29 Aralık 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Yine yoğun hak ihllaleri ile dolu bir gündemimiz var.

Bugün yapılacak olan Şebnem Korur Fincancı duruşması ile ilgili görüşlerimi beyan edeyim. Şebnem Korur Fincancı hoca adli tıp uzmanı, bilimsel kariyeri yüksek bir insan olarak kendisine sorulan bir soru, görüntüler üzerine ön tanıyı beyan etmiştir, kendisi de bunu mahkemede söylemiştir. Bir hekim olarak ön tanı olduğunu söylemiştir ve bunun üzerinden bilimsel kariyeri üzerinden yargılanmaktadır ve bugün inşallah duruşmada tahliyesi ve beraatini bekliyoruz umarım ki bu gerçekleşir.

Değerli basın mensupları ülkemizde her gün ama her gün ağır ihlaller yaşanmakta. Gösterilerde polisin orantısız güç kullanması sonucu insanlar yaralanmakta veya ölmekteler! İşte onlardan birisi; Nihat Kazanhan vakası 14 Ocak 2015 tarihinde Cizre’de yaşanan toplumsal olaylarda 12 yaşında bir çocuk öldürüldü ve olayın üstü kapatıldı! En sonunda Anayasa Mahkemesi’ne geldi olay ve Anayasa Mahkemesi ihlal buldu. Olayın üstünü kapatma ve eksik soruşturma buldu, bu önemli! 7 yıl sonra gelen bir adalet görüyoruz! 7 yıl boyunca üstü kapatılıyor, kamu görevlileri korunmaya çalışılıyor ve geldiğimiz noktada maalesef ki vahim bir sonuç ortaya çıkıyor.

Yine gördüğünüz gibi adalet sistemi ile ilgili vurgular yapıyoruz. Zulümat Bakanı Sn. Bekir Bozdağ diyor ki: “Yargı bağımsızdır, savcı hakimlerin işini benden niye soruyorsun?” şu memlekette hakim, savcılara bakanlığın etki ettiğini bilmeyen birisi var mı? Bakanlığın istediği kararı almadığı zaman hakim, savcıların sürgün edildiğini bilmeyen var mı? İzmir Karaburun hakim ve savcısı niye Urfa Siverek’e sürüldü diye sordum Zulümat Bakanı’na hala cevap vermedi! Sn. Zulümat Bakanı adalet ile ilgili bir kelime sana hiç yakışmıyor! O yüzden Zulümat diyorum biliyorsun. Hala bana genel kurulda sorduğum bu sürgünün nedeni hakkında bir açıklama yapmadın ve ardından “Yargı adildir, cezaevlerinde işkence ve kötü muamele yoktur.” gibi beylik, kendinin de inanmadığın cümleler sarf ediyorsun!

