1 Aralık 2022

Hak ihlallerini gündem edeceğiz. Vatandaşların bize ilettikleri, uğradıkları hak ihlalleri var.

Diyarbakır’dan bir baba başvurmuş Hüseyin Aşut, bir müddettir kayıp. Şu anda kayOğlu Hüseyin Aşut bir ara Diyarbakır DİSKİ’de çalışmış. Hakkında soruşturmalar açılmış ve ardından oğlu şu anda yok. “Nerede olduğunu bilmiyorum. Allah rızası için yardımcı olun.” Demiş. Oğlu maalesef ki şu an yok biz de bilemiyoruz ama bunu gündem ediyoruz. Bu konuda ilgili merciiler, İçişleri Bakanlığı’nın bir cevabını bekliyoruz! Aile oldukça tedirgin.

Emel Zengin Çakır Samsun’dan bize başvurmuş. Samsun Türkiye Finans Bankası’na gitmiş, kendisi KHK ile ihraç edilmiş bir hanımefendi ve “Sana hesap açamayız.” Denilmiş. “Niye açamazsınız?” “Senin için bloke var.” Denilmiş. “Benim tedbir kararlarım kaldırıldı, bankalara bildirildi. Hiçbir sıkıntı yok.” Demiş fakat Türkiye Finans Bankası hesabı açmamış. Daha sonra hanımefendi çok üzülmüş ve bir başka bankaya gitmiş Samsun’da bir başka banka olan İş Bankası hesabı açmış. Türkiye Finans Bankası niye hesabı açmaz? Bir başka özel bankanın yaptığı işlemi karşısındaki KHK ile ihraç edilmiş vatandaşı sırf zorluk çıkartmak için niye yapmaz? Türkiye Finans Bankası’nı buradan uyarıyoruz ve tüm kamuoyuna da bunu duyuruyoruz. Türkiye Finans Bankası böyle keyfi işlemlere başvuracak, afaki birtakım düşüncelerden dolayı vatandaşları mağdur edecek mi diye soruyoruz! Biz bununla ilgili soru önergemizi de veriyoruz. Türkiye Finans Bankası’nın bu noktada ki bu keyfiliğini de sanırım kamuoyu görecek ve gereken işlemleri yapacaktır. Emel Zengin Çakır diyor ki: “Türkiye Finans Bankası açık bir nefret suçu işlemiş ve tc vatandaşını ötekileştirmiş ve ayrımcılık yapmıştır.” Diyor. Türkiye Finans Bankası’nın buna cevap vermesi gerekiyor. TBMM’de bir milletvekili olarak bunu soruyorum ve cevabını bekliyorum, gereken resmi işlemleri de yapıyorum.

“Eşim Kahraman Erdal ve oğlum Erkan Erdal Adana 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyorlar. Çıkışları yakındı bekliyorduk.” Diyor. Sonrasında 1 günlük hücre cezası aldılar diye 5 Temmuz’daki tahliyelerini yakmışlar. Ne zaman tahliye olur? Ne zaman olacağı belli değil! Zaten yıllardır bu hanımefendi eşini ve çocuğunu bekliyor ve sonuçta 1 günlük hücre cezasından dolayı tahliyeler yakılmış, hanımefendi bize diyor ki: “Hiçbir gelirim yok mağdur bir insan olarak temel ihtiyaçlarımı karşılayamazken maddi manevi perişan durumdayken bir de böyle keyfi uzatmalar yapılıyor.” Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nü uyarıyoruz. El insaf diyoruz! Her hafta ben bu ihlalleri okuyorum! İnsanlar perişan, aileler perişan ve hala bu keyfiliklere devam ediyorsunuz! Çok beddua alıyorsunuz bunu da bilin! Bu gariban zor durumdaki insanlar ah ediyorlar, büyük veballer taşıyorsunuz! Bu kadar keyfilik olmaz! Zulümat Bakanlığı’na bunu diyorum çünkü o adalet denilen güzel kavram ile hiçbir alakaları kalmamış durumda!

