5 Ekim 2023

Yine önemli hak ihlalleri var, hepsini burada gündem ederek sorunlara çözüm bulmaya çalışacağız.
Sayın Cumhurbaşkanı 1 Ekim günü Meclis’te bir açılış konuşması yaptı. Dün akşam Genel Kurul’da da değindim, bizi büyük hayal kırıklığına uğrattı çünkü eğer ki bir ülkede Meclis açılıyorsa o Meclis’te yürütmenin başı Cumhurbaşkanı bir konuşma yapıyorsa önemli açıklamalar yapması beklenir ve toplum için müjdeler vermesi, Anayasa’yı uygulamaya dair taahhütler vermesi gerekirken maalesef hayal kırıklığı oluşturucu cümleler sarf etti. Anayasa’yı çiğnedi. Sanat yapıtının sergilenmesinin bir Cumhurbaşkanı ağzından buyurulmasını dinledik büyük bir üzüntü ile. “Kanun Hükmü” belgesel filmi Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilecekti ancak KHK zulmünü anlattığı için bu zulmü yaptıranlar tarafından ısrarla engellendi. Bakanlık tarafından ısrarla engellendi ve Film Festival Yönetmeni, Antalya Büyükşehir Belediyesi bu filmi festivalden çekti, bu sefer festival de çöktü. Yani bir sanat filminin engellenmesi diğer tüm sanat filmlerinin engellenmesini doğurdu. Bir de kalkıp bununla övündüler. Çok üzücü bir tavır. Yüksel Yalçınkaya kararı Türkiye için çok önemli bir karardı, hukuka dönme kararıydı, Anayasa’nın uygulanması ile ilgili Türkiye’ye önemli bir ihtardı. Delil olmayacak şeylerin suç delili olarak değerlendirilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu söyleyen AİHM’in bu kararını Anayasa Madde 90 itibarınca Türk yargısının dinlemesi gerekirken yürütmenin başından bu kararın dinlenmeyeceğine bunun bir düşmanlık esiri olduğunu vb. acayip laflar söylenildi. Biz Anayasa, hukuk beklerken Anayasa’yı çiğneyen laflar duyduk ve ardından bir de yeni Anayasa diye cümleler sarf ediyorlar. Siz nerede yeni Anayasa nerede Sayın Cumhurbaşkanı? Anayasa’yı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni çiğneyen her türlü beyanları yapıp ardından kalkıp yeni anayasadan bahsedin! Bu kadar samimiyetsiz laflar olamaz.

Yine bu konuşmada sosyal, ekonomik her açıdan çok büyük sıkıntılar çeken 15 milyonun üstündeki bir kitlenin büyük bir beklentisi var. Emekliler çok zorlu koşullarda yaşıyor, gerçekten asgari ücretin de altına düşmüş durumdalar ve bu şartlarda yaşamaları mümkün değil ve bütün bu konuşmaların içinde emeklilerin haline dair tek bir cümle yoktu, onlar ile ilgili tek bir müjde yoktu. Emekliler 7500 TL ile geçiniyor veya bir kısmı bunun biraz daha üstünde. 7500 TL ile 10000 TL ile nasıl geçineceksiniz arkadaşlar? Bunu anlamak oldukça zor. Ben buradan soruyorum bakın; şu şekilde de herkes görsün. 7500 TL ile geçinebilir misiniz? Diye Cumhurbaşkanı’na da soruyorum, tüm topluma da soruyorum; mümkün mü? 7500 TL ile bu dönemde geçim olabilir mi arkadaşlar? Siz emekliye bunu reva görüyorsunuz olacak bir iş değil. En az 9 milyon kişi 7500 TL emekli maaşı alıyor nasıl geçinsin bu insanlar? Emeklilerin %80’i asgari ücretin altında maaş alıyor. Nasıl geçinsin bu emekliler? Aslında bu sözlerimiz burada ve başka yerdeki birçok memur arkadaşımız için de geçerli çünkü memurlar emekli olmak istiyor ama emekli olunca sefalet ücretine mahkum olmamak için emekli olamıyor. O yüzden sadece emeklileri değil memurları da ilgilendiriyor emeklilerin durumu. Biz tekrar söyleyelim; bakın açlık sınırı 12000 TL olduğu bir yerde emekli maaşı 7500 TL veya biraz üstünde alanlar var. Asgari ücretin altında, açlık sınırının altında bir maaş ile nasıl geçinebilir? Samimi olarak size soruyoruz! Emekli açlıktan ölsün mü diye soruyorum! Bakın yaşlı, başlı emekli kardeşlerimizi biz sokakta, hastane polikliniklerinde ve diğer birçok yerde ziyaret ediyoruz onları dinliyoruz. Gerçekten öyle yürekten feryat ediyorlar ve Meclis’te bu sorunları dile getirmemizi istiyorlar ki inanamazsınız. O kadar sıkıntılı zor durumdalar ancak emeklinin feryadını duyan yok! Cumhurbaşkanı da duymuyor, iktidar partisi de duymuyor, mahvettikleri ekonomiyi daha da perişan etmek ile meşguller, daha da rant ekonomisi uyguluyorlar, rantlarına rant katıyorlar, emeklinin halini düşünen yok, emekli perişan olsun, onların umurunda değil. Emekli olup başka bir işte çalışmak zorunda kalanların da iş kazaları, iş cinayetlerinde maalesef yüksek bir oran teşkil ettiğini de biliyoruz. Emekliler ilerleyen yaşları ile birlikte maddi manevi her açıdan dezavantajlı duruma geliyorlar. Emekli açlıktan ölsün mü diye tekrar iktidara soruyoruz!

