12 Nisan 2023

TBMM’de yaptığımız en son basın toplantısı olacak. Artık 28. Dönemde Kocaeli Milletvekili adayı olarak çalışmalara başlamak üzere Kocaeli’ne gidiyorum ve umarım ki 28. Dönemde de yine Meclis’te Kocaeli halkını temsil ederiz ve hak ihlallerini gündem etmeye ve gidermeye çalışacağız.

Ben 27. Dönemde ne yaptığımı kamusal bir zorunluluk, halkımıza karşı bir sorumluluk olarak gördüğüm için açıklamak istiyorum. 27. Dönem Halkların Demokratik Partisi Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ne yaptı diye bir çalışma yaptık, yoğun çalışmalarımız arasında bir özet çıkarttık. Bunu size kısaca özetlemeye çalışacağım. Halkımız bizi Meclis’e gönderdi, bu Meclis’te halkımız için ne yaptık onları size anlatmaya çalışacağız.

6004 soru önergesi verdik 5 yıl içinde, bu halihazırda 600 vekil içinde en çok soru önergesi veren 2. Sırayı teşkil ediyor. Konusuna göre, çeşitliliğine göre verilen soru önergelerindeyse 600 vekil içinde 1. Sıradayız.

En çok Adalet Bakanlığı’na soru önergesi verdik. 3610 önerge verdik. Biz bu bakanlığa Adalet demiyoruz Zulümat Bakanlığı, Zulümat Bakanı diyoruz Bekir Bozdağ’a çünkü çok büyük zulümlerin işlendiği bir dönemde isimlerine adeta ihanet eden bir anlayış içinde habire zulüm, habire zulüm işlediler ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adını da Zulümat ve Kötülük Partisi olarak değiştirmiş olduk çünkü inanılmaz kötülükler, haksızlıklar ile karşılaştığımız bir dönem oldu. Diğer tüm bakanlıklara da sırasıyla farklı sayılarda soru önergeleri verdik.

Soru önergeleri %25 civarında cevap verilmiş gibi gözükse de bütün önergeler sosyal medya üzerinden kampanyalara dönüştürüldü, takip edildi ve sorunlar %80 oranında çözüme kavuşturuldu. Bu çözümlere kavuştukça da biz çok mutlu olduk, bire bir hak ihlallerini yoğun bir şekilde soru önergeleri ile, kurum amirleri ile bizzat görüşerek ve takip ederek, hastaneler ve cezaevleri ile bizzat görüşerek takip ederek bu ihlalleri bitirmeye gayret ettik çoğunda da başarı sağladık.

Yazılan soru önergelerinin sorunlara göre dağılımı dersek; Kocaeli yerel sorunları var, cezaevinde yaşanan insan hakları ihlalleri, ayrımcılık yasağı Kürt mesesi, OHAL KHK ile ihlal edilen kişilerin hakları, yaşam koşulları, ekonomik zorluklar, işkence ve kötü muamele yasağı, sağlık hakkı ihlali eğitim hakkı ihlali, disiplin soruşturmaları ve öğrenci hakları olarak sıralanıyor ve diğer tüm haklar da ardından geliyor.

24 Araştırma önergesi verdim. 725 araştırma önergesine de imza attım. 3 tanesi Genel Kurul’da görüşüldü ve maalesef AK Parti- MHP- İYİ Parti oylarıyla reddedilmiş bunlar fakat biz takiplerimizi devam ettirdik.

53 kanun teklifi verdim. Hayatın farklı alanlarında kamunun fertlerinin ihlal gördüğü alanlarda düzeltme sağlanması için kanun tekliflerini yoğun bir şekilde verdik.

Faaliyetlerimizi sosyal medyadan da duyurmaya ve insan hakları ihlallerini durdurmaya çalıştık. Her Salı saat 21.00’da sosyal medyadan ÖFG TV adı altında bir program yaparak ki 205 program oldu her hafta yaptık, haftanın önemli insan hakları konuları ve mağduriyet ile ilgili gerek mağdur gerekse mağduriyet gideren kişiler ile sohbetler yaptık ve bunlar en az ortalama 50 bin civarında izlendi. Önemli bir kamuoyu oluşturdu.

Katıldığımız Oğuzhan Uğur’un Youtube programı 10 milyondan fazla izlenerek düşüncelerimizin, çözüm önerilerimizin milyonlarca kişiye ulaşması sağlandı.

  Bizi ziyaret eden kişi sayısı 5 yıl içinde 1883’e ulaştı. Halkımızı misafir ettik, ağırladık bundan da büyük bir mutluluk duyduk.

Çalışmalarımız ağır bir yürütme baskısı altındaki yasamayı da aşarak sosyal medyadan önemli bir baskıya döndü ve bu yüzden önemli bir takip edilme oranımız oldu. Twitter’da milletvekiline başladığımda 35-40 bin civarında takipçi sayım şu anda 536 bine ulaştı. Yoğun bir şekilde takip edilen belki en çok takip edilen milletvekili durumuna geldim. Yoğun sosyal medya gündemleri, kampanyaları oluşturdum.

Tweet görüntülenme sayısında da her ay 30 milyon görüntülemeyi yakaladık ve son 90 günlük 126 milyon ve günlük ortalama 1.5 milyona yakın görüntüleme oranlarımız ile Türkiye’de önemli bir sosyal medyadan da kamuoyu oluşturma gücüne eriştik.

Youtube’da da kanalımız 24 bin abonesi ile 589 milletvekili içinde 2. sırada abonesi olan kanal haline geldi. Görüntülenme sayısı 378 bin oldu, bu açıdan da 9. Sıradayız vekiller arasında.

Facebook’ta 43 bin kişi bizi takip ediyor. 1 aylık görüntüleme sayısı 300 bin civarında, 2018 yılında 1000 civarında takipçimiz varken 5 yıl içinde bu 43 kat artarak 43 bine ulaştı.

İnstagram’da da 62 bin takipçimiz oldu.

Tiktok’ta da 1 yıl içerisinde 34 bin kişi bizi takibe başladı.

Sosyal medyadan da önemli gündemler oluşturduk, artık günümüzde Devlet insanları sosyal medyadan tweetler atarak açıklamalar yapıyor, milletvekilleri ve bakanlar o yüzden sosyal medyanın önemi büyük. Biz sadece Meclis sınırları içinde kalmadık, sosyal medya gücünü de çok yoğun bir şekilde kullandık ve bundan da büyük bir mutluluk duyduk. Halkımızın büyük sıkıntılarını uğradığı ihlalleri bu alanda da giderdik.

Çok önemli kampanyalara imza attık. Hamile ve yeni doğum yapmış annelere özgürlük kampanyası yaptık Change.org’ta 12041 kişi imzaladı ve çok önemli bir kamuoyu oluşturdu. Birçok annenin hamile mahpusun, lohusa mahpusun, çocuklu annenin tutukluluğunu önleyerek tahliyelerini bu kampanyalarda sağladık, sosyal medya paylaşımlarımızda sağladık.

Cezaevleri insan hakları ihlallerinin en yoğun olduğu yerdir ve bu konuda on binlerce ihlali Meclis’teki basın toplantılarımızda, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na yaptığımız başvurularda gündeme getirdik ve bu yüzden her hafta basın toplantısı yapıyoruz. Bu açıdan da basın toplantı sayımız 200’ü geçti. Bunu da belirtmiş olalım.

OHAL Dönemi’nde 35’e yakın kişi kaçırıldı ve biz bunlar ile ilgili zorla kaçırma ve kaybedilmeler ile ilgili bir rapor oluşturduk. Yakından takip ettik, burada da yoğun gündem ettik ve basın toplantılarında böyle zorla kaçırma ve kaybedilme vakalarını her hafta gündem ederek bu konudaki duyarlılığımızın bitmediğini ve takibimizin devam ettiğini ilettik.

Anne baba tutuklu olan birçok çocuğun durumunu çok yakından takip ederek onlar için elimizden gelen her şeyi yaptık. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na yoğun bir baskı yaparak yasa teklifi verilmesini sağladık ve maalesef ki AK Parti MHP Cumhur Zulüm İktidarı Genel Kurul’da bu yasa teklifini işleme koymadı, reddetti fakat bizim uğraşlarımız devam ediyor çünkü anne babası cezaevlerinde, kimsesiz ve ortalıkta kalmış çocukların dramları bizim için her şeyin üstündeki en büyük meselelerdir.

Bu çalışmalarımız ile birçok kişinin belki intihar etmesini önlemiş olduk, annelerin babaların çocukların gençlerin psikolojilerinin yerine gelmesi için psikiyatri ve psikolog destekleri için de yoğun bir arka plan çalışması yaptık.

Kurban bayramlarında kurban veren ve alan kişileri buluşturarak bu konuda da bir sosyal sorumluluk projesi yaptık ve “Nereye vereyim?” diyen vatandaşlarla “Nereden alayım?” diyen vatandaşları bir araya getirdik.

