15 Aralık 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz!

Yoğunluklu olarak insan hakları ihlallerini konu edineceğimiz basın toplantımızın ilk konusu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hakkında verilen cezadır! Dün bu haberi aldık, bu habere itiraz etmek için CHP’li olmaya gerek yok! Bu ülkede hukuksuzluğa itiraz etmek için vicdanlı bir insan olmak yeterli! Siyasilere verilen cezaların ne kadar siyasi ağırlıklı iktidar emri altında olduğunu biliyoruz. Yargının ne kadar iktidarın boyunduruğu altında olduğunu çok iyi biliyoruz. Buna son örnek; Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar ve sarf edilen “Ahmak” kelimesinden ötürü verilen bu ceza için bir başka ceza verilecekse Süleyman Soylu’ya da verilmeli çünkü o da bu kelimeliyi kullanmış ama bakıyorsunuz birisine ceza verilirken öbürüne ceza verilmiyor! Burada bir ceza talebi var, daha kesinleşmiş de değil fakat siyasilerin önünü kesmeye yönelik bir hareket olduğu apaçık ortada! Siyasi, hukuki kararlardan etkilenmiş bir milletvekili olarak bu karara en başta itiraz ediyorum, kabul edilemez buluyorum. Hem bir hapis cezası hem bir siyasi yasak belli ki hukuki bir anlam taşımamakta! Siyasi bir anlam taşımakta. Hem de böylesine bir seçim üstü bir zamanda verilen bu kararın iyi niyetli olmadığı apaçık ortada! Biz bu karara isyan ediyoruz ama şunu da hatırlatmak istiyoruz; bu ülkede kayyımlar atanırken, başka siyasi cezalar verilirken çok net bir karşı duruş gösterilmedi! Bazen görmezden gelindi, bazen olumlandı! Bu ülkede yüz binlerce KHK’lı haksız, hukuksuz yargılamaya uğradı. 2 milyon terör soruşturması son 7 yılda yapıldı. On binlerce Kürt vatandaş sırf Kürtlerin hakkını talep ettiği için yargılandı ve terörist damgası yedi ama bu noktada bazıları sınavı kaybetti ve iyi bir duruş sergileyemedi! CHP’lilerin duruşu da böyle oldu. Birtakım bahanelere sığınarak HDP’li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasını sağladılar ve şu anda bu faşizan zihniyet geldi onları da buldu! CHP’liler hakkında da hukuksuz kararlar verilmeye başlandı. Demek ki “Susma sustukça sıra sana gelecek!” zamanında birtakım kaygılarla bazı kararlara susarsanız yarın öbür gün bunlar sizin başınıza da gelir ama biz dün ne olmuş, yarın ne olacak kaygısı ile hareket etmiyoruz! Apaçık bir şekilde söylüyoruz; dün susulsa da susulmasa da bugün Sayın Ekrem İmamoğlu’na verilen kararın siyasi ve hukuksuz bir karar olduğunu net bir şekilde söylüyoruz! Hiçbir “ama” demeden bunu söylüyoruz! Bu kararı kamu vicdanı kabul etmiyor! İstendiği kadar mahkeme salonlarında verilsin, bu kararın kamu vicdanında bir yeri yok! İstediği kadar salonlarda verilsin bu kararın toplumun adalet ruhunda bir karşılığı yok! Bunu da net bir şekilde ifade etmiş olalım, biz gelişmeleri takip edeceğiz ve siyasi iktidarın bu kadar bariz bir şekilde yargıyı boyunduruk altında tutarak muhaliflere yönelik ceza yağdırma taktiği, düşüncesi, davranışını da mahkum etmeye devam edeceğiz! Kesinlikle kabul etmeyeceğiz!

Önemli hak ihlalleri var, onları da gündem etmek durumundayım! Vatandaşların her kesimi bize başvurarak uğradıkları mağduriyetleri gündem ediyorlar! İşte onlardan birisi; Kocaeli Gebze’den başvuran Kenan Kurban. 30/06/2021 tarihinde tutanak tutulmuş. Yapı Kayıt Belgesi’ni çevre ve şehircilik bakanlığı iptal etmiş, Gebze belediyesi ceza vermiş.  “2018 de almış olduğumuz Yapı Kayıt Belgeleri iptal edilerek, cezalar yazıldı, mahkeme koridorları neticesinde tutuklama kararları verildi, bizler de yaşama sevincimizi yitirdik. Bizler başkasına veya kamuya ait araziyi işgal etmedik kendi tapulu arazimize barınma amaçlı, depreme dayanıklı meskenimizi yaptık. Gecekondu muamelesi görüyoruz, rant amaçlı değil barınma amaçlı tapulu arazimize yaptık.” Diyor ve imar barışının güncellenmesini talep ediyorlar!

“Ben Rızkiye Eribol eski siyasi hükümlüyüm. 2018 yılında cezaevine girdim.” diyor, şu an Yargıtay’da devam eden bir süreci var süreci var ve çok sarsılmış, maddi olarak toparlayamamış. Pandemi sonrasında da fahiş fiyat artışları nedeniyle defalarca kez Muğla Milas Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı’na başvuru yapmış. Onlar da “Senin hakkında dava yürüyor.” Demiş. Dava yürüyorsa yürüsün daha kesinleşmiş bir şey mi var? Son derece zor durumda mağdur edilmiş bir insan! “Başvuru yaptığım savcı kalemi avukat arkadaşlar böyle bir talepleri yasal değil deseler de asla yasa ve kural dinlemiyorlar. Kızımla çok zor durumdayım, kızım lise öğrencisi aç susuz okula gidiyor kızımı okuldan almak zorunda kalacağım.” diyor. Bakın siyasi kararlar insanları nasıl etkiliyor! Daha kesinleşmiş bir yargı kararı olmamasına rağmen insanlar terörist ilan ediliyor, sosyal yardımları kesiliyor ve çocuğunun okulu bırakma tehlikesi beliriyor!