Ekonomik durum oldukça kötü. ENAG rakamları açıklandı ve TÜİK rakamları açıklandı. TÜİK’e göre enflasyon %61, ENAG’a göre %130 enflasyon ve işin doğrusu bunun mutfağa yansıması nasıl diye soracak olursak? Bir ev tüpü, ocağımızda kullandığımız 12 kg’lık ev tüpü kaç lira oldu biliyor musunuz? 580 TL oldu! Bir tüp yani ne kadar gider? 580 TL oldu bir tüp arkadaşlar. Düşünün emekli 7500 TL alıyor, 1 ayı bulmadan bitecek olan bir tüp 580 TL. Yemek mi pişirsin, suyun içinde taş mı kaynatsın ne yapsın emekli? Bunu bilmek mümkün değil, çok büyük bir felaket ile karşı karşıya olduğumuzu net bir şekilde söyleyebilirim arkadaşlar.

OHAL mağduriyetleri devam ediyor. Kepsut Cezaevi’nde Servet Şahin tutuklanmış ve kendi imkanları çalışmaktayken tekrar cezaevine konulmuş, OHAL mağduriyetleri Türkiye’de son hızla devam ediyor, legal kriterlerin illegal kabul edilmesi nedeniyle yüz binlerce insan perişan ediliyor. AİHM Yüksel Yalçınkaya kararında çok net söyledi. Dedi ki: “Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Türkiye adil olmayan yargılamalar yapıyor. Türkiye dernek kurma hürriyetini ayaklar altına alıyor.” çok net ve bundan dolayı bakın Bank Asya’da parası olması, derneğe üye olması Bylock kullanması nedenlerle ki AİHM bütün bunları legal kriterleri olarak belirledi. “Bunlar zamanında suç olarak gösterilmedi, zamanında herkes bunu normal bir hadiseymiş gibi işledi. “Zamanında normal olan bugün anormal olmaz.” Dedi ve kanunsuz suç ve ceza olmaz, çok net ama bütün bunlardan dolayı yüz binlerce insan perişan ediliyor, milyonlar maalesef büyük bir sıkıntıya sokuluyor, insanlar cezaevine atılıyor, aileler perişan ediliyor. Bunu kabul etmek mümkün değil, biz buna itiraz etmeye devam edeceğiz ve AİHM kararlarının uygulanması gerektiğini söyleyeceğiz. AİHM kararları Sayın Selahattin Demirtaş için de Sayın Osman Kavala için de uygulanmalıdır. Çalıyı dolanarak, üç kağıt yaparak, sahtekarlık yaparak iktidar Sayın Demirtaş ve Sayın Kavala kararlarında birtakım yollar denedi, şimdi de AİHM kararlarını Yüksel Yalçınkaya dolayısıyla yüz binlerce kişi için uygulamayacağını söyledi. Zaten bunu sen nasıl söylersin? Bırak yargı ne yaparsa yapsın kardeşim! Yürütme, yargı, yasama hepsi bir mi ki “Ben böyle yapmıyorum.” Diye çıkmış Sayın Cumhurbaşkanı. Sen Türk yargısı mısın Allah aşkına onlar adına nasıl konuşuyorsun? Bu konuda sözler bitiyor ve bu kadar hukuksuzluğa tahammül etmenin mümkün olmadığını söylüyoruz. Biz tekrar söylüyoruz; hukuk devleti olmazsanız mafya devleti olursunuz. Bunu kabul ediyorsanız buyurun yapın, dünyanın dibine vurursunuz. Hukuk devleti olursanız dünyanın zirvesine çıkarsınız. AİHM size uyarıları yapıyor, madden manen bu ülkeyi çökertmek istiyorsanız AİHM kararlarını uygulamayın! Ağır bir bedeli olur size her açıdan ama uygularsanız, hukuka dönerseniz de Türkiye çok önemli büyük başarıları yakalar.

Sağlık Yönetimi Sağlık Kurulları İşletmeciliği bölüm mezunları bize başvurmuş. 150 binden fazla mezun var ve işsizler. Unvanları ile ilgili hiçbir atama yapılmıyor. 60 yıl içerisinde görmezden gelinmişler. “ Sesimizi duyurun kötü bir haldeyiz.” Diyor Sağlık Yönetimi mezunları, onların durumunu da buradan gündem ediyoruz, defalarca gündem ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Çocuklar o okullarda okudu, aileleri bir ton masraf yaptı ve sonuçta atamaları yok, işsiz kaldılar.

