18 Mayıs 2023

Değerli halkımız sizlerle yeni dönemde tekrardan beraberiz. 28. Dönem’de TBMM’deki ilk basın toplantımı düzenliyorum. Sizlere layık olmaya çalışacağız. Büyük bir emekle, gayretle çalıştık, uğraştık, sahada koşturduk, seçim çalışmaları yaptık ve çetin bir seçim mücadelesi sonrası birçok engellemeye rağmen Kocaeli’den 1. Sıra Milletvekili Adayı olarak seçimde milletvekili olarak seçildim. Kocaeli’nin Yeşil Sol Parti milletvekili olarak karşınızdayım, halen mazbatamızı almadık ama Yüksek Seçim Kurulu’na Ak Parti’nin yaptığı itiraz reddedildi ve önümüzdeki günlerde de mazbatamızı alacağız.

Biz mazbatamızı almadan 27. Dönem Milletvekilliği sonrasında yeni döneme yine Meclis’te hazırlanıyoruz. Hiçbir ara vermiyoruz, daha mazbatamızı almadık, bir şeye bakmıyoruz demiyoruz, biz yine sizlerin vekili olarak işimizi yapmaya çalışıyoruz. 27. Dönem’de 5 yıllık bir süreç içinde önemli bir hizmet yürüttük ve yeni dönemde de inşallah daha fazlasını yapacağız, elimizden gelen tüm gayretle, heyecanla, aşkla, şevkle büyük bir azim ile bunu gerçekleştireceğiz inşallah. Bunu sağlamak sizlerin dualarınız ile olacak. Biz sizlerin dualarınıza, desteklerinize çok muhtacız, onlarla yürüyoruz, sizlerin duaları, sevgisi bizim için çok önemli bunu bilin. Biz sizin için varız, sizler için seçildik ve sizlere hizmet için varız. Bu büyük görevi bu, onurlu görevi bizlere bahşettiniz, hakkını vermenin çok zor olduğu bu görevi aldık ve inşallah yeni dönemde de hakkını vermeye çalışacağız. Sizlere layık olmaya çalışacağız. Millet bize vekalet vermişse bu vekalete layık olmaya çalışacağız inşallah.

Vatandaşlar yine bize çok başvurdular. Hep söylediğim gibi, 27. Dönem’de Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu çalışmadı. Neden çalışmadı? Oradaki memurlardan dolayı değil! AK Parti MHP iktidarı ve vekilleri yüzünden böyle oldu! Hele ki bir başkanı vardı evlere şenlik! İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu insan haklarını ihlal komisyonuna çevirdi! Biz bu vesile ile bildiğiniz gibi 5 yıl boyunca hak ihlallerini basın toplantılarımızda işledik ve işlemeye devam ediyoruz, canla başla halkımızın sesi olmaya gayret ediyoruz. Biz liderlerin vekili değiliz, milletin vekiliyiz ve sizlere layık olmak, vekaletinizi sağlamak ve hakkını vermek için yine Meclis’teyiz. Yine sizler ile birlikteyiz! Yine mazlumlarla birlikteyiz! Yine zalimlere karşıyız ve yine inşallah başarılar ile dolu bir 5 yıl yaşayacağız, başarılar; zulme engel olmak, mazluma yardımcı olmak ve zalimi yenmek bizim başarı kriterlerimiz bunlar. Bu işi bunun için yapıyoruz ve inşallah da hakkın rızasına nail oluruz tüm bunlar vesilesi ile.

Değerli arkadaşlar üzücü bir haber yine cezaevleri yine bir hasta mahpus ölümü, yine genç bir ölüm ve yine ihmaller! Mide kanseri teşhisi konulan 31 yaşındaki bir mahpus! Bakın şu fotoğrafta görüyorsunuz, gencecik bir mahpus Behçet Kaplan Bitlis Ahlat T Tipi Cezaevi’nde tutuluyormuş ve 15 yıl hapis cezası verilmiş, 31 yaşındaki Kaplan geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetmiş. Cezaevlerinde bir hasta mahpus daha hayatını kaybetmiş. Ne olmuş? Mide kanseri teşhisi konulmuş, tedaviye götürülmüş, 4 aydır bir şey yiyemiyormuş. Bu insanlara niye infaz erteleme vermiyorsun? Son günlerini yaşayan gencecik bir insan, son günlerini ailesinin yanında değil, hastanede yaşamış ve sonrasında toprağa verilmiş. Her gün maalesef ölümler devam ediyor, biz bunun çetelesini tutuyoruz ve açıkçası çok ağır mağduriyetler ile yürüyen bir süreç olduğunu biliyoruz. Düşünün 31 yaşında kanser hastası, daha cezaevinde ne arıyor? Yemiyor, içmiyor ve siz bu insanı hala orada tutuyorsunuz! Bu olacak bir iş değil ve sonunda da cenazesi çıkıyor! Bu seçim dönemi içinde belki bu konular çok işlenmedi, duyulmadı ama biz seçim dönemi içinde olsak bile öncesi veya sonrasında bu tür vakaları çok önemsiyoruz. Düşünün 31 yaşındaki gencecik bir insan belki cezaevi şartları ve başka bazı nedenlerden erken yaşta kanser oluyor ve tahliye bile olmadan hayatını kaybediyor! Bu konu hakkında saatlerce konuşmak gerekiyor!

Mehmet Parlak Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalıyor ve buraya naklen getirilmiş durumu biraz kötüleştiği için getirilmiş. Böbrek hastası, deprem sonrası Sincan Cezaevi’ne getirilmiş ve sağlık kuruluna girmiş “Ceza tehiri gerekmez.” Denilmiş, Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiş evraklar. Kendisini görüyorsunuz, bakın zayıflamış bir böbrek hastası, 62 kilodan 43 kiloya düşmüş, gencecik bir hasta. Çok özel bir tedavi ihtiyacı var fakat cezaevinde! Üre kreatinin değerleri çok önemli, çok yüksek değil belki ama onun sağlıklı bir yaşam sürmesi için cezaevi dışında yaşaması gerekiyor. Tahlillerine hekim olarak baktım ve sıkıntıya doğru gidecek bir tablo gördüm. Şu an çok büyük aciliyeti yok fakat bu hastanın en doğru tedavisi dışarıda nefroloji uzmanlarının ciddi takibi ile yapılabilecek. Cezaevinde diyetine maalesef uyamıyormuş çünkü soğuk gelen yemeklerden dolayı normal yemeklere geçmiş ve alması gereken besinleri tatminkar ölçüde alamadığını bir hekim olarak anlıyorum. Bu üzücü bir durum ve bir an evvel tahliye edilmesi gerektiğinin de burada altını çizmiş oluyorum.