Geçtiğimiz hafta da gündeme getirdim, çok vahim bir vaka var. Şu anda İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji bölümünde yatmakta olan bir çocuk var 6 yaşında Yusuf Kerim Sayın. Geç farkında varılmış, teşhis edilmiş Ewing Sarkom isimli oldukça tehlikeli, hızlı ilerleyen bir kanser hastalığından dolayı yatmakta. Neden bu çocuğun durumu özellikle önemli? Çocuğun başında annesi yok, babası başında, aylardır böyle maalesef! Annesi nerede? Annesi legal kriterler illegal kabul edilerek verilmiş bir ceza nedeniyle, “Sen Fetöcüsün” denilerek 6 yıl 3 ay verilen ceza nedeniyle, bir yurdun müdiresi olmak, Bankasya’ya 1034 TL yatırmak gibi nedenlerden dolayı “terör örgütü üyesi” sayılmış ve cezaevine atılmış. Anne cezaevine atılmadan önce çocuğunun kanser olduğunu görüp en azından çocuk belli bir döneme gelene kadar kemoterapiler devam edene kadar “İnfaz erteleme verin, 5-6 ay sonra gireyim cezaevine.” Demiş fakat bunu da kabul etmemişler. İşte kritik nokta burası. Bu anneyi 6 ay sonra cezaevine al niye almıyorsun? “Yasalar müsaade etmiyor.” Deniliyor! Anne siyasi suçlu olmasa, 3 yıla kadar ceza almış, hırsızlık, uyuşturuculuk gibi bazı diğer suçlardan mahkum olsa ve çocuğu hasta olsa 1+1 yıl infaz erteleme alabilecekti ama bir yurdun müdireliğini yapmış, Bankasya’da 1034 TL parası var diye çocuğunun en çok ihtiyaç duyacağı günlerde başında yer alamıyor işte Türkiye’de adalet! Hiçbir kimse bu vicdana uygundur diyebilir mi arkadaşlar? Aranızda böyle diyebilecek birisi var mı? Olacağını sanmıyorum! Bu 6 yaşındaki çocuğu annesiz, bir hastane odasında ağır bir tedavi altında yalnız bırakan sistemin adı adalet değildir zulümattır ve onun bakanı Zulümat Bakanı Bekir Bozdağ da yaptığı hatalar sonrası kendisini kurtarmaya çalışan bir insandır! Vural Avar 28 Şubat mahkumu olarak cezaevinde yatarken adli tıp ona infaz erteleme vermedi! Cumhurbaşkanlığı resen yetki kullanıp onu cezaevinden alabilirdi, Vural Avar ve avukatı başvurmadan Cumhurbaşkanı bunu da kullanmadı. Paşa koğuşunda tuvalette düşerek öldü ardından Zulümat Bakanı’nın paçaları tutuştu, televizyonlara çıkıp açıklama üstüne açıklama yapıyor. “Biz onları çıkaracaktık aslında, zaman yetmedi, ömrü vefa etmedi.” Diyor. Peki bunun için 85 yaşındaki demans hastası bir insanın dilekçe yazmasına gerek var mıydı Sayın Zulümat Bakanı? Onun “Anayasa 104. Maddeden faydalanmak istiyorum.” Cümlesini yazmakta bile ne kadar zorlandığını bildiğin halde “İlla dilekçe yazılsın.” Deme ısrarını gösterdiniz ve vakit gecikti bu kişi koğuşundaki tuvalette düşerek hayatını kaybetti! Bakın daha sonra da birtakım yalanlarla kendi hatalarını örtbas etmek isteyen bir bakanlık var! Biz A’dan Z’ye bu bakanlığın, bakanın adalet ile alakası olmadığını o yüzden Zulümat Bakanı olduğunu defalarca söylüyoruz, buna da tüm kamuoyunun dili alışsın; bakın Adalet değil Zulümat Bakanı! Bunu da söylüyorum çünkü kesinlikle o güzel kelime ve kavramı hak etmeyen bir bakan var karşımızda!

Önemli hak ihlallerimiz var gündemimizde, bize yoğun başvurular oluyor bir insan hakları savunucusu siyasetçi olarak yoğun başvurular alıyorum, onlardan bahsedeyim.

Cezaevlerinde yine zulümler devam ediyor. Cezaevlerinde kapasite üstünde 50-60 bin kişi kalmasına rağmen Zulümat Bakanı insanları ısrarla cezaevinde tutmaya çalışıyor. İsa Binici Urfa 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve denetimli serbestliği verilmiyor, infazı yakılıyor! “Gittiğimiz görüşte abimin ayağında çorap olmadığını gördüm ve aynı koğuşta kalan tüm siyasi mahkumların ayağında yoktu.” Çorapların çıkarılması isteniyormuş ve diğer bazı ihlaller var.

 Mehmet Yiğittekin isimli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kayıp, bulunamıyor. Yakınları söylüyor kimse bilgi vermiyor. Böyle devam ediyor İstanbul’da yaşayan finans uzmanlığı ve yatırım işi yapan bir  kişi yurt dışı çıkıp çıkmadığı da bilinmiyor. Evli ve iki çocuk babası “Kaçırılmış veya öldürülmüş olabileceğinden şüpheleniyoruz.” diyor fakat İçişleri Bakanlığı yetkilileri hala bir açıklama yapmıyor bu konuda açıklama ve araştırmaya davet ediyorum.