Subutay Işık, Bakırköy 28. İş Mahkemesi’ndeki hukuksuzluk iddiası ile bize başvurmuş. Diyor ki: “Yeşilköy Havaalanı karşısında çalışırken 16 metreden yere çakıldık. Sepetli vinçten hidrolik hortumu patladı. 50 metrede kamera ve yüzlerce güvenlikçi olmakla beraber delil toplama 2 yıl sürdü. 2020’de adli tıp raporu ışığında 197 TL iş göremezlik maaşı bağlandı. 2 yıl duruşma olmadan ertelemeler yapıldı.” Düşünün 2017’de olan bir kaza 6 yıl sonra mahkemesi görülüyor ve Ocak 2024’e erteleniyor. 2 yıl duruşma yapılmadı 6 yıl sonra delil toplanmak için duruşma erteleniyor. Bu nasıl iş? Cevap; hakim yok, hiçbir itiraz yapamadık. Sol omuzdan ameliyat yapıldım, aşırı psikolojik bozukluk, sağırlık var. Amatörce alınan iş güvenliği önlemleri ve aşırı hız nedeniyle bu duruma düştük, olmaz böyle şey.” Diyor. Bu kişinin adil bir şekilde yargılanması gerekiyor, adil bir yargı sonucu hakkını alması gerekiyor fakat görüyorsunuz 6 yıl geçmiş, büyük hatalardan dolayı iş kazası geçirmiş, bir de hakkını alamamış. Sakatlanmış, Türkiye’de vatandaşın hali bu arkadaşlar! Olacak şey değil ama maalesef yaşanan bu! Biz ilgili bakanlığa soru önergesi veriyoruz ve buradan da gündem ediyoruz. Bu vatandaşın halini de buradan gündem etmiş oluyoruz. Gördüğünüz gibi biz insanların sadece mağduriyetine odaklıyız. Dinine, mezhebine, siyasi görüşüne bakmayız. Mağduriyet neyse onu gündeme getiririz.

Hatay, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman’da özel sektör öğretmenleri çok zor durumda, kamuya atama bekliyorlar, bize başvurdular. Milli Eğitim Bakanlığı bunu duysun bu çok zor durumdaki özel okul öğretmenleri ataması yapılsın çünkü özel okullar da kapatıldı öğretmenler perişan durumdalar.

Atilla Demir Van Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda kalıyormuş, eskiden Jandarma Binbaşıyken ihraç edilmiş ve Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalıyor. Tek hücrede ve olumsuz oda koşullarında kalıyor. Nefes darlığı şikayetleri ve KOAH hastalığı yaşıyor, başka bir koğuşa almışlar, lağım kokusu duyulan bir koğuşa almışlar. Boyasız ve su giderinin iyi olmadığı pis bir odaya almışlar, bunu da konuşmuşlar cezaevi müdüresi ile oda değişmemiş ve hakkı yeniyormuş, psikolojik şiddet uygulanıyormuş. Bakanlığın da buradan duyması gerektiğini söylüyorum.

Çölyak hastalığı için devletin verdiği yardımların çok az olduğunu söylüyor Çölyak hastaları ve yakınları. Yiyecekler çok pahalı, üretim çok az diyorlar.

3 ay içerisinde Diyarbakır Belediyesi Kayyumu yol ücretine %110 zam yapmış. Bakın, Diyarbakır Kayyumu ne yapıyorsun sen ya? Allah aşkına hiç kimsenin yapmadığı zammı sen yapmışsın! Batman’da 8 TL, Elazığ’da 7 TL, Urfa’da 8 TL, Mardin’de 9 TL, Diyarbakır’da 14 TL. Benzin, mazot fiyatları mı değişiyor Diyarbakır’da? Hayır aynı fiyat ama Kayyum ne yapıyorsunuz bu paraları? Neler çeviriyorsunuz orada? Diyarbakır Kayyumu’na buradan soruyoruz!

Levent Ocak 672 KHK ile ihraç edilen bir öğretmen, Fetö’den 9 yıl ceza vermişler. Bütün cezayı yattım, denetimli serbestlikte vermediler. Bu arada eşim, çocuklarım yurt dışına çıktı, dışarı çıktım, tamam cezamı da çektim, verin pasaportumu da şu ülkeden gideyim.” Dedim. Cezam da bitmiş, yok pasaportumu da vermiyorlar ve gidemiyorum.” Pasaport Kanunu Madde 22’ye dayanarak böyle bir yan yol bulmuş İçişleri Bakanlığı abuk sabuk işler yapıyor. Umarım yeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu kötü hatırasını giderir, saçma sapan işler yapmaz diye temenni ediyorum.

Taner Koçak Kocaeli Gebze’de yaşıyor. Bir ara alkollü araç kullanmış ve tekrar ehliyet almak için müracaatta bulunduğunda mağdur edilmiş. Tüm vatandaşlar hata yapabilir, cezalandırılabilir, vatandaşta bunu kabul ediyor. “Hata yaptım tekrar başvuru yaptım ama 7 ay sonraya bana ehliyet alma sırası geliyor. 7 ayda ben ne yiyip ne içeyim? Nasıl çalışayım? 7 ay sonra da 8 haftalık bir kursa tabi tutulacağız ki ehliyeti tekrar alalım. Olacak bir iş değil. Kimisine 8 ay sonra deniliyormuş. Biz ne yapalım?” diye soruyor! Tamam vatandaş bir hata işleyebilir fakat böylesine ağır bir şekilde mağdur edilmesi kabul edilecek bir durum değil.