“Bağkur 7200 gün prim eşitliği acele bir şekilde bütün küçük işletmeleri kapsayacak şekilde çıkmalı.” diyor küçük esnaf. Küçük esnafın sesi oluyoruz, onlarca böyle mesaj alıyoruz. Bağkur 7200 gün prim eşitliği acele bir şekilde çıkmalı diye bakanlığa sesleniyoruz!

Van Bahçesaray’dan bir başvuru gelmiş. Hasan Çakır: “300 yıldan beri atalarımızdan bize naklen gelen yayla arazimizi kullanıyoruz fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baş danışmanı Gülşen Orhan’ın akrabaları var Adnan Orhan, Antika Orhan, Aynur Orhan Emin Orhan, Nahide Orhan ve Erol Orhan üzerine yasaya aykırı bir şekilde tapulaştırmışlar. Biz diyoruz ki: “Burası bizim.” Onlar: “Gidin mahkemeden alın.” Diyorlar. Yaylanın bize ait olduğuna dair onların imzalamış oldukları tutanakları da gösteriyoruz fakat yaylamıza gitmemize jandarma izin vermiyor. 1500 küçükbaş hayvanımız var çok mağduruz gereğinin yapılmasını arz ediyoruz.” diyor. Bu vatandaşın yaylasının Cumhurbaşkanı baş danışmanı tarafından gasp edilmesi ile ilgili bir durum var mı yok mu? Sayın Gülşen Orhan Cumhurbaşkanı makamı buna bir cevap versin! Vatandaşın ciddi iddiaları var. “300 yıldan beri atalarımız kullanıyor ve 65 yıl önceden yaylalarımızın tapu senedi var.” diyor.

Suat Sarı şu an Afyonkarahisar 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kalıyormuş ve denetimli serbestlik verilmiyor. Cezaevlerinde denetimli serbestliği verilmemek için bir bakanlık kararı olduğu apaçık ortada! Denetimli serbestliği gelenlere denetimli serbestliği vermemek için kırk takla atan bir bakanlık ve cezaevi müdürleri var. Denetimli tarihine 3 hafta kala İnfaz Hakimliğine yazdığı, denetimlisinin uygulanmasına dair dilekçe gönderilmeden ortadan kaybolmuş. Yanlış duymuyorsunuz, dilekçe ortadan kayboluyor, dilekçe buharlaşmaları idarenin bu dilekçeyi görmek istemediği zamanlarda oluyor bunu biz başka zamanlarda da görüyoruz. “İnfaz hakimliğine yazdığım dilekçe ile Cezaevinden samimiyetin tasdiki gibi bir şey istendi. Cezaevi, İnfaz hakimliğine henüz cevap vermedi. Eşim 4 Mayıs’ta hastaneye sevk edilmiş ve asendan aorta genişleme varmış. Tahlil sonuçlarına doktor bakamadan cezaevine getirilmiş. Ağır hastalara bile merhamet göstermeyen bu insanlardan ne bekleyebiliriz bilmiyorum.” diyor vatandaş! Bakın denetimli serbestliği verilmiyor, dilekçeler alınmıyor, hastayken doğru düzgün bir tedavi yapılmıyor ve “ağır hastalara merhamet göstermeyenin bize merhamet göstereceğini düşünmüyorum diyen mahkum yakınları var!”

Ayhan Polat Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta ve Partimiz Hakkari Yüksekova İl Genel Meclis Üyeliği ve İl Encümenliği yapmış olduğu süreçte 2017 Nisan ayında tutuklanmış, 4 yıl hükümsüz yargılanmış bu arada kalp sıkıntıları geçirmiş, anjiyo olmuş ve gerekli önlemler alınmazsa yaşı nedeniyle kronikleşecek ve organ yetmezlikleri olacak denilmiş! Halen tahliye olmamış, en temel hakkı verilmemiş ve sağlık hakkı ile ilgili ciddi problemler yaşıyor bu kişi şu anda.

Almanya’dan bir başvuru var. Almanya’nın Berlin şehrinde bir açlık grevi direnişi var ve orada Eda Deniz Haydaroğlu 62 gündür devam ediyormuş, Ilgın Güler de açlık grevine başladığını söylemiş. Almanya’nın Berlin şehrinde Eda Deniz Haydaroğlu 22 yaşında ve 52 kilodan 42 kiloya düşmüş. Berlin Adalet Bakanlığı önünde bir açlık grevi çadırında direniyorlar. İstekleri; Almanya’daki 129 B yasasına dikkat çekmek isteniyormuş çünkü bu yasadan dolayı mahkum olan insanlar var Almanya’da Türk vatandaşları. 11 aydır tutsak olan Devrimci ve Gazeteci Özgül Emre, Grup Yorum Üyesi İhsan Cibelikn, Anti-Faşist ve Grup Yorum gönüllüsü olan Serkan Küpeli ve Hasan Unutan’ın tutuksuz yargılanmasını talep ederek bu açlık grevine başlamışlar ve suçlamalar da bize gönderildiği kadarıyla yasalar çerçevesinde yapılmış işler, legal kriterler illegal gösterilmiş. Yasal ve izni alınmış eylemlere katılma, Grup Yorum konseri düzenlemek, Grup Yorum üyelerinin nişan yüzüklerini takmak, Aile, Gençlik ve Çocuk tatil kamplarına katılmak gibi suçlamalar varmış. İstekler nedir? Özgül Emre, İhsan Cibelik, Serkan Küpeli Ve Hasan Unutan tutuksuz yargılansın diyorlar ve ayrıca Facebook paylaşımları ve dijital deliller suç delili olarak mahkemelerde kullanılmasın çünkü hükümlü bile değilken Özgül Emre’nin profil resmini kullandın diyerek Hasan Unutan cezalandırılmış! Düşünün hükümlü bile değilken onun fotoğrafını kullanan kişi cezalandırılmış. Almanya’da da hukuksuzluklar var, Türkiye’de varken Almanya’da da var ve Alman makamlarının da bununla ilgili bir açıklama yapması gerekiyor. Almanya Anayasayı Koruma Örgütü’nün Raporları’nı kabul etmiyor açlık grevi direnişçileri çünkü bu raporlar Naziler tarafından kurulmuş bir örgüttür diyorlar ve demokratlar, devrimciler ve anti faşistler hakkında hazırladıkları dosyaların geçerliliği yoktur diyorlar! Bir de Almanya Federal Savcısı Peter Frank, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüş, bir savcının, bir devlet başkanı ile görüşmesinin çok garip olduğunu söylüyor ve neden onur madalyası aldığını soruyorlar ve iki devlet arasında böyle bir anlaşma konusunda soru işaretleri olduğunu bize başvuran kişiler diyorlar! Tüm antı-faşist ve devrimci tutsaklar serbest bırakılsın! Açlık grevi direnişi hafta içi her gün saat 11.00-18.00 arası Berlin Adalet Bakanlığı’nın önünde devam ediyormuş!

