18 Ekim 2023

Dün gece büyük bir vahşet ile karşılaştık. İsrail Gazze’de bir hastaneyi vurdu, aslında vurulan 3. Hastaneydi. Vahşetin zirvesine çıktı İsrail ve ilk anda 500 daha sonra 1000’i aşan sayıda insanın hayatını kaybettiğini öğrendik. İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından birisini hastane vurarak gerçekleştiren bir İsrail var karşımızda. Devlet bile demek mümkün değil! Bu denli acımasızca göz göre göre katliam nasıl yapılıyor anlamak mümkün değil!

İnsanlığa karşı suç işliyor! Savaş suçu işliyor! Savaşlarda bile hastaneler koruma altındadır fakat İsrail bilerek, isteyerek hastane vuruyor. Kadın, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, bebek ayırt etmeden, Müslüman, Hristiyan ayırt etmeden, Gazze’de ne var ne yok yok etmeye çalışıyor, imha etmeye çalışıyor. İsrail durdurulmalı! Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden koşuyor, İsrail ile görüşmeye. Anlamak mümkün değil! Biden ve diğer batı ülkeleri İsrail’in yanında hizalanmış durumda. İşgalci İsrail’in her türlü vahşetini görmezden geliyor, biz tek bir vahşette bir katliam var demiyoruz. Karşılıklı yapılan tüm cinayetler katliamları mahkum ediyoruz. Baştan beri söylediğimiz budur. Hamas’ın da işlediği cinayeti, katliamı lanetledik, İsrail’in de işlediğini lanetledik. Biz insani bir düzlemde duruyoruz fakat Amerika ve birçok ülke maalesef İsrail’in yaptıklarını görmezden geliyor. Siyonist lobinin baskıları sonrasında sanki tek taraflı ölümler katliamlar varmış gibi davranıyor ve barışın önündeki büyük engel oluyorlar.

Biz barıştan başka bir çare olmadığını yine söylüyoruz. Vahşete karşı vahşet yapılmalı demiyoruz. Bu korkunç vahşete karşı cevaben bir başka vahşet yapılsın demiyoruz. İşte yapılan ortada, görüyorsunuz bir hastane bombalanıyor ve ateşler içinde kalmış, insanlar, yana yana ölen insanlar. Korkunç bir şey! Hastane koridorlarında kan revan içinde beklemekte olan insanlar, yaşlılar, bebekler! Yanıkların arasından hastaneye getirilmiş insanlar! Acıdan kıvranan, ne yapacağını bilemeyen insanlar! Ölüm, cenazeler artık Gazze’de sıradan bir olay, korkunç bir olay. Yerlere serilmiş cenazeler ve yüzlerce ölü ve ne yapacağını bilemez haldeki insanlar. Büyük bir acı, kucaklardaki bebekler ne yapacağını bilemeyen doktorlar, hemşireler, işte bir vahşetin resmi bu ve tarihe şahitlik ederek bu vahşeti burada TBMM’de lanetliyoruz.