İsmail Aldı Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde, bir başka cezaevinden Erzurum’a sevk edilmiş ve yıllardır orada yatıyor ve denetimli serbestliği verilmiyor. Tarafsız koğuşa geçmek için dilekçe vermediğini iddia ederek denetimlisi verilmiyor ve mağdur ediliyor. Oysa 3 ayrı tarafsızlığa ilişkin dilekçesi varmış ama cevap bile verilmemiş. “Tahliye tahliye kaygısı ile yazılmış samimi değil” değerlendirmesi yapılmış. Bir tane dilekçeye cevapta bu denilmiş! Allah aşkına adamın kalbini mi okuyorsunuz? Adam: “Tarafsız koğuşa verin beni.”  Diye dilekçe vermiş, verin. “Yok biz senin kalbini okuduk samimi değilsin.” Şu hale bakın! Olmayan suçun masumiyetini ispat etmekten yorgun düştük, şimdi de örgüt ile bağı devam ediyor mu etmiyor mu? Zaten tek başına koğuşa bir kişi ile ancak muhatap oluyor bu kişi örgüt ile ne bağı kursun Allah aşkına!” diye soruyor yakını! “Tarafsızlık denilen bu muammada esas kişinin beyanı değil midir? Eşim bu beyanı kayıtlı dilekçelerde defaatle sunmuştur. Gözlem kurulu tekrar değerlendirme yapmak için görüşme dahi yapmadı. Biz adil bir şekilde değerlendirilmesini istiyoruz.” Diyor, tüm bunlar haksız hukuksuz yönetmeliklerle sağlandı. Keyfi bir şekilde gözlem kurullarına önemli yetkiler verildi ve onlar da istedikleri gibi at koşturuyorlar, istediklerini yapıyorlar, biz bu keyfi şekilde arttırılan yetkilerin son derece ağır sonuçları olacağını söyledik ancak yapılan bu işte!

“Mehmet İlice, Torun Ilice’nin abisiyim ve Bitlis’te kardeşim öldürüldü. Öldürenler kendisine ait ruhsatlı tabancayı cinayetten sonra kaybettiğini ileri sürmüş. Kaç senedir kaybolmayan silah nasıl olur da cinayetten sonra kaybolur? Mahsun Yalçın da aynı şekilde tabancayı kaybettiğini söyledi. Urfan İlengiz ise ruhsatsız olan tabancayla cinayeti işleyip, ruhsatlı olan tabancasını devlete teslim etti. 5senedir verdiğim dilekçelere rağmen herhangi bir sonuç alamadım. Bu şahıslar hâlâ elini kolunu sallayarak dışarıda serbestler ve hâlâ tutuklanmadılar. Adaletin yerini bulmasını istiyorum. Ben bu altı şahıstan davacıyım.” diyor. Adil olmayan yargılamalardan vatandaşlar çok bizar. Memlekette legal olan bir fiili işlediğiniz zaman terörist ilan ediliyorsunuz ama memlekette adam öldürdüğünü zaman şu, bu gerekçelerle tutuksuz olarak yargılanabiliyorsunuz. Ülke böyle dengesiz bir yerde değerli arkadaşlar.

Bir başka mağduriyet; Giresun Espiye Cezaevi’ndeki Erkan Benli’den geliyor. Erkan Benli uzun yıllardır Kocaeli Kandıra Cezaevi’ne nakil olmak istiyor, Kandıra’nın dolu olduğu söyleniyor. O halde Ankara’ya nakledin deniliyor. Ankara’ya da nakletmiyorlar. Erkan Benli ne yapsın? Bu naklin bir an evvel gerçekleşmesi gerekiyor. Biz mahpusların dilini, dinine, siyasi görüşüne ve mahkumiyet gerekçesine bakmıyoruz. Sadece ve sadece orada insan hakları çiğneniyor mu çiğnenmiyor mu ona bakıyoruz ve yönetimin yapabileceği halde yapmadığı hususları niye yapmadığını sorguluyoruz.

Abdulalim Kaya, 80 yaşını aşkın bir mahpus, Batman M Tipi Cezaevi’nde. Kocamış, çok zor durumda. Ben kendisini cezaevinde ziyaret ettim, oldukça zor durumda Cumhurbaşkanı’ndan bir karar bekleniyor, adli tıp kurumu infaz erteleme vermedi, şu anda Cumhurbaşkanı’nda. Şu durumdaki bir insan, çok ciddi bir organ yetmezliği olmayabilir ama yaşlılığa bağlı oldukça önemli sıkıntılar yaşıyor ve kocamış durumda. Zihinsel kapasite bayağı bir düşmüş durumda, siz böyle bir insanı cezaevinde tutarak nereye varacaksınız? Yaptığı iş de bir basın açıklamasına katılmak. Ne adam öldürmüş ne birisini yaralamış ne hırsızlık yapmış ne başka bir şey! Bir basın açıklamasına katılmış, ne var bunda Allah aşkına. Böyle ağır bir şekilde bu yaşta bir insanı cezalandırmak kabul edilecek bir iş değil değerli arkadaşlar.