Mert Akdeniz isimli kişi başvurmuş. “Oğlum Renas Arthur Akdeniz 4 Ağustos 2021 tarihinde İstanbul Medilife Bağcılar Hastanesi’nde doğdu.” Doğumu takip eden Doktor Sema Yılmaz’ın hekim hatası yaptığı şikayeti ile bize başvurmuş Mert Akdeniz. Doğuma gittiklerini, sancıların arttığını, sezeryan doğum istediklerini anestezi uzmanı olmadığı için sezaryen doğumunun olamayacağını söylediklerini, normal doğuma geçtikleri, normal doğum olduğu anda da çocuğun anlaşılan Serebral Palsi dediğimiz beyin de hasar gören bir travmaya uğradığı anlaşılıyor. Çocuğun kolunda sıkıntılar başlıyor bilahare ve kolu için mr çekiliyor ve Baltalimanı Kemik Hastanesi’ne götürüyor çekilen mr’ı Mert Akdeniz. Baltalimanı Kemik Hastanesi diyor ki: “ İstanbul Bağcılar Medilife’taki bu MR hatalı bir MR yanlış bir MR biz bu MR ile değerlendirme yapamıyoruz.” Daha sonra Mert Akdeniz diyor ki: “1 yaşın altında MR çekim ile ilgili bir uzmanlıkları olmamasına rağmen MR çekmişler, boş yere çekilmiş, bunun çöp olduğunu doktorlar söyledi.” Ve bu konuda bize bir malpractice hekim hatası ve hastane hatası hakkında bize Sağlık Bakanlığı’nı uyarmak için başvurmuş. Bir hatalı doğum iddiası var ve bundan dolayı çocuğun yaşamsal bir travma ve zarara uğradığı, ailenin maddi ve manevi yıkıma uğradığı yönünde önemli bir şikayet var ve ardından da hastanenin hatasının devam edip 1 yaşının altında MR çekmedikleri halde böyle bir çekim yaparak hasta sahiplerini daha da mağdur ettiği yönünde önemli bir şikayet var. İstanbul Bağcılar Medilife Hastanesi’ni ve Sağlık Bakanlığı’nı bir açıklama yapmaya davet ediyorum. Biz vatandaşın iddiasını gündeme getiriyoruz açıklamalar da yayınlarlarsa onu da gündem ederiz.

Ortaöğretim mezunu hemşireler bize başvurmuşlar. Alımları noktasında çok düşüş var. Önceden lise mezunu hemşireler çok rahat alınabiliyordu fakat şimdi üniversiteler çıktı lise mezunu hemşirelerin alımı çok düştü. “60 bin üzerinde mezun var ve alım çok az yapılıyor. Biz çok sayısal ders görmediğiniz için de fakülteyi kazanma peşinde koştuğumuz zaman başarılı olamıyoruz matematik ve sayısal dersler görmedik. KPSS’den atanalım fakat onu da zorlaştırdılar. Gerekli alım yapılmıyor, 85 binlik alımda 833 kişi aldılar. İkinci alımda sayımızın artmasını talep ediyoruz.” Demiş hemşire arkadaşlar!

