13 Eylül 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Malum dün itibariyle eğitim öğretim yılı başladı. Milyonlarca öğrenci ve öğretmen eğitim ve öğretim yılnda okullarındalar, büyük bir heyecan, sevinç ile okullarına, derslerine başladılar ancak açıklamalar geliyor Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bizim bu sevincimizi, heyecanımızı hayal kırıklığına çeviren açıklamalar geliyor. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer bir açıklama yapmış! Çok üzücü bir açıklama. “Mühendisler de atanamıyor ama böyle ağlamıyorlar.” Demiş atanamayan öğretmenlere! Sayın Milli Eğitim Bakanı ülkede gençlerin sorunlarını çözme ile ilgili bir makamdasın, milyonlarca gencin, çocuğun eğitimi, öğretimi ile ilgili bir makamdasın, böyle bir üslup sana yakışıyor mu? Sen çözüm bakanlığısın “Ama başkaları da çözemiyor ne yapalım?” deme makamında değilsin, sen iktidarsın ve 20 yılda mahvettiğiniz eğitim dünyasına çözüm bulma makamındasın. İktidarın en başarısız olduğu alandır eğitim alanı. Gerçekten tel tel dökülmektedirler, her eğitim yılı başlangıcında sorunlar dağ gibi olmaktadır ve bir çözümde bulunamamaktadır. İktidarın belki en çok değişen bakanları Milli Eğitim Bakanları olmuştur ve torpilin, iltimasın, kayırmanın da en çok olduğu bakanlıklardan birisidir. Atanamayan öğretmenler, ihraç edilmiş öğretmenler ve ücretli öğretmenlerin yaşadığı dramlar son derece rahatsız edici boyuttadır.

Kamudan 6 yıl önce haksız, hukuksuz bir şekilde, yargısız infazlarla en az 35 bin kamu görevlisi öğretmen ihraç edildi bir gecede terörist ilan edildiler, ihraç edildiler ve sadece bir özel okulda öğretmenlik yaptığı için öğretmenlerin çalışma iznini iptal ettiler. Bu iktidar böyle bir iktidardır! Bu bakanlık böyle bir bakanlık! Bir okulda öğretmenlik yaptığı için adamın diplomasını iptal ettiler ve daha sonra çalışma iznini vermemek için ne yapacağını bilemediler. Öğretmenler hakkında soruşturma açılıp beraat etmiş olsalar da çalışma izninin çoğunu vermedi ve halen vermiyor! Bu bakanlık böyle bir bakanlık arkadaşlar! Yargısız infazla eğitimciyi işinden atan bir bakanlık! 20 bin öğretmeni sırf çalıştığı okulda diye diplomasını iptal eden bir bakanlık, bir iktidar! Öğretmenini pazarda satıcılık yapmak zorunda bırakan, tezgahtarlık yapmak zorunda bırakan, çaresiz bırakan bir iktidar! Daha sonra kalkmış böyle sorumsuz beyanatlarda bulunuyor Sayın Bakan: “Mühendisler de atanamıyor ama böyle ağlamıyorlar. Ne diye ağlıyorsunuz kardeşim.” diyor. Senin makamın öyle bir makam mı? Zaten biz önceki Sayın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a gittiğimizde kendisine açık açık belgeler verdik. KPSS’de yüksek puan aldığı halde mülakatlarda elenen öğretmen arkadaşlarımızın sıkıntılarını dile getirdik, hiçbir nitelikli cevap alamadık kendilerinden. Zaten bu KPSS mülakat salonlarında neler dönüyor kimsenin anladığı yok! Bakıyorsunuz öğretmen KPSS’de Türkiye 1.’si olmuş, mülakatta pat diye eleniyor tüm soruları bildiği halde! Ne dolaplar dönüyor ey bakanlık? Sen yargısız infazla attığın öğretmenlerin hesabını veremedin, çalışma iznini boş yere iptal ettiğin öğretmenlerin hesabını veremedin, atanamayan öğretmenlerin hesabını veremedin, ücretli öğretmen diye niteliksiz ve sefalet ücreti ile çalıştırdığın bir de üstüne burada bile torpil yaptığın, iktidar partisinden referans getirmeyenleri ücretli öğretmen yaptırmadığın bir sistem kurdun! Gelmiyor mu bize böyle başvurular? Bir sürü böyle başvuru geliyor! Bütün bunları yapmışsın, eğitim felç olmuş, mahvetmişsin sonra da kalkmışsın sana gelip saygı gösterip Sayın Bakanım atanamıyoruz diyenleri tersleyip dalga geçip gönderiyorsun hiç mi yüzünüz kızarmıyor? Zaten mahvettiğiniz bir alan kalkmışsın bir de böyle ifadelerde bulunuyorsunuz, böyle sorumsuzca beyanatlarda bulunuyorsunuz gerçek iç yüzünüzü ortaya sermiş oluyorsunuz.

Eğitim dünyası büyük sorunlar ile başladı. Bahsettiğimiz meselelerin yanı sıra şu anda 1 milyonu aşkın Suriyeli mülteci çocuktan 640 bini okula gidebiliyor, 400 bini okula gidemiyor. Bu çok büyük sorun, 400 bin sığınmacının çocuğun okula gidememesi çok vahim bir rakam Eğitim-Sen bunu açıkladı, bu konuda mutlaka bir açıklama yapılması gerekiyor!

Öğrencilerin beslenme sorununa çözüm üretilmeli, çocuklara sabah kahvaltısı veyahut bir öğün yemek verilmeli çünkü bir çok çocuk aç gidiyor okula, tabi dersleri anlamıyor bu sefer, böyle seyrediyor, bu konuda da bizim iktidara, bakanlığa bir çağrımız var, çocuklara bir öğün ücretsiz yemek veya kahvaltı verilmesi yönünde bir adım atılmalı, sosyal devlet ilkesi olarak bunun mutlak surette yapılması gerekiyor.

Ülkemizde tarım işçiliği çok yaygın bir şekilde yapılıyor ve tarım işçileri çok ihlallere uğruyor! Her gün, her gün ölüm haberlerini alıyoruz, ne zorunlu sigortaları yapılıyor ne insani şartlarda yaşıyorlar ne de haklarına riayet ediliyor, kimi zaman dininden, etnisitesinden, mezhebinden dolayı saldırıya uğruyor, ayrımcılığa uğruyor kimi zaman da yaşadığı koşullardan dolayı can ve mal kaybına yol açıyor, işte 3 kişilik yere 100 kişi doldurularak bir yerden bir yere naklediliyor ve bu arada trafik kazaları oluyor. Bu trafik kazalarında hayatını kaybeden çok tarım işçisi oluyor ve haklarına, hukuklarına riayet edilmiyor, düşük ücretlerle çalıştırılıyor, sefalet ücretleri ile çalıştırılıyor, çok zor hayatları var. Geçtiğimiz haftalarda Ankara Bala’da tarım işçilerini ziyaret ettik ve kendileri ile çocuklar ile gençlerle çalışanlarla konuştuk ve yaşadıkları zorlukları bizzat sahada tespit ettik çok üzüldük, oradaki kardeşlerimizden Seher ve Asmin kardeşimiz bütün bu kardeşlerimizin okumak istediklerini ama maddi nedenlerden dolayı okuyamadıklarını gördük, Urfa Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de bu konuda temas sağladık fakat şu anda bu konuda tam bir sonuca ulaşmış değiliz, tüm imkanlarımızla biz okumak isteyen çocuklarımızın okuması yönünde gayretlerimize devam edeceğiz değerli arkadaşlar. Tarım işçilerinin çocukları çok büyük mağduriyet yaşıyor, çocuklar gençler okumak istedikleri halde okuyamıyor, on binlerce böyle genç kızımız, genç erkeğimiz var, bunu da Milli Eğitim Müdürlüklerinin çok büyük bir performans sağlaması, kaydetmesi gerekiyor. Bakanlığın bu konuya eğilmesi lazım, çok büyük zorluklarla yaşadıklarına karşılık önemli bir pozitif ayrımcılık görerek onlara eğitim imkanı sağlanmalıdır diyorum. Tüm tarım işçileri ve tarım işçilerinin çocuklarının yanında olduğunu, eğitimleri noktasında sahada gördüğümüz gözyaşı akıtıcı gerçekler karşısında bakanlığın adım atması gerektiğini söylüyorum.