Ankara Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Hüseyin Karaoğlan var ve biz biliyoruz Yüksek Güvenlikli cezaevlerinin şartları çok ağır ve gayri insani. İnsan haklarına aykırı, bundan dolayı 11 Eylül’den itibaren açlık grevine başlamış, hücrede tek başına kalıyor bir de açlık grevinde olunca sağlığı için çok endişeliyiz. Bir bardak su veren yok, elinden tutup yardım edecek kimse yok, ailesi olarak diken üzerindeyiz. Üzülmekten başka yapacağımız bir şey yok bu nasıl bir haldir diye soruyor! Ankara Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Nedim Öztürk’te bu ağır şartlardan dolayı açlık grevi yapıyordu. En sonunda haksız, hukuksuz tutulduğu bu cezaevinden başka bir cezaevine gönderildi ve en azından biraz mağduriyet giderildi. Hüseyin Karaoğlan için de aynısı geçerli bence. Bu insan haklarına aykırı Yüksek Güvenlikli cezaevleri kapatılmalı, çok net söylüyorum çünkü insanları çıldırtan açlık grevine sürükleyen, öldüren bir yer o yüksek güvenlikli cezaevleri.

Hak ihlalleri ile ilgili değinilerimiz olacak. Bir hasta mahpus, hasta mahpuslar büyük çileler çekiyorlar ve hasta mahpuslar bakın Şakran 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalp krizi geçirdikten sonra hastaneye kaldırılmış ve infazı ertelendikten 48 gün sonra yaşamını yitirmiş Yılmaz Özalp. Maalesef durum bu! 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlüydü, hali bu!

5’iz çocukların durumunu dün akşam Genel Kurul’da da gündeme getirdik. Görüyorsunuz şurada 6 tane çocuk var, bir anne ve baba. 6 çocuktan 5’i beşizler. 7 yaşında bu çocuklar. Önemli sağlık sorunları yaşıyorlar. Birisi %90’ın üzerinde engelli, şant var beyin omurilik sıvısını aktarmak için ve bu çocuğun bakımını annesi yapabilir ama bu anne tutuklanmış durumda. Edirne Cezaevi’nde baba da orada, çocuklar Malatya’da anneannelerinin yanında çok zor durumlar yaşayan bir aile. Annenin bir an evvel tutukluluğunun bitmesi gerekiyor, çocuklar gözyaşlarına boğuldu, anne baba gözyaşlarına boğuldu çok büyük bir dram yaşandı. Bu anneyi tutuksuz yargılayabilirsiniz daha bir mahkumiyet yok. Bu duruma bir çözüm bulunmalı diyorum. Bir an evvel bu konuda adım atılmalı.

Bir mahpusun bize gönderdiği şikayeti tüm cezaevlerinde geçerli olan bir şikayeti anlatayım. “Bize ceza veren heyet terfi aldı beraat veren heyet ceza aldı. Savcı önceki savcının mütalaasını kopyalayıp yapıştırdı. Tanıdıklarımız ve hukukçulardan alınan mütalaalar dinlenmedi. Ailelerimizin mülklerine el koyuldu, iflas ettirildi. Polis şikayetçi olmazsan sanık olursun diyerek şikayetçiler oluşturdu. 43 kişi aynı anda polise ifade verdi! İsimsiz ihbar maili Vatan Caddesi’nden atılmıştı. Maili tutanağa alan etkin pişmanların ifadesini alan polisti. Adalet mülkün temeli ise devlet bu sistemle işlemez. Talimatla hareket eden hakimlerin olduğu bir sistemdeyiz.” diyor.

Ayhan Suni, İzmir 2 No’lu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden: “2 yılı aşkın ağır baskı ve tecrit altındayız. Hak gaspları yaşanıyor. Sürgünler var. Başka mahpusların faydalandığı bize verilmiyor. Mutlak tecritteyiz. Cezaevi Bakanlık talimatı diyor fakat biz biliyoruz bunlar keyfi uygulamalar. Düşman ceza hukuku dayatılıyor…” diyor.

Salih Tınar, İzmir 4 No’lu T Tipi Kapalı Hapishanesi’nden bize başvurmuş: “Şirketimle hiç alakası olmayan para transferlerini sanki şirketimle yapılmış gibi göstererek sahtekarlık yapıldı ve Bakanlık kişi hakkında inceleme başlattı. Hiç vergi borcu yokken Bekir Güneş’in yanıltıcı raporu ile şirketime 3 milyon TL vergi borcu çıkarıldı. Adnan Oktar davasında çok hukuksuzluk ve kumpas var.” diyor bu mahpusta.

Mahmut Balkaş, Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden bize yazmış mektubunda: “Koridorlarda tek sıra sayım dayatılıyor. Cezaevi sanki askeri kışla olmuş. Zaten 23 saat odadayız, 1 saat havalandırmaya çıkıyoruz o da kışla gibi uygulanıyor. Tecrit işkenceye dönmüş durumda.” diyor.