Kocaeli Kandıra 2 No’lu Cezaevi’ndeki hasta mahpus Ahmet Dizlek’in durumunu uzun süredir takip ediyorum. Bir hekim vekil olarak onun hakkındaki birçok ihlali çok iyi biliyorum, bizim gayretlerimiz ile uzun süre sonra ancak ameliyat ettirilebildiğini ve çok büyük sağlık hakkı ihlallerine uğradığını biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde yakınları yine başvurdu. Bu hasta ameliyat olmuş midesi alınmış, zayıflayan perişan durumdaki hasta mahpus bir de koğuşunda uğradığı mağduriyetler nedeniyle ailesi vasıtasıyla bize başvurmuş. Koğuşta kendisi tuvaletteyken görevliler kapıya gelmişler. İçeriden bağırmış “Bir iki dakika bekleyin.” Demiş fakat tuvalet kapısı açılmak suretiyle taciz edilmiş. Ne kadar ayıp şeyler bunlar! Ne kadar üzücü şeyler! “Zor bela üstümü başımı topladım.” Diyor. Ne yapıyorsunuz derken o sırada tartışmalar yaşanmış. Şiddete uğramış. Düşünün hiç mi insanlık kalmadı Allah aşkına? Bu konuda bir açıklama yapın! Ben de cezaevinde kaldım bazen gardiyanlar gelirdi “5 dakika bekle.” Derdim beklerlerdi. Biz olanı da söylüyoruz olmayanı da söylüyoruz ama bu kişinin iddiası böyle! İnsaniyetle bağdaşmaz Kocaeli 2 No’lu F Tipi Cezaevi zaten bizim ile de görüşmediler, sanırım Ahmet Dizlek meselesini soracağımız için randevuları iptal ettiler. Ben bunu Bakan’a da söyledim! Bu cezaevi nasıl böyle kafadan işler yapabiliyor diye ve biz bunların hesabının sorulacağı günleri de biliyoruz. Mutlaka bunlar da gelecek! Daha sonra Ahmet Dizlek bundan dolayı büyük mağduriyetler yaşamış, zaten bir hasta mahpus, kemoterapi alması gerekecek. Oldukça sıkıntılar yaşıyor ve idare ile bu konuda önemli tartışmalar olmuş, kardeşi diyor ki: “3 yıllık ihmalin cevabı bile yok.” Diyor. Ben biliyorum çünkü bakın 3 yıla yakındır bu insan mağdur edildi, ihmale uğradı. Kız kardeşi de böyle söylüyor! “Şu an çok fazla zayıfladı böbrekleri akciğerinde kist, halsizlik var, her tarafı ağrıyor sonunda abimin ölüsünü mü verecekler?” üstüne hücre cezası almış! “Durup dururken bir ihlale uğrayıp bir de üstüne hücre cezası almış.” Bu da sağlık hakkı ihlaline uğramış bir hasta mahpus! Biz insanların kesinlikle kimliğine bakmadan bunları değerlendiriyoruz ve maalesef ki hep haklı çıktığımızı görüyoruz.

Bize Samsun T Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Recai Kaymakcı için başvuran bir mahpus yakını var. Üzücü bir durumu gösteriyor. Mahpusun denetimli serbestliği gelmiş, zaten denetimli serbestlik geldiğinde cezaevi gözlem kurullarının yapmadığı hukuksuzluk kalmıyor! Ne olmuş? Mahpuslar içeride tespih yaparlar ya zeytin çekirdeğini delerler, oradan tespih yapar. Adamın işi yok ne yapsın oturup bu tür uğraşlarla, el becerilerini geliştirir. “Vay efendim zeytin çekirdeğini delmek için alet var sende disiplin suçu veriyoruz.” “Herkeste var.” Diyor mahpus. “Tüm koğuşlarda var ne var bunda? Zeytin çekirdeği deliyorum.” “Sende olamaz.” Diyorlar ve cezayı verip denetimli serbestliğini yakıyorlar. Bunlar nasıl işler anlamak mümkün değil! Zeytinin çekirdeğini delmek için mandal teli ile yapılan basit bir alet deniliyor. Üstüne de Samsun Asliye Ceza Mahkemesi 1 yıl 8 ay ceza vermiş ve denetimli serbestliği yakılmış! Gerçekten çok üzücü ve aile oldukça zor durumda. Biz bunları ifşa ediyoruz. Bakın tarihe not düşüyor bunlar, bakanlığa da bu konuda tüm saydığım hususlarda soru önergeleri vererek bunların peşini takip ediyoruz.