Okullarda gönüllü bağış uygulaması yapılıyor! Bakıyorsunuz bakanlık her sene açıklama yapıyor, “Bağış almayın.” Diye ama okullarda habire bağış alınıyor, sonrasında öğretmen seçimi noktasında yine üste paralar alınıyor, dolaplar dönüyor. Bu işler belli standartlara kavuşturulsun, öğretmenlerin nitelikleri belirlensin ona göre öğrenci tahsis edilsin, tüm bunlar böyle olsun! Okula kayıt için şu kadar ücret, şu öğretmenin sınıfa kayıt olmak için şu kadar ücret! Böyle iş mi olur! Milli Eğitim Bakanlığı bize halen böyle bir sürü başvuru geliyor bunu da size iletmiş olalım, okul bütçelerini devlet değil veliler yapıyor maalesef!

Kırtasiye harcamaları çok fazla! İnanın ki ben sahada dolaşıyorum, kırtasiye esnafı zaten her gün iş yerlerini kapatıyor çünkü fiyatlar çok artmış, veliler bu malzemeleri alamıyor o yüzden işlerini yürütemiyorlar. Öğrenciler de çok büyük zorluk yaşıyor ve dün çok konuşuldu; bir silgiyi yarıya bölerek yarım silgi kullanan öğrenciler var bu ülkede! Bakın bunu unutmayalım ve bir yıl önce ilkokula başlayan bir öğrenci için en ucuz zincir marketlerde 234 TL’ye alınan kırtasiye malzemeleri bugün 3 kat artışla 710 TL olmuş! Düşünün geçen seneye göre 3 kat artış kırtasiye masrafı artışı ile okula başlıyorsunuz!

Engellilerin eğitimi noktasında çok önemli sıkıntılar var. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalarla kıyaslandığında olması gereken düzeyin çok gerisinde eğitim alma ve meslek edinme talepleri geliştirilmeli.

Aidat veren sınıf, aidat vermeyen sınıf ayrımı yapılmamalı! Aidat veren öğrenciler fiziksel olarak daha temiz donanımlı sınıflarda kalıyorlar, aidat vermeyen öğrenciler sağlıksız koşullarda eğitim görmeye zorlanıyorlar.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği 19 Kasım’da yapılacak olan Başöğretmenlik sınavları ile ilgili şartların da çok daha teknik detaylı bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenlikte gerçekten nitelik olmalıdır ve öğretmenler de kendilerini geliştirmelidir. Burada niteliği geliştiren bir anlayış özendirilmelidir diye düşünüyorum ama liyakat esası alınmalı. Siyasi açıdan da değerlendirmelerde kesinlikle yapılmamalıdır. Çalışan, gayret eden kendini geliştirmeye çalışan öğretmenlerin önü daha da açılmalı ama siyasi olarak ve liyakatsiz kişilerin görevlendirilmesi noktasında da gereken önlemler alınmalıdır.

Değerli arkadaşlar birçok hak ihlali geliyor. Onları da hemen burada anmamız lazım.

Bize Adalet Bakanlığı’nın uygulamaları ile ilgili çok başvuru var. Her hafta burada Adalet Bakanı Sn. Bekir Bozdağ’a hatırlatmalarda bulunuyoruz. Gerçek anlamda işini yapan bakanlıklar var onlar uyarılarımızı dikkate alarak bize dönüş yapıyorlar, Sayın Adalet Bakanı’nın bu konuda çok tembel, duyarsız, umursamaz olduğunu görüyoruz ama ne yaparsan yap Sn. Bekir Bozdağ biz cezaevi yetkililerinin, Genel Müdürlüklerinizin, Bakanlığınızın kafasına vura vura yaptığınız ihlalleri size hatırlatacağız! Bakın bunu hiç unutmayın çünkü özgürlüğü, hakkı, hukuku en çok kısıtlanmış olan insanların yanındayız, onlara yapılan haksızlığı duyurma noktasında pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Bunu da bilmiş olun ve bu konulardaki hassasiyetimizi de unutmayın.

“Kardeşim Fettah YILDIRIM 3 Nolu T Tipi Şakran Kapalı Cezaevi’nde. Denetimli serbestliği verilmedi. Koşullu salıverilmesi verilmiyor.” Ve sürgün edilmiş daha sonra Antalya Cezaevi’ne. Tekli hücrelere konulmuş. Şu hale bakın! Önemli bir gerekçe olmadan ne denetimli serbestlik verilmiş ne de koşullu salıverilme anlamında da gerekenler yapılmamış. Bütün bu durumlar göz önüne alınarak ve hastalıkları var. Bu konuda gerekenlerin yapılması için bizden yardım talep ediyor aile. Denetimli serbestlik 6 ay uzatılacağına 1 yıl uzatılmış ve ameliyatları aksamış, tahliye olunca ameliyat olurum demiş ve bütün bunlarda aksamalar olmuş. Şu anda tek kişilik hücrede hasta haliyle sıkıntı çeken bir insan Fettah Yıldırım.

Bülent BAYDUZ bize başvuru yapmış ve çok önemli adil olmayan yargılama mağduru olduğunu söylemiş. Bylock kullandığı iddiasıyla yargılanmış ve görüşme 0 olduğu halde, gelen mesaj yok, silinen mesaj yok diye hiçbir içerik olmamasına rağmen yargılanmış, cezaya çarptırılmış, dosyası Yargıtay’da “AİHM ve Birleşmiş Milletler’in bununla ilgili kararları var ama ne yazık ki mahkemelerimiz Bylock ile ilgili kararları hala almıyor.” Diyor. Tutuklamaya dahi konu edilmemesi gereken bir durum aslında.