Bugün Can Atalay’ın dosyasını Anayasa Mahkemesi Genel Kurul’a sevk etti. Değerli arkadaşlar Anayasa Mahkemesi’nden tekrar adil bir karar bekliyorum. Anayasa Mahkemesi benim kararımda, Enis Berberoğlu kararında adil bir karar vermişti. Can Atalay milletvekili ve cezaevinde olacak bir iş değil. Bunun bir hukuksuzluk olduğuna dair Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekliyoruz. Umarım Anayasa Mahkemesi kendi kararlarını çiğnemez, çiğneyeceğini sanmıyorum. Özgürlükçü bir karar verir ve Can Atalay’ın milletvekili olarak Meclis’e dönüşü sağlanır, olması gereken bu fakat iktidar bunu istemiyor, Anayasa Mahkemesi’nin biz anayasayı uygulamasını istiyoruz.

Az evvel bahsetmiştik; bir belgesel film “Kanun Hükmü” Dr. Yasemin ve Engin Hoca, 2 dürüst, ilkeli, idealist insan ve bu insanlar işlerinden ihraç edilince sivil, barışçıl eylemler yapıyorlar ve bunlar yapılırken de bir belgesel film çekiliyor. Hiç rol yapılarak çekilen bir film değil, tamamen normal yaşamda yapılan hadiseler belgesele çekiliyor ve film çekilirken engelleniyor. Bu engellemeler Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal alıyor ve ardından Altın Portakal Film Festivali’nde 2 kez engelleniyor. Neden? 2 KHK’lının yaşadığı dramı anlattığı için zalimler tarafından engelleniyor. Olayın özeti bu! Zulmü yapan bu zulmün gösterilmesini ister mi? İstemez ama işte bu oluyor ve film gösterilmek istenmiyor. Bu konu hakkında filmin yönetmeni Nejla Demirci arkadaşımız çok değerli hanımefendi diyor ki: “Günlerdir bir belgesel filmin karşısında kötülüğün an be an nasıl örgütlendiğini büyük bir üzüntü ile izlemekteyim. Kanun Hükmü ile ilgili kurumlarımız ve açıklama yapan bakanlar ve açıklama yapmak isteyen bakanlar; bu belgesel filmi izlemenizi rica ediyorum.” Ortada öyle bir cehalet var ki, öylesine bir yalan dolan düzeni var ki; filmi izlemeden film hakkında “Fetöcülük” iftirası yapılıyor. Abuk sabuk konuşuluyor, filmi seyreden kimse yok ama böyle binmişler bir gemiye gidiyorlar kıyamete, saçma sapan, yalan yanlış, kulaktan dolma bilgiler ile abuk sabuk konuşuyorlar başka hiçbir şey değil.

“Altın Portakal bugüne dek sadece 12 Eylül’de yapılmamıştır.” diyor Melis Alphan “Bir de şimdi. Başka bir açıklamaya ihtiyaç var mı?” diyor. Gerçekten 12 Eylül’den beter bir ortamda olduğumuzun apaçık bir göstergesi “Kanun Hükmü” belgeselinin yasaklanması.

Sevinç Çakır hanımefendiyi uzun süredir tanıyorum, bir oğlu var cezaevinde ve 15 Temmuz sonrası yargının kurbanı. Darbe ile bir alakası yokken darbeci diye içeri atılmış durumda. Sevinç Çakır diyor ki: “Emir veren yalan oldu. Kalansa ziyan. Haykırdım isyanımı. Yok ki bir duyan. Türkiye’nin başkentinde. Başkentin bağ içinde. Verilmiş ölüm fermanı ölmeden canlı canlı selamızı duyar olduk. Doldurmuşlar dosyayı kırmışlar kalemi. Bir gün de öteki olduk.” diye şiirsel bir şekilde durumunu anlatıyor.

Abdulbaki Erdoğmuş eski Milletvekili değerli insan BAVDER’in düzenlediği bir etkinlikte diyor ki: “Adil bir kafir yöneticiyi zalim bir Müslüman yöneticiye tercih ederim.” Son derece önemli bir vurguyu yapıyor kendisi sağ olsun.

Kocaeli’de önemli sorunlar yaşanıyor. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde sorunlar bitmiyor arkadaşlar! Bakın temeli 2015’de atılan ancak yapımı taahhüt edilen süreyi aşarak 8 yıl gibi bir rekor sürede tamamlanan Kocaeli Şehir Hastanesi’nde sorunlar bitmek bilmiyor!Gider borusu patladı tavan düştü! Daha 5 ay önce açılmıştı. Gülsek mi ağlasak mı arkadaşlar! Türkiye’nin hali bu. 8 yılda ancak bitti, ne tür müteahhitlik madrabazlıkları yaşandı bilmiyoruz, biz her şeyine itiraz ettik bu Kocaeli Şehir Hastanesi’nin, en sonunda bitti büyük masraflar ile, büyük peşkeşlerle bitti o da müteahhit işini doğru düzgün yapmamış. Bakın yeni açılan bir binanın gider borusu patlayıp tavan düşer mi? Allah’tan o tavanın altında kimse yokmuş. Düşünün tavan düşüyor kafanıza, orada ölüp gidebilirsiniz. Memleketin hali bu! Canınızın emniyeti bu halde bu ülkede!