Bakın çocukların, bebeklerin kanlı ayakkabıları! İsrail böyle bir ülke işte! Maalesef devleti ile Siyonist bir devlet, Siyonist bir yapı ve insanlıktan çıkmış bir yapı! Hastaneyi bilerek, hedef alarak vuran korkunç bir ülke! Yaralı annelerin, yaralı bebekleri ile fotoğraflarını görüyorsunuz ve belki insanlık tarihinin hiç görmediği, göremeyeceği bir tabloyu görüyorsunuz! Cenazeler arasında El-Ehli Baptist Hastanesi’nde bir basın toplantısı! Filistin Sağlık Bakan Yardımcısı bu toplantıyı yapıyor, insan bakmaya dayanamıyor ancak maalesef olayın realitesi bu! Cenazeler arasında bir basın toplantısı hayatta hiç görmemiştik, hiçbir gazeteci de görmemiştir ama Gazze’nin korkunç gerçeği bu ve dünya buna sessiz ve İsrail yanlısı çoğu ülke maalesef, güçlü ülkeler İsrail yanlısı. Biz sonuçta savaş ile kan ile katliam ile gözyaşı ile bir sonuç alınabileceğini düşünmüyoruz. Haftalardır, aylardır, yıllardır “Kana kan, dişe diş” demedik! Hiçbir şekilde de demiyoruz. Vahşete karşı vahşet demiyoruz. Sorunların bitirilmesi için barış, uzlaşma, konuşma diyoruz başka bir yolu yok diyoruz. İsrail bu yolu hiç denemedi! Gazze’yi katliamlarla durdurmaya çalıştı fakat Türkiye’ye iktidarı da bu noktada son derece samimiyetsizdir! Ben olayları yakinen yaşayan bir insanım. İsrail’in Gazze’de katliam yaptığı 2008 yılında biz bu olayı lanetlemiş ve iktidarın gereken önlemleri alması gerektiğini söylemiştik. Hatta Gazze’de insanlığa karşı suç işleyen İsrailli yetkilileri hakkında suç duyurusu yapmış bu yetkililer Türkiye’ye geldiği taktirde yargılanma durumu ile karşılaşmıştı fakat bununla ilgili Türkiye Adalet Bakanlığı’nın savcının istediği soruşturmayı başlatma izni gerekiyordu. Biz dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i ziyaret ederek bu iznin verilmesi, katliamı yapan Gazze’deki İsrailli yetkililerin yargılanması gerektiğini söyledik. Onların Türkiye’ye geldiği taktirde yargılanma süreci başlayacaktı ve dönemin Adalet Bakanı Tayyip Erdoğan’ı işaret ederek bu konuda onun karar verebileceğini söyledi ve ardından olay soğuduktan sonra 2-3 ay sonra Erdoğan bu soruşturma iznine, evrensel yargı ilkesine göre İsrailli yetkililer Türkiye’ye geldiği zaman yargılanabilecekken böyle bir soruşturmaya izin vermedi. Bu olayı kapattı ve soğuttu ve daha sonra Mavi Marmara cinayeti yaşandı, 10 vatandaşımız şehit edildi bunun karşılığında 20 milyon TL’lik bir parasal anlaşma ile işi kapattılar. İktidar samimiyetsizdir, biz bunun tarihini çok iyi biliyoruz. Gazze Katliamından sonra, Mavi Marmara Katliamından sonra samimiyetsiz bir iktidar gördük ve olayı örtmeyi kapatmayı ticari anlaşmaları devam ettirmeyi tercih ettiler ardından İsrail iyice küstahlaştı, şımarıklaştı ve saldırılarını yoğun bir şekilde devam ettirdi. Şimdi timsah gözyaşları döken yetkililere sormak lazım; Gazze’de bu katliamlar olurken niye gerekenler yapılmadı diye sormak lazım. İsrailli yetkililere de şunu hatırlatmak lazım; katliam ile vahşet ile hiçbir yere gidemezsiniz. Hiçbir şekilde rahat uyku uyuyamazsınız. Bir halkı soykırımdan geçirmeye çalışıyorsunuz, adeta yok etmeye çalışıyorsunuz. Apaçık bir şekilde Filistinlileri yok etmeye, sürmeye, bitirmeye çalışıyorlar, korkunç bir mantık ile bunun sonu yoktur. Biz size defalarca bu mantığın sonunun olmayacağını söyledik fakat hala akıl etmeyen hala vahşet peşinde koşan bir İsrail var ama İsrail’in karşısına insanlığın vicdanı çıkmalıdır. Silah ile kan ile gözyaşı ile çözülebilecek bir şey yoktur tüm insanlığın vicdanı İsrail’in karşısına çıkmalı ve İsrail’i yenmelidir ancak ve ancak böyle bir çözüm gerçek anlamda bir çözümdür.