16 yaşında bir lise öğrencisi bize başvurmuş. “10 yaşında bir kız kardeşim var annem Sevda Değirmenci şu anda Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi’nde  kapatılan kurumlarda annem babam öğretmenlik yapıyordu.” Diyor, babası tutuklanmış 9 yılık bir ceza almış ardından annesi de 6 yıl 10 aylık ceza almış. Dosyalarında suçlama kurumlarda öğretmenlik yapması. Zaten babasızken büyük sıkıntılar yaşamışlar, annenin İstinaf Mahkemesi’nde dosyası onanmış, Yargıtay’da da onanma ihtimaline karşı anne Edirne’den çıkıp Yunanistan’a çalışmış fakat yakalanınca tutuklanmış cezaevine konulmuş iki çocuk ortada kalmış. Düşünün anne baba tutuklu 16 ve 10 yaşındaki çocuklar ortada kalmış durumda, tutuklanma gerekçeleri de “Efendim bir yerde öğretmenlik yaptın, Bank Asya’da paran var.” gibi gerekçeler bunların hiçbir şekilde evrensel hukukta illegal kriterler olarak tanınması mümkün değil ama son 6 yıllık OHAL zulmünde bunlar illegal kriterler olarak kabul edildi. Siz anne babaları mağdur ettiniz ama bir de çocukları , aileleri mağdur ettiniz insanların perişan ettiniz maalesef tablo bu. 16 yaşındaki çocuk bakın ne diyor: “Bizler kendi başının çaresine bakabilecek yaşta olan bireyler değiliz bizler çocuğuz anne babaya muhtaç özellikle de anneye muhtaç durumda yapayalnız olan bu ülkenin gelecekleriyiz. Babamız cezaevindeyken annemizin de bizden ayrılmasına böyle bir aile trajedisine izin vermeyin göz yummayın. Sizlerin yüksek insafınıza vicdanınıza sığınıyor sizlerden küçük bir kız kardeşiniz kızınız olarak yardım istiyoruz.” Diyor, 16 yaşındaki 16 yaşındaki çocuk kamuoyuna böyle sesleniyor vicdanlar sızlıyor. Umarım ki avukatları itiraz eder ve hakim kabul eder annenin cezası onanmış değil anne en azından bir ev hapsi olur, bir imza şartı olur serbest bırakılır çocukların başında olur o çocuklar evde ne yapacak? Mutfakta bir yanlış işlem yapıp yangın çıkar, kendilerini yakar, bir sürü kazalar olabilir 16 yaşındaki çocuğa bir evi nasıl teslim ederseniz? Sizin de çocuklarınız var teslim edebilir misiniz ama bu iki tane çocuk yapayalnız evde kalıyorlar olacak bir iş değil! Umarım ki avukatları sıkı bir itiraz yapar ve bir tutuksuz yargılanma sürecine geçer annesi diye umuyoruz. Bizim de vicdanımızı sızlatan bir husus bu kabul edilebilecek bir durum değil.

Ergün Ekmekçi 2015 yılında bir seçimde sandık kurulu başkanlığı yapmış bir öğretmen. Öğretmen bey diyor ki: “O seçimlerde birtakım itirazlar geldi ve işte diğerinin yerine oy kullanıldı denildi. Erzurum Kriminoloji laboratuvarına gitmiş seçim kanununa muhalefetten bana sandık kurulu başkanıyım diye 3 yıl 9 ay hapis verdiler. Öğretmenlik hayatımda bitti temyiz süreçlerini kaçırdım. Anayasa Mahkemesi AİHM’i de kaçırdım ortada kaldım. Hem  hapis cezası aldım hem de öğretmenlikten atıldım. Durup dururken bir yere gidip sandık kurulu başkanı olmuştum başıma gelmeyen iş kalmadı. Beni kurtarın.” diyor gerçekten çok üzücü bir durum. Bunu da kamuoyunun bilgisine sunuyorum, böyle istemiş mağdur.

17 Aralık’ta bakın geçtiğimiz günlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi varmış Mardin’de. Mardin ilçelerinden Kızıltepe, Savur, Ömerli, Nusaybin, Midyat’tan belediye çalışanlarına “Zorla gideceksiniz.” Denilmiş. Öğretmenler ve diğer kamu personelleri de aynı şekilde. “Bunu Meclis’te açıklarsanız çok sevinirim.” Diyor, vatandaşın iddiası böyle. Bu Tayyip Erdoğan’ın her mitinginde oluyor, kamu görevlileri otobüslere bindirilip miting meydanında yoklama yapılıyor. “Geldiniz mi? Gelmediniz mi?” gelmeyenlere ceza kesiliyor.

Oktay Çağlayan İstanbul Çekmeköy ilçesinden bize başvurmuş. Eşini kaybetmiş ondan sonra ailevi sorunlar yaşanmış çocuğu karşı tarafa verilmiş ve çocuğunun müşterek çocuk olduğu söylenmiş, velayeti karşı aileye verilmiş ve buna itiraz eden bir kişi. Bakanlıktan şikayetçi böyle bir velayet sorunu konusu var. Bunu da Aile Bakanlığı’nın dikkatine sunalım, bu kişinin adıyla önemli olan mağduriyetin olmaması.

Mikail Kaya Kayseri Bünyan Cezaevi’nde A-10 koğuşunda kalıyor ve sorunları var. Tek böbrekle hayatına devam ediyor ve gittikçe kötüleştiğini söylüyor eşi. Mahpusun daha da ileride sağlık sorunları artarsa şimdiden bunu söylemiş olduğumuzu kaydetmiş olalım değerli arkadaşlar.