Şu yazıda ne yazıyor? “Doğumhane kapalıdır acile başvurun” Acil’de mi doğursun Derince Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi bu nasıl yazı? Hiç utanmıyorsunuz değil mi kaç kez söyledik! Koca Derince Eğitim Araştırma Hastanesi’nde doğum yapılmıyor bu ne haldir? Dilovası’nda, Derince’de, Körfez’de yapılmıyor ama özel hastaneler vızır vızır doğum yapıyor şahane paralar kazanıyor. Türkiye’de sağlığın durumu bu işte! Böyle rezalet bir halde.

Yıldızentegre Kocaeli Stadyumuymuş! Bu nasıl yanlış ve üzücü bir isimdir! Yıldızlar Entegre Kartepe’ye bir haddehane yapmak istiyor. Adeta bir rüşvet gibi Kocaelispor’a da sponsor oluyor. Hem Kartepe’yi kirletecek ses çıkartılmaması için de Kocaelispor’a sponsor oluyor. Ne kadar yüz kızartıcı bir durum! Herkes ama herkes Kocaeli’de bakın iktidardakiler de muhalefettekiler de herkes biliyor Kartepe’deki haddehanenin çevreyi korkunç kirleteceğini ama Kocaelispor’a sponsor olup stadın adına Yıldızentegre Kocaeli Stadyumu diyerek o zehir saçacak haddehanenizi yapacaksınız utanın ya! Fehmi Bey, çok iyi para kazanıyorsun, artık yeter ya! Biraz da normal para kazan! “Çok çok çok daha fazla para kazanayım, halkın sağlığı umurumda değil.” diyorsun ama bu ahlar, bu veballer yerde kalmaz bunu da bil!

İzmit’te her zaman, Kocaeli’de her yağmurda çile! Sağanak ile beraber esnafın çilesi de başladı, her yeri su bastı, alt geçitler su ile doldu, Darıca’da yol çöktü, iş makineleri çamura saplandı, Kocaeli Şehir Hastanesi sulara gömüldü, mazgalları doğru düzgün yapmamış Sayın Müteahhidimiz, bol para kazanıyor ama mazgal yapmayı unutmuş. Unutmuş mu mazgaldan mı kesmek istemiş biraz kazanmak istemiş bilemiyoruz hal bu işte! Ülke bu halde! Bakın İzmit’in hali bu! Esnaf her yerden su temizliyor. Darıca’da su gölü, yollar çökmüş, iş makinesi çöken yola saplanmış. Alt geçitleri su basmış, yollar göle dönmüş. Kocaeli Şehir Hastanesi’nin önü göle dönmüş. Hal bu! Biz Kocaeli Valisi’ne uyumaya devam et, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne uyumaya devam edin diyoruz. Altyapıyı doğru düzgün yapmayın bir yağışta ortalık felaket yerine dönsün. Maşallah diyoruz! Biz zaten defalarca söyledik, Kocaeli Valisi mi AK Parti İl Başkanı mı belli değil! Kocaeli Büyükşehir Belediyesi o kadar borçluyken maşallah her türlü lüzumsuz masrafı yapıyor, milyonlar döküyor. Nereden geliyor bu para? Borçlarını ödemeyerek mi bu işleri yapıyorlar anlamak mümkün değil.

Kocaeli EYT Gebze ve Emekliler Derneği bizi ziyaretimize geldiler. Çok şikayetleri var, biz onları 52 gün boyunca stant açtıkları Gebze Meydanı’nda da ziyaret ettik. Çok çok haklılar, imzamızı verdik. 2 kez onlar ile yayın yaptık, canlı olarak dünyaya duyurduk durumlarını, kamuoyuna verdik ve emeklimizin yanında olduğumuzu söyledik. Ankara’ya yürümek istediler yürütmediler. Ankara’ya geldiler her parti ile görüştüler, emeklinin durumunu gündem ettiler. Yanlarındayız, bugün de gündeme getirdim emeklinin durumunu yarın da her gün gündeme getireceğim ta ki onlar haklarını alana kadar.

Finlandiya’dan Göç araştırmacıları Derneği’nden bir ziyaret aldık ve onlar ile önemli değerlendirmeler yaparak insan hakları sorunlarını onlara anlattık. Türkiye’de insan hakları ihlalleri yaptığını bilen umursamayan ve bunu dayatanlar bilsin ki bu yaptıkları hiçbir şekilde örtbas edilemeyecektir. Biz bütün bu ihlalleri tüm dünyaya duyuruyoruz. Finlandiya heyetine de Avustralya heyetine de bize gelen her heyete Türkiye insan hakları ihlallerini anlatıyoruz.

Her hafta andığımız hukuk ihlallerini söylüyoruz; Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda yok edildi, ölü veya dirisi bulunamadı, yaktılar, erittiler mi cesedini bilemiyoruz, ne olduğu belli değil, korkunç bir durum. Cumhurbaşkanı esip gürlemişti Suudi Arabistan’a ama sonra bir kredi anlaşması yapılınca dosyayı Suudi Arabistan’a verdi maşallah diyoruz. Gerçekten Türkiye’de işte bundan dolayı inanılmaz hadiseler yaşanıyor diyoruz.