Değerli arkadaşlar Türkiye’de yargı kokuşmuş durumda biz bunu yıllardır söylüyoruz. Şimdi bunu en son kim söyledi biliyor musunuz? İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar söyledi. Yargı mensuplarının rüşvet aldığını, uyuşturucu tacirlerinin 1-2 ay içinde yüksek paralar, rüşvetler karşılığında serbest bırakıldığını, dehşet verici işlerin döndüğünü söyledi. Kendi çalışma arkadaşları için bunu söyledi. Bununla ilgili Birgün Gazetesi’nde haber yapıldı, bu habere daha sonra erişim yasağı getirildi. İçerikten çıkartılma kararı verildi bu haber için. Bunu haber yapan haberlere de yine yasak getirildi. Yani yasak, yasak haberine de yasak, yasak, yasak, yasak ama gerçekler susturulamaz. Başsavcının rüşvet çığlığı apaçık ortada! “Çürüyoruz.” Diyor! Bunu söyleyen sıradan bir muhalif değil Başsavcı! Adliyedeki rüşvet çarkını söylüyor. “Uyuşturucu gibi kötü bir melaneti hoş gören örgüt elebaşlarını yeni suç işleyeceklerini bile bile yargılama bile yapmadan salıveren çalışma arkadaşlarım var.” Diyor! Düşünün ve bu haber yasaklanıyor. Şu anda ben bunu Meclis’ten gösteriyorum, şu anda bu habere erişim yasağı getirilmiş, erişim yasağını aşıyoruz ve bunu Meclis’te gösteriyoruz bu ne demektir ya? Apaçık bir kokuşmuşluğun haberine erişim yasağı getiriyorlar olacak bir iş değil bu! 500 Bin TL’ye tahliye kararı, 200 Bin TL’ye erişim engeli kararı aldığı söyleniyor, paralar havada uçuşuyor. İktidardan gelen talimat ile iş yapan yargı mensupları “Biraz da cebimize atalım.” Diyor anlaşılan. Siz baştan işi kirletirseniz sonuçta böyle olur! Yargının, yürütmenin boyunduruğu altında olduğu bir yerde iş böyle bir kokuşmaya varır. Bakın suç örgütü lideri Sedat Şahin! Ne oldu? Bir sürü itham ile yargılanıyordu, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi yargıçları aniden izne çıkartıldı yerlerine acil atama yapıldı ve yeni heyet Sedat Şahin’in tahliyesine karar verdi. Sedat Şahin de tahliye olur olmaz koştu gitti MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti, teşekkür etti. Memleketin haline bakın arkadaşlar! Şu hale bakın nasıl bir çark dönüyor? Nasıl bir rezalet bu? Bunu anlamak mümkün değil! Biz bu kokuşmuşluğun bir an evvel bitmesi gerektiğini, Adalet Bakanlığı’nın en sonunda açılan soruşturmasının gerçek anlamda devam etmesi gerektiğini söylüyoruz. Bakan ne yapacağını şaşırdı günler sonra soruşturma açtı ama bu klasik bir soruşturma olmasın birkaç zaman içinde kapatılmasın! Ortada dehşet verici iddialar var, bu iddialar iddia edilmeden önce de toplumun vicdanı bu tür olayları biliyordu zaten.

Birçok vatandaşımızdan gelen hak ihlali başvuruları var. “Aile Diş Hekimliği uygulaması söz verildiği gibi 2023 bitmeden tüm illerde hayat geçirilmeli ve Bakan Fahrettin Koca’nın yine Mardin’de sözünü verdiği 10 bin ağız diş sağlığı teknikeri ataması bir an önce yapılmalı.” Diye bir başvuru var. Ağız diş sağlığı teknikeri arkadaşlarımız çok zor durumda binlercesi maalesef herhangi bir atama alamadı, çok zor durumdalar, biz bunu tekrar Sağlık Bakanlığı’na hatırlatıyoruz.

Emeklilerin durumunu sürekli hatırlatıyoruz bize yine emeklilerden başvuru var. “Cumhuriyetimizin 100. yılı dolayısıyla emeklilere verilecek olan 5.000 TL ikramiyeden çalışanlar emekliler, şahıs firması olanlar ve firma ortağı olanların yararlanamayacağı hakkında bilgi var ortada. İnsanlar da soruyor; “7500 TL emekli maaşı alan insanlar ne yapsınlar namusları ile çalışmaktan başka , hırsızlık mı yapıp geçinsinler?” “Niye çalışıyorsun sana para vermiyorum?” diyor ne yapsın adam 7500 TL’ye nasıl geçim yapsın! Olacak bir iş değil iktidarın yaptığı emekli ile dalga geçiyorlar resmen başka bir şey değil bunu herkes çok iyi biliyor.

Gökhan Aytaç Bursa H tipi Cezaevi’nde kalıyor, şu anda tutuklu. Örgüt ile hiçbir alakası olmadığı halde tekrar tutuklanmış. İlk önce örgüt üyeliğinden ceza verilmiş sonra Yargıtay demiş ki: “Bu nasıl bir ceza?” onu bozmuş “ Ne yapalım bir ceza verelim darbeye yardımdan verelim.” Denilmiş bu sefer 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış. Eşi bize başvurmuş; “Eşim tutuklandığında 5 aylık hamileydim. Büyük kızım 1 buçuk yaşındaydı. 2 çocuğuma bakmak zorundayım. Perişan durumdayım. Adil olmayan yargılama ile eşim 12.5 yıl cezaya çarptırıldı. Üzerine atılı tüm suçlamaların yanlışlığını ispatlandığı halde ceza aldı adalet istiyorum. Çocuklarımı babasız büyütmek istemiyorum.” Diyen bir feryat var karşımızda.

Bayram Aydın KHK’lı tutuklu bir öğretmen, Samsun Bafra Kapalı Cezaevi’nde 10 kişilik koğuşta 22 kişi kalıyorlar. Düşünün 10 kişilik koğuşta 22 kişi kalıyor Türkiye’de insanlar!