Bylock benzeri bir konu da kamuoyunda ankesör aramalarında cezalandırmalar yapılıyor. Ham veri yok, mahkemelere sunulmakta, gözaltı, tutuklama ve ihraç gerekçesi yapılmakta. Mevzuat gereği zaten imha edilmesi gereken 10 sene önceki veriler adeta tuzak gibi çalınmış ve idari adli soruşturmalara konu edinmiş. GSM operatörü ile eşleşmeyen TİB kayıtları var deniyor. İllegal bir hukuki araç olarak kullanılıyor ve bu kişilerin asker kişi olarak karakoldan hakaretlerle gözaltına alındığını daha sonra ise ikametgahında arama yapıldığı, suçlu olduğu algısı oluşturulmaya çalışıldığını ve bir günde tutuklu kaldıktan sonra bu arada da çocuğu MS olmuş, 5 sayfayı bulan yazılı bir savunma yapmış ve daha sonra tahliye edilmiş ama hayatı perişan edilmiş. “Hayatım ve her şeyden önce ailem çocuklarım perişan oldu. Akraba, eş dost, meslektaş ve kurumun vefasızlıklarını saymıyorum bu arada.” Diyor. “Sağlık sorunlarım nedeni ile çalışamamaktayım. Hazırdaki param ile nereye kadar gidebileceksem oraya kadar gitmeye çalışıyorum. Eşim çalışmıyor, epilepsi hastası ve sosyal yardımlardan hakkı ile istifade edemiyorum.” Diyor. Yargısız infazla ihraç edilen yüz binlerce kişiden sadece birisinin dramını okuduk. Adil olmayan bir yargılama ile ne olduğu belli olmayan bir şekilde, içerik olmayan bir Bylock, ne olduğu belli olmayan ankesör aramasından bir kişinin terörist ilan edilmesi hayatının mahvedilmesi ve ailesinin de mahvedilmesi, sosyal dışlamaya uğraması, sivil ölüme uğratılması örneklerinden sadece bir tanesini anlattım.

Daha öncesinde de burada anmıştık. Çok önemli buluyorum, Deniz Yıldırım’ın öldürülme olayının katil zanlısı neden bulunamıyor demiştik. AK Parti’li Hani Belediye Başkanı’nın kardeşi 20 yıldır aranıyordu! 20 yıldır bir adam bulunmuyor olacak iş mi? Burası Türkiye, MOBESE kameraları her şey var, biz burada gündem ettikten sonra bu kişi bulundu peki sonra ne olmuş? Bakın sonrasını başvurucu bize ikinci bir başvuru ile gündeme getiriyor. “Siz Meclis’te basın toplantısında gündem ettiniz, 20 yıldır bulunamayan şahıs yakalandı sonrasında 20 yıldır aranan sanık 20 dakikada serbest bıraktılar.” Kulaklarınıza inanamıyorsunuz değil mi? Ama burası Türkiye. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaşanmış bu olay! HSK’ya da suç duyurusunda bulunmuşlar hakim için! Ne oluyor? Ne bitiyor anlamak mümkün değil! Olacak iş mi! 20 yıldır araması olan bir kişi bulunuyor, 20 dakikada serbest bırakılıyor! Neler oluyor? Bunun arkasında ne var HSK? Bu hakimi araştıracak mısın? Ne yapacaksın? Olacak işler değil! Serbest bırakılan kişi AK Parti Hani Belediye Başkanı’nın kardeşi işin içinde hangi ilişkiler, hangi ağlar var? Bunların mutlaka araştırılması sorgulanması gerekiyor, böyle iş olmaz!

Kamil Acar Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde ve denetimli serbestliği verilmiyor fakat kişi hasta. Oğlu diyor ki: “Babamda 5 yıldır böbrek kanaması rahatsızlığı var doktoru cezaevinde kalmaması gerektiğini söyledi. Hala hasta olduğu halde denetimli serbestliği verilmiyor.” Diyor. Binlerce mağdurdan işte bir başkası!

Türkoğlu L Tipi Cezaevi’nde Egemen KANDİL darp, işkence görmüş. Sağlık raporu için götürüldüğünde darp edildiği halde “Futbol oynarken düştü” denilmiş. Sonrasında “Türkoğlu Cezaevi Başmemuru kardeşimi dövmüş, kolunu da kıracağına yönelik söylemlerde bulunmuş. Kardeşim onlarca infaz koruma memuru tarafından dövülerek ayakta duramayacak hale getirilmiş. Bu hukuksuzluğu yapan cezaevi yönetimi, infaz koruma memurlarının denetlenmesini, bu usulsüzlüğün araştırılmasını ve sizden bu konu ile ilgilenmenizi talep ediyorum.” Diyor. Bakın ağır iddialar var! Bakanlık biz sana burada bunu gündeme getirdik, soru önergesi ile de soracağız. Yine bunları örtbas etmeye çalışmayın çok ağır iddialar var, bu 3 kişi farklı cezaevlerine de sürgüne gönderilmiş. Egemen Kandil Iğdır Cezaevi’ne, İbrahim Kandil Van Cezaevi’ne, Ahmet Kandil Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderilmiş! Herkes bir başka yere sürgün edilmiş ve mahpuslara yönelik darp olayı var, bu konuda bir açıklama bekliyoruz bakanlıktan!

Koç Üniversitesi’nde doktora yapan öğrencilerden bize başvuru var. Başta Koç Üniversitesi kalacağınız yerlerde tek kişi kalacaksınız, burs süresini uzatma imkanınız var demiş ama pandemi dönemi doktora öğrencileri kendilerine tahsis edilen lojmanlardan çıkarılmış ve buralara yeni dolaplar, ranza alanları açılarak başka kişiler de buraya alınma girişiminde bulunulmuş. “Ağır şartlarda araştırma ve öğretim asistanlığı görevlerimize devam etmemiz bekleniyor fakat 30 yaşında insanlar 5 metre karelik paylaşımlı odalarda verimli bir şekilde nasıl araştırma yapacağız? Bırakın akademik çalışmalarımıza devam etmeyi, doktoraya devam edecek motivasyonumuzu bile kaybetmiş durumdayız. Alternatif barınma olanaklarına yönelme fırsatı bile vermediler. Bu kararı gündem edin Meclis’te.” Diyor, biz de gündem ediyoruz ve Koç Üniversitesi’nden de bir açıklama bekliyoruz. Bu öğrencilerin şikayetleri ile ilgili Koç Üniversitesi sanırım bize bir açıklama yapar yoksa biz burada bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğiz. Daha öncesinde Koç Üniversitesi bazı kararlarından geri dönmüştü, şimdi de bu kararı gözden geçirmeleri gerekiyor ve bir açıklama yapmaları gerekiyor.

Van büyükşehir belediyesinde çalışan kiralık araç sürücüleri de bize başvurdular ve kendilerine ayrımcılık yapıldığını belirterek “Taşeron yasasında belediye bünyesinde geçen kiralık araç şoförüyüz. Ne mesai ne güvence var. Belediye çalışanları bizi personel olarak görmüyor ve dışlıyor.” Belediye bünyesine geçmek istediklerini söylüyorlar.