Mustafa Bilgin Mart 2017 yılında diyor ki: “ Örgüt Üyeliğinden tutuklandım. Beni 15 ay sonra duruşmaya aldılar. Mahkemede hakim bana bağırdı, çağırdı “İtirafçı ol” dedi! Tam 14 duruşma yapıldı ve 8 yıl 1 ay ceza yedim ve kesinleşerek meslekten de ihraç oldum.” diyor. “Denetimli serbestlik koşulları altında şartlı tahliye oldum ve ardından da Jandarma’da görev yapıyordum. Önceden katıldığım kursların parası diyerek 18 Bin TL talep edildi. Hem adaletsiz bir şekilde işimden atıldım, hapse atıldım en sonunda çıktım dışarı ama bir de önceden katıldığım kursların “Parasını ver bakalım.” deniliyor. Açım, susuzum, param yok ne yapayım.” Diyor ve çaresizlik içinde bize başvurmuş. Kamu Denetçiliği Kurumu ve Meclis’e de başvurmuş. “Mağduriyetimin giderilmesini istiyorum.” diyor, insanları bu kadar çaresiz bırakan bir anlayış ile karşı karşıyayız. 

Mukadder Alakuş Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi onun başvurusuna baktı ve ilaç. Verilmemesi, çıplak arama, yoğunluktan dolayı yerde yatmaya mecbur edilme, kamera önünde saç kesimi gibi birçok hak ihlalinden dolayı serbest bırakılmasına ve tazminata hükmetti! AYM’nin bu konuda bir yetkili yol olmadığına karar verdi ve 30 ayı aşmasına rağmen hala bu tutukluluğun devam etmesi nedeniyle bu kararı vermiş ve uygulanmasını bekliyoruz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin kararını uygulayın diyoruz Adalet Bakanlığı’na!

“Ben Kürşat Yusuf Alumert 38 ay Edirne cezaevinde tutuklu kaldım ve 2021 Mart ayında tahliye oldum. Bu süre boyunca mahkemelere gittiğimizde adliyelerde nezarethanede saatlerce kelepçeli tutulduk.” Diyor, başka cezaevlerinde nezarette kelepçeli tutulmadı. Düşünün sizi görevliler götürmüş, adliyede nezaret odasına gitmişsiniz halen kelepçenizi açmıyorlar, kim yapıyormuş bunu? Edirne Cezaevi Müdürü! Zulmün bu kadarı da olmaz! Zaten senin kontrolün altında bu insan, daha niye kelepçesini sökmüyorsun ama bu da Edirne Cezaevi Müdürlüğü’nün bir haksız uygulaması! Bu iddialara cevap verilmesi gerekiyor! Halen bu uygulama devam ediyor mu diye Edirne Cezaevi’ne soruyoruz biz soru önergemiz ile de soracağız yani nezaretteki adama bir de kelepçe nedir ya? Allah aşkına bir de bari pranga taksaydınız ayaklarına el insaf!

Halit Arığ bize başvurmuş. Smart Trade Coin dolandırıcılığı ile ilgili Günay Çiçek ve Çiğdem Çiçek ile ilgili ve daha önce adı Çiğdem Karaca’ymış, sonradan evlenince Çiğdem Çiçek olmuş. Bu kişilerin dolandırıcılık yaptığını söylüyor ve savcılıktan olaya el atmıyor ve bu mağduriyetten 9 kişi intihar etmiş! Bakın devletin yargı organları ne yapıyor? Ne dolap dönüyor? Bu çok paralı insanlar neden yargılanmıyor savcılara buradan soruyoruz! Bu bizim Zulümat Bakanı’na soruyoruz; 9 kişi intihar etmiş bu dolandırıcılık olayında savcılar tek bir soruşturma açmıyor! Nasıl oluyor bu iş? Hep takipsizlik veriliyor! İnanılmaz bir durum bu konu hakkında açıklama bekliyoruz! Halen bu dolandırıcının devam ettiğini söylüyor mağdurlar. “Devletin hiçbir organı bu dolandırıcılara bir şey yapmıyor.” diyor, ne oluyor neler dönüyor anlamak mümkün değil! Bu konuda biz gündem etmeye devam edeceğiz ve bu korkunç dolandırıcılık, korkunç miktarlarda paralarla insanları çarpan şebekeleri ifşa etmeye devam edeceğiz!

Engin Ernez bize başvurmuş. “Engelliyim A-101 firmasında belli hırsızlıkları ispatladığım için bana komplo kuruldu. Mersin Mezitli Çaltana A-101’de çalışmaktaydım. Bana ve hasta anneme saldırdıkları yerde ben iki defa kalp krizi geçirdim. Engelli olmama rağmen tehdit edildim ve “Seni işten çıkaracağız.” Dediler.” Birtakım iddialar var A-101 buna cevap versin. Biz kesin demiyoruz ama A-101’de cevap versin! Engelli bir kişi mobbinge uğrayıp saldırıya uğradığını söylüyor. Bu konu hakkında bir açıklama yapmasını bekliyoruz A-101’in!

Kenan Öztürk İstanbul Bağcılar Medipol Hastanesi’nde kanser tedavisi görürken 65 bin liralık senet düzenlenmiş ve ödeyemeyince icralar gelmiş. Buna bir çözüm bulunması gerekiyor! Medipol Hastanesi bil ki milletvekiline başvurdu bu kişi ve son derece zor durumda. En azından bir formül bulun. “İki çocuğum öğrenci ve bu şartlarda geçim de çok zorlanıyorum.” Diyor.

