7 Temmuz 2022

Hak ihlalleri konusunda bir basın toplantısı düzenliyorum.

İlk olarak çok önemli bir konu, insan hakları savunucuları açısından çok önemli bir konu. Onur Yaser Can tam 12 yıl sonra uğradığı çıplak arama, işkence, darp ihlalleri ile ilgili bir dava açıldı. Onur Yaser Can başarılı bir mimarlık öğrencisiydi ve bir itham dolayısıyla gözaltına alındı ama çok ağır bir muamele gördü ve çıplak arama işkence, çok kötü muameleler sonrasında büyük bir hayal kırıklığı, yıkım ve sonunda intihar etti! İfadeler değiştirildi polis tarafından, bilirkişi dahi ifadeler de değişiklik yaptı ve maalesef ki bu konuda gerçekler polis tarafından örtbas edildi. Sonra ne oldu? Onur Yaser Can intihar ettikten sonra annesi depresyona girdi, bir not bırakarak; “Adaletin gelmesini talep ediyorum.” Diyerek maalesef o da intihar etti! Ailesi bir dava sürecine girdi ve gerçekler örtbas edildi, mahkeme işkenceciler hakkında bir işlem yapmadı, en sonunda maalesef bu süreç içinde baba da hayatını kaybetti. Hayatta kalan tek kişi kız kardeşi davaları sürdürdü ve en sonunda 12 yıl sonra 5 polis hakkında dava açılabildi! Türkiye burası işte! Düşünün 3 kişi ölmüş, aradan 12 yıl geçmiş ancak işkence, çıplak arama için dava açılabiliyor! Çok üzücü bir hal ama en azından davanın açılması olumlu bir gelişme. Diyeceksiniz ki; 12 yıl geçmiş, 3 kişi ölmüş fakat en azından bir davanın açılması önemli. Çıplak arama ve işkencelerin cezalandırılması açısından takip edeceğiz. 30 Eylül’de dava İstanbul’da görülecek orada olmaya çalışacağım bu konuyu yakından takip edeceğim.

Güngör Arslan cinayeti ile ilgili de takibimiz devam ediyor! 6 Eylül günü de Kocaeli Adliyesi’nde Güngör Arslan davası duruşması görülecek, orada da olmaya çalışacağım. Şimdiden bunları duyurmuş olalım. Güngör Arslan cinayeti AKP-MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nın memleketin malını mülkünü yağma talan etme, kirli ittifakının dışa yansıyan bir cinayeti! Başka bir şey değil. Bu tür kirli ilişkileri ortaya çıkaran bir gazeteci öldürüldü. Biz de bu olayın peşini bırakmayacağız. Gerçekler tamamen ortaya çıkana kadar gayretimize devam edeceğiz!

Savcılar nerede diye soruyorum? Neden? Ya hu Sedat Peker her gün inanılmaz açıklamalar yapıyor! Bir yılı aşkın bir süredir. Bir ara ara verdi ama bugünlerde yine başladı. Deli Çavuş hesabından son yaptığı açıklama kendisi cezaevindeyken dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ı şantajla tehdit etmesi, onun kumar görüntülerini ortaya çıkaracağı yönündeki şantajıyla hem cezaevinden çıkmayı başarması, üstüne para alması ile ilgili bir iddiası. Bunu yalanlayan yok fakat bunun hakkında soruşturma açan bir savcı da yok! İş büyük bir skandal! Türkiye’de yargının, hakimlerin, savcıların geldiği nokta açısından tam bir skandal! Neredesiniz ey savcılar? El insaf! Bir kişi en ufak bir görüş beyan etse, sabaha karşı evi basılabilir, kapısı kırılır, evine girilir, gerekirse köpeklerle içeri girilir, işkence edilir, ters kelepçe vurulur, emniyete götürülüp çıplak aramaya uğrar, bir sürü işkence, eziyet yaparsınız adam diyor ki: “Ben suç işledim. Şantaj yaptım.” Diyor, neler neler söylüyor neredesiniz ey savcılar? Mesleğinize ihanet etmeyin! Savcının görevi kamu adına iddianame hazırlamaktır, buna müdahil olmaktır. Böyle şey olabilir mi ama Türkiye’nin hali maalesef ki bu! Büyük bir skandal, biz savcıları göreve çağırmaya devam edeceğiz! Böyle olmaz! Savcılar göreve gelecek ve bütün bunların hesabını verecek! Biz bunu kesinlikle kabul edemiyoruz!