Sakarya Üniversitesi öğrencisi olan Arifiye’de kalan Muhammet Fatih Safitürk Erkek KYK yurdunda öğrenci diyor ki: “Yemeklerin içinden kurt çıkıyor, insan tırnağı çıkıyor.” Bunlar öğrencileri ciddi anlamda rahatsız etmiş ve bakana soruyoruz; bu ne iştir? Geçen sene de bu tür iddiaları burada gündeme getirmiştik, fotoğrafları yayınlamıştık, büyük bir rezalet! Bu çocuklar ne yapsın? Ucuz, uygun diye devlet yurdunda kalıyor, kurtlu tırnaklı yemekler çıkıyor karşılarına olacak bir iş değil!

Mehmet Sarıaltun Karabük Cezaevi’nde yatmakta denetimli serbetsliği verilmemiş kasım ayında çıkması lazımmış. “Büyük felaketler yaşadık deprem v.d. ama abimizin yanımızda olup psikolojik olarak güç etmek istiyorduk ama zulmen abimiz bırakılmıyor.” Diyor aile ve son derece zor durumdalar.

Kübra Türker’in yakınları bize başvurmuş. Edirne’de 2 yaşındaki kızı ile tutuklu bir anne Kübra Türker. 8 kişilik yerde 30 kişi kalıyorlar. Su sıkıntısı yaşıyorlar. Günde 1 saat su veriliyormuş. Düşünün çocuklu bir annesiniz, günde 1 saat su alabiliyorsunuz, ıslak mendil bile satılmıyor, 1 saatlik su ile kaç kişi işlem yapabilir? Tadilat var denilerek böyle bir şey yapılıyormuş, bu olacak bir iş değil! Edirne Cezaevi ne yapıyor? Nasıl böyle bir işlem yapabiliyor? Bu sayılar korkunç!

Abdulkadir Bora Suriyeli bir kadınla evlenmiş, savaş başladığı zaman kadın Suriyeye gitmiş dönememiş Abdulkadir Bora’dan da boşanamamış ve hayatı alt üst olmuş. “Kadın eğer ölmedi yaşıyorsa belki evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuştur ama ben burada evli görünüyorum.” Diyor birçok belge göndermiş biz de ilgili bakanlığa ilettik. 13 yıldır bu kişi ne yaşar ne yaşamaz anlamında bir halde. Evli mi bekar mı ne olduğu belli değil çünkü kağıt üstünde evli görünüyor ama eşi Suriye’de ve geri dönecek gibi bir hali yok bu konuda bir çözüm istiyor. İlgili mercilere iletiyoruz.

Aytaç Karaoğlan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 4 öğrencisi, azami süre var üniversitelerde, böyle bir yasa 2014 yılında çıktı. Tıp fakültelerinde derste kalırsan, mazeret, hastalık 9 seneyi aşamazsın deniliyor, 9 sene sonrası okuldan ihraç durumu mevzu bahis oluyor. Diğer okullarda 4 yıllık okulu 6 yıl aşamazsın deniliyor fakat 2 yıl önce öğrenci affı geldi, af okul ile ilişiği kesilmiş öğrencileri kapsıyordu. O yıl tıp fakültelerinden hiçbir öğrenci henüz atılmamıştı.” Ancak bizim 2023 yılından itibaren okuldan atılacağımız biliniyordu. Öğrenci affı konusunu gündeme getirmeniz ve sadece atılmış değil atılmak üzere olan öğrencileri kapsayıcı bir af konusunda bize destek vermenizi istiyoruz.” Demiş arkadaşlarımız.

Yine bir başka öğrenci bize başvurmuş; “2013 girişli Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğrencisiydim. Okulumu büyük bir gayretle okurken hayvan sever ve gerçek veteriner hekim olma yolunda ilerlerken hastalıklarım yüzünden okulum uzadı okulumdan atıldım, af istiyorum. Ben okula tek tercihle gelmiş en büyük ve tek hayali bu olan bir insan olarak hayatta şansım yaver gitmedi diye okulumdan atılmak istemezdim. Öğrenci affı çıksın.” Diyor bu arkadaşımız da.