Hasta mahpuslar cezaevi ihlalleri ile ilgili cezaevleri ile çok yoğun görüşmeler yapıldı ve tedavilerin teşhislerin infaz ertelemelerin hızlandırılması sağlandı.

Uygurların Meclis gündemine getirilmesi bizim tarafımızdan yapıldı. Uygur Türklerini Meclis’te en çok anan, bu konuda en çok soru önergesi veren milletvekili haline geldim. Hatta bu konuda yeri geldiği zaman mangalda kül bırakmayan MHP yetkilileri ile zaman zaman polemiklere girerek maskelerini indirdik, AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nı devam ettirmek, Çin ile olan ilişkileri sarsmamak için Uygur Türklerine yapılan mezalimi görmezden geldiklerini tüm kamuoyuna ispat ettik.

Depremde evini kaybeden ailelere kampanya düzenledik, boş evlere yerleştirme çalışmaları yaptık. Depremde Malatya ve Adıyaman illerimizde, ilçelerimizde, köylerimizde gözlemler, taziye ziyaretleri ve elimizden gelen her çalışma ve ardından da Meclis’te sosyal medyada, medyada yoğun bir şekilde depremzedelerin sorunlarını gündeme getirme çalışmaları yaptık.

Cezaevinde ve gözaltında şüpheli ölümler raporunu 3 aylık periyotlarla tuttuk ve açıkladık. Geçen sene 78 kişinin öldüğü bizim tarafımızdan Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklandı.

Yusuf Kerim Sayın isimli 6 yaşındaki ewing sarkom hastası bir çocuğun annesinin cezaevinde olduğu, infaz erteleme alamamasını çok yoğun gündem ettik ve sonunda verdiğimiz yasa teklifi kabul gördü ve Meclis’te bu yasa teklifi yasalaştı. Şu an son prosedürlerin de aşılarak Yusuf Kerim Sayın’ın annesine kavuşacağı günler çok yakınımızda inşallah.

Genel Kurul’da 230 defa söz alıp Kocaeli ve Türkiye genelinin sorunlarını dile getirdik.

122 defa Meclis Komisyonlarında konuştuk.

201 defa basın toplantısı düzenledik ve Meclis’in en çok basın toplantısı düzenleyen milletvekili haline geldik çünkü bize çok yoğun başvurular gelmekte.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na yapılan başvuru 5 bin civarında. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na en çok başvuran milletvekiliyim açık ara. Neredeyse başvuruların 1/3’ü tamamen benden gidiyor.

Yurttaş İletişim Formu’na gelen 5600 başvurudan cezaevleri başta olmak üzere 6000 hak ihlali dilekçe ile komisyona iletildi.

Yurt dışından birçok ziyaret aldık. Danimarka Büyükelçisi, Hollanda Büyükelçisi, Hollanda Büyükelçiliği resepsiyonları, Pakistan Dostluk grubu toplantıları, Almanya Başkonsolosluğu’nda medya özgürlüğü ve Türkiye Almanya ilişkilerinin konuşulduğu panele katıldık. AB Büyükelçisi Christian Berger ziyaretimiz, Çin Büyükelçiliği’nin bizi iki kez ziyaret etmesi, Hollanda Büyükelçi Yardımcısı Erik Weststrate’in TBMM’de bizi ziyaret etmesi, ABD Büyükelçiliği diplomatlarının bizi ziyaret etmesi, Almanya Büyükelçiliği yetkililerinin bizi ziyaret etmesi, Hollanda Dışişleri Bakanlığı yetkilileri bizi ziyaret etmesinden sonra 18 AB ülkenin temsilcilerine bir brifing ile insan hakları ihlalleri konusunda bilgiler verdim.

OHAL raporlarımızı yetkililere verdik. ABD Büyükelçiliği resepsiyonlarına gittik, Belçika Büyükelçiliği bizi ziyaret etti, Avusturalya Büyükelçiliği defalarca ziyaret ederek Türkiye’deki hak ihlalleri ve siyasi gelişmeler üzerine bilgi aldı. Avrupa Parlamentosu Yeşiller milletvekili ile görüşme yaptık. Almanya Büyükelçiliği siyasi işler yetkilisi ile görüştük. Avustralya Büyükelçisi yetkilileri ile görüştük. KHK zulmüne karşı çok yoğun bir gayret sarf ettik. Binlerce, on binlerce KHK’lıya yapılan zulmü gündem ettik ve bunu durdurmaya çalıştık. Birçoğunda başarılı olduk ve bu konudaki gayretimiz devam etti. Birçok ilde KHK Platformlarının toplantılarına katıldım.

600 milletvekiline KHK ile ilgili bir basın toplantısı sonrası 600 milletvekiline KHK sorunları ile ilgili bir mektup yazdık. KHK mağduru yurttaşlar ile Meclis’te 3 toplantı yaptık, tüm KHK’lılar ile çeşitli şekillerde buluştuk. Akademisyenler, hukukçular, öğretmenler ile buluştuk. Onlarca ilde yerel toplantılar yaptık. 76 defa farklı illere giderek toplantılar yaptık.

Değerli arkadaşlar özetlemeye çalıştım, milletimiz bize bir vekalet verdi, 27. Dönemde Kocaeli’ni ve 85 milyonun tüm Türkiye toplumuna temsil ettirdi. Biz de bunu elimizden geldiği kadar yaptık, oldukça yoğun bir çalışma ile yaptık. Biz bunu sadece iş mesaisi şeklinde yapmadık, büyük bir aşkla şevkle dua alarak ve bundan mutluluk huzur duyarak yaptık. Vatandaşlarımıza hizmet etmeyi en önemli görev olarak bildik değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar maalesef ülke çok kötü bir durumda. Geçtiğimiz günlerde Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’in bir açıklamasını gündem etmek istiyorum. OHAL mağduriyetlerinin ülkeyi sadece mağdurlar arasından değil bilim açısından da ne duruma getirdiği ile ilgili çok vahim bir tablo var maalesef. 12 bin akademisyen maalesef yurt dışına gitmiş. Türkiye’yi terk etmiş. Geri dönenlerin veriminin ise yüzde 10 düşmüş, büyük bir beyin göçü paradoksu yaşanıyor. Türkiye’de demokrasiden hukuktan uzaklaşırsanız ekonomide ortada kalmaz, bilim de kalmaz ve büyük bir felaket yaşanır. Akademisyenler 5 gruba ayrılmış gidenler. Bunlar içinde en yüksek verimliler yurt dışına gidiyormuş. “Giden gitsin, geri dönen de çok” deniliyor ancak araştırma da ortaya koyuyor ki en düşük verimli akademisyenler geri geliyor. Verimi arttıkça akademisyen Türkiye’ye dönmek istemiyor. Buna da beyin göçü paradoksu deniliyor. ABD’de akademisyenlerin başlangıç maaşı Türkiye’nin 10 katıymış. Bir akademisyen yurtdışına taşındığında ortalama verimliliği yüzde 28 artıyormuş. Yurtdışı ile bağlantılı çalışan akademisyenlerin verimi yaklaşık yüzde 10 artıyormuş. Türkiye’ye dönen akademisyenin verimi yüzde 10 düşüyor.” deniliyor. Çok büyük bir sıkıntı yaşandığını görüyoruz değerli arkadaşlar.

 Çok önemli hak ihlalleri ile karşı karşıyayız. “Sungurlu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde şu an hükümlü olarak bulunan babam Emin Regaip Yüksel’in nakil başvurularında nakil ücreti sorumluluğu ve kendi sorumluluğu dahil tüm sorumlulukları kabul ederek yazdığı nakil dilekçelerinin kabul edilmiyor.” Bunlar ile ilgili önemli hastalıkları olan bir kişi ve maalesef ne nakil ne de sağlık ile ilgili sıkıntılarına yardım edilmiyor! Nakil en önemlisi bu! Kronik hasta olmasına rağmen cezaevi tarafından Üniversite Hastanesinden hakkında kronik hasta değildir diye rapor alınması hususunda şikayeti var mağdur yakınlarının. “Önceden kronik hasta olduğunu kabul eden cezaevinin şimdide kronik hasta olmadığını kabul etmesi ama halen nakil verilmemesi ayrıca “kronik hasta” olduğu halde, “değildir” diye nasıl rapor çıkardıkları konusunda büyük mağduriyetimiz var.” Diyor. Bu aile fertlerinin fotoğrafını da göstermiş olayım. Emir Regaip Yüksel çocukları ve eşi ile olan görüntüleri. Bu kişinin nakil meselesinin bir an evvel gerçekleşmesi lazım. İnsanlar çok önemli sağlık sıkıntıları maddi manevi sıkıntılar yaşarken bu noktada halen işi yokuşa sürmek kabul edilemez değerli arkadaşlar.