Başka kabul edemediğimiz bir husus; 80 yaşındaki Makbule Özer cezaevinde. Önceden düşüp kolunu kırmış. Cezaevinde yaşlı, hasta haliyle tekrar düşmüş, önceden iyileşmiş olan kolu tekrar kırılmış. El insaf! 80 yaşındaki insanı cezaevinde kalabilir diye cezaevinde bırakıyorsunuz, o kişi düşüyor, tekrar kolunu kırıyor, büyük bir zorluk yaşıyor fakat hala vicdanlar rahat! Bu nasıl bir vicdan anlamak mümkün değil!

Hak ihlalleri maalesef devam ediyor. Bize ulaştırılan hak ihlallerini gündeme getirmeye devam edeceğiz.

Şanlıurfa Cezaevi’nden hak ihlalleri geliyor. “Kardeşim Enver Kanmaz Şanlıurfa Hilvan cezaevinde siyasi mahpus. Geçen haftaki telefon görüşmemizde dilekçelerinin alınmadığını ve cezaevi yönetiminin umurunda dahi olmadığını söylüyor.” Dilekçeyi nasıl almazsınız Şanlıurfa Hilvan Cezaevi? Enver Kanmaz dilekçe veriyor, dilekçeyi almamış gibi yapıyorsun! Ben de buna cezaevinde rastladım. 2-3 kez verdiğim dilekçeler oldu. Cezaevleri yönetiminin maalesef alışkanlığı bu, bunu kabul etmiyoruz. Buradan Hilvan Cezaevi, Adalet Bakanlığı’na soruyorum ve bu işin takipçisiyiz, soru önergesi ile de soracağız! Olumsuz da cevap verecek olsan dilekçeyi almalısın! Bunun takipçisi olacağız!

Engellilerin sorunları bitmiyor! Engelli kardeşlerimiz bize ulaşmış durumdalar! Onlardan birisi Mehmet Anuştekin diyor ki: “Benim kendim kullandığım bir engelli aracım var beş yıl boyunca satamıyoruz. Bu süre çok uzun ayrıca araç alırken maksimum 455 bin TL araç alabiliyoruz. 5 yıl yerine 2 yıl da satalım aracımızı ve bu üst limit daha da arttırılsın.” Diyor engelli kardeşimiz. Biz de bu isteği buradan Aile, Sosyal ve Politikalar Bakanlığı’na iletiyoruz. İlgili birimler bu konuda bir çalışma yapsın, engelli kardeşlerimiz zor durumda, onların hayatına bir engel de biz koymayalım!

Bir mağdur kişi de Kuzey Irak’tan bize başvurmuş. İbrahim Halil Karataş Kuzey Irak’a giderken bir yakını para vermiş. “Bana 2200 Dolar verdi telefon almam için, ben de bunu alışverişte kullandım. Para sahteymiş. Bundan dolayı yargılandım, pasaportum, kimliğim, hepsi mahkemede, çalışamıyorum, perişan durumdayım, sizden yardım istiyorum.” Bu konuda Dışişleri Bakanlığı’na duyuru yapıyoruz, Dışişleri Bakanlığı bu kişinin durumuna el atsa, bu mağduriyeti giderme noktasında adım atsa iyi olur diye düşünüyoruz!