EYT mağduru vatandaşlar bize başvurdu. EYT’nin 1999 yılının 31 Aralık gününe kadar uzatılmasını istiyorlar vatandaşlarımız. 1999’daki tarih değil de yapacaksanız 1999’u kapatın! Sayın Bakan birçok kişiden böyle başvuru alıyorum, öğretmenlerimizden, esnaflardan birçok kişiden bu başvuruyu alıyoruz. EYT konusunda en azından 1999’un sonuna kadar uzatın diyorlar! Bunun gerçekleşmesi en azından vatandaşı da sevindirecek husustur. 1 gün farkla EYT’yi kaçırdın demesin kimse! En azından 1 yıl farkla kaçırdın desin!

“20/11/2022 tarihinde Müvekkilimiz Gülten Matur Gebze’de kaçırıldı.” Gebze’de kaçırıldı, İstanbul’da askeri bir tesise götürülmüş ve işkence edilmiş.” Gülten Matur’un iddiasına göre kaba dayak, askıya alma, jopla dövme, elektrik verme işkenceleri uygulanmış ve ardından bu kişi tutuklanmış. Tutuklanmadan önce avukatları Adliye’de Gülten Matur’un işkence izlerinin fotoğrafını çekmişler, ben de sosyal medyamda yayınladım. Daha sonra da bu başvuruyu gündem ediyorum. Ağır ithamlarla bu kişi tutuklanmış. İthamlar olabilir, yargılayabilirsiniz bu kişiyi tutuklayabilirsiniz de ama nedir bu işkenceler kaba dayaklar? Ağır bir işkence görüntüsü var İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’nın bu konuda açıklama yapması gerekiyor! Kişi hakkındaki isnat ettiğiniz suçlar; örgüt yöneticisi gibi ithamları ben bilemem ama bir kişi gözaltına alındıktan 8 gün sonra mı açıklama yapılır? Kimisinde biliyorsunuz Uğur Demirok vakasını açıklamıştım, MİT yetkililerinin yüzüne de söyledim! Adamı Azerbaycan’dan getiriyorlar 67 gün boyunca hakkında bilgi verilmiyor! Ailesi bize başvuruyor, soruyoruz bakanlıklara kimdir diye hiç kimse bizde yok diyor! Allah aşkına bu iş rutine döndü diyor! Alıyorsun kaçırıyorsun götürüyorsun bir tesiste başına her türlü işler geliyor gözaltındaki kişinin günler sonra “Elimizde terörist bulduk.” En azından gözaltına almışsan o gün söyle “Benim elimde.” diye!

Bir başka vatandaşımızın başvurusu adil yargılanmama ve yargı süreçleri ile ilgili. “Kardeşim Sinem Dinçer Van’ın Muradiye ilçesinde hayatını kaybetti. Banyoda intihar etmiş gibi ilan edildi. Biz adli tıp raporu ve diğer takipsizlik verilen başvurularımız konusunda inanmış değiliz. Adil bir süreç yürütülmüyor, öldürüldüğünü düşünüyorum.” Diyor. Bu noktada da Van Muradiye Savcılığı’na bunu iletmiş olalım. Ailenin yoğun bir itirazı var! Adli mercilerin kararları var ama tatminkar olmayan bir süreç olduğunu da görüyoruz. Bu Van’lı kardeşimizin başvurusunda.

Bir başka mağduriyet; yine adil yargılanmama nedeniyle bize başvurmuş. “Ramazan Erdoğan meskeni yakınlarında terör terör örgütü üyeliği sebebiyle tutuklanarak önce Edirne Cezaevine sonra Sakarya L2 Cezaevine gönderildi.” Adil yargılanmadığı noktasında vatandaşların bize başvuruları var.

“Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yatmakta olan kardeşim Lokman Yarşı için size başvuruyorum.” Diyor. Mahpusların telefonla görüşme hakları var, telefonla görüşürken o sırada Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri o koridorda yürüyormuş. Mahpusun canı çok yanmış ki telefonu bırakmış haftada 1 10 dakika olan hakkından vazgeçerek komisyon üyelerine “Bana şu haksızlık yapılıyor.” diye dert yanmış! Zaten komisyon üyeleri de oraya niye gider? Mahpusu dinlemek için! Canı yanmış mahpusta bir şeyler demiş! Cezaevi görevlileri “Sen misin bu şikayetleri söyleyen mahpus!” diyerek onu tehdit etmişler ve bir sürü mağduriyetler yaşatılmış! “Kardeşim için çok korkuyorum. “Başıma ölüm gelirse, intihar süsü verilebilir.” Diye şikayetlerde bulundu.” Demek ki kendisi çok tehdit edilmiş! Birtakım cezalar almış. Spor faaliyetlerine çıkarılmıyormuş, kafalarına göre yasaklar veriliyormuş ve mahpusta diyor ki: “Ben derdimi söylediğim için suçlu muyum?” diyerek bize başvurmuş! Bu kadar abartılı bir şekilde cezalandırmakta doğru değil! Mahpuslar can güvenliği endişesi ile yaşamamalı cezaevinde! Bolu Cezaevi ve Adalet Bakanlığı yetkililerine bunu iletelim!

Ehliyet affı konusunda yoğun başvurular geliyor! Ehliyetlerine el konulan mesleği şoförlük olan vatandaşlar yaşam mücadelesinde çok zorlanıyorlar. Adam sadece şoförlük veriyor ve ehliyetine el konulmuş bu da önemli bir sıkıntı oluşturuyor! Ehliyet affı konusunda bir gündem oluşturalım ve biz de verilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.

“Eşim Sinan Biçer Türkoğlu 2 Nolu  L Tipi Cezaevi’nde. Ben de Aydın Söke’de oturuyorum. 2 çocuğum var. Çok zor durumdalar. 18 saatlik bir yol gidiyoruz. Çocuklar babalarını özlüyor, gidip gelemiyoruz. Uzak bir cezaevi. 7.5 yıl ceza verdiler eşime ve adil olmayan bir şekilde yargılandı ve sizden ricam biz bu zamanları tabii ki atlatacağız son bulacak ama bu zamanlar geçip giderken çocuklarımızda kalıcı iz kalmasın. Ergen oğlum konuşmak istemiyor “Canım acıyor.” Diyor, kendini kapattı içine. Kızım her gece istisnasız ağlıyor, her gördüğü kişiyi babasına benzetiyor.” Diyor. Bu çocuklar 18 saatlik yolu gidemiyorlarmış.

Süleyman Pınar ve eşi Hatice Pınar tutukluymuş. Anne baba tutukluluk mevzu bahis ve burada da yine bir aile faciası ve dramı var. Son derece zor durumda olan bir aile, düşünün anne baba cezaevinde. Çocuklar baba tutukluyken anne tutuklanmış, çocuklar okuldan gelince annelerinin yokluğu ile şok geçirmişler. 3 çocuk var ve büyük çocuk böbrek hastası, küçük ana okuluna giden çocuk depresyon yaşıyor, konuşma güçlüğü yaşıyor ve biz hep bunu gündeme getiriyoruz. Anne baba tutukluluklar son derece sıkıntılı, en azından baba tutuklu kalsa, anne çocuklarının başında kalsa, baba çıkana kadar o zaman anne girsin diyoruz. Bunlar konusunda maalesef hiçbir adım atmadılar, çok zalimane bir tavır içindeler, bu konu gündeme geldi ama iktidar bu konudan geri adım attı. Bu aile faciaları devam ediyor maalesef.

Bir başka aile ile ilgili durum. “Ben İbrahim Pınar  Samsun’da öğretmendim KHK ile ihraç oldum 7.5 yıl ceza yedim, boş yere bir ceza yedim. Legal gerekçeler illegal kabul edildi. Sonra babam buna çok üzüldü, ben cezaevindeyken babam kahrından kalp krizi geçirdi. ben cenazeye ellerim kelepçeli götürüldüm. Cenazeye geldim ama taziye için 5 dakika evime bile götürülmedim. Oradan hemen hapishaneye dediler. Şu an cezaevinde çıktım perişan durumdayım, babam ölmüş ve bir hayat mücadelesi veriyorum.” Diyor, bir başka çökertilmiş aile maalesef. AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı nedeniyle binlerce çökertilmiş aile var şu ülkede değerli arkadaşlar! İnsanlara terörist damgası vurarak Kürt’ü, Türk’ü demeden insanları perişan edip aileleri çöpe atıyorlar.