Önceki yıllarda takip etmiştik, Kocaeli Gebze Newroz’una katılan Soner Nayman isimli kişi polis tarafından darp edilip yere yatırılmış ve ağır bir şekilde darp edilmişti. Kendisini de Sakarya’daki evinde ziyaret etmiştik. Soner Nayman ile ziyaretimizde çektiğimiz fotoğraflar bunlar. Soner Nayman ağır bir şekilde darp edildiği halde maalesef ki polis tarafından bir suç duyurusunda bulunulmuş. Güya Soner Nayman yüzlerce polisin olduğu bir yerde polisi darp etmiş. Polis Soner Nayman hakkında “Darp edildim.” Diye şikayetçi olmuş. Düşünün yüzlerce polis bir kişiyi ağır bir şekilde darp ediyor, gözaltına alındığı otobüste emniyet amirleri ağır bir şekilde bu kişiyi dövüyor, her türlü ihlale uğruyor günlerce tutuklu kalıyor fakat sonra polis kalkıp diyor ki: “Ben darp edildim.” Diye böyle suç duyurularında bulunuyor. İşte Türkiye’de polis devleti nedir bunun belgeleri bunlar arkadaşlar. Türkiye’de hakkını arayan vatandaşın hali bu durumda!

Hüseyin Karaoğlan Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde çok ağır şartlarda kalıyor. Ağırlaştırılmış müebbet mahpusu olmadığı halde ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olarak kalıyor ve daha ağır koşullarda tutuluyor. Kuyu gibi bir yerde günde 1 saat havalandırmaya çıkartılarak tutuluyor. Düşünün böyle bir cezası yok ama bu kadar ağır bir tecrit altında tutuluyor. Kuyu gibi bir yerde tutuluyor. “Kıyafet vermek istediğimizde senede iki kez kıyafet alınıyormuş.” Her yere yakınları bu durumu anlatmak için gayret etmiş, mahpusta milletvekillerine, basına mektuplar göndermiş cezaevi bu mektupları göndermemiş. Dilekçelerini almamış iddialar böyle. “Sürgün geldiği Edirne F tipinde veya başka herhangi bir hapishanede bu dilekçeler posta ile gönder.” denilmiş böyle bir posta ile gönderme durumu da olmaz aslında dilekçe verilir alınır. “21 Mart’tan bu yana bu cezaevinde kalıyor ve televizyon yok, radyo yok, duyabileceği bir ses yok.” Düşünün bir insanı bir kuyunun dibine atmışsınız, ne televizyon var ne radyo var onu çıldırtmak için adeta her şey yapılıyor olacak bir iş değil. “Camlı bir kafeste görüş yapılıyor ve görüşürken açık görüşte görüş yeri camlı bir kafes. Kafeste otururken tüm gözler görevliler sizi dikizliyor.” Düşünün o sırada başka eli yüzü şiş ve kanlar içinde olan diğer mahpusları görmüş Hüseyin Karaoğlan’ın yakınları. Hapishane müdürü ile görüşememişler bu hak ihlali konusunda bize başvurmuşlar, biz gereken yasal işlemleri yapıyoruz ve buradan da bu konuyu duyurup bu ihlalin bitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Yozgat 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Şükrü Ak’ın yakınları bize başvurdu. Şakran’dan Yozgat Cezaevi’ne gönderilmiş 8 yıl 9 ay ceza verilmiş, 40 ay hücrede tutulmuş ve günde 1 saat avlu hakkı verilmiş. Kimse ile görüştürülmemiş, tecrit uygulanmış. Tüm faaliyetlere aktif katılmış ve disiplin suçu da olmadığı halde afaki, soyut gerekçelerle “Samimiyet tasdiki yok.” Denilerek denetimli serbestlik hükümleri uygulanmamış. Nakil için dilekçeler verilmiş ailesi Sivas’taymış yıllarca reddedilmiş. En son Yozgat Cezaevi’ne getirilmiş ama burada da bu sefer denetimli serbestlik verilmemiş ardından koşullu salıverilmesi verilmemiş disiplin cezası olmadığı halde afaki gerekçelerle gerçekten insanları çıldırtmak için ne yapacağını bilemeyen bir Zulümat Bakanı var. Ey Zulümat Bakanı ben sana boşuna mı Zulümat Bakanı diyorum! İnsanları bu kadar çıldırtacak bir şekilde cezaevinde tutmak, denetimlisi geldiği halde vermemek, koşullu salıvermeyi uyduruk gerekçelerle vermemek ancak bir Zulümat Bakanı’nın yapabileceği bir iştir. Adalet ile zerre kadar alakan yoktur Sn. Bekir Bozdağ ve milletvekili adayı olduğun Urfa’da da bütün Urfa’lılara senin yaptıklarını kamuoyu aracılığı ile anlatacağım ve onların yüzüne bakamayacak hale geleceksin Sn. Bekir Bozdağ. Bu kadar zulmediyorsunuz ondan sonra bir de halkın karşısına çıkıp milletvekili adayı olmak istiyorsunuz bunu yaptığınız taktirde de biz de size hukuken tüm yaptıklarınızı, siyaseten tüm yaptıklarınızı ortaya seren bir tavır içinde olacağız. Şükrü Ak 79 aydır bu kişi cezaevindeymiş, cezaevindeki görevliler: “ Ne kadar iyi bir insan bu mahpus.” Demelerine rağmen böyle bir özel emir ile bu kişi cezaevinde tutuluyor. Şükrü Ak cezaevine girdiğinde 4 yaşında olan oğlu 11, 8 yaşında olan oğlu da 15 yaşına gelmiş. Bütün yakınları perişan durumda, annesi felç olmuş, babası artık çocuğunu tanımayacak bir Alzheimer hastası olmuş, kaç kişinin hayatını kararttıklarını düşünmeyen ve hukuksuz karar almada hiç çekinmeyen bu insanlara karşı ne yazık ki hukuk düzeninde de mücadele edilemiyor arkadaşlar. Yakınları diyor ki: “Ailesi ve ailemiz çok zor duruumda.Koşullu salıverilmesi verilsin abim Şükrü Ak Yozgat 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinden tahliye edilsin.” Diyorlar. Şükrü Ak ve yakınlarına çok çektirmişler bunlar zulümdür bu dünyada bunun hesabını vermeyeceğinizi sanırsınız ama yarın öbür gün bu hesapları hem bu dünyada hem öte dünyada verirsiniz.

Bazı vatandaşlarımızın da özel şirketlerden şikayetleri var. Onun için de bize başvuruyorlar. Allah’a şükürler olsun vatandaşlarımız her yerden her şehirden ilden ilçeden köyden her farklı konu için bize başvuruyor ve biz de bunları gereken makamlara iletiyoruz, elimizden geleni yapıyoruz. Lütfiye Yıldız Kayseri Melikgazi’de oturuyor. Garanti kapsamında bir telefon almış ve tamir için göndermiş. Tamir için gönderirken de yazılım ile ilgili sıkıntılar varmış, hiç kırığı döküğü yokmuş. Gayet güzel bir şekilde paketlenmiş gönderilmiş ama kargo şirketi böyle göndermiş daha sonra firma kendisine dönmüş ve “Samsung yetkili servisine kendim bunları gönderdim.” Kendisine “Telefonunuz kırık.” Diye bir beyan geldi. “Benim telefonum kırık değildi. Defalarca Samsung’u etiketledik.” Samsung yetkili servisin numarasını aramış kendisine kırık denilmiş ama kırık olmadığı halde kendisine böyle söylendiğini söylüyor. Burada bir firmanın vatandaşa haksız muamelesi ve ona karşı bir duyarsızlığını görüyoruz. Samsung firmasından bir açıklama bekliyorum, Lütfiye Yıldız başvurucunun ismi, Samsung A31 marka bir telefon var, defalarca Lütfiye Yıldız sizi aramış kırık olmayan telefona kırık diyorsunuz bu olacak bir iş değil! Bu konuda bir açıklama yapın! Buradan da biz takip edip sizi denetleyen bakanlıklara bu konuyu soracağız ve takip edeceğiz. Vatandaş kızmış “Ben kesinlikle kabul etmiyorum o telefonu bedava yapılıp gönderseler bile kabul etmeyeceğim çünkü sağlam gönderdiğim bambaşka sorunları olan telefonum pert.” diyor.

DEDAŞ sorunları bitmiyor! Mardin Derik’ten bize başvuran bir vatandaşımız Ekrem Alas 60 Bin TL para cezası geldiğini söylüyor DEDAŞ’tan bu büyük haksızlıktır ve DEDAŞ’ı kamuoyuna ve bize şikayet ediyor.