Mahkum yakınları federasyonu başkanlığı bize ulaştı. Mahkumların durumunu yakından takip ediyorum. Ayrım yapmadan insan hakları ihlallerine uğrayan yüz binlerce mahkumu burada hep gündem ettim ediyorum edeceğim. Mahkum yakınları federasyonu başkanlığı der ki: “31 Temmuz 2023 tarihi itibari ile uygulamaya geçilen infaz düzenlemesi yeterli değil. Adil değil, gerçek bir adaleti sağlamadı. İnfaz düzenlemesi çözüm olmadı. Genel af ve sicil affı çıkartılmalı. İnfaz sistemi elden geçirilmeli. Yatar oranları adli suçlar olarak ayrım yapılmadan ıslah için yeni yöntemler seçilmeli, gençliği cezaevinden çürütmemeliyiz.” Diyor! TCK yeniden düzenlenmeli mevcut sistemdeki cezalar çok yüksek cezalar, bu cezalar hafifletilmeli bütün bunları da bir an evvel gidermek için genel af ilan edilmeli.” Diyor arkadaşlarımız. Uzun süre bir insanı cezaevinde tutmak ile ıslah gerçekleşmiyor aksine insanlar daha da suça itiliyorlar, cezaevinden çıktıktan sonra işe giremiyorlar çaresiz bırakılıyorlar damgalanmış oluyorlar tüm bunlar çözüm değil bir şekilde genel af ile en azından kısa vadeli bir çözüm sağlanabilir.” Diyor! Kapsam dışında kalan çek mağdurları, infaz yakanlar ve 4/4 diye tabir ettiğimiz mahkumların infaz düzenlemeleri kapsam dışında bırakılarak Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir işlem gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyetimizin 100. Yılında adil bir genel af talebi hepimizin talebidir, bunu tekrar gündem ediyoruz, olması gereken budur. Bunu defalarca gerekirse söyleyeceğiz, söylemeye devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

Bakın bir doğum günü partisi, anne Sevilay Albayrak kızı Nilay Albayrak ile 4 yaşındaki kızı bir doğum günü partisi yapıyor ile ancak bu güzel aile tablosu yıkıldı! Bu güzel aile ağacı maalesef yıkıldı, bu insanların gülen yüzleri maalesef ki şu anda gülmüyor, büyük acılar çekiyorlar çünkü anne ve çocuğu Edirne Cezaevi’nde, baba da cezaevinde, tüm aile cezaevinde. Türkiye’de aileler AİHM’in böyle suç ve ceza olmaz dediği kriterler yüzünden maalesef cezaevindeler. Kabul edilecek hal değil biz bunları reddediyoruz, aileleri mahveden bu hali Adalet Bakanlığı görmüyor ama bunun büyük bir zulüm olduğunu defalarca söylüyoruz.

Caner Dursun’un eşi Seher Dursun bakın 78 gündür cezaevinde, 6 aylık hamile bir kadın aslında mahkum olsa cezaevinde olmayacaktı ama tutuklu olduğu için cezaevinde. Böyle absürt bir durum olabilir mi? Suçu kesinleşmiş olsa cezaevinden çıkacaktı, kesinleşmedi, tutuklu diye cezaevinde tutuluyor. Ya kesinleşmiş olanı çıkartıyorsun, kesinleşmemiş olanı tutuyorsun. Dünyanın neresinde böyle bir absürtlük var? Yaşanıyor! Seher Dursun Muğla Cezaevi’nde şu anda çok zorluklar altında kalıyor. Perişan durumda, eşi Caner Dursun bize sık sık ulaşıyor, bu sesi duyuruyoruz bir an evvel Seher Dursun’un tahliyesi tutuksuz yargılanması sağlansın. Böyle bir felaket, skandal, rezalet olamaz! Bir hamile kadına çile çektiren bir devlet olamaz. Bunu kabul etmiyoruz. Bu denli anayasayı yasaları çiğneyen bir hali kabul etmiyoruz. Bu bir zulümdür başka bir şey değildir değerli arkadaşlar.

Bakın bu da yine çok üzücü bir tablo. Annesi babası tutuklu 6 tane çocuk, 6 kardeş. 5’i beşiz. Genel Kurul’da da gündeme getirdim. Ablaları 13 yaşında, Türkiye’de dünyada ender görülen bir vaka. Siz bunu el bebek gül bebek büyütecekken şu anda annesini babasını hukuksuz nedenlerle cezaevine atarak bu 6 çocuğa zulmediyorsunuz. Türkiye’de işin gerçeği bu ve deprem bölgesinde bu çocuklar. Şu fotoğraf bir çadırdan, 6 tane çocuk, diğer dayılarının çocukları ile beraber çadırdalar çok büyük zorluk çekiyorlar ve bu çocukların en büyük isteği annelerine babalarına kavuşmak. En azından annenin tahliyesini bekliyoruz. Kabul edilecek bir durum değil. Vicdanlar buna isyan ediyor değerli arkadaşlar.

Bakın, HDP İzmir İl Eşbaşkanı Berna Çelik hukuksuz nedenler ile tutuklandı, çıplak aramaya uğradı ve TEM polisleri koğuşuna kadar bu mahpusu götürdüler. Polis cezaevi kapısında infaz koruma memurlarına verir tutuklanan kişiyi fakat olacak bir iş değil. Polisler alıp koğuşun içine kadar kendileri götürüyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Tamamen bir polis devleti olduğunu apaçık bir şekilde gösteriyorlar, kabul etmiyoruz bu zulmü, baş eğmiyoruz ve boyun eğmiyoruz bunu da herkes çok iyi bir şekilde bilsin.