Ülkede inanılmaz işlere imza atanlar değil bu inanılmaz işlere imza atanları eleştirenler yargılanıyor! Bir başvuruda; Cemil Çiçek yeni sosyal medya sansürü çıkmıştı 7-8 ay önce halkı yanıltıcı bilgiyi sırf korku ve endişe oluşturmak için alenen yaymak diye bir suç diyor bu yasadaki anılan suç. “O suçtan ilk dava açılan kişi benim.” diyor Cemil Çiçek. Deprem anında enkazdan çocuk sesi gelmesine rağmen “Valinin talimatı var” diyerek AFAD görevlileri enkazı terk edip gittiği videoyu paylaşmış. “İddianameyi yazan savcı AKP sözcüsü gibi yazmış resmen. Devlet, stk’lar, sivil toplum maddi manevi elinden geleni yaptı diye yazmış. Sanki bu kurumların sözcüsü gibi yazmış savcı! Savcı senin işin bu mudur? O kurumların sözcülüğünü yapmak mı? Vatandaş bir konuda iddia ediyor, burada önemli olan vatandaşın ifade özgürlüğüdür. Savcı birileri adına avukatlığa soyunmuş! Senin işin savcılık Allah aşkına, savcılığına bak! Diyor ki başvurucu Cemil Çiçek: “Benim videomu yalanlayan tek bir şey yok. Video ortada. Halbuki Kızılay Başkanı barbunya sattı afet anında!” Afet anında barbunya satmış! “AFAD çoğu yere geç kaldı. Görevi kötüye kullanan AFAD Kızılay Başkanı hakkında ilk suç duyurusunda bulunan kişiyim Türkiye’de ama dava bana açıldı.” diyor! Düşünün en sonunda baskılar sonucu Kızılay Başkanı Kerem Kınık bile istifa etmiş ama AFAD’ı eleştiren vatandaş hakkında dava açılmış! Bakın Türkiye’nin afet hali bu! Gerçek afet bu işte! Hukuksuzluk gerçekten asıl afet hali oluşturuyor! “3 yıl hapiste yargılanacağım.” diyor gerçekten çok ilginç  ve çarpıcı bir olay! Gazetecilere de buradan duyurmuş olalım!

KPSS deprem bölgesinde niye ertelenmiyor? “Biz sallanmaya devam ederken KPSS’ye girin diyorlar! Biz canımız ile uğraşıyoruz, büyük bir felaket yaşadık, biz yaşamak için mücadele ederken geleceğimiz için önemli olan sınavımıza nasıl hazırlanıp akranlarımız ile yarışacağız?” diye soruyorlar! “Atanamayan öğretmenler, ücretli yapanlar, fahri kuran kursu çalışanları ve KPSS’ye hazırlanan ya da daha doğrusu hazırlanmaya çalışanlar için nerede adalet!” diyorlar! “ Biz yorulduk bittik tükendik hala bizi anlamıyor musunuz? İlla hepimiz mezara mi girelim? Ne istiyorsunuz daha ne olsun bize sahip çıkmanız için?” diye soruyorlar! “Gelin soframıza gelin evimize gelin buradaki gencecik insanların gözlerine bakın görecek misiniz ışıltıyı yaşama sevincini?” diye soruyorlar! “İnsanlar intihar etmeyi düşünüyor insanlar yurt dışına gitmeyi düşünüyor insanlar iyi durumda değiller burada yaşam kalmadı. Siz bize KPSS’ye girin diyorsunuz.” diyorlar! “Bize sahip çıkın bizi devletin şefkatli kollarıyla buluşturun.” Diye vatandaşın çağrısını Meclis’ten yükseltiyoruz!

Zulümat Bakanı duysun! Kaç defa söylüyorum! O Urfa’da seçim çalışmalarında vekil olmak için uğraşırken Edirne Kapalı Cezaevi’nde kadınlara çıplak arama uygulanıyordu! Tabi hiç umurlarında değil! Kadınların hapsedilmesi, üstüne namusu ile onuruyla, hayası ile oynanmasını sen kabul ediyor musun Sn. Bekir Bozdağ? Zulümat Bakanısın! Sana başka bir isim vermiyorum, tüm Türkiye bunu benimsedi biliyor musun? Kocaeli’de de söyledim, öyle bir Adalet Bakanı demeyin, kendileri Zulümat Bakanıdır! Yanlış bir kavram kullanmayın, adalet ile zerre kadar alakası olmayan bir kişiye adalet bakanı denilmez zulümat bakanı denir! Onun yönetimindeki cezaevlerinde kadınlara çıplak arama uygulanıyor Edirne Cezaevi’nde! Yalan mı? Git sor bakalım! Bu hayasızca işlemler niye yapılıyor diye tekrar soruyorum! Çıplak aramayı gündeme getirdiğimiz için bizi cezaevine attınız ama çıktık o cezaevinden yılmadık hukuksuzluğuna yenilmedik, çıktık ve bu ihlalleri yeni dönemde de duyuruyoruz ve sizleri mahcup etmeye bu hukuksuzluğu bitirmeye de azimliyiz, sonuna kadar bu hayasızlıklara son verin diyoruz Zulümat Bakanı ve ekibine!