“Aile Sosyal Destek Programı personelleri olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kapsamında personel alımı amacıyla ilana çıkmış, işe alımlar il müdürlükleri aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. 3000 personel göreve başlatıldı daha sonra 4-B sözleşmeli memur statüsünde gerçekleşti. Sosyal inceleme raporları düzenlemektedirler. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda oluşan bu ikilik anayasamıza aykırı bir şekilde iş barışını bozmuş ve oluşan mağduriyetler neticesinde işçi stratejisindeki 3 bin ASDEP görevlisinden 700 kişiye yakını istifa etmek zorunda kalmıştır. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın şiarınca bu konuda önerimiz KPSS ve mülakat yöntemi ile işe alınan ve 696 KHK ile sehven 4-D işçi kadrosuna geçirdiklerini düşündüğümüz bu personellerin diğer sözleşmeli memurlar gibi 4-A kadrosuna geçirilmesi eşitsizliğin giderilmesini sağlayacaktır. diyor. Böyle bir talebi gündem etmiş olalım.

Erzurum H Tipi Kapalı cezaevinde Burhanettin Şahin kanser hastası, geç teşhis almış. Ameliyatları yapıldı fakat bu kişinin durumu iyiye gitmiyor. İnfaz erteleme alması ile ilgili veyahut da tutuksuz yargılanması ile ilgili girişimlerin yapılması gerekmekte. Cezaevlerinde yüzlerce kanser hastası, ağır hasta var ve gerektiği gibi ilgilenilmiyor bu insanla.

Abdullah Aslan daha önce de gündem etmiştik Afyon Cezaevi’nde. Afyon Bolvadin’e gittiğinden beri özellikle sol tarafının çok üşüdüğünü belirtiyor. Beyin kanseri olan bir hasta sol tarafına felç gelmiş sol tarafı çok üşüyor Afyon çok soğuk bir yer. Beyninde ödem oluşmuş, diyet yemeği alması gerekiyor alamıyor. Isınma çok kötü, üşüyor nöbetleri sıklaşmış, Bolvadin’den Afyon’a giderken nöbetler geçiriyor başında doğru dürüst bir sağlık personeli olmuyor. Psikolojik olarak yıpranmış bir insan, “Bir beyin bu kadar nöbete nasıl dayanır?” diyor yakınları. Heyet doktorları nasıl cezaevinde kalabilir raporu veriyor bu insan için?” Durumu çok vahim.” diyorlar. Daha öncesinde de gündeme gitmiştik. Afyon Kocatepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi bir açıklama yapmıştı ama biz şunu diyoruz; bu hastanın hastalığı devam ediyor ve bir an evvel cezaevinin özellikle yani hastaneye götürülüp tekrar bir rapor işlemi düzenlenmesi gerekiyor. Yani illa ellerinde ölmesi mi gerekiyor? Tabutta tahliye edilmesi mi gerekiyor? Veyahut da ölüm döşeğinde mi tahliye olacak? İyice durumu kötüleşmiş bir hasta var karşımızda.

Mağdur Ramazan Durmaz Tekirdağ F 2 Kapalı Cezaevi’nde. Kendisinin şartlı tahliye koşullarının 3 aydan fazla oluşmasına rağmen aldığı disiplin cezalarından ötürü kendisi serbest bırakılmamakta. Haftada 3 gün diyalize giren bir insan, çok zayıflamış durumda. 5-6 saat diyalizde kalıyor her defasında. Cezaevi koşulları artık ona son derece ağır geliyor. Disiplin cezaları nedeniyle açlık grevine girdiği gerekçesine dayandırılmakta. Sağlık durumu iyice kötüleşmiş durumda. Ağır diyaliz hastası birtakım gerekçelerle, verilen disiplin cezaları nedeniyle şartlı tahliyesi geciktiriliyor. Hani denetimlisini zaten vermemişler, ileri şartlı tahliyesi verilmiyor oldukça sıkıntılı bir durum yaşadığını görüyoruz.

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın bizleri Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinde, mesleki eğitim merkezlerinde, halk eğitim merkezlerinde, bilim sanat merkezlerinde en az 10 bin atama müjdesi beklemekteyiz.” diyor. Bunları söyleyenler atama bekleyen mesleki ve teknik öğretmenler. En az 10 bin atama bekliyorlar. “Tek branş değil 52 branş olarak talep ediyoruz.” diyor bu arkadaşlarımız.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyetleri ile ilgili olarak bize başvuran bir kişi var Mazlum Demiralp. “Askıda olan gayri faal ticari taksi plakaları geçtiğimiz günlerden bu yana verilmeye başlandı. Plaka sahipleri kendilerine ait olan plakayı almak için belediyeye 300 Bin TL ödeme yapmak zorunda bırakılıyor.” diyorlar. “Bağış adı altında ödeme durumu olmayan kişilerden bu para isteniyor aksi takdirde plakayı alamayacakları söyleniyor. 560 adet plaka toplam 300 Bin TL ödeme yapılıyor kimlere gittiği belli değil bu paraların.” Diyor çok önemli iddialar var.