Er Ramazan ve annesi. Er Ramazan’ın annesi Aynur Oruç anlatıyor! Gariban bir aile, bu çocuk bir er olarak gitmiş askere “Vay sen darbe yaptın” denilerek şu anda yıllardır zindanda. Kabul edilecek bir durum değil, bu vicdan sızlatan hali burada Meclis’te anlatıyoruz ve kabul etmiyoruz. Bu kabul edilecek bir hal değil değerli arkadaşlar.

KHK zulmü öyle bir zulüm ki eski hakimlerin sıradan işler yaptığı bir yeni sistem oluşturdular. Yeni hakimlerde rüşvet çarkına bulaşmış oldu. Birden binlerce hakimi savcıyı işten attılar yerine çok düşük puanlarla da olsa hakim ve savcı olarak kabul edilip insanlar hakim ve savcı olarak atandı ve daha sonra da yargıdaki çürümenin son boyutlarını görüyoruz.

Türkiye KHK Platformları Birliği bizi Meclis’te ziyaret etti ve “Kanun Hükmü” belgeseli, AİHM kararları ve genel af ile ilgili oluşturmak istedikleri gündemi hep birlikte konuştuk ve daha pek çok ziyarette de bulundular. İyi yaptılar, bu tür gayretlerin artmasını istiyoruz. Bunlar ile mutlaka bir sonuç alınacaktır.

Kursiyer teğmenlere özgürlük diyen Sevinç Çakır ve Kezban Kalın hanım bizleri ziyaret etti, inşallah mahpus oğulları bir gün bizi ziyaret eder annelerini ziyaret ettiği gibi özgür olurlar ve o günleri hem biz hem anneleri görür çünkü zulmen haksız hukuksuz bir şekilde bu zindanlardalar.

Türkiye KHK Platformu Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partimizi de ziyaret ederek KHK’lı vekillerimiz ile görüştü. Meclis’te 15’i HEDEP’ten 1’i CHP’den 16 KHK’lı vekil var ve KHK sorunun çözümü konusunda HEDEP’in üzerine çok büyük görevler düşüyor.

Sağlık Bakanlığı diyor ki: “65 yaş üstü emekli olmuş hekimler geri gelsin.” Ya Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca binlerce hekimi ihraç eden siz değil misiniz boş nedenlerle? Onlardan birisi de benim! Barış istediğim için, ölümler olmasın, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın dediğimiz için boş yere ihraç edildik. Şimdi doktorsuz kalmışsınız bu kötü politikalarınız yüzünden. Binlerce doktoru ihraç etmişsiniz ve onlar başka yerlerde çalışıyorlar aç susuz da kalmadılar ağaç kabuğu da yemediler Allah’a şükür ama o kötü yönetiminiz yüzünden binlerce doktor yurt dışına gidiyor. Şu anda 2500’ü buldu, yıl sonu itibariyle 3000’i bulacak gibi görünüyor. Binlerce doktor yurt dışına gidiyor ve Türkiye’de artık bu Sağlık Bakanlığı’nda çalışmak istemiyor. Şimdi kalkmışlar; “Aman doktor, yaman doktor. 65 yaş üstü emekli olanlar da geri gelsin çalıştıracağız.” Diye feryat ediyorlar. Geçmiş olsun, günaydın Sn. Sağlık Bakanı. Biz size çok söyledik. Pandemi zamanında da size çağrı yapmıştım; “KHK’lı hekimleri işe iade edin, bomboş gerekçelerle ihraç ettiğiniz insanları işe iade edin.” dedik ama abuk sabuk insanların baskılarına boyun eğdiniz ve maalesef bu zulme devam ettiniz. Şimdi kalkmışsınız doktor arıyorsunuz! Geçen hafta da söyledik, 125 KBB uzman kadrosu var, en fazla 23 tane atama yapılabiliyor çünkü hekimler Türkiye’de çalışmak istemiyor ama bu hali oluşturan sizsiniz Sağlık Bakanlığı ve ey iktidar! Bunu yapan sizsiniz ve o yüzden konuşmaya da hakkınız yok.