Aydın Yanak birevim gayrimenkul şirketinden son derece şikayetçi. Burada da çok ciddi bir iddia var, bu bir iddia. Bu firma halkı kandırdığı yönünde bir şikayet var ve bunu örtbas etmek için de bazı Ak Parti’li milletvekillerine madalya veriyor ve bu kişiler üzerinden kendilerinin suçlanmasını engellemeye çalışıyorlar diyor ve “Lütfen sesimizi duyurun tüm cihana çocukların rızkını çaldırmayalım böyle şirketlere.” Diyor Birevim şirketinin bir açıklama yapması lazım, ciddi iddialar var ben kesin doğru demiyorum ama birtakım mağduriyetler yaşatıp ardından Ak Parti vekilleri ile birlikte olup onları taltif etme veya payelendirme sonrasında bu hatalarınızı örtbas etme yönüne mi gidiyorsunuz diye onlara soruyorum!

Avukat Mehmet Emre Kalaycı Kocaeli’de görme engelli bir avukat. Kocaeli İzmit Yürüyüş Yolunda yola inen engellilere ait alanlar oldukça dik bir şekilde iniyor ve Avukat arkadaşımız da bu dik arabaların geçtiği caddeye inen rampadan düşmüş! Neredeyse düşüp arabalar onu çiğneyecekken bir kişi tutmuş onu bana videosunu da gönderdi, Avukat bey çok mağdur olmuş ve büyük zorluk yaşıyor. Biz o zaman da seslendik halen değiştirilmedi mi bilmiyorum! Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne tekrar sesleniyorum, Sn. Tahir Büyükakın’a tekrar sesleniyorum bu engelli rampaları çok dik. Bunu lütfen düzeltin. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne başvurmuşlar çözüm alamamışlar, “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde kurulan erişilebilirlik denetleme kuruluna da başvuru yaptık.” Buradan da cevap alamamışlar! Düşünün hem engelli bir insan hem orada mağduriyet yaşıyor düşmüş, bir sürü olay yaşamış, bir sürü sıkıntı yaşamış, her yere başvuruyor cevap yok! Bu ne biçim belediyedir bu nasıl bakanlıktır! 2 kuruma da soruyorum! Vatandaş bu ya Allah aşkına engelli bir avukat arkadaşımız, görme engelli olmasına rağmen zor şartlarda bu görevini yapan bir arkadaşımız!

“Taşeronlar çok zor durumda.” Diye başvuru yapılmış! “Özel bir şirkette çalışan özel güvenlik görevlisiyim. Hiçbir sosyal hakka sahip değiliz! Taşeronluk başlı başına bu halkın başının belası olmuş vaziyette.” Diyor bir taşeron işçi! Taşeronluğa karşıyız arkadaşlar, bu iktidar taşeronluğu arttırdı ve patronları zengin etti! Biz bu sisteme karşıyız, taşeron işçilerin feryadının yanındayız ve onların sesiyiz!

Erkan Kalem, Beşikdüzü T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalıyor ve Yargıtay onaylamadan eşi tekrar tutuklanmış başvurucunun. 1 ay sonra yatarı bitiyor ama Yargıtay hala karar vermemiş! Yargıtay neredesin? Adamın yatarı bitiyor hala karar vermemişsin el insaf! Nasıl ağır kanlı bir kurumsun Yargıtay? Onun bunun hakkında yalan yanlış kararlar vermeyi çok iyi biliyorsunuz bari zamanında bir karar verin! Erkan Kalem Beşikdüzü Cezaevi’nde yatarı bitiyor, bu konuya bakın biz bu konu ile ilgili soru önergemizi de gönderiyoruz yoksa sizi mahcup etmeye devam edeceğiz!

Yusuf Kılıç, İzmir Buca 29 Ekim Mahallesi Cami imamı bakın ne yaşanmış! AK Parti’li görevliler gelmişler; “İmam efendi bizim tarafı tut.” demişler! Kendisine AK Parti Buca İlçe Başkan Yardımcısı olarak tanıtan bir kişi gelmiş ve “Camide cemaati topla propagandamızı yap.” demiş! Bütün bunlardan sonra imam bunu yapmayınca hakkında soruşturma başlatılmış, cemaatten bazı kişiler tarafından da tehdit ediliyor şu hale bakın ya! Camiler iktidarın daireleri olmuş! “Bizim propagandamızı yapacaksın imam efendi!” sen kimsin? “Ben burada kamu görevi yapıyorum vatandaşa hizmet ediyorum, senin memurun değilim ki burada devletin memuruyum ve dolayısıyla milletin memuruyum, milletin emrindeyim, senin partinin emir eri değilim ki.” Bu skandal bir olay ve aslında Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla camilerin nasıl iktidar tasallutu altında tutulduğu da apaçık ortada! “Benim partinin reklamı yapacaksın seçim öncesinde.” Allah bilir çoğunu böyle ikna etmiştir, “İşten atılırım.” Korkusuyla imamlar bu propagandayı yapmış olabilir ama sağ olsun Yusuf Kılıç hocadan Allah razı olsun dünya menfaatine boyun eğmemiş “Kardeşim burası cami, burası siyasi propaganda yeri mi? “ demiş hakkında soruşturma açılmış. Hocamızın yanındayız ve konuyu, süreci takip edeceğiz! Hocam Allah razı olsun senden! İnsanlardan değil, haktan korktuğun için!

Bir vatandaşımız başvurmuş diyor ki: “Benim bir teklifim var. Karadeniz’de ha bire yollar yapılıyor, İstanbul’dan Artvin’e kadar kara hava yoluna mecburuz. Bir de denizden yol yapın. Karadeniz’li aklı bir başkadır. Ben de destekliyorum bunu, illa karadan gitmek zorunda mıyız kardeşim? Bir de deniz yoluyla İstanbul Artvin olsun niye yok bunu da toplu taşıma noktasında ben de doğru buluyorum, bu da denenebilir belki kazaları engelleyebilecek bir ulaşım metodu. Kara ve hava yolundan rant elde edilenler belki buna engellemek isteyebilir fakat bu bence de iyi bir fikir.