Sayın Osman Kavala Yargıtay’da cezası onandı fakat vicdanlarda onanmadı, bir sivil toplum aktivisti insan hakları savunucusu. Çok ağır iftiralar ile mahkum edildi, bir gün bu mahkumiyetin bir yerden döneceğini biliyoruz bunun için Osman Kavala’nın mağduriyetini de her hafta burada gündem ediyoruz.

Şerif Mesutoğlu çok ağır mağduriyetler yaşıyor. İşlemediği bir cinayetten dolayı ağırlaştırılmış müebbet mahpusu oldu ve çok ağır bir ceza görüyor. Kendi mahkeme salonunda yaktı, açlık grevleri yaptı ama sesini duyuramadı. Çok mağdur, biz o yüzden onun sesini her hafta buradan duyuruyoruz.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı, idealist, haksızlık karşısında susmayan, gürleyen bir ses, bir şahsiyet. Değerli Selçuk Kozağaçlı’yı da ziyaret ettim cezaevinde ve her hafta onu gündem ettiğimi kendisine de söyledim. Ağır mağduriyet yaşayan herkesi böyle gündem etmeye devam edeceğiz.

Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar Adalet Nöbetlerini Urfa’da yıllardır sürdürdüler. 3 yılı aştı kimse duymak istemiyor fakat şu anda Ferit Şenyaşar milletvekili olarak Meclis’te ve buradan en etkili bir şekilde sesini yükseltiyor, zalimler yaptıklarını yanına kar kalacağını sanmasın. Sevgili Ferit Şenyaşar vekilimiz acılar içinde babası ve iki kardeşinin zalimce katledilmesini anlatırken AK Parti’li vekiller vicdansızca kendisine laf atıyorlardı. Düşünün bir tarafta vicdanı çok sızlayan bir insan diğer tarafta da vicdansızlığın dibine vurmuş AK Parti’li vekiller işte Türkiye’nin hali bu değerli arkadaşlar. Emine Ana’nın her zaman yanındayız. Ferit Şenyaşar kardeşimin, vekilimin her zaman yanındayım ve onların adalet nöbetine, mücadelesine sonuna kadar destek vereceğim.

Gabon’lu Dina, zulmen katledildi ve bütün bu cinayetin üstü örtüldü, bu ölümün üstü örtüldü, Gabon Devleti ve ailesi bu konuyu bir şekilde kapattı ama biz vicdanımızın sızladığı bu hali kabul etmiyoruz, itiraz ediyoruz ve adaletin ortaya çıkmasını istiyoruz.

Koray Vural 25 günü buldu, günlerdir kaçırılmış durumda, hiçbir kimse açıklama yapmıyor, ailesi Tacikistan’dan MİT tarafından kaçırılıp Türkiye’ye getirildiğini söylüyor. Uçak saatlerini, zamanlarını da söylüyor ama hiç kimse kalkıp Koray Vural ile ilgili bir açıklama yapmıyor arkadaşlar. Bu kabul edilecek bir durum değil. Koray Vural nerede diye tekrar soruyoruz, bir işkencehanede mi? İşkence mi görüyor? Ne oluyor? Bunları tekrar sormak istiyoruz.

Yusuf Bilge Tunç 4 yılı aştı zulmen kaçırıldı, kaybedildi korkunç işkencelere uğrayarak öldürüldü mü? Başka bir şey mi oldu bilmiyoruz ama 4 yıl ortaya çıkmayan bir insanın yaşamadığını düşünüyoruz. Korkunç bir hak ihlali o yüzden her hafta bu konuyu gündeme getirerek unutmadığımızı unutmayacağımızı söylüyoruz.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan’da zorla kaçırılıp kaybedilen aylarca işkencelere uğrayıp şimdi cezaevinde tutulan insanlar. Zorla kaçırılma ve kaybedilmeyi Türkiye kamuoyuna anlatan insanlar o yüzden hiçbir devlet yetkilisi Türkiye Cumhuriyeti insan kaçırma gibi bir suçu işlememiştir diye beyanatlarda bulunmasın gerek 90’larda gerek sonrasında beyaz Toroslar ile veya siyah transporterlar ile bunun benzeri çok hadise yaşanmıştır. Biz kim yaparsa yapsın tüm cinayetlerin tüm zorla kaçırılma kaybedilmelerin karşısındayız.

Gülistan Doku Dersim’de bir şekilde kayboldu, 2.5 yılı aştı annesi, kardeşleri, halen onu arıyorlar. Yürekleri acı içinde fakat kendisi ile ilgili tek bir haber yok ve şu anda herhangi bir arama faaliyeti de yok.

Zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra eşi Şimoni Diril’in cesedi bulundu, Hürmüz Diril ise hala bulunamadı. Yargılanma süresi ise adil bir şekilde devam etmiyor. Bunlara itiraz ediyoruz kabul etmiyoruz ve bir an evvel adaleti bekliyoruz, Hürmüz Diril’den de bir haber bekliyoruz.

Yorumlar