Biz bir yasa teklifi verdik, emekli aylığının 21715 TL’ye yükseltilmesini istiyoruz ve dul emekli eşlerinin emekli aylığının %75 değil %100 olması gerektiğine dair bir yasa teklifi verdik buradan tüm kamuoyuna duyurmuş olalım. Emekliler için ne yaptın diye bana soruyorsanız biz gerçekçi ve realist bir iş yaptık, somut bir iş yaptık ve yasa teklifimizi verdik şimdi sıra iktidarda, iktidarın adım atması gerekiyor. Bu felaket ekonomik ortamda emeklileri daha fazla süründürmeyin diyoruz iktidara.

Alican Uludağ Sinan Ateş dosyasında bir yazı yazdı, linçe maruz kaldı. MHP Yöneticisi İzzet Ulvi Yönter’in gizlice soruşturma savcısı ile görüştüğü tahliye karşılığı Yargıtay üyeliği teklif ettiği öne sürülmüş. Başsavcı ile tartışan savcı dosyayı bırakıp izne çıkmış. Hali görüyor musunuz? Şu hale bakın. Sinan Ateş davasını takip ediyoruz, çok dolaplar dönüyor örtbas edilmeye çalışılıyor, eski milletvekili Olcay Kılavuz hakkında hala bir işlem yapılmış değil! Ya katili kaçıran adam, eski milletvekili Olcak Kılavuz’un evinde çıktı. Tutanaklara bu girmesin diye tutanaklar kaybettirildi. Olmadık işler yaptırıldı, eski milletvekili Olcay Kılavuz hakkında hala tek bir işlem yok. Barış deseniz canınıza okunur, katili kaçıran adam sizin evinizde çıkıyor size tek bir soru bile sorulmuyor. Türkiye’de yargının, iktidarın hali bu arkadaşlar. Böyle bir rezalet içindeyiz. Apaçık bir hal var ve daha sonra bakıyorsunuz İzzet Ulvi Yönter denilen kişi gizlice soruşturma savcısı ile görüştüğü iddia ediliyor tahliye karşılığı Yargıtay üyeliği teklif ettiği öne sürülüyor gazete haberine göre ve ardından bu haberi yapan gazeteci linç ediliyor her türlü tehdide maruz kalıyor, olacak bir iş değil bu, kabul etmiyoruz biz insan hakları savunucuları bu tür baskılara karşı sadece bir kişinin maruz kalmasını kabul etmiyoruz kesinlikle bu kişinin yanındayız. Gerçeğe hakikate yönelik baskı yapacaksanız tüm insan hakları savunucularına yapmanız gerekir, durun hele diyoruz. Bir kişi gerçekleri dile getirdi diye onu bir köşeye sıkıştırıp tehdit ile susturamazsınız, insan hakları savunucuları gerçeğin hakikatin yanındadır. Bunu da tüm kamuoyuna buradan ilan etmiş olalım.

Şu görüntüye bakın; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Kocaeli İSU’nun vukuatları bitmiyor. Bir çukur kazmışlar, iş güvenliği önlemleri alınmamış araba çukura düşmüş. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İSU ne yapıyorsunuz Allah aşkına! Doğru düzgün bir iş yapın da görelim şu hale bakın! Şu arabanın haline bakın. Oraya bir güvenlik önlemi almayı hiç düşünmediniz mi?

Kocaeli Cengiz Topel Havalimanı ile ilgili bir soru önergesi vermiştik. Sayın Bakan Abdulkadir Uraloğlu bize cevap verdi, cevabında diyor ki: “Biz 12 yıldır bu Havalimanını yapmışız ama özel şirketler bu Havalimanını kullanmıyor biz ne yapalım?” özel şirketlere sordum, anladığım şu; bu Havalimanı yapılırken tüm şirketlerin, Türk Hava Yolları’nın kullanabileceği bir tarzda yapılması düşünülmemiş. Eksik gedik çok iş var ama önemli bir alana hitap ediyor. Zonguldak, Bolu, Düzce, Sakarya’ya önemli bir alana hitap ediyor. Özel firmalar: “Biz Kocaeli’den Türkiye’nin diğer yerlerine uçuş yaptığımız zaman kazanamayız.” Diye düşünerek buradan sefer koymamışlar, yapmamışlar, düşünmemişler. Peki Türk Hava Yolları niye bunu düşünmemiş? Yarı özel de olsa bir kamu kuruluşu THY niye bu konuda gerekenler yapılmamış ve Kocaeli Cengiz Topel Havalimanı atıl halde bırakılmış. Ben bu Havalimanını dolaştım, 12 yıldır yapılmış güzel bir Havalimanı. Çalışanlar çalışıyor gerçi çalışacak bir şey de yok çünkü sefer yok doğru düzgün ve insanlar orada bekleşiyorlar memurlar. Kamu kurumu açık ama tarifeli sefer yok ve bu yüzden zarar ediyor, devlete zararı var. Hesapsız, kitapsız işler yapılmış, biz Bakan’a soruyoruz; “Niye burası çalışmıyor?” diye. “Özel firmalar sefer yapmıyor.” Diyor. O zaman Türk Hava Yolları için niye bir açıklama yapmıyorsun? Doğru düzgün bir iş yapmamışsınız, itiraf gibi cevaplar veriyorsunuz, uygun bir yer yapmadığınızı söylüyorsunuz, özel firmaların yanaşmadığı bir yer olduğu ortaya çıkıyor. O zaman siz devlet eliyle bu Havalimanını güçlendirmek ve özendirici birtakım tedbir, teşvikler ile bu Havalimanını canlandırmak zorundasınız. Bunu bir an evvel Ulaştırma Bakanı’nın yapmasını istiyorum Kocaeli Milletvekili olarak. Bu Havalimanı çalışır, geniş çevreden talep alır fakat iş bilmezlik bu boyutta işte. Türk Hava Yolları burada özendirici birtakım uçuşlar yaparsa kısa bir sürede bu Havalimanında etkili sayıda uçuşlar olacağını tahmin ediyorum.