Rıza Yıldız Kilis’te 36 ay,Çorum Cezaevi’nde 2 ay kalmış. 18 aydır Yozgat 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve denetimli serbestliği verilmiyor. Düşünün eşi bize başvurmuş; 6 Nisan da denetimlisi dolmuş, Gözlem Değerlendirilme Kurulu’na girdi ve uyduruk gerekçelerle hala eşine denetimli serbestlik verilmemiş. “Denetimli bir hak değil midir? Benim 2 tane çocuğum var bu çocuklarım etkilenmesin diye 18 aydır görüşüne dahi götürmedim. Birbirlerine hasret bekliyorlar. Çocuğum LGS sınavına girecek motivasyonu bitti. Ben maddi manevi perişan durumdayım ve halen denetimli serbestliği vermeme yönünde bu cezaevinin bir eğilimi olduğunu gördük.” diyor. Yozgat Cezaevi yetkililerinin bu mahpus ile ilgili bilgi vermesi lazım çünkü biz kendilerine bunu soracağız. İnsanlar cezalarını yattıktan sonra gözlem kurulları ikinci bir mahkeme haline geliyor bunu kabul edemeyiz!

Bakın şu belge Ali Köroğlu isimli vatandaş tarafından bize gönderilmiş. KHK ile ihraç edilen bir vatandaşımız daha sonra iş güç bulamadığı için İşkur’un açtığı Toplum Yararına Programlar programına başvurmak istemiş ve “Başvurum sistem tarafından engellendi. Engellenme gerekçe uyarısı KHK ile kamu görevinde ihraç edilme olarak gösteriliyor.” Rezalet bu seviyede arkadaşlar! Biz nasıl olur da KHK meselesini 5 yıl boyunca bu kadar gündeme getirmeyiz işte bütün bu soykırım benzeri muamelelerden dolayı biz bunları yoğun bir şekilde gündeme getirdik ve gündeme de getiririz bunu kabul de etmiyoruz arkadaşlar. Düşünün işten haksız hukuksuz atmışsın, İşkur’dan bir iş kursuna girmesini bile engelliyorsun! Bunu Naziler bile yapmadı bunu Hitler bile yapmadı bunun başka kişilere yapılmış örneklerini de son 5 yıl içinde defalarca gündem ettim. Bu konuyu da yoğun bir şekilde gündem edip bakanlığa soracağız.

Bir vatandaşımız diyor ki eşi Hediye Demir Gazi Osman Paşa Devlet Hastanesi’ne müracaat etmiş. Kendisi ameliyat onam kağıdını imzalamamış okuma yazması yokmuş fakat 11 yaşındaki kızına imzalatmışlar. Mükellef olmayan birisine böyle bir ciddi onama kağıdı imzalatılır mı? Hastane imzalatmış ve ameliyatta da çok önemli hekim hataları yapılmış. Tiroid bezi ile ilgili yapılan bir ameliyatta hastanın yemek borusu kesilmiş. Yıllardır bu hasta perişan bir durumda ve hastane hastane dolaşmışlar kimse bunu kabul etmek istememiş ve maalesef doğru düzgün yardımcı olunmamış. Şu anda 300 Bin TL’ye yakın bir ihtiyaç var ki bu kişi sağlığına dönsün ve ciddi bir şekilde tedavi edilebilsin, hayata dönsün. Vatandaşımız da maalesef bu konuda suç duyurularında bulunduğu halde soruşturma için Valilik tarafından izin verilmemiş, tüm deliller lehlerineymiş ve doktorun raporunu dikkate almışlar ve eşini adli tıbba dahi göndermemişler. Eşi %80 engelli kalmış ve düşünün bu kadar ağır bir hekim hatasından sonra şu anda eşi göz göre göre ölüme terk edilmiş. “Hastane yönetiminden şikayetçiyiz. Eşimin tedavisi yapılabilmesi için çok kez yanlarına gittim ve bizi başlarından savdılar.” Biz de bu konuyu Sağlık Bakanlığı’na soracağız. Nedir bu? Olacak iş mi? Bu vatandaş ve eşi senelerdir mağdur, biz bunu kabul etmiyoruz ve vatandaşın hakkını arayacağız.

Yüksekova Jandarma Komutanlığı’na ifadeye çağrılan 76 yaşındaki bir şahıs Osman Arslan. “Artık barış gelsin, insanlar ölmesin, analar ağlamasın, cenaze gelmesin.” dediği için “terör örgütü propagandası” yaptın denilerek cezaevine atılmış, 76 yaşında sağlık sorunları olan, kalp hastası olan bir kişi bu durumda. Bu vatandaşlarımız da bu üzücü durumu gündem etmemizi istiyor. Bu ülkede insan hakları barış dediğiniz zaman “terörist” muamelesini görüyorsunuz, aynısını ben de yaşadım, bu ailenin ne yaşadığını çok iyi anlıyor ve empati yapıyorum.

Büyük Bingöl Spor Kulübü yetkilileri bana başvurmuşlar. Amatör Ligi’nde, Halkoyunları dalında, basketbol dallarında ve Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Futsal Süper Ligi’nde mücadele ediyoruz.” Diyor. Başarılı bir takım. “Son 4 sezonda Futbol’da tek yenilgimiz var o da baraj maçında kaybettik.” 15 yılda toplamda 10 şampiyonlukları varmış. Bu yıl an itibari 6 maçta 5 galibiyet ile liderin bir puan gerisindeler oldukça başarılı bir takım fakat imkansızlıklar ve yokluklarla boğuşuyorlar. Bir maça gitse yokluk içinde dönüyor. Diyor ki: “En son Nevşehir’e bir maça gittik açlık ile cebelleştik zira konaklama, yemek, yol, araç derken vallahi belimiz iyice büküldü.” Spor Bakanlığı’nın bu takımımıza el uzatması lazım. Böyle canla başla gayret eden ve Bingöl’ümüzün değerli bir kulübü olan bu kulübe Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yardımcı olması gerektiğini söylüyoruz. Sponsorları da yok ama ülkenin spor açısından durumu da ortada dünyada son sıralardayız, işte böyle takımlar devlet tarafından desteklenmezse işte son hal bu oluyor! Başarılı takımlar ve futbolcuları, sporcuları spordan uzaklaşıyor ve böylece Türkiye dünya çapında başarıdan da uzaklaşıyor.

Nurettin Taşağır Erzurum SGK’ya malulen emekli olmak için başvurmuş ve oradaki personelin kendisini yokuşa sürdüğünü ve kendisinin iddiası ile rüşvet istenmesi için bunun yapıldığını söylüyor, bu kendisinin iddiası biz böyle bir iddiada bulunmuyoruz ama vatandaş çok kolay yapılabilecek işlemler için işlerini yokuşa sürüldüğünden dolayı böyle bir düşünceye varmış ve her defasında adli tıp 2 kez rapor veriyor, Erzurum raporuna isnat ederek olumsuz veriyor fakat adli tıp 2 kez araştırma hastanesine sevk ediyor ikisinde de % 80’nin üstünde rapor veriliyor ve SGK avukatının itirazı kabul ediliyor. “KHK ile kapatılan okullarda oğlum ve gelinim çalıştığı için mi bunlar yapılıyor.” Diye düşünmüş. Malulen emekli olmak içinde bankadan kredi çekmiş bir sürü sıkıntıya girmiş, bir sürü sıkıntısı var ve SGK memurları ile ilgili soru işaretlerini dile getirerek yokuşa sürdüğünü söylüyor bu vatandaşımız.

Cinsel istismar nedeniyle başvuran ailelerimiz oluyor. 2014 doğumlu üvey baba tarafından yılardır cinsel istismara maruz kalan bir aile bize başvurdu. 6 yaşından itibaren üvey babası tarafından cinsel istismara maruz kaldığını söylüyor, İnsan Hakları Derneği yetkilileri ile görüşmüş, hukuksal ve de psikolojik destekler sağlanacak, baroyla ve diğer kurumlarla görüşülecek. Bu kişi bu işi hasır altında bırakmamış, kız çocuğumuz bu konuyu ilgili kişilere iletmiş ve mutlaka bunun sonuna kadar takip edilmesi lazım. Bakanlığın da bu konuda duyarlı olması lazım. Bize bu konuyu ileten kardeşimiz; “İstismara maruz kalan kadınlarımız, kızlarımız korkmasınlar itirazlarını yapsınlar bizler her zaman yanlarındayız.” diyor.

“Eşim Servet Kızılkula Samsun Bafra Kapalı Cezaevi’nde dosyası Yargıtay’da ve  3 aydır eşimi ziyarete gidemedim. İki çocuğum var, son derece zor durumdayım. İzmir’e nakilleri yapılsın.” diyor. Düşünün parasız pulsuz olan bir kadının eşi Samsun’dayken İzmir’den kalkıp oraya gidip gelmesi son derece zor. Bu naklinde sağlanması lazım. Mahpusları değil mahpus yakınlarını cezalandıran bir sistem var karşımızda.