Yozgat E Tipi Cezaevi’nde kardeşi hükümlü olarak yatan bir kişi bize başvuruyor! Yemekler kötü diyormuş kardeşi. Kantin pahalı ve su kesintileri oluyormuş! Yozgat’ta su kesintisi olmasa bile cezaevinde su kesintileri oluyormuş. Bu konu ile ilgili Yozgat Cezaevi yönetimini de uyarıyoruz. Nedir bu su kesintileri? Bize bu konuda bir açıklama yapın! Zaten sevdiklerinden uzaklar ve bütün bu ihlaller nedeniyle de psikolojileri yerle bir diyor mahpus yakını bunu da buradan iletmiş olalım.

Gündemde olan YÖK öğrenci affı ile birçok başvuru geliyor! Bir kişi diyor ki: “İTÜ Bölge Planlama Yüksek Lisans programın devam ederken tez aşamasında, süre aşımı nedeniyle 2020 yılında atıldım.” Af çıktığı zaman şu anda başka yüksek lisans çalışmasındayım. Af ile önceki ihraç edildiğim yüksek lisans tez çalışmam affa uğrasa bile aynı anda iki yüksek lisans yapılamayacağı için affın bir anlamı olmayacak. En azından bir müddet için aynı anda iki yüksek lisansın yapılabileceği. “Öncesindeki hakkı dolayısıyla bu kuralın benim için uygulanmaması noktasında  bir adım atılabilir mi?” diyor mağdur arkadaşımız. Aynı anda iki yüksek lisans uygulamasının olmaması, kabul edilmemesi böyle eskiden yüksek lisans tez çalışması yapanlar için bir engel olabiliyor bunu da yetkililere aktarmış olalım.

Bir de birçok kişi bu konuda bize başvurmuş! 2014-2015 yıllarında Burdur’da öğrenci olan 80 kişi hakkında terör örgütü propagandası diyerek soruşturma başlatılmış! Aradan 8 yıl geçmiş, 80 kişi hakkında bir soruşturma başlatılmış. Neden? Diyorlar ki: “Tahir Elçi anması, 2013 Roboski Uludere anması, Kobani basın açıklamasından dolayı Burdur Ağır Ceza Mahkemesi tarafından terör örgütü propagandasından dolayı hakkımızda dava açıldı.” Memur olarak çalışanların memuriyeti tehlikeye girdi ve bir soruşturma içindeler. Bu insanlar 375 sayılı KHK’nın geçici 35. Maddesiyle ihraç edilebilirler. Birçok kişi bize bu konuda başvurular yapmış! Görüyoruz ki 80 kişi öğrenci oldukları dönemde Burdur’da sıradan bir şekilde Roboski, Tahir Elçi, Kobani açıklamaları yapmışlar, ne demişler? Tahir Elçi ölümsüzdür demiş, soruşturma geçiriyor. Ne var bu lafta? Barışa uzanan eller kırılsın demiş. Soruşturmaya girmiş! Örgüt propagandası demişler. Barıştan korkuyorsunuz denilmiş bunu da örgüt propagandasına sokmuşlar. Roboskiyi unutma unutturma, mazluma uzanan eller kırılsın denilmiş bunu da örgüt propagandasına sokmuşlar olacak şey değil, insanlar mağdur ediliyor, mağdur ediliyor, 8 yıl önceki meseleden dolayı durup dururken iş açılmaya çalışılıyor! İfade özgürlüğünün bu kadar baskılandığı bir dönem olmamıştır.