“Düzce T tipi kapalı cezaevinde bulunan kardeşim Sinan Tutmaz hasta bir mahpus bileği kopuk yüz felci geçirmiş kulak zarı patlak hiper tansiyonu var.” 20 günlük tek başına hücre cezası verilmiş. Böylesine hasta bir mahpusa bir hücre cezası insafsızca bir ceza!

Diş hekimi arkadaşlarımız bize başvurmuşlar. Diş hekimliğini kazanmak kolay değil, tıp fakültesi gibi neredeyse puanları var. Başarılı, zeki öğrencilerimiz kazanıyor ama çok zor durumdalar! Diyorlar ki: “Özelde asgari ücretle hatta daha da altında bir ücretle çalışıyoruz.” Diş hekimi bunlar ya! “Ömrümüzden verdik ülkenin en başarılı beyinleri olarak sınavı kazandık 5 yıllık eğitim, binlerce lira üniversite masrafı, bunların karşılığı bu olmamalı! Hekim arkadaşların psikolojileri altüst olmuş durumda. Bunun yanı sıra 2 yıllık ağız ve diş sağlığı teknikerliği bölümü mezunları merdiven altı klinik açıp hasta bakıyorlar.” Diş hekimleri başkasının yanında asgari ücretin altında çalışıyor, başkası da yasa dışı merdiven altı kurumlar açıyor! Devlet kurumlarında hızlı bir diş hekimliği muayenesi yapılıyor, kadro açılsın deniliyor. “Biz sefil şartlarda çalışmayalım, devlete geçelim, lütfen kadrolar açılsın devletteki diş hekimliği hizmeti zayıf olduğu için gelenek olarak herkes özele gidiyor! Bu neden böyle? Lütfen devletteki diş hekimliği hizmeti arttırılmalı ve bunun için diş hekimleri takviyesi yapılmalı buradan Sağlık Bakanı Sn. Fahrettin Koca’ya sesleniyorum!

“Ben Gülnur Fatıma Altan 2019 yılında maddi durumum sıkışık olduğu için Opel marka arabamı sattım” bir kişi ile bir alışverişe girmiş ve bu kişi tarafından dolandırıldığını iddia ediyor. “Dolandırıcının resmini Facebook gibi mecralarda paylaşmak istedim yüzlerce kişiyi dolandıran bu kişinin fotoğrafını paylaşmak kişilik haklarına tecavüzmüş, o bizim malımızı gasp ederken kişi hakkına tecavüz olmuyor da bizim onu sosyal medyada paylaşmamız mı kişi hakları ihlaline neden oluyor!” diyor, bu kendi ifadesi, benim ifadem değil vatandaş feryat ediyor. Dolandırıcıların ortalıkta dolaştığı bir ülkeyiz! Bir şekilde buna müdahil olmak istediğiniz zaman dolandırıcıyı değil sizi tutuyorlar! Böyle garip bir durum var! “Hırsızları ifşa etmek yasak, hakkımızı almak istemek yıllarca sürüyor ve bedelinden çok çok düşük.” diyor! Bu kardeşimizin de hakkı, hukuku teslimi noktasında bir çalışma yapılmalı, ilgili yerlere bunu da iletiyoruz Gülnur Fatıma Altan’ın hakkını teslim edin, dolandırıcıların da önünün kesilmesi gerekiyor!

“KPSS’den 78 aldım mezunların atanmasının önceliğini istiyorum, Önlisans insan kaynakları mezunuyum, yaş sorunu var. biz önce mezunların atanmasının önceliğini istiyoruz.” diyor bir kardeşimiz!

Özel sektör öğretmenleri deprem bölgesinden bize başvurmuşlar ve “Özel sektörde durumumuz çok kötü, burada zaten deprem mağduriyetleri yaşıyoruz, en azından deprem bölgesine özel bir tahsis yapılsın Milli Eğitim Bakanlığı’nda bize istihdam sağlansın.” Diyor öğretmen arkadaşlarımız. “Bu öncesinde de yapıldı OHAL kapsamında atamamız yapılabilir,  sınav öğrencisi değiliz, depremlerde yazmakla bitmeyecek kadar çok şey kaybettik, sizden bu acılı günlerde öğretmenlerin sahipsiz olmadığını göstermenizi istiyoruz. Ailelerimiz ile birlikte 50 bin kişiyiz.” diyor ve biz de onların sesini Meclis’ten yükseltiyoruz!

Süleyman Turan bize daha önceden de başvurmuştu. A101 marketten haksız yere çıkartıldığını belirtmişti. 46 koduyla çıkarılmış ve “Biz bu kararı SGK’ya götürüp kod değişikliği talep ettik ama SGK’daki memur; “Kod değişikliği için mahkeme kararında bunun açık bir şekilde yazılması gerektiğini, metni yorumlayıp kod değiştiremeyeceğini.” söyledi ve SGK’ya başvurup isteğimizin reddedilmesini istedik.” Diyor. “Fakat istediğimizin reddedilme dilekçemiz 21 Ekim 2022’de verilmiş ve düşünün tam 7 ay olmuş bu dilekçeye ret cevabı verilmemiş. Bakın komedi bir durum var ortada. Olumlu cevap peşinde değiller “Olumsuz cevap verin. Tamam bir şey demiyoruz ama cevap verin.” diyor. Vatandaşının 7 aydır devlet dairesinden cevap alamadığı bir ülkeden bahsediyoruz Allah aşkına! Şu bakanlığın haline bak! Sayın Bakan siz bu devlet dairesi ile hiç ilgilenmiyor musunuz? Bakın A101’de zaten haksızlığa uğramışlar, vatandaş 7 aydır uğraşıyor bir işe giremiyor, yazık günah ya! Bu kadar mı sahipsiz vatandaş? Bakanlık bu kadar mı umursamaz? “Kod değişikliği davası açamıyoruz ret kararı alamadığımız için.” Diyor! “Yerel bir markette şu anda ancak çalışıyorum ama kurumsal bir firmaya kod nedeniyle başvuramıyoruz. SGK 7 aydır dilekçemize cevap vermediği beklettiği için mağduruz.” Sayın Bakan’a da buradan seslenelim! Bu konuyu inceleyin, vatandaşın adı Süleyman Turan başvuruyu incelemenizi istiyorum, konunun takipçisi olacağız, soru önergemizi verdik.

