize bilgi gelirken biz polis merkezini aradık, gittik biz sizinle sonra iletişime geçeriz, sizi ararız rapor çıktığı an. Kardeşimin vefat nedeni 10 günden fazla soba, elektrik yangını, çarşafın yanması nedeniyle düşündük ama 29-30’unda bize başka bir geldi. Oda aslında elektrikli soba nedeniyle yanmadı, odayı yakan bir kişi var cani ismi Kemal Korkmaz, odaya benzin döküp maalesef odayı ateşe verip 3 kişinin ölüm sebebi oldu!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Ben ikisine de sormak isterim Sn. Elgazi. Daha öncesinde de böyle ırkçı saldırılarla bu 3 kişi karşılaşmış mı?

Ahmet El Hüseyin: Vefat eden kişilerin çevresi ile herhangi bir kavga ya da herhangi bir husumet yoktu. Çevrede çalışan işçiler aynı zamanda da çevrede bulunan insanlarla araları çok iyiydi, kimseyle bir gün kırgınlıkları olmadı, herhangi bir ırkçı saldırıya maruz kalmadı çünkü işten eve evden işe.

Hüseyin Ali: Kardeşim ya da diğer arkadaşlarımızın işyerinde ve çevrede herkesle diyalogları çok iyiydi, kimse ile bir husumetleri olmadı. Cani kişi odaya gelip o 3 kişiye demiş ki: “Ben bugün burada kalmak istiyorum. 3 kişi demiş ki: “Kal bizim burada yerimiz var. Hoş geldin. Sorun değil.” Ben İstanbul’da çalışıyorum, ben de Ahmet’in kardeşimin işyerinde çalışmayı düşünüyorum çünkü kendisi çok memnundu o işyerinde. Aynı zamanda çevresinden çok memnundu ama cani kişi maalesef 3 kişinin hayat kaybına sebep oldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Türkiye’de Suriyelilere, göçmenlere yönelik misafirperver duygular olduğu kadar maalesef bazı mülkiyet amirler, bazı siyasi parti liderleri, bazı belediye başkanları ve bazı toplum kesimleri tarafından hasmane, düşmanca duygular ve nefret söylemleri var. Bu konuda ne derler? Birçok şey ile itham ediliyorlar, bunu arttırmak için maalesef ki olumsuz ve düşmanca duygular içindeki kişiler birçok böyle şeyler uyduruyorlar ve bazı fiiller dikte etmeye çalışıyorlar. Bu konuda ne derler? Sonuçta kendilerine olumlu bakanlar olduğu gibi maalesef ki olumsuz bakan insanlar da var. Böyle bir yöneliş böyle bir düşünce karşısında kendi duygu ve düşünceleri neler?

Hüseyin Ali: 5 yıldır İstanbul’da yaşıyorum maalesef toplumun bir kısmı, bazı unsurları, insanları gerçekten ırkçılık, ayrımcılık, nefret, kin duygularını taşıyor. Biz Suriyeli mülteci olarak ben sabah 7 den evimden çıkıp, akşam 7 ye kadar işte kalıyorum, evden işe işten eve. Üstümüze ayrımcılık yapılsa da bir şey yapamıyoruz ben bir mülteciyim. İşyerimde Türk arkadaşlarım var onlar bana göre sanki bir aile, kardeş gibi. Toplumun iyisi de var kötüsü de var ama bu nefret söylemini kullanan insanlarla nasıl karşı karşıya olacağız bilmiyorum.