“Eşim Ümmet Ercan, Çankırı E tipi Kapalı Cezaevi şu anda Çankırı Cezaevinde yatıyor. 8 yıl 9 ay hapis cezası verildi. 5 yıl + 7.5 aydır tutuklu. Şartlı tahliye uygulanarak 12.06.2022 ‘de tahliye bekleniyordu ancak dosyası incelenme denildi ve çıkartılmadı!” 4 çocuklu kadın, zor durumda yıprandık diyor. “Eşimin psikolojisinin iyice bozulmasından çok korkuyorum. İstanbul’da oturuyoruz. Defalarca nakil istememize rağmen kabul edilmedi. Tahliyesi de yapılmıyor. Yapılabilecek bir şey varsa yardımcı olun.” Diyor. Biz de elimizden geleni soru önergelerimizle bildiriyoruz. Bu tür tahliyesi gelenler abuk sabuk gerekçelerle cezaevinden salınmıyor. Cezaevleri ağzına kadar dolu ama böyle gerekçelerle maalesef ki şu anda bu sıkıntılar devam ediyor! Ne tahliye ediyorlar ne naklediyorlar mahpus yakınları perişan durumda.

Çok önemli bir konuyu gündeme getireceğim! Ankesör soruşturmaları adı altında, kişilerin resmi ya da online alışveriş sitelerinden T.C. Kimlik No vererek yaptıkları özel işlemler sırasında beyan ettikleri telefon numaraları otomatik olarak Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından oluşturulan ve “Analizcinin Takım Çantası (ATAÇ)” adı verilen veri havuzuna da aktarılmakta ve kişilerin şahsi verileri hakim kararı olmadan bu havuzda toplanmaktadır. Bu kişiler ile ilgili soruşturmalar açılıyor. Bir firmaya alışveriş yaparken telefon veriyorsunuz, o vermediğiniz bir yere gidiyor ve orada hakkınızda bir soruşturma yatağı oluşturuluyor. Bunlar da çok garip işler! Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na da aykırı bu durumlar! Bu uyuglamanın amacı kişilerin başka bir yere bildirmedikleri telefon numaralarını tespit etmek ve bu numaralar üzerinden de ankesör soruşturmalarına devam etmekmiş. Türkiye’de bu konuda şu ana kadar 19 bin veri bankasına aktarılmış, Türkiye’de 80 bin ankesörlü telefon bulunduğu hesap edilirse bu ankesör soruşturmalarının daha 40 yıl süreceği ve kişileri mağdur edeceği ortada. Böyle gizli kapaklı işler dönüyor, firmalara cep telefonunuzu veriyorsunuz. Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na aykırı olarak sağa sola atılıyor, istihbarat devleti oluşturulmuş durumda. Hiçbir kuruma güvenemez durumdayız maalesef. Bu istihbari yöntemlerle elde edilen verilerin yargılamada kullanılması da doğru değil, hukuki değil mahkemelerin HTS kayıtlarının BTK’dan istemesi gerekirken ATAÇ’tan alması ve daha sonra ATAÇ’tan aldıktan sonra da BTK’dan HTS kayıtlarını istemekteler ve bu durum da işin doğrusu ilk önce sanıkların idamına daha sonra delillerin toplanmasına dair bir görüntü oluşturuyor! Aynı zamanda bu durum özel yaşama saygı hakkını da ihlal ediyor. Bütün bunlar ileride Anayasa Mahkemesi’nde ihlal gerekçesi oluşturacak hususlar ama bir polis devleti var, hukuk devleti yok ve bütün bunlardan dolayı bu hadiseler yaşanıyor!

Sinan Durmaz Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta ve yerel mahkemenin verdiği ceza bitmiş, dosyası 3 yıldır Yargıtay’da karar vermediği için tahliye edilmiyor! Düşünün böyle Yargıtay’ın çok önemli gecikmeleri yüzünden boş yere cezaevinde yatan insanlar var! Yargıtay’a sesleniyorum lütfen bu büyük mağduriyet bitirilsin diyoruz!

Emekliler ile ilgili çok sıkıntılar var! Davut Cevizci diyor ki: “21.12.2020 tarihinde malulen emekli başvurusu yaptım. 31/01/2022 tarihinden itibaren malulen emeklilik maaşım donduruldu Emekli maaşımın tekrar aktif olması için gerekli işlemleri yapmış bulunmaktayım. %70 engelliyim.” Tekrar bir emeklilik incelemesi yapılıyor ama bu sırada insanlar mağdur ediliyor, maaşlar durduruluyor, çok büyük mağduriyetler yaşanıyor, herkesin hesabı kitabı var ama anında emekli aylıklarınız durdurulabiliyor.