İstanbul Beykent Üniversitesinde okuyan öğrenciler başvurdu. “Okulumuz Dönem başından beri online ders ile bize eğitim verdiler ve online eğitim aldığımız dersin sınavını yüz yüze vermemiz için bizi davet ediyoruz. Bir sürü mağduriyet yaşayacağız, başka yerlerde çalışıyoruz, çalışmayı bırakıp oraya geleceğiz masraf yapacağız. Online verdiğiniz eğitimin sınavını da online yapın.” Diyor bu öğrenci arkadaşlarımız.

“Serkan Bebek Tüm öğretmenler birliği Sendikası Muş temsilcisiyim. Bulanık İlçe Mili Eğitim’de çok işler dönüyor, son 5 yıldır bakanlık müfettişlerinin yolsuzluk için soruşturma açtığı bir yer ve 3 soruşturma geçirdi. İktidara yakın olmamam nedeniyle onlar da bu soruşturma geçirenler beni sürgün etti.” Böyle ciddi bir iddia var, böyle bir mobbing ve sürgün yaşanıyor mu bunu da Milli Eğitim Bakanlığı’na soruyoruz! Lütfen bu konuyu araştırın Sayın Bakan!

2017 Mayıs ayında kaçırılan bir kişi var, o zamandan beri söylüyoruz İsmet Özçelik, kaçırıldı ve bunu örtbas ettiniz. Denizli T tipi Cezaevi’nde kalıyor, 29 Kasım 2022 tarihinde denetimli serbestliği gelmiş onu da vermemişler! İnsanlar kaçırılıyor, cezaevine atılıyor, denetimli serbestliği geldiği zaman tahliyesinden 6 gün önce soruşturma açılıyor ki denetimli serbestlik almasın! Bu sadece bu kişi de değil ki herkese yapılıyor çünkü Zulümat Bakanı’nın emri anlaşılan bu çünkü besbelli sadece 1-2 cezaevinde değil onlarca cezaevinde bu işler dönüyor! Zamanında denetimli serbestliğin verilmemesi için özel bir muamele var, bu bir devlet kararı ve bu yüzden Zulümat Bakanlığı diyoruz, o Zulümat Bakanlığı’nın zulüm işlerini yapan cezaevi müdürleri var! İtiraz etmişler “Sonuç alamadık.” Diyor, yakını diyor ki: “5 aydır babamı yatarı bitmesine rağmen esir tutmaya devam ediyorlar. Daha önce gündeme getirmiştiniz, tekrar babamın sesi olur musunuz?” sesi olduk, biz mağdurun kimliğine, adresine bakmayız ve bu bir muktedir zulmü varsa bunu gündem ederiz değerli kardeşlerim!

 Önemli hak ihlalleri var, bunları gündeme getirmeye devam ediyoruz! Az evvel bahsetmiştik, Ak Parti Kocaeli’de %48’den %39’a düştü! 9 puan kaybetti! Ağır bir yenilgi aldı, %55’lik milletvekili oranı temsiliyetinden %40’a düştü! Halktan ağır bir ders aldı fakat aklı başına gelmemiş! Yine demokrasiyi çiğneyerek halkın derdi, hakkı, iradeyi gasp etmeye çalışıyor. Koşturmuşlar Yüksek Seçim Kurulu’na, benim hakkımda “Zamanında mahkum oldu Yargıtay cezası onadı.” diye vekilliğimin düşürülmesi yönünde bir başvuru yapmışlar! Peki bu başvuruya Yüksek Seçim Kurulu ne demiş? Diyeceği belli arkadaşlar! Anayasa Mahkemesi’nin kararı olduğundan habersiz, bir avukat başvuruyu yapmış! Böyle insanlar avukat oluyor arkadaşlar! Sen bir dön bak Anayasa Mahkemesi’nin kararını görmüyor musun? Ben Yargıtay’ın hukuksuz kararından sonra Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile Meclis’e dönmüşüm, milletvekilliğine devam etmişim, tekrar milletvekili olmuşum. Senin dünyadan haberin yok mu Sayın Avukat? İtiraza yetkili seni tutmuşlar bir de kendinden haberin yok ya! Senin kendinden haberin yok kalkmışsın itiraza yetkili avukat olmuşsun! Yüksek Seçim Kurulu da gereken dersi vermiş, hazımsızlık içinde yaşıyor Kocaeli AK Parti İl Yönetimi ve AK Parti Genel Merkezi, biz de onlara hazımsızlığı gidermek için soda gönderiyoruz, birer koli soda ile hazımsızlıkları gitsin, başka türlü bu hastalık tedavi olmuyor! Hazımsızlık çekiyor arkadaşlar! Ne yapalım? Bir türlü hazmedemiyorlar benim milletvekili olmamı Kocaeli’den ve kıvranıyorlar! Biz de onların hazmetmeleri için gereken çalışmaları yapıyoruz. Halkın iradesine karşı çıkarsanız gülünç duruma düşersiniz arkadaşlar! Halka karşı çıkmayın! Zalimler yenilir halk kazanır diyoruz, hak kazanır! Bunları hiç unutmayın, kulağınıza küpe olsun! İkide bir 5 yıldır Meclis’te “Gazi Meclis” deyip durdunuz ey AK Parti yetkilileri! Gazi Meclis’e seçilen milletvekillerinin ayağını kaydırmaya çalışıyorsunuz hiç utanmıyor musunuz? Yüzünüz kızarmıyor mu? 27. Dönem’de benim milletvekilliğimi bitirmeye çalıştınız, cezaevine attırdınız, hiç utanmadınız 28. Dönem’de de milletvekilliğime başlatmamak istiyorsunuz! Allah size akıl fikir versin! Hakla, halkla mücadele etmeyin! Yeter artık! Aldınız boyunuzun ölçüsünü %42’den %35’e düştü oylarınız, bak eriyorsunuz, zayıflıyorsunuz, halk size artık oy vermiyor ne yapacağını bilmeyerek böyle birtakım kumpaslarla milletvekilliği gasp etmeye çalışıyorsunuz!