Yine bir grup işçi arkadaşımız bize başvurmuşlar. Sırbistan’da çalışmışlar bir firmada bu arkadaşlarımız paralarını alamamışlar son derece mağdur durumda. Sırbistan Belgrad’da Dilaz şirketi altında 4 Ağustos’tan 23 Ekime kadar çalışmışlar paralarını alamayıp Türkiye’ye dönmüşler. 4 aydır da ödeme yapılmıyor. Bu şirketten de bu konu hakkında bilgi istiyoruz. Böyle şey olur mu Allah aşkına! Bu işsizler sahipsiz mi zannediyorsunuz biz milletvekili olarak milletimizin fertleri bize başvurduğu zaman burada gündeme ederiz ve siz de mahcup olursunuz! “Nasıl olsa biz güçlüyüz işçilerin canına okuruz.” demeyin bakın apaçık bir şekilde çalıştırdığınız işçilerin hakkını vermemişsiniz.

Enver Baysal Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tek hücrede kalıyor! Kaldıkları hücrelere baskın yapılmış, hak ihlalleri yapılmış. Havalandırma hakları tek tek veriliyor, soruşturma ve ceza veriyorlar diye Sincan 1 nolu F Tipi Cezaevi’ni şikayet etmişler. Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden bayağı bir şikayet alıyoruz.

Yunus Çınar Trabzon Beşikdüzü Cezaevi’nde yatmakta ve orada mobbing uygulandığı, cezaevi başmemuru ve diğer memurların baskısı altında olduğunu söylüyor. “Biz Mersin’deyiz gidip göremiyoruz. Çocuğumuz büyük sıkıntılar yaşıyor. Onu orada saygısız buldular ve memurlar ona çok ağır baskılar yapıyorlar.” diye bize şikayetle başvurmuş.

Yine daha öncesinde Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Kamil Acar’ın kızı bize başvurmuştu. Böbrek rahatsızlıkları konusunda biz de burada gündem etmiştik bu konu hakkında bazı iyileştirmeler yapılmış ama ısrarla denetimli serbestlik verilmiyormuş! Yani niye bu kadar insanları ısrarla cezaevinde tutmaya çalışıyorsunuz anlamak mümkün değil. Zaten sağlık sorunları yaşayan insanlar, böbrek hastalıkları yaşayan insanları zorla orada tutmaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız!

Sincan F Tipi 1 No’lu Cezaevinde kalan İlhami Kanbur’un ailesi bize başvurmuş. “Çorum’da yaşıyoruz, Çorum’a nakledilsin. Çok yorulduk maddi manevi.” Diyor aile Sincan’dan Çorum’a nakletmek çok zor değil sanırım! Mahpusları, ailelerin yaşadıkları yere nakledin diyoruz!

 Bedrettin Arvas bize başvurmuş. “VASKi bünyesinde işçi olarak çalışmaktayım emekli olamıyorum. Vergi mükellefiydim vergilerimin tamamını ödedim. Borçlanmak istiyorum. Benim gibi on binlerce mağdur var. Sizlerin de desteği ile Meclis’e vereceğiniz bir kanun teklifi ile çıkacak bir yasal düzenleme geçmişte vergi mükellefi, meslek odası veya esnaf siciline kayıtlı olduğu halde Bağ-kur tescil ve kaydı yapılmayan benim gibi on binlerce mağdurun mağduriyeti giderilmiş olabilir.” diyor. Onu da buradan gündem edelim Bedrettin Arvas’ı.

Muğla Dalaman Emniyet Müdürlüğü Ekipleri tarafından darp edilen Fadıl Işık’ın yakınları bize başvurmuş. Ağır bir şekilde darp edilmiş, kaburgalar kırılmış, göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye gitmiş ve daha sonra hayatını kaybetmiş. Otopsi sonucu raporu çıkmamış! İşte değerli arkadaşlar her gün her gün bir polis şiddeti vakasıyla karşılaşıyoruz! Polisten hesap sorulmadığı müddetçe bu tür olayların önü alınmıyor! Polis istediği gibi darp ediyor ve iktidar bunun hesabını sormuyor! Süleyman Soylu: “Daha da vurun. Ateş edin bacaklarına, vurun kafasına.” gibi yani başlarındaki Bakan bunu söylüyor; suç işleri bakanı! Alttaki memur da bunu uyguluyor sonuç olarak vatandaş ölüyor hayatını kaybediyor! Daha sonra dosyaları sürüncemeye bırakıyorlar! Böyle bir ülke olmaz arkadaşlar! Ya Allah’tan korkun bu nasıl bir şey? Bakın olacak iş değil! otopsi sonucu raporu çıkmamış! Böyle bir darp sonucu ölüm vakasını daha gündem diyoruz. Bunların takipçisi olacağız soru önergelerimizi de soracağız Bakanlığa bu kabul edilecek bir durum değil.

“Kuzenim İbrahim Sezer İstanbul Silivri cezaevinde yatıyor ve cezaevine girmeden önce işkence gördüler, hiçbir yerde haber yapılmıyor. Çok mağduruz.” diyor askeri öğrencilerin dramı devam ediyor! Elimizden geldiği kadar bu konuyu gündem ediyoruz, zulmen haksız yere binlerce kişi hapislerde ve bir de öğrenci olduğu halde darbeci ilan edilenler yürekleri yakıyor.

İsmail Hakkı Tursun Hilvan T2 Cezaevi’nde 30 yıldır yatmakta ve savcı: “Madem ailenizi özlüyorsunuz neden slogan atıyorsunuz?” demiş ve birtakım sorular sorarak “İstersem infazını yakarım.” Diyor! Kardeşim de: “30 yıldır yatıyorum cezam bitmiş şu an konuşmanız yaklaşımınız hak ihlalidir.” Demiş. Siyasi sorular sorulmuş. “Hadi bakalım Abdullah Öcalan hakkında bir görüş beyan et.” Denilmiş. Gözlem kurulları ikinci mahkeme haline getirilmiş durumda arkadaşlar kabul edilecek bir durum değil! Adama vermişsin cezasını yatmış 30 yıl sonra “Hadi bakalım seni ilk yargılandığın andaki gibi yargılıyorum, kafama yatmıyorsan seni biraz daha tutacağım içeride.” diyen bir gözlem kurulu var! Gözlem kurulundaki memurların çoğunun hukukla falan bir ilişkisi yok! Kimisi öğretmen kimisi oradaki bir memur! Olacak işler değil bunlar maalesef bunlar yaşanıyor bu ülkede değerli arkadaşlar!