Merve Zühre Dirim hanımefendi başvurmuş. Nişanlısı Uganda’lı bir kişi Uganda uyruklu Wahab Kenyatta. Bu kişi hakkında bir sabıka kaydı, suç kaydı yokken sadece “Senin ikamet iznin yoktur.” Diye geri gönderme merkezine göndermişler fakat bu kişi psikolojik sorunlar yaşayan bir kişi, depresif rahatsızlıkları var ve deport edilmek isteniyormuş. “Lütfen yardımcı olun. Yalvarırım sesimiz olun, oradan tahliye olması durumunda kaçma veya kaybolma riski bulunmamaktadır. Hiçbir yere kaçmaz ama orada eğer ki tutulursa intihar edebilir. Bipolar rahatsızlığının depresif epizodunu yaşıyor şu an, intihar düşüncelerine her gün ben telefonda yatıştırmaya çalışıyorum.” Diyor. Oldukça zor udrumda olan bir kişi ile karşı karşıyayız ve avukatı aracılığı ile deport kararına itiraz davası açıldı, gerekirse belgeleri paylaşabilirim.” Diyor.

Serda Alıcı ve Eyüp Alıcı şu anda anne baba tutukluluklar yaşıyorlar. Baba tutukluyken annenin de Yargıtay son aşamaya gelip tutuklanma ihtimali gelince, anne Serda Alıcı 3 çocuğunu alıyor Edirne’den karşı tarafa geçmek istiyor fakat yakalanıyor ve kendisi de cezaevine girince 3 kız çocuğu ortada kalıyor. 3 kız çocuğu bu kadar stresten sonra yakalandıkları anda büyük kız çocuğu bayılıyor, ortanca kız çocuğu şoktan ağlama yerine gülme krizine giriyor, küçük kız çocuğu ise altına kaçırıyor. Büyük bir dram yaşanıyor ve çocuklar çocuk esirgeme kurumuna alınıyor. Ailenin yakınları, çocuklar bu kurumda kalmasın, bize verin diyorlar. Bu çerçevede şu anda hem anne baba büyük bir dram yaşıyor hem çocuklar çocuk esirgeme kurumunda kalıyor. Hem annesi hem babası kalmış durumda çocuklar. Üstleri başları çamur içinde perişan bir şekilde bulunmuşlar ve şu anda da çocuk esirgeme kurumunda soğuk betonlar arasında Allah bilir hangi duygu ile yaşıyorlar? Çocuk esirgeme kurumunda olması iyi bir şey fakat ailesine kavuşması lazım. Anne Serda Alıcı’nın özellikle bir an evvel tahliye edilmesi gerekiyor o çocuklar ortada kalmış zor durumdalar. Çocuk esirgeme bir aile yuvası değil annenin tahliye edilerek bu çok zor durumdaki çocukların başında durması gerektiğini söylüyorum. Akrabaları da bu noktada son derece dertli olarak bize başvurmuş durumdalar.

Bir başka şikayette İşkur ile ilgili çok önemli şikayetler var. Vatandaşlar bize İşkur’un işveren ve iş arayanları buluşturma noktasında çok kötü bir yönetim sergilediğini söylüyor. Bu konuda da son zamanlarda İşkur ile ilgili birtakım yolsuzluklar ortaya çıktı, bazı görevden alınan görevliler oldu ve bunun yanısıra bize de böyle şikayetler geliyor İşkur’un görevini yapmadığı ile, işveren ve iş arayanları buluşturma noktasında yetersizlik yaşandığına dair şikayetleri İşkur’un şu andaki yönetimine sunmuş olalım!

Tarım danışmanları işsiz bırakıldıkları için bize başvurdular! “72 Bin TL ödeme ile 1 yıl tencere nasıl kaynar?” diye soruyorlar ve “Yıllardır çalıştığımız işyerimizden çıkarılmak isteniliyoruz! İşsiz kalıyoruz.” diye Tarım danışmanları 25 Kasım Tarihli karar nedeniyle mağdur edildiklerini söylüyorlar! Tarım ve Orman Bakanlığı’nın konuya dikkatle yaklaşması ve tarım danışmanlarının mağdur etmemesi gerektiğinin altını çiziyorum!