Geçtiğimiz günlerde bu anne, Hilal Keser şu haliyle 2 aylık bebeği ile tutuklanmıştı ve büyük bir baskı yaptık, bu zulümden vazgeçildi, sosyal medyanın gücünü lütfen unutmayın, idari veya yargı kurumları böyle zulümlere imza atabilir ama biz de halkız ve bu zulümleri kabul etmiyoruz, hak da kabul etmiyor! Bu hanım daha sonra cezaevinden çıktı ve biz bu konudaki direnişimizde başarılı olduk! İdarenin ve yargının muktedirlerin elinde olduğu bir yerde halkın sosyal medyadan gayret etmesinden başka bir yol yoktur değerli arkadaşlar!

Maalesef ki halledemediğimiz bazı hususlar da var! İşte onları da üzüntüyle size anlatacağım! Merve Çiçek cezaevinde! Çocuk anneden ayrı, babanın yanında! Çocuk zaten uzun yıllar boyunca, 7 yıla yakındır babasından ayrı yaşıyordu ve annesinden başka kimseyi tanımıyordu, babasını yabancılıyordu. Babası çıktıktan kısa bir süre sonra da bu sefer anneyi tutuklamışlar, çocuk annesiz belki çok benimseyemediği babası ile beraber büyük dramlar yaşatıyorlar insanlara! Tutuksuz yargılanabilir bu kadın! Bakın kesinleşmiş bir hükmü yok, tutuksuz yargılanabilir ama zalimlikte de sınır yok! Bu aileye de böyle bir dram yaşatıyorlar! Şu çocuğun haline baktığımız zaman vücut diliyle zaten kalbinde, gönlünde ne yaşadığını size anlatıyor, maalesef ki bir aile dramının fotoğrafı bu!

Maalesef bir başka aile dramı da burada! Kucağında bir bebek olan bir anneyi görüyorsunuz, Şadinaz Yaşa Yılmaz da 2 gün önce hakkında kesinleşmiş bir karar olmadığı, onaylanmadığı halde yerel mahkemenin kararıyla tutukladılar! Yargıtay’a kadar tutuksuz olarak bekleyebilirdi Yargıtay belki onamayacak, o anne boş yere 10 aylık bebeği ile, süt kokan bebeği ile cezaevinde 2 gündür! Gerçekten isyan etmemek mümkün değil! Bu nasıl bir zalimlik! Vicdansızlık! İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi bu kararı vermiş, zaten sık sık bu kararlar vermekle meşgul bir hakim ve inanılmaz bir şekilde Şadinaz Yaşa Yılmaz Bakırköy Cezaevi’nde 10 aylık bebek cezaevinde! 10 aylık bebek annesi cezaevinde! Çok zorluklar yaşıyor ve cezaevine çocuk götürülürken çocuk çok ağlamış acaba anne cezaevine almayım mı dışarı da mı kalsın demiş fakat emziren bir anne. Bu çocuk annesinin sütünü emiyor, dışarıda kalması mümkün değil, anne ya cezaevine almasam diyor! Düşünün hakkında kesinleşmemiş bir karar olan bir anne için bunu yapıyorlar! Neymiş? Bank Asya’da hesabı varmış, oraya para yatırmış! Gerçekten artık illallah ettirdiniz insanları! Binlerce insana bu zulmü çektirdiniz, erkeklere çektirdiniz yetmedi, kadınlara çektirdiniz yetmedi, annelere çektirdiniz yetmedi, hamile kadınlara çektirdiniz yetmedi, lohusa kadınlara çektirdiniz yetmedi şimdi de bebeklere çektiriyorsunuz! Hiç utanmıyorsunuz yüzünüz kızarmıyor değil mi Zulümat Bakanı? Senin emrindeki hakimler terfi almak için bunları yapıyor, biz çok iyi biliyoruz! En iyi zalimce kararları verenler terfi ediliyorlar! Hakkaniyete uygun kararlar verenler ise maalesef sürgüne uğruyorlar. Bunun binlerce örneğini ben size anlatırım. Bu zalim kararları biz tanımıyoruz, Allah da tanımıyor, kabul etmiyor ve biz bunun peşini de bırakmayacağız! Bakın bu 10 aylık bebeğin cezaevinde olmasını kabul etmeyeceğim Zulümat Bakanı bunu bil! Dünyayı dar ederiz size! İnanın ki böyle bir şey olmaz! Sosyal medyadan da yoğun baskı yapacağım ve bunu da tüm dünyaya da duyuracağım. Bakın 10 aylık süt kokan bir bebeği cezaevinde tutuyorsunuz ya! Hakkında kesinleşmiş bir kararı olmayan bir annenin kendisi ve bebeği cezaevinde! Binlerce bebeğin cezaevlerinde olduğu bir dönemi yaşadık, zalimce, vicdansızca yaptınız ve zalimsiniz, vicdansızsınız bundan dolayı!

Son olarak her hafta mutat olarak değindiğimiz konulara geçiyoruz. Bunlar; sadece 1 hafta değinerek üstünden geçemeyeceğimiz, unutacağımız konular değil! Bunlar inanılmaz ağır hak ihlalleri oluşturan konular!

Cemal Kaşıkçı; Suudi Arabistan konsolosluğunda yok edildi, kaybedildi, öldürüldü, cesedi bile yok, buharlaştırıldı, korkunç bir cinayet işlendi apaçık ve Erdoğan Suudi Arabistan yetkilileri hakkında çok ağır cümleler söyledikten sonra da bir para işi döndü ortalıkta, daha sonra bu konudaki dosya Suudi Arabistan’a teslim edildi! Korkunç bir şey! Biz bunu unutabilir miyiz? Biz bunu kabul edebilir miyiz? Allah’tan korkun bu nasıl bir rezalettir diye tekrar tekrar soruyoruz! Bu nasıl bir anlaşmadır, bu nasıl bir üleşmedir? Bunu da her iki devlete soruyoruz!