Daha önce de burada gündeme getirdik. Suat Reçber Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yatıyordu. KHK ile ihraç edilmiş Danıştay tetkik hakimiydi. Kızı kalp nakli olmuş Nahide Reçber ağır bir hastaydı ve adli bir mahpus olsa kızının ağır hastalığından dolayı 1 yıl infaz erteleme alabilecekken siyasi mahpus olduğu için alamamıştı, biz bunu 2020 yılında gündeme getirmiştik, işinden atılmış, cezaevine atılmış, hasta kızı olan maddi manevi zorluklar çeken bir insan olarak psikolojik sorunlar yaşamıştı ve sonrasında bizim de gayretlerimiz ile Bakırköy Akıl Hastanesi’ne cezaevi sonunda göndermişti çok gecikmeler olmuştu ve mahpus iyice hasta olmuştu sonunda bu hastaneye gönderilmiş tedavi aldıktan sonra iyileşerek cezaevine geri dönmüştü ve sonrasında biz bütün bu zorluklar yaşamasına rağmen bu kişinin denetimli serbestliğinin verilmediğini görüyoruz ve koşullu salıverilmesinin de verilmediğini görüyoruz! 6 Eylül 2022 tarihinde koşullu salıverilmeden faydalanmamasına karar verilmiş. Düşünün ne denetimli ne koşullu salıverilme veriliyor, sonuna kadar cezaevinde yatırmayı planlıyorlar, hasta bir insan kızı da hasta. Maddi manevi bir ton zorluk yaşıyor ama “Seni sonuna kadar burada yatıracağız.” Diyorlar ve hiçbir hukuki gerekçe de yok. Hiçbir hukuki gerekçe olmamasına rağmen böyle afaki bir karar alıyor Sincan T Tipi Cezaevi. Bakanlık bu konuda da bize bir açıklama yapsın. İyi halin olmadığının gözlendiği ve tekrar suç işleme ihtimalinin bulunduğu gibi muğlak ifadeler yazmışlar! Sen adama cezayı çektirmişsin “Ben tahmin ediyorum ki bir daha suç işler.” Allah Allah sen ikinci mahkeme misin gözlem kurulu? El insaf! Hürriyeti tahdit suçu işlediğin apaçık ortada ve biz de bunun peşini bırakmayacağız, bunlar zalimce işlerdir, Adalet Bakanlığı binlerce kişiye bunları yapmakta, denetimli serbestlikleri vermemekte, koşullu salıverilmeler de verilmemeye başlanmış durumdadır.

Irak sınırında çok ciddi sıkıntılar var. Bakın şoför arkadaşlarımız bize başvurdular. Diyorlar ki: “Irak tarafından rahatça bırakılıp Türkiye tarafından 3 gün gece gündüz bekletiliyoruz aç susuz o sıcağın altında yemek yok, su yok tuvalet ihtiyacı yok. Sıra 2 kilometreye dayanıyor yabancı uyruklu kişiler 10 dakika içinde bırakılırken bizleri 3 gün bekletiyorlar. Aç, susuz perişan oluyoruz.” Diyorlar. Türk sınır yetkilileri, bakanlık bu konuda bir açıklama yapmayacak mısınız? Nedir bu hal? Nedir o şoförlerin çektiği sıkıntılar? Bize videolarını gönderiyorlar, hallerini fotoğraflarını perişan hallerini gönderiyor şoför arkadaşlarımız ve biz onların sesi olmaya çalışıyoruz ama artık lütfen bu sıkıntıyı giderin Sayın Bakanlık!

Sedrettin Ergün bize çok vahim iddiayla başvurdu. Damadı Kuşadası Belediyesi İnsan Kaynakları Müdürü Ahmet Balsak Almanya’da yaşayan 2 kardeş Bülent ve Cengiz Algül adında kişiler tarafından damadı boğazı kesilerek öldürülmüş. Korkunç bir şekilde öldürülmüş. Canice bir cinayet var ortada. Peki sonra ne olmuş? Cengiz Algül isimli kişi mahkeme tarafından denetimli serbestlik ile serbest bırakılmış. Boş yere cezaevinde yatan düşünce suçundan yatan insanlara denetimli serbestlik vermiyorsun, adam cinayet işlemiş denetimli serbestlik veriyorsun. Allah aşkına! Gidip başka cinayetler işlesin diye mi? Sonra mahkeme tarafından denetimli serbestlik ile serbest bırakılmış. Bunu anlamak mümkün değil! Ne olup ne bitiyor! Mahkemelerde ne oluyor? Sıradan bir hadise değil cinayet var ortada ve iki sanıktan birisi Cengiz Algül serbest bırakılıyor! Kafaya bazı soru işaretleri gelmiyor değil! Ne oluyor? Bu hakim hakkında HSK nasıl bir karar verecek? HSK’ya gitmişler. Adalet Bakanlığı bunları duymuyor mu? Sormuyor musunuz bu hakimleri? Az önce Deniz Yıldırım olayını anlattım Diyarbakır 1. Ağır Ceza çok şaibeli bir olay var, şu anda da mahkeme Dosya Söke Ağır Ceza Mahkemesi’nde bu dosya görülmüş ve garip bir şekilde cinayet zanlısı denetimli serbestlik ile serbest bırakılmış anlamak mümkün değil.

Fatih Kılıç KHK’lı fizik bölümü mezunu. İş güvenliği sınavına girmiş, sertifika pasif duruma getirilmiş çalışamazsın denilmiş neden? Mahkeme de yargılanmış HAGB almış. HAGB alan adamın sertifikasını niye iptal ediyorsun? Mahkeme bile diyor ki: “Ben sana bir şans daha tanıyorum HAGB verdim.” Ceza verse bile kesinleşmeden bir insanı hak mahrumiyetine nasıl tabi tutarsın daha Yargıtay kararı yok ama burada zaten verilen karar HAGB. Bu kararla bu kişi cezaevine girmemiş ki, sen sertifikasını iptal ediyorsun! Bunun kabul edilecek durumu yok! “Sertifikam pasif durumda olduğu için kendi mesleğimi yapamıyorum. Bu sebeple anlaşmak üzere olduğum bir iş yeri ile anlaşmam da bozuldu. Hiçbir suça karışmadığım için mahkeme hükmünü ertelenmiş ve bana bir şans daha vermiştir ama bu kararı sanki suçluymuşum gibi yorumlanıp tüm haklarım elimden alınması büyük mağduriyet oluşturmaktadır.” Diyor. KHK’lı kişilerin bu yaşadıkları korkunç olaylar kabul edilecek gibi değil! Ben de yaşadım, ben de işyeri hekimliği sınavını kazandığım halde sırf KHK’lı olduğum için belgem iptal edildi, daha sonra bir sürü çaba ile bu belgeyi aldık ama hakkımızı çok yoğun bir şekilde gasp ettiler ve binlerce kişiye bu zalimliği yapıyor bu bakanlıklar, kabul edilecek bir durum değil, biz bunu sonuna kadar söyleyeceğiz, bir başka KHK’lı mağdur Fatih Kılıç böyle aç, susuz bırakılmış! Bunlar bir hukuk devletinde rastlanmayacak sivil ölüm uygulamalarıdır, soykırım uygulamalarıdır.

Bahtiyar Öztürk Afyonkarahisar Cezaevi’nde, koşullu salıverilmesine 3 aydan az kaldığı uyarısı verildiği için işlem de yapılmıyormuş, denetimli serbestliği zaten verilmemiş! “Nakil olsun.” Diyorlar, nakil de verilmiyor! Aile uzak bir yerde ve büyük bir sıkıntı yaşıyorlar! Ne koşullu salıverilme veriliyor ne de nakil veriliyor! AİHM’den Birleşmiş Milletler’den aslında kişinin ailesinin olduğu yerdeki cezaevinde olması kararları çıkmasına rağmen Türkiye’de AİHM kararları tanınmıyor! Bakın binlerce kişiye bu zulmü bilerek yapıyorlar. Ailesinden en uzak yerdeki cezaevine bilerek gönderiliyor! 30 Eylül’de bir değerlendirme var! Cezaevinin adil bir karar almasını bekliyoruz.