Şaban Kaygusuz Kayseri Bünyan 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta %90 engelli bir insan! Kayseri Bünyan Cezaevi’nde insanlık dışı muamelelerle karşı karşıya kalmış. Sağ eliyle sağ ayağı olmamasına rağmen kendisine çıplak arama dayatmasında bulunulmuş. Zorla elbiseleri çıkartılarak darp edilmiş, sayım dayatması yapılmış. Kendisine Araştırma Hastanesi tarafından cezaevinde kalmasına dair hiçbir engel olmadığına dair rapor verilmiş. Kendisi fiziki olarak cezaevinde gün geçtikçe ciddi anlamda sağlık sorunlarıyla boğuşuyor ve cezaevi koşullarını kaldıramıyor! Bir an evvel bu konuda nihai sonuca ulaşılması gerekiyor! Engelli, cezaevine girerken çıplak arama ve darp yaşamış bir insandan bahsediyoruz! Gerçekten hayatı cehennem gibi olan insanlar var. Ey toplum bunun da farkında olun lütfen!

“Ben Rize Ardeşen ilçesinden Dursun Şeremet kamu kurumlarına sosyal medyadaki paylaşımlarımdan dolayı almıyorlar! İŞKUR’a da almamdılar. İki kronik rahatsız ablam ve kardeşim var.” Diyor. Muhalif bir paylaşım yaptığınızda başınıza bu tür işler gelebiliyor değerli arkadaşlar! Burası Türkiye! İşte böyle zor durumdaki bir insana da sırf siyasi görüşünden dolayı bunları yaşadığı iddiası var!

Osman Aydemir Sincan F1 Cezaevi’nde yatmakta denetimli serbestlik hakkının verilmediği, koşullu salıverilme haklarının da verilmeyeceği noktasında başvurusu var. Nakil de yapılmıyormuş! Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş.  Kurumda da her 3 ayda bir oy birliği ile tahliye etmeme kararı veriliyormuş başka illerde denetim serbestlik hakkı verilirken burada birtakım gadirlerden dolayı maalesef bu hak verilmiyor!

Kamu mühendislerinin talepleri var. Kamu mühendisleri; birçok personelin maaşı arttırılmasına rağmen maaşlarının arttırılmaması, haklarının eksik tutulmasından dolayı şikayetçiler bize başvurmuşlar. Diyorlar ki: “Teknik iyileştirme adı altında diğer meslekleri verilen teşvik ödemelerini bizim de almamız gerekiyor. Kamuda çalışan tüm mühendislere karşılığı olarak ‘’Risk ve Sorumluluk Tazminatı’’ adı altında yeni bir ödeme kaleminin oluşturulması gerekir. Ek ödemelerimizin tüm mühendisler için arttırılmasını. Aylık tutarımızın, yan ödeme oranının, taban aylık katsayısı ücretlerimizin, sözleşme ücretlerimizin, Ek göstergemizin arttırılmasını talep ediyoruz.

CMC çağrı merkezi şirketinde müşteri temsilci olarak çalışanlar bize başvurmuşlar. Home Office olarak çalışıyorlarmış ve oldukça ağır mobbingler, maddi sıkıntılar fazla çalıştırma olayları yaşanıyor. %100 performans yakalamanız gerekiyor deniliyormuş. “Psikolojik olarak sürekli etkileniyoruz, stres sıkıntı prim vermemek için kılı kırk yarıyorlar .Yaklaşık 3 yıldır evde çalışıyoruz ve birçok giderimizi cebimizden karşılıyoruz. 3 yıldır evimizin bir odasını masasını işyeri haline çevirdik. Ailemize vakit ayıramıyoruz. Günlük sadece 75 dakika mola hakkımız var. Asgari ücretle çalışmak istemezdim üniversite mezunuyum. Burada ben ve benimle beraber çalışan bütün arkadaşlarımın haklarını savunması adına desteğinizi bekliyoruz. Yaşadıklarımız had safhada artık dayanamıyoruz.” Diyor. Buralarına gelmiş artık belli ki bu zor durumdaki haksız hukuksuz çok saate az parayla çalıştırılan işçi kardeşlerimizin yanındayız ve bu hesabı şirketin vermesi gerektiğini söylüyoruz meclisten bunu haykırıyoruz!

“Sayıları 6 bini bulan YÖK 100/2000 doktora doktora bursiyerlerinin istihdam sorunun gündeme gelmesi için yardımınızı istiyorum. Bu ülkenin doktora yapmış mezunları işsiz kalmakta ve hükümet adımı atmamakta. YÖK Başkanı bizlere yönelik hiçbir müjde vermemekte. Bizlerin sorunlarını gündeme getirin.”

“Gürsel Karaaslan Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Yaklaşık 29.5 yıllık ceza evi süreci var, ağır kalp hastası 6 ay önce bypass süreci yaşadı. Denetimli serbestlik hakkının verilmesini istiyoruz.” Diyor. Cezaevlerinden feryatlar yükseliyor, 30 yıllık mahpuslar halen daha denetimli serbestlikleri, koşullu salıverilmelerinin kesilmesinden şikayetçiler. Çok yoğun şikayetler geliyor. Yıllarca, on yıllarca bu insanları zindanlarda tutarak Zulümat Bakanı Bekir Bozdağ eline ne geçiyor? Bunların tepelerden gelen emirler olduğu, “Bu mahpusları salmayın.” Denildiğini çok iyi biliyoruz! Biz de bunu kabul etmiyoruz!