Ahmet El Hüseyin: Biz mülteci, sığınmacılar olarak yıllardır Türkiye’de yaşıyoruz, bizim üzerimize maalesef bazı insanlardan Türk toplumundan ırkçı saldırılar oldu bu da nispeten çok az bir kısmı toplumun. Süleyman Soylu İçişleri Bakanı, Mevlüt Çavuşoğlu Dışişleri Bakanı, AK Parti yetkililerinden talebimiz şudur; bu ırkçı saldırılar yapan kişilerin cezalandırılması gerekiyor, serbest bırakmayın çünkü herhangi bir kişi bize saldırdığı an, sözlü veya fiziki olarak kimse ona ceza vermezse ona destek oluyor, güç oluyor. Bunların cezalandırılması gerekiyor, bu konu zaten hükümetin gücüne bağlı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şu anda Türkiye’de yaşıyorlar. Suriye’de sular durulmuş değil hayatlarını nasıl devam ettirmeyi düşünüyorlar? Türkiye’de güç bir olayla karşılaştılar. Suriye’de bir taraftan yine huzursuzluk devam ediyor. Oturmuş bir düzen yok. İki arada bir derede kalmış durumdalar gördüğüm kadarıyla. Biz Türk siyasetçiler olarak Türkiye insan hakları savunucuları olarak bu olaya büyük tepki gösterdik, maalesef ki şu da bir gerçek; gösterilmesi gereken büyük tepki maalesef ki tam anlamıyla yansımadı, iktidar ve toplum açısından bu 3 kişinin yakılarak öldürülmesi aslında çok çok önemli boyutta konuşulmalıydı ama yeterli boyutta da konuşulmadı, bir duyarlılık eksikliği var, bu da bir gerçek maalesef ki. Tüm bunlarla birlikte bu durum, dışarıda Suriye’nin durumu, kendilerinin yaşamış oldukları maddi ve manevi hisler tüm bunları topladığımız zaman ne diyorlar son olarak bunu soralım arkadaşlarımıza.

Hüseyin Ali: 6 yıldır ben İstanbul’da yaşıyorum, bir Suriyeli sığınmacı, mülteci diyelim ki insan olarak ölen kişiler bizden daha iyi yaşıyorlar ama öldüler. Ona rağmen herhangi bir acı, herhangi bir itirazı kalmadı. Biz maalesef şu an Suriye durumu, iş durumu, aynı zamanda buradaki bazı konularda maruz kaldığımız ırkçı saldırılara, bu bizim için çok üzücü ve stres yapan bir durum. Biz insanlığın en düşük hak seviyesinde yaşıyoruz, bizim talep ettiğimiz, bize burada Türkiye’de saldıran kişilerin cezalarının olması gerekiyor çünkü gerçekten biz insan gibi yaşamak istiyoruz. Ben bir gencim. Benim hayalim burada kendimi insan gibi yaşamak, evlenmem, evli olmam, aile kurmam onu düşünüyorum ben ama bu durumda ben onları yapamıyorum, bir genç olarak bunları düşünemiyorum, hayalimde bir yerleri yok maalesef.

Ahmet El Hüseyin: Muhammed El Biş benim küçük kardeşim 17 yaşında vefat etti, aslında 17 yaşında bir çocuk ama bizim ailemiz Suriye’de onların herhangi bir geliri yok, onların hayatta geçinmesi için biz çalışıyoruz, ben evliyim ailem var. Muhammed kardeşim vefat etmeden önce kendisi çalışıyor, ailemize gönderiyordu Suriye’deki ailemize, ben de kendi ailemi idare ediyorum. Şu an Muhammed vefat etti, Suriye’deki ailemize, babama ve anneme ve küçük kız kardeşlerimize kim destek olacak, kim onlara para gönderecek? Keşke biz Suriye’nin durumu düzelse de Suriye’ye gitsek ama burada Türkiye’de eğer bu ırkçı saldırılar, herhangi bir çözüm olmazsa biz Avrupa sınırlarını açma talebinde bulunuyoruz, sınırı açsınlar Avrupa’ya gidelim çünkü burada yaşamak bizim için çok zor oldu!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok sıkıntıda olduklarını biliyoruz. Biz bu olay olmadan önce de Türkiye’deki ırkçılığa, Suriyeli nefretine yönelik çok çalışmalar yaptık, çok söylemlerde bulunduk. Ben bir insan hakları savunucusuyum, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda çalıştım, Göç ve Uyum Komisyonu Alt Komisyon üyesiydim ve Suriyeliler meselesini sık sık komisyonlarda tartıştık ve Suriyelilere yönelik bu olumsuz nefret duygularının bir sıkıntıya yol açabileceğini de konuştuk. Can ve mal kayıplarına yol açabileceğini de konuştuk ve maalesef ki tüm korktuklarımız başımıza geldi. Adeta kendi kardeşimiz gibi üzüldük, 3 kişinin korkunç bir şekilde öldürülmesine çok üzüldük. Gerçekten ben bunu yılın en önemli olaylarından birisi olarak görüyorum. Bu 3 insan da insandır, bizim kardeşimizdir. Nereli olursa olsun, dini, milliyeti, mezhebi, ırkı, neresi olursa olsun onlar bizim kardeşimizdir, gencecik yaşlarında, hayattan daha çok şey beklerken bir sapık katil tarafından katledildiler ve ne acı ki 16 Kasım’daki bu cinayetten biz 20 Aralık civarı haberdar olduk. Bu da büyük bir duyarsızlığı, hissizliği gösteriyor. Kendilerine lütfen iletin, Biz bu nefret cinayetinin tam karşısındayız! Tüm gücümüzle kaç gündür bunun Meclis’te, medyada, sivil toplumda, her yerde bu nefret cinayetini lanetliyoruz ve karşısındayız. Hem kardeşlerine yönelik bu saldırının, hem de kendilerine yönelik olası tüm saldırıların karşısındayız ve insan haklarına uygun çözümler konusunda iktidar yetkililerine sesleniyoruz. Nefret söylemini durdurun, birtakım parti genel başkanları, belediye başkanlarının oy kaygısı ile, oy rantı ile yaptıkları nefret söylemi, çirkin ifadeleri durdurun! Bu kişilere gerekli yaptırımları yapın, ırkçılık bir hastalıktır, bir patolojidir, şeytani bir düşüncedir, biz buna karşı tüm mücadelemizi sergileyeceğiz, bu konuları da lütfen kardeşlerimize iletin. Programımızı burada neticelendiriyoruz, Taha Elgazi olarakta bir mütercim olarakta, sizin de ek olarak son cümlelerinizi alarak konu hakkındaki yorumlarınızı alarak programımızı bitirmek istiyoruz Sn. Elgazi.