Basın toplantımızın başında değindik, birçok ücretli öğretmen bize başvuru yapıyor. Bakın İzmir’den bir başvuru gelmiş. İzmir’de ücretli öğretmenlik için öğretmenler E-Devlet üzerinden başvuruyormuş, sonrasında AK Parti’den referans getirenler merkezdeki okullara ücretli öğretmen olarak gönderilirken getiremeyenler uzak yerlerdeki okullara gönderiliyor! Bu ne iştir Sayın Bakan? Sen kalkıp “Mühendisler de atanamıyor, öğretmenler siz niye ağlıyorsunuz?” diyeceğinize bu rezaletlere bir cevap verin Sayın Bakan Mahmut Özer! Bakın ülkede neler dönüyor! Öğretmenler neler yaşıyor? Ne sıkıntılar yaşıyorlar sen kalkmışsın atanamayan ve sıkıntı çeken öğretmenlere çemkiriyorsun ayıptır! Bakın ücretli öğretmenlerin iddiası ve gerçeklik apaçık ortada! İşiniz gücünüz torpil, iltimas, kayırma, KPSS’de kendi adamını yerleştirme bilmiyor muyuz? Zaten biz bunu söylediğimiz zaman da reddetmiyorsunuz, Meclis’te biz bunu anlatıyoruz AK Parti sıralarında şu sesler geliyor: “Önceki iktidarlar da bunu yapıyordu.” Adam reddetmiyor diyor ki: “Yapıyorum var mı diyeceğin?” Sayın Bakan bunları duymuyor musun? Daha hala çekinmeden bir de öğretmenlere çemkiriyorsun!

Şükrü AĞKAN, Erdal AĞKAN, Kutbettin AĞKAN isimli kişiler de mahkemelerde adil olmayan yargılamalara tabi tutulduklarını söyleyerek adil yargılama talep etmişler. Biz buradan sesleri oluyoruz. İçeriğe çok girmiyorum ama adil olmayan yargılamalar ile ilgili çok başvuru alıyoruz.

Murat Ay isimli kişi bazı polis memurlarından şikayetçi olmuş. Bir arama esnasında polis memurları tarafından gözaltına alınmışlar ve küfür, hakaret içerikli muamelelere uğramışlar. Davut Mikail Tetik isimli bir polis memurunun darpları, hakaretleri, küfürleri inanılmaz boyutta, burada utanıyorum okuyamam, çok çirkin ifadede bulunduğuna yönelik iddiaları var, gözaltına alınan kişi tarafından. “Polis Davut Mikail Tetik, Muhammed Alparslan, Azim Çelik’ten şikayetçiyim, çok ağır hakaretlere, darplara uğradım.” Diyor. İçişleri Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz bu kişiler hakkında ne yaptınız? Biz devletin kayıtlarına da girecek burada da anıyoruz, yazılı soru önergesi ile de soracağız kamu görevlisi vatandaşa insan gibi davranmalı, sen o vatandaşın verdiği vergilerle maaş alıyorsun. Sadece polisler için demiyorum, tüm kamu görevlileri için bunu söylüyorum. İşiniz vatandaşa hizmet etmek, vatandaşa zebani olmak değil. Sen kim oluyorsun da ey polis memuru vatandaşın tepesinde bir zebani oluyorsun, gözaltına aldığın zaman “Canına okurum onun, kimse bana hesap soramaz.” Şahıs 155’i aramış, polis memuru Davut Mikail Tetik demiş ki: “155’dekiler de bizim adamımız. Sen bir şey yapabileceğini mi sandın?” şu özgüvene bakın ya! Bu ne haldir! Memleketin polisi ne hale gelmiş? Bunlar ne iştir? İçişleri Bakanı gerçi ben kime söylüyorum, İçişleri Bakanı ona buna her gün küfür ediyor, hakaret ediyor, böyle bir adamın başında olduğu bir bakanlığın memurlarının hali de bu! Ya ona buna darp, hakaret, küfür ya da uğradığı mobbing sonucu gidip intihar ediyor polis memurları. Bakın çok kaynıyor İçişleri Bakanlığı, benim gördüğüm bu! Başında bir kişi var, yaptığı, söylediği inanılmaz fiiller, sözler ve memurlarının hali de ortada! Biz polis memurlarının yaptığı yanlışlara da karşıyız, amirleri tarafından onlara uygulanan yanlışlara da karşıyız. Bakın çok net söylüyorum! Herkes görevini doğru düzgün yapsın! İnsan gibi yapsın! Hiç kimse kamu görevlisi olduğunda bunun başında zebani olduğunu düşünmesin!

Bir mahpusun yakınından başvuru! Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Kemal Yazıcı 5 yıldır kalıyormuş ve kendisine bir defa bile idari soruşturma açılmamış, son 1.5 yıldır ağır baskılar altındaymış, dilekçeleri cevapsızmış ve açlık grevine gireceğim dediği zaman da sosyolog bir görevli kendisini ikna etmesi gerekirken adeta tahrik ettiği yönünde beyanlar var bize başvuruda. İdare soruşturma açılmış kendisine ve neden ölüm orucuna girdiği sorulmuş! Bakın cezaevlerinde insanlar ben bunu cezaevi müdürlerine de söylüyorum; cezaevinde insanlar sıkıntılar yaşadığı zaman bu insanları sahiplenin, bu insanlar sizin köleniz değil, bu insanları korumak, güvenliğini sağlamak ile görevlisiniz. Psikolojik sıkıntılar yaşamaması mümkün değil, 4 duvar demir parmaklıklara arasında kalan bir kişinin, bu kişi bir itiraz bir açlık grevi eyleminde bulunacağını söylediği zaman “Ne yaparsan yap, hakkında soruşturma başlatıyorum.” Mu denir yoksa sorunlar çözülmeye mi çalışılır? Ey cezaevi müdürleri size buradan haykırıyorum; zaten mahpusluk zor iş, psikolojiyi bozan iş, fizyolojiyi bozan iş, son derece zor ortamlarda kalıyor bu insanlar suçlu veya suçsuz ona bir şey demiyorum. Müdürlerin görevi infazı gerçekleştirmek, müdürler hakim değildir ki “Sana bir ceza veriyorum.” Desin, müdür kendisine gönderilen mahpusu orada tutmakla, kaçmamasını sağlamakla görevlidir, hakkını, hukukunu çiğnemeyeceksin. İnsanları köşeye sıkıştırırsanız, çıkmaz sokaklardan çıkmasına yardımcı olmazsanız ya intihar eder ya açlık grevine girer ya psikolojik hastalıklara düçar olur her şey olur ve bu oranlar Türkiye cezaevlerinde son derece yüksek, defalarca her hafta bunları anıyorum, binlerce başvuru geliyor! Biz bunları sadece ulusalda değil Türkiye dışına da yansıtıyoruz.