Afyon 2 No’lu Cezaevi’nde yatan Sabahat Kunduracı’nın kardeşi başvurmuş. “Bebeği ile yatmakta, cezaevinde Cezaevinde bebeğinin rutin sağlık kontrolleri yapılıyor ama cezaevinin imkanları kısıtlı ve bebeğin özel tedaviye ihtiyacı vardır.” Diyor. Bebeğin raporunda bu yazıyor, özel gereksinimli ve bebek o halde cezaevinde kalmakta ve böyle cezaevinde kalan bebekler, anne baba tutukluluklar var annesinin yanında olan ve olamayan bebekler var. O bebekler annelerinden ayrıldıkları koptukları anda o cezaevlerinde ağlamalar, feryat figanlar arşa çıkıyor. Bunu az çok tahayyül etmenizi, empati yapmanızı, hissetmenizi istiyoruz çok acı hadiseler yaşanıyor, büyük aile dramları yaşanıyor biz bunları kabul etmiyoruz Allah da kabul etmesin diyoruz.

İnsan hakları savunucusu arkadaşlarımız yargılandı. Onlardan birisi Fatin Kanat arkadaşımızdı. Ankara İHD Şube Eş Başkanı Fatin Kanat kardeşimizin duruşmasındaydık. İnsan hakları savunucuları yargılanıyor demek ki insan hakları savunuculuğu yargılanıyor! Haksız, hukuksuz bir yargılama stresi yaşadı ve sonunda beraat etti ama bu suçlandığı şey hasta mahpusların hakkını savunmak, Roboski katliamına karşı çıkmaktı ve bütün bu erdemli fiillerinden dolayı bir sürü yargılandı, bir sürü mesai sarf etmek zorunda kaldı Allah’tan sonunda adalet tecelli etti ve beraat etti!

Şu ailenin durumunu dün genel kurulda da gündeme getirdim. Bakın anne baba tutukluluk şöyle göstereyim. Bu anne baba tutuklular 6-7 aydır Elazığ T Tipi Cezaevi’nde Demet-Ersal Hırka çiftinin bebekleri var, 5,5 aylık bebekleri. Elazığ Cezaevi’nin durumu çok kötü olduğu için bebek cezaevinde kalamıyor, dışarıda kalıyor. Bu bebeğin annesini emmesi gerekiyor ara sıra cezaevine getiriliyor, bebek annesinden ayrılmak istemiyor. Anne bebekten ayrılmak istemiyor çok göz yaşartan vicdan sızlatan sahneler yaşanıyor! Bunlar kabul edilecek hadiseler değil! Biz kabul etmiyoruz! Vicdanımız kabul etmiyor buna itiraz ediyoruz değerli arkadaşlar! Türkiye cezaevleri şu anda böyle çok ağır mağduriyetlerle anne baba tutuklulukları ve aile dramları ile dolu.

Özgür Altınunal bize başvurmuş. “Eşim Ömer Altunal Tokat T Tipi Cezaevi’nde denetimli serbestlik verilmedi. Halbuki hiçbir disiplin suçu yoktu bu işkence nereye kadar yasanın verdiği hakkı kullandırmamak suç değil de nedir?” diye soruyor. “Hakkımızı istiyoruz.” diyor Özgür Altunal.

Garibe Gezer’in gördüğünüz gibi yerlerde sürüklenen fotoğrafı; şöyle görüyorsunuz Garibe Gezer Kandıra F1 Cezaevi’nde bir kadın mahpustu. Görmediği çile işkence kalmadı en sonunda ölüme sürüklendi! Biz cezaevi onu öldürdü demiyoruz ama bu kadar yoğun baskı, darp, yerlerde sürüklemeden sonra işte bir insan intihar etti! Bunun da hesabı kapatıldı, dosyalar kapatıldı, bize cevap vermiyorlar ama bilin ki vicdanlarda bunun hesabı verilemez!

Söke Aydın T Tipi Cezaevi’nden inanılmaz bir başvuru var! 10 kişi kapasiteli koğuşta kaç kişi kalıyor biliyor musunuz arkadaşlar? 46 kişi kalıyor! Aklınız alabiliyor mu? Yani yer gök insan dolu demek ki! Tuvaletin önü, yerler, alt kat, üst kat her taraf 10 kişilik yerde kalan kişi sayısı 46! Zulümat Bakanı Bekir Bozdağ hadi bakalım bunun için de bir yalan at! Hadi buyurun, bol bol yalan atıyorsun!

Kayseri Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kuaför yasak, makas da verilmiyor! Kadın tutuklular tırnak makası ile saçlarını kesiyorlar! Hale bak neredeyiz ya?

Sincan L1 A5 koğuşunda Sedat Lafcı kendini asarak intihar ettiği bilgisi bize ulaştı. Adalet Bakanlığı’nı bu konuda açıklama yapmaya davet ediyoruz! Bakanlık hala açıklama yapmadı! Bakın biz birtakım kaynaklardan bu bilgileri almasak diyeceğiz ki; cezaevlerinde hiçbir ölüm yok! Bakın bu Zulümat Bakanı’nın yaptığı zulüm arşa çıktı! Ya insanlar hasta, tedavi edilmiyor, tedavi edilmiyor, infaz erteleme verilmiyor hayatlarını kaybediyorlar, hayatlarını kaybediyorlar kamuoyuna açıklanmıyor! Ya Allah aşkına nereniz doğru ya? Nerenizden tutsak elimizde kalıyorsunuz! Ben Zulümat Bakanı diye boşuna mı söylüyorum! Cezaevindeki ölümler rekor sayıya ulaştı!