Osman Kavala 6 yılı aşkın bir şekilde zulmen tutuklu ve inanılmaz bir şekilde mağdur edilen bir insan. Biz onun da bu zulmen tutukluluğunu kabul etmiyor ve kendisine buradan tekrar selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Bir insan hakları aktivisti, sivil toplum temsilcisi olarak gördüğü bu zulüm kabul edilemez!

Şerif Mesutoğlu haksız hukuksuz yere işlemediği bir cinayetten dolayı Muhammet Fatih Safitürk cinayetinden dolayı katil olarak nitelenip müebbet hapse mahkum edilen birisi. Bu iktidar bundan dolayı değişmeli, bu zulümler ile ilgili gizli devlet gerçekleri ortaya çıkmalı ve gerçek katiller ortaya çıkmalı, o yüzden biz yargının baskı altında tutulup kurban aradığı bugünlerde yargısal yolların bittiği bugünlerde iktidar değişmedikçe maalesef adaletin gerçekleşmeyeceğini çünkü iktidarın yargıyı boyunduruk altında tuturak suçsuz insanları kurban ettiğini tekrar söylüyoruz.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı kendisi çok değerli bir hukukçu, kendisi çok nitelikli vasıflı diğer hukukçulara defalarca seminerler düzenleyen bir hukukçu ve gayreti, samimiyeti ve bilgisi ödüllendirilmesine değil cezalandırılmasına vesile oldu, yıllardır cezaevinde o da zulmen tutuklulardan birisi, o da önemine binaen her hafta andığımız insanlardan birisi buradan kendisine de selam ve sevgilerimizi yolluyoruz.

Şenyaşar ailesinin destansı mücadelesini hep gündem ettik ve bu destansı mücadelenin kahramanı Emine Şenyaşar annenin büyük fedakar mücadelesinden dolayı onu her hafta andıklarımız arasında kattık, öylesine fedakar bir mücadele ve öylesine toplumun değer verdiği mücadele oldu ki sonunda yanında gördüğünüz Ferit Şenyaşar kardeşimiz Urfa’dan 4. Sıra Yeşil Sol Parti vekili olarak Meclis’e girdi ve Meclis’te bu haksızlıkları kınamaya devam edecek, Ferit Şenyaşar kardeşimi de buradan kutluyorum, inşallah birlikte mesai yapıp birlikte zulme engel olacağız, Emine Şenyaşar annemizin de buradan tekrar ellerini öpüyorum.

Yusuf Bilge Tunç bizim unutabileceğimiz bir isim değil çünkü zulmen 3 yıldır kaybedildi, zorla kaçırılıp kaybedildi, korkunç bir işe imza atıldı, 90’ların “Beyaz Toros” “Yeşil” devreye girdi fakat bu olay da örtbas edildi, biz bunu örtbas ettirmediğimiz için, ettirmek yönünde bir iradeye karşı çıktığımız için her hafta gündem ediyoruz! Yusuf Bilge Tunç nerede? Bu zalimce işleri kim yaptı? Nerede yaptı? Nasıl yaptı? Şunu bilin ki; bunları bir gün mutlaka ortaya çıkaracağız! Allah şahittir ben ölmeden bunlar ortaya çıkacak ve benim hayattaki en büyük taleplerimden birisi bu özellikle her hafta andığımız ihlallerin bitmesi ve bu korkunç cinayetlerdeki korkunç esrarengiz perdenin kaldırılmasıdır!

İşte bunu neden ağır bir şekilde söylüyorum? Çünkü bakın Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan zorla kaçırılıp kaybedildiler ve Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıktıktan sonra mahkemede “Biz zorla kaçırılıp kaybedildik ve işkence edildik.” Dediler, onlar canlı olarak kurtuldu fakat canlı olarak kurtulmayan Yusuf Bilge Tunç’un hakkını aramakta bizlere düştü! Ne Gökhan Türkmen’i tanırım ne Yasin Ugan’ı tanırım ne Yusuf Bilge Tunç’u ve diğerlerini tanırım ama biz insan hakları savunucusuyuz ve böyle zalimce işleri unutmayan ve bunları bitirmeye, kınamaya çalışan insanlarız!

Gülistan Doku maalesef ki ailesinin ve Dersim halkının duyarlı tüm insanlarının yıllardır unutmadığı bir isim! Ne ölüsü ne dirisi çıktı ve kaybedildi fakat onun devlet kayıtlarında artık unutulmaya yüz tuttuğu bugünlerde biz onu unutmuyoruz, her hafta onu anıyoruz, Dersim halkı bilsin yanlarındayız! Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, annesi, babası çok iyi bilsin yanlarındayız, bu acılarının Meclis’teki temsilcisi ve sesiyiz!

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril ile beraber zorla kaçırılıp kaybedilmişlerdi, Şimoni Diril’in cesedi bulundu maalesef ve Hürmüz Diril ile ilgili hiçbir şey bulunamadı! Ne ölüsü ne dirisi bulunamadı! Onunla ilgili dava devam ediyor, yakından takip ediyoruz ve bu konuda esrarengiz gelişmeler oluyor! Avukat Orhan Kemal Cengiz de aile tarafından avukatlığına son verildi. Ne oluyor? Ne bitiyor? Baskılar mı var? Onları da bilmiyoruz! Böyle garip bir olay devam ediyor! Bir derin devlet cinayeti mi? Ne oluyor? Ne bitiyor? Bunları bilmek mümkün değil! Biz olayın adli yönünü takip ediyoruz ama bizim için en önemli olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, bir insanın zorla kaçırılıp kaybedilmesi ve bu konuda hakkında yeterli inceleme yapılmaması bir insan hakları savunucusu siyasetçi olarak beni çok ilgilendiren bir durum. Bu ağır hak ihlallerinin de ağırlığı nedeniyle her hafta burada andık ve anmaya da devam edeceğiz.

28. Dönemin ilk basın toplantısını yaptık, hayırlara vesile olsun. İnşallah dualarınız ile zulmü bitirdiğimiz ve mazlumların duasını aldığımız ve adaletin sağlanmasına vesile olduğumuz bir dönemi geçiririz, hepinize iyi günler diliyorum hoşça kalın!

Yorumlar