Yine Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Memurluğu’ndan mezun olan kişi bize başvurmuş. Diyor ki: “Eş değer diplomamızın transkriptimizin ve supplementimizin hemşirelik adında yeniden düzenlenmesini talep ettik ama yapılmıyor, biz de bundan dolayı hak kaybına uğruyoruz. Su ürünleri fakültesinin adı ve su ürünleri mühendisliğinin adı su bilimleri fakültesi ve su bilimleri mühendisliği olarak değiştirildi burada değiştirilen diplomalar kabul edildi biz de niye kabul edilmiyor.” Sağlık memuru arkadaşlarımızın hemşirelik ile ilgili değişiklik işleminin kabul edilmesi yönünde emsal olduğuna dair beyanları dikkate alınmalı diyoruz ve ayrımcılık yapılmamalı! Bunu da YÖK’e hatırlatmış oluyoruz. YÖK bu noktada ayrımsız bir muamele yapmak durumundadır!

“Eşim Bahtiyar Öztürk’e örgüt üyeliğinden dolayı 7 yıl 10 ay 15 gün ceza verildi. Afyonkarahisar Cezaevi’nde.” Koşullu Salıverilmesi gelmiş salınmamış. “3 üye “uygundur” demiş. Eşimin iyi halli olmamasını gerektirecek hiçbir tutum ve davranışı yoktur. Hakkında hiçbir disiplin cezası da yoktur. Tamamen soyut ifadelerle keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılıyor. Bu keyfiliğe karşı yardım edin lütfen.” Diyor. Bunu da gündem ediyoruz. Böyle inanılmaz zalimce uygulamalar var. Disiplin suçu yok, Bahtiyar Öztürk’ün tahliyesi, denetimli serbestliği gelmiş ama uyduruk nedenlerle maalesef denetimli serbestlik verilmiyor, Adalet Bakanlığı’nı tekrar uyarıyoruz bu keyfi muamelelerden vazgeçin diyoruz!

Abdurrahman Aziz ARSLAN  2016 yılında ‘gizli tanık’ ifadeleri gerekçe gösterilerek, ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla tutuklandı. Aziz tutuklu olduğu süre boyunca ve halen gerekçe belirtilmeden farklı cezaevlerine sürgün edildi. Tutuklandığı tarihte Silivri F Tipi Cezaevi’nde kalan Aziz sonrasında sırayla Bandırma T Tipi, Burhaniye T Tipi ve İzmir 2 No’lu F Tipi hapishanesine sevk edildi. İzmir’e sevk edilirken çıplak arama, ağız içi aramayı kabul etmemiş, işkenceye maruz kalmış, tek kişilik yerde bırakılıyormuş. 3 kişilik yere geçmek için dilekçe vermiş kabul etmemişler, tek kişilik hücrede yangın çıkmış, süngerli odaya götürmüşler orası da berbat bir yermiş, havalandırma az, is kokusu var, yeterli havalandırma yok. Ben o süngerli odaya girdim 5 dakika duramazsınız, korkunç bir yer o süngerli oda dedikleri yer. Odanın her tarafı plastikle kaplı ve korkunç bir plastik kokusu var, orada 5 dakika duramayacak insanları günlerce orada tutabiliyorlar. Fiziki işkenceler, süngerli oda cezaları, vitamin verilmemesi gibi işkenceler yaşamış.