İbrahim Askan Şakran Cezaevi’nden Tekirdağ 2 No’lu Cezaevi’ne nakledildiğini ve bu arada çıplak arama ve kötü muamelelere uğradığını söylemiş. Bunu da biz burada gündem edeceğiz. Düşünün İbrahim 2015 yılında 16 yaşındayken tutuklanmış. Gardiyanlar: “Seni buradan sağ çıkartmayacağız.” demiş onun iddiasına göre fakat biz bütün bunları bakanlığa bir soru önergesi olarak soracağız. “Kesin şu yapılmıştır yapılmamıştır.” demiyoruz önemli iddialar vardır bunları tüm mağdur başvurularında olduğu gibi bu iddiaları bakanlığa soruyoruz.

OHAL KHK’ları nedeniyle ihraç edilenlerden en azından beraat ve takipsizlik alanların görevlerine iadesi konusunda çok yoğun istekler geliyor. Biz de bunu gündem ediyoruz. Sanırım bu iktidar gittiği zaman bu konuda adımlar atılacak, biz de elimizden geleni yapacağız.

Ruken Ağırtmış isimli bir genç kadın bize başvurmuş. Bitlis’in Ahlat ilçesindeki Gençlik Spor Bakanlığı’na bağlı olan Ahlat Gençlik Kampı’da Sadık Gıda Limited Şirketi firmasında sağlık personeli olarak çalışırken bir müddet sigortasız çalıştırılmış daha sonra Sayın Selahattin Demirtaş’ın DAD isimli kitabını okumuş ve bu görüldüğü için iş yeri tarafından “İşveren Mehmet Kocakaplan tarafından hakarete ve mobbinge uğradım ve tekrar işten çıkarıldım. Sigortam olmadığı için tazminat da alamadım ve toplumsal itibarım da tamamen zedelendi.” Diyor. Düşünün Sayın Selahattin Demirtaş zaten zulmen mahpus tutuklu AİHM kararına rağmen çıkarılmıyor. Sayın Demirtaş’ın kitabını okuyup sosyal medyada paylaştığı için bir genç kadın işinden çıkarılıyor. Bu da olacak bir iş değil, hepsi baştan sona skandal olaylar bunlar. Biz de bu iş yerini ve işvereni ifşa ediyoruz ve Bitlis Ahlat ilçesinde Sadık Gıda Limited Şirketi ve Mehmet Kocakaplan tarafından yapılan bir marifet maalesef.

Ahmet Dizlek Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevinde kalmakta ve çok ağır sağlık hakkı ihlallerine uğradığı mahpus olduğu dönemde. Şu anda da yine ağır sağlık sıkıntıları var, gece çok ağrıları oluyor. Tedavileri yeterli sağlanamıyor cezaevi şartlarında iyileşemez bir durumda ama ATK hala cezaevinde kalır raporu veriyor. Hasta mahpusları cezaevinde tutarak nereye varacaksınız anlamak mümkün değil. Bir deri bir kemik kalana, yoğun bakımlık olana kadar sonuna kadar mı tutacaksınız bunu anlamak mümkün değil!

“Kamuda mülakat adı altında referans ve işe alım yapılması 80-85 puan alanların hiçbir yere bu puanla yerleşememesi bu başvuruyu yapmamızı zorunlu kıldı.” diyor yine lisans sınavının ön lisansa göre daha zorlu olması ve lisans öğrencilerinin daha çok emek verip daha başarılı olmasına rağmen kamuya alımda ön lisans ve ortaöğretime göre daha dezavantajlı olmaları konusunda bir başvuru var. Düşünün yani lisans mezunusunuz ön lisanslılara göre daha dezavantajlı durumdasınız. Bu da olacak bir iş değil insan okuduğu kadar cezalandırılıyor bu ülkede.

Engelli vatandaşlarımız bize hemen her hafta başvuruyor, engelli vatandaşlarımızın pasaport harcı ve ÖSYM tarafından yapılan sınavlardaki harçlarının muaf olması gerektiği yönünde engelli kardeşlerimizin isteklerini hem buradan hem de bakanlığa ileterek gündem ediyorum.

Emniyet Genel Müdürlüğü uyduruk bir şekilde on binlerce polisi ihraç etti ve ihraç etmeye devam ediyor. Tamamen yasa dışı nedenler ile ihraç edildikleri ortaya çıkıp idare mahkemeleri bu kişileri iade ettiği halde böyle binlerce kişi oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu kişileri görevlerine iade etmiyor zulüm ediyor ve geçen haftada söylemiştim, kendisine sorulduğunda  “OHAL Komisyonu, Bakanlığın veya mahkemelerin iade kararı aldıklarını görevlerine geri gönderiyoruz.” diye cevaplar veriyor yalan atıyor ve bu kişiler hala beklemedeler. Utanç verici haller bunlar gerçekten bir muz cumhuriyetine dönmüş durumda ülke ve mahkeme kararları dinlenmeden insanlar işe başlatılmıyor.

Veteriner hekim arkadaşlarımız başvurmuş, kadro ile ilgili önemli sıkıntılar var. “Kişi sayısı az veteriner kadrosu açılmalı.” diye istekleri var. Tarım ne kadar kötü bir durumda tarımın bir an evvel daha iyi bir duruma gelmesi için üretimin ve hayvancılığın daha iyi bir duruma gelmesi için veteriner hekim arkadaşlarımızın yoğun bir şekilde kadrolara alınması hayvancılık politikalarının çok iyi bir şekle getirilmesi gerekiyor.

Sağlık Bakanlığı’nın 85 bin kişilik atamasında sağlık lisansı yerlerine haksızlık yapıldığı iddiası var. Sağlık lisansiyerlerinin atamaları ile ilgili çok önemli sıkıntılar var. 80 artı puan alan sağlık lisansiyerleri atanamıyor. “Biz sağlık lisansiyerleri mağduru olduk.” Diyor.

Bir odyolog arkadaşımız KPSS’den 84.5 puan almış ama 85 binlik alımda sadece 51 tane odyolog alınmış. Yani bu insanlar yıllarca okumuşlar etmişler büyük emek sarf etmişler ve şu anda bu sınavlar ve alımlarda büyük hayal kırıklığı yaşıyorlar. Biz de bu kardeşlerimizin durumunu buradan gündem etmek durumundayız.

Öğretmen atamalarında yapılan mülakatlar da ve sonraki süreçlerde yapılan güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmalarında büyük hukuksuzluklar olduğu iddiaları var. “Kimse yok mu” derneğine bağışta bulunmanın işe alınmadığı ile ilgili çok önemli şikayetler var maalesef. Bunun benzeri birçok olayı biz idare mahkemelerindeki dosyaları genel kurulda ifşa ederek defalarca söyledik.

Serhat Özkan isimli bir kişi bize başvurmuş. Antalya’daki otellere gittiğinde tek kişilik erkek odası verilmiyormuş. Bunu da anlamak mümkün değil. Mesela Kemer’deki Orange Country otele rezervasyon için gitmiş illa yanında bir kadın olması gerektiği söylenmiş. “Tek kişi bir erkek olarak gidemez miyim? Bu nasıl bir iş olur? İlla yanımda bir kadın mı olması gerekir?” diye sormuş. “İşte böyle.” denilmiş hem otelin kendisi hem de ayrımcılık talimatını uygulayan Jolly Tur ayrı ayrı 89 Bin TL idari para cezasına çarptırılmış ama bu uygulamalar devam ediyor. Olacak işlerde değil yani oteller neden bu uygulamalara başvuruyor? Birçok yabancı medyada da alay mevzusu olmuş bu durum.

Diyetisyen arkadaşlarımız başvurmuş. 2023 Mart ayı itibariyle toplam 40 bin diyetisyen var ve 7000 diyetisyen mezun oluyor. 245 kişilik atama verilmiş, 42.500 sağlık çalışanı atamasında diyetisyenlere sadece 245 kişilik atama verilmiş. 90 puanda kalmış. Kadınların %24’ünün obez olduğu %30’unun obez öncesi olduğu, erkeklerin de yine yüksek oranlarda obez ve obez öncesi olduğu bir yerde maalesef diyetisyenler iş bulamıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın aynı zamanda okullara da diyetisyen atanması yönünde isteği var diyetisyenlerin.

“Biz mimarlar KPSS’de 90 puan üstü almamıza rağmen sadece KPSS 2018’de 44 Mimar atandı. 2020’de 47 Mimar atanmış. Düşünün kolay da kazanılan yerler değil mimarlıklar ve en sonunda başınıza gelen de bunlar arkadaşlar.

Ekonomik açıdan durumu yakından takip ediyoruz. Tüketici örgütleriyle yakın bir takip ile bu durumu takip ediyoruz. Tüketici Birliği Federasyonu Market Endeksi Çalışma Grubu Başkanı Bingül Ceviz bir açıklama yapmış. Hayat pahalılığının nasıl yükseldiği ile ilgili sizi de bilgilendirmek istiyorum ve bunu eleştiriyoruz tabii kamu adına. 1 Ocak 2023’te 1585 lira, 1 Şubat 2023’te 1642 liraya, 1 Mart’ta 1713 liraya, 1 Nisan’da 1743 liraya market sepetleri dolmuş. Bunlar da çok üzücü gelişmeler. İşte ekonominin ne kadar felaket bir durumda olduğuna dair maalesef bu görüntüleri size sunuyoruz. Soğan %15,5 artışla birinci durumda düşünün “Yiğit muhtaç olmuş soğana” derler ama şu anda bu muhtaç olunan soğanın en birinci pahalı gıda maddesi olduğu ve artışlarının da çok yüksek oranda olduğu ortaya çıkıyor.