Bingöl Yukarı Yenibaşlar köyünde; köy okulları açıldı, taşımalı sistemle ilgili sorunlar vardı. Dün biz bunu gündeme getirdik Bingöl Valiliği’ni de etiketledik, bugün bu konuda sorunun giderildiğini öğrendik, Bingöl Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü’nü etiketledik bugün bu konuda sorunun giderildiğini öğrendik. Bingöl Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teşekkür ederim, bir duyarlılık göstermişler, bizim vurgumuzdan sonra bu konu düzeltilmiş, biz bakın yapılan doğru işi de burada söyleriz, yanlış işi de söyleriz. Dün bu konuda Bingöl Valiliği’ni etiketleyerek bir mesaj, bir tweet paylaştım ve bugün bu konunun düzeldiğini öğrendim. Bu konuda da Valiliğe ve Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teşekkür ederim hassasiyetleri için.

Demokrasi’de inişte akademik başarı da! Bunları bakın 1-2 veri ile size aktarmak isterim, çok önemli veriler. Küresel hakları endeksine göre Türkiye 2022 yılında çalışanlar için en kötü 10 ülkeden birisi olmuş! OECD verilerine göre Türkiye yıllardır kriz ile boğuşan Arjantin’i geçerek en yüksek enflasyonu yaşayan ülke olmuş! Memleketimizden utanç tabloları! Demokrasi sıralamasında Türkiye 179 ülke arasında Ruhanda ve Bengladeş’in bile gerisine düşerek 147. Sıraya düşmüş! Akademik başarı sıralamasında Şangay klasmanında ilk 400’de Türkiye’den giren hiçbir üniversite yok. Genişlemekte olan ülkeler arasında para birimi en çok değer kaybeden ülke Türkiye, kayıp 2022’de %25’i aşmış! Ülkemizdeki vahim tablodan maalesef ki bu örnekleri size sunuyoruz arkadaşlar.

Gündem ile ilgili yine çok önemli hususlara değinmeden geçemeyeceğim, her gün hamile kadınların tutuklandığı bir ülkedeyiz. Bakın Edanur Akkaya 7 aylık bir hamile ve tutuklu. Hamile kadınların tutukluluğu vicdanların kabul edeceği bir şey değil, bebeği de hapiste tutuyorsunuz annesini de ve iki canlı olan bu kadını son derece büyük zorluklar içinde bir cezaevinde tutmak doğru değil! Başka bir adli tedbir alınabilir. Evde hapis uygulaması olur, imza uygulaması olabilir ama cezaevinde hamile bir kadını bu devirde tutmak son derece zalimce, vicdansızca hükümlü de değil tutuklu. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil! Bakın hükümlü olsa bu kişi cezaevinde bile olamaz çünkü yasa var, bebeği 18 aylık olana kadar cezaevine giremez ama tutuklu olduğu için içeride. Bunlar olacak işler değil! Mahkumiyette suçunuz sabitleştiği için cezaevine giriyorsunuz, tutuklulukta tedbir olarak içeri girdiğiniz halde daha ağır bir ceza görüyorsunuz olacak iş mi bu? Bakın Edanur Akkaya şu anda Edirne Cezaevi’nde bunu yaşıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Birçok kadın düşük tehdidi altında cezaevine girdi ve o bebekler düşük yoluyla hayatlarını kaybetti, öldü! En az 4 bebek tespitim var, daha çok fazla olduğunu biliyorum ama bize gelen başvurulara göre tespitlerimiz bunlar. Bu iktidarın eline bebek kanının da bulaştığını genel kurulda da söyledim, burada da tekrar söylüyorum! Başka bebek kanlarına eliniz bulaşmasın Sayın Adalet Bakanlığı! Bakın Edanur Akkaya tehlikede ve mutlaka bu konuda adım atmanız gerekiyor.

Cezaevlerinde çıplak arama devam ediyor. Kendisi de KHK ile ihraç edilen ve eski bir emniyet müdürü olan Bayram Özbek bir gardiyan tarafından çıplak olarak aranmak istenmiş, o da itiraz etmiş, arbede yaşanmış, darp edilmiş ve davalaşma olmuş! Silivri’de çıplak arama devam ediyor arkadaşlar!

Bakın geçtiğimiz günlerde aylardır gündeme getirdiğimiz Van Cezaevi’ndeki Makbule Özer teyzemizin tahliye edildiğini sevinçle haber verdik fakat onun tahliye olması ile başka dramlar ortaya çıktı! Makbule Özer’in cezaevinden tahliye olmadan önce bir anlatımı var diyor ki: “Benim koğuşumda 2 yaşında Baran diye bir çocuk vardı, tahliye olunca eteklerimden tutup “Nene gitme.” Diye ağladı ben İstanbul ATK’ya gidince sürekli beni soruyormuş, dün gece Baran’ı düşünmekten uyuyamadım.” Diyor Makbule Özer. Baran’ın babası da bana mektup yazmış. Diyor ki: “Makbule Teyze’nin bahsettiği Baran benim oğlum. Annesi formalite bir yargılama ve itirafçının yalan beyanlarıyla hukuksuz bir şekilde cezaevinde, Baran 25 aylık ve ömrünün 13 ayında cezaevinde, gereken aşıları dahi yapılmamış, lütfen bu sessiz çığlığımıza ses olunuz.” Diyor, ben de Makbule Teyze vasıtasıyla duyduğumuz anne ve çocuğun durumunu burada gündem ediyorum, yaşanan dramlar bunlar değerli arkadaşlar!

Av. Turan Canpolat inanılmaz bir adil olmayan yargılamayla cezaevine konulmuştu. Yargılamasının ayrıntılarına giremiyorum, çok ağır haksızlıklarla karşı karşıyaydı. Turan Canpolat’ın Türkiye Barolar Birliği’ne açık mektubu var, denetimli serbestlik hakkı kullandırılmayan mahkumlara yapılan hukuksuzlukları anlatmış. Bu noktada bu sesi duymak, duyurmak ve okurken takip etmekte bizim görevimiz değerli arkadaşlar. Bu konuyu özellikle hassasiyetle takip edeceğimi burada net bir şekilde söylemiş olayım.

KHK’lıların uğradığı zulümler bitmiyor! Bakın KHK’lıya öl demek istiyorlar. Aç, susuz bırakmak istiyorlar hala mı soykırım üreten bu KHK gaddarlığına çözüm bulunmayacak diye iktidara, AK Parti- MHP Cumhur Zulüm Kirli İttifakı’na sesleniyorum; yetmedi bu zulümleriniz? Bakanlık KHK’lının beraat kararını görmemiş! KHK’lı beraat etmiş ama öylesine bir zulüm altında ki yapı denetim uzmanı olarak çalışmak istiyor “Yok sana o işi de yaptırmam.” Devletten kamu görevlisinden ihraç etmişsin, özele gidip kendi mesleği ile ilgili bir iş bulmuş, “Yok ben seni ihraç ettim, beraat etmene rağmen seni çalıştırmayacağım.” Bir de ipe çek, idam et Sayın Bakan Murat Kurum ayıp değil mi? Hiç utanmıyor musunuz? Zaten yargısız infazla ihraç etmişsin, beraat etmiş, üstüne denetçi belgesi verilmeme gerekçesini “Görevine iade edilmeme” olarak açıklıyorsun, ne yapsın bu insanlar! Aç, susuz mu kalsın intihar mı etsin ne yapsın? Sürünsün ağaç kabuğu mu yesin? Hiç utanmıyorsunuz bu iktidarın bakanları? Bu vesile ile burada konu olan Çevre Bakanı Murat Kurum’a sesleniyorum; bu nasıl bir haldir nasıl bir hukuksuzluktur? Bunların hesabını vereceğini yarın öbür gün hukuk önünde hiç düşünmüyor musun? Bu zalimliktir, vicdansızlıktır tüm bakanlara sesleniyorum. KPSS’lerde yolsuzluk yapan tüm bakanlara, tüm KHK’lılara hak ettiği halde iadelerini vermeyen, özel kurumlarda çeşitli belgeleri olmalarına rağmen iş yeri hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetçiliği uzmanlığı, serbest mali müşavirlik belgeleri vermeyen tüm bakanları hukuka havale ediyorum. Öte dünyada da Allah’a havale ediyorum, bu dünyada bir şekilde kurtulsanız bile bu zalimliklerinizin, vicdansızlıklarınızın en net bir şekilde görüleceği bir yer de var. Hiçbir şekilde yalanla, dolanla, hileyle kurtulamayacağınız bir yer bunu çok iyi bilin sayın bakanlar. O istismarını yaptığınız ama hiçbir fiilini uygulamadığınız dini anlayışlara göre de kurtulamayacağınız çok açık ortadadır!