Taha Elgazi: Aslında bir mülteci olarak, mültecilik zorunluluktur. Maalesef bizim toplum içerisinde bazı insanlarımızın kullandığı nefret söylemleri, ayrımcılık söylemleri siyasi liderlerin ağzından gelen bir duygu etkisidir! Keşke bu konular kapatılsa artık, aynı zamanda da nice vakalar oldu. Ben bu konuyu yakından takip ediyorum, Suriyeli mülteci vatandaşlarımız saldırıya maruz kaldı, kimisi vefat etti, kimisi öldü, kimisi yaralandı ama bunların dosyasının bir kısmı ya kapatıldı, ya da bir aşamada durdu! Bu da bir sorumsuzluk, aslında burada kanunun gücü olması gerekiyor. Herhangi bir Suriyeli mülteci üzerine bir saldırı olduğu an, o saldıran kişi cezasız kaldığı durumda bu cezasızlık durumu toplumun içindeki bazı insanlara ırkçılık duygusu olan insanlara güç veriyor, onlara yol açıyor! Bu konuda zaten aslında hükümetin gücü olması gerekiyor, sadece bizim burada diyelim ki; birisi şöyle söyledi, bu söz doğru değil, ırkçısın, nefret duygusu kalıyor. Mesele bununla bitmiyor. Mesele kanunun gücü olması gerekiyor, 216 TCK’nın maddesi var ama o uygulanmıyor maalesef. Medya üzerinde, partilerin, bazı belediyelerin çıkıp Suriyeli mülteci üzerine açık açık söylüyor ama adam açık açık söylemesinin nedeni kanun yok karşısında, kanun olsa her bir ülkede ayrımcılık var. Almanya’da da var. Bizim Türk vatandaşlarımıza da ırkçılık oldu ama orada kanun var! Kim olursa olsun kanun var. Bizim talebimiz bir sığınmacı toplumu olarak bizi kanun korusun, kanunlar yazılı olarak ama uygulaması kayboluyor, mülteci olayında.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Mülteciler sahipsiz kalıyor diyorsunuz. Yasa var ama mülteciye gelince bu yasalar uygulanmıyor, mülteciler sahipsiz kalıyor, son olarak çok kısaca şunun cevabını vermenizi isterim; maalesef Türkiye toplumundan bu nefret düşüncesinde olanlar bu Suriyeliler bizim rızkımızdan kesiyor, onlar yüzünden iş bulamıyoruz, ücretler düşüyor diyorlar. Bu konuda siz ne dersiniz? Suriyeliler bazılarının bu nefret duygusu içinde olanlarının rızkını mı kesiyor? Bu konuda yoksa piyasayı mı genişletiyorlar? Ne oluyor? Ne bitiyor? Kısaca bir şey söylemek ister misiniz?