Zanyar Tondro İranlı bir kişi. Bakın İran’daki Mahsa Amini olaylarında yaralanmış, gözünden vurulmuş, sağ gözünü kaybetmiş, başında ve sol gözünde toplam 8 mermi kalmış. Muğla’daki mülteci kampında İran’a geri gönderilmek üzere tutuluyormuş bu kişi. Avrupa’ya kaçmaya çalışırken yakalanmış ve Türkiye’de geri gönderme merkezinde tutulmuş fakat İran’daki protestolarda yaralanan bu kişi eğer ki İran’a geri gönderilirse hayati sıkıntılar yaşayacak, bunu vurgulamak gerekiyor. Ailesi diyor ki: “Kurşunlar Zanyar’ın beynine yakın yerde vücudunun sol tarafı iyi çalışmıyor ve denge kuramıyor. Acı çekiyor çok fazla konuşmuyor ve yüzüne bakmak istemiyor oğlumuz kurtarılmalı.” diyor. Aktivistler: “Zanyar geri gönderilmemeli.” Diyor, hak savunucuları milletvekilleri ona sahip çıksın.” Deniliyor biz de bu konuyu Meclis’ten gündem ediyoruz değerli arkadaşlar.

Orman ve mera yağması yasa haline geldi, deprem takip merkezi bu konuda bir açıklama yapmış. Çevre Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na kararname ile tanınan orman ve meraları kullanma izni süreklilik kazanmış. Geçtiğimiz günlerde bununla ilgili bir yasa çıktı. Orman ve Mera yağması yasal hale getirildi değerli arkadaşlar. Bununla ilgili de konuyu gündem ederek ormanlarımızı korumamız gerektiğini söylüyorum.

İSİG Meclisi: “3 ayda en az 463 emekçi iş cinayetlerinde öldü.” diyor çok yüksek bir sayı. Günde ortalama 5 Emekçi iş kazalarında hayatımı kaybetmiş, korkunç bir sayı. Avrupa’da birinciyiz maalesef her geçen günde bu birinciliğimiz pekişiyor bu da olacak bir iş değil açıkçası.

Geçtiğimiz günlerde gündem etmiştik, kursiyer teğmen babası Fuat Zengin gerek meclise gelerek gerek Youtube programlarına çıkarak oğlu Hüseyin Zengin’in mağduriyetini gündem etmişti ve sonunda oğlu çektiği sıkıntılar sonucu lenfoma olmuştu ve en sonunda infaz erteleme alarak çocuk tahliye edildi. Maalesef ki 6.5 yıl boyunca bomboş nedenlerle zindanda tutulan bütün bu çektiklerinden dolayı lenfoma olan bir mahpustu kendisi. Şu anda ailesinin yanında tedavisini alıyor ama bütün bunlar boş yere çektirildi, büyük bir zulümdü, fedakat babası Fuat Zengin büyük bir mücadele sergiledi biz de yardımcı olduk umarım Hüseyin Zengin sağlığına kavuşur ve mutlu yarınlar yaşarlar.

Elif Arkan Tarsus cezaevinden bize bildirmiş. “Depreme Türkoğlu Cezaevi’nde yakalandık. 2 büyük depremin arkasından tahliyemize başladılar. Çıkarken kaçan mahkumlarla, askerin arasında çatışmanın ortasında kaldık. Bazı bayanlar yaralandı. Tarsus Cezaevi’ne gönderildik. Eşimde cezaevinde, 3 çocuğumuz var. Aynı cezaevindeyken eşim Samsun’a ben Tarsus’a çocuklar Muğla’ya gitti. Çocuklarım depresyonda. Buna rağmen denetimli serbestliğimizi yine vermiyorlar. Bizi unutmayın. İnsanız, dosya değiliz!” diyor Elif Arkan Tarsus Cezaevi’nden çok önemli bir cümle. “İnsanız dosya değiliz” evet idarelerin insanlara, mahpuslara nasıl baktığına dair çarpıcı bir cümle bu. Bize yazdı mektupta bunları anlatıyordu.

Zeynep Aydın 4 çocuk annesi, eşi 7 yıldır cezaevinde Zeynep Hanım da tutuklandı, 4 tane çocukları var. Bu çocuklar ne olacak? İstanbul’dalar bakın! Gerçekten her gün her gün bu aile dramları yaşanıyor! Bunu kabul etmiyoruz, anneannesi de şeker hastası, ayakları sorunlu, çocuklara bakacak kimse yok büyük bir perişanlık yaşanıyor. Bitmiyor maalesef bu sıkıntılar.

Bakın Duru Boztepe Erbay 9 ve 3 yaşında iki çocuk annesi bir coğrafya öğretmeni. Sahurda gözaltına alındı ve tutuklandı. 3 yaşlarındaki küçük çocuğu ciddi bir hastalık ihtimaliyle takipte olduğu anda annesiz kaldı ne insan öldürdü ne gasp ithamı var. Bank Asya’ya para yatırmış bunlardan dolayı bu sıkıntıları yaşıyor bu anne tutuksuz yargılayın diyoruz.

Bir başka aile dramı bakın; yine annesi babası cezaevinde olan çocuklar, şu çocukların gözlerine iyi bakın onlar bu toplumdan adeta o bakışlarıyla hesap soruyor çünkü baba 3 yıldır cezaevinde Hakan Aydın eşi Devran Aydın Tekirdağ Cezaevi’ne onu ziyarete gittiğinde tutuklanıyor. İstanbul’da bu 14 ve 5 yaşındaki çocuklar kimsesiz kalıyor, komşulara sığınıyor ve hatta küçük çocuğa annenin tutuklandığı bile söylenemiyor babası için küçük çocuk büyük travmalar yaşamıştı şimdi anne için bu travmaları çocuklar yaşıyor. Çocukların ağır psikolojik sorunları var ve Aile Bakanlığı’nın bütün bu gündeme getirdiğimiz vakalarla ilgili tek bir adım attığı yok. Umurunda değil Aile Bakanlığı’nın Bakanı Derya Yanık ve oradaki personel. Çok üzücü, çok acı bunların hesabı bu dünyada da, öte dünyada da sorulur bu bakanlık yetkilileri bunu çok iyi bilsin.

Bakın bu anne de çocuğuyla cezaevinde kalan bir anne Nagehan Yüksel çocuğuna sembolik bir sünnet düğünü yapmak istemiş cezaevinde. Düşünün Eskişehir Cezaevi’nde sünnet kıyafetleri içeri alınmamış! Ya ne olacak sünnet kıyafeti ya içeride çocuk var almamışlar! Anneler de çarşaftan, boncuklarla süsledikleri pelerin, çekpastan asa, kağıtlardan külah yaparak çocuğu mutlu etmeye çalışmışlar. Tüm dünyada duysun Türkiye cezaevlerinde bunlar yaşanıyor ne desek bilemiyoruz!

Sincan Cezaevi’nden Mahmut Kurt isimli mahpus bize bir mektup yazmış. Diyor ki: “Öğretmenken, terörist ilan edilip cezaevine atıldım, 6 yıldır mahpusum. Gözlem kurulu kendini 2. mahkeme ilan ederek keyfi bir kararla denetimli serbestliğimi de engelledi. “İyi halli olduğum halde ‘Topluma uyum sağlayamadığı, suçunu kabul etmediği, cezasının çok olduğunu söylemediği, suçunu kabul etme motivasyonunun düşük olduğu…’ gibi gerekçelerle denetimli serbestliğim verilmedi.” Diyor. Bakın disiplin suçu yok, iyi halli, uyduruk nedenlerle abuk sabuk gerekçelerle insanlar yaklaşık 1.5 yıldır cezaevinde tutuluyor bu kişi. Belki 1.5 yıl daha kalacak yani acımasızlık ve vicdansızlık bu hallerde Sincan Cezaevini de bu vesileyle protesto ediyorum.

Deniz Şah İzmir 2 No’lu Cezaevi’nden bir mektup göndermiş bize. “Kitap, dergi alma sorunumuz tüm yakıcılığı ile sürüyor. Sohbet hakkımız kısıtlanıyor. Tecrit içinde tecrit yaşıyoruz. Tüm hapishanelerdeki hak gasplarına karşı çıkmanızı istiyoruz. Kamuoyunun desteğini bekliyoruz.”