Kimya mühendisleri bize başvurmuş. Kimya mühendisleri alım noktasında oldukça sıkıntı var. “KPSS için 1 yıldan fazla zaman harcayıp emek verdik yeterli alım yok ve Kimya mühendisleri olarak değerli vekillerimizden toplamda 2000 kişilik kontenjan talep ediyoruz. Bizim işimizi başka Mühendislik alanlarına yaptırıyorlar.” Diyor.

Nurullah Yıldız Bolu 5 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kalıyor. “Oğlum askeri öğrenci ders kitaplarını almak için cezaevinde sıkıntı yaşıyor, hatta Kur-an ı Kerim bile normal kitap statüsünde sayılıyor.” Kur-an ı Kerim’in normal kitap statüsü dışında kabul edilmesi gerekiyor ben de cezaevinde kaldım. Kur-an ı Kerim’ler sayıma dahil edilmiyor onlar standart koğuşta bulunan kitaplar aslında ama zulmetmek istiyorsanız onları da normal kitaplar arasında katabiliyorsunuz demek ki.

Reşit Uyar Trabzon Beşikdüzü T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. 11 yıldır cezaevinde müebbetle yargılanıyor, sadece telefonla görüşme imkanı söz konusu. Aile Şırnak’ta kalıyor Trabzon’a gidiş gelişleri çok zor maddi manevi sıkıntılı Şırnak’a nakil istiyorlar. Reşit Uyar’ın eşinin isteğini de burada gündem etmiş olalım ve bu konuda da gündem ettiğimiz buradaki her husus hakkında da soru önergeleri Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na ve sosyal medya imkanlarımız ile gündem ettiğimizi de değerli mağdur yakınları bilsinler.

Hasan Noyan Urfa’da eski ağalardan kalan arsalara karşılık hazine arazileri kiraya veriyormuş. Ecrimisil ödeyip tarım yapıyorlarmış, ağaların avukatları da onlara geliyorlarmış. Urfa’da hazine arazilerinin kullanıcılarına satılmıyormuş ve bu noktada birtakım engellemelerle karşılıyormuş. “Ağaların avukatları zor kullanıp fahiş fiyatlarla buraları satmak istiyor. Biz burada 50 yıldır tarım yapıyoruz hazine arazileri kullanıcılarına satılmıyor. Biz buraya neredeyse sahibi gibi bakıyoruz, ediyoruz ama ağalarına avukatları her türlü zorluğu çıkararak bize satılmasını engellemeye çalışıyorlar.” Diyorlar.

Dilan Yürüklü Antalya L Tipi Kadın Cezaevi’nde kalıyor, Tarsus’tan sürülmüş. Tecrit altında kalıyor, özel talimatla sürülmüş ve ağır bir tehdit altında kaldığını ailesi söylüyor. “Kızımla aynı olan siyasi tutuklu arkadaşlarıyla aynı koğuşta olmasını talep ediyoruz.” diyor cezaevi yönetimine bunu iletmiş olalım. Tek kişi kalıyor oldukça sıkıntılı bir şekilde aynı koğuşta kalması gerekiyor. Yani hem sürmüşsünüz hem tek koğuşta tutuyorsunuz bari çoklu koğuşta, aynı suçtan yatan insanların yanına verin.

“Tapu ve Kadastro teknikerlerinin atama beklediğini konuşur musunuz?” diyor tekniker arkadaşlarımız. “Tapuda staj yaptık deli gibi ihtiyaç var memurlar kan ağlıyor ihtiyaç olduğu halde neden alım yapmazlar? Yüzlerce memur adayı olarak atama bekliyoruz.” Diyor. Tapu ve Kadastro teknikerleri arkadaşlarımızın bu feryadını duyun diyoruz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na.