Bakın biz tarım işçilerinin büyük sefaletini hep anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Son 1 hafta içinde bir tarım işçisi kadın arı sokması sonucu hastaneye geç yetiştirildi ve hayatını kaybetti. 4 çocuk annesiydi. Ordu’da oldu. Ordu’da ikinci bir vaka, tarım işçilerinin çok doldurulmuştu bir minibüse, minibüsün lastiği patladı belki bilemiyoruz nedenini bir trafik kazası yaşanıyor, can pazarı yaşanıyor, bir sürü işçi yerlere serilmiş, yaralanmış, bu işçilerin zorunlu sigortaları yapıldı mı Sayın Çalışma, Sosyal Güvenlik Bakanı hesap ver! Bu insanlar çalışmaya gitti üstüne sigortaları yapılmadı, üstüne kaza geçirdiler, mağduriyet üstüne mağduriyet yaşanıyor. Verebileceğiniz bir hesap var mı burada?

Gökçer Tahincioğlu bu hafta T24 yazısında benim çok önemsediğim ve unutamadığım bir olay konusunda, adil olmayan yargılamayı yazmış; Helin Hasret Şen! 7 yıl öncesinde Sur içinde bir polis memuru tarafından vurularak öldürüldü. Çatışma da yoktu! Çatışmalar bitmiş, annesi ile fırına ekmek almaya giderken bir polis memuru uzaktan nişan alarak onu öldürdü, çok net, mahkemeye de gittim, mahkeme de bunu görmüş zaten! Annesi yıllardır büyük psikolojik sorunlar yaşamış, babası, kardeşleri hepsi perişan olmuş ama 7 yıldır bir gün bile polis memuru tutuklanmamış biliyor musunuz arkadaşlar? Adam görevine devam ediyor! Bir tane çocuğu öldürmüş! Sabit bunlar artık! Sanık mahkemeye geliyor ne bir tutuklama var ne de meslekten ihraç hiçbir şey yok! Görevine de devam ediyor olacak işler değil! 12 yaşında bir çocuk öldürülmüş, annesi ile fırına giderken, 1 saat yerde yaralı kalmış, hastaneye geç götürülmüş, 7 yıldır katil hakkındaki karar yok! Habire mahkeme işi yokuşa sürüyor! Ben de mahkemeye gittim, Helin Hasret Şen’in yakınları isyan ediyor ama mahkeme adil bir karar vermiyor! Bu nasıl bir rezalettir ey Adalet Bakanı sen böyle bir yerin Adalet Bakanısın! O mahkemelerde hakimler ne yapıyor? 7 yıldır bir karar nasıl verilemez? Neden o polis memuru halen görevdedir? Neden bir gün bile tutuklanmamıştır? Ne işler bunlar?

Doğu Türkistan ile ilgili bu ara çok yoğun bize şikayetler geliyor! Doğu Türkistan’da Uygurların yaşadığı Gulca kentinde güya Korona hastalığı var diye çok yoğun bir karantina uygulanıyormuş ve evlerinin kapısından çıkış yok, millet aç susuz açlıktan ölenler var, hastalananlar var, çok büyük vatandaşların hak gaspları var! Bu konuda açıklamalar yapıyor Uygurlar, Çin Büyükelçiliği önünde açıklama yapıyor fakat halen bir açıklama yapılmıyor! Ben de bunu sosyal medyadan duyurdum. Çin Büyükelçiliği’nden bu konuda bir açıklama bekliyoruz, Meclis’te de bu konuyu gündem ediyorum. Biz açıklama bekliyoruz. Birtakım iddiaları gündeme getiriyoruz, bunlar kesin olmuştur demiyoruz ama iddialar var, bir milletvekili olarak bunları gündeme getiriyorum, Uygur kardeşlerimizin uğradığı bu ağır haksızlık ihlallerine karşı bir açıklama beklemek en tabii hakkımız!

Kocaeli’de iş cinayetleri devam ediyor! Bakın makineye sıkışıp canından olan insanlar var! Biz bu konuyu yakından takip edeceğiz! Makineye sıkışıp canından olan bir kardeşimiz var. Yeterli güvenlik önlemleri alındı mı? Ben bunu Meclis’te gündem ettim arkadaşlar! Bakın 55 bin iş yerinden %1,55’i denetlenmiş Kocaeli’de ve her gün iş cinayetleri yaşanıyor! Ben bunu Genel Kurul’da gündem ettim, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker çıktı dedi ki: “Tüm önlemler alınmakta, tüm denetimler yapılmakta. İstenenden bile fazla denetimler.” Dedi. Oturduk rakamlara tekrar baktık araştırdık, Kocaeli’de denetlenen iş yeri %1,55! Sayın milletvekili İlyas Şeker hangi yüzle bu lafları söyleyebiliyorsun? Biz sana teknik rakamları söylüyoruz ve her gün! Şu işçi geri dönüşüm işinde makineye kapılmış hayatını kaybetmiş! Onun makineye kapılmaması için gereken güvenlik önlemleri alınmalıydı, belli ki alınmamış çünkü biz bunlara hep rastlıyoruz! Her gün böyle vakalar ile karşı karşıyayız!

İzmit Kuruçeşme’de yol yapım çalışmaları devam ediyor! İzmit’te benim de evimin olduğu Kuruçeşme Mahallesi’nde on binlerce insan mağdur, uzun süredir yol yapım çalışmaları devam ediyor ve gereken hızda değil! Bir yol yapım altyapı çalışmasına başlamışsan hızlı bir şekilde bunu yapacaksın en az mağduriyet ile yapacaksın! İzmit Belediyesi’ne de buradan tekrar söylüyoruz bunu bir an evvel en hızlı bir şekilde bitirin diyoruz çünkü biz önceki uyarılarımızdan da hatırlatmış olalım! İzmit Fethiye Caddesi’ndeki tadilat çalışmalarının ne kadar uzadığını gördük o yüzden bu vurguyu Kuruçeşme için de tekrar yapma ihtiyacı hissediyorum! Fethiye Caddesi’ndeki önemli gecikmelerden dolayı esnaf ve halk çok büyük mağduriyetler yaşamıştı, Kuruçeşme Mahallesi’nde de aynı meseleler olmasın diye bu uyarımızı bir Kocaeli Milletvekili olarak yapıyoruz.