Sincan hapishanesinden Cebrail Gündoğdu: “Sohbet hakkı, spor yok. Telefon hakkı düzgün verilmiyor. Onu kırıcı aramalar var. Hukuksal itiraz hakkı var ama bu kanallar yönetimin kararlarını onaylama merci olmuş.” diyor.

Kandıra 1 No’lu cezaevinden Bülent Kaya: “Kaldığım cezaevinde dersleri Uyap sisteminden takip edemiyorum. Başka cezaevlerinde takip edilebiliyor naklimi de yapmıyorlar, eğitimim aksıyor kamu denetçiliği kurulu kararına rağmen bakanlık nakil hakkımı da vermiyor.” Diyor. Düşünün insanın özgürlüğünü almışsınız ama eğitim hakkını da gasp ediyorsunuz.

Bu bankalarla ilgili KHK’lılara hesap açtırmama olaylarını sürekli gündem ediyoruz. Bir vatandaşımız bize geri dönüş yapmış, “İş Bankası’ndaki blokem tümüyle kalkmış ben de sıradan vatandaş gibi bankamatikten işlem yapabileceğim.” diyor bu KHK’lı vatandaş; “Size çok teşekkür ederim.” diyor bizi motive eden şey bu. Bu hak ihlallerini bitirdiğimiz zaman milletvekili olduğumuzu hissediyoruz, en fazla bizi motive eden, mutlu eden ve milletvekilliği olduğumuzu hissettiren olaylar bunlar arkadaşlar. Biz Allah’a şükür milletvekilliğini makam para mevkii için yapmadık halkın ve hakkın rızası için yaptık. 27. dönemi 5 yıl böyle bitirdim, arkadaşlarımızla canla başla gece gündüz çalıştık inşallah da halkımızdan ve Rabbimizden bunun karşılığını alırız.

Halkbank bu sefer bir skandala imza atmış. “Bir akrabam esnaf kredisine başvurdu tüm işlemler yapıldı fakat kefillerden biri olan beyefendi FETÖ’den beraat ettiği ve üstüne tazminat da aldığı halde kefilliğini kabul etmediler.” yani düşünün memlekette beraat ediyorsunuz ediyorsunuz üstüne tazminat alıyorsunuz gidiyorsunuz bankaya kefilliğinizi kabul etmiyorlar. Ya bu ülke böyle rezalet bir ülke arkadaşlar! Böylesine skandal bir ülke işte! Bunu görün o yüzden biz canla başla burada bu mücadeleyi yapıyoruz. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun yapmadığını burada basın toplantılarımda tek başıma yapmaya çalışıyorum bundan dolayı. Bunlara biz de susarsak herkes susmuş olacak ama bizim vicdanımız bunu kabul etmiyor ve elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz arkadaşlar.

Bakın yine bir Vakıfbank meselesi Av. Kemal Uçar bunu gündeme getirmiş. Belgesi de var. Ne demiş Vakıfbank? utanmazlık yani bu başka bir şey değil! KHK’lı kişinin eşi kredi başvurusu yapmış görevde bir memur başvuran. “Ben ihraç olduğum için maaşını aldığı banka kredi başvurusuna verdiği cevap; “Bankamıza ilettiğiniz başvurunuz incelenmiştir. Eşinizin 701 sayılı KHK ile ihraç edildiği görülmüştür eşiniz devlet memuru ise ve göreve iade edildiyse eşinizin meslek ve gelir belgelerinin kontrolü güncellemesi amacıyla güncel tarihiyle görevli bir belgesiyle şubelerimize başvuru yapın.” Demiş! Yani bunlar soykırım belgesidir! Bakın başka bir şey değildir, bunlar soykırım belgesidir, bu uygulamaları yapanlar yarın öbür gün mutlak surette yargılanacak ve bizde onlar hakkında yasama işlemleri yapıyoruz. Bu Vakıfbank’ta bunu çok iyi bir şekilde bilsin arkadaşlar.

Geçtiğimiz günlerde Mahir Akkoyun böyle birtakım çıktılar yaptığı için marketlerde ürünlerin üstüne “Bu ürün bizim yüzümüzden pahalı.” diye Devlet Bahçeli ve Erdoğan fotoğraflarını yapıştırdığı için gözaltına alındı fakat burada bir suç olmadığı için de serbest bırakıldı. Yani memleketin haline bak, şu ifadeleri kullandığınız için suçlu ilan ediliyorsunuz, gözaltına alınıyorsunuz ama tabii ki bir şey bulamayıp serbest bırakmak zorunda kalıyorlar.

Samsun’lu fizik öğretmeni Uğur Yücel KHK TV onunla konuşmuş, çok değerli bir fizik hocamız KHK’lı bu ülkenin önemli değerlerinden fakat uydurup gerekçelerle işinden ihraç edilmiş. “Benim diplomamı alabilirsiniz, öğretmenliği elimden alamazsınız.” diyor Uğur Yücel hocamız. “7 yıldır bıktık usandık suçum bir evde namaz kılmak ders anlatmak.” Diyor. İşte ülkenin yaşadığı büyük skandalla ilgili maalesef örneklerden birisini daha anmış durumdayız.

Değerli arkadaşlar bakın Kilis’te Suriyeli Gina öldürüldü komşusu tarafından muhtemelen tecavüz edilip bir su kuyusuna atılmış Kilis’te 9 yaşındaki çocuk, biz bunu duyduğumuz anda bu olay günün en önemli olayı dedik fakat kamuoyu bunu bizim anladığımız ölçüde anlamadı ve kaybolup giden bir haber oldu. Düşünün kız çocuklarının genç kadınların bu kadar güvensiz yaşadığı bir toplumdayız, mülteci nefretinin had safhada değersiz görüldükleri bir toplumdayız, işte böylesine bir Suriyeli çocuk zalimce öldürülür ve maalesef bu da gündem bile olmaz.

Yine onlardan birisi Türkiye’de maalesef öldürülen bir başka kardeşimiz Gabon’lu Dina Karabük’te neler oluyor? Bunu anlamak mümkün değil. 3 kez gözaltına alınıp serbest bırakıldı Dursun A. İsimli zanlı en sonunda biz de yoğun baskı yaptık medyatik baskı oldu ve Dursun A. gözaltına alınıp tutuklandı en sonunda. Karabük’te cinsel taciz kuşatmasının olduğu söyleniyor, Dina’nın da bunun kurbanlarından olduğu söyleniyor. Biz yetkililerle görüşmeye çalıştık herkes görüşmeden kaçıyor, soruşturma böyle bir ciddiyetsiz şekilde yürütülüyordu Avukat Bey ile de görüştük Gabon Büyükelçiliği avukatıyla da konuyu da takip edeceğiz.

Biz bu iki insanın; kız çocuğu ve genç kadının cinayetlerinin çok önemli olduğunu düşünen insanlarız insan hakları savunucularıyız.

Kaç gündür söylüyoruz Yusuf Kerim Sayın için adeta bir yasa çıktı ama Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı bunu uygulamamak için ne yapacağını bilemiyor, prosedürlere boğuyorlar. Bir sürü kağıt, evrak sağda solda dolaşıp duruyor ama çıplak bir gerçek var. Aylardır hepimizin bildiği hasta bir çocuk mahpus annesini istiyor. Bu anne de yasal olarak infaz erteleme hakkı aldığı halde halen iki haftadır Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı bu işlemi gerçekleştirmiyor, çok büyük bir ayıptır, çok üzücüdür. İşte memleketin bürokrasiyle kırtasiye ile içine düşürüldüğü vicdansızlıkla insafsızlıkla içine düşürüldüğü hal budur değerli arkadaşlar.

Darbe girişiminde öldürülen Yüzbaşı Özkan Hekim bir KHK’lı tanık anlatımlarına göre halka roket atılmasını engellemiş, savcılık darbecilerle hareket etmedi demiş fakat Akıncı davasında hakkında Şehit olarak anıldı ama idare mahkemesi Hekim’in itibarını iade etmemiş. İşte KHK’lılara uygulanan zulümden son bir halka.

Şu görüntüler, bakın Furkan Vakfı gönüllerine yapıldı. Bir erkek polis memuru bir çarşaflı hanıma müdahale ediyor, darp ediyor, çok acımasızca, vicdansızca yapıyor. Hem ifade özgürlüğü gaspı var hem de kadına yönelik bir şiddet. Biz bununla ilgili soru önergeleri verdik. Furkan Vakfı gönüllülerinin Filistin’deki Mescidi Aksa baskınına yönelik sıradan bir basın açıklaması karşısında uğradıkları işkence maalesef bu. Yeri geldiği zaman “One minute” deyip meydanlarda atıp tutan Erdoğan’ın iktidarda olduğu bir ülkede bunlar yaşanıyor. Mescidi Aksa’ya saldırılıp Kuran’ların yerlere atıldığı, namaz kılarken insanların engellendiği, darp edildiği bir durumu protesto etmek isteyenler Türkiye’de erkek polisler tarafından kadınların darp edilmesi suretiyle darp ediliyor. Bu rezaleti de biz takibimize aldık istedikleri kadar sümen altı etsinler sonuna kadar takipteyiz.