İbrahim Enes Gacar Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, Silivri 3 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde. 19 yaşında hukuka aykırı bir şekilde tutuklanmış. Okulu dondurmak zorunda kalmış ve bu sebeplerden dolayı aldığı bursu da kesilmiş 20 aydır tutuklu olduğu için. Uyduruk gerekçelerle tutuklanıyorsunuz, okulunuzu donduruyorsunuz, bursunuz kesiliyor, özgürlüğünüzden alınmışsınız, nitelikli zeki bir öğrencisiniz başınıza gelmeyen kalmıyor! Neden? Biz biliyoruz ki; legal olan unsurların illegal olarak gösterilmesi nedeniyle yaşanılan hususlar bunlar!

Bir öğretmen arkadaşımız, kamu hastanesinde temizlik işçisi olarak çalışıyormuş. Diyor ki: “Önlisans mezunu arkadaşlarımda var temizlik işçisi olarak çalışıyor. Kamuda diplomalarımıza diplomalarımıza göre iş istiyoruz. statü değişikliğinin bir an önce getirilip sağlanmasını istiyoruz.” Biz de buradan onun sesi olalım. “Belediyelerde ve KİT’lerde 4857 sayılı yasaya tabii daimi işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu işçilerin yasal düzenleme ile çalışanların isteklerine bağlı olarak eğitimlerine uygun memur kadrolarına geçirilmesini talep etmekteyiz.” Diyor.

Silivri Cezaevi’nden şikayetler var, Tunç Ali Bayar, Şahin Keskin Silivri Cezaevi’nde 2 No’lu L Tipi Cezaevi’nde dilekçeleri buharlaştırılıyor, yerlerine ulaştırılmıyor. İdare tarafından keyfi olarak engelleniyor, sohbet kitap yayın hakları gerekçesiz engelleniyormuş ve bundan dolayı yakınları bu mahpusların hayatından da endişe ediyorlar!

% 67 engelli raporu olan Rakiye Atalmış. “Eşim Düşük ücretli emekli. Eşim, en küçük kızım ve en küçük oğlum ile beraber oturuyoruz. Engelli raporuyla beraber bana sosyal yardım bağlandı. Ortanca oğlum Zafer Atalmış hukuk bitirip avukatlık stajına başladı. Küçük kızım üniversite tercihlerinde il dışına daha masraflı olur diye % 50 + % 20 bursla Medipol Üniv. Okul öncesi öğretmenliği bölümüne yerleşti. Okul masraflarını ödeyen abilerine yük olmamak için pandeminin getirdiği online eğitim ‘sayesinde’ çalışma fırsatı bulup Koton mağazacılıkta sigortalı olarak işe başladı. Bu sırada kaymakamlık sosyal yardımı kesti. “Oğlun stajyer avukat “, “kızın özelde okuyor, hem sigortası da var” gibi söylemlerle talebim sert bir şekilde reddedildi maddi olarak sıkıntı yaşıyoruz. Maaşın kesilmesinin yanında, % 67 engele sebep olan çeşitli hastalıklarımın mecbur bıraktığı devamlı ilaç kullanımı nedeniyle ciddi bir ilaç masrafım oluştu.” Sultanbeyli Kaymakamlığı’na sesleniyoruz. Bu durumu bir daha araştırın! Rakiye Atalmış hanımefendinin adı, çok zor durumdalar. Bize başvurdular, Sayın Sultanbeyli Kaymakamlığı, lütfen bu durumu bir daha araştıralım. Gerçekten ihtiyaçları var gibi görünüyor ve eğer ki siz de onaylarsanız bu aileye yardım etmek gerektiğini düşünüyoruz!