Kocaeli’de bazı firmalar var, kimse onlara dokunamıyor arkadaşlar! Onlardan birisi; Yıldızlar Entegre, sahibi var Fehmi Yıldız diye birisi herkes ondan bahsediyor. Kartepe Suadiye-Arslanbey sınırında bulunan Yıldız Sunta fabrikasının ortasından geçen dereyi kapatan Fehmi Yıldız’a ne Büyükşehir Belediyesi ne Kartepe Belediyesi dur diyemiyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kartepe Belediyesi’nin Fehmi Yıldız’a dur diyememesi vatandaşların “2 belediyeden birisi nemalanıyor. Ya da ikisinin de Fehmi Yıldız’a dur demeye gücü yetmiyor” yorumlarında bulunuyor diye bir gazete haberi var burada. Biz bunu gündem ediyoruz, bu konuda bir açıklama bekliyoruz! Bir iddia var ortada, bir patronun kollandığı yönünde bir iddia var! Yıldızlar Holding’in Kartepe’de yapacağı haddehane konusunda ÇED raporunun açıklamasının konusunda çok büyük itirazlar olmuştu ve bunu sivil toplum, siyaset hep birlikte geri püskürtmüştü ama Yıldızlar’ın yaptığı ihlaller durmuyor! Yıldız Sunta Fabrikası’ndan bu sefer de önemli şikayetler alıyoruz! Bunu da net olarak söylemiş olalım!

Her hafta gündeme getirdiğimiz ihlallere yine devam edeceğiz. Bizim için bitmez, tükenmez bunları gündeme getirmek. Cemal Kaşıkçı adil olmayan bir yargılama sonucunda dosyası Suudi Arabistan’a gönderilen bir maktul, öldürüldü! İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’na girdi ve oradan çıkamadı! Çıkış görüntüleri yok! Adam girdi ama çıkışı yok! Adamın hunharca öldürüldüğü, kaybedildiği, buharlaştırıldığı yönünde çok önemli iddialar var ve dosya Suudi Arabistan’a verildi, bizim bunu unutmamız isteniyor hayır unutmayacağız.

Osman Kavala yıllardır, 6 yılı buldu hala cezaevinde zulmen tutuklu. Hiçbir tutarlı gerekçe yokken, yok darbeye teşebbüs, yok ayaklanma, yok Fetöcülük, abuk sabuk casusluk, her şeyle itham ettiler, bir şey tutturamayıp sonunda  yine bir ceza verdiler!

Aylardır, haftalardır gündeme getirdiğimiz açlık grevindeki iki isim, Sibel Balaç Gökhan Yıldırım. Gökhan Yıldırım’ı geçtiğimiz gün Tekirdağ Şehir Hastanesi’nden adli tıp kurumu infaz erteleme kararıyla tahliye edildi, Sibel Balaç ise şu anda Dışkapı Hastanesi’ne kaldırıldı umarım o da en kısa sürede infaz erteleme alır ve tahliye edilir. Çok büyük haksızlıklara uğradıklarını iddia ederek açlık grevine başlamışlardı.

İleri Kızılaltun’da yine açlık grevi içinde olan bir mahpus. Onun da açlık grevi devam ediyor ve biz de bu çığlığı buradan duyuruyoruz.

Şerif Mesutoğlu şu anda dosyası AİHM’de olan bir mahpus. Bir sürü adil olmayan yargılama ve haksızlıklar yüzünden şu anda dosyası maalesef onanmış bir halde, AİHM’in önünde ama gerçek katil olmadığını maktulün yakınları da biliyor, herkes biliyor ama gizlenen bir şeyler var. Gerçek katiller ortaya çıkmıyor! Kardeşi Haydar Safitürk gerçek katillerin ortaya çıkması için büyük bir gayret sarf ediyor, İçişleri Bakanlığı’na çok önemli soruları var cevap alamıyor! Adalet Bakanlığı’ndan adil bir yargılama istiyor cevap alamıyor! Ali Haydar Safitürk’ün söylediklerine kamuoyunun kulak kabartması gerekiyor, bir korkunç cinayet işlendi ve kaymakam katledildi ama bu cinayetin gerçek anlamda kimin işlediği bilinmiyor!

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı halen, zulmen tutuklu! Mahkemelerde serbest bırakılmıyor, ve adil olmayan yargılamaya uğruyor bu nitelikli hukukçu!

Urfa’nın müthiş sıcaklarında adliye önünde direnen bir anne! Emine Şenyaşar annemizin adalet nöbeti günlerdir aylardır devam ediyor! İki oğlu ve eşini canice katleden kişiler hakkında cümleler sarf ettiği için kendisi yargılanmaya başlandı! Adalet arayan bir anne şu anda sarf ettiği cümlelerden dolayı yargılanıyor fakat aradığı adalete ulaşılamıyor ve o da inanılmaz destansı bir direniş ile adalet nöbetine devam ediyor! Mutlaka sonunda başarıya kavuşacak benim kalbim böyle söylüyor çünkü o çok gayretli, direngen, inançlı, adalet için kendini paralayan, gözyaşları hiç durmayan bir anne Emine Şenyaşar annemiz yanında oğlu Ferit Şenyaşar ile aylardır bu nöbeti fedakarca tutmakta tüm adalet isteyenler onların yanında olmalı.

Yusuf Bilge Tunç 3 yılı aştı, zorla kaçırıldı, büyük ihtimalle işkence gördü ve öldürüldü ne olduğunu bilmiyoruz! Ne dirisi ne ölüsü var! Korkunç bir hadise böyle bir durumda normal bir ülkede İçişleri Bakanları istifa eder ama bizim ülkemizde kamu görevlileri bunları duymak, görmek istemiyorlar! Her hafta burada gündeme getiriyoruz, korkunç bir olay var burada. Yusuf Bilge Tunç ne oldu diyoruz! Zorla kaçırıldığını görüyoruz çünkü bir anda haber vermeksizin arabası bir tarafta bulunarak bir insan buharlaştırıldı, zorla kaçırıldığı belliydi, nerede işkence edildi ne oldu ne bitti nerede bu insan hiç kimse açıklama yapmıyor!

Onlardan ikisi; zorla kaçırılıp kaybedilip işkence edildiğini söyleyen iki kişiyi tekrar hatırlatıyoruz. Bu kişiler de Yusuf Bilge Tunç’un akıbetine uğradıklarını ama sonunda canlı olarak kurtulduklarını kamu görevlileri eliyle kendilerine illegal yerlerde işkence edildiğini söyleyen iki isim Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan, onların da böyle iddiaları var ama onlardan birisi Yusuf Bilge Tunç maalesef ki şu anda 3 yılı geçti ortalarda yok!

Onlardan birisi Gülistan Doku! Dersim’de kayboldu, 2.5 yılı buldu, halen kendisinden bir haber alınamıyor, İçişleri Bakanlığı konuyu kapatmış görünüyor ama yakınları bunu kabul etmiyor!

Hürmüz Diril, eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunmasına rağmen kendisi bulunamadı ama biz onu aramaya, sormaya devam ediyoruz. Bu Süryani, Keldani vatandaşımızın hakkını hukukunu da sonuna kadar aramaya sormaya devam edeceğiz.

Bugünkü basın toplantımız burada bitiyor, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Yorumlar