Seçim sath-ı mailine girdik, bakın geçtiğimiz gün Yeşil Sol Parti Osmaniye il binamızın açılışında polisler Valiliğin nasıl bir emri bu anlamak mümkün değil. Bizde bu olayı da takip ediyoruz bu usulsüzlükler, hukuksuzluklar, bürokratlar tarafından yarın öbür gün hesap verilecek hususlardır, bunları söyleyelim. Bir siyasi parti açılışını bile kriminal hale getiren, engellemeye çalışan, oradaki insanları darp etmeye, engellemeye çalışan bu tavrı kınıyorum kabul etmiyorum ve seçim sath-ı mailine girdiğimizde ne kadar engellemelerle karşılaştığımızın bir örneği olduğunu gösteriyorum.

Bakın şu Baba beni mecliste ziyaret ettiği Nüset Eker isimli bir baba oğlu Egemen Eker oldukça da başarılı kurmay öğrenci olan bir subay sadece komutanların emrini yerine getirip askerliğini gereklerini yaptığı için darbeci olarak ilan edilip müebbet hapse mahkum edilmiş. Baba çok perişan çok üzgün ne diyeceğini bilemiyor, dağılmış adeta ve oğlu ile ilgili bir kamuoyu oluşturmak için bizi ziyarete geldi. Biz de onun sesini tüm kamuoyuna yetkililere duyuruyoruz. Bu zulmü kabul etmiyoruz öğrenciden, erden, sözleşmeli erden darbeci olmaz. Bu zulümleri reddediyoruz ve bu öğrencilerin serbest bırakılması gerektiğini söylüyoruz

Her yerde anneler feryat ediyor. Bir babayı göstermiştim bu da bir anne. “Erler nasıl darbeci olur?” diyor. 12 yıl 6 ay çocuğu ceza almış, emirle kışladan çıkarılan erler darbeci ilan edilmiş değerli arkadaşlar olacak işler değil.

Bursa Yıldırım Belediyesi Bursa Valiliği ile ilgili bir bazı iddialar geliyor okullarda Yıldırım bölgesindeki okullarda öğrenci velilerinden çeşitli gıda maddeleri temin edilip bunların daha sonra AK Parti il örgütlerinin yardımıymış gibi deprem bölgelerine gönderildiği yönünde önemli başvurular, iddialar var tarafımıza. Bu konuda da Bursa Valiliği ve Yıldırım Kaymakamlığı’nın, Yıldırım Belediyesi’nin bir açıklama yapması gerekiyor.

Ankara KHK Platformu ile yaptığımız iftardan sahneler, KHK’lılar büyük bir zulme uğradı ama tüm sosyal aktiviteleriyle ayaktalar, KHK’lar gidecek biz kalacağız, Direne direne kazanacağız dedik bu iftarda ve her zaman dedik.

Yine zulme, cezaevinde olan İdris Baluken eski grup başkan vekilimiz çok değerli Doktor Hekim meslektaş arkadaşımızı da ziyaret ettik ve hoş geldin diyoruz tekrar sevgili İdris Baluken’e zulmen cezaevinde tutuldu büyük haksızlıktı bu ülkede insan hakları barış demenin bedelini ödedi bu değerli hekim meslektaşım.

Hasan Oğuzhan Aytaç gençlik politikaları ve gençlik hakları konularını içeren bir toplantıda kendisini dinledik çok faydalı bilgiler verdi. Gençlerin siyasal katılımı çok önemli fakat çok zayıf onların dilinden anlayan ve onların diliyle konuşan bir siyaseti nasıl yapabileceğimiz konusunda uzun uzun kendisiyle istişareler yaptık.

Özel bir destek göndermek istiyorum, Yeşil Sol Parti Samsun 1. sıra adayı değerli arkadaşımız Emel Zengin Çakır Samsun’dan aday bir KHK mağduru olarak siyasete atıldı umarım Samsun’daki tüm KHK’lılar, yakınları, aileleri çoluk çocukları, komşuları, akrabaları Emel Zengin Çakır’a destek verir. Arkadaşımızın Yeşil Sol Parti’den Samsun’dan Ankara’ya gelmesi çok çok büyük bir hadise olur çok değerli bir hadise olur. Onun eğer Milletvekili olarak meclise gelmesi mümkün olursa çok çalışkan gayretli bir milletvekili olacağına inanıyorum. O yüzden Samsun’daki tüm halkımıza tüm demokrat kesimlere, Kürt halkına, tüm KHK’lılara ve yakınlarına Emel Zengin Çakır’ı desteklemeleri gerektiğini söylüyorum, arkadaşımızın yanındayız Allah yardımcısı olsun, sahada da tüm KHK’lılar onun yanında olmalı.

Son olarak her hafta gündeme getirdiğimiz ve çok ağır ihlal olduğu için kabul edemeyeceğimiz ihlalleri gündeme getirerek basın toplantımızı bitirelim. Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürüldü ne dirisi ne ölüsü bulundu fakat onunla ilgili dosya Türkiye tarafından Suudi Arabistan’a verildi ve ardından Arabistan’la bir kredi anlaşması yapıldı utanç verici sahneler gördük.

Osman Kavala 6 yılı aşkındır zulmen tutuklu olan ve hukuksuz bir mahkeme sürecinden sonra zulmen zindanlarda tutulan bir değerli insan hakları savunucusu, sivil toplum aktivisti değerli arkadaşımız.

Şerif Mesutoğlu’nu unutmamız mümkün değil’ Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk davasında boş yere katil ilan edilen ve yıllardır zindanda tutulan ailesi ve çoluk çocuğu perişan edilen bir insan.

Selçuk Kozağaçlı yıllardır tüm emek ve emekçilerin yanında olan değerli hukukçu idealist vicdanlı insan Selçuk Kozağaçlı çok nitelikli hukukçu arkadaşımız Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı olarak bütün bu yaptığı iyi işler nedeniyle cezalandırılarak zindanlarda tutuluyor.

Hepsi için adalet istiyoruz ve her hafta gündeme getirdiğimiz Ferit Şenyaşar, Emine Şenyaşar anne adalet nöbetinde çok destansı bir mücadele sergilediler ve bu yüzden Yeşil Sol Parti’miz Ferit Şenyaşar’ı Urfa’dan milletvekili adayı gösterdi çünkü bu adalet nöbetinin daha güçlü bir şekilde tüm Türkiye ve dünya tarafından tanınması gerekiyor. Ferit Şenyaşar kardeşimiz seçilebilir bir yerden milletvekili adayı oldu yolu açık olsun Allah yardımcısı olsun umarım “Adalet Nöbeti’ni” daha etkili bir şekilde meclise anlatacağı günleri yaşasın.

Zeki Oğuz artık maalesef bu kaçırılma zorla kaçırılma kaybedilme olayı da bizim her hafta gündeme getirdiğimiz ağır hak ihlallerinden Zeki Oğuz hakkında hiçbir açıklama yapılmıyor. Göz göre göre bir insan kaçırılıyor İstanbul’un ortasında ve polis ne HTS kayıtları ne kamera kayıtları hiçbir açıklama yapmıyor. Savcılık bu konuda ciddi bir araştırma yapmıyor büyük bir rezalet yaşanıyor bu zorla kaçırılma, kaybedilme vakalarının en sonuncusu Zeki Oğuz biz mağdurun kimliğine bakmıyoruz kim olursa olsun bu konuyu gündem ettik ediyoruz. En sonuncusu da Zeki Oğuz bunu da gündem edelim.

Yusuf Bilge Tunç 3.5 yıldır zorla kaçılıp kaybedilen mağdurlardan birisi. Ne ölüsü ne dirisi bulunuyor be biz onun hakkını da böyle her hafta ağır hak ihlalleri arasında anıyoruz.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan da zorla kaçılıp kaybedilen insanlar ve Allah’tan onların ölüleri değil dirileri çıktı. Nereden? Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden çıktı ve ardından cezaevindeler şu anda ve mahkemede aylarca resmi yetkililer tarafından ağır işkencelere maruz bırakıldıklarını ve bunun sorgulanmadığını açıkladılar. Bu kişiler belki canlarını kurtardı ama Yusuf Bilge Tunç maalesef ne dirisi ne ölüsü bulunmuş bir halde.

Gülistan Doku Dersim’de kaçırılan mı kaçırıldı mı başka bir şekilde intihar mı ettiği bilinemiyor fakat ne ölüsü ne dirisi bulunabildi. Bu da bir muammaya döndü fakat biz takip ediyoruz.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra  hala ne ölüsü ne dirisi bulunan bir insan. Süryani keldani vatandaşımız biz kimliğe bakmadan tüm insanların uğradığı mağduriyetleri gündem ediyoruz ve onlardan birisi de Hürmüz Diril onu da gündem ettik.

Yorumlar