Cemal Kaşıkçı İstanbul’da yok edildi, öldürüldü, cesedi bile bulunamadı, Tayyip Erdoğan demediğini bırakmadı, her türlü ağır lafı söyledi Suudi Arabistan’a ardından da Suudi Arabistan’dan kredi alındı, dosyada Suudi Arabistan’a teslim edildi. Bu skandala da bizim susmamız isteniyor, apaçık ortada ve biz de bunu her hafta buradan gündeme getiriyoruz.

Osman Kavala zulmen cezaevinde Yargıtay onasa bile kamu vicdanı bu cezayı kabul etmiyor, dünya da kabul etmiyor. Osman Kavala’nın ve tüm mağdur mahpusların yanındayız, insan hakları savunucuları olarak bunu da herkes çok iyi bilsin.

Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetten dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkumu, bu zulmü de kabul etmiyoruz ve sonuna kadar karşı çıkacağız.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı olarak mağdurlara, masumlara sahip çıktığı için adil olmayan bir yargılama ile ağır bir cezaya çarptırıldı, namuslu, vicdanlı tüm hukukçuların yanında olduğumuz gibi Selçuk Kozağaçlı’nın da yanındayız.

Adalet haykıran, isteyen bir anne; Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar, şu anda direnişlerini Ankara’da Meclis’te devam ettiriyorlar, her zaman yanlarında olduk sonuna kadar yanlarında olacağız. Çok çileli dirençli bir yoldan geliyorlar, adalet direnişlerini taleplerini Meclis’te devam ettiriyorlar ve sonuna kadar da yanlarındayız.

Gabon’lu Dina zulmen katledildi ne devleti ne ailesi sahip çıktı olay kapatılmaya çalışıldı fakat biz ona yapılan haksızlığı buradan her hafta duyurmaya devam ediyoruz.

Yusuf Bilge Tunç zulmen kaçırıldı, kaybedildi ve yıllardır maalesef ki nerede olduğu bilinmiyor, ne ölüsü var ne dirisi var, 3.5 yıl oldu 4 yıla ilerliyor, korkunç bir olay kabul edilecek bir olay değil, biz kesinlikle kabul etmiyoruz.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan gördüğünüz gibi kaçırıldıktan sonra cezaevinde ortaya çıkan insanlar, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıktıktan sonra cezaevine konuldu, onlar da zorla kaçırılıp kaybedildiklerini defalarca açıkladılar. Kendileri yaşıyor ama Yusuf Bilge Tunç maalesef yaşamıyor bu da bizim kabul edebileceğimiz bir hadise değil.

Koray Vural 19 gün boyunca “nerede” diye burada sorduğumuz kişiydi. Daha sonra MİT resmi açıklama yaparak “Biz yurt dışından kaçırdık getirdik.” Diye açıklama yaptı ve cezaevine konuldu bu kişi de.

Gülistan Doku 2.5 yılı aştı, halen ne ölüsü var ne dirisi. Zorla kaçırılıp kaybedildi mi yoksa intihar mı etti ne oldu hiç belli değil!  En azından cenazesine kemiklerine ulaşmak istiyor annesi, kardeşleri ama maalesef bu konuda şu anda tek bir adım atılmıyor.

Hürmüz Diril, eşi ile beraber kaçırıldıktan sonra eşinin cenazesi bulunduktan sonra kendisi hakkında tek bir haber alınamayan kişi. Hürmüz Diril’in bir an evvel bulunması gerektiğini tekrar söylüyoruz, ağır bir hak ihlali olduğu için her hafta bunu tekrarlıyoruz.

Yorumlar