Cezaevi müdürü ile de görültük! Maraş Türkoğlu Cezaevi’nde oldukça sıkıntılı bir hasta mahups var. İzzedin Yenigün uzun süredir oldukça sıkıntılı sancıları olan zayıflaması olan sağlık sıkıntıları olan bir hasta mahpus, cezaevi de durumun farkında. Tahlilleri yükseliyor, kötüleşiyor Maraş başa çıkamamış, Adana’ya sevk edilmiş. Adana randevu vermiyormuş! Hasta kötüleşiyor, Adana randevu vermiyor, böyle bir kısır döngü, sonunda Maraş’taki hastaneye yatırıldığını duydum, Müdür bey ile de görüştüm. Kendisi “Ben gayret ettim hastane yatırmayacaktı.” Diyor ama bir an evvel Adana hastanesinde MR çekiminin yapılması ve tanının konulması gerekiyor. Daha teşhis bile konulmamış tedavisi yok, hasta kıvranıp duruyor! Müdür bey: “Ben gayret ettim hastaneye yatırıldı.” Diyor ama bakın önemli gecikmeler var. Zaten teşhis noktasında gecikmeler olmuş. Şu anda tanı noktasında önemli gecikmeler var. İzzedin Yenigün konusunu takip ediyorum ve bir an evvel acele edilmesi gerektiğini söylüyorum.

Diyarbakır’dan bir aile başvurmuş. “Hükümlümüz Mehmet Mahsum Kahraman Diyarbakır dan Antalya Manavgat S tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. Biz hala birinci derece akrabalarına bile görüş sağlanamıyor, disiplin cezası uygulandığı söyleniyor. Mahkumumuz ile görüşemiyoruz. Telefon görüşmesinde hükümlü kesinlikle disiplin cezası olmadığını dile getirdi. Sağlığından endişe ediyoruz.” Diyor. bakanlık yetkilileri Mehmet Mahsum Kahraman’ın ailesi ile görüşünün engellenmesini engellememeli! Bir an evvel yakınlarının tedirginliği bitmeli!

Yozgat E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bir hamile mahpus Zümra Busenur Mert. Bir adli durumdan dolayı tutuklanmış fakat 7 haftalık hamile. Zor durumda, sitomegolo virüs enfeksiyonu olduğu düşünülüyor tahlillerinde, yakınları bana ulaştı. 7 haftalık bir hamilelik düşük tehlikesi, sıkıntılı bir süreç ve halen hamile olarak cezaevinde. Zaten yakınları: “Biz avukata verecek bir kuruşum bile yok. Asgari ücretli bir insanım ama hamile bir kadın yargılansın ama cezaevinde bu çok zor durumlarda düşük tehlikesi yaşarken hamile olarak cezaevinde bulunması son derece uygunsuz.” Diyor.

“Eşim Şemsinur Parmaksız Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 18 aylık oğlumuz Ömer Ege ile birlikte kalmakta. Ömer Ege nadir rastlanan bir hastalığı var. “ dravet sendromu hastalığı çok nadir rastlanan bir hastalık. 18 aylık bir bebek, epilepsi nöbetleri geçiriyor, anne ile beraber cezaevine girdiğinde yerde minderde ilk gece kalmışlar, çocuk çok ağlamış. İnfaz koruma memurları da koğuşa gelip bebeği sallayarak uyutmaya çalışmışlar. Bebek huzursuz, hasta, miyoklonik nöbetler geçiriyor çocuk. Çok nadir rastlanan zor tedavi edilen bir hastalık bu. Kepra isimli bir anti epileptik nöbeti geçirici bir ilaç kullanıyor çok hassas ilaçlar bunlar, hassas dengelerde oluyor ve ister istemez bu anne çok büyük zorluk yaşıyor. Hasta bebeğin tahlilleri takibi çok hassas dengelerde yürümesi lazım. Cezaevinde bunlar olmuyor! Bu bebek şu anda ani ölüm riski bu hastalıkta %10. Bu çocuk aniden de ölebilir! Kim bunun hesabını verecek! Son derece hassas bir tedavisi olan bir hastalıkta, çocuk epilepsi, çocuk nörolojisi bölümüne sürekli gitmek zorunda.

“Ümit Tamur Aksaray Cezaevi’nden Manavgat S Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. Kendisiyle görüştüğümüzde çıplak aramaya uğratıldığını söyledi. ” demiş ailesi.

Yorumlar