Değerli arkadaşlar geçtiğimiz gün çıplak aramayla ilgili bir açıklama yaptım. Apar topar bu Zulümat Bakanı bir gece yarısı açıklama yaptırmış gece saat 01.00’da. Bir devlet kurumu gece 01.00’da açıklama yapar mı? İki ayakları bir pabuca girmiş! Ne yapacaklarını nasıl yalan atacaklarını bilememişler bir açıklama yapmışlar! Açıklama yalan çünkü ben mağdurlara sordum çıplak aramaya uğradık diyorlar! Bakanlık: “Ya yalan da olsa bir açıklama yapın.” demiş yapmışlar. Ben de Genel Kurul’da dün bu açıklamayı tüm kamuoyu önünde yırttım çöpe attım! ya Sayın Bakan bak açıklamalarını yırtıp çöpe atıyoruz sen de bir an evvel direnme artık imzayı bas, istifanı ver! Olmuyor bu iş. Yani bu kadar adında Adalet olan ama Zulümat Bakanlığı’na dönüşmüş bir yerde bu kadar artık durman kabul edilecek bir yere gelmedi! 10 Aralık insan hakları gününde yalanına bir yalan daha katarak ikinci bir yalan atan bir Bakan var karşımızda! Bakın bir yalan atmış 10 Aralık İnsan Hakları Günü, bir insan hakkı ihlali daha yapıyor ikinci bir yalan atıp açıklamaya yayınlıyor! Ya hiç mi yüzün kızarmıyor Allah aşkına?

Cezaevlerinde işkence yok demişler! Kim diyor bunu? Zulümat Bakanı Bekir Bozdağ! Yine yalan mı söylüyor? Evet yalan söylüyor! Nereden mi biliyorum? İşte bunu da dün öğrendik! 10 aydır saklıyorlarmış arkadaşlar! Adana Cezaevi’nde bir mahpusu o kadar çıldırtmışlar ki tam tahliyesine bir gün kala 11 gün hücre cezası vermişler hücreye atmışlar! Genç mahpus çıldırmış. Şu an çok ağır bir psikiyatrik tablo içinde! Düşünün tam yarın tahliye olacakken başınıza birtakım hadiseler geliyor. İnfaz koruma memurlarıyla tartışıyorsunuz, sizi süngerli odaya alıp yatırıp falakaya çekiyorlar. Falaka bakın yanlış duymuyorsunuz! Falakaya çekiyorlar, ardından 11 gün hücre cezası veriyorlar sonra da hücrede aklınızı yitiriyorsunuz! Arkadaşlar bu hal şu anda Türkiye’de, Türkiye cezaevlerinde yaşanıyor! Bakın bir taraftan yüzü kızarmadan poker suratlı Zulümat Bakanı diyor ki: “Türkiye cezaevlerinde işkence yoktur.” Diyor! Tane tane, rahat bir şekilde bunu söylüyor! Bunları söylerken bakın hani daha bunu biz bilmiyorduk, bu olayı. Bu olay yaşanmışken Zulümat Bakanı bu lafı söylemiş. Bu olayı da bilmiyorduk! Yani insan bu kadar rahat olabilir! Bu kadar yüzü kızarmaz olabilir! Bravo yani!

Bakın 70’li yaşlardaki teyzeler, amcalar gözaltına alındı. Neden gözaltına alınıyor tutuklanıyor? Ne yaşanıyor? Tayad’lı aileler “Efendim çocuklarınıza para yatırmışsınız.” yani cezaevine para yatırma kayıtlı değil mi? Hepsi kayıt altında! Anası babası yatırıyor bunun neresi suç? “Yok işte örgüte yardım ettin.” ne yapsın anası çocuğuna para yatırmasın mı? Yani bunları anlamak mümkün değil!

Sevinç Çakır diyor ki:“ Benim oğlumu aldılar benden üstüne başka hikayeler yazdılar. Oğlumu istiyorum. Hiçbir cana, mala zarar vermemiş. “Emret Komutanım.” diyen oğlum ağırlaştırılmış müebbete çarptırıldı. Bu askeri öğrenci kursiyer Teğmen annesi Sevinç Çakır onun da feryadını Meclis’ten böyle duyuruyoruz! Bu askeri öğrencilerin, kursiyer teğmenlerin çektiği çile nedir? Yani gerçekten korkunç, hiçbir şeye karışmamışsınız “Al sana müebbet hapis.” deniliyor Gencecik yaşta hayatları karartılıyor!

Dışişleri Bakanı’na Çin Devleti’nin yaptıkları ile ilgili soru sordum! Uygurların uğradığı mağduriyetleri sordum. Bu konuşma 8 sene önceydi İçişleri Bakanı: “Özür dilemiştir.” diye bize cevap verdi! Ben aşırı komik tedbirlerinden dolayı Uygurların bir evde 10 kişinin yanarak ölmesi faciasını Dışişleri Bakanı’na sordum. Bunu Çin Devleti’ne sordunuz mu dedim. “Sorduk.” Dediler. Cevap var mı? Cevap yok sanırım! Yani insan muamelesi görmeyince işte Uygurların başına bunlar geliyor arkadaşlar! İşin özeti bu aslında. Türkiye Cumhuriyeti Çin Devleti ile ticari ekonomik ilişkiler içinde ve çok fazla üzmek istemiyor bu arada da bir sürü olay oluyor. Çin Dışişleri Bakanı ile konuşurken “Türkiye’de Çin aleyhine faaliyetleri izin vermeyeceğiz.” demişti Dışişleri Bakanı ve Uygurlar’ın Çin Konsolosluğu önündeki eylemi yasaklanmıştı, hakaret görmüşlerdi. Dışişleri Bakanı bu konuda İçişleri Bakanı özür dilemiştir bizim böyle tavrımız yoktur diye bir açıklama yaptı ama Uygurlar kendilerini burada çok mutlu ve özgür hissedemiyorlar bu da bir gerçek değerli arkadaşlar!