“Hüseyin Yücel Van Park lojistiğe bağlı, Van Gürpınar aşağıkaymaz Mahallesi’nde çinko maden depolama işinde 2 aya yakın çalışıyordum.” Onu işten çıkarıp diğerlerine günlük sigorta yapmışlar. “Bizi sigortasız çalıştırdıkları için şikayet edeceğimi söyledim işte size şikayet ettim gündem edin.” Diyor. Böyle kafadan işten çıkartmak, daha ucuza işçi bulmak kolay belki ama bu sefer biz de sizi gündeme diyoruz. Van Park lojistiğe bağlı Van Gürpınar aşağı kaymaz mahallesindeki çinko maden depolama işi yapan iş yerine sesleniyorum.

Songül Adın Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Sağlık sorunları var, koronaya yakalanmış, bacaklarda şişlik var ve Mardin’e nakil istiyor yakınları, ona gidemiyorlar Mardin’e sevkini istiyorlar. “Ben ablası olarak gidemiyorum. Ben de hastayım.” Böyle bir aile sıkıntısı yaşanıyor.

Mahir Kapan’ın yeğeni başvurmuş; “Amcam Elazığ T Tipi Cezaevi’nde, Mardin Cezaevi’nden 3 ay önce sürgün edildi.” diyor, Elazığ cezaevi baskıları ile ünlü bir cezaevi. Oradaki infaz koruma memurları mahpuslara şunu diyormuş; “Siz göreceksiniz. Burası Elazığ başka yere benzemez. Siz siyasi değil teröristsiniz sizinle görüşeceğiz. El mi yaman bey mi yaman! Siz böyle devam edin bakalım.” gibi tehditler savuruyorlarmış. Bunun üzerine açlık grevine başlamışlar gereken bal ve meyve suyu gibi gıdalar verilmeyince de “Bize ölüm orucu dayatılıyor.” Diyor. Abdul Celil Dağtekin, Nevzat Akbilek, Ömer Özkan ve Özgür Taş adına başvurulmuş.

Hasan Kılıç yine Sürgüne uğrayan mahpuslardan birisi. Kayseri Bünyan Cezaevi’nden Konya Ereğli Cezaevi’ne sürgün edilmiş. Konya Ereğli Cezaevi, Erzurum Dumlu cezaevleri bizim için sabıkalı cezaevleri çünkü oralarda çok ağır hak ihlalleri yaşandığı yönünde yoğun başvurular geliyor bize. Bu cezaevlerinde ki uygulamalar konusunda Bakanlığı uyarıyoruz ve bu kişilerin nereye sürgün edildiği konusunda cezaevleri bilgi vermiyor. Bunun için son zamanlarda çok rastlıyoruz kardeşim mahpusu göndermişsin yakınına bari hangi cezaevine gönderildiğine dair bilgi ver vatandaşlar bize başvuruyor biz cezaevlerine arıyoruz, görüşmekten kaçıyorlar, yokuşa sürüyorlar bu çok gayri ahlaki bir durumdur. Bakanlığı da bu noktada uyarıyoruz.  Kayseri Cezaevi, Konya Ereğli Cezaevi bu tür işler yapıyor. Bizimle görüşmekten kaçınmaya çalışıyorlar. Buradan da bu cezaevlerini ifşa ediyoruz.

E-KPSS, Engelli-KPSS 24 Nisan 2022’de yapılmış ve oldukça sorunlar var engelliler, Engelliler Günü’nde bu konuların gündeme geleceğini, Aile Bakanlığı’nın bu konuyu gündeme getireceğini sanmış fakat bunlar gündeme getirilmemiş ve diyorlar ki : “Yorulduk ben çok yoruldum bu kadar strese bu kadar kaygıya bu kadar belirsizliklere bu kadar haksızlıklara maruz kalmaktan.” Diyor bir engelli arkadaşımız. “Gereği yapılsın lütfen bir açıklama yapılsın.” Diyor.

Mehmet Şanverdi̇ için nakil talepleri için aile çok uğraşmış fakat ancak Alanya’dan Manavgat’a nakledilmiş. Aile diyor ki: “Hatay veyahut Kilis cezaevine nakil istemiştik. Yine olmadı ve bizi çok mağdur eden durum oldu.”