Şube müdürleri olmak üzere 3000 ek göstergeye layık görülen 1965 tarihli ve 657 sayılı yasaya göre 57 yıl boyunca ara kademe yöneticisi olarak tarif edilen Müdürler; yıllardır verilmeyen Makam ve Görev Tazminatı hakkı müjdesi beklerken 3600 Ek Gösterge’den de mahrum bırakılması büyük hüsran yaratmıştır. Mahiyetinde çalışan birçok personelin altındaki düşük ek göstergeye yine mahkum bırakılmıştır. Lisans, Yüksek Lisans, hatta Doktora mezunu birçok Şube Müdürü; ön lisans mezunu mesleklere dahi verilecek 3600 Ek Gösterge karşısında sadece Meclis’in siz değerli üyelerinin vicdanından ümit beklemektedir diyerek kardeşlerimizin şikayetlerini gündem etmiş olalım. Yıllarca bu şekilde çalışan müdürler, gayret edenler sitem ediyorlar devlete ve müdürlerin de 3600 Ek Gösterge’den faydalanması ve sadece mahalle bekçisi, sağlık ocağı hemşiresi, köy imamı, öğretmeninin ve jandarma/polisin faydalanmasına sitem ediyorlar. Bu konunun da uzun yıllar görev yapan müdürlerin de göz önünde bulundurması konusunda bir gündem oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Biz de bize iletilen bu başvuruyu buradan yetkililere iletiyoruz!

İsmail Çakır bize başvurdu. “Yargıda hakkımda yurt dışı yasağı olmamasına rağmen İçişleri bakanlığı koyduğu şerh ile pasaport almamı engelledi.” Diyor. Bu da maalesef İçişleri Bakanlığı’nın keyfi bir uygulaması böyle binlerce uygulama var bu kişinin başvurusunu da gündem etmiş olalım.

Polis şiddeti ile ilgili başvuru. Nallıhan ilçemizde bulunan kafede oturup sohbet ederken kardeşim olan Ramazan Yücel’e telefon geldi dışarı çıktı ben de dışarı çıktım, içeri girdiğimizde yerimize birileri oturdu. “Niye yerimize oturdunuz?” derken tartışma çıktı. Bu kişilerin polis olduğunu öğrendim. Kafede görev dışı oturuyormuş, gözaltına alındılar, dövüldük, darp edildik, ters kelepçe vurdular. Biz vatani görevimizi yapan TC vatandaşıyız.” Diyor kaburgasını kırmışlar. Basit nedenden dolayı bunlar yaşanıyor. Maalesef ki bu mağduriyetin nedeni polise tanınan çok aşırı yetkiler, böyle basit bir vakada “Sen yerime oturdun.” Demek ayıp şeyler! Bundan dolayı “Ben gücümü göstereceğim. Ben burada otururum.” Diyerek vatandaşı darp etmek, yakışmıyor ama Türkiye’de yaşanıyor!

Dinara Tuleubayeva eşinden ayrılmış, istisna vatandaşlık talebi var gündem ettik yine gündem etmeye devam ediyoruz. “2 çocuğu var. Suriyelilere vatandaşlık verilirken bana niye verilmiyor? Bu ülkede yaşıyorum, evliliğimden çocuklarım var.” Diyor ve maalesef sıkıntıları yaşıyor.  “12 yaşındaki oğlum Ali demiş, “Büyüyünce bu devleti savunmayacağım, çünkü her zaman kendi çıkarlarını arayan çok fazla baskıcı politika var ve devlet başkanı baskıcı.” Diye çocuklar bile sitem etmişler. Dinara Tuleubeyeva Kazakistan vatandaşı bir Türk ile evlenip çocukları olmuş, daha sonra boşanmış ama istisna vatandaşlığı alamamış bunu tekrar biz ilgili Bakanlığa bildiriyoruz ve bu hanımefendiye yardımcı olunması gerektiğini söylüyoruz çok zor durumda, devletin bu anne ve çocuklarına yardımcı olması gerekiyor.

Ağrı Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nde Zülküf Kaya cezaevinde revire çıkarıldığında 20 gardiyan tarafından ağır bir şekilde darp edilerek dövülmüş. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil. Biz bu ihlali de burada gündem etmiş olalım!

Bugün de basın toplantımızı burada bitiriyoruz. Herkese hayırlı bir hafta diliyorum. İyi bayramlar diliyorum. Hoşça kalın.

Yorumlar