Adli Mahpuslar Derneği Başkanı Haluk Çavuşoğlu’nun bulunduğu bölge ile ilgili bize bir başvurusu var. “8. bölge Kayaşehir TOKİ evlerinde şerefiye bedelini ödediğimiz halde Başakşehir Belediyesi ve Başakşehir Müftülüğü tarafından Kuran Kursu yapılacağı söyleniyor. Ev sahipleri yapılacak yerin caminin ön tarafına yapılmasını talep ediyor. Bu alandan ağaçların sökülmesine tepki gösteriyor.” Deniliyor. Alanda şurası gördüğünüz gibi.

Kocaeli Üniversitesi Rektörü Sadettin Hülagü ile çok uğraştık, ona sorular sorduk, soru önergeleri verdik. Yolsuzluk ve şaibe iddiaları konusunda sorduk, cevap beklerken ne oldu? Cumhurbaşkanı Başdanışmanı oldu! Yani Türkiye’de bu işler böyle işte! Cevap vermeyenler aniden terfi ediyor, yükselişe geçiyorlar, aniden füze gibi yükseliyorlar! İşte Türkiye’nin hali bu maalesef!

KHK ile ihraç edilenler tamamen bir soykırıma uğruyorlar, sivil ölüme uğruyorlar! Düşünün işte bakın bir KHK ile ihraç kişi genç yaşında vefat etti. Erdal Oktay neden vefat etti? Neden vefat etmesin ki? Çünkü tamamen düşman muamelesi görülüyor, soykırıma uğratılıyor, aç susuz bırakılıyor ve bu insanlar kalp krizi sonucu vefat ediyor. Erdal Oktay da onlardan birisiydi. Viranşehir Belediyesi’nde KHK ile ihraç edildi, geçtiğimiz hafta beyin kanaması sonucu belki üzüntü tansiyon nedeniyle hayatını kaybetti.

Şimdi de son olarak haftalık mutat unutmadığımız ve unutturmak istemediğimiz hak ihlallerine geçiyoruz.

Cemal Kaşıkçı hem Dışişleri Bakanlığı hem de Zulümat Bakanı’ndan sordum; Cemal Kaşıkçı dosyasını kaça sattınız? Adaletiniz kaç para? Bakın çok net soru var cevaplayamıyorlar! Kaça sattınız ya? Adaletiniz kaç para diyorum beni duymazlıktan geliyorlar! Ya adam İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmüş, Erdoğan burada mangalda kül bırakmamış, demediğini bırakmamış daha sonra adamın dosyası muhtemel katillerin eline verilmiş, gönderilmiş. Bunu ben nasıl sormam her hafta!

Osman Kavala zulmen tutuklu, hakkını hukukunu sormaya devam edeceğiz her hafta her hafta onun hakkını hukukunu soracağız! Unutma Osman Kavala sen zindandasın belki çoğu zaman çok kişi seni unutuyor ama biz seni her hafta hatırlıyoruz.

Şerif Mesutoğlu içinde böyle diyoruz işlemediği bir cinayetten dolayı müebbet hapse mahkum edildi Şerif Mesutoğlu. Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Türk’ün katili olarak ilan edildi. Bu kabul edilecek bir durum değildir!

Selçuk Kozağaçlı zulmen tutuklu ve çok ağır bir şekilde haksız cezalara çarptırılmış durumda!

 Emine Şenyaşar annemiz destansı adalet mücadelesini devam ettiriyor, tüm kalbimizle, ruhumuzla onun yanındayız. Allah yardımcıları olsun çok erdemli, onurlu, şerefli, vicdanlı bir işe imza atıyor.

Yusuf Bilge Tunç 3 yılı aşkın hala ne ölüsü ne dirisi bulunabildi muhtemelen kaçırıldı ve hakkında hiçbir açıklama yapılmıyor! Güpe gündüz, hiçbir şekilde bulunamayan bir insanın kaçırılması kimin sayesinde olur? Herhalde sıradan kişilerin sayesinde olmaz! Ülkede her yerde güvenlik kamerası var, bu güvenlik kameralarına sahip olanlar eğer ki güvenlik kameraları görüntülerini göstermiyorsa bu işin failinin kim olabileceği noktasında çok fazla düşünmenize gerek yoktur.

Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen, Yusuf Bilge Tunç gibi kaçırılıp uzun süre 6 ay, 9 ay tutulan insanlar daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıktılar ve cezaevindeler. Allah’tan yaşıyorlar ama Yusuf Bilge Tunç hakkında ne ölüsü ne dirisi hakkında bilgi alınamıyor.

Gülistan Doku Dersim’de kayboldu halen hakkında hiçbir bilgi yok ve biz de her hafta onu anıyoruz.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril bulunmasına rağmen halen yok! Dava şaibeler ile yürüyor, bunları önemine binaen her hafta unutmadan hatırlıyoruz, hatırlatıyoruz, unutmuyoruz, unutturmayacağız.

Bu haftada basın toplantımız bu kadar hepinizi sevgi ile saygıyla selamlıyorum.

Yorumlar