Kemal Vanlı gazeteci bir kişi Özlem Zengin hakkında bir paylaşımda bulunmuş, paylaşımın içeriğini bilmiyorum belki hakaret içeriklidir belki değildir bilmiyorum fakat çok ağır bir baskıya maruz kalmış, evine baskın yapılmış, evindeki bilgisayarlar alınmış ne oluyor? Bir kişi hakaret etmişse, tweeti ortadaysa oradan yargılarsın, evine baskınlar, bilgisayarlarını alıp vermemeler, gazetecilik faaliyetini engelleme, web sitesinin tümünü engellemişler, tek bir habere değil tüm web siteye engelleme getirilmiş, bunların hepsi yasalara aykırı işler. Biz biliyoruz bu yasalar bizim oturduğumuz toplantılarda çıkıyor! Yasalara da aykırı herhalde neden yapılıyor bu işler? “Sen nasıl iktidar partisinin Grup Başkanvekili hakkında laf edersin! Görürsün gününü.” Mantığı mı var? Dediğim gibi biz hakaret edilmişse bunu tasvip etmeyiz ama birtakım şeyleri de bahane ederek insanları gidip çok ağır bir şekilde mağdur etmek de kabul edilir bir durum değil Türkiye’de bu işlerin de çok yapıldığını biliyoruz.

ALS ( Amyotrofik lateral skleroz) hastalığı çok ağır ve üzücü bir hastalıktır. Bu hastalıkla ilgili 3 ilaç var, Türkiye’de sadece bir tanesi SGK kapsamında ödeniyor. Cihaz ve malzeme ödemelerinin düzenlenmesi ve ikinci el sorunlu cihazlarının garanti kapsamında verilmesini istiyor mağdur ve yakınları. “NEALS üyeliği olan Çapa, Koç, Akdeniz , Çukurova Üniversitelerin desteklenmesini talep ediyoruz. ALS hastalığının amansız hastalık kapsamına alınmasını istiyoruz.” Diyor haklılar. Ben hekim olarak biliyorum çok kötü üzücü bir hastalıktır ALS hastalığı. “ALS tanısı konulmuş her hastanın ve hasta yakınlarının genetik testlerinin devlet tarafından karşılanmasını talep ediyoruz. Solunum cihazına bağlı olan hastalara evde sağlık raporu uygulanmasını talep ediyoruz.ALS hasta ve yakınlarının bu taleplerini gündem etmenizi istiyoruz.” Diyorlar. Bunu da Sağlık Bakanlığı yetkililerine söylemiş olalım

Bu arada sığınmacılarla ilgili çok yoğun işlemlere şahit oluyoruz. Sığınmacılar hakkında herhangi bir vaka olmaksızın onları toplayıp sınır dışına atma girişimleri var son zamanlarda. Yani geri gönderme merkezine aileleri gönderip “Hadi bakalım sınır dışına.” diyen bir muamele ulusal ve uluslararası hukuk açısından kabul edilen bir durum değildir.

Yine çok gündeme getirdik, engelli Yakup Ali Çetin %98 engelli, çok ağır bir şekilde ameliyatlar geçiriyor, ailenin iki çocuğu daha var. Yakup Ali engelli çocuğumuzun babası da cezaevinde çok zor durumda olan bir aile ve Eyüp Çetin’in bir an evvel tahliye olarak bu aile dramının bitmesi gerektiğinin altını çizelim. Anne bize başvurdu, şu an hükmü İstinaf onadı Yargıtay’da ve “Yakup hiçbir şekilde toparlayamıyor, çocuğumun başına daha sıkıntılı bir durum gelmeden eşimin serbest kalmasını istiyorum.” Diyor bu olacak bir şey değil! Bu çocuk ölürse bunun hesabını kimse veremez, baba engelli %98 engelli oğluna anneyle beraber bakabilecek bir insan ve maalesef ki cezaevinde. Cezaevinde baba perişan, anne dışarıda perişan, çocuk yatağında perişan olacak işler değil bunlar! Bir devlet böyle bir zalimlik yapmamalı diyorum!

Ünal Yılmaz Batman Cezaevi’nde kalıyor ve müdür tarafından tehditlere uğradığını söylemiş. “Seni T.C. vatandaşı görmüyorum.” Denilmiş ve mahpusa darp edilmiş, kurum müdürü tarafından “Senin dilekçelerini şileme koymam.” Diyorlarmış. Bu konuyu da yakından takip etmek gerekiyor.

Basın toplantımı burada bitiriyor hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Yorumlar