Taha Elgazi: Ben 2013 yılında Türkiye’ye sığındım, Suriye’de yüksek lisans mezunuydum fizik bölümü. Türkiye’ye geldiğim 2013’te ailem Suriye’de yaşıyordu, bir mülteci olarak göçmen sığınmacı olarak herhangi bir yeni bir ülkeye sığındığın an sana verilen maaşı kabul edeceksin, mecbursun çünkü. Biz aslında o düşük maaşı biz kendimiz seçmedik, biz kendimiz karar vermedik o maaşa bizi sömüyorlar, işyerlerinde bizi sömürüyorlar, bu sözü mülteci toplumunun üzerine söylememesi gerekiyor, bu sözü işveren insanlara söylenmesi, patronlara söylenmesi gerekiyor. Şu an çoğu işyerlerinde Suriyeli vatandaşların sigortası yok. Sigorta takip etmesi, kontrol etmesi kimin işi? Devletin işi! Hükümetin işi! Burada bir boşluk var, ben kimsenin rızkını almadım, ne verirsen ona razıyım çünkü ben mülteciyim, ben burada çalışıp hayata tutunmanın en düşük seviyesini talep ediyorum, ben refah talep etmiyorum. Bu konuyu maalesef toplumumuzun bir kısmı anlamıyor. Sanki biz geliyoruz, biz bilerek, kasıtlı bir şekilde düşük fiyat alıyoruz, Türk vatandaşının rızkını almış gibi gösteriliyor, o öyle değil. Bize verilen maaşlar belli, herhangi bir atölyeye, işyerine gitsen de işverenlerin bazıları bu konuda ayrımcılık yapıyorlar. Türk vatandaşının maaşı 6 Bin TL. Suriyeli’nin maaşı 2500TL, 3000TL, bu suç mültecinin değil toplumun suçu, işveren patronların bir kısmının zihniyetinin suçu. Bizi sömürüyorlar, sonra suçlu bizi biliyorlar. Hem bizi sömürüyorlar hem bizi eziyorlar. İki taraftan.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Önemli açıklamalar yaptınız, çok teşekkür ederiz. Bizim temennilerimizi, iyi dileklerimizi de lütfen genç arkadaşlarımıza aktarın. Toplumda nefret dolu, sapık katiller var ama bilsinler ki insan hakları savunucuları da var. Biz en az onlar kadar bu katliamın takipçisiyiz, peşini bırakmayacağız. Bu hakkı yerde bırakmayacağız, bilsinler ki sürekli gündem edeceğiz ve hakkın yerini bulması, bu nefret söyleminin bitmesi için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz lütfen genç kardeşlerimize iletin ayrıca vefat eden korkunç bir şekilde katledilen kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Hayırlı akşamlar.

Değerli izleyenler bugün de 2 önemli katliamı konu ettik. Konularımız Roboski katliamı ve maalesef ki üzerlerine benzin dökülüp yakılan 3 Suriyeli gencimizdi. İstediği kadar, devlet ve toplumun bir büyük kesimi bu katliamları duymasın. Bizim için bunlar son derece önemlidir, biz insan hakları savunucularıyız, her şeye vicdan ve merhamet duyguları ile adalet temennileri ile yapmışız. O yüzden bizim bu akşamki belki toplumun büyük kesimine rağmen en önemli konularımız bunlardı, Roboski Katliamı’nın bugün yıldönümü maalesef ki ve halen adalet yok. Birçok başka katliamda adalet olmadığı gibi linç olayında adalet olmadığı gibi ve maalesef ki bu katliamlar sonrası önümüze çıkan yeni bir katliam Suriyeli 3 gencin benzin dökülerek katledilmesi ile ilgili gelişmeyi de biz adalet temennisi ile gündem ettik. Merhumların kardeşleri ve mütercim Taha Elgazi ile konuştuk ve kendilerinden duygu ve düşünceler aldık, umarım ki insan hakları açısından aydınlatıcı bir program olmuştur, bir farkındalık oluşturan, duyarlılık oluşturan bir program olmuştur, bizim tüm temennimiz bu. Bizim tüm kaygımız bir oy beklentisi değil veyahut da popülerlik beklentisi değil insan hakları açısından mağduriyetlerin ön plana çıkması bizim açımızdan bunlar bugün çok önemliydi ve o yüzden bunu size yansıttık. Haftaya tekrar inşallah Salı günü 21.00’de sizlerle birlikte olacağız, bu akşam programımızı burada bitiriyoruz hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Hoşçakalın.

Yorumlar